Ýnsanlýðý tanýmak insanlarý teker teker tanýmaktan kolaydýr. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
Ýstanbul'un merkeze (aslýnda heryere) uzak bir semti var. Kayýþdaðý. Adýndan da belli, bir daðýn yamacý. Ve bir lokanta. Camýnda þu yazýlý: "Aile için yerimiz var" Gülmeyeceksin de n'apacaksýn. Orada müþteriyi buldun da ailesi için özel yer ayýrýyorsun. Yine ayný yerde bir apartman ismi: "Paris Apartmaný". Ne güzel. 8 Mayýs 2000 Yolumun ortasýnda 'nüfus cüzdaný'. Basacakken çekiliyorum. Yerde öylece yatýyor, renk mavi, bir de siyah-beyaz vesikalýk fotoðraf. Adý Osman. Tanýmýyorum. Maraþlý, 33 doðumlu. 68 yaþýnda yani. Düþürdü mü, bilerek mi býraktý (Bir çeþit intihar. Olmayan cesaretin baþka türlü yerine getiriliþi). Yalnýz mý yaþar Osman Bey? Kýzýna mý (neden oðlu deðil) gitmekteydi veya 'fazla'mý hissetmiþti kendini? Onulmaz bir dil yarasý mý almýþtý yakýnýndan? Bilinmiyor. Belki de hiçbiri. Ben onun 'kafa kaðýdý'na bakarken belki de beni izliyordur gizlice. Ölümüne bir tanýk. Onu düþünen biri. Neredesiniz Osman Bey, yaþýyor musunuz? 22 Aðustos 2002 Tanýmadýðým bir þehir, tanýmadýðým bir ortam. Yeni hayat: 1 Ben: 0 23 Aðustos 2002 Evin yolu üzerinde tren rayý. Ýstanbul’a trenle gitme fikri hoþuma gidiyor. Yolda dikilene istasyonun yerini soruyorum. “Napcan treni, otobüsle 2 saatte git” diyor. Dünyalar kadar farka girmiyorum. “Yalnýz” diyor, “Haftada bir geçer burdan. O da yük olursa. Yolcu vagonu var mý bilmiyorum. Atla otobüse en iyisi.” Yük vagonuna almazlar. O halde kaçak bineceðim. Cezasý ne acaba. Fiþ isterim yoktur tabi. Neyse, Zagor’luðum tutarsa giderim. Ýçim açýlýr aslýnda. Güzel. 24 Aðustos 2002 Adam arkamdan sesleniyor ama bakmýyorum. Biliyorum yer tarifi soracak. Yahu ben geleli 2 gün oldu. Nasýl da buldun adamýný. Kan ter içindeyim. Yürüyorum elimde bavul. Ýþ yerinden birinin tarifine göre Ýstanbul ayrýmý buradan bir yerden olacaktý. Sýcak tepemde, yoruluyorum. Tabanlarýn acýmaya baþlýyor. Yol kenarýndaki kahvede oturanlara soruyorum, “Burada Ýstanbul ayrýmý varmýþ” Cevap: “Sen yürü yürü...Az sonra Edirne’desin.” Acýyor biri, arabasýyla geriye býrakýyor. Yýllar da sürebilir burayý öðrenmem. 1 Eylül 2002 Üniversitede okurken de böyle olurdu. Özlersin ve sýk sýk eve gelirsin. Alýþtýktan sonra da azalýr, telefon etmelerin çoðalýr. Buraya alýþamadým. Bu yüzden hafta sonlarý Ýstanbul’a atýyorum kendimi. Ama dönüþ kaçýnýlmaz... Elimde bavul evimden ayrýlýrken aðlamak üzereydim. Balkondaki Minti’ye (bizim ufaklýk, kedicik) görünmeden baktým. Öptüm ve uzaklaþtým. Gece yarýsý bir otobüste 5 kiþi Ýstanbul’dan uzaklaþýrken ince ince yaðmur yaðmaya baþladý. Sonra iyice þiddetlendi. Yaðmuru, ýslanmýþ kent sokaklarýný seyretmek iyi geldi. Ama içimdeki aðlamaklý halim inadýna direndi. Hamamlarda da (kaplýcalarý çok severim) böyle olur. Yalnýz baþýna, sessiz, biraz sonra arýnmaya baþlamak üzereyimdir. Aðlamak gelir içimden. Hiçlik duygusu sarar. Soðuklukta limonlu maden suyu içerken düzelirim. Arýnmýþ ve yeni biriyimdir artýk. 20 Eylül 2002 Farklý kentlerden gelen iki arkadýþýmý konuk ettim yeni taþýndýðým evimde. Ev geniþ ve boþ. Üç kanepe, 2 masa, 4 sandalye. Köpek havlamalarýnýn karýþtýðý gecede salonun yola bakan geniþ penceresinin önüne çektiðimiz sandalyelerde oturup sohbet ettik. Evi çok beðendiler ama odalar da eþya olmadýðý için sesimiz çýnlýyordu. Hem sonra eve övgüleri anlayabiliyordum. Hiçbirimizin böyle bir evi olmamýþtý. Otomobil sesleri iyice azaldýðý sabahýn ilk saatlerine kadar konuþtuk. Arsasýný sattýðýnda dersane açma özlemiyle yanýp tutuþan Hüseyin’in hýrsý normal gelmedi bana. “Bunu çok istiyorum” diyordu ama “Bir baþarýrsam göreceksiniz anyayý konyayý” der gibiydi. Büyük bir intikam duygusu vardý Hüseyin’de. Kime? Topumuza. Deðiþim böyle mi baþlýyor? 21 Eylül 2002 Ýþyerindeyim. Kalabalýk. Herkes burada. Bir koþuþturmadýr gidiyor. Arýkovaný gibi. Günortasý ve iþleriyle ilgilenenler, ayakta konuþanlar, masadan masaya uçuþan kaðýtlar, verilen iþlerin peþine koþanlar, uðultu ve hýz. Ýþte tam da bu kalabalýðýn ortasýnda orta yaþlý birkadýnla göz göze geliyorum. Çok þaþkýn ve çok yalnýz. Öylece duruyor ve çevresindeki curcunayý izliyor. Tavþanlarýn arasýnda bir salyangoz. Kaþlarý inmiþ, yüzünde yarým tebessüm bu koþuþturmayý izliyor. Sessiz, sadece izliyor. Ýmrenirmiþcesine sadece bakýyor. Ama onu kimse görmüyor. Varlýðýndan kimse haberdar deðil. Hiçbir tavþan onu farketmiyor. Kadýn öylece bakýyor, bakýyor, bakýyor. Tavþanlarýn aðzýndaki kan gözlerimi alýyor. 22 Eylül 2002 Asýk suratlý ve aðzýndan tek tük laf çýkan bakalýmýzdan “Kutu Winston” istedim. “Box mý,” diye sorunca, “Kutu” diye tekrarladým. Termodinamiðin 4. yasasýný sormuþ gibi bakýnca þu açýklamayý yapmak zorunlu oldu: “Box, kutu demek.” Bu adam bir gün beni dövecek. 23 Eylül 2002 Bir aydýr ekmek, peynir, karpuz yiyorum. Ama doyulmuyor ki. Kýsa bir süre sonra yine acýkýyorum ve baþýma aðrý giriyor. Pis bir tencereyi yýkadým, lokantadan yemek almaya gittim. Önce oturdum orda yedim, çýkarken tencereyi çýkardým ve “pastýrmalý kurufasulye” istedim. Ne lüks. Baþka birþey yoktu. “Kaç kiþilik?” dedi. Salladým “dört” dedim. Tek kiþiyim ve iki gün yemeyi planlýyorum. Ýki gün baþým aðrýmayacak ama peynirin kokusu hala burnumun dibinde. 24 Eylül 2002 RÜYAM... 18 yýl önce. Lise yýllarý. Okuduðum okulun bahçesindeyim. Baþkalarý da var. Biri yeteneðini gösteriyor. Havaya avcunda tuttuðu çerezleri atýyor ve herbirini düþürmeden tek tek yakalýyor. Ben de deniyorum ve havaya attýklarýmýn hepsi ortalýða saçýlýyor. Yakalayamýyorum. Sonra gökyüzünde parlayan iki ýþýk bize yaklaþýyor ve iniyor. Bir Volkswagen araba. Ýçindeki yanýma yaklaþýyor ve “Sana öðreteyim” diyor. YORUM... Okul, büyük ihtimalle çalýþacaðým yer. Becerikli adam, deneyimli bir öðretmen. Bense çömez bir öðretmen. Öðretmenliði elime yüzüme bulaþtýrmýþým. Iþýkla birlikte gelen adam, benim gerçek öðretmenim. SONUÇ... Sözleþmede, karþý tarafa güvendiðimden, ayrýlma veya iþten çýkarýlma durumunda tazminat ödenmesi maddesine gerek duymadýðým için beni öðretmenlikten attýlar. Daha doðrusu bunu anladýðým için istifa ettim. ÝKÝ IÞIK... - Ey Nietzche, ümitsizliðin kralý. “Kendi alevlerinizde yanmaya hazýr olmalýsýnýz: Önce kül olmadan kendinizi nasýl yenileyebilirsiniz” diyen yalnýz adam. Ýhaneti tattým. Tanrýyý öldürdüm. Alevlerimi gör ve sabýrlý ol. Külüme bak ve gülümse bana.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © irfan yýldýz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |