Aþkýn aldý benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Gökler inim inledi Havanýn kapaklarý ters döndü Ýkiye bölündü gökkuþaðý Menteþeleri söküldü ayýn (Kalavela, Fin Destaný, Runo 19: 246-250) Çok çirkin ve korkunçtular. Erkekleri ayrý bir çirkin, diþileri ayrý bir çirkindi. Medusa onlarýn yanýnda melek gibi kalýyordu. Aymaz, arlanmaz ve yüzsüzdüler. Bir ýrmak boyu aðýzlarý, gemi uzunluðu sýrtlarýyla dev sürüngenleri andýrýyorlardý. Diþi olanlar kafalarý kozaya sarýlý iri gözlü asalaklara benziyordu. Yavrularý da pisliklerde sevinçle kaynaþan larvalar ya da sülükler gibiydi. Büyük yeþil tahtlarda, görkemli, eriþilmez kulelerde oturuyor, sürekli küfrediyor, en iðrenç yalanlarý söylüyorlardý. Ellerinde kanla dolu altýn kupalar, kadehler vardý. Ýpek kumaþ ve atlastan parlak elbiseler giymiþlerdi. Diþi sürüngenler yeryüzü fahiþelerine nispet yaparcasýna omuzlarýna kadar altýn bilezikler, gümüþ, pýrlanta takýlar, yakut ve inci kolyelerle bezenmiþti. Davetten davete, düðünden düðüne, eðlenceden eðlenceye koþuyorlardý. Tahtlarýn çevresinde milyonlarca aç, sefil, her ulustan büyük bir kalabalýk, o gösteriþli sofralara, süslü masalara ulaþmak umuduyla "Beni de alýn, beni alýn" diye yalvarýyor, çoluk çocuk demeden acýmasýzca birbirini eziyordu. Sürüngenler ve asalaklar büyük bir kurumla salyalarýný akýtarak çevrelerine gülücükler saçýyor, þölenden kalan artýklarý ve çöpleri sanki yüce bir baðýþta bulunuyormuþ gibi çalýmla kalabalýklara fýrlatýyorlardý. Bu dev canavarlar aslýnda insan eti, kan ve canla besleniyorlardý. Fakat bunu kalabalýklardan gizliyorlardý. Yedikçe yiyor, içtikçe içiyor, þiþtikçe þiþiyor, bir türlü doymak bilmiyor, sarhoþ gibi sendeliyor, katýla katýla gülüyorlardý. Gülmekten gözlerinden yaðlý yaþlar fýþkýrýyordu. Çoðuldular. Egemendiler. Dokunulmazdýlar. Tüm su baþlarýný, köþe baþlarýný tutmuþlardý. Kimseye göz açtýrmýyor, aman vermiyor, kendilerinden olmayanlarý yýrtýcý köpekleri, kopoylarý, uþaklarý, korumalarý acýmasýzca parçalýyor, eziyordu. Toprak onlarýn aðzýndan çýkan sövgü ve martavallarla kargýþlanmýþ baþtan baþa yanýyordu. Ýnsancýklar elem ve umutsuzluktan çýldýrmýþ gibiydi. Oðullar annelerini öldürüyor, babalar kýzlarýný azgýn sulara atýyor, çocuklar ölesiye birbirini boðazlýyordu. Aileler daðýlýyor, konu komþuyu çekemiyor, herkes çalýp çýrpmanýn, günü kurtarmanýn, birbirini yok etmenin planlarýný yapýyordu. Her yer þiddet, ölüm, öfke, kötülük ve nefret doluydu. Sodom ve Gomorra'nýn son günlerini anýmsatan bu inanýlmaz manzara karþýsýnda korkudan dizlerimin baðý çözüldü ve yere düþtüm. Tinime yayýlan aðýr bir bulantýyla tam bilincimi yitirmek üzereyken korkunç sürüngenlerden birinin koca aðzýyla sýrýtarak bana doðru geldiðini gördüm. Islýða benzer bir fýsýltýyla “Korkma, çünkü senin yüreðini yedik ve artýk korkmayacaksýn” dedi. Beni kaldýrýp oturttu. Yaratýk aðzýný açtýkça, ortalýða çürük yumurta, leþ, laðým, dýþký ve ömrümde bugüne kadar hiç duymadýðým tiksinç kokular yayýlýyordu. Tüm o pýrýl pýrýl elbiselerin altýnda bedeni deve menisi, minare gölgesi, kolpa baðýrsaðý, yeþil dolarlarla kaplý, ayaklarý takunyalý domuz pençesi, gözleri kanlý yýlan gözü idi. Tüm sürüngenler kaygýsýzca yan gelip yatýyorlardý. Ancak, günde beþ kez yerlerinden doðrulup sývazlama hareketleri yapýyor, güya temizlendiklerini sanýp her yere dikilen kulelere taktýklarý sesbüyütenlerle büzüðü patlamýþ fil gibi böðürüyorlardý. Yürüdükleri ve dokunduklarý yerlerde pýhtýlaþmýþ kan rengi izler býrakýyorlardý. Bu izler genç insanlarýn, savaþçýlarýn, ozanlarýn, bilgelerin, kahramanlarýn, halklarýn kanýydý. Onlara baktým ve aðýz dolusu kustum. Yaratýk son kez beni kucakladý ve artýk hiç bir þey duyumsamaz oldum. Gözlerimi kapattým. Tek isteðim bir an önce ölmek ve yok olmaktý. Çünkü onlarla savaþabilecek gücüm yoktu ve ortalýkta artýk tek bir yiðit, tek bir savaþçý kalmamýþtý. Hepsi öldürülmüþ veya ölmüþtü. Ölmüþ olanlar gömütlerden çýkarýlarak herkesin gözü önünde parça parça edilmiþ, kimse tepki vermemiþti. Direnmeye çalýþan bir avuç savaþçýnýn çoðu zindanlara atýlmýþ, ya da kafes içinde zincirlenerek Kaf daðýna sürgüne gönderilmiþti. Bir çýðlýk bir uçtan bir uca sað kalanlarýn usunda yankýlanýyordu: "Bu dev sürüngenleri kim yenebilir? Kim bunlarla savaþabilir? Bizi bunlardan kim kurtarabilir? Bunlarý kim durdurabilir.?" Can derdine düþmüþ kalabalýklardan ses seda çýkmýyordu. Aðýzlar kenetlenmiþ, gözlere mil çekilmiþ, yürekler mühürlenmiþti. Herkes afsunlanmýþ gibi baþýný öne eðmiþ sessizce aðlýyor, öylecene duruyordu. Öfke ve yýlgýnlýktan ben de çok aðlýyor, baðýrmak istiyordum, ama sesim çýkmýyordu. Sesim cýlýz bir fare sesi gibi olmuþtu. Sürüngenlerin çýkardýðý ayyuka ve yaygaradan sesimi kimse duymuyordu. Ben de kimsenin sesini duyamýyordum... ... Uyandýðýmda önce uzaklardaki bulutlarý gördüm. Rahat, sakin, pembe, buðulu Nimbüsler ... Yataðýn altýndan yukarý bakýyordum. Çýplak ve yalnýzdým. Ayaklarým ve ellerim çýplaktý. Tenim ve tinim çýplaktý. Bütün gece yaðmur yaðmýþtý veya ben öyle olmasýný istemiþtim. Yýlýn sonuydu ama yazý özlemeye baþlamýþtým. Bir yandan da kar yaðmasýný istiyordum. Neyse ki tüm bunlar bir sanrýydý ve gerçek deðildi. Kalkýp dýþarý baktým. Bu olamazdý! Ýþte oradaydýlar! Bu bir düþ deðildi! Sürüngenlerin þöleni ve kanlý cümbüþ olanca hýzýyla sürmekteydi. Bedeni olmayan tinler ateþten bir mengeneyle sýkýþtýrýlýyordu. Çarpan yürekler durmuþtu. Artýk yas tutan yoktu. Kahramanlarýn, gazilerin, þehitlerin isimleri tüm yapý, cadde ve sokaklardan zafer naralarýyla siliniyor, yerlerine küfür isimleri, Þeytanýn deðiþik isimleri ve simgeleri yazýlýyordu. Anýtkabir iþ makinalarý ve buldozerlerle yýkýlýyordu.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hulki Can, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |