• ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar |
141
|
|
|
|
“Eskilerin dediði gibi akil adamlar, yani Aziz Nesin gibi akýllý adamlar “ben ne iþ yapýyorum diye soruyor” Herkes kendine “ben ne iþ yapýyorum?” diye sormalý. Niye öðrenciyim? Niye doktorum? Neden gazeteciyim? Neden oyuncuyum? Herkes yeniden her gün kendini tanýmlamalý. Yaþadýðýmýz bu küresel köy, teknolojik faþist bir dünyaya doðru dönüþüyor. Her insan, dünyadan geçiþ biçimini iyi tanýmlamalý. Deðiþen dünyayla birlikte, her birey, her gün “kendi duruþumu nasýl koruyacaðým?” sorusunun derdine düþmeli.” |
|
142
|
|
|
|
Ýyi bir haber size. Ýzmir Karþýyaka’ya yeni bir tiyatro sahnesi açýldý. “Karþýyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi”. Baþta tiyatro olmak üzere çeþitli kültür sanat etkinliklerine ev sahipliði yapan Karþýyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi, en son Genco Erkal’ý “Nereye Gidiyoruz” oyunu ile aðýrladý.
|
|
143
|
|
|
|
Kendileri ‘dýþ ses kullanmamak’ diye nitelendiriyorlar bu durumu. Film kendisini anlatýyor. Þöyle ki onlarýn belgesellerini izlerken kafamda bir soru iþareti oluþuyor. Bir süre sonra bu sorumun cevabýný alýyorum. |
|
144
|
|
|
|
Sözüm sanatçý arkadaþlara.. |
|
145
|
|
|
|
Akþam oldu hüzünlendim ben yine” þarkýsýný her dinlediðimde, geçen zamanýn bizlerden ne çok þey kopardýðýný düþünürüm. Her geçen gün taze baþlangýçlara zemin hazýrlarken öte yandan, yaþanan an’ýn da tarih olmasýna yol açýyor. Geçen günler muhayyilemizde izler býrakarak zaman ötesine taþýnýyor. Geçen zaman yýllarýn harmanladýðý kýymetlerimizi de koparýyor bizden. Gün geçmiyor ki bir yaprak kopmasýn dalýndan.
|
|
146
|
|
|
|
Türk Muýkisine hizmet eden bir milletvekili.... |
|
147
|
|
|
|
Gitmek… My Marlon And Brando
Ýstanbul Film Festivali, 15. Adana Altýn Koza Film Festivali, 14. Sarajevo Film Festivali’nde “En Ýyi Kadýn Oyuncu” ödüllerini kazanan “Gitmek – My Marlon and Brando” filminin baþrol oyuncusu Ayça Damgacý ile - þu anda çalýþtýðý “Güldünya” isimli dizinin setinde bir araya geldik - aþkýnýn içinden çýkan filme dair söyleþtik…
|
|
148
|
|
|
|
“Gördüm kurs, aldým sýký terbiye amirlerimden, sen de görseydin kurs, alsaydýn amirlerinden sýký terbiye, böyle cayýl cayýl konuþmaz idin” diyor Murtaza. Yanlýþlara tahammülü olmayan tavrýyla. Kafasý çok mu kýzdý, kendi bildiðince resti çekiyor. “Yukarda Allah, Ankara’da devlet ve hükümet, burada da ben”. Hadi bakalým, kolaysa karþý çýkýn, iþine tutkuyla, ölesiye baðlý olan bu adama. Orhan Kemal’in ölümsüz eseri Murtaza, Iþýl Kasapoðlu’nun yönetiminde, Semaver Kumpanyasý’nda harika bir müzikalle bir kez daha hayat buluyor. |
|
149
|
|
|
|
Önümde bir gazete duruyor… Üzerinde de “Gümüþhane’nin sevilen simalarýndan emekli öðretmen, fotoðraf sanatçýsý Güneri Kadirbeyoðlu hayatýný kaybetti.” haberi… Ýnsan tanýdýðý bir kiþinin bu son haberiyle mahzunlaþýyor bir an… Hayatýn yoðunluðunda belki çoktandýr hatýrýmýza getirmeyiz dostlarýmýzý… Fakat bu hüzünlü manþet bize onu hatýrlatýyor. Acý bir hatýrlayýþ bu… Bu son hatýrlayýþ oluyor. Üzücü olan da bu zaten… Acýyla ve kederle son hatýrlayýþ… Gözlerimin önünde asýlý kalýyor gülen simasý… Gördüðümüz son görüntü gitmiyor göz önünden. Zira son kare kalýyor zihinlerde. Öylece resmediliyor belleklere…
|
|
150
|
|
|
|
O ki bir deli, adam.Nerden baþlanýrki onu anlatmaya.On yedi yaþýnda deli fiþek bir yeni yetme iken atom mühendisi olmayý düþleyen bu adam birgün nereden bilebilirdi ki Türk rock müzik aleminin “babasý” olarak anýlacaðýný. |
|
151
|
|
|
|
Havada, hala “Yeni Dünya” Senfonisinin notalarý uçuþuyor. Yumuþak, kýrýlgan notalardan dokunmuþ bir þal gibi bizi çevreliyor. Notalar üzerimde, elbisemin kývrýmýna sinmiþ, derimin üzerinden bir ýþýk seli gibi akarken, “onca büyüleyici nota nereye gitmiþ olabilir?” diye düþünüyorum. |
|
152
|
|
|
|
Eþcinseller. Madalyonun diðer yüzü. Ayaklar, adýmlar birbirini takip eder. Sokaðýn dili sert, haþin. Söylenecek sözler açýk, net. Sokaktaki sýradan adam bir yerden bir yere koþturur. Gündelik hayatýn ritmi içinde an gelir sevgiler kaybolur. An gelir, þehir adamý yutar. Sukut zamaný. Artýk havaya sadece bandoneon hakim. Bandoneonun bir ruhu vardýr. Bir sesi, bir rengi, kokusu, acýsý, sevinci vardýr. Yeri gelir sýzýsýný içimizde duyarýz. Caný yansa bizim canýmýzý acýtýr. Tutkuyu, aþký, þefkati, acýyý, hüznü en iyi bandoneonun týnýsýnda tanýrýz. Bir de keman yayýnýn tellerde geziniþinde.
|
|
153
|
|
|
|
Pink Floyd'un ruhu, bir zamanýn ve þimdinin efsanesi olan Syd hakkýnda birkaç karalama. |
|
154
|
|
|
|
Alikko ile Caher, Kýbrýs Türkü tarafýndan çok sevildi. Çok konuþuldu. Oyunlarý gerek skeç-parodi þeklinde, gerekse tiyatro oyunu þeklinde izleyenleri týka basa salonlara doldurdu. Kýbrýs’ta olduðu kadar Londra’da büyük ilgi gördü. Alikko Ýle Caher’in afiþlerinin asýlmasý bile çok önceden biletlerin satýlmasýna yetti |
|
155
|
|
|
|
Melekler þehri Prag. Soðuk bir rüzgar eser. Zil sesleri eþliðinde sahnede bir melek belirir. Rüzgarýn sert havasý yumuþak bir müziðin içinde erir gider. Ýlahi müziðin yumuþaklýðý yerini cazýn canlandýran havasýna býrakýr. Caz eþliðinde canlanan Melek kutsal havadan anýnda sýyrýlýp yeniyetme genç kýz hafifliðinde dans etmeye baþlar. Elinde tuttuðu altýn topla oynayan beyaz kanatlý bir Melek. Topu ayaðýnýn ucunda zýplatmasýna bakýlýrsa iyi futbolcu olur. Meleðimiz o kadar marifetli ki caz týnýlarý eþliðinde altýn topunu kanatlarýnýn ucunda bile oynatabiliyor.
|
|
156
|
|
|
|
Gerçek yazarlarýn nasýl olduðunu tanýmlýyor |
|
157
|
|
|
|
Karlýk Evi, yöre halkýna sanatý tanýtmak ve sevdirmek istiyor. Çünkü onlarýn dedeleri de duvarlara çok önemli duygularý taþýmýþlardý. Sadece coðrafi ve tarihi deðeri ile tanýnan yörenin, farklý yönlerinin ön plana çýkarýlýp dile getirilmesini istiyoruz. Hitit döneminden miras kalan çömlekçilik, boyama ve bezeme, oya ve nakýþ yapan ismi bilinmeyen sanatçýlarýn varlýðýnýn keþfedilmesini istiyoruz. Düþ kurmanýn, her ne olursa olsun beynimizde resmedebildiðimiz her bir karenin, gerçeðe dönüþtürülmesinde ne denli önemli olduðuna inanýyor ve bunu daha da geniþ kitlelerle paylaþmak istiyoruz. |
|
158
|
|
|
|
Ona, Ýnternet’te rastladým... Altaylýlara ait sitelerde.
Þimdi, “Altay” dedik ya, Ýzmir’in meþhur takýmý gelir akla. Grigory Gurkin’i de, yeni transfer edilen Rus kaleci sanýr bazýlarý.
|
|
159
|
|
|
|
“Bornage’daki korkunç kýþ mevsiminde durmadan eskiz çizdim. Eskiz fabrikasý gibi çalýþtým. Mesela þu süpürgeli kýzý tam beþ kez, tohum eken adamý üç kez çizdim. Beðenmezsem bir daha çizerim. Gözlerimi eðitmem gerek. Perspektife daha çok çalýþmalýyým. Çalýþmalýyým. Çizgilerim daha keskin olmalý. Bir çizdiðimi bir defa daha çiziyorum. Bazen ayný figürü beþ defa daha çizip beðenmeyip yeniden çiziyorum.” Böyle diyor Vincent van Gogh . Onunki karþýlýksýz bir aþk. Hayatý boyunca sekiz yüzden fazla resim yapmýþ ama ancak bir tanesini satabilmiþ bir ressam. Acý, ölümüne açlýk, yoksulluk, dibine kadar sefalet ve akýl hastanesi ile sonlanan bir hayat. Bunlar, onun resme olan aþký için ödediði bedel.
|
|
160
|
|
|
|
Popriþçin oyunun bir yerinde aslýnda kendi haklarýný savunan gazetelere nedense çok kýzar. “Fransýz gazeteleri. Basýn özgürlüðü diye baðýrýyor. Çok kýzýyorum bu gazetelere. Alacaksýn bunlarý, bir temiz sopalayacaksýn. Anlayacaklar basýn özgürlüðünü. Al sana, basýn özgürlüðü !” Alýn size, koyun gibi güdülmeye müsait küçük insan örneði. Bu, “sürü psikolojisini” biz yakinen biliyoruz. Yani, Gogol’un oyunu sanki bugün yazýlmýþçasýna tazedir.
|
|