..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kötü insan korkuya itaat eder, iyi insan sevgiye. -Aristoteles
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu




17 Ekim 2009
Oda - - - 1 -  
Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu
‘Ýçindeki boþluðu görmezden gelme. Düþmekten ancak kabullenerek kurtulursun.’


:BJIB:
“…Bu dünya –nihayet- bitti...”

***

Hayalet yankýlar ciðerlerini titretiyordu. Ýzbe ve karanlýk maðaranýn soðukluðu içine iþliyor, beynini uyuþturuyordu. Az önce, onu ve kurbanýný buraya kadar getiren fenerin pilleri bitmiþ, artýk kaçýnýlmaz bir þekilde ýþýksýz kalmýþtý. Ruhuna yayýlan ham ürperti sertleþti ve dizleri üstüne çökerek, geliþi güzel deþtiði kurbanýndan geride kalanlara doðru ilerledi. Karanlýk görmeyi imkânsýz kýlýyordu ya, yere saçýlmýþ sýcak kanýn kokusunu, hiç ummadýðý bir þevk ve coþkuyla alabiliyordu; adeta kaçkýnca bir neþeydi bu. Soðumaya yüz tutan etin buharlarýnda çatlaklýk ve günahkârlýðýn amberi tütüyordu; normal, insancýl tepkiler deðildi hiçbiri.

Ne var ki bu hisler onu çekimser kýlmadý. Bilakis hýrsýný yönlendiren istem ve tutku, bu duygularý temel almýþtý. Avuçlarýný pelte kývamýndaki kan birikintisine daldýrýnca, algýsýnda kýpkýrmýzý bir arzu ateþe tutuldu. Bu ona yetmemiþ olacak ki, avuçlarýný kanýn içinde, daha fazla zevk almak ister gibi gezdirdi. Kan kýmýldanýyordu adeta; tüm elini, parmaklarýný ve boðumlarýný kaplýyordu. Nefesleri hýrýldayarak maðaranýn habis yankýsýnda canlanýp, karanlýk birer aðýz oldular. Sonunda bu garabet naðmede, kurbanýnýn yüzü bir aný olarak parladý. Katiline bakarken son nefesini hayretle vermiþti. Ve tam da o esnada pilleri biten fener, bu aný ölümsüzleþtirmeye karar vererek sahneyi karaltý ve sinsiliðe býrakmýþtý.

Þimdi bu gaddar ruh galeyana geliyordu. Kanla sývanmýþ ellerini atik bir hareketle kaldýrarak arkasýndaki maðara duvarýna çarptý. Karanlýða nazire yaparcasýna, parmaklarýnýn taþa çizdiði kýrmýzý ve vahþi çizgiler capcanlý ýþýldadýlar. Bu duvarýn dibinde, hayallerindeki sona doðru gidiyordu.

Bilmiyordu ki her tutku þehveti ararken çoðalýr. Onu bulunca da, aslýnda ötesi manasýz kalýr. Zira ötesi, hayal kýrýklýðýdýr.

Önüne set çekilemez zafer havasý, beklediði süre uzadýkça sündü ve yerini iþkillenmeye býraktý. Biraz sonra kaba maðara duvarýnda avuç içini gezdirmeye son vermiþti. Suratýna acýklý bir gücenmiþlik yayýldý. Doðrulup dizleri üstünde yükseldi ve bir metre kadar önündeki soðuk kayaya avuçlarýný yeniden bastýrdý. Bu, çaresizlik içinde, ölüm kalým meselesi sayýlacak bir iþin yeniden, canhýraþ ve kaçýnýlmayan denemesiydi. Kulaklarýna basan nabzýndan ve kendi yorgun nefesinden baþka bir þey duyduðu yoktu. Duvarý, kaybetmiþlerin gururlu fakat inkârcý üzüntüsüyle ittiriyordu; her nefeste biraz daha kuvvetli…

Engel olmaya çalýþsa da, hayal kýrýklýðý kendini ürkekçe göstermeye baþlamýþtý. Aklý içinde, bu sapkýn iþi neden yaptýðýndan, arzuyla beklediði olayýn neden gerçekleþmediðine kadar sayýsýz soru biçimleniyordu. Hâlbuki o kadar emindi ki… Kanla bu duvarý kutsadýðýnda gerisi çok kolay olacaktý. Lakin korkutucu bir boþluða benzeyen bu bozgun hissine kendini kaptýrdýkça, nefesleri endiþeyle hýzlanýyordu. Gayri ihtiyari, kendini anormal bir zorlamanýn içinde buldu. Var gücünü aktardýðý kollarý dermansýzlýk emareleriyle yanarken, o minik minik inliyor, dudaklarýndan tükürükler serpiliyordu. Hayallerini yýkan her saniye onu daha da hýrçýnlaþtýrýp sersemletiyordu. Kendi kendine itiraz etti. Ona yalnýzca diri ve karanlýk soluklar eþlikçiydi.

Ne yani? Açýlmýyor muydu?

Hulasa, bitap bir biçimde duvarýn dibine oturup kalmýþtý. Sinir krizlerine gebe fikirleri havsalasýný yakýp kavuruyor, hýrs ve hayal kýrýklýðý onu, çok çetin bir sýkýntýya sevk ediyordu. Bu noktaya deðin gelmiþken her þeyi en baþtan alamazdý. Artýk ne kurban bulabilirdi ne de çýðýrýndan çýkmaya hazýr bir akýl; Zira aklý da onu yüz üstü býrakmaya niyetliydi. O yüzden, zifiri karanlýðýn soðuk fýsýltýsýna kulak verip derin bir nefes aldý. Denklemdeki eksiði bulmak için önce sakinleþmeliydi. Ardýndan en baþa, formülü kafasýna sokan o kuruntu dolu ihtiyarla konuþmasýna dönmeliydi. O bunak herif, tüm hayatýndaki boþluðun þifresini verir gibi konuþmuþtu onunla. En kuytu noktasýnda paslanmýþ bekleyen tutkuya dokunmuþ, onu beklemediði biçimde silkelemiþti. Tüm faniliðiyle çürüyen þu dünyaya bir mana katmýþ, uzak bir emeli yakýn etmiþti. Heyecanla o konuþmanýn geçtiði aný hafýzasýnda arayýp durdu. Neydi o konuþmayý bu kadar arzulanýr kýlan… Neydi?

Bir müddet kendini zorlayarak anýmsamaya çalýþtýysa da baþarýlý olamadý. Oysa daha bu sabah konuþmamýþlar mýydý? Bu kadar çabuk unutmasýna olanak yoktu. Endiþenin sýcaklýðý kalbine bir þüphe düþürdü; gerçekten bu sabah mý konuþmuþlardý?

Uçuyordu hafýzasý elbet; bunu dehþetle hissediyordu. Havsalasýndan kaçan her detay loþ maðaranýn bilinmezleri arasýnda yitip gidiyordu. Her bir aný kýrýntýsý – en çok ta hatýrlamaya çalýþtýklarý- ýþýklý bir patlamayla solup kayboluyordu. Korkuya en vurucu biçimde kapýlýþý bu esnada oldu. Bir saniye boyunca kendini dünyanýn en yalnýz ve en çok acý çeken insaný olarak hissetti. Ve bir saniye sonra bunu da unuttu. Bir daðýn zirvesinden düþer gibi bir aðrý ve nefessizlik kaplýyordu her yanýný. Her þey çok hýzlý ve onun tahmin etmediði bir biçimde aleyhine dönmüþtü; soluyor, seyrelip hafifliyordu. Artýk kafasýný kurcalayan ne ihtiyar kalmýþtý ne onun aklýna uyup giriþtiði bu oyun, ne de kurban olarak kendi kendini öldürdüðünde, kendisiyle göz göze geldiði o tuhaf an…

Mecali ona son anlarýný zehir ederken, karanlýkta, kendini kurban ettiði yere baktýðýný varsaydý. Dünyanýn en derinlerindeki hissiyatsýz kökler, onun sonuncu tebessümüne þahit oldu. Son nefesi rahatça aldý. Uyuþamadýðý bu dünyayý, ona uymak zorunda kalmadan ardýnda býraktý.

***

Orada, sonsuz uzayýn birinde odalar devinir. Ve alemler, baþka alemlerin içindedir; Onlar da baþkalarýnýn içinde… Bir kozmik cinnetin gazabý silkinir, uzaktan da uzaktaki bir yerde fani evrenimiz ýþýldarsa bembeyaz, Odalar yakýn olur anýnda. Ki onlar, odalara efendi sayýlanlar, seçilmiþlerini böylelikle bulurlar. Þüphesiz er geç hepsini bulacaklar. Belli mi olur; belki de kýyametin kapýsý iþte böyle aralanacak.

***

Hep böyle olacaktý…

Ýçlerinden biri dikkat kesilmiþ dinliyordu. O hep dinlerdi. Çok az iletiþim kurar, ondan da az hareketlenirdi. Sadece, duymasý gerekeni kaçýrmaktan korkarak bekler ve dinlerdi. Çok az sevinir, ondan da az sabýrsýz bilinirdi.

Diðerleri de vardý. Taþtan odayý paylaþtýðý dokuz ya da on –ki birinin varlýðýyla yokluðu birdi- hemcinsi içi yozlaþmýþ bir bekleyiþi, kadim bir alýþkanlýk edinmiþlerdi. Onlar, kesme taþlardan mürekkep gri duvarlara unutkanlýk duygularýyla bakar, taþ bloklarýn derzlerini dalgýnlýklarýyla sývarlardý.

Merak edilecek bir yanlarý yoktu. Cisim olarak sýnýrlýydýlar ve tabirsiz birer figürdüler. Ne etten kemiktendiler ne üstte ne de alttaydýlar. Bir odayý dünya edinmiþ, galiz yaþayýþlarýný tek bir habere baðlamýþlardý uyuþmuþçasýna. Ýstisnai vakitlerde sadece, ayýlýrlardý baygýn hallerinden ve kýpýrdanýrlardý ‘ancak’ dumanlar kadar…

Sayýlmamýþ zaman dilimlerini uykuya yatýrýrlarken birer birer, gri taþ bloklar yuvalarýnda ileri geri oynamaya baþladýlar. Taþýn taþa sürtmesi kamaþýk bir ses çýkardý. Bu itici sesin kýmýldanmasýyla birlikte dümdüz duvarlar, köþeli girinti çýkýntýlarýn aðýr aðýr deðiþen motifleriyle, bir yerde geniþleyip bir yerde ufalan gölgelerin çehreleriyle desenlendi. Öylece beklemeye durmuþ topluluk, sadece ilkel canlýlara yaraþacak bir iletiþimi andýran alýþýlmadýk uyumlarýyla, hafifçe fakat sýra ile titremeye ve dalgalanmaya tutuldular. Þüphesiz bu, haberdar olduklarý ve uzun vakittir gerçekleþmesini umduklarý geliþmenin ufukta göründüðünün alametiydi.

Gerçekten de içlerinden birisi, düþünmeden konuþur gibi ‘duvarlar’ dedi ya da ne uðuldadýysa bu, duvarlarý belirtir bir sesti. Kesme taþlar birbiri üzerinde, altýnda saðýnda ve solunda oynuyorlardý; Bir ileri… Bir geri…

Ve hiçlikten uzanan bir el ona dokunmuþ gibi sarmal salkýmýna dönüþen biri ‘açýlýyor’ diye cevapladý. Orada bulunuþu büyük bir dakiklik eseri tam vaktiyle uyuþan onuncuyla birlikte diðerleri onu tasdik ederken incelip uzadýlar; Ki sonra yeniden pek çok dalgalý hüviyetlerine dönüþleri esnasýnda, hayalleri yeknesak bir imgeye tutsak oldu; Açýlýþýn duraðan emareleri kapýsýz ve penceresiz odalarýna için için sýzýyordu.

Gri taþtan duvarlar odayý serinletip karartmýþtý. Odada hiç pencere yoktu, ne de bir kapý olsun. Dört yan kesme taþlarla sýký sýkýya örülmüþ, tekinsiz puslar misali yayýlmýþ ince bir uðultuyu içine hapsetmiþti.

Ýçlerinden biri, hala, ketum ve yýpratýcý bir ýsrarla dinliyor, yüce bir kalpsiz misali bekliyordu. Taþlar sakinleþmiþti artýk. Duvarlar yeniden dümdüz bir satýhla birleþiyordu köþelerde.

Dokuz ya da on hemcins, duvarlarýn dýþýný bilmezdi. Ne pencere ne kapý… Biricik ve yorgunca umutlarý o hep dinleyen, yalnýzca dinleyen, tahripkâr bir üsteleme ve zorbalýkla bekleyen türdeþleriydi. Sorgulanmaya gelememiþti þimdiye kadar. O dinlemezse baþlarýna gelecek felaketi bilmeyen fakat vukua gelmesinden korkan diðerleri elleri kollarý baðlý, duvarlarýn derzlerinde bakýþlarýný kötürüm ederek beklerdi. Azar azar tatmin olduklarý –belki de- milyonlarca yýl boyunca hep ‘dinleyene’ iman etmiþ, onun kelamýný sorgusuz sualsiz kendilerinin bilmiþlerdi.

Hulasa, ta en baþýndan –gerçekten en baþýndan, en baþý neyse her þeyin, oradan- beri uzaklarý dinliyor olan, orada birden bulunarak kollara ayrýlýp daireler çizen onuncuya neredeyse korkutucu bir umutla uðuldadý, ‘Açýlýyor’

Bunu takiben ‘puf’ ederek sýrra kadem basan onuncuya aldýrmadan heyecanlanan diðerleri, odada sinirli fakat hevesli uçuþmalara tutuldular. Ýçlerinden biri ‘dinleyen’e, ‘duydun mu ki?’ dedi.

Bu soru önlenemez, yataðýndan taþmýþ bir özlemle cevaplandý:

‘Hem de nasýl!’

***

“Öncelikle sorularýnýz beni oldukça þaþýrttý komiserim; Bu konu hakkýnda, benim bile aklýma gelmeyen þeyler soruyorsunuz. Fakat bir ölümden söz etmek beni biraz tedirgin ediyor. O yüzden intihar konusuna birazdan deðineceðim.

“Bu odada topladýðýmýz on hastamýz, henüz sýnýflandýramadýðýmýz bir hastalýktan muzdaripler. Ve hepsi, sizin de öðrenmiþ olduðunuz gibi, ortak bir hayal dünyasýnda yaþýyorlar; yaþadýðýmýz dünya ile iliþkileri oldukça sýnýrlý ve beklenmedik. Yani, birdenbire etraflarýna duyarlý hale gelseler bile bu umursamazca ve kendi koyduklarý anlamsýz kurallar dâhilinde oluyor. Nasýl mý? Þöyle ifade edeyim isterseniz.

“En baþýndan anlatmam gerekiyor –eðer vaktiniz varsa-

“Þu, yüzü karþýdaki duvara dönük olarak ayakta dikilen yaþlý adam hiç konuþmaz. Kýmýldamaz da… Ona bir sandalye verdik ama hizmetliler onu zorla oturtmazsa asla oturmaz. Sadece duvara bakar. Düþüncesi bile insaný yorarken… Ne bileyim, o duvara öyle bir dikkatle bakýyor ki, sanki duvarýn arkasýndaki bir þeyi izliyor; ya da dinliyor. Gördüðünüz on hasta arasýnda en eski olaný o.

“Aslýnda diðerleri de ayrý birer muamma. Hiçbirini buraya biz koymadýk –yani hastaneye- Kendileri sýrayla kapýmýza geldiler. Hah! Hem de ne geliþ! Tamamen denetim dýþý ve vahþiydiler. Etraflarýna ve kendilerine amansýzca zarar veriyorlardý. Sakinleþtirmek neredeyse mümkün deðildi. Hiçbir ilaç onlardaki hýnç ve iradeyi kýrmaya yetmiyordu. Biz de onlarý sürekli baðlý ve müþahede altýnda tuttuk. Bir yandan akýllarýný kemiren bu garip deliliði anlamaya çalýþýyor, öbür yandan iletiþim kurmanýn bin bir türlü yolunu deniyorduk. Fakat nafile…

“Ýlk gelen –þu dizleri üstünde yere oturmuþ size doðru bakan- uzun süre boyunca bir yatakta baðlý kaldý. Ýnanýn o baðlardan kendini kurtarmak için debelenmediði bir an bile yoktu. Çaresiz kalýp onu ilaçlarla uyutmadýðýmýz tüm zamanlarda diþlerini sýka sýka kurtulmaya çalýþýyordu. Ne var ki bir gün duruldu ve boþ boþ tavana baktý. Merak ve endiþeyle ona yaklaþtýðýmý hatýrlýyorum çünkü dudaklarý kýmýldanýyor, onca zamandan sonra iletiþime geçiyordu. Fýsýldayarak ‘Açýlýyor’ dediðini duydum. Öylesine heyecanlanmýþtým ki, hademelere onu çözmelerini söyledim. Bu büyük bir tehlikeydi zira ne yapacaðýný þimdiye dek kestirebilmiþ deðildik. Fakat içimden bir ses bana habire baský yapýyordu. Ki onu dinlemekle iyi mi yoksa kötü mü yaptýðýmdan hala emin deðilim.

“Onu çözüp etrafýndan uzaklaþtýk –ama aniden müdahale edebilecek nebzede dikkatli ve hazýrdýk. O ise hiç rahatsýz olmadan yataktan kalkýp odadan ayrýldý, koridoru geçerek merdivenlerden yukarýya çýktý. Aðýr aðýr yürüyerek buraya, bu odanýn kapýsýna geldi ve durdu. Duraksamadan odanýn kapýsýný açtým. Müthiþ bir heyecan içerisindeydim. Kapýyý açar açmaz yavaþ adýmlarýný devam ettirdi ve…

“Bana inanýr mýsýnýz bilmiyorum ama o hastamýz yirmi senedir bu odada ve ayný diðerleri gibi ayný þekilde beklemekten asla yorulmadý, ne ki usansýn. O’nu bu odaya almamýzdan üç gün sonra üçüncü hastamýz ortaya çýktý. Ayný diretme, öfke ve akýl almaz bir hýnç ile…

“Diðerleri de seneler içinde kapýmýza gelip ayný tepkilerde bulundular. Dolayýsýyla, onlar ve rahatsýzlýklarý hakkýnda edindiðimiz tecrübeler sabitlenip güvenilirleþti. Kapýmýza gelerek tepinen ve etrafýna zarar veren kiþileri doðrudan bu odaya alýyorduk. Þimdilik on kiþiler –yirmi seneyle oranlayýnca insaný fazla rahatsýz etmeyen bir rakam biliyorum- Fakat bu o kadar akýl almaz ve çözümsüz bir durum ki, inanýn kariyerimi onlarý anlamaya çalýþarak heba etmekten korktum hep. Bu hastaneye ve misafirlerine otuz yýlýmý verdim ben. Eðer bu on kiþiyle uðraþýp, onlarýn rahatsýzlýklarýna bir çare aramaya kalksaydým, sizi temin ederim on sayýsýnýn mislice hastaya deva olamazdým. Ve bugün bile, aldýðým bu karardan dolayý vicdan azabý çekmiyorum.

“Üstelik –tüm bu senelerin aðýr aðýr geçmesinin yanýnda- sizin gelip de, bu on zavallýyý bir cinayet ya da intiharla iliþkilendirme varsayýmýnýz dahi beni etkilemiyor. Onlar, yýllara sarih bir talihsizliðin kurbanlarýdýr. Müsterih olun. Hiçbir zaman içlerinden biri ya da birden fazlasý bu odayý terk etmiþ deðil. Gözlerimizin önünde tükenip gitmeleri dýþýnda hep buradaydýlar. Meçhul bir bekleyiþ içinde unutuldular.”

***

Komiser S____ bahçeye çýkýnca bir sigara yaktý. Güneþli bir gündü. Bu hayatý sevmeye yetecek kadar aydýnlýk ve sýcak bir sabah. Buna raðmen S____’nin aklýna perdeler ineli günler olmuþtu. Þüphe duymakla tükettiði yýllardan sonra, asýl havadisler o kadar kýsa zamanda çýkmýþtý ki ortaya, farkýndaydý ki bütün bunlarý mantýðýna sindirtecek vakti kalmamýþtý. Hýzlý bir kabulleniþin çanlarý çýnlýyordu içinde. Dahasý, az önce biten hastane ziyareti ve hastanenin bahçe kapýsýnda beliren kiþi þüpheye yer býrakmamýþtý. Üþümeye denk bir ürperti yayýldý S____’nin her yanýna; hem de böylesi güzel bir günde… Bundan sonra, her þeye raðmen direnen mantýðýn kalesinde heybetli kapýlar açýlacak ve rahatsýz edici yeni bir hayatýn bambaþka siluetleri içeriye akacaktý.

Bahçe kapýsýndan giren adamýn üstü baþý periþan bir haldeydi. Öyle ki, görünüþü ve yorgun hareketlerine bakýlacak olsa, öfkeli bir kalabalýk kendisini linç etmek isterken ellerinden zar zor kurtulmuþ sanýlýrdý. Üzerindeki gömlek adeta bir paçavraya dönüp, tamamen vahþi kan lekelerine bürünmüþtü. Kollarý, elleri, yüzü ve bacaklarý, taþýn topraðýn üzerinde debelenmiþçesine kesiklerle dolu, teni günlerdir güneþ yüzü görmemiþ kadar soluk ve inceydi. Sertleþmiþ çamurun þekil verdiði saçlarý gayri nizami dikilmiþ, attýðý adýmlara hükmeden tükenmiþlik her yerini ele geçirmiþti. Fakat bu kýsmetsiz görünüþlü adamýn tüm dikkati S____’deydi. S____’nin ona yaklaþtýðý nispette, O’da S____’ye doðru yürüyordu. Sanki müthiþ bir dönemece yaklaþan kusursuz bir kaderi paylaþýyorlardý. Ýkisi de muðlâk ve kasvetli bir bilinmezlik vadeden kadim bir eþikte durmuþlardý artýk. Ne geri dönüþ vardý ne de bilmezlik. Hýrpani adam konuþmaya baþlarken karþýsýnda, S____’nin benliðini bir aðrý daðladý. Bu noktadan itibaren, þuursuz cehaleti geride býraktýðýný anlamýþtý.

“Þimdi benim sýram. Bu aný görebilmek için nasýl bir çýlgýnlýk yaptýðýmý sen de gördün. Ama deðdi. En nihayetinde tüm bu olanlar iki amaca hizmet ediyor. Birincisi buluþma; Nihayet beni de buldular. Dünyada amaçsýzca geçen günlerim bitmek üzere ve sen buna þahit oldun. Bedenen burada olmamýn hiçbir manasý kalmadý artýk; en fazla kandýrmak için insanlarý, uyanmasýnlar diye. Ait olduðum yeri ‘ancak’ hissedebiliyorum þimdilik. Oraya varýnca baþlayacaðým yeniden. Þu anda aldýðým mesafeleri hayal bile edemezsin. Öyle imkansýz imgeler görüyorum ki yaklaþýrken oraya, sadece ‘oda’ deyip geçmek kesinlikle haksýzlýk ve zalimlik olur. Giderken bildiklerimi de yanýmda götürüyorum sanýrým. Bu da bizi ikinci amaca götürüyor; Devamlýlýk. Bu bilgi benden sana da geçti. Artýk farkýndasýn. Er ya da geç –bu hayatta ya da bir diðerinde… Vakit ne zaman olgunlaþýrsa- Seni arayanlar da burada olacak. Unutma! Odalar sayýsýz… Aranýlanlar hep burada; Dünyada…
“Artýk bana müsaade etmelisin. Çaðrýlarýna karþý koymakta zorlanýyorum. Delilikle sývanmýþ bu bilince kucak açmak, aklýma açýlan köprüde koþup onlara ulaþmak durumundayým. Bu dünya –nihayet- bitti.”


Kaderin sillesini yemiþ gibi zorlukla ayakta duran adamýn söyledikleri bittiðinde, S____ adama, istediði þekilde müsaade etti ve bahçe kapýsýna doðru yürüdü. Birkaç saniye sonra –beklediði biçimde- haykýrýþlar ve çýðlýklar duydu. Ýçinden ‘On birinci’ dedi ‘Bilmem kaçýncý odanýn ‘on birincisi’’…

Bahçe kapýsýna ulaþýnca, biten sigarasýnýn izmaritini ileriye doðru fýrlattý ve her þeye en baþtan baþlayanlara yakýþan derin bir nefes aldý. Bu saatten sonra, maðaraya geri dönmesine ya da emniyet müdürlüðüne gidip bir intihar vakasý hakkýnda ihbarda bulunmasýna gerek kalmamýþtý. On delinin kapatýldýðý bir odada, üç gün önce gördüðü bir adamý kendisine bakarken bulmak –ve onun asla o odadan ayrýlmadýðýna dair bir teminatý olmak- kafi derecede ikna ediciydi.

‘Ben bazý odalarda ‘onuncu’ bazýlarýnda ‘bin bilmem kaçýncýyým’ demiþti o buruþuk suratlý ve gamsýz bakýþlý ihtiyar. ‘Benim varlýðýmla yokluðum bir bilinir. Zira hiçbir zaman hiçbirine ait olmadým. Ben haber getiririm. Þu anda hem buradayým, hem bir odanýn içindeyim. Eðer sana bu yetmiyorsa, baþka baþka topraklarda, baþka diller kullanarak baþkalarýný da ikna etmekteyim. Bu demek deðil ki herkesi ikna etmekte mahirim. Korkanlar müstesna…

‘Yok, illa ki ikna olmadým dersen D____ Köyü’ ndeki saklý maðaraya git. Orada kimi bulursan bil ki ölüdür. Vakit gelince de dirilecek olan bizatihi odur. Sonra da B____ Deli Hastanesi’ e git. Dediklerimi doktora sor ve odanýn ortasýndan sana bakarken beni gör.

‘Ýçindeki boþluðu görmezden gelme. Düþmekten ancak kabullenerek kurtulursun.’

Bu yetmiþti aslýnda ona. Kalbini ürperten bu adama inanma arzusuna korkunç bir hoþ geldinle kucak açmýþtý. Yine de, D____ Köyü’ndeki saklý ve karanlýk bir maðarada intihar etmiþ deli bir adamý, hastanenin bahçesinde görmek ve onun söylediklerini dinlemek te her þeye yeniden baþlamak için bayaðý sersemletici bir sebepti.

S____ kendi akýbetini tahayyül ederek yeni bir sigara yakýp arabasýnýn yanýna doðru yürüdü. Hastanenin bahçesinden yükselen çýðlýklar bile bu güneþli güne darbe vuramýyordu. Durup geriye döndü ve hastanenin kapýsýndan fýrlayan görevlileri seyretti. ‘Onbirinci’nin üzerine muazzam bir uyumla çullandýklarý vakit gülümsedi. O’nun delilikle gizlenen yolculuðu bitiyordu. Buna raðmen hademelerin tek derdi, onu kontrol altýna alýp sýký sýkýya baðlamaktý. Baþka bir alem, bambaþka bir düzen, taþtan bir odayý dünya edinmiþ ‘þeyler’ çok garip laflardý aslýnda. Düþüncesi bile komikti.

Düþünmek… Komikti.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsan Çiftliði
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Nokta
400 Küp
Cennet
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev
Geçit

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý III
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.