Yýllardýr esmaül hüsna denilen, alllahýn isimleri olduðu iddia edilen ve okuyanýn cennete gideceðinin garantisi verilen hatta bu söyleyiþ muhammed peygambere dayandýrýlan, aslýnda sýfat olan 99 sözcük.
yukarýdaki cümleyi açalým bakalým bu esmaül hüsna meselesinin aslý ne imiþ.
Türk dil yapýsý gibi,arapçada dahil olmak üzere tüm dünya dillerinin isim ve sýfat ayrý þeylerdir. isimin tanýmýnýn bilindiðini kabul edip, özel isimi ve sýfatý tanýmlayalým.
özel isim: tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlýklarý karþýlayan sözcük.
sýfat: isimden önce gelen, ismi niteleyen ve özelliklerini betimleyen sözcük.
Bu tanýmlarý esmaül hüsnaya ilintilendirdiðimizde sadece 1.sýradaki allah kelimesinin özel isim, diðer 98'inin sýfat olduðu çok açýktýr. çünkü allah denildiðinde, islam inancýna göre yaradan yanýtýný hemen herkesten alabilirsiniz. ancak diðer sözcükleri söylediðinizde býrakýnýz allah ile iliþkilendirilmesini pek çoðu ne olduðunu,anlamýný bile söyleyemeyecektir. meselenin esas vahim tarafý, diðer 98 sözcük allahýn özelliklerini tanýmlayan ve ancak allah sözcüðü ie birlikte yazýldýðýnda (örneðin el-gaffar (baðýþlayýcý)) anlam kazanan sözcükler olduðu gerçeði bu kadar göze batarken bunun yüzyýllardýr anlaþýlamamýþ olmasýdýr.iþin içine din ve dogmalar girince analitik düþünce iflas ettiðinden konuyu insan üzerinden örnekleyelim. olaðandan uzun boylu, ukala, çapkýn, çok okuyan vb. 98 tane özelliði olan, müþtak isminde birini düþünelim. neresinden bakarsanýz bakýn bu kiþinin adý müþtaktýr ve herkes seslenirken, hitap ve söz ederken müþtak'ý kullanýr. uzun, çapkýn ve diðerleri müþtakla birlikte söylendiðinde müþtaðýn özelliklerini betimleyebilir ancak. uzun, çapkýn vb.lerini tek baþýna kullandýðýmýzda söz edilenin müþtak olduðu ne kadar anlaþýlabilir ki.
örnekten anlaþýlacaðý üzere dilbilgisi açýsýndan; allah ile gaffar, aziz vb. diðer 98 sýfat arasýndaki iliþkinin, müþtak ile uzun, çapkýn vb.leri arasýndakinden bir farký yoktur.
biraz düþünen herkesin fark edebileceði ama asýrlardýr gözardý edilen ve fark eden her inananýn tüylerini diken diken etmesi gereken bir tuhaflýkta evrenin yaratýcýsý, herþeyin üstünde ve mutlak kudret kabul edilen allahý niteleyen sýfatýn 99 ile sýnýrlý olmasýdýr. oysa ki 99'dan fazla özelliði bulunan insanlardan bile söz edebilmek olasýdýr. peki esmaül hüsnada yer almayan diðer olumlu ve allaha yakýþýr özellikler, (kötü ve eksik sýfatlar allaha yakýþtýramayacaðýna göre) allaha yönlendirilemeyecek midir ? yanýt, yönlendirilemez ise allahýn sýfati yönden eksik olmasý gibi bir sonuçla karþý karþýya kalýnýr ki bu da islam inancýyla ters düþmektir. eðer yanýt, güzel ve temiz olan her sýfat allaha yakýþtýrýlabilir ise bu kezde esmaül hüsnada söz edilmeyen sýfatlarý kullanarak bid'ata girilmiþ olmayacak mýdýr ? (peygamber ve dört halife zamanýnda bulunmayýp da, dinde, sonradan meydana çýkarýlan, uydurulan inanýþlara, sözlere, iþlere, þekillere ve âdetlere bid'at denir).
islam kaynaklarýnýn bid'at ile yaklaþýmý aþaðýdaki gibidir;
"bazý þeyleri faydalý sanýp seversiniz, halbuki o þeyler sizin için zararlýdýr" (ayet: bakara 216)
"din adýna uydurulan her þey bid’attir, her bid’at sapýklýktýr; her sapýklýk da cehenneme götürür" (hadis: buhari, müslim)
"faydalý bid’at olmaz. hâþâ o zaman allahü teâlâ dini eksik göndermiþ olur" (Ýmam-ý rabbani)
bütün bu bilgiler ýþýðýnda, "hadi bakalým tutun keli perçeminden", "aþaðý tükürsen sakal, yukarý tükürsen býyýk" bir durum ortaya çýkar ki buda paradokstan baþka birþey deðildir.
son olarak þu ezberleyerek okuyanýn cennete gideceði garantisine gelince, bakalým bu konuda dinin yol göstericisi kabul edilen kitap, elçisi kabul edilen zaat ve dini kabul edilen kaynaklar ne buyurmuþlar.
"hakikaten insan için kendi çalýþtýðýndan baþkasý yoktur" (ayet: necm 39)
"kiþinin yediði en hayýrlý yemek,kendi elinin emeði ile kazandýðý yemektir.davut peygamberde elinin emeði ile geçinirdi" (hadis:buhari) "hiç ölmeyecekmiþ gibi dünya için, yarýn ölecekmiþ gibi âhiret için çalýþ" (hadis: buhari, tirmizî)
"hiçbiriniz rýzkýný aramaktan vazgeçip, allah'ým bana rýzýk ver demesin. gökten ne altýn yaðar, ne gümüþ" (halife-Ömer bin el-hattab)
bütün bunlarý öðütleyenlen dine iman ettiðini söyleyen insanlarýn miskinliði, tembelliði, yattýðý yerden mýrýl mýrýl bazý sözcükleri zikrederek gerek bu dünyasýný, gerekse ahireti kurtaracaklarýný sanmalarý nasýl bir aymazlýk, nasýl bir gaflet, nasýl bir cehalettir.
Egemenlerin üreten, düþünen, sorgulayan insanlar yerine ürettiklerini egemenlere verirken tam bir teslimiyet içinde olacak, kuzu gibi, öbür dünyadaki (sözüm ona) sonsuz mutluluk için bu dünyalarýndan vaz geçecek, egemenlere biat (biat: padiþahlara, sultanlara, kýsacasý yönetenlere teslim olmak ve baðlýlýk) edecek bireyler yaratma çabasýnýn ürünüdür bütün bunlar. asla ve kat'a dinle alakasý yoktur.
Ama ne yazýk ki ilk emrinin "oku" olduðu dine iman edenlerin o inançla ilgili tek satýr okumamalarýnýn, dinin yaklaþýk 1500 yýl öncesinden günümüze, hocalar, ulemalar böyle demiþ sýðlýðýnda kulaktan kulaða, egemenlerin talepleri doðrultusunda üfürülmüþ (örn: Fatih sultan Mehmedin talebi üzerine devrin Þeyh-ül Ýslamýnýn kardeþleri katletmek caizdir diye fetva vermesi) laflarla taþýnmasý sömürünün en önemli mihenk taþýdýr.
çözüm ile ilgili ise bana laf düþmez. büyük usta uður mumcu yanýtý vermiþ zaten "bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz"