..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlar, tersine çevrilmiþ anýlardýr. -Anonim
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Eylem Yurtsever




1 Þubat 2011
Ýlahi Kiþi  
Eylem Yurtsever
Bu öykü benim yazdýðým ilk öyküdür. Plansýz yazmýþtým ve sonlanacaðýný dahi bilmeden bölüm bölüm frpnet.net adlý siteye göndermiþtim. Bu da, öyküyü sonlandýrmam için üzerimde büyük bir baský yaratmýþtý.


:AGID:

ÝLAHÝ KÝÞÝ
açýklamalar:
BOKUMENA: TANRIAÐAÇ’larýn en kýdemlisi
SNADOKO: yýlanlarýn tanrýsý.
SNADOÇÝ: SNADOKO’nun ulaðý.
BUKOÇÝ: TANRÝAÐAÇ’larýn ulaðý.
CHÝTENG: Tanrýlarýn babasý.
“baba” bir saygý ifadesinden baþka bir þey deðildir.
zira tanrýlar cinsiyetsizdirler.
CHÝTENG, tanrýlarýn kralýdýr.
Çünkü, CHÝTENG dýþýnda her tanrý,
Sadece sorumlu olduðu varlýklar aracýlýðýyla görür evreni.
Aðaçlarýn olmadýðý bir yeri, TANRIAÐAÇ’lar göremez….
Halbu ki CHÝTENG tüm evreni görebilir.
Çünkü O özel bir sorumluluk almamýþtýr.
tüm kahinattan sorumludur.
Bir bakýma o, BÝLGELÝKTANRISI’dýr.
YOGETAN: kehanet tanrýsý.
KARÝNFÝRA HÝTOGAR: ilahi, bilge kiþi.
ÝTCHÝTENG: Birliðin Tanrýsý.

O gün, hayat her zamanki gibi devam ediyordu.
Kuþlar her zamanki gibi cývýldýyorlar, ilkbaharýn sevinciyle mesut olan çocuklar her zamanki gibi oynuyorlardý.
Koskoca ormanda rahatsýz olan kimse yoktu.
Yani, Altýnorman köyü her zamanki gibiydi.
Köyün adýnýn Altýnorman olmasýnýn sebebi: köyü çevreleyen ormanýn aðaçlarýnýn yapraklarýnýn yýlýn her ayýnda altýn sarýsý olmasýydý.
Bu aðaçlarýn her birinin boyu otuz-otuz beþ metre kadardý.
bununla birlikte, her birinin gövdesi, uzunluðunun dört-beþ misli kadar kalýndý.
Buna raðmen köye güneþ bütün haþmetiyle doðuyordu.
Sanki, güneþi aðaçlar çekiyordu.
Aðaçlarýn, kahverengi, pütürlü kabukl bir meyvesi vardý.
Meyvelerin büyüklüðü bir karpuz kadardý.
Yenilebilen ama daha çok þifa veren meyvelerdi bunlar.
Bu meyve, geçmiþi unutma hastalýðýnýn tek ilacýydý.
Ki günden güne bu hastalýk gittikçe yayýlýyordu.
Meyvelerin tadlarý müthiþgüzeldi.
her aðaç yýlda iki-üç meyve veriyordu.
Üstelik, bu aðaç türü sadece Altýnorman köyünde yetiþiyordu.
Dünyanýn her yerinden bu aðacýn meyvelerini almaya geliyordu insanlar.
Ama bu meyveyi dalýndan sadece hasta koparabiliyordu.
Altýnormanlýlar bu aðaçlara tapýyorlardý.
geçimlerini çiftçilik yaparak sürdürüyorlardý.
Ezelden beri bir aile,
Köyün bütün aðaçlarýyla meþgul olurdu.
Bu aile köy tarafýndan beslenirdi.
Ailenin her bir ferdine köy büyük bir saygý gösterirdi...
Hatta bu aileye: “ilahi aile” denilirdi.
Köyün yaþlýlarýna göre: bu aileyi, en yaþlý aðaç seçmiþti.
O günden bu güne aðaçlarýn sorumluluðu bu ailedeydi.
Þimdi aileden yalnýzca bir çocuk kalmýþtý.
Aðaçlarýn bakýmý bir aileye göre bile çok zordu.
Ama çocuk her gün, hiç usanmadan görevini yapýyordu.
O kadar çok çalýþýyordu ki omuzlarý çökmüþtü.
Aðaçlarý teker teker çapalýyordu her gün.
bu Aðaçlara asalaklar çok uðradýðýndan, her gün tekerteker
onlarý köklerinden yoluyor,
piþirsinler diye köylülere veriyordu.
Çünkü köylülerin inançlarýna göre, bu aðaçlarýn asalaklarý, aðaçlardan besin aldýklarý için kutsal sayýlýrdý.
Gerçekten bu otlarýn tatlarý çok güzeldi.
Ama, asalaklardan ilahi aile tadamazdý.
bu asalaklar, aðaçlarýn her yerinde bulunabilirdi.
En dibinden en tepeye kadar.
Bir gün ihmal, aðaçlarý kökten kuruturdu.
Onun için, küçük çocuðun iþi çok zordu.
Zavallý çocuk, o kapkalýn gövdelere çýkmak zorunda kalýyordu.
Bereket versin aðaçlarýn gövdeleri çýkýntýlýydý.
Ýþ onunla da kalmýyordu.
Çocuk her gün, her aðaç için Yýlanlarvadisi’nden bir yýlan avlayýp,
Aðaçlarýn dibine gömmek zorundaydý.
Üstelik, Yýlanlarvadisi’ndeki yýlanlarýnMüthiþ bir zehirleri vardý.
Onlarýn bir soluðuyla, dünyanýn en güçlü adamý, on dakikada ölürdü.
Yýlanlarýn her biri, iki metreydi.
Hiç büyümezlerdi.
Diðer yýlanlarýn aksine bu yýlanlar yumurtayla çoðalmýyorlardý. Memeli de deðillerdi; ama memeli bir canlý gibi doðum yapýyorlardý. Diþi yýlan yavrusunu doðururken ölürdü.
Çünkü yavru, iki metre boyunda doðardý.
Aðaçlar, her gün gömülen yýlanlarý kemiklerine kadar kuruturlardý.
Küçük çocuk, binbir tehlikeye göðüs gererek, bu yýlanlarý avlar ve aðaçlarýn altýna gömerdi.
O gün de, her zamanki gibi, aðaçlarýn topraklarýný çapaladý,
Asalaklarý topladý ve bir bidon süt alarak
Yýlanlarvadisi’ne doðru yürüdü.
Güneþ tam tepedeydi.
Onu Güneþ’ten koruyacak bir þapkasý bile yoktu.
Çünkü, bu yasaktý.
Aðaçlara bakmak, bir ibadet gibi benimsendiðinden,
Tabiata karþý yapýlan bir korunma, günah sayýlýyordu.
Çocuðun üzerinde, sadece bu kutsal aðaçlarýn yapraklarý birleþtirilerek yapýlmýþ giyisiler vardý.
Bu da, ilahi ailenin ayrýcalýðýydý.
Sadece onlar bu aðaçlarýn yapraklarýný giyisi yapmak için kullanabilirdi.
Bu da çok büyük bir ayrýcalýktý.
zira, yapraklar insaný kýþýn sýcak, yazýnsa soðuk tutuyorlardý.
Üstelik yaðmur geçirmiyorlardý.
Giyisiler kuru yapraklardan yapýlýyordu.
Çocuk on beþ yaþýndaydý.
Annesi, o çok küçükken bir yýlan sokmasýyla ölmüþtü.
Babasý da, annesi öldükten iki yýl sonra aðaçtan düþmüþtü.
Ölmeden, görevini alper’e vermiþti.
Babasý öldüðünde o on yaþýndaydý.
Alper, o günden bu güne, hiç durmadan çalýþýyordu.
Yýlanlarý, artýk boþ olan bidona doldurdu.
O kadar çok yýlan vardý ki, her gün binlerce doðum oluyordu.
Diþiler ölüyorlardý ama zaten aðaçlar canlý diþileri kabul etmiyorlardý.
Çünkü diþiler yýlanlarýn nesillerinin devamýný saðlýyorlardý.
Alper’in bidonundaki ölü yýlanlarýn çoðu çoktan ölmüþ diþilerdi.
Alper, her yuvanýn baþýna gidiyor, onlara süt veriyor,
Onlar da, ölüleri varsa delikten itiyorlardý.
Yoksa, aralarýndan birini seçiyorlardý ve Alper, seçilen yýlaný öldürüyordu.
Yýlanlarý aðaçlarýn altýna gömdü.
Daha birkaç sefer yapmak zorundaydý.
Bidona süt doldurmuþ tam gidecekti ki,
Bir çocuk Alper’e doðru koþtu.
Alper bu iþe þaþtý çünkü, köy halký ona mesafeli bir yakýnlýkla davranýrdý. öyle ki, O geçerken seslerini alçaltarak konuþurlardý.
Ona yaklaþýrken, Kutsal birine yaklaþtýklarýný akýllarýndan çýkarmazlardý.
Çocuk, Alper’in yanýna geldiðinde soluk soluðaydý:
--Sizi bir adam görmek istiyor.
Alper, çocuklarýn ona her “siz” deyiþlerinde ilahi aileye mensup olduðuna hayýflanýrdý.
--Beni kim görmek istiyor?
--Yabancý bir adam.
--Peki ne istiyormuþ?
--Sizinle biraz konuþmasý gerektiðini söyledi bana. Çok acilmiþ.
--Ama benim Yýlanlarvadisi’ne gitmem gerekiyor.
Daha beslenmeyen 40 aðaç var.
Yarým saat bile sürmez.
Yarým saat bekleyemez miymiþ?
--Elbette beklerim.
Alper þaþýrmýþtý.
Onlar konuþurken usulca yaklaþan adamý fark edememiþti.
Adam çok yaþlýydý.
Uzun boylu ve zayýftý.
Masmavi bir pelerin atmýþtý omuzlarýna.
Gözlerinin ne renk olduðu anlaþýlmýyordu.
--Çabuk gelmeye çalýþýrým efendim.
--Kolay gelsin.
Alper, süt dolu bidonunu da alarak, Yýlanlarvadisi’ne gitti.
Yýlanlarý bidonuna doldurdu ve ormana yollandý.
Onlarý, yem bekleyen aðaçlara gömdükten sonra,
Ormanýn kuytu bir köþesinde,
Baþýný ellerinin arasýna almýþ kara kara düþünen yaþlý adamýn yanýna gitti.
--Benden tam olarak ne istiyorsunuz?
--Senden ÝLAHÝ KÝÞÝ,
senden bu evrenin kaderini belirleyecek bir þey istemeye geldim buraya.
--Nasýl yani!?
--Baban ölmeden önce bana bir miras burakmýþtý,
Bir giz…
Evet.
Babanýn bana buraktýðý tek þey, iki cümleydi ama,
Derilere yazýlmýþ o milyonlarca harf yýðýnýndan çok daha önemliydi.
Gizi sana, on beþ yaþýna gelince söylememi istemiþti.
Ve sen ÝLAHÝ KÝÞÝ, SEÇÝLMÝÞ KÝÞÝSÝN.
Baban, bu gerçeði
Annen öldüðünde fark etmiþti.
Ama O, sezgilerini hiçe saydý ve,
Hiç bir þey olmamýþ gibi davrandý.
Bu da, hayatýnýn en büyük hatasý oldu.
--Ne dediðinize iliþkin tek anladýðým þey, babamý çok iyi tanýdýðýnýzdýr.
Ama bu seçilmiþ kiþi de ne oluyor?
Zaten ailemin tümü seçilmiþ deðil mi?
--Aðaç sizi niye seçti biliyor musun?
--Onlara bakmamýz için.
--Onlara alelade bir aile de bakabilirdi pekala.
Hayýr Alper, yaþlý aðaç,
Çok daha önemli bir görev için seçti sizi.
Daha doðrusu seni.
--Seçilmiþ’le ilahi arasýnda çok fark vardýr Alper.
Ýlahi, kutsal demektir.
Köy halký, aðaçlara bakmayý kutsal bir iþ olarak benimsediðinden, aðaçlara bakma ayrýcalýðýna sahip oldunuz için size "Ýlahi Aile" diyor.
Seçilmiþ ise, bir görevi yapmasý için bir sürü insan arasýndan Uygun görülmüþ kiþi ya da kiþilerdir.
Aile içinden de sadece sen sözkonusugörevi yapabilirsin. yani sen, seçilmiþ olansýn.
--Hangi görevden söz ediyorsunuz?
          Yaþlý adam:
--Yaþlý aðaçtan birlikte öðreneceðiz
--Þimdi mi?
--Elbette.
Birlikte yaþlý aðacýn yanýna gittiler.
Yaþlý aðaç ansýzýn irkildi.
Eðildi ve:
--Seni selamlarým, bilge Aluva.
Seni de, ilahi kiþi.
Kardeþlerim senden çok hoþnut olduðumuzu söylememi istediler.
Neyse, sizden istediðimiz þeyi söylemeliyim.
Dediklerimize harfi harfine uyulmalý.
--Sizi dinlemekteyiz ulu aðaç.
--Öyleyse, vakit geçirmeden, bu ormaný ateþe vereceksiniz, ve…
--Siz ne diyorsunuz!
--Evet, ateþe vereceksiniz.
--Ama!
--Bu gerekli.
--Ya siz?
--Görevimizi yapmýþ olmanýn mutluluðuyla öleceðiz, hepsi bu.
Þimdi beni dinleyin:
Ormaný yaktýktan sonra ateþin içine gireceksiniz ikinizde.
Sadece yürüyün.
Ateþten çýktýðýnýzda sizden baþka hiç kimsenin görmediði
Ve asla da göremeyeceði bir yere girmiþ olacaksýnýz.
Hepsi bu.
Bir an önce iþe baþlamalýsýnýz.
Alper:
--Ya köylüler?
--Ateþin dumanýný bile görmeyecekler.
Ormana baktýklarýnda, sadece bir toprak parçasý görülecek.
Oraya hiç kimse, hiçbir þey ekmeyecek.
Orda, kainatýn en güzel bitkileri yetiþecek.
Yaþlý adam:
--Seni selamlarým bilge aðaç!
Rahat uyumaný dilerim!
--Ben de öyle, bilge Aluva.
Ýþinizin rast gitmesini dilerim.
Ve, ateþi hemen yakmanýzý talep ederim sizden.
Bir arzum daha var.
Önce benim gövdemi tutuþturmanýzý istiyorum sizden.
Ve bu iþi Alper yapmalý.
--Ýstediðinizi yapacaðým.
Elveda…
Ve, derin bir sessizliðe gömüldü yaþlý aðaç.
Bir an, kararsýz bir sessizlik oldu aralarýnda.
Neden sonra Aluva:
--Ýþe koyulmalýyýz, dedi
Ve iþe koyuldular.
Ateþe, yaþlý aðacýn gövdesini tutuþturmakla baþladý Alper.
Ve yavaþ yavaþ yandý orman.
Aluva ve Alper, omzomuza ateþe girdiler.
Her taraf kýpkýzýldý.
Garip bir tünelden geçiyorlardý sanki.
Ansýzýn, kendilerinden geçtiler.
Kendilerine geldiklerinde kendilerini,
Daire þeklinde, etrafý uzun ve bir kalem kadar ince aðaçlarla çevrili bir alanda buldular.
Aðaçlar o kadar narin görünüyorlardý ki,
Narin ve esnek.
Ýkisi de ayaða kalkýp bu alaný keþfetmeye koyuldular.
Birdenbire, etraflarýný çeviren aðaçlar kýpýrdanmaya baþladýlar.
Ve aralarýndan en büyüðü ve en ihtiþamlýsý, Aluvaya yaklaþtý.
--Sizi selamlarým, yüce Aluva.
Bu geliþmeden sonra olanlar, Alper’i çok þaþýrtmýþtý.
Aluva aðacýn önüne gelip sað dizini yere koyarak selam vermiþ, sonra da:
--Sizi görmek çok büyük bir mutluluk yüce BOKUMENA!
--BOKUMENA mý!
Siz! Gerçekten BOKUMENA’sýnýz!
Ýnanýlmaz! Gerçekten inanýlmaz!
--Sakin ol, küçüðüm, dedi BOKUMENA sakince.
Alper hemen, BOKUMENA’nýn karþýsýna geldi ve selam verdi.
BOKUMENA, týpký Altýnorman’daki aðaçlargibiydi.
Ama onlardan çok çok daha ince ve narindi.
Boyu o kadar uzundu ki! Gökyüzünü yere baðlayan bir direkti sanki.
Diðer aðaçlar da onun gibiydi.
Ama evrendeki her aðaç türünden bir tane vardý.
Bu aðaçlar, TANRIAÐAÇ’lardý. Evrendeki her aðaç türünün bir tanrýsý vardý.
O kadar çok TANRIAÐAÇ vardý ki!
Burasý, TANRIAÐAÇ’larýn yeriydi.
BOKUMENA, diðer aðaçlara dönerek:
--Yüce TANRIAÐAÇ'lar,
beklediðimiz insanlar geldi!
artýk, her þey onlarýn ellerinde.
Bizi ve en önemlisi, bu evreni kurtaracaklar!
Bunlarý, o kadar içten ve inanarak söylemiþti ki,
Alper, görevlerinin ciddiyetini nihayet kavradý.
Tüm TANRIAÐAÇLAR, iki seçilmiþ kiþi’yi ve BOKUMENA’yý aralarýna aldýlar.
BOKUMENA:
--Þimdi, sizlere bütün TANRIAÐAÇ’larýn huzurunda görevinizi söyleyeceðim.
Ýyice kulak verin sözlerime.
Buradan ayrýldýðýnýzda,
Hiç vakit kaybetmeden,
SNADOKO’yu bulacaksýnýz.
Ona: “BOKUMENA selam söyler ve emanetini ister,” deyin.
Vereceði þeyi aldýktan sonra,
Ýþte ondan sonra; görevinizin en çetin kýsmý baþlayacak.
Ondan sonra, ilahi kiþi, seçilmiþ kiþi olacak.
Çünkü o, CHÝTENG’i bulma þerefine eriþecek!
O o’nu seçti. VeO, ona layýk olduðunu gösterecek.
Ve sen, yüce Aluva:
Sen, hiçbir TANRIAÐAÇ’ýn ya da Tanrýnýn eriþemediði bir konuma eriþeceksin.

Aluva.
--SNADAKO’yu nerde bulacaðýz?
--Yýlanlarvadisi’nde SNADOÇÝ sizi bulacak.
Alper:
--Buradan nasýl çýkacaðýz?
--BUKOÇÝ sizi çýkaracak.
BOKUMENA bunlarý söyler söylemez, bir buçuk-iki metre boyunda ipince,
Donuk donuk parlayan, masmavi, dala benzeyen bir þey onlara doðru süzüldü.
Ve tam önlerinde, havada durdu.
BOKUMENA:
--O BOKUÇÝ’dir.
Ona binmeniz, buradan çýkmanýz için yeter.
Aluva, sað dizini yere koydu (bunu yaparken baþý dik, göðsü ilerideydi) ve:
--Sizleri selamlarým yüce TANRIAÐAÇ’lar, dedi.
Ayný þeyi Alper’de yaptý, ve BUKOÇÝ’ye bindiler.
Bir göz açýmýnda, kendilerini Yýlanlarvaisi’nde buldular.
Ve yanlarýnda BUKOÇÝ’den eser yoktu.
Aluva ile Alper, nasýl bir þeyle karþýlaþacaklarýný bilmeden, SNADOÇÝ’yi bekliyorlardý.
Alper, SNADOÇÝ’yi çok merak ediyordu.
Yýlanlarvadisi’ndeki yýlanlar, alýþýlmýþýn dýþýnda davranýyorlardý.
Vadinin ortasýnda toplanmýþlardý.
O kadar çoktular ki pullardan toprak görünmüyordu Adeta.
Alper, eskiden ulu aðaçlarla dolu, þimdiyse hiçbir özelliði olmayan toprak parçasýna baktý.
þimdilik hiçbir þey yoktu ama, yaþlý aðacýn dediðine göre kainatýn en güzel bitkileri yetiþecekti burada.
bu toprak parçasýnýn kaderiydi, eþi görülmez þeyler yetiþtirmek.
Sonunda, havada kýzýl bir þey görüldü.
Kýzýl kütle, yavaþça yere indi.
O þey, aslýnda, devasa, iki baþlý bir yýlandý.
Havada uçmasýný saðlayan kanatlarý,bir çadýrýn iki misliydiler.
Vadideki bütün yýlanlar, ucuca gelseler ancak onun boyuna eriþebilirlerdi.
Altýnorman’ýn artýk olmayan aðaçlarýnýn iki misliydi gövdesi.
Buna Raðmen, çok kývrak görünüyordu.
Kývrak ve narin.
SNADOÇÝ, Aluva ve Alper’in önlerinde durdu ve:
--Sýrtýma binin lütfen.
Sizleri yüce SNADOKO bekliyor.
Ve bindiler.
Onlara, devasa yýlan, öylece duruyormuþ gibi geldi.
Ve, bir an sonra, kendilerini çok garip bir yerde buldular.
Cidden çok garipti.
Alper, burayý, daha önce birinin gördüðünü sanmýyordu.
Zaten kendisinin de bu odayýgördükten sonra nasýl ayakta sakin sakin durduðuna þaþýrýyordu.
Oda, yýlanlardan, her türden, irili ufaklý yýlanlardan oluþmuþtu.
Bastýðý zemin bile.
Yýlanlar, yüksek tavanlý, uzun ve ihtiþamlý sütunlarý olan bir oda oluþturmuþlardý.
Ýþte SNADOKO oradaydý.
Müthiþti!
Tek kelimeyle müthiþti!
SNADOKO, yemyeþil pullarý olan bir ejder görünümündeydi.
Devasaydý.
Kanatlarý kapalýyken bile uçuyormuþ gibi görünüyordu.
Baþý iki uzun boylu adamdan çokçok daha büyüktü. Ve üçgendi.
Aðzýna doðru gitgide daralýyordu.
Baþýnýn vücuduna oraný kusursuzdu.
Aslýna bakýlýrsa, vücudunun her tarafý orantýlýydý.
Gövdesinin tamamý, kesinlikle bir bakýþta görülemezdi.
O kadar büyüktü ki!
Týpký TANRIAÐAÇ’lar gibi, tanrý olduðunu belli eden bir asalet vardý üzerinde.
Gözleri kýpkýrmýzý parlýyordu.
O kadar çok parlýyorlardý ki! Yakutlar, onlarýn yanýnda gülünç görünürlerdi.
Elmaslar bile onlar kadar parlayamazlardý.
Gövdesi silindirikti.
Silindirikliði bozan tek þey, kanatlarýnýn çýktýðý yerdi.
Ayaklarý yoktu.
Kanatlarý bile rahat sürünmesini engellemiyordu.
Boynu yassý ve inceydi.
Bununla beraber, boynundaki pullar, sert ve kýzýldý.
aðzý, her ne kadar kafasýnýn en dar yeri gibi görünse de, geniþliði on-onbeþ metre kadardý.
Aðzýný açtýðý zaman, ilk göze çarpan devasa, çatallý diliydi.
Diþleri damaðýna doðru katlanmýþ bir þekilde dururdu.
Diþlerin boyu, bir buçuk-iki metre kadardý.
Ve kalýndýlar da.
Tam on üç tane diþi vardý.
Konuþtuðunda sesi cinsiyetsizdi.
Týpký TANRIAÐAÇ’lar gibi.
--Sizleri selamlarým… yüce Aluva ve Ýlahi kiþi.
Birden, odayý oluþturan yýlanlar kaynaþtýlar ve tam SNADOKO’nun karþýsýnda,
Ýki tane tahta benzeyen koltuk oluþturdular.
Bu olurken, odanýn yapýsýnda hiçbir deðiþiklik olmuyordu.
SNADOKO:
--Oturun lütfen.
Ýkisi de, sað dizlerini yýlanlardan oluþan zemine koyup koltuklara oturdular.
Alper, koltuða otururken, içinden korku ve tiksinme karýþýmý bir þeyler geçirdi.
Yýlanlardan oluþan koltuk soðuk ve canlýydý.
Ýþte o canlýlýk, Alper’in tüylerini ürpertmeye yetiyordu.
Alper birden merak etti.
SNADOKO nasýl sýðabilmiþti o odaya?
Hem nasýl yýlanlarda hiçbir deðiþiklik olmadan iki koltuk oluþmuþtu odada?
Aluva:
--Yüce SNADOKO… yüce BOKUMENA , size selam söyler ve emanetini ister, dedi.
SNADOKO:
--Evet…
emanet…
onu sizlere vereceðim ama önce söylediklerimi dinlemelisiniz:
size vereceðim bu týlsýmý, CHÝTENG’e
ulaþmak için kullanabileceksiniz yalnýzca, dedi ve ansýzýn,
Alper’in ellerinde,
Ýpekten bir þeride asýlmýþ, bir kafa þeklinde,
çok büyük bir madalyon belirdi.
Madalyonun boyu, yaklaþýk olarak, yüz-yüz elli santimdi.
Alper, madalyonu ters çevirdi.
Öbür yüzünde, helezon þeklinde çizgiler vardý.
En içte de, aksakallý bir adamýn yüzü iþlenmiþti.
Yüzün ayrýntýlarý, tek kelimeyle harikuladeydi.
Madalyon altýndan yapýlmýþtý.
Ancak, üzerindeki çizgiler gümüþtü.
Alper:
--Cüretimi baðýþlayýn, lâkin size bir þey soracaðým.
--Elbette sorabilirsin.
--Bu madalyon neden bana verildi?
--zira, YOGETAN seni seçti.
--Nasýl?
--Bir kehanetle.
Alper:
--Kehanet, tam olarak ne diyor?
SNADOKO boðazýný temizledi ve:
--Kelimesi kelimesine þöyle diyor:
“Aðacýnoðlu geldiði zaman,
O zaman,
Olmamýþ olan kaos bir daha olmamak üzere sona erecek.
O geldiði zaman, yanýnda birliði getirecek.
Birliði ve evreni sýrtýnda taþýyan, onlarýn yerine, bilgeliði ve uzun ömrü alacak sýrtýna,
Ve gidecek yoluna.”
Böyle diyordu kehanet.
Alper:
--Ama ben bu þeyi kullanmasýný bilmiyorum ki!
Ne yapmam gerektiðini bilmiyorum!
Ne yapmalýyým Aluva? Sen söyleyebilirsin bana.
Benden çok daha tecrübelisin sen.
Neden kehanetin bahsettiði ben olmak zorundayým?
Neden sen deðil de ben!
--Sakin ol Alper.
--Bana yardým etmeyeceðine göre, niye geldin benimle!
Buraya kadar ben de tek baþýma gelebilirdim pekala!
Alper kýzgýn ve umutsuzdu.
Aluva, bir an için, kendisini suçlu hissetti.
Neden gelmiþti buraya?
Alper haklýydý.
Alper, kendisini gayet iyi idare ediyordu pekala.
Peki O’nun ne iþi vardý burada?
burada bulunmaya ne hakký vardý yardým edemedikten sonra!
Yardým edemeyeceðini, baþtan beri çok iyi biliyordu.
Peki, her þeye raðmen, neden gelmiþti?
Neden boþu boþuna…
Hayýr!
Hiçbir þey boþuna olmazdý.
Ama, burada öylece hiçbir þey yapamadan durmak da,
Kendisini çaresiz hissetmesine neden oluyordu.
Çaresiz ve küçük.
Alper’i cesaretlendirmeliydi.
Tek yapabileceði þey de buydu zaten.
Alper yatýþmýþ, düþünmeye çalýþýyordu.
Ne yapýp yapmalý, CHÝTENG’e ulaþmanýn yolunu bulmalýydý.
Madalyonu elinde evirip çevirmeye baþladý.
Ne iþe yarardý bu þey.
Düþünüyor, düþünüyor ama bir türlü iþin içinden çýkamýyordu.
Bununla beraber, madalyonun ortasýndaki, ayrýntýlarý mükemmel çizilmiþ yüzün çok önemli olduðunu duyumsuyordu.
Ama nasýl.
Alper, bu yüzün, Aluva’nýnkine ne kadar benzediðini düþündü.
Çok garipti.
Benzemek bir yana, týpatýptý.
Gözleri…
Evet gözleri…
Gözlerine dokundu.
Sanki capcanlýydýlar.
Dokunduðu zaman açýlacaklardý sanki.
Alper’in kafasýna her þey dank etti.
Anlýyordu artýk.
Her þeyi anlýyordu.
Aluva’ya:
--Vuldum!
Nasýl gideceðimizi buldum!
Omuzlarýma tutunmalýsýn.
Çünkü, sen utlaka orada olmalýsýn.
Sen, benim ulaþtýrmam gereken yegane þeysin.
Sen, benim seçilme nedenimsin!
Aluva, Alper’in omuzlarýna tutundu.
Alper, Bir an bile olsun gözlerini ayýrmadan, öylece, dik dik baktý o ketum gözlere.
Huzursuz bir an boyunca hiçbir þey olmadý.
Sonra, o gözler açýldý.
Týpký Aluva’nýnki gibiydiler.
Renkleri belli olmuyordu.
Her bakýþta deðiþiyorlardý.
Gözlerden, olaðanüstü bir ýþýk fýþkýrdý.
Ve, ikisi de, madalyonun çekimine kapýldý.
Madalyon onlarý, oraya, CHÝTENG’in yanýna götürüyordu.
Büyük bir hýzla uçuyorlardý.
Alper, nasýl olup da düþmediklerine þaþýrdý.
Sonunda bir yerde durdular.
Yere ayak basar basmaz, çok garip bir yerde buldular kendilerini.
Buzlu camdan yapýlmýþ, daire bir odaydý burasý.
Odada hiçbir þey yoktu.
Sadece, her yer camdandý o kadar.
Ansýzýn, ortaya, müthiþ bir þekilde Aluva’ya benzeyen bir adam çýktý.
Adamý ve Aluva’yý birbirinden ayýran þeyler o kadar azdý ki,
Adamýn pelerini, Güneþ ýþýðýndan dokunmuþtu.
Boyu, Aluva’nýnkinden çok daha uzundu.
Ve en önemlisi, bu adamýn tanrýsal bir asaleti vardý.
Bu adam, CHÝTENG’ten baþkasý deðildi.
CHÝTENG, Aluva’nýn karþýsýna geçti ve:
--Buraya neden geldiðinin bilincinde misin, yüce Aluva?
--Hayýr yüce CHÝTENG, bilmiyorum.
--Öyleyse dinle:
duyduklarýnýn ne kadar inanýlmaz olduðunu düþünsen de, onlar doðru.
Yüzlerceyýl önce, YOGETAN, tüm tanrýlarý, burada, Güneþ’in içinde…
--Biz Güneþ’in içinde miyiz!? Dedi Alper þaþkýnlýkla.
--Elbette.
lâkin konu bu deðil.
--Affedersiniz.
--Toplantýya çaðýrdý,
ve bize, SNADOKO’nun sana sözettiði kehaneti dile getirdi.
Kehaneti deðerlendirdik ve bir karar verdik.
Kararýmýzý sana açýklamadan önce, kehanetin ne açýkladýðýný söylemeliyim:
“Aðacýnoðlu” kelimesi, Alper’i, yani Ýlahi kiþi’yi simgeliyor.
“olmamýþ olan kaos”’la ne demek istediðiyse çok açýk:
demek istiyor ki: tanrýlarýn çokluðu, yakýnda kaosu hazýrlayacak.
Henüz olmadý ama yakýnda olacak.
YOGETAN, geleceði gördü.
Ve, hepimiz, bir karar verdik.
Daha doðrusu, YOGETAN’ýn öngördüðü kararý kabul ettik.
Kehanetteki “Birlik” sensin.
--Hiçbir þey anlamadým.
--Yani sen, tüm tanrýlarýn toplamý olacaksýn.
--Nasýl?
--Tüm tanrýlar, sendebarýnacak. Böylece, birlik olacak.
--Nasýl bende barýnacaklar?
--Hepimiz senin içine gireceðiz. Yani, birimiz hepimiz, hepimizse sen olacaksýn.
--Ben “Tek Tanrý”’mý olacaðým?
--Elbette. Böylelikle, kaosun olma olasýlýðý tamamen ortadan kalkacak.
zira, artýk tüm evrenden sen sorumlu olacaksýn.
--Niye ben?
--Uygun tek insan sensin çünkü.
--Peki, nasýl “BÝR” olacaðýz?
--Her þey bir anda olacak.
Bir an önce insanken, bir an sonra ise, “Birliðin Tanrýsý” olacaksýn; hazýr olduðun zaman elbette.
--Ya Alper?
--Kehanetin dediði gibi:
“Birliði ve evreni sýrtýnda taþýyan, onlarýn yerine, bilgeliði ve uzun ömrü alacak sýrtýna
Ve gidecek yoluna.”
--Ne zaman gidecek? Görecek mi her þeyi ?
--Elbette her þeyi görecek.
Senin son halini görecek ve O, bir arif olacak.
--Nasýl bir þey?
Tanrý olmak yani.
--Açýklamam olanaksýz. Ancak çok yakýnda göreceksin.
Tanrýlar toplanacaklar ve sen hazýr olduðunda,
Her þey baþlayýp bitecek.
Bunlarý söyler söylemez, tüm tanrýlar, Aluva’yý devasa bir çembere aldýlar.
Alper, çemberin dýþýnda kalmýþtý.
Ýrkiltici çoklukta tanrý vardý.
Tirilyonlarca, hatta katrilyonlarca, hatta çok çok daha fazla!
Evrende ne kadar tür varsa, her türün bir tanrýsý vardý.
Aluva ve Alper, dilleri tutulmuþ bir halde tanrýlarý izliyorlardý.
Aluva, tüm tanrýlara teker teker baktýktan sonra:
(ki bu günlerce sürmüþtü)
--Hazýrým, ancak, Ýlahi kiþiye veda etmek istiyorum.
Bunun üzerine tanrýlar, Alper’i çemberin ortasýna aldýlar.
Aluva ve Alper, karþý karþýyaydýlar þimdi.
Uzun bir sessizlikten sonra Alper:
--Seni tanrý olurken göreceðim.
--Evet Alper, ve bir arif olacaksýn.
Bundan böyle senin adýn: KARÝNFÝRA HÝTOGAR
Olacak.
--Saðol Aluva.
Peki sana ne denilecek?
Ne adla anlatmalýyým seni evrene?
--Ben ÝTCHÝTENG’im, ve sen, her þeyi bilensin.
--Bildiklerimi kainata anlatmamý ister misin, ÝTCHÝTENG?
--Lüzumu yok.
Sen sadece görevini yap.
Ve, kainatý kendi haline býrak.
Senin görevin: en aðýr hastalarý bile iyileþtirmek olacak.
Öyle ki, hasta ölmediði sürece, senin kudretin onu iyileþtirecek.
Ve bu gücü sana ÝTCHÝTENG olduktan sonra vereceðim.
--Peki Aluva, seni özleyeceðim.
Ve Alper çemberden çýktý.
--Hazýrým.
Bu sözler söylendikten sonra kör edici bir ýþýk çaktý.
Iþýða dayanamayan Alper, bayýlmýþtý.
Çok kýsa sürmüþtü bu ýþýk.
Iþýk durulduðu vakit, Güneþ’in içinde, tek bir varlýk vardý.
Iþýk durulur durulmaz, tüm evreni, onulmaz bir inleme kapladý bir an.
Bu iniltinin sahibi, artýk ÝTCHÝTENG olan Aluva’ydý.
O kadar çok sorumluluk yüklenmiþti ki omuzlarýna!
Evrenin her yerinde canlýlar acý çekiyor, mutlu oluyorlardý…
Ve O, o duygularý kendisininmiþçesine hissediyordu.
Müthiþ bir sorumluluktu bu.
ÝTCHÝTENG, yerde yatan o küçük çocuðu kendisiymiþçesine hissetti.
Ve ona ihtiyacý olan þeyleri verip, ýssýz bir daðýn tepesine (ki o dað hiç de ýssýz deðildi.
Çünkü sayýlamayacak derecede canlý vardý orada.)
Çýrýlçýplak bir halde, usulca býraktý.
SON.
bu yazýda yer alan "Yýlanlarvadisi" Samet Behrengi'nin "Bir Þeftali Bin Þeftali" adlý romanýndan esinlenilmiþtir.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Umutsuz Bekleyiþ
Kiralýk Katil - 2
Birliðin Tapýnaðý
O Gün
Ýki Kurt Yoldaþ
Bir Tanrý Yaratmak
Twitter'da Yazmakta Olduðum Bir Tefrika Ýkinci Bölüm
Senaryomsu Öykü
Kiralýk Katil - 1
Zavallý Romantik

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Doðmadan Ölen Bir Bebeðe Aðýt [Þiir]
Tavþan Daðý Sevmiþ, Dað Bilmemiþ: [Þiir]
O Kokuyu Ýstiyorum [Þiir]
Bihaber: [Þiir]
Bir Denizbörülcesi [Þiir]
Kendime Bakmak [Þiir]
Orhan Veli'nin Son Þiirine Bir Nazire [Þiir]
Sürünüyorum [Þiir]
Onlar [Þiir]
Kanlý Bir Güneþ Doðacak [Þiir]


Eylem Yurtsever kimdir?

Evrende, bir toz zerresi kadar küçük, ve bir temel taþý kadar önemli ve vazgeçilmezim ben. Sizler de öyle.

Etkilendiði Yazarlar:
Ýhsan Oktay Anar, R.a.Salvatore, Robert Jordan. Yaþar Kemal, J.R.R Tolkien, Homeros, Jack London, Elif Þafak, Michael Ende, Jose Marura De Vasconcelos, Cengiz Aytmatov, J. K. Rowling, Stephen King, David Eddings, Kanat Gürün, bir yazar olmamasýna raðmen A


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Eylem Yurtsever, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.