Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella |
|
||||||||||
|
Ýki yýl önce... Sonbaharýn en güzel ayý, Eylül. Soðuktan titretmeyecek kadar sýcak ama sýcaktan bunaltmayacak kadar da serin bir hava. Ýki tarafý çamlarla kaplý bir orman yolu. Ýçerisindeki kalabalýkla birlikte bu orman yolunda keyifle ilerleyen bir araba. Camlarý sonuna kadar açýlmýþ arabanýn içerisini dolduran tertemiz bir hava. Ciðerlere doldurulan bu temiz havada; alýnan nefeslere karýþan, çamlara özgü o mis koku. Bir, kuþ sesi eksik fonda. O mis kokuyu içime çekerken, gözlerimi kapatýp; ormanýn derinliðinde kaybolmuþ kuþlarýn seslerini duymaya çalýþýyorum. Gözlerim kapalý, ne kadar kalýyorum böyle bilmiyorum ama tam da kuþlar þakýmaya baþlýyor ki hayalimde; duruyoruz birden. Bir pýnar baþý ! Baþý kalabalýk bir pýnar ama. Kimi yukarýdan aþaðýya, kimi aþaðýdan yukarýya parketmiþ arabalarýn yolcularý; ellerinde bidonlar, sýranýn kendilerine gelmesini bekliyorlar pýnarýn baþýnda. Arabadan inip sýraya giriyorum. Sýramý beklerken, pýnarýn methine misafir oluyor kulaklarým. Bu methin merakýyla daha da bir sabýrsýzlanýyorum beklerken. Nihayet sýra bana geliyor. Avuçlarýmý uzatýyorum suyun altýna. Suyu etrafa sýçratmamaya çalýþarak, avuçlarýmdan kana kana içiyorum. Kulaklarýmýn misafir olduðu az önceki methe, damaðým þahit oluyor bu kez. Elimin tersiyle aðzýmý kurularken, "ne kadar da haklýymýþ seni methedenler, zor olacak ayrýlmak " diyorum, pýnara usulca. "Hele gölü bir gör; o zaman anlarsýn zor ne demek " diye kulaðýma fýsýldayarak cevaplýyor, pýnar da beni. Ormanýn derinliðiyle bu bilge pýnarý baþbaþa býrakýp, kaldýðýmýz yerden devam ediyoruz yolumuza. Fazla deðil, az bir týrmanýþtan sonra; arabayý park edip, iniyoruz. Bir güvenlik görevlisi karþýlýyor bizi. Ve yeþil renkli sürgülü, demir bir kapý aðýr aðýr çekiliyor... Bir göl ! Bir göl ki, masmavi... Sanki insan eliyle yapýlmýþ misali; yemyeþil çam ormanýnýn tam da ortasýna býrakýlmýþ bir avuç mavi su gibi... Ellerimi uzatýp, avuçlarýmýn arasýna alýyorum gölü. Sýðmýyor, taþýyor avuçlarýmdan göl. Devlerin gözyaþlarý mavi mi olur ? Bilmiyorum ama; ayaðýyla açtýðý çukura, avuçlarýnda biriktirdiði gözyaþlarýný usulca býrakan koca bir dev geliyor gözlerimin önüne hayal meyal. Sonra... Sonra o koca dev, þaþkýn bakýþlarýma aldýrýþ etmeden; aniden çýkýp geldiði, o koca zamanlarýn içinde kaybolup gidiyor yine. "Gölün parlaklýðý karþýsýnda, küçük bir yanýlsama olmalý" bu diyorum kendime ve aldýrmýyorum. Biraz daha ilerleyip, gölün tam kýyýsýnda duruyorum. Aman Allah' ým, bir göl bu kadar mý güzel olur ? Karþý kýyýda... O, yeþilden kahverengiye doðru giderek koyulaþan renklerdeki koca çamlar... O çamlarýn tepesinde öbek öbek beyaz pamuk bulutlar... Aðaçlarýn arasýnda, neredeyse kaybolmuþ restoranýn o, kýrmýzý kiremitten çatýsý... Hepsi ama hepsi; ayaðýmýn dibinden baþlayýp, gittikçe büyüyen gölün maviliðine aksediyorlar sýrayla . Çamlarla birlikte, adýný bilmediðim aðaçlarýn gölgelediði patika bir yol çepeçevre sarýyor gölün etrafýný. O adýný bilmediðim aðaçlardan dökülen yapraklar; mahir bir ressamýn fýrçasýndan çýkmýþ, harika bir sonbahar tablosu gibi uzanýp gidiyor gözlerimin önünde. Bu patika yolda yürüyerek her noktasýna þahit olmak istiyorum gölün güzelliðinin. Yere dökülen yapraklara basmak tuhaf bir zevk veriyor bana. Yol boyunca uzanan sarý yapraklarýn çýtýrtýsý zalim gibi hissettirsede, yine de bu tuhaf zevkten alamýyorum kendimi. Yapraklarýn çýtýrtýlarýna kapýlmýþ yürürken; iki katlý ama koca bir ev dikkatimi çekiyor birdenbire. Daha yakýndan görmek istiyorum bu koca evi. Kahverengi ahþap kaplamasý, beyaz çerçeveli koca pencereleriyle o kadar güzel ki... Göl nasýl ormana yakýþmýþsa, bu koca ev de öyle yakýþýyor göle. Sanki ev benimmiþ gibi; hayallere dalýyorum bir an. Hayal bu ya; kitaplarý yok satan, ünlü bir yazarým. Uyanýr uyanmaz; pencereye koþup gölü seyrediyorum her sabah. Sonra, ya pencerenin önüne yerleþtirilmiþ masamda ya da evin önündeki küçük iskelede yazýyorum yazýlarýmý. Göl masallarý yazýyorum mesela. Ýskelenin hemen önündeki nilüferlerle, kurbaðalarýn aþkýný anlatýyorum bir masalda. Bir diðerinde; aðacýn altýna çekili kayýðý her gece göle indirip, karþý kýyýdaki peri padiþahýnýn kýzýný görmeye giden delikanlýnýn sevdasýný anlatýyorum. Bir diðerinde... Bir diðeri olmuyor, çünkü; "hadi býrak hayalleri, gidiyoruz " diye çaðýrýyorlar beni. Boyumu aþkýn hayallerimi, kayýðýn içerisinde bulduðum küçük bir þiþeye týkýþtýrýyorum çarçabuk. "Gerçek bir yazarýn dikkatine "diye de küçük bir not iliþtiriyorum þiþeye. Ve öylece býrakýyorum göle... Sonra adýmlarýmý kocaman açarak, arkadaþlarýma yetiþiyorum kýsa sürede. Sanki yetiþmem gereken baþka bir þey daha varmýþ gibi ayný koca adýmlarýmla devam ediyorum yürüyüþüme. Yürüyorum yürüyorum... Neredeyse o kahverengi evin tam hizasýna geliyorum karþý kýyýda. Eve son bir kez daha bakýyorum ve evin önüne çekili kayýða da. Bu sefer de evin aksi göle düþmüþ. Ve arkasýndaki çam aðaçlarýyla, bulutlar bir de. Fakat bu kez göl mavi deðil de yeþil sanki. Akþamýn koyuluðu düþüyor olmalý göle... Karþý kýyýdan nilüferler pek seçilmesede, yeþil renkli gölün manzarasý da baþka bir keyif veriyor bana. Aldýðým keyifle önüme bakarken, arada bir göle attýðým kaçamak bakýþlarla devam ediyorum yoluma. Bu sefer, hani o ormanýn derinliðinde kaybolan kuþlar birdenbire önüme düþüyor. Yol gösterir gibi, seke seke gidiyorlar önümden, þimdi. Adýmlarýmý küçülterek, kuþlarýn adýmlarýna uyduruyorum. Kuþlar kendi dillerinde bir orman türküsü þakýyorlar. Biliyorum o türküyü ve kuþlara kendi dilimle eþlik ediyorum ben de. Kuþlarýn peþi sýra, bir de bakýyorum ki baþladýðým yere gelmiþim. Sabýrsýzlýkla beni beklerken buluyorum herkesi. " Ha, geldin mi ? Hadi gidelim artýk " diyorlar. Dönüp arkama bir kez daha bakýyorum. Akþamýn karanlýðý iyice çöküyor gölün üzerine. Bir hüzün sarýyor etafý. "Ayrýlýðýn hüznü olmalý bu " diyorum içimden. Zor oluyor ayrýlmak. Arabaya binerken, o bilge pýnarýn kulaðýma fýsýldadýðý sözler geliyor hatýrýma; " hele gölü bir gör, o zaman anlarsýn zor ne demek " diyen. O iki tarafý çamlarla kaplý orman yolundan aþaðýlara doðru iniyoruz arabamýzla yavaþ yavaþ. Tam pýnarýn önünden geçerken; camý açýp, olanca sesimle baðýrýyorum pýnara " haklýydýn " diye. Gülümsüyor pýnar. Camý kapatýp, arkama yaslanýyorum.O þiþeye sýkýþtýrdýðým düþler geliyor aklýma. "Gerçek bir yazarýn eline geçer mi " diye düþünürken gülümsüyorum ben de.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Münevver Saral, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |