..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Leyla'nýn iþi naz ve iþve; Mecnun'un gözü yaþý çeþme çeþme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > Aslý Akarsakarya




23 Ekim 2008
Bartolomeu Dias ve Þemsi  
Aslý Akarsakarya
Örnekte sabitin bir bardak çay ile sýnýrlý tutulmasý hem problemin çözümünü kolaylaþtýrýcý, hem de durumu sembolleþtirici bir unsurdur. Nasýl olsa söz konusu çayý içmek kimsenin hayatýný deðiþtirecek bir hamle deðildir. Bu durumda, konu üzerinde düþünmemize yardýmcý olan “bir bardak çay”, hikayenin sembolojisini oluþturmakla birlikte kendisi hiç o kutunun içine girmemiþ olan Schrödinger’in kedisi kývamýnda bir fenomene de dönüþmektedir. Zira yakýþýklý/çirkin, kafasý çalýþan hiçbir bey zorda kalmadýkça bu numaraya baþvurmaz; ya da daha iyimser bir yaklaþýmla :- baþvurmamalýdýr. Çaydan daha albenili, daha can alýcý bir ikramýn olasýlýk artýrmadaki rolü yadsýnmamalýdýr.


:BBFJ:
O fazla sýcak aðustos gününde, birisi babasýndan beþ yaþ büyük, diðeri babasýndan beþ yaþ küçük iki fotoðraf ustasýyla birlikte tüm gün daðlarda “doða fotoðrafý” çekmeye gittiðinde, yirmi altý yaþýndaydý. Dünya üzerinde kendisinin iki katý kadar sene harcamýþ büyük büyük amcalarýn onunla -her bakýmdan- akranlarý türünden bir iletiþim kurmaya yatkýn olduklarýný anlayalý üç yýl kadar olmuþtu. Bu üç yýlýn sonuncusunu da yoðunluklu bir taarruz altýnda geçirdiði düþünülürse, o gün sakin sakin yeþil yapraðýn üzerindeki bir uður böceðine çok kolay konsantre olamayacaðý Ceyda’nýn malumuydu. Dahasý bir kaç yapýþkan komplimana, yanak aðrýtan cinsten zorlama espriye yaklaþýk on saat kadar dayanmayý da göze almýþtý zira bu iki tecrübe timsâlinden öðreneceði çok þey vardý. Bunun nasýl bir deðiþ tokuþ olduðunu –ayný durumdaki pek çok bayanýn yapabileceði gibi- düþünmemeyi ise baþarabiliyordu. Sabah güneþ henüz doðmamýþken Metin bey arabasýný Ceyda’nýn evinin önüne park etti, yanýnda oturan Çetin bey Ceyda’yý çaldýrdý, Ceyda da apartmanýn önüne indi.

Kafede tek baþýna huzur içinde oturan bayan, bir bardak çay teklif eden beyi geri çevirmekle çayý içmek, onu terslemekle kibar davranmak seçenekleri arasýnda uzun bir süre anlamsýzca kararsýz kalabilir. Baðlamdan baðýmsýz bu beklenmedik teklifin tam çözümlenme aþamasýnda -bayan kafasýný kaldýrýp da bey ile göz göze geldiðinde- denkleme eþitliðin saðýndan solundan giren bir dizi deðiþkenin de yardýmýyla kararýn karmaþýklýðý artabilir. Üzülerek belirtmeli ki güzellik bu gibi durumlarda ezici üstünlüðü saðlayan yadsýnamaz bir deðer olmakla birlikte, bulunmadýðý taktirde onu dengelemek için yetenek, tecrübe, gür saçlar ya da etkileyici ses beyefendinin yardýmýna koþabilir. Durumun haksýzlýk olduðunu iddia etmek yersizdir, zira beyefendiyi elindeki çayýyla birlikte masanýn baþýna sürükleyen þeyin bayanýn güzelliðinden ziyade politik görüþü olduðunu savunmak saflýk olacaktýr.

Örnekte sabitin bir bardak çay ile sýnýrlý tutulmasý hem problemin çözümünü kolaylaþtýrýcý, hem de durumu sembolleþtirici bir unsurdur. Nasýl olsa söz konusu çayý içmek kimsenin hayatýný deðiþtirecek bir hamle deðildir. Bu durumda, konu üzerinde düþünmemize yardýmcý olan “bir bardak çay”, hikayenin sembolojisini oluþturmakla birlikte kendisi hiç o kutunun içine girmemiþ olan Schrödinger’in kedisi kývamýnda bir fenomene de dönüþmektedir. Zira yakýþýklý/çirkin, kafasý çalýþan hiçbir bey zorda kalmadýkça bu numaraya baþvurmaz; ya da daha iyimser bir yaklaþýmla :- baþvurmamalýdýr. Çaydan daha albenili, daha can alýcý bir ikramýn olasýlýk artýrmadaki rolü yadsýnmamalýdýr.

45 kilometre uzaklýktaki bir yayla köyüne gittikleri o gün güneþ iyice tepeye gelene kadar, isimlerine tezat kardeþ deðil arkadaþ olan bu iki tecrübeli fotoðrafçý ve Ceyda çalýlarýn, aðaçlarýn arasýnda gezinip börtü böcek bakýndýlar. Öðle yemeði için daðdaki bir ýzgaracýya giden üçlüden Metin tuvalete gittiðinde Çetin Ceyda’ya; “Çok güzelsin, çok da yeteneklisin. Harika bir bakýþ açýn var gözlerin de çok güzel” dedi, Çetin hesabý ödemeye gittiðinde ise Metin; “Harika bir bakýþ açýn var, gözlerin de çok güzel. Çok yeteneklisin ve çok da güzelsin” dedi. Ceyda teþekkür etti. Teþekkür ederken, treking ayakkabýsýnýn içindeki sað ayaðýný öyle bir büktü ki, parmaklarý kývrýlýp ayaðýnýn altýna sokuldu. Aynýsýný sol tarafa da yaptý. Birisi tuvaletten, diðeri ise hesap ödemekten gelene kadar, ayaklarýný bu pozisyonda yere bastýrarak acýya odaklanýp kafasýný daðýtmayý baþardý.

Birbirine zýt iki düþünce ayný nörolojik sistemin içinde barýnýyorsa, organizmanýn ikilemden muzdarip olduðunu iddia edebiliriz. Ama söz konusu ikileme ait düþüncelerden birisi ya da ikisi geri plana itilebilirse, bu durumda malzeme yetersizliðinden ikilem de ortadan kalkacaktýr. O gün ayakkabýnýn içinde olanlar da bundan ibaretti. Ayak parmaklarý bükülüp bükülüp biraz da aðrýyarak tabanýnýn altýnda ezilirken, tüm derdi sanki o hýnzýr acýymýþ gibi davranabiliyordu. Ancak gerçeðe dönüþen bu olasýlýðý önceden biliyor olmak Ceyda’nýn ne lanet okumasýna ne de kendisine kýzmasýna engel olamýyor ve bu gerginliði bahane ederek, ense kökünden kürek kemiklerine doðru eze eze baþka bir aðrý iniyordu. Tabi þu anda muzdarip olduðu baþ aðrýsý ve sinirlilik, yavaþtan yavaþtan akþam ona hoþ bir sürpriz de hazýrlýyordu. Aðrý sürprizi hazýrlaya dursun, güneþ batýp da üçlü malzemeleri toparlayana kadar, bir tanesi de tam Ceyda arabadan inmeden önce olmak üzere olmak üzere, bu gibi ekþi komplimanlardan beþ tane daha yapýldý. Araba ile apartman kapýsý arasýndaki o on metrelik mesafede Ceyda’nýn kendine olan kýzgýnlýðý daha da artmýþsa da, dýþ kapýyý kapatýp bir nefes aldýktan sonra kârlý bir gün geçirdiðini de inkar edemedi. O gün öðrendiklerini býraksan kendi kendine iki ayda zor öðrenirdi.

Eve girdikten sonraki bir saat daha kýzgýn kalacak ve yine bu bir saat içinde hayatýnýn erkeðiyle tanýþacaktý. Þu “hayatýnýn erkeði” nasýl gerçek üstü bir kavramsa, o akþam süpermarketin parkýnda yaþanacaklar da öyleydi. Eve girip aðýr fotoðraf makinesini býraktý. Aynanýn karþýsýna geçip aðzýný Metin beyinki gibi eðe eðe “Bak fýstýk [fIstýK! FýsTýk! fýStIýk!], çektiðin her nesne senin kadar ýþýk saçmýyor olabilir, o yüzden diyafram ayarlarýna her seferinde dikkat etmelisin”.

Buzdolabýný açtý, kapadý. Çikolata aradý, bulamadý. Sakladýðý yerden arabasýnýn anahtarýný kapýp markete gitti.

Sadece beþ dakika sonra marketin otoparkýnda kaþlarýný çatmýþ, sol eliyle selektörü seri bir þekilde yakýp duruyordu. Týk týk týk týk. Olmadý, sað eliyle de kornaya abandý da minibüsün boþaltýyor olduðu ve aslýnda onun beklediði park yerine burnunu kýrmýþ iþgüzar arabanýn hýzýný anca kesebildi. Þoförle göz temasýný kurunca iki eliyle boþ alaný iþaret edip arabanýn içinde, camlar sonuna kadar kapalýyken adama baðýrmaya baþladý. “Ýyi de ben burada dörtlüleri yakmýþ minibüsün çýkmasýný bekliyorum sabahtan beri!”. Evet evet, Ceyda da durumu tastamam anlamýþtý o an:- sesinin en tiz tonuyla arabanýn içinde cangýr cangýr baðýran bu kýz kýnadýðý tüm bayan þoförleri temsil ediyordu. Þaþkýn araba geri geri çýkýp da mevzu bahis yeri boþaltýrken o sakinleþmeye baþlamýþ ve nihayet park edip farlarý söndürdüðünde artýk tepkisinden utanýr hale gelmiþti. Diðer þoför minibüsün öte yanýnda olduðundan onun dörtlüleri yakýp beklediðini görmemiþ ve þanslý olduðunu düþünüp arabanýn burnunu boþalan yere kýrarken yaðan selektörleri de üstüne alýnmamýþtý. Ceyda sakinleþip de durumu böyle dillendirmeye baþladýkça tepkisinden utandý, utandý. Arabadan indi, kapýsýný kilitleyip markete deðil, diðer arabaya doðru yürüdü; adama hiç olmazsa durumu izah edecekti. Diðer þoför de arabadan inmiþ markete doðru yürüyordu. Marketin ýþýklarý kademe kademe adamýn siluetini, pantolonunu, tiþörtünü, saçlarýný, burnunu, burnunu, kaþlarýný, yanaklarýný ve en sonunda da gözlerini, gözlerini aydýnlatýrken, Ceyda’nýn hýzý da yavaþ yavaþ kesiliyordu. En sonunda durdu. Vaktinden, yerinden önce durdu, adam ona doðru biraz daha yürüdü. Gözler görmüþtü ve yazýktýr ki beyin de algýda elinden geleni ardýna koymadý :- karþýsýnda duran adam taþ bir heykel, bir dað perisi (her nasýl oluyorsa) kadar güzeldi. Sonuç olarak: kekeleyecekti: “MiniÝi…..”, öksürüp toparlamayý denedi. “Minibüsün arkasýnda beEkliyordum da ondan öÖyle agresivf davrandým”, nefese ihtiyacý vardý, acilen :- aldý, “kusura bakmAyýn.” :- verdi.

