Ýnsanlýðý tanýmak insanlarý teker teker tanýmaktan kolaydýr. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
Hulki Can Duru, edebiyatýn çeþitli dallarýnda kalem oynatan yazarýmýz ve ozan/þairimizdir. E-kitaplarda rastladýðýmýz tarihleri, özgeçmiþinde belirttiði doðum tarihiyle karþýlaþtýrdýðýmýzda, ilk gençlik yýllarýndan bu yana edebiyatla ve diðer çok çeþitli dallarla ilgilendiðini öðreniyoruz. Yazýnsal alanda, inceleme, eleþtiri, deneme, öykü, þiir...Þimdilik, toplam altý tane olan e-kitap serisinde, öykü azýnlýkta kalan bir tür. 15 öyküden oluþan bir öykü kitabý ulaþtý elimize. Hulki Can’ýn þiirlerini hiç bilmeseniz bile, öykülerini okurken, öykülerin þiirden doðduðunu hemen sezersiniz. Öykü þiirleþir, þiir öyküleþir Hulki Can’da. Öykü dili, þiir olur; þiir, bize bir öyküyü anlatýr. “..........anlamsýz korkularla uyandýðýmda, yataðýma doluþmuþ ölü balýk, yengeç, kýlçýklý midye, deniz minaresi, denizatý, denizkestanesi ile denizanalarýnýn sessiz kýpýrtýlarý –ben irik, sen minik böcek- pürtük dudaklarýmý ürpertiyor. Evin içinde hýzla sürünerek dolaþan, dönen, þömine, baca, boru, dehliz, tuðla oluklarý ve pencere eteklerinden süzülerek geçen yoðun bir karartýnýn, sýkýntýyla öfleyen, homurdanan, þikayetçi bir ruhun iç çekiþini duyuyorum. (...) O aymaz þölen ve þenlikler sürerken ben ateþler içinde, titreyerek, kurtlanarak öleceðim kimsenin haberi olmayacak. Cesedim haftalar sonra bulunacak, sarý, kýrmýzý, yere yapýþýk pavuryalar, fareler kemirmiþ.” (Denize Bakan Pencere’den) Müthiþ bir yalnýzlýk duygusu, “Bir garip ölmüþ diyeler/ Üç günden sonra duyalar/ Soðuk su ile yuyalar/ Þöyle garip bencileyin” diyen Yunus Emre dilinin yalýnlýðý ve þiirselliðiyle ama çaðýmýzýn ürkünçlüðünü de yansýtacak biçimde iþte böyle anlatýyor öykünün birinde... Hulki Can’ýn pek çok þiirine ve öyküsüne derinlemesine iþlemiþ olan yalnýzlýk ve terkedilmiþlik duygusu ve diðer temalar, sözcüklerden oluþmuþ müzik, dans, resim eþliðinde bize yansýr. Hulki Can’ýn pek çok þiirine ve öyküsüne derinlemesine iþlemiþ olan yalnýzlýk ve terkedilmiþlik duygusu ve diðer temalar, sözcüklerden oluþmuþ müzik, dans, resim eþliðinde bize yansýr. Öykülerde olayý zor seçersiniz. Bazen seçemezsiniz. Duygu, gerçeküstü öðelerle bezenip, gizeme sýðýnarak koþturur. Kâh içinize akar, kâh içinizden fýrlar, kâh peþinden koþturur. Bir oyundur sürer gider... Öykülerde duygunun her halini izleriz. Duygu, duygu olmaktan çýkar, artýk o, düþgücünüzün elverdiði ölçüde yedirip içireceðiniz, giydireceðiniz, istediðinizde fotoðrafýný çekebileceðiniz bir kiþiliktir. Bu anlamda yazar, sizi de sýnýrlarý aþmaya zorlar. Bilinçle, bilinçdýþýnýn kesiþtiði yerlerde dolaþmayý sever Hulki Can: “Balkondaki adam yalnýzlaþýyor gitgide uzaklaþan bir tren gibi, meçhul, bilinmez köprülerden geçerek. Bir yýldýz koparýyor geceden: “er-er” diyor bu altýn baþlý toplu iðne “er-er” diyor yeniden “ne yaptýn?”...(Balkondaki Adam’dan) Bazen þiirlerinde, önsözlerinde olduðu gibi entellektüel elitizmin izlerine rastlarýz: Aurora Borealis: Neden “Kutup ýþýklarý ve güneþ rüzgârý demez acaba? Sanýrým bu seçimin nedeni, sözcüklerdeki müzikal büyüdür. Müziði gördü mü, Türkçe aþkýný bile unutur bazen. Aydýn olmak “zor zanaat”...Bilgi, duygu, açmazlar, çeliþkiler, ikilemler, üçlemler... Sýnýfsal konumlar, vazgeçilmez rahatlýklar, rahat olmanýn için için verdiði rahatsýzlýklar...Aydýnýn çilesi...Aþklarý bile sýradan olamaz onlarýn. Bedeni doyursa, ruh yarýmdýr. Ruhu-bedeni doyursa, akýl yarým kalýr. Akýl-ruh doysa beden eksik kalýr...Hepsinin bir arada olmasý tansýktýr. “Günün sonu idi ki nihayet ona sordum: Ne vakte kadar?... Daha ne vakte kadar ..? O, sadece gözlerini indirdi, ve, uzaklaþýrken, genç bir kýzýn, veya, sürüklenen aðýr bir mobilyanýn, veya körfeze yavaþça sokulan, bir kedi gibi mýrlayan, ama sonra, pençesini sertçe rýhtýma savuran, bir dalganýn sesini duydum...”(Dragos Hülyalarý’ndan) Ol nedenledir ki sevgili okur, ozan/þair, yazar hep yalnýzdýr. Bilgi yalnýzdýr. Doyumsuzdur, doðurgandýr, içe kapanýr/ kaçar...Olmaz...Dýþa açýlýr koþar...Egemenleri kýzdýrýr, baþýna gelmedik kalmaz. O hep yarým, yalnýz ve terkedilmiþtir. Sanatçý her zaman vasat insanýn, vasat algýnýn fersah fersah önündedir. Ýnsanlýk, kaçýnýlmaz olarak çaðýnýn sanatçýsýnýn imlediði yere yürür, yürür de bir türlü ona ulaþamaz. Sanatçý hep aykýrý ve hep azýnlýkta ve hep yalnýzdýr. Sanatý sevenler de... Gerçek aydýn, ozan/yazar kendini bilir, tanýr, sorumluluk duygusu yüksektir. Baþýna gelenlerin sorumlusu salt ortalama insan deðildir ki...Suçu ona yükleyip sývýþamaz, rahatlayamaz, bilgeliðe yürür. Kendi bilgeliðini kendi dillendirmez, terkeden sevgiliye söyletir, onu yüceltir. Aþaðýdaki alýntýda, yazar, sevgilinin aðzýndan sanatçýyý anlatýyor: “Sevgili þair, Anladým ki beraberlikler bana göre deðil. Belki hiçbir þey bana göre deðil. Belki bu dünya bana göre deðil... Onun için benden hep uzak kalmalýsýn. Aþký ve hülyalarý yaþatan uzaklýk, özlem ve ruhtur. Onlar ikimizin üstünde olan, ikimizi aþan beraberliðimiz deðil, ama ayrýlýðýmýzdýr. Beni hep kalbinde tut.” (Dragos Hülyalarý’ndan) Sahil kasabasý, kasabanýn renkli sýradan insanlarý; onlarýn acýtýcý geçmiþleri; çok canlý betimlemelerle ve þiirsel, müzikal bir dille öykülerde yer alýr. Karlo Hasan, Çetro, Gagalik Ali, Takoz Nuri...Balýk aðlarý, fanyalar, iskorpit, kolyoz, fanyalar... “Gagalik Ali afal afal düþünürken ansýzýn içi öyle bir cýz etmiþ ki sazlýklardaki tüm sazlar saða sola savrularak, baþaklarýný çarparak, cýzýr cýzýr cýzýrdamýþ; yunuslar, balinalar karaya vurmuþ; yavru kuþlar yuvalarýndan patýr patýr yerlere düþmüþler; Aðustos böcekleri de cýrlamaktan çatlamýþ. Kalbi birden küt küt atmaya baþlamýþ” (Filizkýran’dan) Sözcükler, nasýl saz olur da, orkestra kurar ayný zamanda dansa durur? Telli, yaylý, üflemeli, vurmalý sazlar ve piyano sözcük mü olmuþ yoksa? Otlarýn, sazlarýn, çöplerin sesi?.. Hangisi bize, yalnýzlýðý, korkuyu onlarýn yarattýðý kocakarý hayaletlerini... Tensel mi, tinsel mi ya da ikisi birden mi bilinmez hastalýklarýmýzý... Aðlayarak mý anlatýlýyor bunlar, gülerek mi?... Bilinç nerde baþlar, nerde biter? Buyrun, Berdelacuz : “Aralýk kapýyý itip içeri daldým: Birkaç bodur, kurumuþ, çýplak incir aðacý vardý ve eðilmiþlerdi. Bahçenin içi çürük lahana, deve dikeni, iri taþ, çukur, tümsek ve eðrelti otlarýyla kaplýydý. Ben saða sola bakýnýrken bu ara rüzgar deðiþmiþ, daha sert esmeye baþlamýþtý. Yaðmur sulu kara dönüþüyordu. Üþümüþtüm. Diþlerim çarparak kuru dal ve otlarýn içinde kaybolmuþ, kepenkleri sýkýca kapatýlmýþ barakaya doðru yöneldim içgüdüsel bir ürküyle. Baraka büyük bir asma kilitle sýmsýký kapalýydý.” (...) “Þunu bilesin ki, o cadaloz karý hala peþimde. Tarçýn’la birlikte sarsak adýmlarla her sokaða çýkýþýmda köþe baþlarýndan, bahçelerden, aralýklardan, manifatura, züccaciye, tuhafiyecilerden sessizce izlendiðimi, gözetlendiðimi sezinliyorum. Tarçýn da onun varlýðýný sezerek huysuzlaþýyor, saldýrmak ister gibi tasmasýna asýlýyor, aðlamaklý sesler çýkarýyor. Tam bana yabasýyla vuracak iken bir melek araya giriyor ve onu engelliyor sanýrým. Yoksa beni çoktan yakalar, bastonumu kýrýp beni yere düþürürdü...” (Berdelacuz’dan) Arda, Neþe, Patigül...Küçücük bir kýzý küçücükken kadýnlaþtýrmanýn, en saf aþkýn ve aðlatýnýn/trajedinin tanýðý Patigül...Ben de gördüm sevgili okur...Patigül’ün dört patisi de goncadan çýkmýþ birer güldü. “Renk, ýþýk, katman, özdek birbirine girmiþti. Arþimet’in kaldýracý sonunda yer yuvarlaðýný yerinden oynatmýþ, gökler ve engindeki sular bir tomar gibi dürülmüþ, uzay açýlmýþtý. Ay ok gibi yerinden fýrlayýp gitmiþ, gezegenler bilardo toplarý gibi tokuþmuþ, yýldýzlar ham incirler gibi patýr patýr yere saçýlmýþ, acunun gizi açýða çýkmýþtý. O çok iyi tanýdýðý, bildiði, yýllardýr özlemle aradýðý sesi, o pürüzsüz sesi varlýðýnda duydu:” (Patigül’den) Saatlerin Gördüðü Rüyalar, vefa örneði gerçek mektuplarla ve toplumsal içerikli, masalsý öyküler ve “Sözsüz Bir Öykü”yle sona eriyor. “Saatler de rüya görür mü?” demeyin sevgili okur... Bilinç nerde baþlar, nerde biter?...Zaman nerde baþlar, nerde biter?...Yalan nerde baþlar, doðru nerde baþlar, nerde biter?..Yaþamýmýzýn ne kadarý düþtür, ne kadarý gerçektir?.. Biliyor muyuz? O halde saatlerin rüyalarýný neden sorgulayalým?.. Kýsa özgeçmiþinizi yollayarak ücretsiz e- ktabý isteyeceðiniz adres: canhulki@yahoo.com 11.05.2011 Vildan Sevil NOT: E-kitap kampanyasý, yazarý tarafýndan 31.05.2011 tarihinde sona erdirilmiþtir.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |