..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlar, tersine çevrilmiþ anýlardýr. -Anonim
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Kent > fuat ovat




29 Haziran 2009
Ünlü Yazarýn Aþk ve Serüvenleri  
yazamayan adamýn hazin, hüzün dolu, ders alýnmasý gereken hayat hikâyesinin yansýmalarý...

fuat ovat


“Vitrinlerde kitaplar. Ýmrenerek bakýyorum: Bir gün benim de kitaplarým vitrinlerde olacak mý acaba?… Yazar deðilim ben; istesem de olamam. Her þeyden önce benim okumam yazmam yok. Yazmayý býrakýn, doðru düzgün konuþmayý bilmem ben. Düþünemem, muhakeme yapamam; hayat acemisiyim, ben hayatý bilmem ki…”


:BFIA:











ÜNLÜ YAZARIN AÞK VE SERÜVENLERÝ

Fuat OVAT

Romanlar, piyesler, sinema için senaryolar yazmak umuduyla evlenip, deðil öykü, þiir, deneme, bir cümle bile yazamayan adamýn hazin, hüzün dolu, ders alýnmasý gereken hayat hikâyesinin yansýmalarý...



“Vitrinlerde kitaplar. Ýmrenerek bakýyorum:
Bir gün benim de kitaplarým vitrinlerde olacak mý acaba?…
Yazar deðilim ben; istesem de olamam. Her þeyden önce benim okumam yazmam yok.
Yazmayý býrakýn, doðru düzgün konuþmayý bilmem ben. Düþünemem, muhakeme yapamam; hayat acemisiyim, ben hayatý bilmem ki…”
Böyle dedi, hemen ardýndan, daha kýsa pantolon giydiði günlerde babasýnýn kendisine okumayý yasakladýðýný hatýrladý adam.
Çok kýzdýðý günlerin birinde, babasý onun öykü, þiir, masal kitaplarýný toplamýþ, banyo sobasýnda yakmýþtý. Bütün dünyasý yýkýlmýþtý çocuðun...
Vazgeçmedi. Direndi çocuk. Ders kitaplarýnýn arasýna öykü, þiir kitaplarýný koydu, gizlice okudu. Yazmaksa tahayyül edilemeyecek bir eylemdi onun için.
Kitap yazma iþi, bir dönem din kitaplarýnýn yazýlmasýndan ibaretti. Engin bir hoþgörü sahibi olan dedesi ona, yazma kitap ticaretinin Bursa ve Edirne’de, büyük cami avlularýnda baþladýðýný anlatmýþtý.
Asýl yazma kitap ticareti Ýstanbul’da Kapalýçarþý sahaflarýnca yapýlýrdý. Onlarýn sýký kurallarý olan bir loncasý da vardý…
Çocukluðundan beri yazar olmak istiyordu adam. Ne var ki, yeteneði, çalýþma isteði ve alýþkanlýklarý buna uygun deðildi. Deneyiminin yeterli olduðunu söylemek de imkânsýz.
Bir kompozisyon dersinde mizansen yapýp, özenle hazýrladýðý yazý dosyasýný yayýncýlarýn kabul etmemesi üzerine onu ateþe atýp yaktýðýný, piþman olunca onu almak için uzattýðý elinin yandýðýný, elinin yaralarýnýn bir süre sonra iyileþtiðini, ama yüreðindeki ateþin yanmaya devam ettiðini yazmýþtý buruþuk bir kâðýda…
Gerçek neydi, nasýldý acaba?
O, bunca yýldýr yalan yanlýþ yazýp duran biri miydi yoksa?...
Lise yýllarýnda ilk yazýsý okulun duvarýnda, Sesimiz gazetesinde yayýmlanmýþtý; “Çiftçi dayým çalýþkandýr.” diye baþlayan bu yazýdan sonra uzun süre yazamadý, yazdýklarý da yayýmlanmadý.
Gazetecilik okuluna gitti. Oradaki öðrenimi nedense yazý hayatýnda bir milim olsun ilerlemesini saðlamadý…
Uzun zaman malzeme topluyorum diye dolaþtý durdu. Gençlik yýllarý böyle beyhude geçti. Yazdýðý ilk yazýyý kendisi de beðenmediðinden yýrtýp attý.
Ertesi sabah ilk iþ olarak, çöpteki parçalarý toplayýp þeffaf bantlarla birleþtirdi. Yazdýklarý iyiydi belki de; kendi kendine haksýzlýk etmiþ olabilirdi...
Sigarasýný yaktý, ayaklarýný uzattý, daha bir dikkatle okudu yazýsýný. Ýyiydi, bayaðý iyiydi hem. Emin olmak için komþu kýzýna okuttu. Kýz pür dikkat okudu, ardýndan bastý kahkahayý.
“Anlaþýlmýyorum sanýrým.” dedi; “Pek çok dahi gibi yalnýzým.”
Baþkalarýna okuttu. Sanki önceden sözleþmiþ gibi her okuyan basýyordu kahkahayý. Oysa adam komik bir þey yazmamýþtý. Onunki daha çok dramdý...
Býkmadý, yazma yolundaki yürüyüþünü sürdürdü. Çok sýk yazamýyordu, ama býkmaksýzýn yazýyordu.
Adam neden anlaþýlamýyordu?
Okuyucular anlayýþsýz ve bencildi belki de...
Zor yazan biriydi. Buna raðmen yýllardýr direniyor, uðraþýyor, didiniyor, yýlmadan bir daha bir daha deniyordu…
Bir cümle buluyordu bazen; yazmaya fýrsat bulamadan unutuyordu, kaybediyordu onu. Günlerce düþünse de bulamýyordu. Nice sancýlardan sonra kýrýk dökük cümleler geliyordu ama nafile. Hiç biri onun yerini tutmuyordu. Adam bu durumlarda delirecek gibi oluyordu…
“Yazamýyorum. Söylenecek her þey söylendi, yazýlacak her þey yazýldý belki. Yazý yazmaya korkuyorum; yazý korkaðýyým ben. Kim bilir belki da yazý yazmayý bilmiyorum, ben yazmayý bilmiyorum…”
Taþra dergilerinin birinde bir buçuk sayfalýk öyle sýradan bir tanýtma yazýsý yayýmlanmýþtý.
Adam hemen o dergiyi edinmiþti. Günlerce onu yanýndan ayýrmamýþ, onunla yemiþ içmiþ, yatmýþ kalkmýþtý...
Þöhret ona aþk da getirmiþti! Ona öyle geliyor, o öyle düþünüyordu.
Son kýz arkadaþýyla, gerçekte kaç yýl aradan sonra elini tuttuðu ilk bayanla söz kesmiþlerdi.
Niþanlanacak, evleneceklerdi. Böyle olunca, adam dergiyi o kýza vermiþti.
Ne var ki ayrýldýlar. Ýliþkileri yürümedi. Biricik ürün, o caným dergi de yitip gitti böylece.
Sýfýra sýfýr elde var sýfýr durumu oluþmuþtu ve yapacak bir þey yoktu.
Zor yazan adamýn, yýllar sonra zorla yayýmlanan yazýsýnýn olduðu dergi bir oldubittiyle yitip gitmiþti...
Adam panik halinde dolaþtý bir süre. Neden sonra evlendi ansýzýn. Neye uðradýðýný þaþýrdý…
Eþi onun odasýný iþgal etmiþ; o mekânda gazete, dergi, kitap bulundurmasýný yasaklamýþ, mevcutlarý da adamýn þaþkýn ve yalvaran bakýþlarýný görmezden gelerek merdiven altlarýna atmýþtý.
Yazmak bir yana, adam okumaya da hasret kalmýþtý.
Adamýn kalemlerini saklamýþtý kadýn, kâðýtlarýný, defterlerini. Eski bilgisayarýný, dosyalarýný yok etmiþti.
Adam aradýðý hiçbir þeyi bulamýyordu. Buna raðmen, fýrsat bulsa da biraz çalýþacak gibi olsa eþi bahaneyi bahane edip kavga çýkarýyor, mutlaka onun çalýþmasýný engelliyordu.
Bir gün eþi ona, “Senden yazar olmaz.” dedi.

Adam baktý ki olmuyor, eþinden ayrýldý. Böylesi daha iyiydi, artýk özgürce yazabilirdi.
Zaman içinde sýkýldý, yeniden evlendi. Bu eþi adamýn çalýþmasýný engellediði yetmezmiþ gibi yazýlarýný çaldý, onun tek okuru ve denetçisi oldu.
Adam ondan da ayrýldý. Bu, birkaç kez daha böyle gitti.
Yedi kez evlendi ve boþandý adam. Son eþlerinin hepsi de adamýn tek okuru, acýmasýz eleþtirmeniydi nedense…
Peki ama… Neden onun yazýlarý yayýmlanmýyordu? Uzun uzun düþündü. Sakýn bir eksiði olmasýn?
...
Masasý küçük ve köþeliydi, koltuðu rahat deðildi; belki de bu yüzden yazamýyordu.
Kaç zamandýr kullandýðý masayý ve alýþtýðý koltuðu kömürlüðe koydu. Yeni, büyük, oval bir masa satýn aldý. Masanýn üzerine yazýlarýnýn yaný sýra çiçekler, kitaplar, kadehler ve alkollü içkiler de koydu. Ýçtikçe daha kolay yazýyordu adam…
Derken, çevredeki gürültünün çalýþmalarýný olumsuz etkilediðinin farkýna vardý. Onca yýllýk geçmiþini; sokaðýný, evini, komþularýný bir kalemde sildi, varlýklý insanlarýn yaþadýðý lüks bir semte taþýndý.
Ýlk günlerde sessizlikten bunaldýðý oldu. Ama sürdürdü çalýþmalarýný. Kendisi yazamadýðý durumlarda, çevresinden yardým aldý.
Yemeðe davet ettiði arkadaþlarýna “Siz olsanýz bu konuda nasýl yazarsýnýz?” dedi. Onlarýn yazdýklarýný aldý, biraz deðiþtirdi, yazý dosyasýna koydu...
Bir þeyler karaladý hep, ünlü yazarlarýn kimi yazýlarýný biraz deðiþtirerek kendi yazýsý gibi sundu çevresine, olmadý. Belki de oldu diye düþündü.
Her çeþit dergiye gönderdi yazýlarýný; yayýmlanmadý.
Dergilerden sonra; yazdýklarýný sarý, mavi, yeþil, kýrmýzý, hemen her renkten gazetelere gönderdi. Bir iki cümlelik kýsa yorum yazýlarý dýþýnda yayýmlanan olmadý…
Bozkýrýn ortasýndaki kentte týkandýðýný hissedince ilk otobüsle Akdeniz kýyýlarýna gitti. Olmadý, yine yazamadý. Karadeniz’de de durum deðiþik deðildi...
Aldý bavulunu, atladý uçaða. Atina, Paris, Viyana, Londra, Rio De Janerio, Los Angeles, Las Vegas, Miami, Canberra, Baden, Essen, Einhoven, Lugano, Tokyo, Caracas, Bahama Adalarý, neredeyse bütün dünyayý dolaþtý. Oralarda bir iki yazý yazar yazmaz ülkesine, sürekli yaþadýðý kente döndü. Uçakta bile yazmayý sürdürmüþtü…
Çok keyifliydi. Yazýlarýný hemen yayýnevlerine gönderdi. Umutluydu bu yazýlardan. Ne var ki bunlardan da yayýmlanan olmadý…
Kimi editörler, onun yazýlarýnda coþku olmadýðýný, yaþamýn eksik yansýtýldýðýný söyleyince sýk sýk baþka ülkelere gitmeye, yeni kadýnlarla birlikte olmaya baþladý.
Gezi giderleri, alkol, gece yaþamý, kabarýk faturalar adamý zorlasa da yazar olma uðruna o bunlarýn hepsine katlandý.
Güçlükle yazýlar yazdý. Yaþadýklarýný, gördüklerini anlattý. Ne yazýk ki bu yazýlardan da yayýmlanan olmadý.
Baþka yazarlarýn nasýl yazdýðýna baktý; onlar gibi yazdý, hatta onlarýn kimi cümlelerini olduðu gibi alýp kendi yazýsýna koydu. Sonuç deðiþmedi.
Okul arkadaþlarýný topladý. Yayýncýlarýn kendisini ve arkadaþlarýný anlamadýðýndan hareketle bir dergi çýkarmayý önerdi. Onlardan bir kaçý adamla çalýþmayý kabul ettiler.
Dergilerinin ilk sayýsý ayný zamanda son sayý oldu. Satýlmayan dergileri, ortaklar aralarýnda paylaþtýlar.
Neden sonra, adam öyküler yazmaya karar verdi. Heyhat yazdýðý üç beþ öyküyü de yayýmlatamadý. Bunun üzerine daha çok öykü yazýp kitap çýkarmaya karar verdi. Bu amaçla geceli gündüzlü, deliler gibi çalýþtý. Yemek yemeyi su içmeyi bile unuttuðu oldu.
Kitap formatýndaki öyküleri kýrk dokuz sayfaya ulaþtýðýnda adam onlarý özel bir dosyada topladý. Nereye gitse onlarý da çocuðu gibi yanýnda götürüyordu artýk…
Yoðun bir günün ardýndan eve yöneldi. Buzdolabýnda yiyecek bir þey olmadýðýný hatýrlayýnca yol üstündeki alýþveriþ merkezine gitti.
Paltosunu, eldivenini; içinde özel dosyanýn olduðu küçük poþeti koydu alýþveriþ arabasýna.
Çok oyalanmadan ihtiyaçlarýný aldý, kasaya yöneldi. Ödemeyi yaptý, çarþýdan çýktý.
Alýþveriþ arabasýný bahçede býrakýp poþetler elinde, koþarcasýna evine gitti.
Rahat bir þeyler giydi. Bilgisayarýný açtý. Bir yandan hafif bir þeyler yerken, bir yandan da çalýþacaktý.
Dosyasýný, disketlerini aradý. Bulamadý.
Bütün poþetleri boþalttý. Ne dosya vardý ne de disketler. Peki, onlar nereye gitmiþti?
Salonda, odada, kapýnýn önünde mi acaba?
Adamýn yazý dosyalarý kaybolmuþtu iþte.
Onu mutlaka bir bulan olacaktý.
Bulan kiþi, kadir kýymet bilmeyen biriyse onu alýp çöpe atabilirdi. Ateþe verip yakabilirdi.
Kim bilir, bakarsýn yayýnevine verip bastýrýrdý. Adamýn adýný çýkarýp kendi adýný koydu mu, al sana kolay yoldan gelen yazarlýk; havadan gelen þan, þöhret, para...
Adam baþarýya ne kadar yaklaþmýþtý oysa.
Dosyayý mutlaka bulmalýydý. Ama nasýl?...
Yolda düþürmüþ olabilir miydi? Uzak bir ihtimal. Bunca poþetin arasýnda o mu düþmüþtü yani. Olamazdý.
Ýyi de caným, neredeydi bu dosya, disketler?
Belki de markette kalmýþtý; dolaþtýðý reyonlarýn birinde, çarþýda, bahçede, alýþ veriþ arabasýnda?
Acaba? Olabilir mi? Belki…
En iyisi gecikmeden çarþýya gitmeliydi. Ayakkabýsýný giydi, nefes nefese koþtu.
Çarþý giriþindeki güvenlik görevlisi genç kýza dosyasýný sordu. O, böyle bir þey görmediðini söyledi. Adamý danýþmaya yönlendirdi.
Adam, danýþmadaki görevliye olanlarý anlattý. Görevli, bunu güvenliðin bileceðini söyledi. Oysa, adam zaten güvenlik görevlilerinden biriyle görüþerek gelmiþti buraya.
Birkaç kiþiye daha derdini anlattý. Herkes dinliyor, bir baþkasýna gönderiyordu adamý.
Neden sonra, onlardan biri, bahçedeki alýþveriþ arabalarýnýn birinde bir poþet bulunduðunu söyledi. Ne var ki, poþeti bulan kiþiye ulaþýlamadý.
Uzun bir arama, sorma sürecinden sonra, o kiþinin nöbetinin bittiði, evine gittiði anlaþýldý.
Peki, bulunan poþet neredeydi? Yoksa böyle bir poþet bulunmamýþ mýydý?...
Uzun arayýþ ve tartýþmalardan sonra, giden görevlinin bulduðu poþeti market güvenlik biriminin dýþýndaki Çarþý güvenlik birimine vermiþ olabileceði ihtimalinden söz edildi.
Güvenlik görevlilerinden birinin rehberliðinde sözü edilen yere gidildi. Soðuk bir büro görünümünde bir yerdi orasý.
Anlattýklarýný dinledi, adamýn kimliðini sordu oradaki görevli. Kimliðini gördükten sonra, bankonun altýndan bir poþet çýkardý.
Adam hemen tanýdý, kaybettiði poþeti bulmuþtu iþte. Onu almak için uzattýðý eli boþlukta kaldý.
Görevli ona poþetin içinde ne olduðunu sordu. Adam onlarýn anlayacaðý biçimde anlattý.
Görevli, bakalým dedi, poþeti açtý. Disketler, kitap dosyasý, kapak eskizleri hepsi oradaydý iþte. Kimlikteki adla kitap kapaðýndaki adýn ayný olduðunu gören görevli özür diledi, görevi gereði böyle davranmak durumunda kaldýðýný söyledi.
—Siz yazar mýsýnýz? diye sordu coþkuyla.
—Evet, dedi adam.
Sonunda yazarlýðýný kabul eden biriyle karþýlaþmanýn mutluluðunu yaþadý kýsa bir süre.
Görevliyle birlikte oradaki güvenlik görevlilerinin de adama yaklaþýmý deðiþmiþti. Hepsi de, bakýþýyla, duruþuyla, hemen her davranýþýyla ona yazar olduðunu, önemli biri olduðunu hissettirmeye çalýþýyordu.
Bu durum adamýn çok hoþuna gitmiþti. Gururla aldý dosyasýný, teþekkür etti, yere daha bir saðlam basarak yürümeye baþladý.
Bu güvenlik görevlileri adamýn hayranýydý, bunlarýn hepsinin gözünde yazardý adam artýk. Rahatlamýþtý, kuþ gibi hafiflemiþti.
Stresin, korkunun, gerilimin yerini sevinç, mutluluk almýþtý.
Dönüþ yolunda, adamýn yazar olduðunu anlayan güvenlik görevlilerinin kapýlara yaklaþýrken öne geçip kapýlarý sonuna kadar açmasý, adama yol vermeleri onun çok hoþuna gitmiþti.
Adam, ertesi gün bu olaydan dolayý bir parti verdi. Viski, þampanya, raký, cin, votka su gibi aktý.
Herkes gönlünce yiyip içtiði için mutluydu, adam da yazarlýðýný kutladýðý için...
Bu tür eðlenceler bittikten sonra, adam bazen kendisiyle hesaplaþmaya girer, enikonu eleþtirirdi kendini:
“Yazar deðilim ben; istesem de olamam. Her þeyden önce benim okumam yazmam yok. Yazmayý býrakýn, doðru düzgün konuþmayý bilmem. Düþünemem, muhakeme yapamam; hayat acemisiyim, ben hayatý bilmem ki…”
Böyle dese de vazgeçmez, direnirdi…
Adam biraz daha çalýþtý. Ne var ki yeni öyküler yazamadý. Bunun üzerine öykü taslaðý görünümündeki yazýlarýndan oluþan dosyasýyla ilgili olarak ülkedeki yayýnevlerinin yarýdan çoðuyla yazýþtý, telefonlaþtý.
Nedense hiç kimse bu þatafatlý dosyayý yayýmlamak istemiyordu.
Adam bir gün posta kutusunda bir mektup buldu. Ülkenin en büyük kentindeki ünlü yayýnevlerinin birinden geliyordu bu.
“Dosyanýzý bize gönderin, inceleyelim. Olumlu ya da olumsuz sonuç size bildirilecektir.”
Adam çok sevindi. Herkese bu mektuptan söz etti. Ülkemizin en büyük yayýnevi basmak için dosyamý istiyor ama ben göndermiyorum dedi.
Pireyi deve gibi göstermekle kalmayýp gerçeði de saptýrmýþtý. Ama bu durumu bir tek o biliyordu.
Birkaç gün sonra da kitaplarýný ünlü bir yayýnevinin basmak istemesi dolayýsýyla bir parti verdi. Yakýndan, uzaktan tanýyan, hatta hiç tanýmayan ama daveti duyan herkes oradaydý o akþam...
Adam yazdýklarýný okuyor, baþka yazarlarýnkiyle karþýlaþtýrýyor, her gün, her defasýnda kendi yazdýklarýný beðeniyor, yeniden yeniden kendine hayran oluyordu.
En iyisi yarýþmalara katýlmaktý. Ülkede çýkan bütün sanat edebiyat dergilerini satýn aldý. Yarýþmalarla ilgili sayfalarýný kesti, bir dosyada topladý. Her birine ayrý ayrý öyküler gönderdi.
Nasýl olsa bunlarýn bir kaçýný kazanacaktý. Bu umutla günlerce, aylarca bekledi. Yaz, kýþ, dört mevsim, gece gündüz...
Postacýnýn evine uðramadan gittiðini gördüðü anlarda, arkasýndan koþtu, kendini gösterdi. Bununla yetinmedi; “Bana mektup var mý?” diye her defasýnda ýsrarla sordu.
Yoktu. Ona gelen, bir tek mektup bile yoktu.
Olsun, gelecekti.
Ona kazandýðýný bildiren bir mektup mutlaka gelecekti.
Yazacaktý, para kazanacaktý, yatlar, villalar, lüks otomobiller alacaktý, her kentte sevgilileri olacaktý. Akdeniz sahillerinde hemen her kentte evi olacaktý. Gezecek, eðlenecekti...
Otomobilinin arkasýnda, five speed, suun roof yazacaktý. Plakasýysa kendi adý olacaktý. Özgün tasarýmýyla her göreni etkileyecekti.
Hidrolik direksiyon, dijital göstergeler, merkezi kilit sistemi, arka emniyet kemerleri, otomatik klima, elektrikli cam açma düzeni, hava yastýklarý, far yýkama sistemi, içeriden ayarlanabilir dikiz aynalarý, CD çalar, uzaktan kumandalý müzik seti, otomatik anten, amerikan bar, çelik jantlar, yatan arka koltuklar, yüksek hýza uygunluk...
Adam umutsuzluða düþmedi. Günler, aylar, mevsimler bir birini kovaladý. Kim bilir kaç yýl böyle bekledi; ne var ki, bir yarýþmada olsun bir mansiyon, özendirme ödülü bile alamadý.
...
Kendi kendine konuþtuðu oldu.
“Kim bilir aradan kaç yýl geçmiþ. Büyük bir kitapevindeyim. Raflarda, türlerine, konularýna göre sýralanmýþ boy boy, dizi dizi kitaplar. Hangisini okusam acaba? Epey bakýnýyorum. Seçmekte, hangisini alacaðýma karar vermekte zorlanýyorum. Yoruluyorum da. Ellerim cebimde yine, ýslýk çalarak ayrýlýyorum oradan. Eve gider kendi kitabýmý yazarým. Baþkalarýnýn kitabýyla niye uðraþayým?...”
Ne çok dosya, kaç taslak kitap hazýrladý bilen yok.
O her þeyi yapmýþtý, ama olmamýþtý. Adamýn yazdýklarýný yayýmlamamýþtý yayýnevleri. Oysa adamýn yazar olmasý, kitaplar yayýmlamasý, ünlü olmasý gerekiyordu.
Adam baktý ki yazdýklarý yayýmlanmýyor, çevirmen olmaya karar verdi.
Montaigne, Camus, Dostoyevski, Goethe, Gogol, Puþkin, Çehov, Hugo, Milan Kundera gibi dünyaca ünlü yazarlarý çevirdikten sonra, yayýnevleri nasýl basmazdý onun kitaplarýný?
Küçük bir problem vardý: O, Ýngilizce, Fransýzca, Almanca, Rusça, Ýspanyolca dillerinden birini bile bilmiyordu. Onun bildiði bir tek yabancý dil bile yoktu.
Peki, nasýl çeviriler yapacaktý? Dil bilmeden, kültürü, birikimi, deneyimi yokken nasýl çalýþacaktý?...
Çok geçmeden bu güçlüðü de aþtý; nasýl olsa bu yazarlarýn kitabýný daha önce baþkalarý Türkçe’ye çevirmiþti. Onlarýn bir kaçýný alýr, biraz deðiþtirir, çevirmen olarak kendi adýný yazar, kitaplarý yayýmlatýrdý.
Evet, evet, olacaktý. Onun adý olan kitaplar bir süre sonra kitapçý raflarýný süsleyecekti…
Bu parlak düþüncesini kutlamak için bir parti verdi adam. Duyan herkes partideydi. Bu duruma herkes alýþýktý zaten...
Partiyi izleyen günlerde, geceli gündüzlü, yýlmadan, usanmadan çalýþtý adam.
Kendi yöntemiyle bir sürü çeviri kitap hazýrladý. Onlarýn bir kýsmý yayýmlandý da. Çoðu iþportada, seç beðen al çýðýrtkanlýklarýyla satýlmaya çalýþýldý. Ne var ki satýlamadý.
...
Peki, yazar adam?... Ünlü oldu, ününü duymayan kalmadý…
“Yazar eskisi, eski bir yazar mý neymiþ.” diyorlardý onun için...
O, bir hastanenin psikiyatri özel bölümünde tedavi görüyor þimdi. Hiç ziyaretçisi yokmuþ. Konuþur dururmuþ sürekli:
“Bir gün benim de kitaplarým vitrinlerde olacak mý acaba?… Yazar deðilim ben; istesem de olamam. Her þeyden önce benim okumam yazmam yok. Yazmayý býrakýn, doðru düzgün konuþmayý bilmem ben. Düþünemem, muhakeme yapamam; hayat acemisiyim, ben hayatý bilmem ki…”
Partisine katýlan dostlarý mý? Onlar baþka partilerin müdavimleri þimdi...





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yarýn Daha Çok Sevdalý
Adýný Hep Andýðým
Aþký Gördün Mü?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Gönlüme Yakýn [Þiir]
Kadýn Olmak Güzeldi [Þiir]
Bir Gülü Tanýdým [Þiir]
Bulut Gibi Bir Sevda Bu [Þiir]
Damarda Kan Canda Can Gibi [Þiir]
Sen Yokken [Þiir]
Balkonda Bir Gül [Þiir]
Sen Varsýn Seninle [Þiir]
O G Ü L S E N D Ý N B Ý T A N E M [Þiir]
Sevgiyi Yaþamak ve Büyütmek Sevgileri [Deneme]


fuat ovat kimdir?

hayata, yaþanmýþlýklara ayna tutmak, düþsel yolculuklarý çoðaltmakiçin yazan biri.

Etkilendiði Yazarlar:
ahmet hamdi, oðuz atay, haldun taner, sevgi soysal...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © fuat ovat, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.