Wikileaks diye bir kelime girdi gündemimize son günlerde… Aslýnda „kelime ya da sözcük“ kavramlarý yerine „kýsaltma“ tabirini kullanýrsak daha yerinde olacak gibi. Bu kelimeye neden „kýsaltma“ dediðimi birazdan açýklayacaðým. Türkiye Türkçesinin bugünkü alfabesinde bir „w“ harfi olmayýþýna aldýrmadan, her gün en kýdemli Türkçecimizin bile günde belki onlarca, hatta yüzlerce defa týkladýðý „www“ harf dizisinin de neredeyse önüne geçti „wikileaks“ kelimesinin þöhreti. Bu fiili durum, küreselleþen þu dünyada bilhassa sanal alem gibi iletiþim imkanlarý vasýtasýyla istesek de istemesek de „uluslarasý biçimsel iletiþim dili“ ile „kendi yazý sistemimiz“ arasýnda þeffaf geçiþlerin yaþandýðý; artýk bu yakýnlaþmalarýn toplumumuz tarafýndan çoktan kanýksandýðý gerçeðini de gözler önüne sermiþ oldu. Halbuki bugün elimizdekilerin „her neyseler?“ yüzde doksaný da batýnýn mamülü olmasýna raðmen, onlarý bugün asla yadýrgamýyor, aksine onlarý, milliyetçi bir tutkuyla belki de vehmi bir alýþkanlýkla terkedilmez görebiliyoruz. Aslýnda bendeniz için bu „w“ harfi meselesi, „uluslararasý camia“ ile yakýnlaþmaktan öte „Büyük Türk dünyasý“ ile yakýnlaþmak adýna irdelenmesi gereken oldukça önemli bir konudur ama bu konuda bir kaç zamansýz açýklama yapýp „wikileaks“tan sonra ikinci bombayý da ben patlatmak istemem tabii ki :)

WHAT I KNOW IT LEAKS!

Wikileaks kelimesinin hangi kelimelerden kýsaltýlma olduðunu açýklayayým þimdi de. Bu sitenin kendi kurucu ya da kurucularýna göre bu kelime: „What i know it leaks“ cümlesinin ilk dört kelimesinin „wiki“ baþ harflerinden ve „leaks“ (sýzar) fiilinden oluþmaktadýr. Bir yönüyle ünlü sanal ansiklopedi „wikiepedia“ sitesine de bir gönderme yok deðildir bu kelimede. Yani bu kelime „wikileaks“ kelimesi „Bildiðim her þey sýzar/sýzacak“ gibi bir anlamý ihtiva ediyor. Bu sitenin açýkça „bilgi sýzdýrma“ baþ görevi için, birisi ya da bir çok birileri tarafýndan kurulduðunu/kurdurulduðunu söylemek, tam da gerçeði söylemek olacaktýr. Halbuki bütün ülkelerin kendilerine özgü birer istihbarat aðlarý vardýr ve söz konusu sanal alem olunca bu sayýsal „IP“ kimlikli dünyada suçlularý yakalamak, iki kere ikinin dört edeceðini hesaplayabilmek kadar kolay olmaktadýr. IP’ler sayesinde elde edilen ip uçlarýyla ipin ucu kimdedir, bu hemen belirlenebilmektedir. Þaþýrtýcý olansa, Usame Bin Laden gibi Afganistan daðlarýnda deðil de çaðdaþ dünyanýn, tam da Ýsviçre’nin göbeðinde Batmobillerle gezerek iddialarýna hergün bir yenisini ekleyen Julian Assange’nin izine FBI, CIA gibi istihbarat kuruluþlarý bir türlü ulaþamamaktadýrlar. Bu zatýn yayýmladýðý belgelerin „yalan ve yanlýþ“ bilgiler içerdiðini ise iþin garip tarafý, iddialarýn odak noktasý olan ABD’nin „Dýþiþleri Bakaný“ bile yaptýðý basýn toplantýsýnda dile getirememektedir. Aksine bu belgelerdeki bilgilerin kendileri açýsýndan doðruluðunu, „bu gibi ifadelerin bürokratlarýn kendi kiþisel görüþleri olduðu“ , „her devletin bürokrasisinde baþka devletler hakkýnda bu gibi sert ifadelerin mutlaka kullanýldýðý“ mealine gelebilecek benzer ifadelerle onaylamýþtýr.

SÝNSÝ BÝR SATRANÇ OYUNU MU?

Elbette ABD gibi dünya ve hatta Ay ve Mars mahallelerini kapsayacak çapta güçlü bir ülkenin bürokratlarýnýn belki de çakýr keyf haldeyken kaleme aldýklarý kimi raporlar, böylesine küresel çapta bir süper gücün desteðini kaybetmemek adýna, görece geri kalmýþ ya da ilerlemekte olan ülkeler tarafýndan „görmezlikten“ gelinebilecektir. Clinton da basýn toplantýsýnda bu „kör maymunu oynama“ isteðini tekrarlamýþ, yoksa „wikileaks“ tarafýndan yayýmlanan belgelerin yanlýþ ya da yalan olduðunu ispatlamaya dönük en ufak bir gayret içine girmemiþtir. Bu durum bir büyük küresel gücün (Muhtemelen ABD’de kaynaklý derin bir yapýnýn) ciddi bir satranç oyunu içinde olduðunu bize hissettirmektedir. Belgelerin içeriðine bakýldýðýnda bu oyunun içersine Amerika’nýn yanýnda Türkiye, Ýran gibi ülkelerin de sokulduðu gözlemlenmektedir. Amerika gibi küresel çapta büyük ve yönetici güç olan bir ülkenin bu iddialarýn „doðruluðunu“ imzalamasý demek, yarýn öbür gün Türkiye ya da Ýran hakkýnda ortaya konacak daha dehþetli iddialarýn doðruluðunun da daha kuvvetli bir þekilde onaylanacaðý anlamýna gelmektedir ki, bugünkünden daha ürkütücü olan da budur. Hatta Türkiye’nin dýþ politikasýndaki itibarlý, ortak kültür ormanýnda yeþermeye baþlayan geniþ ufuklu filizlenmeler bile þimdiki belgelerin diliyle eleþtiriye tabi tutulmaktadýr. Halbuki Türkiye’nin kendi istikrarlý geleceði açýsýndan böyle bir dýþ politikayý gütmekten baþka da hiçbir þansý yoktur. Ya herkesle savaþ halinde geri kalmýþ bir ülke olacaktýr ki, bu durum Laik ve Demokrat görünümlü bir yeni Ýran (elbette Ýran kendi dýþa açýlma isteðine raðmen dýþ güçlerin arzusuyla dýþ dünyadan yalýtýlmýþtý) olmaktan öteye bizi götürmez, ya da bugünkü barýþçý, edilgen deðil etken, bütün kültürel ve tarihi imkanlarý son sýnýrýna kadar zorlayan ileri ufuklu ve çok boyutlu politikayý güdecektir ki, „çaðdaþ milletler seviyesinin de üstüne çýkmak“ gibi milli bir gayesi olan Türkiye’nin ilerlemek adýna bu yoldan baþka bir yolu da yoktur. Bu ilerlemeci ve sorun çözücü dýþ politika birilerinin hoþuna gitmiyorsa, elbette bu haz etmemezlik ya da çekememezlik bir þekilde ve masum bir dille o politikayý güden ülkenin kulaðýna ulaþtýrýlacaktýr. Bu yayýmlanan belgelerle verilen mesajlardan birisi de bu olamaz mý? Çünkü ilgili belgelerin doðruluðu bizzat ABD Dýþiþleri Bakaný Hillary Clinton tarafýndan, üstelik Türk Dýþ Ýþleri Bakanýyla yapýlan bir görüþmenin ardýndan bütün dünyaya ilan edilmiþti zaten. Kýzým sana söylüyorum, gelinim sen iþit, der gibi… Durum böyleyse ileride yayýmlanacak belgelerin Türkiye’nin daha hassas olduðu noktalarý hedef alacaðýný tahmin etmek için dahi olmaya da gerek yoktur. Madem Türkiye de bu satranç oyununun bir tarafýdýr artýk, o halde bu gibi iddialarý bertaraf edecek stratejiler geliþtirmek adýna olanca þeffaflýðýyla, þimdiden yurt içi ve yurtdýþý kamuoyu desteðini arkasýna almaya yarayacak kendi oyununu geliþtirmelidir. Yine bu satranç oyunun ileri bir hamlesi Ýran’a karþý açýlacak bir savaþýn fitilini ateþlemek de olabilir ki, bu durumda da Türkiye kendi üzerine düþen „savaþ karþýtý-diplomasi yanlýsý“ olma vazifesini her fýrsatta yerine getirmeye devam etmelidir.

SANAL ALEMÝN GÜCÜ

Aslýnda dünya þu gerçeði de yakinen görmüþ oldu. Elbette silahlý terör eylemleri dünya için bir tehdit oluþturmaktadýr ama belki ondan daha fazla „sanal terör“ dünyanýn geleceðini tehdit etmektedir. Bir fitne makinasý gibi kullanýlacak sanal alemin sýnýrsýz imkanlarýnýn, ülkeleri birbirine düþürecek büyük bir güce sahip olduðu da yavaþ yavaþ ortaya çýkmaktadýr. Bence artýk sanal alemin yani internetin gücü öyle bir seviyeye ulaþmýþtýr ki, bu güç görsel (TV) ve de yazýlý (Gazete, dergi) basýný etkileyecek, yönlendirecek hatta deðersizleþtirecek bir sýnýrýn eþiðine gelmiþtir. Bütün dünya medyasý, görsel yönü çok da zengin olmayan bir internet sitesinin iddialarýyla çalkalanýp durmaktadýr. Çünkü yazýlý ya da görsel basýnýn yerelliði, internetin uluslarasý geniþlikte, kolayca ve ucuzca ulaþýlabilirliði karþýsýnda fazla da bir þey yapabilecek durumda deðildir. Ýþte internetin son gladyatörlerinden birisi olan wikileaks da manþetten büyük puntolarla aslýnda pek görmek istemediðimiz bu gerçeði de bütün dünyaya ilan etmiþ oldu, dersek abartýlý bir iddiada bulunmuþ olmayýz sanýrým. Dünya devletleri sýnýrlarýný korumak uðruna silahlara ve asker ya da polis alýmlarýna ayýrdýklarý mesainin bir benzerini, bundan sonra, hal-i hazýrda „Kuva-yý Milliye“ benzeri daðýnýk gruplaþmalarla ülkelerini, deðerlerini savunmakta olan „Haklayýcýlarý-Hackerleri“ veyahut da „biliþim uzmanlarýný“ resmi olarak görevlendirme çalýþmalarýna ayýrmalýdýrlar ki, böylesine „sanal komandolar“ bu tür sanal tehlikelere karþý kendi toplumlarýnýn sanal dünyalarýný koruyabilsinler. Gerçekten de bugün facebook, twitter gibi sosyal paylaþým siteleri sayesinde günümüz insanlarý, þu üç boyutlu dünyamýza alternatif olacak yeni bir dördüncü boyutta, yani hayal ve düþünce dünyasýnýn sýnýrsýz imkanlarýyla þekillenen sanal dünyada çoklukla yaþamaktadýrlar ki, onlarýn bu alandaki güvenlikleri sýnýrsýz düþün dünyasýna gem vuramayacak maddi kanunlarla saðlanabilecek basitlikte gözükmemektedir.

WIKILEAKS’IN ARKASINDA KÝM VAR?

Wikileaks adlý sanal oluþumun arkasýnda hangi güçlerin olabileceðini düþünmekten öte, böyle bir oluþumun faaliyetlerinden en çok kimlerin faydalanabileceði sorusuna odaklanmamýzda elbette fayda vardýr. Basit bir mantýkla böyle bir yapýnýn arkasýnda Ýran’ýn, Azerbaycan’ýn ya da Türkiye’nin olamayacaðýný kolaylýkla tahmin edebiliriz. Wikileaks, büyük devletlerin istihbarat örgütleri tarafýndan kurulmuþ da olabilir. Ya da baþlangýçta baðýmsýz olarak ortaya çýkan bu oluþum bir þekilde birileri tarafýndan dünyaya bazý mesajlarý vermek adýna medya desteði sayesinde kullanýlýyor da olabilir. Yine biraz dikkatli bir incelemeyle Wikileaks’ýn sembolü olan „Kum Saati“nin Mason Localarýnda olduðu iddia edilen „Düþünce Odalarýndaki“ sembolleri çaðrýþtýrmasý da farkedilebilir. Bu Düþünce Odalarýnda var olduðu bilinen, Kum Saati, Ayna, Kafatasý, Tuz ve Su þekillerinin baþarýlý bir þekilde Wikileaks’ýn simgesi olan Kum Saati’nin içine yerleþtirilmiþ olduðu da savunulabilir. Gerçekten de ilginç bir þekilde bu sembol resimde, altta ve üstte olmak üzere dünyanýn iki görüntüsüne yer verilmektedir ki, bu durum bize yansýmayý, dolayýsýyla „ayna“ sembolünü hatýrlatmaktadýr. Wikileaks’in sembolü olan Su Saati içine mavi renkte damlayan bir „su“ ve beyaz renkte tam da Orta Doðunun üzerine akmýþ „tuz“ sembollerinin de nakþedilmesi de þaþýrtýcýdýr. Dünya haritasýnýn „beyaz“ rengiyle ve görüntüsüyle bir „kafatasý“ný andýrýrcasýna resmedilmiþ olmasý da „Neden olmasýn?“ yorumlarýný doðuracak netliktedir. Belki de böyle bir sanal oluþum yoluyla bütün dünya „dünyanýn geleceði“ konusunda sadece „düþünmeye“ çaðýrýlmaktadýr. Ancak elbette bir tek sembolden yola çýkarak bütün bu iddialarýn ortaya atýlmasý, bu iddialar yoluyla Masonlarýn, ABD’nin ya da Ýsrail’in iþaret edilmesi, bazý istihbarat örgütlerinin isimlerinin zikredilmesi ne kadar adil olacaktýr? Bu soruyu da kolaylýkla cevaplayamayýz… Belki de bu oluþum nev-i þahsýna münhasýr, elleri kolaylýkla her ülkenin gizli belgelerine uzanabilen, buna raðmen Avrupa’nýn göbeðinde sýr gibi saklanabilmeyi de becerebilen yetenekli ve dahi insanlardan oluþan bir baðýmsýz grup da olabilir… Elbette bu gerçekleri zamanla öðreneceðiz.

SONUÇ

Her ne öðrenirsek öðrenelim, bütün bu gerçekler, her þeyden önce sanal alemin yani internetin bilgi paylaþýmýndaki ezici gücünü bir kere daha anlamamýza imkan saðlayacaktýr. Ýnternetin son gladyatörü olan „wikileaks“ da televizyonlarý, gazeteleri ve dergileri kolaylýkla alt edebilmiþtir. Bu baþarýsýnda iddialarýnýn doðruluðunun ya da yanlýþlýðýnýn çok da bir etkisi olmamýþtýr. Dünya devletleri kendi toplumlarý için gelecekte daha huzurlu, daha güvenli ve barýþ içinde bir dünya inþa etmek istiyorlarsa, bilhassa „biliþim teknolojileri“ gibi alanlara büyük yatýrýmlar yapmalýdýrlar. En büyük yatýrýmýn insana yapýlan yatýrým olduðunu da unutmadan, her türlü sanal tehlikeyi bertaraf edecek biliþim uzmanlarýný yetiþtirmek de boynumuzun borcu olmalýdýr. Görsel ve yazýlý basýnýmýz da internetin bu müthiþ gücüyle baþedebilecek yeni sanal projelere ivedilikle imza atmalýdýrlar.