Yaþam hoþtur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiþtir. -Asimov |
|
||||||||||
|
Doðduðum þehre öðretmen olarak döndüðüm o zaman þehrin nerdeyse dýþýnda, hiçbir vasýtanýn geçmediði ilköðretim okuluna çýktý tayinim. Doðduðu þehre alýþmayý beceremeyen ben “hoca haným” sözüne nasýl alýþacaktým acaba? O güne kadar adýmla hitap edenlerin bir anda “hoca haným” diye sesleniþleri çok tuhafýma gitmiþti. Öðretmenliðimin okulun kapýsýndan çýkýnca biteceðini zannetsem de, bu rolün hayatýmýn tümünü kapsamasýna engel olamayacaktým anlaþýlan. Okuyan kýz çocuklarýna karþý duyarsýz olan bütün akrabalarýmýn bile koltuklarýnýn kabardýðýný hissediyordum. Ne kadar þanslýydým ki; öðrencilerimin yaklaþýk yüzde altmýþý çingene çocuklardý. Kentin çoðrafyasý içinde kuzeye sýkýþmýþ ama yaþam coðrafyalarý bu sýkýþmýþlýðýn aksine o kadar renkli hareketli bazen de kavgalara sahne olacak kadar hararetliydi. Fakülte son sýnýf öðretmen adaylarýnýn fiks hayalidir köy öðretmeni olmak. Benim böyle bir hayalim kalmamýþtý. Okuldaki bu çocuklar köy çocuklarýndan çok da farklý deðillerdi. En önemlisi küstahlýklarý yoktu. Masumiyetlerini ve bozulmamýþlýklarýný anlatmam mümkün deðil. Birbirine benzeyen hayatlarýyla, birbirinden çok farklý bireyleri tanýma fýrsatý bulmuþtum. Okullarýn açýldýðý ilk gün arka tarafta da bahçe olduðunu fark ettim. Þöyle bir göz atayým dedim. Kýkýrdayan meleklerimin seslerini duydum. Ama ne melekler! Arka bahçenin paslý arka kapýsýna sýrtlarýný dayamýþ sidik yarýþtýrýyordu benim kirli yüzlü meleklerim! Ýçlerinde birinin kocaman mavi gözleri vardý. Adý “Can”mýþ. Erkek yetiþtirme yurdunda kalýyormuþ. Bu çocuðun benim için özel bir yeri olacaðýný o gün anlamýþtým desem kendimi modern çalýkuþu olarak görmüþ olamam sanýrým. Daha ilk günden itibaren öðretmenler odasýna yukarýdan gelen gürültü çok canýmý sýkmýþtý. Kimse hiçbir tepki vermiyordu. Aklýmla aramýn pek iyi olmadýðýný biliyordum ama bu sesleri duyan tek ben olamazdým. Bütün inceliðimi kaybedip sataþmak istedim çocuklara. Önce seyrettim derken beni fark edince sustular. “niye gürültü yapýyorsunuz?” dediðimde “ Abe ne gürültüsü yalancýktan darbuka çalar þarký sülerýz üðretmeným!” dedi biri. Diðeri hemen lafa atladý: -“Ocam bizim babalarýmýz hep müziksiyen. Mesela benim babam gýrnatacý” dedi. “müziksiyen” demek. Vay be! Dedim kendi kendime. Bundan yirmi yýl önce bu soruyu sorsam bu okulda: “Babam düðünlerde saz çalar.” Cevabýný alýrdým muhtemelen. Ama bu çocuklar babalarýný birer sanatçý olarak görüyor ayný zamanda. Bu arada Gýrnata’nýn Ýspanya’da bir sahil kenti olma ihtimali yoktu bu durumda. Anladým ki gýrnata “klarnet” demekmiþ. Bu þehirde yetiþmiþ olmama raðmen bunu bilmiyordum. “Gýrnata ve darbuka” “yemek ve içmek” gibi bir þeydi onlar için. Aileleri genellikle bugün bulup bugün yiyen, kurallar bütünü olan hayatý gerektiði kadar kaale alýp doðallýklarýndan hiçbir þey yitirmeyen insanlardý. Ýþte bu çocuklarýn gamsýzlýklarýnýn ayarý bile etkiliyordu beni. Birçoðu hafta sonlarý çalýþýyordu. Hayatý sadece kitaplarda deðil kendi çöplüðünde de öðreniyor böylece çabuk olgunlaþýyorlardý. Yýrtýk sesli küçük ozanlarým benim! Okul çýkýþý cadde baþýna kadar on çocuk yanýmda oluyordu. Sonra yokuþ aþaðý doðru, yurttaki çocuklarla beraber gidiyordum. Can da bunlarýn arasýndaydý. Derslerine çalýþmýyordu. Sýnýfta birkaç kez kovalambaç oynamýþlýðým da vardý kendisiyle. Çocuklar yolda giderken aðýzlarýndan köpükler saça saça korku hikayeleri anlatýrlardý. O yalnýz dinlerdi. Hiç beklemediðim bir gün o da bir hikaye anlatacak oldu. Ve hikayeye baþladýðý hitap sözcüðü ”anne” olmuþtu. Beni annesi yerine koymuþ olamazdý ama hayatýnda anne diye seslenmenin boþluðunu benimle doldurmuþtu Can. Anneler günü geldiðinde ise yurdun bahçesinden yolduðu çiçekleri gazete kaðýdýna sarýp elimi öptü : “Anneler gününüz mübarek olsun öðretmenim!” diyerek. Anne deðildim henüz ama anne sözcüðünün sýcaklýðýný o gün duymuþtum…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Serap TAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |