..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat doðaya eklenmiþ insandýr. -Bacon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Safa Kaçmaz




21 Mart 2009
Kara Kýzýn Ölümü  
Safa Kaçmaz
Otobiyografik bir aný...


:BBAH:

Ýlkyaz gelince konu komþu þehir evini býrakýp ailecek bað evlerine taþýnýr­lardý. Hemen çamur çukurlarý kurulur, damlarýn çatlaklarý onarýlýr; hamur gibi yapýlmýþ çamurlar duvar çatlaklarýna sývanýrdý. Geçen yýldan kalmýþ ot artýklarý temizlenir; kimseler götürmesin diye ahýra istif edilmiþ odun parçalarý çýkarýlýp bahçenin bir köþesindeki tandýrýn yanýna tepelemesine kayýlýrdý.

Tüm bir yaz boyunca kendilerine hizmet edecek olan bahçenin bir köþesindeki su kuyusunun etrafý intizamla temizlenir; iç bahçenin kenarlarýna ve kuyu ­baþýna türlü çeþit çiçekler ekilirdi.



Aradan birkaç hafta geçmeden önceki yýlýn kasýmpatýlarýyla sarý gelinleri, þakayýklarýyla hercai-meneviþleri ve balýkaðýzlarý diplerinden çatlayýp boy atarlardý. Arkadaki kocaman daðlarýn sýrtýndaki karlarýn sularýný alýp getir­miþ olan dereler aþaðýlara indikçe küçük damarlara ayrýlýrdý. Güneþ vurunca üstlerine gümüþ sicimler geçiren derecikler dere sularýný þarýldatýp aký­týrlardý. Yandan bakýnca renkleri göz alýr, akýp giden ahenkli türküleri in­saný bir hoþ edip kendinden geçirirdi. Halk kendi arasýnda konuþurken:



-Aman buranýn baharý da bi kötü vurur ki….

derlerdi.



Ýlkyaz kývýlcýmý çakýnca kurda kuþa, yaban yazýya kan yürür; etraf yaþam bayramý olurdu. Dört-beþ ay karaltýnda donan tabiat elini çabuk tutar, gün günü aratýr bir hýzda yaprak verir, kuþ yavrusu olur, çiçek açar, tohuma dururdu. Kimi zaman ise ilk çiçeklerini Mart vurgununa yedirip, eli böðründe kalýverirdi.



Bu yýl da havalar önden iyi gitmiþti. Ardýndan evlat aldatan baba gibi, erken açýlýp çiçeðe durmuþ elma, kayýsý, þekerpare, viþne ne varsa alýp götürmüþtü. Çoluk çocuðun rýzkýný vurgun yemiþti. Allah'ýn hikmetinden sual olunacak deðil ya; o denli horanta veren Allah deldiði boðazý da aç koyacak deðildi. Ama yine de herkesin yüzü yerde, üzgündü.



Ýlkyaz ulaþýp da; konu komþu anlaþmýþ gibi yakýn tarihlerde bahçe evlerine sökün edince, akþama deðin ahýrlarda zýrzýr zýrlayan düvelerle ineklerin, buzaðýlarla tosunlarýn sýðýra teslimi kaçýnýlmaz olurdu. Sabah er vakit baðýrýþ çýðýrýþ arasýnda her biri bir köþeye konmuþ evlerden mallar çýkarýlýr, yetiþkinler veya çocuklar ardlarýna düþüp onlarý Musabyasý’nýn(*) yukarýsýndaki köprü baþýnda toplarlardý. Az sonra da ilerden önce bir toz bulutu yükselir, ardýndan “ohaaaaa, çüþþþþ ,hölölö­lööö” sesleriyle inek, öküz, camýz gibi hayvanlardan oluþmuþ sýðýrý yöneten bir iki çobanýn sesi duyulurdu. Onlarýn sesi, inek ma-lamalarýna, buzaðý cýrlamasýna karýþýr, etraf deli bayramýna dönerdi. Bekleþen mal­larý da önlerine katan çobanlar alýr onlarý aþaðýdaki yazýlara sürer, mallar orada akþama deðin ot niyetine yer çimlerini kirpiþtirip durur­lardý.



Mal sürüsünün en gerisinde de her adýmýnda gidip gitmeme konu­sunda bir gelgit geçiren uzun kulaklý kýr eþþek bulunurdu. Çobanlar onun üzerine saz otundan örme bir hasýr yüklük yerleþtirir, belki baþkalarý alýr diye, daha sabahýn köründen itibaren inek boklarýný elleriyle harmanlayýp kýr eþþeðin dalýna doldururlardý. Ýnekler o kadar çok bok üretirlerdi ki, zavallý kýr eþþek akþam olup da sýðýr dönüþü baþladý mý artýk belini ikiye ayýrýr, kendinde adým atacak takat bulamazdý. Ardýn­dan dürtülen sopalarýn korkusu olmasa, kimse ona þuradan þuraya bir adým bile attýramazdý.



Günbatýmýna yakýn mal sürüsü geri döner hayvanlar evlerine yaklaþtýkça sýðýrdan ayrýlýp bilgiç bilgiç salt baþlarýna salýnarak ve geviþ ge­tire getire yürüyüp gelirlerdi. Gerçi kimi zaman yeni mallarla, daha önce sýðýra katýlmamýþ danalar ilk birkaç gün yollarýný þaþýrabilir­lerdi. Ne var ki, öyle durumlara hazýrlýklý sahipleri ilk günler yol baþlarýnda bekleþirlerdi. Bir süre sonra ise artýk mallarýn tümü kor­kusuzca evlerini bulurlardý.



O sýralar çoðu buzaðýlamýþ olan inekler evlere yaklaþtýkça ma-lamalarýný sýklaþtýrýr, hele bir de buzaðýsý

o incecik imdat sesiyle annesini çaðýrdý mý, ana inek sesiyle göðsünü yýrtardý. Bir o ma-lar, öteki yanýtýný verirdi. Komþu inek ve yavrula­rýnýn da sesleri yükseliverir, böylece kaynaþan ma-lamalar ortamýnda bir deli bayramý daha yaþanýrdý.



Karanlýk çöker ayak þehirde çalýþan erkekler de dönmeye baþlardý. Eþek sýrtýndaki yolculuklarýyla ma’lama bayramýna ya katýlýrlar, ya da hemen ondan sonra sökün ederlerdi. Daha henüz ineklerin saðýmýna baþlamamýþ olan kadýnlar sokak baþlarýnda kendiliðinden öbekleþiverirler:

-Akþam vakitlerin hayýr olsun gomþum….

diye laflamaya giriþirlerdi. Öteki de:

-Akibetin hayýr ossun , hayra garþý gel gardaþým…

deyip yer açarlardý. Ayakta duruþurlar, evin erkekleri gelmeden bitire­bilmek için acele laflaþýrlardý:



-Napan nörün Nesbadýn?(*)

-Nörüm gýýý, akþamaçan horanta iþleri biter mi batasýca...

-Bilin mi ,toohçuhüssün Angara'da apartuman ne almýþ, taamin onun için bað-bostaný viran býraktýlar bu baar…

-Öle mi? Aman pek bi sevindüm, fýndýg gýrsýn garýsý gayri, biz de bura­larda atýn itin ortasýnda helag olup dururuz….

-Senin þeherevin nesi var gýý ? Suyu çýkmadý ya? Saray gibi valla. On Angaraya deðeþmem vilayetimi valla. Hepiciði tanýdýk bildik.Kim kim­sen olmayýnca garip þeheri zor olur,bilmen gibi gonuþun sen de gýýý…



Yukardan 'çüþþþ-dehhh' sesleri arasýnda erkeklerin geliþi duyulmaya baþlayýnca tatlý laflama son bulur, kadýnlar erlerinin akþam yemeðini hazýrlamaya yönelirlerdi.



Erken gelmiþ olanlarla þehire gitmeyen kimi erkekler daha önceden ana sokaðýn köþesindeki kesme taþýn üzerine, kenarýna dizilirlerdi. Kimi duvara sýrt verir tabaka tütünü sarar, kimisi de Ýkinci’lerini aðýzlýða yerleþtirip karþýlýklý keyif cigarasý üfürürlerdi. Gelen geçene de ya baþlarýyla, ya aðýzlarýyla selam alýp verirlerdi.



-Cümleten akþam þerifleriniz hayýllý ossun cemaat

-Amin, cemi cümlemize …

-Akibetin hayýllý ossun Vadet*

-Nörün hacemmi ? Zabah þeherde senin konþuyu gördüm, gelip gitmez mi didi, selam gönderdi.

-Nörüm hiyavrum, getiren götüren saðossun, kýsmetse Cuma'ya görürüz gayri…

-Hassüssün emmi, sen nörün napan ? (Hafif mayýþarak) Senin hökümat gidici gidici….

-O senin bildiðin hiyerif, cacýklanýp durma ,hökümat gadar baþýna taþ düþer, taþ…

-Lan Vahdet, inek nasýl, hallice mi?

-VaIla hinci geldim, þu horanta günü böyüg Allah’ýmýn yaptýðýna bak,yavurtsuz kaldýk bu yaz…

-Tövbe de la; böyüg Allah’ýma karþý gelme çarpýlýn valla, biþeycikleri yok ineðin, geçen gýþ þeherde altparnaðýn mustanýn ineði de ayný þeeldi. Gerisinden bir cýara tüttürtdüler heç biþeciði galmadý. Hinci bir buzaðýsý var, maþallah…

-VaIla gine sen bilen emme, banaalsa fururum býçaðý getsin, it kursaðýna gideceðine insan boðazýna girsin,dert düþmüþ mala gulaðasma gayri.

-Ey böyüg Allahým…..viren de o, alan da o, ne yirsiniz birbirinizi?

-Bi aspirin içirivir la, hýrpadanak keser valla.

-Gorkma Vadettt, senin inek bu yýl gýsýrdý, beþinciyi geden baar guzladý, onun derdi gerisinde, get bi tosun çektir…





Baba Vahdet laflarýn hepsini topladý, koydu yan yatýk kasket altýna evine yollandý.Bahçe kapýsýndan girip kendini açýktaki tandýr baþýnýn toprak sekisine býraktý. Gözlerini büzdü, ceviz altýnýn temiz havasýndan bir nefes çekti, içindeki tüm birikmiþ dertleri sonuna kadar üfledi. Ardý sýra da ünledi:



-Ümüðüm eridi gýýýý, yemek ne yoð mu ?

Güççükkk, sen de destiyi kuyudan getir gýzým.



Sesi duyan dýþarý fýrladý. Çoluk çocuk, kadýn kýz etrafýný sardý. Bir hiz­met yarýþý baþladý. Yer sofrasýný kuruvermek için alta sofra bezi sarý­lýp, üstüne un eleði ters kondu. Üstüne sini, sini üstüne de tahta kaþýk­larla bir tane Bursa býçaðý yerleþtirildi. Tandýr üstünde el yapýmý incecik kuru yufka ekmekler çoktan sulanmýþ, alýþsýn diye bez arasýnda mapus yapýlmýþtý. Ana kadýn becerikli elleriyle bezleri açýverdi, suyunu yemiþ yufkalarý dörde beþe katlayýp siniyi fýr etraf dolduruverdi. Tarhana çorbasýyla, içine kurutulmuþ et konmuþ olan patates yemeðinin kokusu toprak tencerelerin içinden yayýlýp geldi.



Kaþýklar siniye hýzla inip kalktý, Babavadet yemeði çok, ekmeði az yiyen çoçuklara arada bir söylendi:

-Gatýk edin la, gaþýk düþmanlarý…

Birer ikiþer yemekten kalktýlar. Babavadet yemek artýðý aðzýný avuç içine sývarken

-Yavýrt ne yoð mu gýý ?

diye söylendi. Ana kadýn göð gözleriyle özür diledi, büzülüp küçüldü:

- Nörim, bir halline bagmak ilazým, zabah ezaný bir çimcik süt zor aldý­mýdý, hincik temelli kesti. Ne daylý çaldý bilmem ki? Dirler ki,pahýrcý Hilmi'nin gözü pek deðermiþ. Gýþýn gelip ahurdan saman ne aldýydý. Gözü neyim deymiþ olmasýn ?



Vadet baba kubardý:



-Get iþine garýýý, baþlarým hincik pahýrcý hilminin gözüne… Malýn der­dini cümle alem söyler durur. Belkim tosun ister, belkim cýðara. Olmazsa aspirin vermek ilazým.



Ýneðin hali hal deðildi. Kemikleri artýk et içinde durmak istemiyor, kalça üstlerinden baþlayarak adeta eti yarýp dýþarý çýkmak istiyorlardý. Kara inek koca gözlerini pelpel açmýþ göz uçlarýndan sularý sarkýtmýþ, yemek sofrasýndaki kalabalýða bakýþ atýp duruyordu. Babavadet içlendi:

-Valla içim eriyor gýýý, þuna bak gözünü dikmiþ de nasýl süzüyor….Yavýrtsýz da kaldýk bu yaz, tüh.



Yerinden kalktý. Ýlk olarak Aspirin denemeye karar verdi. En kolayý oydu. Ýki aspirini parmak arasýnda bir tas içine ezdi. Su ekleyip ineðin yanýna gitti. Ýneðin baþýný gözünü sevdi:

-Ýç garagýzým iç.. dedi.



Aðýz kenarlarýndaki boþluktan avucuyla, olmazsa parmaðýyla aspi­rinli suyu ineðin aðzýna buladý. Kah ineðin kafasýný hafif yan eðip tasla yan döktü,kah avucuyla zorlayýp sinirlendi:

-Ýç gavur dölü iççç,

yavurtsýz da kaldýk bu yaz!



Aradan bir-iki gün geçti. Ýnekte hiçbir düzelme olmadýðý gibi, giderek kemikleri etten daha çok ayrýldý.Önceleri sýðýra giderken artýk evde kalýr olmuþtu. Çobanlar:

-Alýn anam ineðinizi, peþi sýra gopturamýyoruz, yolda neðim galýr da vebali bize gelir, baðýnýzda bakýn gayri…



demiþlerdi. Ýki gün sonra iþ dönüþü Babavadet bu kez karakýza sigara içirtmeye karar verdi. Aldý ineði götürüp yakýn bir iple baþýndan aða­ca baðladý.Birinci marka sigara paketinden bir tane çýkarýp yaktý.Bir nefes çekip ineðin kýçýna dolandý:

-Çek garagýzým çek…

deyip, sigarayý ineðin götüne yerleþtirdi. Kuyruðunu da bir eliyle yan tarafa çektirdi.Ýnek ardýna giren yabancý cismi atmak amacýyla kaslarýný büzüp býraktýkça,sigara sanki içiliyormuþ gibi,akþamýn alaca karanlýðýnda bir kýzarýyor,bir kararýyordu.

-Hah þööle, çek garagýzým çek..

diyen Vadetbabanýn keyfi de böylece biraz yerine geliyordu. Zaman zaman eliyle yerleþtirip karakýzýn sigarayý içmesine yardým eden Babavadet o gece biraz rahat uyudu.



Ne var ki ertesi ve sonraki günlerde inekte bir düzelme olmadýðýný görünce artýk hastalýðýn tosunluk olduðuna kesin kani oldu:

-Er azgýný kancýk…

diye geçirdi içinden. “Topalsüleman’ýn tevatür bi boðasý var, tuttu muydu býrakmaz” diyorlardý. Eh, karakýzýn derdi de zaten oydu.



Üç gün sonra bir öðle bitimi boðayý alýp geldiler .Boða da boðaydý hani. Vücudunda hiç kemik yok, her yanýna et torbalarý baðlanmýþtý.Boz boða dalap dalap yanýyor,baþýný yere doðru hafif eðip karakýzýn ardý­na geçmeye çalýþýyordu.



Kara ineði bahçe içindeki bir kalýn direðe tam boynundan baðladýlar.

-Aman depreþip de boðanýn altýndan neyim kaymasýn ha… dediler. Boðazýndan çaprazýna direðe baðlanan inek, zaten dermansýz ayaklarýný daha fazla taþýyamadý. Ön iki ayaðýný kýrdý,ön tarafý çömeldi.



-Körün istediði bir göz, Allah ona vermiþ iki göz…

diye Babavedet ile Topalsüleyman hafif neþelendiler. Ýki kiþi ineðin iki yanýna geçmiþ onu kýskaca almýþlardý, yön deðiþtirmesini önlemeye çalýþýyorlardý.Birisi öteki eliyle de ineðin kuyruðunu yan çekiyor, tosuna yol açýyordu.

Tosun geliyor, kara kýzýn ardýna dolaþýyor,gelip kuyruk altýný yala­yýp dudaklarýný burnunun içine götürüp derin derin nefesIeniyor, ardýndan bahçede koþarcasýna bir tur atýp tekrar geliyordu.Ýneðin bir saðýna geçiyor,bir soluna dolanýyordu. Topalsüleyman:

-Hölölölöööö

gibi sesler çýkararak tosuna þehvet aþýlamaya çalýþýyordu. Her þeyiyle kendine sunulan ineðin etrafýndaki adamlardan çekinen tosun kabarmýþ kanýyla kuduruyor,topraklarý avuçlayýp karýn altýna vuruyordu.

Kara kýz þimdi önayaklarýnýn dizlerini de çözmüþ, topraðý boynuyla yakalýyordu.Kafasý toprakta,gözlerinden yere sicim uzatýyordu.Boz tosun gittikçe kuduruyor,ineðin kuyruk altlarýný yaladýkça yerinde duramaz oluyordu. Topal Süleyman’ýn bir kez daha “hölölölööö” demesine kalmadan dalap dalap et yanan kocatosunun ön ayaklarýný kara kýzýn dalýna atma­sý bir oldu.



Çoluk çocuk, kadýn kýz tüm ahali, kimi bahçe duvarýnýn kenarýnda, kimi evin avlusunda, kimi de dam üstünde tünemiþ olarak kara kýzýn tosun has­talýðýnýn tedavisini izliyorlardý.Ya kikreþiyorlar, ya da iri gözleriyle pel pel bakýyorlardý.



Topalsüleyman kara kýzýn kuyruðunu iyice yana yapýþtýrdý, boz tosun biraz daha rahatladý, kara kýzýn üstünde kendini bir iki sefer salladý, çenesini alýp götürdü kara kýzýn dalýna býraktý. Arka ayaklarýný bir iki sefer yer deðiþtirdi. Boz tosun sallandýkça kara kýz biraz daha çök­tü.O çöktükçe boz tosun daha çok arka ayaklarýný deðiþtirip kendini dengelemek zorunda kaldý.



Tosun hala kara kýzýn üzerindeydi ama sanki yerde sayýlýrdý. O esnaya kadar ineðin ardýndan baþka yere bakmayan Baba Vadet gözünü kara kýzýn baþýna çevirince:

- Amanýnnn…!

diye ünledi.

- Amanýnnn, garagýz elden gidiyor!



Depreþmesin diye boðazýna çaprazlama atýlan iple aðaca raptedilen kara kýzýn dili diþlerinin arasýnda sallanýyordu. Pel pel bakan koca gözlerinin yerine bir çift karartý çökmüþtü. “Ohaaa” deyip tosu­nu kovdular,ipi açmaya koyuldular.



Kara kýz gözlerini araladý, içindeki tüm nefesi topladý, baþýna tünemiþ Baba Vadetle Topal Süleyman’ýn gözlerine üfledi.



Ekim1986

Paris

S.Kaçmaz



*****



Musabyasý : Musa Beyin Yazýsý (Tarlasý)

Nesbadýn : Nesibe Kadýn

Toohçuhüssün: Tavukçu Hüseyin

Vadet/Vahdet: Vahdettin

Hacemmi: Hacý emmi

Hassüssün : Hasan Hüseyin

Taamin : Tahminen,galiba.

Þeel : Hal,durum,biçim.

Tevatür : Bulunmaz,çok iyi,üstün.

Çimcik : Küçük bir parça,parmak uçlarýnda almak.

Altparnaðýnmusta: “Altý parmaklý”lardan Mustafa

Cacýklanmak: Ciddiyeti kaybeden bir halde bulunmak.

Pahýrcýhilmi: Bakýrcý Hilmi



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Safa Kaçmaz kimdir?

Topluma ait bütün görüngülerin ardýndaki temelleri anlayabilmek için . . . .

Etkilendiði Yazarlar:
Klasikler


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Safa Kaçmaz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.