..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
En tatlý sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Haþmet Þenses




28 Ekim 2010
Bir Balýk Öyküsü  
Haþmet Þenses
Ancak uzun yürüyüþün yorgunluðunu iyice attýðýnda, daha dikkatli bir bakýþla þaþkýnlýða dönüþtü yüzündeki ifade. Buraya ilk kez geliyordu ve burasý yaþadýklarý yerin yakýnýnda sayýlabilecek, þaþýlacak ölçüde farklý ve güzel bir kýyýydý.


:AIAA:

Uzun bir yürüyüþten sonra kýyýnýn iyice ýssýz bir yerine geldiler. Belki bir saate yakýn süredir yürüyorlardý . Genç kýz çok az konuþmuþ, genç adamsa neredeyse hiç susmamýþtý yürüyüþleri boyunca. Geldikleri kumsalýn nasýl bir yer olduðunu farkettiðinde, uzun süre sessizliðini koruyarak etrafý inceledi kýz. Kentin epey dýþýndaydýlar artýk.
Genç adam bir kayanýn üzerine, genç kýz ise hemen yanýbaþýnda kuma oturdu. Kýzýn çevreyi kolaçan eden bakýþlarýnda, önce, biraz sýkýntýlý ama çocuksu bir ilgi vardý. Ancak uzun yürüyüþün yorgunluðunu iyice attýðýnda, daha dikkatli bir bakýþla þaþkýnlýða dönüþtü yüzündeki ifade. Buraya ilk kez geliyordu ve burasý yaþadýklarý yerin yakýnýnda sayýlabilecek, þaþýlacak ölçüde farklý ve güzel bir kýyýydý. Ortalýkta kendilerinden baþka kimse yoktu. Bir süre hiç konuþmadýlar, sessizliði dinleyerek sakince oturdular.
Yarým ay biçiminde kayalýk bir yükselti çeviriyordu kumsalý. Geldikleri yönde daha dik olan yükselti denizin içine kadar sokuluyordu. Diðer yöndeyse alçalýyor ve parçalanmýþ kayalýklar halinde uzayýp gidiyordu denizin içinde.
Genç adam sesinin tonunu ayarlayamadan konuþtu:
"Sana bir sürprizim var Nihal"
Sesi hiç ummadýðý bir yükseklikte çýkmýþtý ve denizde son bulan iki ucu arasýndaki uzaklýk yüz metre bile olmayan yarým ay biçimindeki, bu, çevreden bütünüyle ayrýlmýþ kapalý kýyýda tuhaf biçimde yankýlanmýþtý.
Kendi sesinin uyandýrdýðý þaþkýnlýkla biraz duraksadýktan sonra devam etti:
"Biliyor musun menekþem, seni buraya bilerek getirdim. Bir þey göstermek istiyorum sana. Çok, ama çook beðeneceðini bildiðim bir þey..."
Kendiliðinden akýp gitmiþ yürüyüþün sonunda gelip, bu ýssýz ve ikisini de usulca büyüleyen kýyýda oturakaldýklarýný düþünen Nihal þaþýrmýþtý gerçekten de.
'Demek bir amaçla gelmiþiz buraya. Þaþmamalýyým, öyle ya, neyimiz doðaldý, kendiliðinden geliþen ne oldu ki bugüne dek aramýzda?' Soðuk bir sesle:
"Neymiþ merak ettim doðrusu." dedi.
Nihal'in sýkkýn ve tepkili tavrý gözünden kaçmasa da, heyecanýndan bir þey yitirmeden elini uzatýp kýzýn elini avucuna alan genç adam:
"Seni öyle seviyorum ki..." diye söze girerken birden durdu. Gözlerini kýzýn yüzünden ayýrýp sol yanlarýndaki kayalýklara çevirdi.
Dalgalar düzenli aralýklarla ve yavaþça gelip kayalarýn arasýnda daðýlýp, köpüklerle sona eriyordu.
"Tam zamaný aslýnda," dedi, kendi kendine mýrýldanýr gibi. "Neyin tam zamaný Mehmet?" diye sordu Nihal.
"Bak þimdi," diye söze baþladý, hýzla oturduðu kayanýn üzerinden kalkan Mehmet, "hiçbir soru sorma þimdi bana menekþem, ne olur. Yalnýzca biraz sabýrla bekle. Hemen geleceðim."
Eðilip kýzýn yanaðýndan öptü. Nihal þaþkýnlýðýný üzerinden çoktan atmýþ, umursamaz bir tavýr takýnmýþtý. Mehmet'in yanaðýna kondurduðu öpücüðün üzerine kýzgýnlýða benzer bir ifade belirdi gözlerinde. Hiçbir þey söylemedi. Sað elinin avucunu kumla doldurup, elini gevþekçe yumruk haline getirdikten sonra, bir kum saati gibi alt tarafýndan akan kumun, denizden esen hafif rüzgarda savruluþunu ilgisizlikle izledi. Biraz þaþýrýp, kendine güvenini yitiren Mehmet, bir þey söyleyemeden, olduðu yerde dikildi bir süre.
"Neden böyle yapýyorsun, seni nasýl sevdiðimi bilmezmiþ gibi..." diyebildi sonunda. Nihal avucuna yapýþan kumlarý silkelerken kafasýný kaldýrýp bakmadý genç adama. Oysa neler neler vardý ona söyleyeceði...
'Off... Of! Ne diyeceðim ben bu saftiriðe? Nasýl söyleyeceðim?'
Mehmet'e duyduðu sevgiyi uzun zamandýr yitirdiðini, son haftalarda fazlasýyla belli etmiþti Nihal. Özellikle yapmýþtý bunu. Onu kýrmak istemiyordu, doðrudan, "Ayrýlmak istiyorum Mehmet" demeyi ise, Mehmet'in kýrýlgan yapýsý bir yana, zaten beceremeyeceðini biliyordu. Nice geceler uykusuz kalýp, bir çözüm yolu bulamadýktan sonra, nihayet dün gece uykuya dalmadan önce, bugün buluþtuklarýnda bu iþi bitirmeye karar vermiþti. Hiçbir yöntem tasarlamamýþtý, sözü kendi akýþýna býrakacaktý.
Bu kýyýya gelene kadar lafa ucundan girememiþti bile. Mehmet'in her an heyacan içindeki halleri, artýk Nihal için hiçbir çekiciliði kalmamýþ sonu gelmez þakalarý, sürprizleri arasýnda gelip oturmuþlardý. Sýkýntýlý halini hiç farketmemiþ gibi görünen Mehmet iyiden iyiye sinirlerini bozmuþtu Nihal'in. Birden bir þeyler yükseliverdi içinde.
'Tamam! Yeter artýk! Ya þimdi ya hiç!'
Kafasýný hýzla kaldýrýp, bakýþlarýný Mehmet'in yüzüne dikti.
'Neden ben eziyet çekecekmiþim ki! Kaldý ki... Ýlhan'dan söz açmam gerekmiyor. Ne mecburiyetim var? Nasýlsa öðrenecek...'
Nihal'in yüzündeki ifade ile þaþkýna dönen Mehmet, birkaç saniye süren bu bakýþmanýn sonunda, Nihal'in gözlerindeki alýþýk olmadýðý kararlý parýltýnýn, pes etmeye benzer bir azalýþýyla gülümsedi. Zoraki sayýlabilecek bir gülüþtü, ama yine de içten gelen bir umutla belirmiþti yüzünde.
'Tanrým, asla söyleyemeyeceðim. Þu gülüþü yok mu... Yýkýlýr bu çocuk ruhlu adam, biliyorum. Off...'
"Yalnýzca beþ dakika menekþem, taþ çatlasa on dakika. Göreceksin, harika bir þey... Yalnýzca biraz sabýr. Çok az..."
Bunlarý söyledikten sonra, hýzla, sol taraflarýndaki kayalýklara doðru yürümeye baþladý.
Genç kýz boþ boþ baktý arkasýndan. Ne yapmaya çalýþtýðýný merak etmiyordu bile. Bugün bitirmeye karar verdiði iliþkileri iyice içinden çýkýlmaz bir hale doðru gidiyordu artýk gözünde. Mehmet için, sevgilisinin anlam veremediði durgunluðundan öte bir sorun yoktu görünüþe göre. Üstelik bu durgunluðu giderebilmek adýna saçmaladýkça saçmalýyordu.
'Offf...of. Lanet olsun böyle aþký... Ne yapýyor þimdi böyle bu?'
Mehmet elli metre kadar ilerideki kayaklarýn üzerinde dikkatle ilerleyerek, bir kayadan diðerine sekiyordu. Bir an dönüp Nihal'e baktý. Nihal çocukça bir gülümsemenin yüzüne yayýldýðýný bu uzaklýktan bile görebiliyordu.
"Sabret menekþem, az sonra gördüklerine inanamayacaksýn" diye baðýrdý. "Sakýn bir yere ayrýlma. Yanýma da gelme lütfen!"
'Nereye ayrýlacaksam... Ayrýca bayýlýyordum o kayalarýn üzerinde sekmeye sanki...'
Mehmet kayalarýn görülebilen son uncusuna ulaþýnca eðilip, pantolonunun iki paçasýný da dizlerine kadar sýyýrdý. Sonra yavaþça, dizlerinin hemen altýna dek gelen suya girdi.
'Amaan... Ne delilik peþindeyse, banane...'
Sað elini cebine atýp cep telefonunu çýkardý, kýzaðý yukarý kaydýrdý. Sessiz moda aldýðý telefonuna gelen bir arama yoktu ama iki mesaj vardý. Tedirgin olmamak için titreþime bile almamýþtý. Mesajlarýn kimden olduðunu görünce bir an ürperdi. Ama tatlý bir heyecanýn da içine yayýldýðýný duyabiliyordu.
'Ne haber, nerelerdesin?' diyordu ilk mesajda Ýlhan. 'Öyle baþým dolu ki anca mesaj atabildim. Birazdan yine toplantýya gireceðim. Öptüm kocaman.'
Ýkincisi birincisinden bir saat kadar sonraydý ve az önce gelmiþti: 'Akþam ne yapýyorsun? Mesajýný bekliyorum ha'
Hemen yazmayý düþündü Nihal, kafasýný çevirip Mehmet'e baktý. Son kayalarýn ucundan iç tarafa doðru yürümüþ, yarým dairenin bittiði noktada, kýyýnýn görünmeyen devamýna doðru gözden yitmek üzeriydi. Yaptýðý iþe öyle dalmýþtý ki, aradýðý her neyse, yavaþ adýmlarla kamburu çýkana kadar eðilmiþ ilerlerken, gözlerini avýna dikmiþ bir kedi gibi, bir an için olsun kafasýný çevirmedi sudan.
Nihal, gözden yitene kadar baktý Mehmet'e. Meraklanmamýþtý bile, kafasýnda mesaj yazmak vardý yalnýzca. Mehmet gözden yitince, birden verilmiþ bir kararla telefona döndü ve bir çýrpýda yazdý mesajý:
'Sen iþten çýkmadan ararým. Grþrz...'
Tam telefonu cebine sokuþturacakken, aklýna bir þey geldi ve hýnzýrca gülümsedi. Telefonun videolarým sayfasýna girdi. Geçen hafta sonu, limanýn arkasýndaki o barlardan birinde Ýlhan ve arkadaþlarýyla otururken çektiði balýk videosunu aradý.
Ýlhan'la üçüncü kez bir araya geliþleriydi, çok israr etmiþti, 'Gelmeni isterim, nezih mekandýr, arkadaþ çevremle takýldýðýmýz yer...' diye. Sevmiþti Nihal barý. Konuþup gülüþtükleri gece boyunca karþý duvarda duran balýk maketine gözü takýlýp durmuþtu.
Bir ara Ýlhan'ýn arkadaþlarýndan esprili ve durmadan konuþan biri, bir fýkra anlatmaya baþlamýþtý. Masadaki herkes sessizce kahkahayý basacaðý aný beklerken, yanýndan geçen bir adamýn, maketin monte edildiði dekoratif ahþap zemindeki bir düðmeye basmasýyla, balýk birden dans edip þarký söylemeye baþlayýnca, Nihal önce aðzý açýk kalakalmýþ, sonra kahkahayý koyvermiþti.
Ýçine düþtüðü duruma aldýrmaksýzýn devam etmiþti gülmeye, yan masalardakilerin bile tuhafsayan bakýþlarý altýnda. Sonunda özür dileyerek açýklamak zorunda kalmýþtý:
"Ya lütfen kimse kusuruma bakmasýn, bu maketi daha önce bir butikte görmüþtüm de çok hoþuma gitmiþti. Ama bu kadar maharetli olduðunu bilmiyordum." Ufak, sevimli bir kahkaha atmýþtý yine. "Çok özür diliyorum, fýkraný sabote ettim." demiþti esprili gence.
Ýlhan, geceyarýsýndan sonra artýk kalkacaklarý sýra hesap için, yine samimi bir arkadaþý olan bar sahibi gencin yanýna gitmiþti. Barda bir süre konuþmuþlardý gülüþerek. Bu arada Nihal, "Lavobaya gitmem gerek" deyip ayrýlmýþtý masadan.
Yüzünü ýslatýp, içtiði üç bira yüzünden kýzarmýþ gözlerini oðuþtururken, telefonuna bakmak aklýna gelmiþti. Üç arama vardý, sesini kapattýðý ve titreþime bile almadýðý telefonunda. Üçü arama da Mehmet'tendi. Birden yüzü asýlmýþtý, sinirle sýkmýþtý avucundaki cihazý. Kafasýný kaldýrýnca gördüðü yüzün her yanýný geren öfkeden korkmuþtu Nihal.
Salona döndüðünde masadakilerin hepsinin barda toplandýðýný görmüþtü. Vedalaþýyorlardý. Yanlarýna giderken duvardaki balýða gözü kayýnca, caný bir hayli sýkýlmýþ olmasýna karþýn, yine gülmeye baþlamýþtý ve hemen bir fikir gelmiþti aklýna. Balýðýn düðmesine basýp videoya kaydetmek...
Bir çocuk gibi sürekli için için gülüp, bir yandan da elini sabit tutmaya çalýþarak çekimini yaparken, bardakilerin arkasýnda toplandýðýný farketmemiþti bile. Balýðýn gösterisi bitince, Ýlhan'ýn dazlak kafalý mekan sahibi arkadaþý balýðý duvarda asýlý olduðu çividen çýkarýp almýþtý yumuþak ve özenli hareketlerle. Sonra, bu ortamlarýn devamlýsý insanlarda görülen artistik bir özgüvenle maketi Ýlhan'a verirken, gülümsüyen gözleriyle Nihal'i iþaret etmiþ, "Evet... Hadi..." demiþti arkadaþýna.
Kýzarýp bozarmasýna, lafý bir türlü toparlayamamasýna karþýn, Ýlhan'ýn kendisini bir sürprizin içinde bulmadýðý belliydi. Nihal lavabodayken kararlaþtýrýlmýþtý belli ki. Ancak Nihal için yüreðine yumuþak yumuþak iþleyen çok hoþ bir sürprizdi yine de.
Dazlak bar sahibi açýklamýþtý: "Ýlhan'ýn açýlýþ hediyesiydi bu. Ama düþündük de, bu mekanda pekiþen bir arkadaþlýða daha çok yakýþacaktý bugünden sonra. Çok eðlendirdi sizi ve þimdi kendini seven bir yüreðe yakýn olacak. Ýki yýldan fazla o duvarda sürgün yaþadýktan sonra gerçek sahibini bugün buldu Ýlhan'ýn bu hediyesi..."
Nihal gibi Ýlhan'da zorla gülümserken, kýpkýrmýzý olmuþlar, hiçbir þey söyleyememiþler ve bardan çýkana kadar da birbirlerinin yüzüne bakamamýþlardý.
Ýyice kýstýðý için komik sesini pek duymasa da, bir yandan dans ederken, Michael Jackson'dan 'Just beat it'i söylüyordu, gerçeðine çok benzeyen maket alabalýk. Dansý da çok komik ve aðýz hareketleri gerçeðe bire bir uyumluydu.
Sol yana doðru bir daha göz attý, Mehmet ortalarda yoktu hala. Ekranda akan görüntüyle gülümserken, yüzüne yayýlan iyimser bir ifade ile: "Deli þey... neyin peþinde olsuðunu bir bilsem." diye mýrýldandý. Sonra içine bir dert düþtü yine.
'Ahh...nasýl söyleyeceðim...nasýl?'
Balýðýn, þarkýnýn sözlerine bire bir uyumlu aðzýna boþ boþ bakarken düþündü:
'Ýyice içinden çýkýlmaz hale gelecek bu iliþkinin sonu, biliyorum, olacaðý bu... Asla, "Tamam bitti!" diyemeyeceðim... Ve o da, asla kendiliðinden vazgeçmeyecek benden... Off, neden her þey bu kadar...'
Arkasýndan bir yerlerden, Mehmet'in, "Sürpriiz!" diyen sesiyle irkildi. Telaþla telefonun kýzaðýný kaydýrýp kumlarýn üzerine geliþi güzel býraktý cihazý. Sakin olmaya çalýþtýysa da, bir anlýk öfke patlamasýyla yerinden sýçrayýp arkasýna döndü:
"Mehmet býktým artýk senin bu sürp..."
Karalý adýmlar ve bütün yüzüne yayýlmýþ çocuksu gülüþüyle kendine yaklaþan Mehmet'in elindeki þeyi görünce birden sustu. Beþ metre kadar ilerisinde birden durmuþtu Mehmet de afallayarak. Nihal gözlerini Mehmet'in elindeki þeyden ayýrmadan, anlamsýzca çarpýlmýþ bir ifadeyle susuyordu.
Genç adam biraz kendini toparlayarak ve zoraki bir gülümsemeyle yaklaþtý genç kýza. Tam önüne gelince durdu. Elindeki içi su dolu ve içinde turuncu bir balýðýn yüzdüðü þeffaf naylon torbayý, kýzla kendi arasýnda, göz hizasýnda tutarak birkaç saniye bekledi konuþmadan. Dalgalarýn düzenli ve hafif hýþýrtýlarýndan baþka bir þeyin bozmadýðý bir sessizlik aralarýnda büyürken:
"Bu sana menekþem," diyebildi sonunda, kýrgýnlýðýný gizleyemeyen titrek bir sesle, "Kendi ellerimle yakaladým."
Nihal, daha önce hiç görmediði, bu tuhaf ve el büyüklüðündeki balýða bakýyordu. Durmaksýzýn aðzýný açýp kapatan, incecik þeffaf yüzgeçleri düzenli ve yavaþ hareketlerle ileri geri salýnan balýðýn uzaktan yalnýzca turuncu gözüken rengi, göz alýcý baþka renklerin ayrýntýlarýyla doluydu. Mor, sarý, yeþil... Ýpnotize olmuþ halinden sýyrýlamadan, kendi kendine konuþur gibi:
"Ellerinle mi yakaladýn?" diye sordu Nihal.
"Evet, geçen yýl balýkçý bir arkadaþým göstermiþti bu kayalýklardaki yuvalarýný. Nasýl elle yakalayabileceðimi de..."
Bir an sustu, keyfi kaçmýþ ve söyleyeceklerinin bir önemi olup olmadýðýný bilemeyen bir kararsýzlýk içinde gibiydi.
"Akdeniz'de yýllardýr yaþýyorlar aslýnda ama tropik sulardan gelmiþler bu kýyýlara... Özellikle bu kayalýklarda sayýsýz yuvalarý var..."
Torbayý tutan elini aþaðý indirdi. Ellerinden, dirseklerinden sular damlýyordu kumlarýn üzerine. Dizlerine kadar sýyrýlmýþ paçalarý da ýslanmýþtý ve sular bacaklarýndan akanlara karýþarak ayaklarýnýn dibinde birikiyordu.
"Amaa..." dedi, "Asla denizin dýþýnda yaþayamazlar elbette."
Hýzlý adýmlarla Nihal'in yanýndan geçip kýyýya yürüdü. Nihal dönüp arkasýndan sersemlemiþ gibi bakarken, eðilip torbanýn aðzýný açarak balýðý denizine kavuþturdu. Bu kez yavaþ adýmlarla Nihal'in yanýna geldi yeniden:
"Biraz sonra karanlýk basar, epey yolumuz var menekþem, hadi gidelim artýk."
Nihal uysal bir çocuk gibi geldikleri yöne doðru yürümeye baþladý. Mehmet de ardýndan iki adým atmýþtý ki, yarýsýna kadar kuma gömülmüþ telefonu gördü. Eðilip aldý ve hýzla yürüyerek Nihal'e yetiþti.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Peynir Kendiliðinden Kaþar Olmaz

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tavþanlar ve Bir Ayrýlýk
Hurda
Götürülüþ
Çözülüþ
Krem Renkli Kedi
Durmuþ
Sabah Akþam Mozart
Sercan
Alaaddin'in Uykusu
Cumhuriyet Kýraathanesi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýstila [Þiir]
Krallar, Duvarlar, Köpekler [Þiir]
Lütfen Kapatýn Ekraný ve Bir Þans Verin Kendinize [Deneme]
Kulelerin Dýþýnda [Deneme]


Haþmet Þenses kimdir?

Görüntülerin giderek hýzlandýðý, belleði ve bilinci dumura uðratan bir girdaba dönüþtüðü günümüzde, yazýnýn yavaþlýðýnda soluklanmak ve direnmek için yazýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Klasikler, gerçekçi ve toplumcu sanatçýlar, ressamlar, müzisyenler ve dünyayý anlamaktan ötesini, onu dönüþtürmeyi öngören tüm insanlar, sanatçýlar, düþünür ve bilim insanlarý...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Haþmet Þenses, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.