Ýnsan bir küçük dünyadýr. (Mibres Kosmos) -Demokritos |
|
||||||||||
|
Fýrsatýný bulur bulmaz mahallemin yolunu tuttum. Sokaða adýný veren Hüsrev Paþa Türbesi mahallenin merkezi. Türbe duvarlarla çevrilidir, ama biz çocuklara výz gelirdi. Duvarlardan bir güzel atlar, çerçöp mumdirek çukurlar kazar, bahçesinde misket oynardýk. Türbenin içindeki büyük teneke kabýn içinde Hüsrev Paþa’nýn kellesinin olduðuna inanýr, içeri bakmaya korkardýk. Türbenin bahçesinde iki katlý müstakil bir ev vardý. Bu ev arkadaþým ve ayný sýnýfta okuduðum Haluk’larýn eviydi. Orada toplaþýr, aþaðý mahalleyle yapacaðýmýz maçta kim oynasýn kararýný vermeye çalýþýrdýk. Türbenin önündeki üç yol aðzý meydan bizim top sahamýzdý. Maç yapacaðýmýz zaman kaleler kurulur, top oynayacak þanslý çocuklar sabýrsýzlýkla maçýn baþlamasýný bekler, diðer kýzlý erkekli bütün çocuklar türbenin duvarýna oturur, maçý izler tezahürat yapardý. Þimdi oraya giderken ayný manzara olmasa da en azýndan birkaç çocuðu oynarken görmeyi ummuþtum ama o yaþlarda bana dev gibi gelen, meðerse ufacýk olan mahalle meydanýnda bir tek çocuk bile yoktu, ýpýssýzdý. Ona raðmen mahalleme yeniden geldiðimde aðzým kulaklarýmdaydý . Bizim apartmanýmýz ne yazýk ki yýkýlmýþ, yerine çok katlý bina yapýlmýþ olsa da, meydan ayný meydandý, türbe ayný türbe, apartmanlar ayný apartmanlar, hatta bakkal ayný bakkal. (Kazýkçý Ahmet Bakkal) Ama çocuklar olmadan sokaðýn ruhu da olmuyordu iþte. O meydanda hiç olmazsa 10-15 çocuk olurdu oynayan ama þimdi hiç yoktu. Yerlerde kaðýttan külahlar da yoktu. Ýstisnasýz her erkek çocuðun bir plastik borusu, bir de telli arabasý vardý. Kaðýttan yaptýðýmýz külahlarý bir güzel boruya yerleþtirir, var gücümüzle üflerdik. Külahlarýmýz ne kadar uzaða giderse o kadar sevinirdik. Telli arabamýzý sürerken gaz-fren efekti yapar, bütün mahalleyi karýþ karýþ turlardýk. Hem de býkmadan, saatlerce… Kerem diye þaþý bir arkadaþýmýz vardý mahallemizde. Pek dýþarý çýkmak istemezdi. Biz de evinin önünde toplaþýr hep bir aðýzdan koro yapardýk “Keeereem, pabucu yarým, çýk dýþarýya oynayalýýým.” Annesine onu dýþarý salmasý için bin bir dil dökerdik. Nihayet dýþarý çýktýðýnda en deðiþik oyun fikirleri yine ondan çýkardý. Elinde kocaman bir mermer taþla yanýmýza geldi. Arkadaþlar dedi, herkes bu taþa tükürsün. Sýrayla, büyük bir ciddiyetle o taþa tükürdük. Kerem taþý aldý uzaða fýrlattý ve biz tükürüklerimizin havada saçýlmasýný sükunetle seyrettik.. Sonraki günlerde de bu oyunu büyük bir ciddiyetle oynadýðýmýzý hatýrlýyorum. Çok mühim iþ yapýyormuþ gibi saygýyla, bir kiþi bile kýkýrdamadan. O meydanda bastýðým her noktada bir aným var. Þimdi saða sola park etmiþ ve kimsenin ilgilenmediði arabalarýn baþýna üþüþür, elimizle gölge yapýp kadranýndan maksimum hýzýný okumaya çalýþýrdýk. 180-200 km. yapabilen arabanýn dibinden ayrýlmazdýk. Bize göre bir araba ne kadar hýz yapabiliyorsa o kadar mükemmeldi. Hepimiz Hýrkai Þerif Ýlkokuluna giderdik. Dev gibi bahçesinde her türlü oyunu oynayabilmek büyük bir özgürlüktü. Siyah önlüðümüzün ön cebindeki bez mendilimizi defalarca katlayarak minicik bir üçgen haline getirip tabanca yapar, saða sola ateþ ederdik. 6-7 arkadaþ halay çeker gibi kol kola girer, “önümüze gelene bir tekme” diye baðýrarak havaya tekmeler savurur, karþýmýza çýkanlarýn panikle kaçýþmasýndan acayip keyif alýrdýk. Okula Chevrolet marka büyük siyah bir arabayla (vitesi direksiyondaydý ) giderdik. Tabii ki þarkýlarla, türkülerle. Geldiðimizde bizi okulun duvarýndaki devasa bir Atatürk resmi karþýlardý. Kalpaklý, eli çenesinde ve bir hayli düþünceli Mustafa Kemal’in resmi inþallah hep orada kalýr! Teneffüs zili çaldýðýnda “heeeey” diye baðrýþýrdýk. Aslýnda ben bu ayrýntýyý unutmuþtum. Mahalle turumu bitirip okulun yanýna gelince zil sesini duydum, ve ayný þekilde öðrencilerin “heeeeyy” baðrýþýný duyunca daha fazla dayanamadým aðlamaya baþladým. Bereket versin sokak boþtu da kimse bu halimi görmedi. Eve gelince ders yap komutlarý fena halde canýmý sýkardý. Ben sokak diye deliriyorum, otur evde yüzlerce A harfi yap, çekilir þey deðildi doðrusu. Elim derste kulaðým dýþarýdaydý tabi. Sokaktan gelen oyun seslerine simitçinin, sütçünün, yoðurtçunun sesleri sýrayla karýþýrdý. Elinde megafonla kamyonetin arkasýnda patates soðan satanlarý da unutmamak lazým tabi. Bir de bütün çocuklarýn korktuðu sakat veya kara çarþaflý dilencilerin gür sesleri ile mahalleyi inlettikleri acýklý manilerini. Ders biter bitmez gelsin misketler, Bi-bib sakýzlarý, külahlar, telli arabalar, mermere tükürmeler, seksekler v.s. Akþam ezaný okunana kadar bu þenlik devam ederdi. Ezanla birlikte herkes evinin yolunu tutardý. Bu sefer de evde siyah beyaz televizyonun baþýnda askerlerin istiklal marþýný okumasýný beklerdik. Bu komutlarý hepimiz ezberlemiþtik; Kýt’a dur…esas duruþ…yerlerinize marþ marþ. Aðaçkakan woody ve onun tuhaf gülüþü, Levent Kýrca’nýn oyun treni en akýlda kalanlardan: Bizler Ali Veli makinist Sizler vagonlarýmýz... Pazar öðlene doðru senfoni orkestralarýndan Pazar Konseri baþlayýnca TV derhal kapatýlýrdý. Biz de teybi açar küçük kýz þarkýsýný dinleyerek evimizin ahþap zemininde tepinir, zaten sinirli bir tip olan alt katýmýzdaki Yurdanur teyzeyi çileden çýkarýrdýk. O þarkýda da ne güzel tepinilirdi ama :) Küçük kýz, küçük kýz söyle bana nerdeydin Dün sabah bekledim oynamaya gelmedin… Baktýlar ki evde huzuru bozuyorum; haydi derlerdi, dýþarý. Rahmetli babamdan harçlýðý kopardýðým gibi Kazýkçý Ahmet’in bakkalýna gider tüpte þokella ve Ankara Gazozu alýr afiyetle mideye indirirdim. Arkadaþlar toplanýnca yine maç. Özgür, Rýza, Haluk, Erdinç, Kerem kimbilir þimdi nerelerdeler. Bir de unutulmaz güzellikte bir Güneþ vardý. Uzun saçlarý, ince yapýsýyla ve misketimden daha maviþ gözleriyle hatýrlýyorum onu. Balkonumuzda günlerce kuruttuðumuz karpuz çekirdeklerini ceplerime doldurur Güneþ’e ikram ederdim. Türbenin duvarýna çýkar birlikte çitlerdik. Geceleri sýk sýk elektrikler kesilirdi. Mum ýþýðýnda annemle beraber pilli radyomuzdan Radyo tiyatrosu dinlerdik (ben hiçbir þey anlamasam da) Tiyatro bitince sunucunun; efekt Korkmaz Çakar demesini sabýrla beklerdim. Kýþ gelip koyu gri bulutlar þehre çöktüðünde çýtýr çýtýr yanan sobanýn yaný baþýnda uyumak ne zevkliydi ama! Bu zevki þimdiki çocuklarýn tadamamasý gerçekten büyük eksiklik. Daha bu yazýya sýðdýramadýðým yüzlerce anekdot var ama artýk bu kadarla yetinelim. Ne güzel bir mahalleydi benim mahallem, Ne güzel arkadaþlardý benim arkadaþlarým, Ne güzel yýllardý o yýllar. Hala rüyalarýma girer ve her gittiðimde hala aðlarým.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yetmiþikili, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |