..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman deðil. Daha büyük bir þiddetle uzaða fýrlatýlmalýdýr. -Dorothy Parker
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Nezihe ALTUÐ




24 Kasým 2009
Amazon  
Men-Zen adlý öykümün devamýdýr....

Nezihe ALTUÐ


memesini oðlu doðduktan sonra hiç kimseye el sürdürtmemiþti. Sadece Bay (K) isterse dokunabilirdi. Neden, sadece Bay (K) dokunabilir? Sorusuna çünkü o bir savaþ kahramaný ve atlarý isterse yaratýr! Demiþti. Hepimiz þaþýrmýþtýk! Zaten kocasý da ona Amazonum diye hitap ederdi. Sanýyorum kocasý atlarý çok sevdiði için Nez’i Amazon diye çaðýrýrdý. Mitlerin ve gerçekte birlikte olduklarý Amazon kadýnlarýn dünyasýna dalmýþken annesinin sesiyle tekrar irkildi.


:AGGD:

(Men-Zen adlý öykünün devamýdýr)
Nez annesinin sesiyle kendi iç dünyasýnýn sesinin ne kadar birbirine benzediðini düþünürken elinde okuduðu kitabý yere koydu. Mitlerdeki afiflik tanrýçasý Artemis’in tam karþýtý Amazonlardý. Ama gerçekteki dünyada tüm kadýnlar bunlarýn karýþýmýndan olan ikizlerdik. Erkekler bizden mutlaka afiflik görünümünde olmamýzý bekler yanlarýndayken de hafiflik isterlerdi. Kardeþinden (Apollon) bir gün önce doðup onun doðumu sýrasýnda annesine yardým eden Artemis annesinin ve tüm doðum yapan kadýnlarýn acýsýna dayanamayýp evlenmemeðe ve bakire kalmaða yemin etmiþ, ok ve yayla silahlanarak bir ordu kurmuþtu. Güneþ ve ayý sembolize eden bu tanrýça ayný zamanda erkeklerin de düþmaný idi, bu endamlý, ciddi yüzlü, iffetli, tanrýsal bakireler, saf ýþýk tanrýçalarý olarak afifliði sembolize ederler, bütün tabiatý dölleþtirenin gökyüzü olduðunu, göðünde sayýsýz memelerle örtülü bir tanrýça gibi düþünülmesini emrederlermiþ halklarýna, kendisi ve avcýlarý da bakirelik yemini etmiþler. Kendilerine yaklaþan erkekleri de ok atarak geyiðe dönüþtüren bu tanrýçalar bakireliðini bir erkeðe veren avcý kadýnlarýný da oklarý ile öldürürmüþ. Amazonlar ise Hititler döneminin kadýn süvarileri imiþ erkeklerini yormamak daha rahat ok atabilmek için kýzlýk çaðlarýnda memelerini daðlarlarmýþ. Ata binen ve son derece çevik savaþçý kadýnlar topluðu olan bu kadýnlarýn erkekleri kent yaþamýyla uðraþýrken, kendileri avcýlýk ve savaþçýlýkla geçinirlermiþ. Bu avcý kadýnlarýn toplu yaþamak için verdikleri savaþlarda, zaman, zaman komþu halklarýn erkekleriyle cinsel iliþki kurduklarýný bu geçici iliþkiden doðan erkek çocuklarýný babalarýna gönderdikleri kýz çocuklarýný ise yanlarýnda eðittikleri söylencesinden dolayý bu kadýnlar da hafif kadýnlar anlamýndaki Pitane adýyla anýlýrlarmýþ. Pitane yöresinde yaþadýklarý söylenen bu kadýnlarýn yaþadýðý yerin adýný Çandarlýlý Halil Paþa Osmanlý döneminde kalesini yeniden yaptýrdýðý için Pitane’yi Çandarlý olarak deðiþtirmiþ. Kadýnlarýn memeleri bile mitolojide en güzel mitleri oluþturmuþlar. On altý kadýn olan biz Amazonlar da gerçekte afiflik görünümünde kadýnlar olsak bile çevremizdekilere uyum saðlayamadýðýmýzdan hafiflik mertebesiyle deðerlendirilirdik. Bayan Zen bazen Amazonlar gibi görünüp Artemis gibi hareket etmemizi söylerdi. Ata binmeyi bilmeyen, ok atamayan, savaþmayý sevmeyen erkekleri yanýnýza bile yaklaþtýrmayýn diye öðüt verirdi. Memeler onun içinde týpký Artemis gibi bereketin simgesiydi ayný zamanda iyi bir insan soyunun yetiþmesi yine bu memelerden emilen sütlerin kalitesine göre deðerlendirilirdi. Ýyi süt emmiþ evlatlar yetiþtirmek için seferber olan biz Amazonlar; kadýnlara ilk eðitimlerini yine bu memelerine verecekleri deðerlere göre belirleneceðinin eðitimini verirdik. Memelerini beðenmeyen kadýnlara plastik cerrahlar önerilirdi. Zen memesini oðlu doðduktan sonra hiç kimseye el sürdürtmemiþti. Sadece Bay (K) isterse dokunabilirdi. Neden, sadece Bay (K) dokunabilir? Sorusuna çünkü o bir savaþ kahramaný ve atlarý isterse yaratýr! Demiþti. Hepimiz þaþýrmýþtýk! Zaten kocasý da ona Amazonum diye hitap ederdi. Sanýyorum kocasý atlarý çok sevdiði için Nez’i Amazon diye çaðýrýrdý. Mitlerin ve gerçekte birlikte olduklarý Amazon kadýnlarýn dünyasýna dalmýþken annesinin sesiyle tekrar irkildi. Annesi “Seni düþündüðü için, kendilerini düþünemeyenlerden hayatýn boyunca korkmalýsýn? Severken; bilinçli olarak sevilmemekten korktuðumuzu, ama aslýnda genellikle bilinçsiz olarak sevmekten korktuðumuzu anlarýz! Sen Bay (K)’ yý düþünürken kendini hiç düþünmüyorsun? Gözün baþka bir þey görmüyor? Bay (K) Bunun için seni çok merak ediyor. Senin kendini koruyamayacaðýný düþünerek uzaktan uzaða seni koruyor! Yazarýnda dediði gibi sevdiklerimiz yanýmýzda olmadan da sevmeyi öðrenmeliydik. Bunun için önce birbiriniz hakkýnda bilgilenmelisiniz! Senden, ailemizden ve Amazonlardan artýk bahsetmek zamaný geldi. Bay (K) Seni tanýdýkça sende onu tanýdýkça asýl sevgi o zaman oluþacak! Bu birliktelikten kim bilir ne kitaplar doðacak! Bay (K) aile birliðini korumayan kadýnlarýn hikayelerini ne yazmak nede yazdýrmak ister. O hep kadýnlar farkýnda olmadan aile birliðini korurlarý savunur. Ben doðduðundan kendi ölümüme kadar geçen sürede hep ailemizi korudum. Sana da bunu öðrettim. Bundan sonrasý senin elinde! Sevdiklerini yakýnýnda olmadan da sevebilirsen sevmeyi sende öðrendin demektir! Dinle seni anlatayým sana! Ýlk doðduðun gün geldi aklýma! Seni Sivas’ta yanýmýzdaki ahþap evde oturan Þeyh Ýsmail Efendi’nin ikinci karýsý doðurttu. Þeyhin karýsý o geceki çok önemli olan ayine sýrf senin için katýlmamýþtý. Þeyhe göre senin doðumun çok önemli idi. Ailede doðan tüm kýzlara þeyh ad koyuyor genelde ayný adý veriyordu. Ýçimden senin adýný farklý koyacak! Belki de ailedeki diðer kýzlarýn adýnýn ilk harfi ile baþlayacak senin adýn amma! Farklý isim olacak bu! Bu isim inþallah Nez olur diye düþünürken, kundaðýný sarýp sarmaladým adýnýn konmasý için þeyhlerin evine gittim. Þeyhin huzuruna seni karýsý götürdü. Þeyh kulaðýna benim düþündüðüm ismi koymuþtu. Bundan çok emin idim. Çünkü rüyamda sen þeyhi aradýn, peþinden koþtun, þeyh arkasýný dönüp sana yüz kuruþ verdi’ Nez bu senin manevi alemdeki simgen bunu hiç yanýndan ayýrma bu sikkenin peþinden git demiþti.. Ama o yüz kuruþ deðil Phokaia Sikkesi idi. Ömür boyu bu sikke yanýnda kalmalýydý! Phokaia Ýzmir’in Foça ilçesinin antik çaðda ve Bizans dönemindeki adý olup, Yunan ve Arkaik dönemin önemli merkezlerinden biriydi. Arkaik dönemden baþlayarak üzerinde þehrin sembolü fok balýklarýnýn kabartmasýnýn da basýldýðý saf altýn ve gümüþten oluþan bu sikkeler Artemis tapýnaðýnýn altýndan çýkarýlýyordu. Kazýlarda tüf taþýndan (Foça taþý) yapýlmýþ büyük at heykelleri heykeltýraþlýðýnda ilk öncüleri olduklarýný gösteriyordu. Mitolojideki bu esrarýn peþinden gitmeni söyleyen þeyhin sözleri bir iþaretti. Bu iþaretlerin anlamý ne? Onu da sen bulursun belki diye düþünürken, birden þeyhin karýsýnýn sesi ile irkildim. Karýsý ” Bu kýz güvercin gagasýnda yeni kopmuþ bir zeytin yapraðý ile bir gün, bir öðleden sonra bize gelecek adý Nez! Sana benziyor bu týpký sensin! Bu ana varlýðýn yeniden gizlenip, parça varlýkta yeniden meydana çýkmasý. Bu bütün varlýklarýn ana varlýk olduðunun gizi! Diyerek kundaðýný bana uzattý. Bu sözler bana bir gün bir oðlum olacak adýný da Barýþ koyacaðým anne! Dediðin günü aklýma getirdi. Eskilere götürdü! Bankaya yeni girmiþ, hemen akabinde niþanlanýp, evlendiðin gün gözümün önüne geldi. Mutlaka faytona bineceðim, düðün salonuna gelmeden þehir turu yapacaðýnýzý söylemiþtin de fayton bulamamýþtýk! O gün. Turuncu renkli Murat yüz yirmi dörtlerin, þehrin henüz tenha yollarýnda fink atarak, nereye olursa olsun iki buçuk liraya yolcu taþýmaða baþladýðý günlerde faytonlara ölüm fermaný imzalanmýþtý. Yýllardýr þehrin muhtelif semtlerinde pazarlýk yöntemiyle müþteri götüren ve her pazarlýkta arpa fiyatlarýnýn, nalbant ücretlerinin arttýðýndan yakýnan faytoncularýn bu rekabete dayanabilmesi mümkün deðildi. Sivas’ta beygir gücü ile motor kuvveti ilk defa 1970 yýlýnýn sonbahar ayýnda karþýlaþmýþlar, kapýþmýþlardý. Faytoncular týpký baban gibi mahvolmuþlardý. Canlý hayvan tüccarlýðýnýn yerini, araba alým-satým iþi almýþ, köylülere at, öküz, inek satmak! Tarihe karýþmýþ! Yerini teknolojik araba ve aletlere býrakmýþ! Köylüde traktörüne kavuþmuþtu. Babanýn bu beygir güçlerini alýp satmaya sermayesi yetmemiþ iþte o günlerde de hastalýðý baþlamýþtý. Akciðer kanseri olmuþtu. Doðduðundan beri at üstünden inmeyen sözüm ona bol hava almaya baðlý olan, içki nedir aðzýna koymayanlar bu amansýz hastalýða yakalanmazlardý. Doktor hastalýðýn nedenlerini baþka þeylere yorsa da! Bilmiyordu ki teknolojideki bu deðiþikliklere babanýn iç organlarý savaþ açmýþtý. Bunlarla boðuþmak için banka, banka dolaþýp kredi alan baban iç organlarýný ve seni bankacýlara teslim etmiþti! Hatta senin Balýkesir Necati Bey Eðitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü kazanmaný umursamamýþ yine o çok sevdiði bankanýn müdürüne senin iþe hemen baþlayabileceðini söylemiþ apar topar seni bankaya götürmüþ, gittiðin günde hemen iþe baþlamýþtýn. Babanýn kredilerine uygulanan faize bir türlü aklýn yatmamýþtý. Anaparanýn haricinde hayali olarak hesap edilen faizler anapara gibi oluyor katlamalý olarak ta bu faizin de faizi oluyor anaparanýn da ilavesiyle borç üstüne borç ilave ediliyor baba demiþtin. Kredici olmalýsýn bu mesleðin en iyi bölümü bu diyen babana inat sen Kambiyo bölümünü seçmiþtin. Senin müþterilerin mutlu insanlar olmalýydý. Ýthalat, Ýhracat, Dýþ Ticaret, Serbest Pazar Ekonomisinin tüccarlarý! Özallý Yýllar! Her köþede binlerce zengin tüccarlar! Ama ben artýk biliyordum ki! Bankalar babanýn akciðerini istiyorlardý. Faiz üstüne faiz ekleyerek oluþturulan bu borç evimizin yarýsýnýn satýlmasýna neden oldu. Evimizin bu yarýsý çok önemliydi çünkü burada ahýrlar vardý. Ahýrlarýn ve odalýklarýn yýkýlmasýndan sonra baban da yýkýlmýþtý! Koskocaman bahçe içindeki evimiz küçücük bir bahçeye yerleþtirilmiþ minyatür bir konak þekline bürünmüþtü. Ahýrdaki atlarý yok pahasýna satan baban iþte o gece terleyerek baþlayan bu amansýz hastalýða yenik düþmüþtü. Kredi zade olmuþtu. Ondan beri tüm hastalýklarýn servet kayýplarýyla yaþanan aþýrý üzüntüden geldiðine inanýrým! Sen 1976 yýlýnda evlendin gelin araban Murat 124 idi. Þoför koltuðunda bisiklet sürmeðe alýþtýrýlmýþ bir köpeðin iç burkucu hali ve tedirginliði gibi oturan faytoncuda þoför olmadýðýný gizliden gizliye fark ettiðimizin farkýndaydý. Þoförün kýzgýnlýk nöbetleri fazlalaþmýþtý. Bindiði bu arabaya naletler yaðdýrýyor her þeyin serbest olduðu bu piyasada oda ithal araba alamadýðýnýn hýrsýný bizden çýkarýyordu. Bu kýzgýnlýkla henüz çiçeði burnunda arabasýný ve içindeki çiçeði burnunda gelin ve damada aldýrýþ etmeden öfkeyle Sivas’ýn sokaklarýnda sürmeye çalýþýyordu. Feleðe sitemler yaðdýrdýðýný ayaklarýný fren mi önemli debriyaj mý önemli öðrenemedim gitti sözlerini sürdürürken ince fýndýk dalýndan yontulmuþ kamçýsýyla giden atlarýný düþünürken sende babanýn atlarýný düþünmüþ at baþlý tanrýçayým! Çok iyi bir markayým! Ben demiþtin o gün. Gerisini ben devam edeyim anne istersen dedim ve anlatmaya evlendiðim günkü yaptýðým þehir turundan baþladým. Faytonla Sivas çarþýsýndan geçmek, hükümet meydanýndan dört yola kadar uzanan caddeye bakmak en gözde olanýydý. En çok sevdiðim yer, her sokaða çýkýþta her genç kýzýn ve oðlanýn gitmek istedikleri giyim, kuþam, markalarýnýn yeri! En iyi marka ürünleri üzerinde taþýdýklarýný sanan tüm kadýn ve kýzlarla dolu olan bu yerde ayný zamanda sevdikleri ilk kadýný orada görmek isteyen delikanlýlarla dolu olurdu. Buraya son bir kez göz atmak! Belki tanýdýk birini görürüm diye o gün nasýlda heyecanlanmýþtým! Sevdiðim yoktu ama yinede her sokaða çýktýðýmda gitmek isterdim belki biri beni için, için sever de görmek ister diye. Mahkeme çarþýsý; tamirci, hýrdavatçý, bakkal, kasap, fýrýncýlarýn yeri. Kepçeli;Sanayi sitesi, eski arestalarýn yeri, tarihin ta kendisi olan Kongre Binasý ayný zamanda okulum, Ordu evi önü Ýstasyon caddesinde gezmek, görülmek, aradýðýný görmek! Bu sokakta beni arayan var mý diye hep hayal ederdim! Hayal hýrsýzý ta o zamandan beri yakamý býrakmadý benim! O hayal hýrsýzý bende onun hayal tanrýçasý idim. Eminim ki tüm sevdiklerim onun torbasýnda saklý. Yazdýklarýmýn çoðu da onun torbasýndan çaldýklarým zaten! Örtülü Pýnar Mahallesi benim doðduðum, büyüdüðüm evlendiðim, evimin olduðu sokak. Ýþte þeyhin evinin yanýndaki evde bizim. Taþlý Sokak adý. Hasanlý sokaðýný kavuþturan bir parselin orta yerinde, þeyhin evinden de bizim evden de direk o sokaða çýkýlýyor, þeyhin evi de bizim evde iki katlý kocaman ahþap evler eskiden, yedi sýnýflý ilkokul imiþ bizim ev. Sonradan babam bahçeye ahýrlar ve odalýklar yaptýrmýþ. Bizim evde çam, akaysa, kuþburnu aðaçlarý ile hatmi çiçeði ve gül aðaçlarý varken þeyhin bahçesinde elma, kayýsý, armut, erik ve leylak aðacý vardý. Leylak aðacý Þeyhefendi hazretlerinin odasýnýn penceresine kadar uzanýrdý. Leylak rengi çocukluðumdan beri gizlerin rengiydi o gün bu gün nerede leylak renkli bir aðaç, çiçek görsem arkasýndaki gizi keþfetme yolculuðuna çýkardým. Ayin gecelerinde mis gibi kokan bu çiçeðin rengi gökyüzüne de yansýr bahçemizi ve bizleri o mistik buðusuyla doldurur kalbimizde o gecelerde aþk ve sevgiyle çarpardý. Bende çocukluðumda raks nedir bilmezdim ama o gecelerde hemen koþarak ikinci kata çýkardým. Ýkinci katta büyük odalar vardý biz genellikle orada oturur ayin günlerinde þeyhin evini seyrederdik. Bende dönerek dans ederdim dönerken hiçbir þey duymuyorum derdim evdekilere ama hep bana gülerlerdi. Kulaðýmda duyduðum bu müziðin çok eski zamanlarda siren kayalýklarýnda çalýnan müzik olduðunu bu müziðin sesine kapýlan denizcilerin yollarýný þaþýrdýklarýný bense aniden nilüfer çiçeðinin üzerinden sýçrayarak o denizcileri kurtardýðýmý söylerdim. Bu müziði zaten herkesin duyamayacaðýný anlatýrdým. Bir türlü inanmazlardý hikayeme! Kahkahalarla gülerlerdi. Nasýl göründüðümü sorduklarýnda ’Kadýn baþlý at vücutluyum.’ Derdim. Bazý geceler þeyhin evinde ihvanlar toplanýr, zikir ederlerdi. Babam zikre kendini o kadar vermiþ olacaksýn ki hiçbir sese kulak vermeyeceksin, baþlangýçta olanlar zaten bunu yapamazlar! Bizim bile daha çok öðreneceðimiz þey var “ derdi. Zara‘dan yeni göç ettikten sonra doðmuþum ben 1956 yýlýnýn güz ayýnda. Hüzünlü bir bahar günü solan yapraklarla dolu bahçemizi temizlerken annemin sancýsý tutmuþ þeyhin evine zorla götürülmüþtü. Annem anlatýrdý;”Zara on dokuzuncu yüzyýlýn baþlarýn da Koçgiri adýyla Sivas sancaðýna baðlý nahiye, daha sonra kaza olmuþtu. Koçgiri ismi Horasandan gelerek önce dersime bir süre sonra ilçeye yerleþen Koçgiri Aþiretinin adýndan gelmekteydi. M.Þerif Fýrat”Doðu illeri ve Varto Tarihi ” adlý eserinde Koçgiri aþiretiyle ilgili þöyle bir tespitte bulunmaktaydý. Koçgiri ve sekiz aþiretin Horasandan gelip Dersime yerleþtiklerini, Alaaddin Keykubat tarafýndan Derviþ Beyaz adlý bir alevi babasýna verilen tarihi bir secere ispat etmektedir.(S40)sultan Alaaddin yine o dönemde Þahmensur’a verdiði ayrý bir seceredede on iki Türk aþiretinin adlarý yazýlýdýr. Bunlar arasýnda, Koçgiri ve Ýzol Aþiretinin Hermetli aþiretiyle ayný boydan olduðu belirtilmiþtir. Bu aþiretin beyleri 1540 tarihinde ikinci Ýran Seferi sýrasýnda Kanuni ile karþýlaþmýþ bu karþýlaþma sýrasýnda padiþah aþiret beylerinin isteði üzerine Zara’ya yerleþmesine müsaade etmiþtir. Koçgiri adý Osmanlýlar döneminde idari bakýmýndan ilçe topraklarýnýn tümünü kapsamakla birlikte kaza merkezi yine Zara olarak kalmýþtýr. Ýlkçað ve Bizans döneminde Zara-Hititler’in yerleþim bölgelerinden de biridir. Zara konum itibariyle Anadolu’yu Mezapotamya’ya baðlayan yollar kavþaðýndadýr. Bu tarihin izinden hareketle Mezopotamya uygarlýðýn beþiðidir! Amazonlar diye kendimizi adlandýrdýðýmýz bu on altý kadýnýn en önemli görevi tarihi araþtýrmak! Avrupa uygarlýðýnýn beþiði; gerçekten Anadolu uygarlýðýmý? Yoksa! Yunan Yarýmadasý mý! Bu en önem verdikleri araþtýrma! Biz gerçi Zara’ya Erzurum’dan göç etmiþiz! Asýl bunu da araþtýrmalýsýnýz diyen annesinin sesine kulak kabarttý.’ Doksan üç harbi göçmenleriyiz biz! Bizim günümüzde kadýnlarýn bilgili olmalarý istenmemiþtir. Havva’nýn bilgiyi açýða çýkaran elmadan aldýðý ýsýrýk, kadýnlarýn sonsuza kadar ödemekle yükümlü olduklarý bir kefaretti’. Bu günde o dediðin hala geçerli anne. Toplantýlarýmýzda biz on altý kadýna; Cadýlar, Amazonlar, Tanrýçalar, diyorlar! Bazýlarý da bizi Katolik Engizisyonu gibi yargýlýyorlar. Cadý, amazon, tanrýça dedikleri bu kadýnlarýn çoðu doða aþýðý, bitki toplayýcýsý, hepsi hoca, çoðu akademisyen, sosyologcu, siyasetçi, yazar, milletvekili, bankacý, ev hanýmý, modacý, avukat, mühendis, doktor, iþ kadýný hatta hayat kadýný bile var. Senin dediðin gibi doðal hayata þüpheli þekilde uyum saðlayan kadýnlar bunlar. Bunlarýn hepsi erkekle diþi arasýndaki dengeyi vurguluyorlar. Hepsi insan ruhunun erkek ve diþi unsurlar bir arada olmadan aydýnlanmayacaðýna inanýyorlar. ”Derken içeriden ‘Pitanem! (mitolojide amazon kadýn) Amozonum! Yaptýðým vitray tablosu bitti’ diyen eþinin sesi bir kez daha yükseldi. Kulak kabarttý.’ Son parça camý yapýþtýrýyorum. Benim vitray sanatýmdaki cam parçacýklarý, senin aklýnýn pencereleri gibi parça, parça olmuþlar! Artýk resim yapmalýyým! At resmi! Üst tarafýnda senin resmin, alt tarafý yaðýz, þaha kalkmýþ bir at! Yalnýz senin gözünle yapmalýyým atý, babanýn atý gibi! Siren yaratýklarý gibi! Aklýndaki at resimlerinin renkleri, gölgeleri gözlerini cümbüþletmiþ, saçlarýn lüle, lüle, elinde beþ yapraklý gül, ayaklarýn þaha kalmýþ, ayak bileklerin cam sýrçasý gibi ince! Seni öyle çizmek istiyorum. Ayaklarýndan anlaþýlýyor senin kederli mi? Sevinçli mi? Olduðun bir gör! Resmedeyim de! Önce Osmanlý minyatürcüleri gibi gözü kapalý ezbere çizmeliyim! Atýmý! Ýçindeki kendi sesinin ürperiþlerini de duydu, ateþ dalgasý bastý her yanýný Amazonunu düþünürken hep olurdu bu! Yürüdü tuvalinin baþýna geçti. Amazonuyla seviþiyormuþ gibi tuvaliyle seviþmeye baþladý. Ýç geçirdi. Hem seviþiyor hem de içinden konuþuyordu. ” Müzikte melodiyi öldüren, þiirde anlamý kaldýran, resimde çizgiyi çizemeyenlerden olmamalýyým!’ Demiþti ünlü biri. Ýnsanýn kendisini üstün bir þey sanmasýna yol açan sahte unvanlarý yok sayýp! Yaptýðýmýz iþlerle var olmalýydýk! Gelecekte ne yapacaðým? Diye düþünmek yaþanan zamaný boþlaþtýrýyordu. Resim duyularýmýz tarafýndan verilen nesnel gerçeði ifade eden bir uðraþtý. Bakalým! Nasýl bir tablo ortaya çýkaracaðým diyerek fýrçasýný, tuvalin üzerinde hareket ettirdi. Yalnýzdý! Etraf kalabalýktý. Toplumcu bir ahlak düzeni kurmadan eski düzeni kiþisel hayatýnda yýkmaya çalýþan erkek ve kadýnlarla dolu idi her yer! Yaþamlarýnýn sonuna doðru hatta yaþlanmaya yaklaþýrken kurduðu evlilik dýþý iliþkileri sonuna kadar sürdürerek, kendilerinin sürekli olarak deðiþmesine yol açan toplum dýþý bunalýmlý bir yaþantý içinde bocalýyorlardý. Böylelikle kendilerini ve bizi kandýrdýklarýný sanýyorlardý. Kayýtlý zamanýn son hecesine kadar insanlarý aldatýyor, yaþamlarýný anlatan ifadelerinden duruma göre ayak uydurduklarý belli oluyor, bir söyledikleri diðerini tutmuyordu. Gözlerinde, ellerinde, dillerinde masum çiçek gibi görün! Ve anlat var idi. Kendisi öylemiydi? Yaþayabilmek için çalýþarak geçirdiði yirmi beþ yýlýn sonunda özgürlük olarak arta kalan zamaný onu o kadar çok kaygýlandýrýyordu ki ondan kurtulmak için denemedik þey býrakmadý. Kendimizi teskin etmemizin tutsaðý olduðumuz duvarlarýný renkli biçimlere ve aydýnlýk görüntülere boyayan düþsel bir boyun eðmeyle sürdürdüðüm fýrça darbelerini vurarak inletiyorum tuvalimi! Sanki fýrça kendi içime dalýyor ve içimdeki dünyayý dýþarýya resmediyordu. Sevgi ve karanlýk bir arzu ile yaptýðým hareketimde duyularým bulanýklaþýyor, ben düþlerin arasýnda dünyaya gülümsemeye devam ediyorum. Dünyadaki tüm sýnýrlanmýþlýklara raðmen, yüreðimde özgürlüðün tatlý duygusunu taþýyor, istediðim zaman tuvalin dünyasýndan çýkacaðýmý biliyordum. Kadýným ise; Büyük yazarlarýn güzel sözleriyle mest olup içten içe tekrarlamaktansa kendi gönlünde yükselen ýþýktaki kelimeleri keþfedip o ýþýðý güçlendirmeyi isterdi. Diðer yazarlar gibi sýrf kendine ait düþünceleri düþlemek isterdi. Düþüncelerine yol verme konusunda ýsrarlý idi. Küçümseyip yol vermediði düþünceleri süslenmiþ, püslenmiþ bir baþkasýnýn parlaklýklarýyla o büyüklerin eserlerine çoðu zaman kurulmuþ olurdu ya da o mu allayýp pullamýþtý! Bilinmez! Týpký büyük yazarlarýn dediði gibi ne olduðumuzu deðil! Ne olabileceðimizi? Ýfade etmeliyiz demiþlerdi. Bir gün oda mucizeler diyarýna ulaþýr düþünmesi imkansýz olaný yazmayý baþarýrdý kim bilir! Nafile olmayan yeni bir dünyaya açýlabilir! Belki de para bile kazanabilir! Diye hayal etti. Çevremizdeki zenginlerin yarattýklarýn dan ya da ticari hayattaki baþarýlarý yüzünden para kazanmaya devam eden kiþiler olmadýðýný çok iyi biliyorduk. 1980 ve daha öncesi bir fýrsatý devlet ve bürokrasi rüþveti ile iyi deðerlendiren, zengin olan ve bu zenginliðini gizleyenlerle dolu idi. Ýþte amazonlar bunlarý biliyor ve araþtýrýyorlardý. Zenginliklerin arkasýnda sanatsal bir faaliyet olmadýðý için bu kiþilerin resimle, müzikle, yazmak, okumak gibi þeylerle ilgileri yoktu. Onlar ve biz eski tarihimizin kültürünü, düþünce tarihini, modern Türkiye’nin doðuþunu, kapatýlan yakýlan eserleri, unutulmuþlarý, gelecekte beklenilen Avrupa kültürüne uyum için neler yaptýk, neler yapmamalýyýz? ý arýyorduk hepimiz! Onlarýn umurunda deðildi bunlar. Çünkü bunlarýn pek çoðunun servetinin arkasýnda kendi bilgi, yaratýcýlýk ve çalýþkanlýklarýndan çok unutmak istedikleri fakat bir türlü unutamadýklarý üç kaðýtçýlýklarýný hatýrlamak istemedikleri yatýyordu. Uzaktan hayranlýk verici manzara olarak görülen þey nasýl ki tuvale yaklaþýnca renk karmaþasý gibi gözüken boya döküntüleri gibi görünüyorsa. Onlarýn tüm bu zenginlikleri büyük þehirlerin güzel manzara görüntüleri gibiydi. Týpký büyük þehirde yaþadýðýmýz halde yoksul bir taþra þehrinde yaþadýðýmýzý hissetmek gibi diyen yazarlar gibiydi onlar. Uzaktan bizim eve bakanlar görüntünün dýþýnda farklý bir þey söyleyemezlerdi. Kadýnda, kocasý da týpký yazarlarýn dediði gibi bir odaya kapanýp, masaya oturup, tek baþýna kendi içine dönen ve bu sayede kelimelerle ve çizgilerle yeni alemler kuran insanlar gibiydiler derler. Yalan deðildi bu? Resimde çizgilerin dünyasý deðimiydi? Önemli olan inat edip sabýrla, mutlulukla araþtýrmak, bulmak, çizip yazmaktý. Tutku ile ayný atý yýllarca çizen nakkaþlar gibi bir sabýr ver diye dudaklarýný açýp kapattý. Oda karýsý gibi esinle dolarak resmine devam etti. Onlarý orada öylece mesut bir þekilde býrakan Bay (K) bilgisayarýnýn baþýnda baþka bir kadýnýn hikayesini okumak için kutucuklardan birini iþaretledi. Bay (K)’nýn okuduðu Motifler adlý öyküde buluþmak üzere. Sevgilerimle.


Nezihe ALTUÐ
12.11.2009




.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Yaþamý ertelemeyin....................
Gönderen: savaþ altuð / , Türkiye
4 Aralýk 2009
Ey elleri öpülesi, Ve deðerleri isli camlar arkasýnda kalmýþ Güzel insanlar.. Halâ mý, ömrün yokuþlarýnda týk nefes siniz ? Oysa her yokuþun yamacýnda Park ve piknik yerleri vardýr Dinlensenize..ve bol bol eðlensenize.. Yoksa yine, Uzun yýllardan beri bir türlü azaltamadýðýnýz Ýþ, güç, kýrtasiye ve mal, mülk peþinde misiniz ? Yetmedi mi, yorgunluklarýnýz, fedakârlýklarýnýz ? Çocuklar, yakýnlar, dostlar ve çevre Biraz da onlar sizi düþünsün. Sizi de yaþamanýz için dünyaya getirmediler mi ? Çayýnýzý halâ, kapalý yerde Tek baþýnýza mý içiyorsunuz ? Bulamadýnýz mý bu yaþa kadar kafa denginizi ? Sahipsiz mi sevginiz, aþkýnýz ? Halâ yalnýzsanýz, çok yazýk.. Bence hayat, ne ihtiras tranvayýnda bir yolculuktur Ne de karavana söz ve davranýþlardan ibarettir. Hayat, her mevsimi, sindire sindire yaþamaktýr. Taksim –Tunel arasý kadar kalmýþ bir ömrün, Son caddesinde, Vitrinlerin seyrine, ve alýþ veriþ zevkine, Eðlence ve mutluluðun doruklarýna, dalmak dururken, Halâ ne yapacaðýný bilememek, Gelmeyen otobüsleri bekler gibi Duraklarda çürümek, Acýmasýzca vakit kaybetmek neden ? Halâ yalnýz mý yürüyorsunuz parklarda ? Banklarda,yolcu vapurunda, deniz kenarýnda, Tek baþýnýza mý oturuyorsunuz ? Birlikte dondurma, en son kimle yediniz ? En son ne zaman dansettiniz ? Yoksa unuttunuz mu ? Oysa dans, hayatýn ezeli ve ebedi, mutluluk valsidir. Bir kadýnla erkeðe en yakýþan birlikteliktir, týpký düðün gibi.. Uygun bir salon aramayýn, Dans edilen her yerde dans edin, Ta ki ayakta duramýyacak hale gelene kadar. Çünkü, dinlediðiniz tango, son tango olabilir Ve belki de devamý yoktur. Yarýný beklemeyin. En uygun gün, bu gündür..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bu Ben Miyim!
Motifler
Ben Güzel Miyim?
Rehgüzar
Acý...
Üþüdüm
Saklambaç
Kül Kaldý
Ýþte Bu!
Haykýrýþ!..

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ben Kimim Ki!
Ben Ýstanbul"luyum!
Hiçin Kýsýr Çölündeki Savaþ
Adamýn Adasý
Ýstanbul'a Çaðrý!
Ýstanbul (Olmak Þehrinde Þey Olmak)
Sihirli Kutular, Sihirli Deðnekler
Kaybedenler
Þimdiki Zamanda Çok Özel
Dirim Damla


Nezihe ALTUÐ kimdir?

Yýllarca okumayý kendimi hobi, hatta dost edindim. Artýk bu dosta bir dost daha katmak istiyorum ve kendi öykülerimi yazýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Orhan Pamuk, Oðuz Atay, Dante, Ahmet Hamdi Tanpýnar, Alev Alatlý, Milan Kundera, Kafka, Dostoyevski, Nazým Hikmet, Akþit Göktürk, Mevlana, Çehov, Halid Ziya Uþaklýgül, Yaþar Kemal, Bertol Brecht, Shakespeare, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Turgenyev, Gorki, Ba


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Nezihe ALTUÐ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.