..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ölümden sonra yeni birþeylerin olduðu konusunda umutluyum. -Platon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar > Þenol Onay




31 Aralýk 2010
Mister Orhan Pamuk  
Þenol Onay
Genel anlamda Orhan Pamuk ve onu destekleyenleri, özelde "Benim Adým Kýrmýzý" romanýný eleþtiren bir çalýþmadýr.


:AIJE:
Edebiyat camiamýzda tüm gözlerin, 2006 Ekim ayýnda Nobel Edebiyat ödülünü alan Mister Orhan Pamuk üzerine çevrildiðini biliyorsunuz. “Türkiye’de bir milyon Ermeni ile otuz bin Kürt katledildi,“ dediði için Türk Ceza Kanunu’nun 301’nci maddesinden yargýlanan ve beraat eden yazarýn, Türkiye’deki ifade özgürlüðü problemine dikkat çekmek amacýyla mükâfatlandýrýldýðýný iddia eden çok kiþi var. Ermeni soykýrýmýný inkâr etmenin suç sayýldýðý yasanýn, Fransa parlamentosunda kabul edildiði gün jürinin kararýnýn açýklanmasý, ödülün siyasi sebeplerle verildiði görüþünü destekliyor, Türkçesi ispatlýyor. Gerçi Mister’in hangi enlem ve boylamdaki coðrafyayý kastettiðini bilmiyoruz, belki Kýzýlderililerin iman tahtasýna çöken Amerika kýtasýný Türkiye ile karýþtýrmýþtýr. Tut ki bu katliamlar “Vataným!” dediði topraklarda vuku bulduysa, bu seçeneði göz ardý edemeyiz.

Nobel Edebiyat Ödülü’nün kimlere ve nasýl verildiðine dair muhtelif rivayetler var. Vizyonumuzu geniþletir mantýðýyla birini örnekleyeyim. Zeynep Aliye’nin Attilâ Ýlhan ile yaptýðý söyleþileri kapsayan, 2001 basýmlý MAVÝ ADAM isimli kitapta, bakýn Attilâ Ýlhan neler anlatýyor? Bu muhteþem yapýtýn hazýrlayýcýsý Zeynep Haným, “Batý’nýn Türkiye’yi, Türk edebiyatýný dýþlamasýyla, Türk edebiyatýný ýsrarlý biçimde görmeme, onu ciddiye almama tavýrlarýyla ilgili olarak ne diyorsunuz? Örneðin bugüne dek Nobel için Türkiye’den sadece Yaþar Kemal aday gösterildi. Ama sanýrým ona da verilmeyeceði baþtan belliydi,” þeklinde bir soru yöneltince Attilâ Ýlhan, “Þimdi verirler, verebilirler. Mesele þudur. Batý, ödülü, kendi ülkesini kirleten yazara verir. Kendi ülkesini yücelten yazara vermez. Bizden, Batý’ya çevrilen yazarlara baktýðýn zaman, bunu hemen görürsün. Türkiye’nin aleyhine olan kitaplarý çevirirler, Türkiye’nin lehine olan kitaplarý çevirmezler. Nobel’de de ayný þeyi yapabilirler. Yani Salman Rüþdi alabilir. Memleketini lekeliyor. Bizde de memleketi aleyhine yazan bir insana verebilirler. Ama bunu böyle kabul etmemiz lazým. Batý kendi ulusallýðýný, evrensellik olarak empoze eden bir sistemdir,” diyor. Ýnsanýn iliklerini titreten þu iri laflara bakar mýsýnýz? Maalesef 2005 yýlýnda vefat eden bu deha, bugün çoðumuzun göremediðini seneler öncesinden hissetmiþ.

Bana sorarsanýz, helada kýçlarýný parayla silebilecek denli zengin olan ailesinden intikal eden serveti ve lobi çalýþmalarýndaki gayretlerine hayran kaldýðým teþkilatý sayesinde kazanamayacaðý ödül pek azdýr. Bilhassa uluslararasý yarýþmalarýn jürilerinde yer alan akademisyenler, yazarlar, þairler, eleþtirmenler, karikatüristler babalanmasýnlar, ayrýca namuslularýný tenzih ederim, yalnýzca kanaatimi paylaþýyorum. Bezirgân Pamuk’dan yana endiþelenmiyorum, zira üç kuruþ için beni dava edip de demokratlýðýna gölge düþürmez.

Snobizm ihtisasý yapan zevatýn aðýrlýkta olduðu çevrelerde bohem hayatý yaþayan Mister haybeye caka satmýyor; biyonik adamdýr, sadece roman kategorisinde deðil, þiirde, denemede, düz yazýda, biyografide hatta güreþ, boks, jimnastik, bilardo gibi birçok bireysel spor branþýnda tüm ödülleri toplayabilir. Kolektif branþlarda bile, mesela briçte de ortalýðý kasýp kavurabilir ama beþli majör sisteminde doðru karþýlýklar verebilecek cýva gibi bir partnere ihtiyacý var, þimdiye deðin denedikleri kof çýktýlar. Eðer o tipte bir hacýyatmaz bulabilirse, grand þlem kontratlarýyla baðlayacaðý oyunlarda, “Kontur!” çekecek rakiplerine, hem de zondayken “Sür kontur!” der ve destanlar yazabilir. Onda bu cevher var, iþlenmesi bize kalýyor. Bir kereye mahsus el attýðý sinema senaryosuyla, 1991 yýlýnda düzenlenen Antalya Altýn Portakal Film Festivali’nde “en iyi senaryo” ödülünü kazanmýþtý. Allah muhafaza, bir senaryo daha yazsaydý, herhâlde Oscar’ý alýr ve Niþantaþý muhallebicisi Seyfettin’e getirirdi. Kýymetini bilmiyoruz, ancak o her þeyde açýk arayla birincidir, arþýâlâda yaþamaya layýktýr, ne kadar kibirlense azdýr. Senelerce Frenk bozkýrlarýnda yaþamasýna karþýn frengi kapmadý, çünkü olaðanüstü bünyesi var. Futbolda da müthiþti, lakin golleri kendi kalesine atýyordu; olsun, golcülük önemli bir meziyettir, her babayiðit fileleri havalandýramaz. Henüz kitabý yayýnlanmamýþken “en iyi roman” ödülünü de kimselere kaptýrmamýþtý. Hoþ, cikcik yazar farz edildiði bir döneme denk geldiðinden, o muhteþem yapýtýný ancak üç buçuk yýl sonra yayýnlatabildi ama iþin o yanýný kurcalamayalým.

Dünyaya fil diþi kuleden bakan ve lafa kýrk takla attýran Beyefendi’nin reklamlardaki baþarýsýna bir örnek vereyim. Parasal gücünün boyutlarýna demediðime dikkatinizi çekerim, çünkü elinde delil olmadan, baþtan savma konuþan müfterilerden hoþlanmam. Muhteremin Ýletiþim Yayýnlarý’na transfer olduktan sonra yayýnlanan ilk kitabý Yeni Hayat, 1994 senesinde matbaadan çýkmýþ ve henüz mürekkebi kurumamýþtý. Kesesi þiþkin veya bir baþka anlatýmla kýllý yazarlarda bile ilkin dergilerde, gazetelerin kitap eklerinde, edebiyat bültenlerinde filan birkaç eleþtiri yazýsý çýkar, ardýndan televizyonlarda boy gösterilir, lakin beyzade Pamuk hemen her televizyon kanalýnda alelacele boy göstermiþti. Paldýr küldür onunla söyleþenlerin Mister’in kitabýný okumadýklarý her hâllerinden belliydi; doðrusu o adamlarla madamlara para bile versek, Yeni Hayat’ýn otuzuncu sayfasýna gelemezler. Þairane bir biçimde ifade edeyim: Mister ister, çark öyle iþler.

Hasbelkader yaratýcý yazarlýk yerine öldürücü yazarlýk diye bir þey olsaydý, nesir celladý Mister Pamuk bileðinin gücüyle bilumum mükâfatlarý silip süpürürdü. Mister Pamuk’un banal karalamalarýnýn kitap diye millete yutturulduðu tüm eserleri iyice inceleyin, Beyaz Kale ve Benim Adým Kýrmýzý gibi tarihi romanlarý haricindekiler, romandan ziyade otobiyografik deneme türüne benzer. Ne var ki bir zamanlar proletaryanýn sözcülüðüne de soyunan bu burjuva mahdumunun monoton yaþantýsý kimsenin ilgisini çekmediðinden, ucube yapýtlarýndan yirmi sayfa okuyanlar narkoz almýþ gibi derin uykuya dalýyorlar. Özellikle anjiyo olduktan sonra damarlarýna stent yapýlan hastalara, gamsýz yaþamalarý için ilaç yerine bu muhteremin kitaplarýný versinler, dâhiliyecilerin reçeteleriyle birebirdir, en azýndan aspirinden iyidir.

Antik eserler, arkeolojik yapýtlar, belgeler, bulgular, buluntular, argümanlar, ansiklopedik bilgiler, müzeler, seyahatnameler, animasyonlar, örf, anane ve anýlarla bezenen tarihi romanlarýný düpedüz aþýrdýðýný anlayabilmek için üstün zekâ gerekmiyor; sentez bile yapmaya üþendiðinden doðrudan montaja giriþtiði, bir bakýma yekten copy paste yaptýðý açýkça görülüyor. Dikkatinizi çekerim, bibliyografyalarý alt üst eden yazarý hýrsýzlýkla itham etmiyorum, zira bu devirde çalmak deðil de çalana hýrsýz demek suç oldu. Öldürücü yazarlýðýn kývýlcýmlarýnýn çaktýðý diðer eserlerinde ise lümpenlerin kanlarýný sülük gibi emen dandik aileleri ele alýyor. Hani aristokrat geçinen bazý alýklarda cidden yetenek olsaydý, gam yemezdim ama mal varlýklarýnýn kökeni araþtýrýldýðýnda gerçek yüzleri ortaya çýkan cibilliyetsizlere tahammül edemiyorum. Teþbihimi mazur görsün, çoðunlukla spastiklere benzetiyorlar ama bence bunalýmdaki bir þizofreni çaðrýþtýran Orhan Pamuk’un Türkçeyi kullanma yeteneðini övenler bana gelsinler, herhangi bir kitabýnýn alelade bir sayfasýndan bir paragrafý açalým, beylik cümlelerinin daha anlamlý bir þekle bürüneceði alternatif sözcükleri ve hatalý ögeleri bilfiil göstermezsem, bu gezegenin en þerefsiz insaný olduðumu kabul ve ilan ederim. Bu denli iddialýyým, hodri meydan! Hakkýný yemeyeyim, özel isimlerin ilk harfinin büyük, cins isimlerin ise küçük harfle yazýlacaðýný ve dahi cümle sonuna nokta konulacaðýný iyi biliyor. “Büyük lokma ye büyük konuþma,” demiþler. Yanlýþ anlaþýlmasýn, gramerimin mükemmel olduðunu yahut hiç hata yapmadýðýmý iddia etmiyorum. Totemler muhafaza, bende öyle bir kanaat hasýl olsaydý, yaþamamýn anlamý kalmayacaðýndan derhal intihar ederdim. Yalnýzca þiþlenesi Þiþli evladýnýn yeteneksizliðini, Türkçenin kafasýný gözünü yardýðýný beyan ediyorum, hepsi bu!

Ahmet Taner Kýþlalý’nýn teferruatlý bir þekilde Mister Pamuk’u eleþtirdiðini, daha doðrusu yerden yere vurduðunu biliyoruz. Defalarca denemesine raðmen Mister’in hiçbir kitabýnýn otuzuncu sayfasýna varamadýðýndan yakýnan merhum Kýþlalý, nevi þahsýna münhasýr Pamuk’un gerçekte Atatürk düþmaný olduðunu yapýtlarýndan alýntýlar yaparak ispatlamaya çabalamýþtý. Hakeza Yalçýn Küçük, Mister’in yedi sülalesini incelemeye çalýþtýðý “Þebeke” isimli eserinde ciddi ithamlarda bulunmuþtu. Attilâ Ýlhan’ýn Mister’i hedef alan balyozdan aðýr laflarýný da unutmayalým. Gezgin ve de bireycilerden bezgin bir þövalye diyebileceðim Attilâ Ýlhan, bilgi ve görgüyü edebiyatçý için olmazsa olmaz iki kriter olarak belirlemiþ, masa baþýnda yazan görgü fukarasý Mister’in salt bilgiyle iþi götüremeyeceðine dikkat çekmiþti ki, yerden göðe haklýdýr Tahsin Yücel’in “Yazýn, Gene Yazýn” isimli kitabýndaki þu ifadeleri sizle paylaþayým da, dev romancýmýzýn (?) çapý hakkýnda fikir sahibi olun. Tahsin Yücel, “Örneðin belki de en belirgin özelliði olmayacak dil yanlýþlarý yapmak olan ünlü romancýmýz Orhan Pamuk,” demiþ ve bir tümcesindeki “aðacýn köküne kendini siper eden Alâaddin” ifadesini tiye almýþ. Haksýz mý? Medarýiftiharýmýz Pamuk’un ne demek istediðini anladýysam Arap olayým.

Hamamda çýplak hatun görmüþçesine baygýn bakan Mister’in tarihi romanlara düþkünlüðünü bildiðimden iki kelam edeyim. Tarihi roman yazmak saçmalýktýr. Bugünü yansýtan roman, aslýnda birkaç asýr sonra yaþayacaklarýn gözüyle tarihi romandýr. Pekâlâ, o kuþaklar, arþivlerden elde edilen belgelere dayanýlarak yazdýðýmýz safsatalara, yani bugün bizim tarihi roman dediðimiz eserlere ne diyecekler? Büyük olasýlýkla Doðu’nun egzotik masallarýyla ayný kefeye koyarlar. Tarih ancak düz yazýlarla ele alýnabilir, ona eyvallah! Ötesi fasa fisodur.

Cici bici elbiseler giydiði veletlik çaðlarýnda bonbon þekeri yalamaktan hazzeden Mister’in aslýný neslini sorgulamak edebiyatla baðdaþmaz, lakin adamda dedesinden intikal eden mirastan baþka hiçbir þey yok ki var desem. Ciciannesinin koynuna girmekten hazzeden merhum dedesinin mangýrlarýný kesesine yerleþtiren avantacý Mister, edebiyat jargonuyla eleþtirmenlere, bana göre amigolara rahatça diþ geçirebildiði için risalelerle efsunlanmýþ cahil cühela tayfasýna yazar diye yutturuluyor.

Lafý yuvarlamadan, dansöz gibi kývýrmadan deklere edeyim: Mister Pamuk’un yurtdýþýnda ödüller almasýnýn asýl sebebi politik çýkýþlarýdýr. Lobi çalýþmalarýný görmezden gelmiyorum ama demokrasi özürlü diye damgalanan bir ülkedeki siyasi feveranlarýyla dikkatleri çekti. Antrparantez, kefereler zemzem suyuyla yýkanmýþ insanlar deðiller ki, onlar da maddi veya manevi faktörlerin devreye girmesiyle ya da birtakým cemiyetlerin direktifleri doðrultusunda yanlý kararlar verebiliyorlar. Misal, 1953 yýlýnda Nobel Edebiyat Ödülü Ýngiliz devlet adamý Sir Winston Churchill’e verilmiþti; buyurun buradan yakýn. Akþamleyin güneþ batarken viski içmeye meraklý bu civanmert politikacý, üzerinde güneþ batmayan imparatorluðun tenlerine kurþun batan askerlerine, “Gelibolu yarýmadasý, bombardýman edilip alýnacaktýr ve hedefimiz Constantinopolis’tir,” buyruðunu vermiþ ve yüz binden fazla kiþinin öldüðü meydan muharebelerini baþlatmýþtý. Bu nedenle kendisine Nobel Barýþ Ödülü yakýþýrdý; o yýllarda yaþasaydým, gaflete düþen jüri üyelerini uyarýrdým. Esasen Nobel Edebiyat Ödülü’nü abartýyor, tabiri caizse bir bardak suda fýrtýna koparýyoruz. Entel dantel kesimini biraz yoklasak, jüride kimlerin bulunduðunu da, edebi vasfý yüksek denebilecek hangi eserleri ürettiklerini de bilmediklerini görürüz. Sizce yetmiþ üç milyonluk ülkede, Mister Pamuk’u deðerlendiren akademisyenleri merak edip araþtýran, bilahare yapýtlarýný okuyan yetmiþ üç kiþi çýkar mý? Ünlü düþünürlerden, niþanlarla ödüller aleyhine söylenmiþ çok ilginç þeyler okudum. Kimisi, “Þerefli insan kendisine verilen niþaný kabul etmez,” diyor; kimisi de, “Adam olana zaten niþan verilmez,” iddiasýndaydý.

Fabrikatör dedenin valizini kapýp sýk sýk seyahat etmeye düþkün oðullarýndan Gündüz’den olma ve cilveli Þekure’den doðma Orhan Pamuk’un babasý Petkim genel müdürlüðü de yapmýþ bir bürokrattýr. Niþantaþý muhitinde baba yadigârý servetin dibine darý ekerek ömür tüketen Mister Pamuk, hayatýnda hiç cefa çekmemiþ, doðru dürüst ter akýtmamýþ bir komprador burjuva çocuðudur. Ikýnýp sýkýnmaktan hoþlanmayan, bir eli yaðda bir eli balda beslenmeye alýþkýn tembel dostumuz, az buçuk zorlanýnca mimarlýk eðitimini yarýda býrakmýþ ve Gazetecilik Yüksek Okuluna girmiþ ki memleketin kaymaðýný yiyen tabaka efradýna da bu yakýþýrdý.

Bu þahsiyet hakkýnda, deðiþik platformlarda çok farklý görüþler ileri sürülüyor. Vikipedi ansiklopedisinde yer alan kritikleri buraya aynen kopyalamak istiyorum: “Bir kýsým edebiyatçý Orhan Pamuk'un eserlerindeki bazý bölümlerin diðer yazarlara ait baþka eserlerden fazlasýyla esinlendiðini savunmakta, özellikle bazý romanlarýndaki belli kýsýmlarýn diðer kitaplardan neredeyse tamamen alýntý olduðunu öne sürmektedir. Hürriyet Gazetesi yazarý Murat Bardakçý 26 Mayýs 2002 tarihinde belgeleri ile yazarý sahtecilik ve intihal ile suçlamýþtýr. Murat Bardakçý'ya göre Orhan Pamuk'un Benim Adým Kýrmýzý romaný, hikâyesi ve anlatým þekli ile Amerikalý yazar Norman Mailer'in Ancient Evenings adlý romanýnýn bir kopyasýdýr. Ayrýca suçlamalara göre Orhan Pamuk'un Beyaz Kale adlý romaný Fuad Carým'ýn Kanuni Devrinde Ýstanbul isimli eserinden birebir pasajlar içermektedir. Orhan Pamuk günümüze dek bu konuyla ilgili herhangi bir açýklamada bulunmamýþtýr.”

Minareyi çalan kýlýfýný hazýrlarmýþ, ne ki Mister’in böyle bir planý yokmuþ yahut hazýrlýksýz yakalanmýþ deyip geçelim ve cýrtlak armudu diþleyelim.

Orhan Pamuk Bey’in, güç bela okunabildiði için kahýr mektuplarýný andýran romanlarý arasýnda, sýkýlmadan sonuna deðin gidebileceðimiz tek eserinin, Haziran 2003 tarihinde, 25 000 eurosu çevirmene verilen 100 000 euroluk Dublin Edebiyat ödülünü alan “Benim Adým Kýrmýzý“ romaný olduðunu zannediyorum. Türklere sarf ettiði demir gibi laflarla uyuþmayan bir ismi olan Mr. Pamuk’un dünya görüþü hakkýnda önemli ipuçlarý veren ve projektör misali kiþiliðini yansýtan o roman, 1591 yýlýnýn Ýstanbul’unda geçiyor. Kahramanlara annesi Þekure, aðabeyi Þevket ve kendi adýný vermekle, belki de o yýllarda yaþasaydý, hangi þartlarda ve nasýl yaþayabileceðini hayalinde canlandýrmaya çalýþmýþ. Dürüst olayým, alegorik kapasitesini aþan bir performans sergilemiþ ve estetik yaný itibarýyla da tatminkâr bir eser yaratmýþ. Ne var ki Mister Pamuk halktan kopuk birisi olduðu için diðer yapýtlarýnda olduðu gibi bunda da en üst tabakadaki insanlarý ele almýþ ve sýradan insanlarý yok saymýþ.

Osmanlý sarayýna yakýn kiþiler diyebileceðimiz nakkaþlar arasýnda yaþananlarý konu alan roman, gericiliði eleþtirme kisvesi altýnda Ýslam dininin ilkelliðini vurguluyor. Ýslam’ýn biliþim çaðýnýn gerisinde kaldýðýný öne sürenlerin verdikleri örnekler arasýnda yer alan Kehf suresindeki yedi uyurlarýn 309 yýl süren uykularýna ve Muhammed’in Burak atýyla göðün yedinci katýna yükselerek Miraç’ý gerçekleþtirmesine deðinmesindeki amacý budur. Bunun yanýnda, baldudaklý bohçacý Ester nezdinde Yahudi kankalarýnýn hoþlanacaðý etmenlerden dem vuruyor. Führer’in canlý canlý fýrýnlara doldurup sabuna dönüþtürdüðü adamlarla madamlarýn Batý Þeria ve Gazze’de Filistinlileri nasýl kurþunladýklarýný bilmesem, kek gibi kanacaðým. Farklý ve inandýrýcý fiþtekleme yöntemlerine baþvurmasýný öneririm. Kritik amacýyla olsa bile yazarken yüzümün kýzardýðý “sikiþ“, “yarak” ve “taþak“ kelimeleri defalarca geçerken, resim yapmayý yasaklayan “gerici” zihniyetin, tekkeler ve kahveler baþta olmak üzere çeþitli mekânlarda oðlancýlýða gösterdiði müsamaha çok sýk vurgulanýyor. Romaný okuyan birisi, o devirde yaþayanlarýn cazibeli kadýnlardan fazla oðlanlarý ayarttýklarýný, çoðu yeni yetmenin ilk deneyiminin çarpýk iliþkiyle baþladýðýný sanabilir. Bir de, genellikle köylü gençlerin ilk kýz arkadaþlarýnýn karakaçanlar daha doðrusu karakaçamayanlar olduðunu yazsaydý, düþeþ atacak, gâvurlara iyi yaranacaktý, lakin bu mevzuyu unutmuþ yahut iþin cýlkýný çýkarmayayým demiþ. Maazallah Müslümanlarýn çoðunlukta bulunduðu bir ülkede yaþamasam ve þeriatçý babam gibi beþ vakit namazýný kaçýrmayanlarýn ciðerlerini bilmesem, Ýslam âleminin ibne kaynadýðýný düþünürdüm. Bununla birlikte Þekure’nin, babasýyla aþk yaþamý üzerinde özgürce tartýþabilmesi, o yýllar þöyle dursun, günümüzün modern toplumunda bile söz konusu olamaz. Tek baþýna bu olay dahi romanýn gerçeklerden ne kadar uzak olduðunu gösteriyor. Þekure zillisinin, Hollywood yýldýzlarýna taþ çýkartýrcasýna, leblebi yer gibi kolaylýkla oral seks yapabilmesi de tuhaf kaçýyor. Hacýlar, hocalar ve bilumum müminlerin para karþýsýnda eðildikleri, rüþvetin her kapýyý açabildiði zýrt pýrt vurgulanýyor. Din devleti olan ve perþembe günleri yarým gün, cumalarý ise tüm gün tatil uygulanan Osmanlý toplumu genelinden çok farklý insanlarý ele alan, yani basbayaðý yalan ve iftiralarla bezenen yapýt, resim yapmanýn günah olduðunu savunanlarla çaktýrmadan maytap geçiyor. Ýslam dinine gönül veren müminlerin hemen tamamýmýn fikirleriyle zikirlerinin farklý olduðu, para ve rüþvetin her þeyin üstesinden geldiði romanda, ne hikmetse, Osmanlý’nýn Müslüman tebaasýndan makbul bir faniye rastlanmýyor. Þapþal (?!) Müslüman kahramanlardan daha modern düþüncelere sahip olan bohçaçý kadýn Yahudi Ester, zekâsýyla bir dolu þeyin üstesinden gelebiliyor. Bir tek masonlarla fasonlara atfetmesinin eksik kaldýðý kitabý bitirince, dini bütün müminlerin potansiyel bir ibne olduðunu düþünüyor, Kâbe’yi tavaf hayaliyle yaþadýðýný sandýðýmýz o insanlarýn paraya tapýndýklarýna inanýyorsunuz. Hey Mister, kâfirleri anladým da, bize de mi lolo?

Fitne kumkumasý yazar, Osmanlý baþta olmak üzere Doðu tarihi üzerinde yoðun araþtýrmalar yaptýðýný, ille de sanat tarihi konusunda ukalalýk boyutlarýný zorlayacak ölçüde vurgularken, edebiyatta didaktizme karþý olmasýnýn, gerçekte bilgi yoksunluðundan kaynaklandýðýný düþündürüyor, çünkü bu eserinde bildiði her kýrýntýyý kusuyor.

Hz. Muhammed’in vekili olarak cemaatimüslimin imamlýðýný ve din koruyuculuðunu yapan halifenin, namýdiðer padiþahýn emriyle saraya baðlý nakkaþlar, tam yetkiyle arý gibi çalýþan Eniþte’nin baþkanlýðýnda, ortaya çýkarýlacak bir kitap üzerinde gizlice çabalýyorlar. Cihangir padiþahýn Frenk usulünce resminin yapýlacaðý söylentilerini iþiten, dinen bunun caiz olmadýðýnýn kuþku ve endiþesini taþýyan nakkaþ Zarif Efendi, o günlerde ortaya çýkan ve dört bucakta nam salan Erzurumlu vaiz Nusret Hoca’nýn gerici ve yobaz camiasýyla iliþkilere girmesinin etkisiyle düþüncelerini meslektaþý Zeytin’e açýklýyor, lakin bunu hayatýyla ödüyor; çünkü Zeytin, onun kendilerini Nusret Hoca’ya ihbar etmesi hâlinde, Nusret Hoca ve müritlerinin baskýnla her yeri yakýp yýkabileceklerini düþünüyor.

Daha sonra Eniþte’yi de katleden Zeytin’in yani katilin ortaya çýkarýlmasý sahnesi akýl dýþýdýr. Padiþahtan, baþ nakkaþ üstat Osman’la birlikte caniyi tespit etme talimatý alýnca mekik dokumaya baþlayan Kara, (Kara’nýn teyzesi maktul Eniþte’yle evlidir, romanýn sonunda, Kara da Eniþtenin kýzý Þekure ile evlenerek onun damadý olur, ki olay esnasýnda yeni evlidir.) katil zanlýlarý nakkaþlar Kelebek, Leylek ve Zeytin ile cinayetin failini ortaya çýkarmaya çalýþýrlarken, ansýzýn üçü birden aralarýnda anlaþýyorlar ve fýsýldaþýp Zeytin’in üzerine çullanýyorlar; bilahare kýskývrak yakaladýklarý Zeytin’in gözlerini sorguç iðnesiyle kör ediyorlar. Ne ilginçtir, gözlerinin kýsa süre sonra kör olacaðýný anlayan Zeytin, cýr cýr ötüyor ve suçlarýný itiraf ediyor. Bir cinayetin bu türlü aydýnlatýlamayacaðýný bilmek için polis veya jandarma olmak gerekmez, omurilik sývýsý zedelenmeyen bir beyin kâfidir. Öte yandan, kaybedecek þeyi kalmayan kiþi veya diþi, bülbül gibi þakýmaktansa susar, en iyi ihtimalle bilmece gibi konuþur. Herkesin birbirinden þüphelendiði bir ortamda, üç kiþinin, hangi nedene dayanarak dördüncünün katil olduðuna hükmettikleri bilimsel açýdan bir muammadýr. Eserde buna dair bir emare olsaydý, eyvallah derdim ama okur sýfatýyla Zeytin’in aleyhinde kullanýlabilecek bit yeniði kokusu almadým. Besbelli, “Modern roman da ne oluyormuþ, moderne üç posta kaydýralým,” manasýnda ortaya çýkan postmodern romanýn kurgusu, içeriði, biçemi, artýk her ne zýknabutsa bu biçimdeymiþ.

Cesetlerin, aðaçlarýn ve renklerin dahi konuþabildiði, cinsliklerle dolu bu eserde, bilhassa o çaðýn resim sanatý incelenmiþ. Doðrusunu söylemek gerekirse, bu kitabý Siyonist teþkilattan bir yamuk mu, yoksa Niþantaþý eþrafýndan Mister Pamuk mu yazmýþ, ciddi kuþkularým var. Zeki, bilgili ve Orta Doðu tarihi üzerine okuyup araþtýrmayý seven Mister, yaþamý boyunca halkýn arasýna hiç bir zaman karýþmadýðý, ekmek parasý için bir damla olsun ter akýtmadýðý için toplum genelinden çok farklý birisidir ve yapýtlarýnda da böyle tipleri kaleme alýyor. Buna mecbur, zira kýçýný yýrtsa bile alelade yurttaþlarýn yaþam koþullarýný tahayyül edemez. Yalnýz þuna mim koyayým: Mister’in edebi formasyonunu yeterli bulmuyorum, hatta yeterince kitap okuduðuna inanmýyorum. Düz yazýlardan oluþan yapýtlarýnda ele aldýðý yazarlarýn herkesçe bilinen, türlü yorumlar yapýlan kiþiler olmasý dikkatimden kaçmýyor. Mister Pamuk’un idolü olduðu için Dostoyevski’yi ele alalým. Romancýlýðýn amentüsü Dostoyevski ise lafým yok, deðilse ki olmadýðýný sanýyorum, o zaman düþünelim derim. Tüm spor branþlarýnda dünya rekorlarý paramparça oluyor, geliþen uygarlýk sayesinde aya ayak basýldý, canlýlar kopyalandý, baþka gezegenlerde yaþam emareleri araþtýrýlýyor, fakat 1917 Ekim devriminden önce yetiþen Dostoyevski, Tolstoy, Çehov, Gorki ve Turgenyev haricinde yetenekli Rus sanatçýsý olduðunu iþitmedim, okumadým. Dev yazarlarýn þiþirildiklerini söylemiyorum, lakin koca Rusya’da Bolþevik ihtilalinden sonra bir tane bile nitelikli eser veren sanatçý çýkmadý derlerse bunu yadýrgar, birilerinin göz ardý edildiðinden kuþkulanýrým. Bu, kapitalizmin soðuk savaþ dönemindeki propagandalarýndan biri olabilir. Rusça biliyorsak ne mutlu, Rusça yazýlan kaliteli ürünleri devirelim; bilmiyorsak, susalým yahut isimlerini zikrettiðim eski topraklar için “en iyi” tanýmlamasýndan uzak duralým.

Mademki yazar 301’den yargýlandýðý esnada muttali olduðumuz üzere düþünce özgürlüðünün en ateþli savunucularýndan birisidir; kendisini toplumsal fenomen konumuna getirmek isteyen yayýnevi hakkýndaki samimi görüþlerimi de anlayýþla karþýlayacaktýr. Böylece kimlerin desteðiyle bu merdivenin basamaklarýný týrmanabildiði belki anlaþýlabilir. Ýlk romanýný yazdýktan sonra ödül de almasýna karþýn yayýnlatabilmek için üç buçuk sene bekleyen Mister’in dosyalarýný kitaplaþtýran ve onu yýllar önce Can Yayýnlarý’ndan transfer eden Ýletiþim Yayýnevi, eserlerinde Osmanlý tarihine yer vermekten hoþlanan yazarlara kapýsýný ardýna kadar açýyor. Kitap kurduyum, buna raðmen, Arapça kelimelerin fazlalýðýndan daha yirminci sayfasýna varamadan illallah deyip boþladýðým, ayný yayýnevinin eserlerinden olan Ýhsan Oktay Anar’ýn “Amat’ý” baþyapýt olarak lanse ediliyor. Savunduðu emekçi zümreyi býrakalým, doðduðu günden beri içinde yaþadýðý burjuva ideolojisinden bile bihaber olan Murat Belge’nin direktörlüðündeki Ýletiþim Yayýnevi’nin bünyesinde, sözüm ona sosyalist çizgiyi savunan Birikim Yayýnlarý da yer alýyor. Birikim Dergisi genel yayýn yönetmeni Ömer Laçiner, NTV’de 17 Ekim 2006 tarihinde Can Dündar tarafýndan hazýrlanýp sunulan “Neden“ programýnda, “Milliyetçilik Neden Yükseliyor?“ konulu programa katýlmýþ, gene Ýletiþim’den çýkan bir kitabýyla MHP uzmanlýðýna soyunduðunu yýllar evvel ilan eden fosyalist editör Tanýl Bora da, ayný programda benim gibi zýrcahilleri bilgilendirmiþlerdi. O Tanýl Bora ki futbol oyun kurallarýný öðrenmeden futbol hakkýnda ahkâm kesebiliyor, hatta karaladýðý manasýz cümleleri okurlara kitap diye sunabiliyor. Týpatýp arýzalýlara benzeyen tipi, bu spor branþýnda ofsayda düþmesini saðlýyor, baþka mecralara akmasýný tavsiye ederim. “Birikim Dergisindeki yazýlarýyla bizlere sosyalizmin güzelliklerini açýklayan bu fosyalistler, Orhan Pamuk’un arkasýnda duruyorlar,” desem, ikide bir birbirlerinin arkasýna geçen ibnelerden dem vuran bir yazara laf çaktýðýmý sanabilirsiniz; o hâlde bu kabil bir tanýmlamadan uzak durayým. Gene de tüm kalbinizle, “Yetmiþ milyon Türk, hep beraber onun ve ekibinin arkasýndayýz,” derseniz, paþa gönlünüz bilir. Bir þahsýn hem milliyetçi hem sosyalist çizgide uzmanlaþabilmesine þaþýrmayýn, çünkü beklenmedik istikametlerde yelken açabilen Ýletiþim Yayýnevi sol gösterip sað vurma mevzularýnda ustadýr. Literatüre þovenist Marksistler diye yeni bir deyim armaðan eden ve ilkesizliði ilke edinen þahýslarýn desteðiyle, Nobel ödüllü yazarýmýza daha nice ödüller verilmesini bekliyorum.

Ömrü hayatýnda bir damlacýk alýn teri akýtmayan ama Marksizm bayraktarlýðý yapan ve de Hale Soygazi çapýnda bir güzeli kafesleyen entelektüel fukara Murat Belge ile canlý yayýnlarda birebir tartýþmak ve edebi kifayetsizliðinin boyutlarýný cümle âleme ispatlamak isterdim. Ýki tutam sakalýyla üniversite kürsülerinde dersler veren cafcaflý muhteremin akademik unvanlarýný ben vermedim ki gocunayým. Hava karardýktan sonra zilzurna gezen nalbant arkadaþým Sinan, fosur fosur puro içtiði için kendisine purofüsür diyoruz, þimdiye dek yüzümüzü kara çýkartmadý. Zamanýn Basýn Yayýn Genel Müdürü Burhan Asaf Belge’nin oðlu ve Türk Dil Kurumu’nun kurucularýndan Yakup Kadri’nin halasýnýn oðlu sýfatýyla hort zort atan bu þahýs hakkýnda söyleyecek çok sözüm var ama mahkemelere ödeyecek param yok. DNA uzmaný deðilim, genetikçilerle de düþüp kalkmadým, dolayýsýyla kimsenin nesebi hakkýnda fikir yürütemem. Ne var ki Engin Ardýç’ýn cep anlatý dizisi kapsamýnda yayýnlanan kitaplarýnýn tümünü okudum. “Teðel Teðel Hüzün” isimli yapýtta “Bayan Jaja, Ya da, Üvey Anan Koca mý Gördü?” baþlýklý yazýsýnda yekten Murat Belge’ye seslenen hergeleliðin duayeni Ardýç kuþu, namýdiðer fakir, geçmiþin ünlü film yýldýzlarýndan Zsa Zsa Gabor’un anýlarýný okumuþ ve pek sýk yaptýðý gibi baþka dergilerden/kitaplardan araklamak suretiyle bizleri de bilgilendirmiþ. Belki, Nokta Dergisi’nde rewriting yapýyordum, derken bu týrtýklamalarý kastediyordur. Okurken hayretler içinde kaldýðým bu bilgileri sizle paylaþayým, yorumunu siz yapýn. Önceleri CHP’de siyaset yapan, bilahare hidayete eren ve Adnan Menderes’in Demokrat Partisi saflarýna geçen Burhan Asaf Bey’in bir zamanlar Marksistlikle iþtigal eden oðlu Murat Belge tarihe çok meraklý biri izlenimi veriyor. Umarým bu tarihi bilgiler yüzünü kýzartmaz. Hakk’ýn rahmetine intikal eden Peder Bey’e yahut kendisine fýrýldak demiyorum ama þu anki fikir yelpazesinin hangi yöne estiðini de öðrenmek isterdim. Meþhur Emmanuelle filminde oynayan Slyvia Kristel’in mabadýna varýncaya deðin tafsilatlý açýklamalar yapan, piçoz muhabbetlerin tellalý ve dahi tornistancý Enginar Dýç’ýn iþbu kitapta buyurduðuna göre Burhan Asaf Belge, bir sürü kiþiyle evlenen bu cinsilatifin ilk kocasýymýþ. “Türk’e bu yakýþýrdý,” diyerek gururlanmayýn, çünkü asortik kadýnýn anýlar kitabýnda yazdýklarýný öðrenince hevesiniz kursaðýnýzda kalacak. Tam dört sene süren bu birliktelik esnasýnda, ki 1935 yýlýnda evlenmiþler, 1939 yýlýnda boþanmýþlar; Burhan Asaf Bey’in eli Zsa Zsa dilberinin eline deðmemiþ. “Burhan, kocadan çok amca gibiydi. Beni okula gönderdi, diþlerimi yaptýrdý,“ filan yazmýþ. Burhan Asaf Bey, Budapeþte Türk büyükelçiliðinde basýn danýþmanýyken tanýþmýþlar. Zsa Zsa 15 yaþýnda körpe kýz, bizimki 43 yaþýndaymýþ, yani arada 28 yaþ farký var. Tam on üç köpeði olan kýzcaðýz, on dördüncüsünü getirmesine izin vermeyen babasýyla anlaþmazlýða düþünce evi terk etmiþ ve Burhan Asaf Bey’e kaçmýþ. Ceketini alýp yurdundan çýkan Gabor yengemiz anýlarýnda, “Burhan Bey hariç tüm kocalarýma âþýk oldum, evliliðimiz boyunca Burhan’la hiç yatmadým,” yazýyormuþ. CHP’den ayrýldýktan sonra Demokrat Parti lideri Adnan Menderes’i Radyo Gazetesi’nde her gün savunan babasýnýn akýbetini yoldaþ Murat Belge anlatýrsa bilgileniriz, zira dava arkadaþlarý Yassýada’da sürüm sürüm sürünüyorlardý.

Her þeye karþýn Mister Pamuk’un eserlerini hararetle tavsiye ediyorum, çünkü o denli bir iþkenceye maruz kalýrsanýz, güllük gülistanlýk bir yaþam sürdüðünüzü anlar ve mutlu olursunuz. Bizi mutsuz ederek mutluluðu öðreten burnu büyük yazara Allah zeval vermesin, tuttuðu teneke olsun, altýn suyuna bandýrsýn, Yahudi tüccarlar vasýtasýyla hayranlarýný dolandýrsýn. Âmin!

Ýçimde ukde kalmasýn, kusarsam belki rahatlarým: Mister Orhan Pamuk halk çocuðuysa, benim ne çocuðu olduðum tespit edilsin; yok ben halk çocuðuysam, onun ne çocuðu olduðu belirlensin.

Horgeneral & Reziliazam
Þenol Onay
Türk Silahsýz Kuvvetleri Baþkomutaný
senolonay@yahoo.com
http://www.facebook.com/pages/Senol-Onay/271575893718

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Türkçeyi kullanaMaMa yeteneði !
Gönderen: Hulki Can Duru / , Türkiye
14 Ocak 2011
Pamuk, Türk yazýný için bir yüz karasý, kara bir lekedir. Bu durumdan utanýyorum. Bu milleti enayi ve aptal yerine koymaya kimsenin hakký yoktur. Kuþkusuz Nobel ödülleri de tartýþmaya açýlmalý, sorgulanmalýdýr. Yazarlýk yeteneði ve entelekt kapasitesi olmayan birinin Nobel ödülü almasý nasýl bir duygudur, nasýl bir sindirim sistemidir, nasýl rahat bir uykudur acaba, yazar olanlar Nobel ödülünü almayý reddederken?




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Mahir Çayan [Deneme]


Þenol Onay kimdir?

Güncel Yayýncýlýk'tan çýkan mizah romanlarým Horgeneral ile Gazilerle Niyaziler'in beþer yýllýk olan sözleþmelerini avukatým sayesinde fesh ettik. Ýki kitabý da tepeden týrnaða düzenledim, bin misli güzelleþtirdim. Birisi hiciv romaný diðeri düz yazýlardan oluþan yeni iki eserimle birlikte toplam dört kitabýmý yeni bir yayýncý kanalýyla okurlara ulaþtýracaðým.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þenol Onay, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.