Umutsuzluða düþmeyin. -Charlie Chaplin |
|
||||||||||
|
Ne güzel demiþ Yunus; “Mal da yalan, mülk de yalan/ Al biraz da sen oyalan”. Binlerce yýldýr dünya böyle devir teslim ediliyor. Kimse malýný elinde tutmayý ya da göçe karþý durmayý baþaramadý, baþaramayacak da. Duraklarda hanlar inþa ediyoruz. Belki bir saat sonra terk edeceklerimizle, sonsuza kadar birlikte olunacakmýþ gibi lezzetle yaþýyoruz. Dünya hapishanesinde olduðumuzu anlamadan demir parmaklýklara sarýlýp, birer mücevhere sarýlýyormuþ zevkiyle, “Bunlar benim” diyoruz. Dünya bir oyalanmacadan baþka bir þey deðil oysa(Enam Suresi, 32). Fakat kendimizi öylesine kaptýrýyoruz ki bu oyuna; ölümün ansýzýn yakalarýmýzdan yakalayývereceðini bile bile. Bizimkinin de, çocuklarýn evcilik oyunundan hiç mi hiç farký yok aslýnda. Oysa onlarýn oyunlarýna nasýl da küçümsemeyle bakarýz. Dudak büker, “Çocuk iþte” der geçeriz, oyunlarýna dalýp gerçekmiþ gibi kavga ettiklerinde. Gerçek âlemdekiler de bize gülüyor olmalý. Bir arkadaþým þöyle bir þey anlatmýþtý: “Amerika’da bir eðlence parkýna gitmiþtim. Orada bir trenin koltuklarýna oturduk. Üç boyutlu gözlükleri taktýktan sonra ýþýklar söndü. Bir filmin içine girdik. Koltuklarýmýz, gördüðümüz þeylere göre saða sola hareket etmeye, zýplamaya baþladý. Gördüðümüz korkunç manzaralar karþýsýnda avazýmýz çýktýðý kadar baðýrýyor, uçurumlardan aþaðý yuvarlanmamak için koltuklarýmýza yapýþýyorduk. Gördüklerimiz o kadar canlýydý ki, bizzat kendim bunun bir film olduðunu bilmesem, kimse gerçek olmadýðýna inandýramazdý beni. Koltuklarýndan kalkan herkesin yüzünde de az önce yaþadýklarý dehþet sahneleri görülüyordu”. Evet, dünya da böyle bir yer. Sahte olduðunu, bir gün ölümle son bulacaðýný biliyoruz. Efendimizin bu dünyayý bir rüyaya benzettiðini, ölümle bu rüyadan uyanacaðýmýzý defalarca duyup okumamýza raðmen böylesine güçlü bir sanal gerçeðin içine kendimizi hapsetmekten kurtulamýyoruz. Bu rüyayý gerçekmiþ gibi algýlar olmuþuz. Gerçekle hayali birbirinden ayýrt edemeyen þizofreniler gibi, bu hayale yapýþmýþýz dört elle. Öyle bir kuvvetle ki, elimizi kimse açamýyor. Avuçlarýmýzda tuttuðumuzu sandýðýmýz hayal kýymetler peþinde sürünüyoruz. Bize anlatýlanlar, öðretilenler, okuduklarýmýz hepsi hayalle gerçek arasýnda bir yerlerde flulaþýyor. Onlarý kalbimize, beynimize yerleþtiremeden uçuveriyor. Bu yalandan kendimizi kurtaramýyoruz. Bu dünyanýn, bir rüya olduðunu “Hakkel yakin” þuuruyla hissettirecek bir “el” lazým. Sanalda yaþamaktan kurtulmuþ kuvvetli bir “el”in bizi kendimize getirmesi, bulunduðumuz yerin gerçek halini bize, bizzat göstermesi gerekiyor. Bunu kendi kendimize baþarmamýz çok zor çünkü. Bu dünyanýn týlsýmýndan kurtulmak çok zor. O kadar zor ki, sýnav salonunda önceden verilmiþ soru ve cevaplarý, sýnav kâðýdýna yazmakta sorun yaþýyoruz. Gaflet perdemiz nedeniyle dünya ve içinde sahip olduðumuz maddi þeyler, bize uðrunda mücadele yapýlacak, vazgeçilemeyecek kýymetler olarak görünüyor. Ama ertesi gün gelip, bu gün verileni geri isteyecek biri varken, verilene kiþi nasýl benim nazarýyla bakabilir ki? Ona nasýl baðlanýr? Ne güzel bir sözdür: “Ölümle yok olan mülk mülk deðildir; mülk o mülktür ki, ölümle zâil olmaya.” Yapýþtýklarýmýzýn gerçekte ne derece deðerli olduðunu gerçek manada ancak arifler biliyor. Bir arif hiç yemek davetlerine katýlmazmýþ. Bir gün bir tanýdýðý, bir yemek davetine ýsrarla çaðýrýyor. Ne yapsa kurtulamayýnca, sonunda yemek davetini kabul eder bir þartla: Yemesi hususunda ýsrarlý olunmayacaktýr. Çok ihtiþamlý bir sofra hazýrlanýr. Herkes büyük bir iþtahla yemeklerden yerken, o arif hiçbir yemeðe elini uzatmaz. Tanýdýk sonunda dayanamayýp yine yemesi için arife ýsrara baþlar. Sonunda arif, elini o þahsýn gözlerine sürüp “Þimdi bak”, der. Bir de ne görsün: O lezzetle yenen yemekler kokuþmuþ, kývýl kývýl kurtçuklar içinde. Bu hususta Abdülkadir Geylani hz. de dikkatleri þöyle çekiyor: “Ey kavmim! Bilin ki, dünya fanidir, dünya insaný kayýt altýna alýr... Onun için ona siz kalp gözüyle bakýn. Baþ gözüyle deðil. Kalp gözü manalara bakarken, baþ gözü de zahiri þekillere bakar...” Görünenle aslýn birbirinden ne kadar baþka olduðunun anlatýldýðý, çok tartýþýlan ilginç senaryolu Matrix filminde, herkesin gördüðü yaldýzlý dünyanýn aksine, gerçekteki dünyada her þey döküntü, kaba þeylerden oluþuyor; yiyeceklerden, giyeceklere, yaþanýlan tüm mekânlara kadar. Modern þehirler, yaþamlar, kariyerler, zenginlikler, içinde uyuþmuþ insanlar; aslýnda birer çöplük mesabesindeki o yaþam alanlarýný, beyinlerine yapýlan programlamayla harikulade görüyorlar. Sahte dünya sistemi, uyanýþa engel olmak ve sistemin ayný þekilde kalmasý için yöneldiðini kendisinin aynýsý yapan askerler tarafýndan korunuyor. Bilen onlarla savaþmak zorunda. Aslýnda çok da farklý bir dünya da yaþamýyoruz. Ariflerin gördüðü dünyayla, bizim gördüðümüz çok baþka. Verilen mücadelenin ardýndan elde edilen kâmil görüþ, akýl, hissiyat dünyanýn, bizim gördüðümüzden baþka olduðunu onlara gösteriyor. Elimizde elmas tuttuðumuzu sanarak ona öylesine baygýn bakarken, aslýnda onun bir plastik boncuk deðerinde olduðunu gören elbette bize acýyarak bakacak. Dünyanýn geçiciliði, onun tüm çekiciliðini yok etmeye yeter esasen. Eðer tam bir þuurla bunun farkýnda olabilseydik, dünyanýn hiçbir þeyi, ahret karþýsýnda bizi aldatamazdý. Ancak o þuuru elde etmek için, o þuura sahip olan kiþilerle bir arada bulunmak gerekiyor. Bunu bildiðinden þeytan ve nefis, bizi o insanlardan ve çevreden uzaklaþtýrmak için her türlü hileyi büyük bir kuvvetle deniyor. Geçmiþte ihtiþamlý hayatlar yaþamýþ ama þimdi izi kalmamýþ insanlarýn hayatlarýný okuyunca ister istemez bir düþünce sarýyor: Bir zamanlar bu yeryüzünde onlar da neþeyle dolaþýyor, nefes alýp veriyordu. Onlarýn da hayalleri, ümitleri, sevdalarý, tutkularý, zevkleri, uðraþlarý, evleri, çocuklarý vardý. Kahkahalarý göðe salýnýyordu. Ama þuan toprak oldular. Hiç yaþamamýþ gibi. Ve gün gelecek biz de yaþamamýþ gibi olacaðýz bu yeryüzünde. O zaman akýllýca olan herkesin gitmekten asla kaçýnamayacaðý o anayurda hazýrlýk yapmak. Ve bu geçici ihtiþamlara gönül ve bel baðlamamak. Öte yandan nefes aldýðýmýz sürece çalýþýp rýzkýmýzý da temin etmek zorundayýz. Bu da adetullahtan. Yeryüzünde canlý olarak kaldýðýmýz sürece, helal dairede yaþamýmýzý sürdürecek sebeplere de sarýlmamýz gerekiyor. Yani “Nasýl olsa öleceðiz, þöyle bir köþeye çekilip ölümümüzü bekleyelim”, deme lüksümüz de yok. Zaman ve þartlar neyi gerektiriyorsa, yaþamamýz için meþru dairede onlara da uymak zorundayýz. Asýl pehlivanlýk hayatýn içinde her þeyiyle yaþarken doðruluktan ayrýlmamakta. Yoksa maðara da veli olmak kolay. Ýþ, insanlarýn ve hayatýn göbeðindeyken Allah’ýn razý olacaðý hayatý sürdürebilmek. Yani dünya ve ahret dengesini de göz ardý etmememiz gerekiyor. Nitekim Allah Teâlâ “Allah’ýn sana verdiðiyle ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma…” (Kasas/77) buyuruyor. Efendimiz de bu hususta þöyle buyuruyor: “Dünyanýzý iyileþtiriniz ve ahiretiniz için çalýþýnýz.” Dünya meþguliyetlerinden tamamen sýyrýlmak mümkün deðil, kabul. Ama bu, hiç olmazsa bize asýllarý unutturmasýn. Kendimize sýk sýk þunu soralým: Neden buradayýz? Bizden beklenen ne? Burada yaptýklarýmýzla asýl mekânýmýzý, tuðla tuðla inþa ediyoruz. O halde burada ne yaptýðýmýza, ölüm binitini nasýl beklediðimize dikkat… Ne yaparsak yapalým, nasýl bir hayat sürdürürsek sürdürelim aklýmýzdan çýkarmamamýz gereken þey þu: Biz buraya ebedi kalmak için gelmedik. Ýmtihan için buradayýz. Asýl ebedi yurdumuza dönmek için sýradayýz. Ve ölüm; her an bu rüyadan uyandýrmak için hemen yaný baþýmýzda bekliyor…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Rabia Suluk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |