..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Þiir > Öyküsel > adem




16 Nisan 2009
Ýkili Hikaye...  
adem

:AHJB:
Kaldýrým taþlarýnýn altýna biriken suyu fark edemedim. Yaðmur bir anda bastýrmýþtý. Sabah evden çýkmadan önce özellikle baktým pencereden ve güneþin gülümseyiþine aldandým.
Ýçimi öyle bir sevinç kapladý ki, hemen hazýrlanmaya baþladým. Elbise dolabýmý açýp arkalara saklanmýþ yazlýk pantolonumu çekip aldým, çekmeceyi açýp naftalin kokularýna sarýnmýþ yazlýklarýn arasýndan en çok beðendiðimi hemen üzerime giyindim. Naftalin kokusunu gidermek için kokular süründüm. Ýnce montumu da üzerime alýp evin kapýsýný açtým. Koca kýþ boyunca ayaklarýmý soðuktan koruyan botlarýmý elimin tersiyle itip spor ayakkabýlarýma uzandým. Her adýmýmda binlerce kez þükrediyordum, baharý bizlere nasip edene…
Aðaçlarýn çiçeðe durduðunu görünce sevincim ikiye katlandý. Þehrimiz renklenmiþti. Kaldýrým kenarlarýna rengârenk çiçekler dikilmiþti. Güneþe döndüm yüzümü, “ Ama içimi ýsýtamýyorsun daha” dedim. Yüzümde gülücükler açýyordu. Ben adeta uçuyordum. Sonrasýnda ne mi oldu? Hava bir anda kapandý, güneþ kayboldu. Kara bulutlar apansýz sarýverdi gökyüzünü ve yaðmur bardaktan boþalýrcasýna yaðmaya baþladý. “Bahar yaðmuru bu” diyordum içimden ama halime bakýlacak olursa avanak ýslatan yaðmuru tabirini kullanmak daha doðru kaçýyordu. Otobüs duraðýna doðru koþmaya baþladým. Spor ayakkabým yaðmura dayanamamýþ ve ayaklarým ýslanmýþtý. Duraða beþ on adým kala da son darbeyi yedim! Kaldýrým taþlarýnýn altýna biriken su, pantolonumu mahvetmiþti…
Ben duraða sýðýndýktan birkaç dakika sonra yaðmur dinmiþ ve güneþ kendini tekrardan göstermeye baþlamýþtý. “Yalancýsýn” dedim kafamý kaldýrýp, “ Halime bak.”
Aklýma annem geldi, eðer þimdi yanýmda olsaydý çok üzülür ve ayný derecede kýzardý; “Daha yaz geldi mi de sen böyle giyiniyorsun?” demesi kulaklarýmda çýnlýyor. Of, of. Ama ne yapayým, neredeyse nisan ayýnýn ortalarýna geldik ve hala botlarýmý bir köþeye kaldýramadým. Sýcaklýðýn mevsim normallerinin dýþýnda seyretmesini hiç sevmiyorum. Hep bizim yüzümüzden, dünyayý kirlettik, doðal kaynaklarý tükettik, savaþlar çýkardýk, kan döktük. Sonunda küresel ýsýnma falan diyerek O’da bize patlamýþ oldu. Bizden sonraki nesil için çok üzgünüm. Keþke onlara daha temiz bir dünya býrakabilseydik. Fakat. Bizden öncekilere de bir o kadar kýrgýným ve hakkýmý helal etmiyorum. Çünkü dünyayý aldýklarý gibi teslim edebilselerdi bize, hiç olmazsa, þimdi zamaný geldiðinde baharýn geliþini ve tabiatýn canlanmasýný gönül rahatlýðý ile yaþayabilirdik. Ama nerde! Yol kenarlarýna dikilmiþ birkaç çiçekçik gördüðümde göbek atasým geliyor. Dedemin anlattýðý o eski günleri düþünmek dahi istemiyorum. Penceremin perdesini usul usul havalandýran bir rüzgarý ve pervazlara konana minik serçeleri hiç göremedim. Ben. Ah bahtsýz ben, ah talihsiz ben. Acele edip elli yüz yýl kadar önce doðabilseydin, görürdün.
“ Teþekkürler” demeyi ihmal etmedim güneþe, “ Hiç olmazsa kurudum”
Ne yapacaðýmý ne yöne gideceðimi bilmiyordum. Sabah evden baharý görebilmek için çýkmýþtým. “ En iyisi Gülhane’ye gitmek” diye geçirdim aklýmdan ve Beyazýt meydanýndan Gülhane’ye doðru yürümeye baþladým. Çemberlitaþ’a geldiðimde içime bir kor daha düþtü, biliyor musunuz ben bu Çemberlitaþ’ý dünya gözüyle göremedim, onun etrafý hep iskeleyle çevrili ve ne zaman kaldýrýlacaðýný bilmiyorum. Dudaklarýmý buruþturup yürüdüm. Yine “keþke” diyerek baþladým kendi kendime konuþmaya ama sonrasýný getirmeden sustum. Tramvay yolunu takip ederek yürüdüm. Önce Sultanahmet Camii’ni sonra Yerebatan Sarnýcý’ný geçtim ve Gülhane’ye ulaþtým.
Yol her iki yanýnda mýsýrcýlar, pamuk þekerciler ve kestaneciler vardý. Çiçek satmaya çalýþan birkaç kadýn âþýklarýn peþinde dolanýyordu. Ben yanlarýndan geçerken yüzüme dahi bakmamýþlardý. Tek baþýma olmam dikkatleri üzerime çekmememi saðlýyordu. Bu iyiydi bir açýdan, ama bir o kadar da insanýn içini yakýyordu. Ben sahile doðru yürüdüm. Yol kenarlarýnda açan çiçekler ne söyleyeyim içimi o kadar rahatlatamamýþtý. Biraz önce yaðan yaðmur sabah ki neþemi alýp götürmüþtü.
Sarayburnu’nda keyiflenmeye çalýþanlarý gördüm. Bir tanesi beni kendilerine katýlmam için davet etti. Gülümseyerek karþýlýk verdim, reddettim. Burada da çiçek satan kadýnlarýn dikkatlerini üzerime çekememiþtim. Eminönü’ne doðru yürümeye devam ettim. Yorulmaya baþlamýþtým. Acýkmýþtým. Balýk ekmek ne güzel olurdu þimdi, sahil kenarýna oturup. Belki de geçmiþ zamandan günümüze kalan ender þeylerden biri de bu balýklar, sallanan tekneler üzerinde kýzartýlýp yarým ekmek içinde yarým soðanla önümüze sunulan ve iþtahla yediðimiz. Kýlçýklarýný elimizle ayýrdýðýmýz balýklar. Üsküdar iskelesinin önünden geçerken kokusu burnuma gelmeye baþladý. Biraz daha yürüyünce balýkçýlar arasýnda bir seçim yaptým ve Galata Kulesi’ne bakan bir yere oturup balýðýmý aldým. Ben bu þehri çok seviyorum.
Bazý zamanlarda öyle düþüncelere dalýyorum ki, sonunda hangi kýyýlara vurduðumu, nerelere ulaþtýðýmý dahi anlayamýyorum. Geçenlerde bir gün uyumak için yataðýma yattýðýmda aklýma neden toplum içinde bir yerlere gelebilmek, apoletler takabilmek için kiþiliðimden ödün verdiðimi düþündüm. Ardýndan Mevlana’nýn meþhur sözü geldi aklýma “ Ya göründüðün gibi ol ya da olduðun gibi görün.” Sonrasýnda ise bocalandým durdum düþünceler denizinde ve sabaha kadar uykusuz kaldým. Öyle ki yapmak istediklerimden vazgeçiyorum ve birilerinin istedikleri þekilde yaþýyorum. Çevremdekilerin hepsi kopyalanmýþ koyun gibi, geleceklerinin tamamý kurgulanmýþ; üniversite eðitimi ardýndan askerlik sonra yüksek lisans sonrasýnda evlilik ve büyük bir þirkette yöneticilik yapmak. Biz bu idealleri gerçekleþtirmek için yetiþtirildik. Okulda hocalarýmýzdan hiçbir zaman göründüðünüz gibi olun sözünü iþitmedik, “devir zorlu, ekmek aslanýn midesinde patronlarýn gözlerini boyamalýsýnýz, onlarýn istedikleri niteliklerde olmalýsýnýz” þeklide telkinlerini duyduk. Fakat ben denilenleri hiç yapamadým.
Balýðýn kýlçýklarý boðazýma batýyor. Parmaklarýmla kýlçýklarý çýkarýyorum. Bunu tadý bu þekilde çýkýyor. Çevremdekilerin benden iðrenebileceklerini düþününce gülesim geliyor. Sonra hiç aldýrmadan yemeðe devam ediyorum. Ne olduysa sonrasýnda oldu ve hiç beklenmedik bir zamanda beklenmedik bir arkadaþýmý beklenmedik bir þekilde gördüm.
Önce ne yapmam gerektiðine karar veremedim. Görmezden gelmek en iyisi olurdu. Fakat ön tarafýmdaki masaya oturdu ve balýk ekmek yemek aldý. Kafasýný çevirip baksa beni görecekti. Ekmeðime baktým hemen bitirip kalkabilir miyim diye, daha yarýsýna gelmemiþtim. Kaçmaya fýrsatým olmadý. O etrafýna bakýnýrken beni gördü. Öylece bekledi. Bende ona baktým. Aramýzdaki sessizliði hangimiz bozan o oldu.
“ Nasýlsýn?”, bu soruyu asýl sormasý gereken bendim. Yüzü pembeleþmiþti.
“Ýyiyim” dedim, “Sen?”
“ Bende” dedi kýsaca. Taburesini masama yaklaþtýrdý. Yüzümdeki þaþkýnlýk ifadesini fark etmemesi imkânsýzdý.
“ Çok mu farklýyým?” diye sorarken gözlerime baktý.
“Evet” dedim.
“Peki, ne düþünüyorsun?”
“Hiçbir þey” dedim, “Sadece þaþkýným.”
“Olmadý, yapamadým.”
“Peki, neden memlekette?” derken sözümü kesti.
“Oradakilere bu durumu nasýl izah edebilirdim. Senin þimdi yaþadýðýn bu þaþkýnlýðý orada kaç kiþiye yaþatabilirdim.”
“Ama” dedim.
“Ben iki parçaya ayrýldým. Ýki farklý karaktere büründüm. Senin tanýdýðýn, ailemin tanýdýðý ben ve buradaki hayatý kovalayan ben arasýnda fark var.”
“Seni anlayamadým, bu þekle girmek zorunda mýydýn?”
“Yapamadým, olmadý.” Derken aslýnda her þeyin cevabýný da ayný anda veriyordu. “ suçlu ben deðilim…”
*
Evin büyük kýzý ikinci çocuðuydum. Babam daha yedi yaþlarýmdayken üzerimde hâkimiyet kurmaya baþlamýþtý. Uzun etekler giyerdim, ablalardan kuran okumayý öðrenirdim. Haným hanýmcýk tavýrlarým büyüklerim tarafýndan ilgi görürdü. Ýlk okulun sonrasýnda benim için iki tercih vardý. Birincisi kuran kursuna gitmek, ikincisi imam hatip lisesine gitmek. Babam ikincisini uygun gördü ve imam hatip lisesine gittim. Oradan da Ýstanbul Üniversitesi Ýlahiyat bölümüne yerleþtim.
Buraya kadar her þey normaldi. Lise yýllarýmda baþýmý örtüp derslere girebiliyordum. Televizyondan gördüklerimiz ve duyduklarýmýz üniversitede bu rahatlýðýn olmadýðýný ve baþýmýzý açmamýz gerektiðini söylüyordu. Bu yaþýma hayatým adýna kadar aldýðým kararlar benim deðil babamýndý ve bundan sonrasýnda da onun fikrini almak benim için zor deðildi. Bir gece “Okumalýsýn kýzým” dedi. “ Devir kötü, kimseye muhtaç olmadan kendi ayaklarýn üzerinde durabilmelisin.”
ÖSS sýnavýna girerken açmýþtým baþýmý, ardýndan kayýtta tekrarladým ayný þeyi ve okulun ilk günü okulun önünde yine yaptým. Bu üç seferde de çok zorlanmýþtým. Elimi her baþýma götürüþümde ruhum bin parçaya bölünüyor ve ben asalak oluveriyordum. Bütün kimliðimi çantama sokup, onlarýn istediði þekilde Aytmatov’un dediði mankurt gibi, derslere giriyordum. Okuldaki arkadaþlarla konuþmalarýmýz hep kendimizi teselli etme çabasýydý. Gelecekte iyi iþler yapmak, gelecek nesli kurtarmak adýna açýyorduk baþýmýzý. Eðer biz bunu yapmazsak birileri bizim yerimize bu sýralarda yer alacak ve geleceðimizi þimdiki zamanýmýzý þekillendirdikleri gibi yine onlar þekillendirecekti. Buna izin veremezdik. Ýlk dönemin sonuna geldiðimizde iyice alýþmýþtým. Ruhumdaki parçalanma azalmýþtý. Ýþin aslý yaptýðým þey gayet normal gelmeye baþlamýþtý. Ardýndan sýnavlar, konferanslar, seminerler derken zaman su gibi akýp geçti ve koca bir yýlý bitirip tekrardan baba ocaðýna tatilimi geçirmek için geldim.
Benimle gurur duyuyordu babam, gittiði her yerde övünçle bahsediyordu benden. “Kýzým Allah’a þükür dinini de öðrendi, okudu da…” diyordu. Mahallemizdeki küçük çocuklarý ders vermem için bizim eve gönderiyorlardý.
Sonra ikinci yýl baþladý. Okul derslerim daha da yoðunlaþtý. Hayatýmýn her alanýný okul kaplamýþtý. Bu arada baþörtüsü ile alakalý önemli deðiþikler olmuþ ve iþler daha sýký tutulmaya baþlamýþtý. Arkamda ailemin desteði olduðu için ben rahat davranýyordum. Birkaç arkadaþým bu arada artýk baþlarýný açamayacaklarýný söyleyip okulu býrakmýþtý. Bir gün bir tanesi ile konuþurken, iþittiklerim içimi yaraladý; “Yeter artýk dayanamýyorum, ne olduðumu anlayabilmiþ deðilim. Beni olduðum gibi kabul etmeyen bir devletin üniversitesinde zorla okumaya çalýþýyorum. Okuduktan sonra ne olacak, çalýþma hayatýmda da ayný sorunlarla karþýlaþmayacak mýyým? Zalimin zulmü bitecek mi? Artýk yapamayacaðým. Bu yaþýma kadar birilerinin istediði þekilde yaþadým, artýk kendi isteklerime önem vereceðim.”
Hiçbir cevap veremedim. Yanýnda ayrýlýp eve doðru yürümeye baþladým. Yolda insanlar iki farklý görünüyorlardý gözüme ve mutlaka farklý sýnýflandýrmalar yapýyordum. Kimisini ötekileþtiriyor kimisini kendi safýma çekiyordum. Arkadaþýmýn yerine kendimi koymayý asla düþünmemiþtim. Onun kafasýnda çözemediði sorunlarý ben çözmüþtüm çünkü, benim amaçlarým vardý ve ben o doðrultuda yaþýyordum. Günler haftalar geçti, düþünceler benliðimi iyice kaplamaya baþladý.
Evin içinde kapalýydým, okulun önüne kadar kapalýydým, okulda açýktým. Kimliklerimdeki fotoðraflarda baþým açýktý, düðün niþan gibi törenlerde çekilenlerde kapalýydým. Ýki kareyi yan yana koyduðumda iki farklý insan gibi görünüyordum.
Biliyor musunuz sonra ne yaptým?
Üçüncü yýlýn baþýnda kendi kendime aldýðým bir kararla okulun önüne kadar baþörtülü gitmemeye baþladým. Zor gelmeye baþlamýþtý. Okulun önünde nasýl olsa açýyordum ve saçlarým görünüyordu. O yüzden evden baþý açýk çýkmamýn bir zararý yoktu. Giyiniþim de bu kararým doðrultusunda hafif deðiþikliklere uðradý. Fakat açýklýk getirmem bir konu vardý oda memlekette nasýl davranmam gerektiðiydi? Memlekettekiler benim açýk dolaþmama bozulabilirlerdi. Onlarýn yanýnda kapalý olmalýydým. Hem baþörtüsü bana yakýþýyor ve güzel de gösteriyordu.
Artýk bütün sorun hallolmuþtu. Memlekete döndüðümde ailemin istediði, içimin rahat ettiði þekildeydim. Ýstanbul’a geldiðimde devletimin benden istediði gibi oluyordum. Bilmiyorum hangisi daha benimsiydi ama iþte ben iki kiþilik arasýnda yaþayýp gidiyordum. Açýkçasý bu þekilde daha mutlu yaþýyordum. Ýlk iki yýl yaþadýðým kiþilik problemlerine bir çare bulmuþa benziyordum.
Nisan ayý gelmiþti. Aðaçlar çiçeðe durmuþtu. Þehir baharýn coþkusunu yaþýyordu. Evde duramadým, kendimi sokaða attým. Önce Taksim’den Karaköy’e yürüdüm. Ýstiklal’den geçerken yaðmur baþladý, bir kaffede sýcak bir kahve içtim. Karaköy’e vardýðýmda Acýktýðýmý hissettim ve Eminönü’nde balýk yemeyi düþündüm. Galata Köprüsü’nden yürüyerek geçtim ve sahildeki bir balýkçýda boþ bir yere oturdum. Hafiften bir rüzgar esiyordu. Etrafým kalabalýktý. Nedenini bilmiyorum ama kafamý çevirip arkama baktým ve onu gördüm. Þaþkýn þaþkýn bana bakýyordu. “Nasýlsýn?” diye sorarak konuþmaya baþladým. Memlekette yýllarca abla diye peþimden koþmuþ, beni kapalý olarak bilen komþumuzun oðlunun yüzünde bu þaþkýnlýðý görmek açýkçasý beni pek ilgilendirmedi. Her þeyi oturup anlatabilirdim. Anlattým da.
“ Abla iyi de, neden bu ikili hikaye?”
“ Ben olduðum gibi görünmek istediðimde onlar kabul etmedi, onlarýn istediði kýlýða da ben giremedim. Biliyor musun? bir yaným asýl beni oynarken diðer yaným sahte benliðimi simgeliyor ve ben þimdi burada oturup seninle konuþurken dahi hangi yanýmýn aðýrlýðýný taþýdýðýmý bilmiyorum.” Dedim.
“peki,” dedi “Sizi çok iyi anlýyorum, daha doðrusu anlamaya çalýþýyorum fakat bir sorum olacak?”
“Tabi ki sor!” dedim.
“ Bu okul bittikten sonra, yaþamýnýza nasýl devam edeceksiniz? Yani evlendiðinizde eþinizin karþýsýna nasýl çýkacaksýnýz?”
“ Biliyor musun, bu konuyu hiç düþünmedim. Þu anki halim sahte benliðimi temsil ediyor demiþtim fakat gördüðün bu sahte benlik ruhumu ve bedenimi zapt etti. Kiþiliðimi taþýmayý ayýplar oldum. Ne isteniyorsa benden onu yaptým, bundan sonrasýnda da ailem, evleneceðim kiþi nasýl olmamý istiyorsa öyle olacaðým.”
“ Fakat bu sizin hayatýnýz?”
“ Evet haklýsýn. Oyuncu benim fakat senaryoyu baþkalarý yazýyor.” Dedim ve belli bir süre sessiz kaldým. Oda konuþmadý.
“ Biliyor musun?” dedim. Yüzüme baktý.
“ Düþündüðümde, kendimi bir kukla olarak görüyorum ve sanýrým hep kukla olarak kalacaðým…”





.Eleþtiriler & Yorumlar

:: harika yazý yüreðine saðlýk
Gönderen: özgü uzun / , Türkiye
24 Nisan 2009
bu yazýda birazda kendimi buldum aslýnda.Bende ilk baþörtüsü takdýðým zamanlarda çok ikilemde kalmýþtým.Kaldýki benim açmak gibi bir zorunluluðumda yoktu.Ýlk baþlarda ne kadar bocalasamda kiþiliðimden ödün vermedi.Ve içimdeki ilahi güç sayesinde þimdi çok mutluyum




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


adem kimdir?

Bir bahar çocuðu adem dönmez… Soðuk bir kýþ sonrasýnda kuþlarla beraber gelmiþ dünyaya, uzunca bir süre leyleklerin getirdiðine inanmýþ kendini, iki abi ve bir abla ya sahip, evin en küçüðü, el üstünde, göz nuru… Annesi halime, babasý muharrem, Ahþap süslemeli bir Safranbolu evinin en küçük odasýný vermiþler ona… Hayaller kursun, yazýlar yazsýn diye… Yalnýzlýðý sevsin diye… Miladi 30 Haziran 1985 doðumlu… Ýlk orta ve lise eðitimini Safranbolu da tamamlamýþ. Okumayý yazmayý altýsýna varmadan öðrenmiþ, susam sokaðýnda… En belirgin özelliði annesine anlattýðý masal ve hikâyelermiþ çocukken… Aðaçlar arasýna kurulmuþ salýncaklarda uyumayý severmiþ… Un kurabiyesi ve patates kýzartmasýna asla hayýr diyemezmiþ… Çocukluðunu tavuklar, kediler, aðaçlar ve yemyeþil bir dünya Ýlk erginliði korku, yalnýzlýk ve ilk aþk, ilk kavga Lise yýllarýný ÖSS, fen bilimleri, gelgitler ve arada kalmýþ bir günlük Olarak tanýmlýyor… Üniversite eðitimi için Ýstanbul a gelmiþ 2003 yýlýnda. Yýldýz teknik üniversitesi kimya mühendisliði bölümünü okuyacakmýþ ama o cümle mühendisi olmak istiyormuþ. Þimdilerde okulunu bitirmek ve sýrf babasý evin duvarýna assýn diye diplomasýný almak ve ona vermek istiyormuþ. Lise yýllarýnda tanýdýðý Dostoyevski hayata bakýþýný þekillendirmiþ. Yýl 2008 mevsim kýþ. Yirmi artý üç sene geçmiþ hayatýndan. Ýlk beþini hatýrlamýyor, ikinci beþini ise her gün bir daha yaþýyor, sonraki on seneye dönmek için bir zaman makinesine ihtiyacý var… Sonraki üç seneyi ise hiç yaþanmamýþ sayýyor… Hiçlikten sonsuzluða bir yolculuk bizimki, hatýrlanmak ve iyi iþler býrakmak ardýmýzda… Yazý çalýþmalarý ile kendini geliþtirmeye uðraþýyor bu günlerde. Yazmanýn yolu okumaktan geçer diyor ve okuyor, teknolojiye inat eski kitaplarýn sayfalarýný koklayarak yaþýyor. En çok hikaye ve romanlara vurgun… Ve hayattan istediði þey iyi romanlar sunabilmek kendine, ilk romanýný da bitirmek üzere… Adem dönmez i tanýmak çok kolay, yalnýzlýk, gece ve sessizlik. . . hayatýný tanýmlayan üç þey… Asitle bazý karýþtýrdým, Dünyayý yaþanabilir bir hale getirmek için… Hidrojen baðlarý ile kurdum dostluk baðlarýmý… Kýrýlabilmesi çok zor olsun diye…

Etkilendiði Yazarlar:
hikayeci


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © adem, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.