Her þey ufak bir sarsýntýyla baþlar. Bu sarsýntý bedeninde binlerce ufak sarsýntýyý tetikler. Bilinçsiz bedeninin yorgun gözleri aðýr aðýr açýlýr. Sarsýntýlarýn zelzeleden deðil, güzel ülkemin berbat yollarýndan dolayý meydana geldiðini, Dikmen-Kýzýlay güzergâhýnda, yokuþ aþaðý son hýz gitmekte olan dolmuþta olduðunu farkedersin. Kafan cama dayanmýþtýr, insanlarla muhattap olmak istemediðinden en arkaya, köþeye oturmuþsundur. Yaklaþýk yarým saatlik yolculuk, karþýlýklý sýra halinde bulunan aðaçlarýn arasýndaki güzel caddede sona erer.
Yürürsün, bilincin kapalýdýr. Gözlerin bakar, ama görmez. Sadece yürürsün. Etrafýndaki kalabalýk gereksiz bir manzara gibi gelir. Aklýnda sadece bir þey vardýr; hiç unutmazsýn, unutamazsýn onu... Silmek imkansýzdýr. Hayali kovalar seni, bir saniye bile býrakmaz. Her þey sana onu hatýrlatýr; her yüz, her ses, her renk... Mutlu çiftler görürsün, imrenirsin sadece. Aklýna doluþan "keþke"lerle baþlayan cümleler daha çok üzer seni. Yürümeye devam edersin, yapabileceðin baþka bir þey yoktur. Devam edersin; hayal kurmaya, sanrýlar görmeye, bilincin kapalýyken amaçsýzca yürümeye ve hepsini uygularken de bir yandan onu düþünmeye...