..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýyi bir aþk mektubu yazmak için, neler yazacaðýný bilmeden oturman, kalktýðýnda da ne yazdýðýný bilmemen gerekir. -Rouesseua
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu




3 Þubat 2009
Cennet  
Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu
...Gerekirse çirkefleþecek, her türlü saldýrýyý mubah sayacaktý...


:AIHA:


Aramayý baþlatmak için güneþin açmasýný beklemek, aldýklarý ilk karardý. Kayýp kiþilerin endiþeli yakýnlarý bir an önce ekiplerin kurulmasý ve daða doðru yola çýkýlmasýný isteyerek diretiyorlarsa da, kurtarma liderleri þimdilik sakin olmalarý ve ümitlerini yitirmemeleri için tatlý ve ihtiyatlý sözler söylüyorlardý. Tüm uyarýlarý göz ardý ederek zirveye doðru týrmanýþa geçen bu iki daðcýnýn yakýnlarýný sakin tutmak oldukça önemliydi, elbette onlarýn yakýnlarýný sað salim aþaðýya indirmek tek öncelikleriydi artýk. Ne var ki ihtiyatý elden býrakamamalýydýlar. Bölge dik yamaçlar ve keskin uçurumlarla doluydu, ayrýca derin yarýklarýn tehlikesi yanýnda tipide iyice çýðýrýndan çýkan vahþi hayvanlarla karþý karþýya gelmekte istemiyorlardý. Üstelik yeni bir kar fýrtýnasýnýn ortasýnda kalmakta mümkündü. Oturup beklerken yaptýklarý varsayýmlar arasýnda, daðcýlarýn hala yaþadýðý ve en azýndan tipi bastýrdýðýnda kurtarma kulübelerinden birine ulaþtýklarý ihtimali de vardý.

Fýrtýna dindikten iki gün sonrasý… Aramadan ümit kesilmek üzere. Kazazede yakýnlarýnýn ruh hali narin. Tetikte bekleyen bir acý ve isyan okunuyor ruh hallerinden. Birbirlerinden medet umuyor, kâh aðlayýp, kâh umuda sarýlýyorlar. Uykusuzluk ve dalgýnlýk hepsinde hâkim. Vakit geçtikçe meylettikleri yan oldukça bedbaht, bir o kadar çaresiz. Kendilerini býrakmaya, haykýrarak aðlamaya, üst baþlarýný paralamaya, kahretmeye ve sinir nöbetlerine hazýrlar. Bekleyiþ içindeki odada hava gergin. Fýsýldaþýlýyor fakat asla yüksek ses yok. Suratlar birbirine dönüyor devamlý olarak, duygularý ve umudu paylaþmak için.

Ýyi ki söylenmedi onlara gerçek, ya da henüz nasýl söyleneceði kestirilemiyor. Yarým saattir dýþarýda sigara üstüne sigara içen kurtarma lideri, sert ifadeli yüzüne bir tokat gibi inmiþ kararsýzlýðý yok edemiyor. Nasýl anlatacak duyduklarýný? Ýfade etmesi gereken sahneyi hangi kelimelerle daha az korkunç kýlabilir? Kazazedelerin talihsizliklerini ayrý, baþlarýna gelenleri ayrý söylemek, darbe üstüne darbe olmayacak mý? Derin derin soluyor kurtarma lideri… Karla kaplý yamaçlar ve zirvelere bakýyor bir süre. Gözleri soðuktan yaþarmýþ… Sigarayý yere atýp ayakucuyla bir güzel eziyor ve ‘Ýnceldiði yerden kopsun’ diyor kendi kendine. Kapýyý açýp, beklenti içindeki kalabalýðýn arasýna atýyor kendini.

Yedi saniye sonra ilk çýðlýk yankýlanýyor her yerde ve arkasý geliyor, kabýna sýðmaz bir delilik coþkunluðuyla…

***

Küçük ve tipik bir dað evini andýrýyordu bu kulübe. Duvarlarýný oluþturmuþ tomruklar, þiddetle esen rüzgarýn salvolarýna dayanarak inliyordu. Dýþarýdan bakan bir gözün, onu bulutlar ve fýrtýnalar denizinin ortasýnda, çaresiz bir sandal gibi düþleyeceðine þüphe yok.

Kulübedeki genç adam -avurtlarý çökük ve sakallarý kirliden hallice… Daðcý kýyafetleri çokça hýrpalanýp yýrtýlmýþ, kalýn eldivenlerini tipi sýrasýnda kaybolmuþ- ocaktaki ateþin içine bir odun parçasý daha atýp, yüzüne vuran sýcaklýktan memnun görünerek alevleri seyretti. Kalbi ocak olan bir kýzýl aydýnlýklar sisinin loþ bir mahzene döndürdüðü bu ýssýz kulübe, yalnýz baþýna bu yamaçta beklediði zamanlarýn aksine, þu anda muazzam bir öneme haizdi. Beklenmedik sayýlmasa da zamansýz sayýlabilecek bir tehditle konuðunu yüzyüze kalmaktan alýkoyarak fýrtýnanýn ortasýnda ona kucak açmýþtý, diðer yandan… Feciydi; oldukça akýl karýþtýrýcý….

Adam dýþarýda amansýz bir kar fýrtýnasýnýn egemenliði ilan ettiðini ve bu kudurgan soðukla felaketin tam ortasýnda yapayalnýz olduðunu çok iyi biliyordu. Bir müddet daha kendi baþýnaydý… Ne vakte kadar? Ölüm kulübenin kapýsýný yerle yeksan edip ona kýþla bezenmiþ bir son sunana kadar mý? Derisinin altýnda bir sýzlama dalgalandý ve eklemlerinde piþmanlýðýn öfkeli ýsýrýþýný duyumsadý; Buna deðmiþ miydi?

Aklý gidip geliyordu her kalp atýþýnda; kaný tüm damarlarýnýn en uç kýlcalýna uðrayýp beklemeden yine ve yine kalbinin odacýk ve kulakçýklarýný her dolduruþunda. O biçimde, yani ateþin baþýnda amaçsýz bir yýðýntý gibi otururken, uçuk fikirler dýþýnda tek bir arkadaþý bile yoktu. Pek çok þeyi aþmýþtý sanki. Dirayet, serinkanlýlýk, piþmanlýk ya da vicdan… ne önemi vardý ki? Bu unutulmuþ kulübenin etrafýný acýmasýz kar buhranlarý ve tanrýsal kudretli ürkünç rüzgarlarla sarmalayýp, þu daðýn yamacýný koyu bulutlardan bir kuyuya çevirmiþ fýrtýnanýn ötesinde, hem de çok çok ötesinde kalmamýþ mýydý onlar? Bunu ispatlamak ister gibi davranmamýþ mýydý o da bir süre önce… Kendisine, -artýk onu terk ettiðini düþündüðü- insanlýðýna yakýþmýþ mýydý ellerini buladýðý renk?

Fakat hayret! Eza verecek hislere karþý umulmadýk bir anda direnç kazanmýþtý; nihayetinde kafasýný meþgul eden tek olay, ateþin yanarken ne güzel çýtýrdadýðýydý. Bunun keyfini çýkararak zaman geçiriyordu. Her þeye karþý kayýtsýzlýk otuyla kaynatýlmýþ bir deli gibiydi; sorumlusu kulübe olan bir delilik belki de…

Gülüyordu kendi kendine aklýna bir þeyler geldiðinde. Ellerini muzýrca birbirine sürtüyor, gözlerini kapayýp bomboþ çerçeveli, enfiye halli düþler görüyordu.

Oturduðu taburede yana eðilip bir bezin üstüne yaydýðý et parçalarýndan birini aldý. O et parçasýný, büyük bir mana içeriyormuþ gibi dikkatle süzdü. Halbuki, o bez parçasýna serdiði diðer et küplerinden bir farký yoktu; ateþin yanýnda durmaktan biraz kurumuþ, ýslak ve kan kýzýlý renkleri solup uçuklaþmýþtý. Hepsine beraber baktýðýnda adamýn damaðýnda piþmiþ et tadý sulanýyordu. Aç kalmayacak olmasý, yaþamasý ve bu uðursuz fýrtýnanýn ardýndan hayatta kalmasý için bu yiyecek maddelerinin bulunmasý bir nimet deðil de neydi? Üstelik kokmamalarý ve idareli kullanabilmesi için yoðurmalýk tuz da bulmuþtu.

Ne iyiydi… Ne iyi! Yaþayacaktý iþte! Bu apansýz faka bastýran kar tipisine boyun eðmeyecek kadar þanslý ve serinkanlýydý… Aklý baþýnda, sakin, umutlu ve ýsrarcýydý; ne çabuk unutuyordu herþeyi… Ýfadesiz bir bakýþla kulübenin karanlýkla perdelenmiþ, ocaktaki ateþin dahi bakmaya, aydýnlýðýný bulaþtýrmaya gönlünün olmadýðý yere baktý. Karanlýðýn sakladýðý günahý için, izleri metruk bir vebalin pisliðini örten yalnýzca gölgeler deðildi; sönen aklý da artýk onu fena iþinden muaf tutuyordu galiba… Uyuþmuþ hisleri onu yeniden, aðýr aðýr þömineye bakmaya yöneltti. Korkmuþ bir çocuðu okþayan þefkatli el gibiydi delilik. Ne varlýðý rahatlatýcýydý, ne de yokluðu…

Ocaðýn yanýnda istiflenmiþ odunlarý saydý; bu parçalar onu günlerce idare edebilirdi. Yalnýzdý ve korkmuþ sayýlýrdý; buna raðmen ne de güzel baþa çýkýyordu baþýna gelenlerle! Ateþin üzerine astýðý tencereden yeni yeni duman çýkýyordu. Herhalde su kaynamaya baþlamýþtý.

Fýrtýna gitgide kuvvetleniyor; iniltiler gýcýrtýya, gýcýrtýlar uðultuya dönüyordu. Kulübenin ahþaptan kiriþleri, dikmeleri ve loþ ýþýðýn daha da basýk gösterdiði çatý kaplamalarý esneyip çatýrdýyordu; mütemadiyen… biri susunca öbürü, öbürü dinince beriki…

Dýþarýda neler olduðunu, nasýl berbat ve ölümcül bir havanýn hüküm sürdüðünü göremese de, bunu hayal edebilecek nebze de tedirgin ve bir baþýnaydý. Dalýp gittiði alevlerin perdesinde, fýrtýnanýn avuç avuç savurduðu kar kümelerine bakýyor gibiydi. Kulübenin çatýsýna durmadan biriken beyaz örtünün aðýrlýðýný, tahtanýn her esneyiþiyle kulaklarýnda bir baský olarak hissediyordu. Öbek öbek bulutlar iyice alçalmýþ, handiyse çatýdaki bacadan ürkek bir ruh haliyle ve isteksizce yükselen dumanlara sürtünüyor, onu kendi yoðunluklarýyla boðuyorlardý.

Ne olacaðýný kestiremiyordu bir süredir. Sarhoþluða benzer bir boþvermiþlik, altý kalýn bir çizgiyle çekilmiþ o korkunç andan itibaren bilincini uyuþturuyordu.

Et ile parmaklarý arasýnda oynadý ve kaynamaya baþlayan suyun içine attý. Sonra bir tane daha… sonra üç parça… sonra bir avuç… Baþladýktan sonra ne kadar da kolay oluyordu bu iþ. Çarpýk bir sevince tutuluverdi birden… Günahýný kabullenince oluyordu iþte! ‘Yaptýysam yaptým’ dedi içinden bir ses haince. Elini etlerin arasýna daldýrýp bir avuç daha aldý ve kahkahalar atarak attý tencerenin içine kýrmýzý parçalarý. Bu kulübenin gaddarý, kural koyucusu ve canavarý kendisiydi artýk, yani, bir süredir…

Bir dakika sonra, oturduðu yerden hýþýmla fýrladý ve sýmsýký kapatýlmýþ pencereye doðru koþtu. Etin o mayhoþ kokusu midesini kaldýrmýþtý. Buz tutmuþ pencereyi açmasýyla soðuk bir tokat yedi ve fýrtýna onu sarsýp iteledi. Suratýna saldýran kar tanelerinden dolayý gözlerini sýmsýký yummuþtu. Boþ midesinde kaynayan asitleri dýþarý kusarken sadece o müthiþ soðuðu ve içler acýsý kimsesizliðini duyumsadý. Yalnýz olmayabilirdi, bu tamamen onun tercihi deðil miydi? Ara sýra onu sýkýþtýran piþmanlýk ve vicdan azabý gibi…

Esip gürleyen rüzgarýn teþvikiyle kabaran sinirleri, bir kriz nöbetine dönüþünce, içini apansýz çýlgýn bir kahýr doldurdu ve böðürerek aðlamaya baþladý. Pencerenin açýk kaldýðýný dahi unutmuþtu. Böylece, deli danalar gibi esip gürleyen hava akýn akýn içeriye doluyordu. Ocaktaki ateþin saatler boyu süren uðraþlarýyla ýsýnmýþ kulübe, bir iki saniyede kemik kýran bir soðuðun yuvasýna dönüverdi. Buna raðmen hiçbir ayaz, ne ki zinciri boþalmýþ bir ayandon olsun, adamýn mahþeri kahrýný biraz da olsa bastýrmakta mahir sayýlamazdý. Kulübenin en kuytularýna kadar yýðýnlar yýðýný doluþan karlara çaresizce karþý koyan ateþ bile, cansýzlýðýn riyacý zehrini yutup, cýzýrdayarak, iþkence çeke çeke söndü.

Fýrtýnanýn saklanma dürtüsünü harlayan uðultusu, adamýn metruk ve tüyler ürpertici haykýrýþlarýyla bütünleþince, kulübe bir anda bir mezbelelik çukuru gibi karardý ve yeknesak bir günahýn kuruttuðu kabuk baðlayýp unutulmuþ bir cehennem zindanýna dönüþtü… Her þeyi boþuna yapmýþtý… Olanca çýlgýnlýðý, ardý sýra gelen kýlýç darbeleri gibi saplandý kalbine. Elleriyle yaptýklarýný, gözü dönmüþçesine eline aldýðý baltayý, iki çift gözün karþýlýklý çatýþmasýný, birindeki anlayýþsýzlýðýn diðerindeki yalvarýþý ezip geçiþini… Soðuyan teni… Kýzgýn korlarýn oturduðu gözlerin zaferini… Korkuyu… Telâþý… Uçup giden son nefesi… Ve sonrasý… Zalimlik üzerine anlatýlmýþ en dehþetengiz öyküydü sanki bu; bitmiyordu bir türlü, terk etmiyordu onu. Deliliðin arkasýndan beliriveriyordu ansýzýn, ki sýkýþtýrýyordu dört bir yandan. Kahroluyordu her saniye ve artýk oturmuþtu yerine bu his… Gitmiyordu bir yere…

Bundan böyle dýþarýsý ile içerisinin bir ayrýmý kalmamýþtý. Adamýn harap sinirleri, gözlerinden dakikalarca dökülen yaþlarla beraber yitti ve bilincini azap yerine derin bir unutkanlýk kapladý. Soðuktandý kuþkusuz…

Yeniden cinnet düþmüþtü aklýna… Soðudu ruhu… Aklý silgi izleri ve kirleriyle doluþmuþ bir parça kaðýda dönmüþtü.

Az önce niye kahrediyordu ki kendini? Neden her yer karanlýktý? Þimdilerde umurunda olmayan o ürpertici uðultu… Neden susmuyordu ki bu uðultu?

Soðuk muydu?..

Yani… Çok mu soðuktu?

Eðer öyleyse, neden bunu hissedemiyordu?

Uçup gidiyordu her soru kafasýndan bir bir… Sahipsizlik yaftasýyla… Ve aklýný terk eden her soru, aydýnlýðýn ve sýcaðýn terk ettiði kulübenin içinde donup buza çevriliyordu. Her þey buza dönüyordu ya zaten, o bunu bile kavrayamýyordu o haliyle. Mesela, biraz önce neden kendini bir sebepten ötürü çok hüzünlü hissettiðini ve hüngür hüngür aðladýðýný hatýrlayamýyordu. Evet, evet bu imkansýz bir beklenti olacaktý.

Yerinden kalkmak için ne gücü ne de hevesi vardý. Oturmak güzeldi… karanlýða iyice alýþan gözleriyle karþýsýndaki manzaraya baktý. Kulübenin içi, gri siluetler sahnesine benziyordu. Her þey gümüþ rengine boyanmýþ, üstüne de gecenin koyu, sert ve serin fýrça darbeleri eklenmiþti. Karþýsýndaki duvarda ocaðý görebiliyordu; ýþýksýz bir aydýnlýkla var olan ahþap kulübenin kapkara aðzý gibi açýk bekliyordu. Ýsteksizce, neredeyse caný sýkýlarak baþýný çevirdi.

Rüzgarýn, kar kümelerini bir kýrbaç misali kullanýp saða sola savuruþu oldukça gaddarca, kana susamýþçaydý. Bulutlardan sökün eden tüm kar serpintileri, sanki inlete inlete öldüren kara bir zalimin elindeydi. Kulübenin içi, insan maharetiyle yaratýlmýþ bir binadan çok, yükseklerde kar ve dondurucu soðuðun içinde yaþayan vahþi bir hayvanýn inine dönmüþtü.

Ýçerideki bir iki parça eþyanýn saðýný solunu ve altýný üstünü doldurup, birbirine yapýþarak çoðalan umarsýz kar yýðýnlarý, açlýktan kývranan bir asalak güruhu gibi asýlýp kalýyordu her yerde… þöminenin hemen yaný baþýnda ve odun birikintisinin önünde, yenmek için hazýrlanmýþ etlerin üstünü anýnda kaplamýþlardý. Ve bu haliyle, topraktan ancak üst kýsmý çýkabilmiþ bir tabutu andýrýyordu.

Adam o yöne bakýp, son damla gayretiyle gülümsedi. Ýþte, serdiði, kokmasýn diye bir güzel tuzladýðý, idareli yemek için adam akýllý destelediði etler, karlarýn altýnda kalmýþtý. Bunun neresi komikti? Vakýa soðuktan morarmýþ dudaklarý hemen burkuldu ve gözlerinin eþlik etmediði-ya da edemediði- bir aðlama homurtusu çýkardý. ‘En azýndan bir mezarýn oldu’ diye mýrýldandý titreyen sesiyle.

Neden böyle söylemiþti bilemedi. Her þey çok komik geliyordu. Bu son söylediði dahi, onu içi boþ bir eðlenti gibi sevindirmiþti. Pencerenin altýnda oturup kalmýþ bedeni çoktan vazgeçmiþti savaþmaktan. Baþýný sol omzuna yatýrdý ve ellerini göðsünde kavuþturdu. Derin bir nefes aldý ama buna piþman oldu. Dolu dolu öksürüðü bir müddet kesilmedi. Ciðerleri, donmuþ havayla ayaza tutulmuþtu adeta. Kanýndaki sýcaklýðýn düþtüðünü hissizliði içinde düþünemedi. Damarlarý büzüldü… Göz bebekleri küçüldü… Kalbi her saniye bir nebze daha atmamaya yaklaþtý… ‘Olsun’du yine de… Kýkýrdýyordu boþ boþ… Neden?.. Nasýl aptalca bir mutluluktu bu? Ne diye gülüyordu durmadan? Bir þeyler kaybedilmiþti ve bitiyordu bu karanlýk, köhne ve metruk kýþla bezeli kulübenin kollarýnda. Fýrtýnanýn uðultusuna takýldý aklý. Ne güzel gürlüyordu, ne de alýmlý bir hunharlýkla çöküyordu doðanýn baðrýna. Ve ne istekliydi onu alýp götürmek için meçhule. Her þey izbe, her an sonsuz… Kýkýrdadý boþ boþ… Teselli mi bulmuþtu?

***

Fýrtýna dindikten sonra, iki sýrtlan kafalarýný kardan kaldýrdýlar. Bu kadar yukarýya kasten týrmanmamýþlardý. Önce, kuvvetle muhtemel yanlýþlýkla baþka bir sürünün bölgesine girmiþ, ardýndan öfkeli bir kurt sürüsü tarafýndan kovalanmýþlardý. Kendilerini bölgelerinden çok çok uzakta bulunca da bu daðýn eteklerinden yukarýya doðru týrmanmýþlardý. Kendi cinslerinden ayrý düþmek bir yana, korkunç ve aman tanýmaz kurtlarýn saldýrýsýna uðramak onlarý bir hayli hýrpalanmýþ ve akýllarýný karýþtýrmýþtý. Bilinmeyen bir içgüdüye teslim olarak yukarýya kaçtýlar; daha sakin ve tehlikesiz bir yere.

Ne var ki ya havayý koklama içgüdüleri geçici olarak kaybolduðundan ya da böyle bir özellikleri zaten hiç bulunmadýðýndan, birden tepelerinde biten fýrtýna karþýsýnda þaþkýn ve çaresiz kaldýlar. Sonunda bir kuytuda dört gün saklanýp kaderlerinin onlar için tayin ettiði sonu, idraksizce bekleyekoyuldular.

Karýnlarý iyice acýktýðýnda rüzgarýn usanmaz uðultusu dinmiþti. Hava durgunlaþtý ve sýrtlanlar sýðýnaklarýndan çýkýp karda bata çýka, burunlarýnýn dikine ilerlemeye baþladýlar. Faydasýz bir gayretle karlarýn üzerine burunlarýný batýrýp çýkarýyorlar, acý acý inleyerek seslerini diðer sýrtlanlara duyurmaya çalýþýyorlardý. Öylesine acýkmýþlardý ki, artýk sinirle seðirerek hareket ediyor, nedensiz yere birbirlerine hýrlayýp sataþýyorlardý. Takatleri, bu bembeyaz ve yol iz olmayan hiçlikte kesilmek üzereydi.

Birden bir þey oldu ve içlerinden biri dikkat kesilip o kalýn ve vücuduyla bir boynunu dikleþtirerek burnunu havaya kaldýrdý. Hemen yanýndakine seslendi hezeyan içindeki tuhaf bir inlemeyle. Müjdeydi bu! Yemekti! Bir yerlerde bir leþ vardý!

Güneþin yatýk ýþýnlarý parça parça bulutlarýn arasýnda bir görünüp bir yok olurken iki kafadar bir yardan aþaðýya inip, duvar gibi yükselen toprak bir setin dibine yapýlmýþ kulübeye ulaþtýlar. Tedbiri elden býrakmadan bir müddet uzaktan gözleyerek beklediler. Açtýlar ama canlarýný tehlikeye atma adetleri yoktu. En azýndan hava kararana kadar varlýklarýný saklayacaklardý.

Güneþ ufkun göðsünü kýzýla döndürüp inzivaya doðru çekiliyordu ki, içlerinden birisi sabýrsýzlýk dolu bir hareketle durduðu yerde bedenini saða sola doðru oynatmaya baþladý. Midesindeki boþluk ezildikçe bacaklarý ileri atýlmamak için zor duruyordu. Diðerine –eðer böyle bir þey mümkünse- yalvarýr gibi bakmaya baþladý. Çok açtý ve diðeri onun yarýsý kadar bile açlýk duyuyorsa beklemelerinin ne kadar acý verici olduðunu anlýyor olmasý gerekiyordu. Burnunu uzatarak diðerinin boynunu dürttü ve uyararak inledi. ‘Hadi’ diyordu adeta ‘Ne bekliyoruz?’

Nihayet öbür sýrtlanda kabul edince, ardýna saklandýklarý kar kaplý tepeden fýrladýlar. Sýrtlanlara yakýþmayacak bir mahirlikte sebat ederek yaklaþýyor, arkadan vurmayý adet edinmiþ hain bir düþmanýn sinsiliðini bakýþlarýna sürmeliyorlardý.

Hava karardýðýnda kulübenin etrafýnda iki tur atmýþlardý ya, bunun ikinci turu yine ihtiyat yüzündendi. Zira içeriye girebilecek açýk bir pencere bulmuþlar, buna raðmen emin olmak istemiþlerdi. Boyunlarýný yere yakýn tutarak, ve alttan alttan bakarak yürüdüler duvar kenarlarýnda. Sinir bozucu ve ebleh suratlarýnda pis pis sýrýtan bir maskeyle, maðdurmuþ gibi korkakça etrafý seyreden bir makyajýn bulamaç karýþýmý görülüyordu. Aðýzlarý yarý açýk, diþleri yapýþ yapýþ, nefesleri hýrýltýlý… Dikilmiþ tüylerinde kýsým kýsým karlarýn yapýþtýðý pis ya da yaralý yerler vardý. Dünyanýn mikroplarý gibi dolanýyorlar hep…

Pencereden ilk giren, en sabýrsýz olanýydý. Temkinli ve gürültü çýkarmamaya dikkat ederek, ayaðý altýndaki karlarý kibar bir hafiflikle ezip kendini içeride bulmasýyla korkmuþ bir haykýrýþ koparmasý bir oldu. Ýçeriye girerken bir þeye takýlmýþtý ve dengesini kaybedip içeriye yuvarlanýnca koþarak kulübenin diðer tarafýna kaçtý. Kalbi isteriyle çarpýyordu; tehlikenin ölüm kokan teri damarlarýna doluþmuþtu. Kaygýyla büzüldü duvarýn dibine… Bekledi… En ufak bir tehditte ölümüne saldýrmaya hazýr… Bekledi…

Diðerinin pencereden atlayýp, hemen yerdeki bir þeyleri koklamaya baþladýðýný görünce bütün duygularý deðiþti. Panik ve korkunun yerini merak ve açgözlülük aldý. Yay gibi gerilmiþ kaslarýyla ileriye doðru atýldý ve diðer sýrtlanýn yanýna ulaþtý. Fakat, öbürü kendinden ödün vermeden ona saldýrýnca geriledi ve bir süre iradeleri bakýþlarýna yansýyarak beklediler. Sonradan içeriye giren sýrtlan, pencerenin altýnda bulduðu leþi paylaþma niyetinde deðildi. Gerekirse çirkefleþecek, her türlü saldýrýyý mubah sayacaktý.

Sonuç olarak talihsiz sýrtlan geriye döndü ve karlarýn içinde baþka ganimet aramaya koyuldu. Diðerinin leþe yumulduðunu, kendinden geçmiþ homurtularýný ve diþlerini etten geçirip kemikleri çenesiyle kýrmaya baþladýðýný duyabiliyordu. Açlýðý gittikçe arttý. Arayýþý sabýrsýz ve hoyrat olmaya baþladý. Bir yandan açlýktan inildiyor, diðer yandan burnuna yeni ulaþmýþ bir kokunun güçlenmesi için ne tarafa dönmesi gerektiðini kestirmeye çalýþýyordu. Dümdüz… Dürtüleri ona böyle söyledi. Katýlaþmaya yüz tutmuþ karlarýn üzerinde burnu yerden bir santim yukarýda kokunun izini sürdü adým adým.

Derken hezeyan içinde uludu. Nihayet! Yiyecek bir þeyler bulmuþtu, karlarý patileriyle acele ederek eþeledi ve buz tutmuþ et parçalarýna ulaþtý. Homurdanarak, bekletmeden ve aðzýnýn içinde çevire çevire yuttu hepsini. Diðerinin hala kemikleri kýrdýðýný, eti kemikten sýyýrdýðýný ve yemek için büyük bir uðraþý içinde olduðunu duyabiliyordu.

Ýnleyiþi keyfe bulanmýþtý; yedikleri onu sürüyü bulana kadar idare ederdi. Hoþnut bir salýnýþla etrafta dolaþmaya, kulübenin içini gözden geçirmeye baþladý. Ara ara arkadaþýnýn yanýna gidiyor, onun hala ýsrar eden ve yemek için leþle cebelleþen çenesine vurup kaçýyordu; eðleniyordu kýsacasý. Diðeri ona hýrlayýp üzerine atlayýnca da hemen kenara kaçýlýyor, berikiyle dalga geçer gibi viyaklýyordu. Bu karlarýn istilasýna uðramýþ kulübeyi bir saadet yuvasý gibi görüyordu sanki; bir sýrtlan ne denli tatminkar ve gönenç içinde bulunabilirse o da öyleydi.

Kaygýsýzca –çünkü doymuþtu- zemini örtmüþ beyaz halýnýn üzerini koklamaya baþladý, hiçbir amacý yoktu, zaman geçirmek, belki oynamak için bir þeyler bulmak maksadýyla… Kulübenin arka tarafýna yaklaþtý ve köþeye doðru ilerlerken burnu bir þeye takýldý. Karla örtülmüþ bir toptu sanki, kulübenin tenindeki bir çýban… Hemen çalýþmaya baþladý patiler… Karlar eþelendi ve ‘top’ ortaya çýkýverdi mosmor olmuþ derisi, dehþetle açýlmýþ gözleri ve bir haykýrýþýn donup kaldýðý çarpýlmýþ bir aðýzla beraber. Ne güzel… Sýrtlan için tokluða raðmen bir atýþtýrma çýkmýþtý; sarkmýþ ve morarmýþ yanaðý kemirmeye baþladý, mahmur bir homurtuyla çiðnedi. Aðzý, kellenin elmacýk kemiði üzerindeyken, doðuþtan gelen bir alýþkanlýktan ötürü gözleri hala etrafýný kolaçan ediyordu. Gördükleri onu öylesine meþke getirdi ki, elmacýk kemiðinden ýsýrdýðý kelleyi havaya doðru attý. Kelle daha uçuyorken ileriye atýldý ve az önce gördüðü ve karlarýn altýnda kalmýþ diðer kalýntýlara doðru koþtu. Kafasýný þevkle kara batýrýp dirsekten kesilmiþ bir kolu ortaya çýkardý; burasý cennetti!!

***






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsan Çiftliði
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Oda - - - 1 -
Nokta
400 Küp
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev
Geçit

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý III
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.