..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat hem bir coþma, hem bir yadsýma iþidir. -Camus
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Engin Yavuz




17 Ekim 2002
Düðün gecesi  
Engin Yavuz
Olabildiðinde pistten uzak durmaya çalýþan, daha çok konuklarla ilgilenmeyi tercih eden ablanýn, zaman zaman gelinle damada dalýp, gözlerindeki nemi kimseye farkettirmeden elinin tersiyle silmeye çalýþmasý bundan.. Erhan, uzaklardan, çok uzaklardan gülüm


:BCDE:
DÜÐÜN GECESÝ


Erkek lisesinin arka sokaðýnda beþ katlý bir binanýn dükkan haline getirilmiþ zemin katý. Kepenkleri açýk, beyaz naylon örtülü masalar konulmuþ, çevresinde plastik mavi sandalyeler.. Akþama düðün yapýlacak. Kasaba dýþýndan gelen yol yorgunu konuklara yemek var. Masalarýn çevresinde kadýnlý erkekli gruplar. Herkes en yeni giysilerini giymiþ, kadýnlar süslenmiþ, ziynetlerini kuþanmýþ.. Kýz çocuklarý küçücükten gelin olmuþ. Salýna salýna dolanýyorlar masalarýn arasýnda.. Ýçeriden insanýn iþtahýný açan-yoldan geldiyseniz acýktýðýnýzý daha çabuk hissedersiniz- çorba, et yemeði ve etli pilav kokusu yayýlýyor sokaða..
Beyaz önlüklü ama sakallarý uzamýþ aþçý masalara servis yapýyor, gençten bir kasabalý yardým ediyor, tabaklarý, bardaklarý, yemekleri taþýmasýna. Masadan kalkanlarýn yerine yeni konuklar oturuyor. Yemeðini yiyen sessizce çekiliyor, sigara tiryakisi varsa eðer bir köþede oturup sigarasýný yakýyor.
“Ýrfan aðabey, bir pilav daha..”
“Aðabey, su bitti..”
“Çorbanýz geliyor bayan..”
“Bir peçete rica edebilir miyim?”
Sen de konuklardan birisin. Gelinin dayýsý..
Masalarýn çevresinde oturanlarýn hepsi tanýdýk.
“Merhaba oðlum, özlettin kendini” diyen teyzenin sevgisi gözlerinde ýþýldýyor. Bu sevgi ýlýk ýlýk yüreðine akýyor. Yaþýn ilerlese de, bu kasabadan yýllardýr uzakta da olsan sevgin býraktýðýn yerde duruyor, sýcacýk..
“Ýyiyim teyzeciðim sen nasýlsýn? Hayat böyle ne yapacaksýnýz, gelemiyorum artýk eskisi gibi. Ýþlerden fýrsat olmuyor ki.. Þehirlerde herkes kendi cehenneminde yaþýyor. Kimsenin kimseyi gördüðü yok. Sabah iþe, akþam eve.. Oturuyorum bilgisayarýn baþýna. O cihazýn parçasý haline geliyorum, yemek molasý dýþýnda.. Gözlerim aðrýyýncaya kadar okuyorum, yazýyorum, düzeltiyorum. Ýþ bitince doðru eve, eþimin çocuðumun yanýna. Hayat böyle iþte.. Oysa öylesine özlüyorum ki kasabayý, akrabalarýmý, çocukluk, gençlik arkadaþlarýmý.. Sokaklarý, kýþ mevsimlerinin kömür kokusunu, kaldýrým diplerinde kalmýþ kar birikintilerini, dut aðaçlarýnýn gölgelerini, kýrmýzý kiremitli kerpiç evleri, leylekleri, kara fýrýnlarý; sabahýn alacasýnda rengarenk çiçeklerle süslü, gürbüz atlar tarafýndan çekilen Konya malý at arabalarýyla Arnavut kaldýrýmý sokaklardan ovaya doðru yola çýkan poþulu çiftçileri.. Daha biz kahvaltýya oturmadan duman tüten ekmeklerle Halk Parti kahvesinden dönen dedemi, her sabah pencerenin dibinde baðýran simitçiyi, akþamlarý bozacýyý, cebinden aspirini eksik olmayan romatizmalý anneannemi, kendisini annesi ve babasýnýn mutluluðuna adayan teyzemi. Aramaz olur muyum hiç!”
Yemek yenirken gün parlaklýðýný yitiriyor. Gölgeler uzuyor, alacakaranlýk iniyor kasabanýn üzerine... Çýraklar evlerine dönüyor kir, pas içinde.. Bir emekli elinde torbasý nevale taþýyor. Birkaç delikanlý tertemiz giyinmiþ, saçlarý taralý, arazözle serinletilmiþ Atatürk Bulvarý’na piyasa yapmaya gidiyorlar neþe içinde, þakalaþarak..
Düðünün yapýlacaðý lisenin bahçesinde sahnenin çevresine beyaz sandalyeler dizilmiþ sýra sýra.. Ortada orguyla konuklarý coþturacak þarkýcýnýn ses düzeni kurulmuþ, mikrofonlar ayarlanmýþ. Birkaç çocuk ortalýkta koþturuyor. Birinin annesi sesleniyor, sevgiyle yumuþattýðý sesiyle..
“Yavrum, fazla koþma terlersin. Hastalanmayasýn sonra..”
Okulun bahçesindeki yaþlý çam aðaçlarýnýn yüksek dallarýna tünemiþ bir kumru diðerine kur yapýyor. Birkaç kozalak düþüyor yere.. Çocuklar kaçýþýyor.. Vakit sonbahara yakýn ama yaz gitmek bilmiyor.. Hava akþam olmasýna raðmen hala sýcak...
Bundan bir yýl önce ablanýn evindeyken o Aðustos akþamýný hatýrlýyorsun. Bu gece düðününe konuk olduðun yeðenin, o Aðustos akþamý, evliliðe ilk adýmý atýyor, aile arasýnda mütevazi bir törenle niþanlanýyor.
Yakýn aile çevresi biraradasýnýz. Diðer yeðenin henüz hayatta. Yazgýsýnýn önüne çýkaracaðýndan habersiz, ailenin en mutlu bireylerinden biri, bir elinde sigarasý, diðerinde içkisi gecenin tadýný çýkarýyor.
Gün boyunca kasabanýn üzerine çöken nemli sýcak gitmeye pek niyetli görünmüyor. Ufacýk bir esinti arýyorsun yüzünü yalayacak, yok.. Yapraðýn kýmýldamadýðý bir gece.. Kiminin elinde yelpaze, kiminin elinde bir gazete parçasý..
Konuklarý uðurladýktan sonra ablanla, annenle, eniþtenle sohbet edip, niþanlanan yeðenine takýlýyorsun:
“Kýzým acelen neydi, yaþasaydýn ya biraz daha gençliðini.. Elini sallasan ellisi, saçýný sallasan tellisi.. Evlen de gör gününü.. Gün boyunca çalýþtýktan sonra eve gelip, temizlikle, yemekle, çocuðu beslemekle, kocanýn kirli çamaþýrlarýný yýkamakla hayat nasýl geçecek gör bakalým.. Neyse þaka, þaka.. Ama hiç olmazsa bekleseydin de önce aðabeyin Erhan evlenseydi..”
“Aman dayý sen de.. Onun evlenmeye niyeti mi var? Gününü gün ediyor. Canýnýn istediði saatte dükkaný kapatýp arkadaþlarýyla buluþmak, ava gitmek, bilardo oynamak, Ýzmir’e kaçamak yapmak varken. Onun evlenmesini beklemeye kalkarsam ben daha çok beklerim. Aðabeyim evliliðin lafýndan bile hoþlanmýyor.”
Köpüklü kahveler geliyor, son içkilerin üzerine.. Bir sigara daha yakýyorsun, dumaný üflüyorsun gecenin karanlýðýna.. Ýrili ufaklý birkaç yýldýz göz kýrpýyor uzaklardan. “Büyük Ayý”yý arýyorsun bulamýyorsun, diðerleri de yardým ediyor ama nafile.. Vakit sabaha yakýn. Gözkapaklarýn aðýrlaþýyor artýk. Sabah erkenden yaþadýðýn kente, bilgisayarýnýn baþýna döneceksin. Artýk uyuma zamaný.. Yoksa yarýn nasýl çalýþýrsýn? Saatine bakýyorsun, 02.00.. Kasabada sesler çoktan kesildi.. Birazdan erkenci horozlar öter..
Sana bir yer yataðý yapýyorlar alelacele. Çarþaf, pike, bembeyaz yastýk kýlýfý mis gibi meyveli deterjan kokuyor. Yastýða baþýný koymaya, pikeyi üzerine örtmeye kýyamýyorsun..
Herkes odasýnýn yolunu tutuyor, ev kalabalýk.. Sen annenle ayný odayý paylaþýyorsun. Muhabbet kuþu da sizinle ayný odada, kýpýrdanýp duruyor, onu uyku tutmamýþ besbelli..
Köþedeki sokak lambasýnýn odaya yansýyan sarý aydýnlýðýnda, yer yataðýnda sýrtüstü uyumaya çalýþýyorsun. Baþýnýn tam üzerinde kristal bir avize asýlý. Bakýyorsun, düþünüyorsun, düþündükçe uyuyacaðýný biliyorsun.
Avize pirinç bir zincirle tavana baðlý. Üzerinde dört ampul takýlý. Yakýlýnca ampullerin ýþýklarý duvarlara kristallerden gökkuþaklarý olarak yansýyor. Kristal avizeler ne kadar gereksiz..
Birazdan uykunun derinliklerinde uzun bir yolculuða çýkmak üzeresin..
Muhabbet kuþu ansýzýn býcýrdayarak çýrpýnmaya baþlýyor. Ne olduðunu anlamaya çalýþýrken, baþýnýn üzerindeki dört ampullü avizenin çýlgýnca sallandýðýný farkediyorsun.
Hayýr sadece avize deðil, koltuklar, dolaplar, vitrindeki bardaklar, yataklar, tavan, bütün ev sallanýyor. Derinliklerde tanýmlayamadýðýn ürkütücü, boðuk bir gürültü. Sanki ölüm çaðýrýyor..
Dördüncü kattasýn, bütün bina sarsýlýyor. Eskiden kalma alýþkanlýkla yattýðýn yerde sallantýnýn bitmesini bekliyorsun. Rahmetli anneannen “Hareket” derdi, annense “Zelzele” diyor..
Deprem bitmiyor.
Yakýnlarda uzaklarda korkulu sesler çoðalýyor. Panik havasý. Evde herkes ayakta, koca bina, bitiþik diðer binalarýn ritmine uymuþ “Beþik” gibi gidip geliyor.
Acaba merkezi neresi? Manisa mý?
Umursamýyorsun..
Yaþam da ölüm de insanlar için.. 43 yaþýndasýn ve daha 43 yýl yaþamayacaksýn. 20 yýl belki. Hayallerin, ideallerin, tasarýlarýn var uzun vadede.. Kýzýn biraz daha büyüyecek, ailecek yolculuklara çýkacaksýn, bütün çocukluðunu, gençliðinin bir dönemini doya doya yaþadýðýn kasabayý yazacaksýn. Yýllardýr çektiðin doða fotoðraflarýný baþkalarý da görsün istiyorsun, bir sergi açacaksýn.
Mesleðinde biraz daha yükselebilirsin, eðer çaba gösterirsen bu da mümkün. Kýzýný ilköðretim okuluna yazdýracaksýn, okul giysileriyle elinde çantasý okuldan dönüþünü görmek istiyorsun, kitabýndan ilk heceyi okumasýný.. Bisikletinle birçok zirveye týrmanmadýn daha, hala zamanýn var.
Ama bunlarýn hiçbiri de olmayabilir..
Hiç beklemediðin bir anda veda edip, sessizce ya da gürültülü bir þekilde çekip gidivermek de var.
Gidebilirsin...
Sen büyüklerinden “Tevekkül” etmeyi öðrendin. Ölmek de yaþamak kadar gerçek..
Bütün sevdiklerini geride býrakarak bir gün ölebilirsin..
Annen bildiði dualarý sýralýyor-Allahým sen koru bizi- endiþe içinde..
Oturduðun binanýn müteahhidi demirden, çimentodan, temelden çalmýþ hiç önemli deðil. Allah bizi korur.
Yeðenlerin bu olayda neþeli yanlar bulmayý becerebiliyorlar, ne güzel.. Odada ýþýklar yeniden sönüyor, ama meraklýlar mutfaktaki küçük televizyonu açýyorlar.
Acaba bir haber var mý?
Ýþte o zaman korkunç gerçekle karþý karþýya geliyorsun. Senin 20 saniyelik hafif bir sallantýyla atlattýðýn deprem Marmara’da kabusa dönüþmüþ.
Haberler çok kötü.. Sallantýnýn merkezi yüzlerce kilometre uzakta. TV spikeri ilk bilgileri izleyicilere aktarmaya çalýþýrken, artçýlar geliyor. Stüdyoda panik havasý.. Sonra bir baþka kanal.. Spiker bir kaðýda yazýlarak önüne uzatýlan notlarý okurken, dekorlara, duvarlara bakýyor sezdirmemeye çalýþarak.
Kocaeli’nden, Sakarya’dan, Gölcük’ten, Yalova’dan ilk görüntüler, ilk telefon baðlantýlarý. 7.4’ün yarattýðý tahribat, yarattýðý þok..
Apartmanlar yerle bir, enkazlar yanýyor, kurtulabilenler iç çamaþýrlarýyla ne yapacaðýný bilemez halde koþturuyor.
Enkazlarýn arasýndan çýðlýklar geliyor, anneler, çocuklar, feryat ediyor:
“Kurtarýn bizi, Allahýnýzý severseniz, burasý yýkýlacak, burasý kapkaranlýk, ne olur kurtarýn bizi!”
“Amca çýkar bizi buradan, amca ne olursun!”
“Annem orada kaldý, üzerinde dolap var, bana cevap vermiyor, lütfen oradan çýkarýn annemi!”
“Ambulans yok mu?”
“Ýtfaiyeye haber verin, evdekiler de yanýyor!” (Ýtfaiye binasý çoktan yerle bir olmuþ oysa..)
Korku, panik, çaresizlik, koca dünyada bir anda yapayalnýz kalmanýn dayanýlmaz acýsý..
Hazýrlýksýzlýk.. Bütün bu dehþeti televizyon ekranýnda görüyor, yaþýyorsun.
Kim, kime nasýl yardým edecek? Orada yaþayan herkesin yardýma ihtiyacý var. Yakýn illerden ilk yardým ekipleri, itfaiye araçlarý, ambulanslar ulaþmaya baþlýyor. Felaket tahmin edilenden çok daha yýkýcý boyutta. Taþ taþ üstünde kalmamýþ Ýstanbul’dan Bolu’ya kadar..
Ýradenin gözkapaklarýna hükmedemediði sýralarda- Televizyonu izlemek istesem de artýk mümkün deðil- birkaç saatliðine de olsa uyuyorsun.
Saat 07.30’da Ýzmir yolundasýn. Uykulu gözlerle gazeteye ulaþtýðýnda ilk ekipler deprem bölgesine doðru yola çýkmýþlar bile.. Bilgisayarda enkaz altýnda kalan insanlarýn, çýkarýlan cesetlerin, geride kalanlarýn yüz ifadelerinin görüntülendiði fotoðraflarý görüyorsun. Ölü, yaralý sayýsý giderek artýyor, saatler geçtikçe yaþanan felaketin boyutlarýnýn senin tahminlerinin çok çok ötesinde olduðunu anlýyorsun.
Aylarca beyninden uzaklaþtýramayacaðýn deprem korkusu o gün ruhunu esir alýyor, milyonlarca insan gibi..
Pistte kývrak oyun havalarý eþliðinde coþkuyla danseden gelinle damadý seyrederken, hiç unutamayacaðýn o gece aný kareleri halinde geçiyor gözlerinin önünden..
Niþan gecesi iki yeðeninin þakalaþmalarý, birbirlerine takýlmalarý..
Oysa bugün, bu bahçede yalnýzca birisi var. Çünkü diðeri artýk yaþamýyor.
Daha ilkokula baþlamamýþtým, ölümün ne olduðunu bilmiyordum, anlayamýyordum. Anneme sorardým:
“Anne, Recai amcam nerede?”
“Öldü oðlum..”
“Peki nereye gittiðini bilmiyor musun?”
“Þu yýldýzlarý görüyor musun? Amcan þimdi uzaklarda, o yýldýzlardan bile ötede..”
“Neden geri gelmiyor?”
“Çünkü Allah öyle istiyor yavrum..”
Erhan bir daha gelmeyecekti. Demirciler Çarþýsý’nda bir hiç uðruna vurulduðunu öðrendiðimde, hastanede ölümle pençeleþtiði sýrada baþucundayken nasýl da içim acýmýþtý.
Ortaokuldaydým o dünyaya geldiðinde, ben çocukluktan gençliðe yönelirken o daha bebekti.
Beraber büyümüþ sayýlýrdýk, ayný evde, bir dönem onunla, bir dönem kýzkardeþiyle.. Dayý-yeðen gibi deðil kardeþ gibi...
Üzerinden neredeyse bir yýl geçmiþ. Acýlar küllenmiþ, üzerini zaman örtmüþ. Ama ölüm unutulmuyor. Kabuðuna çekilmiþ bir yanardað gibi biliyorum. Dýþarýya lav püskürtmüyor ama derinliklerde kaynayýp duruyor. Hala kan kýrmýzý, hala sýcak, hala acýtýyor.
Olabildiðinde pistten uzak durmaya çalýþan, daha çok konuklarla ilgilenmeyi tercih eden ablanýn, zaman zaman gelinle damada dalýp, gözlerindeki nemi kimseye farkettirmeden elinin tersiyle silmeye çalýþmasý bundan..
Erhan, uzaklardan, çok uzaklardan gülümsüyor oysa..
Týpký o geceki gibi..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Pantolon
Baðbozumu
yeni baþtan
Radyo
Kemik torbasý

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Karpuzkaldýran
Ünzile
Sardunyalara veda
Çaylarýnýz þirketin ücretsiz ikramýdýr
Yazlýk sinema
Kar zincirleri
Evleniyorum, öptüm
Ayna

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Çürük aþk [Þiir]
Yazlýk sinema [Þiir]
Alaçam'da bir sabah [Deneme]


Engin Yavuz kimdir?

Ýzmir\'de 23 yýl profesyonel gazetecilik yaptým. Þimdi basýn danýþmaný olarak çalýþýyorum. Gezi notlarýmdan derlediðim Bisikletle Yollar Yolculuklar ve yaðmurlarla ilgili þiir ve düzyazýlardan derlediðim Yaðmur Damlalarý isimli kitabým yayýnlandý. Yazdýklarýmý edebiyatý seven herkesle paylaþmak istiyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Rifat Ilgaz, Necati Cumali ve Yaþar Kemal'den çok etkilendim.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Engin Yavuz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.