Çok güzel bir þahsýn karþýsýnda neden kekelenir?
A.)     Ne söyleneceðinden ziyade karþýdakinin güzelliði düþünüldüðünden
B.)     Bu kadar güzel birisinin hakkýmýzda ne düþündüðü durmadan kafamýzý karýþtýrdýðýndan,
C.)     (Belki üremeyle ilgili Freudsal bilinçaltý yaklaþýmlarýyla birlikte) Böyle güzel bir formun yeryüzünde yaþadýðýna þaþýrdýðýmýzdan,
D.)     Hepsi

Tüm belirtileri tamamdý Ceyda’nýn. Tutukluk, algýda gecikme, þaþýlýk, uzuvlara hakimiyetsizlik, reflekslerde aðýrlaþma, avuç içlerinde terleme, üst epidermiste pembelik. O an deðil tabi ki, ama daha sonra, uzun uzun düþünmeye fýrsatý olacaktý bu ilkel tepkiler silsilesini. Güzellik dediðin þey öyle az uz bir þey deðil diye sonuca baðlayacaktý birkaç gün sonra, bu buluþ gerçi dünyasýnda bir þey deðiþtirmekten uzak olacaktý ve üstüne üstlük iki ay sonra fikrini de deðiþtirecek ve yine daha önemli þeyler var, abartmamalý diyecekti.

Market sepetine her koyduðu malzemeyle biraz daha utandý. Net 300 gr. Salatalýk turþusu iyi ki arabanýn camlarý açýk deðildi de kendi sesim kendi kulaðýmý yýrttý, Çikolata parçacýklý dondurma o nasýl bir yaratýktý öyle ya?, karamelli dondurma tüm gün Çetin’le Metin o kadar üstüme gelmiþ ki þu minnacýk olayý ne kadar büyüttüm, nar ekþisi hala kafamýn arkasý aðrýyor, 250 gr kaymaklý yoðurt bir de vanilya almalý, bir litre süt hellim peyniri mi alýyor?, bir litre süt daha elleri ne güzel bir litre daha ne çok peynir aldý, bir litre gülümsedi mi?! daha.

***

Ýþte bugün harika bir gün. Tavanýn rengi harika, midem harika, güneþ harika, kollarým harika. Uyanýr uyanmaz karþýsýnda bembeyaz tavaný görmekten sýkýldýðýndan, baþýnýn hizasýna bir poster yapýþtýrmýþtý aylar önce:- Ümit Burnu’nda gün doðumu (ya da gün batýmý, ama böylesini pek nadir tercih ederdi). Sabah uzuvlarýnýn mutluluk feryatlarý dinip de gözünü açtýðýnda, posterin dört köþesine bir de ortasýna yapýþtýrdýðý bantlardan iki karþý uçtakinin kopmuþ, posteri de köþelerden sarkarken buldu.Koli bandý kullanmalýydým, çýkýnca alayým da gelince yapýþtýrýrým. Erken çýkacaktý; ya da mümkün olduðunca erken. Dün þarküterinin önünde birisi 8 litre süt diðeri de çeþit çeþit peynir alýrlarken ve sonra kasa kuyruðunda bir sürü þey konuþmuþlardý. Þemsi pazar akþam üstleri zaten Sakal’da ya da çevresinde olurmuþ. O kadar kusur kadý kýzýnda da olur; hem eminim alýþýnca geçecek, þemsi þemsi þemsi þemsi. Yine de bu güzel karþýlaþmanýn çatlak parçasý, bu pazar gününün Þemsi’nin –en azýndan birkaç yýl için- ülkedeki son pazarý olmasýydý :- taþýnýyordu. Eðer iþi olmaz da uðrarsa yarým saat, çok sevinirmiþ. Bu þartlar altýnda Ceyda’nýn iþinin olmasýnýn imkaný pek tabi yoktu.

Yataktan kalktýðý gibi aynanýn karþýsýna geçti - yüzünü inceleyip beðenmediðinin saçý olduðuna kanaat getirdi – yýkadý - yýkarken acaba boyasam mý diye düþündü ama uzun sürerdi - hiç giriþmedi - mutfaða gitti - iki dilim ekmeðe yað ve ahududu reçeli sürdü - onlarý diþlerken maillerine baktý – maillerini düþünürken saçýný kuruttu - fotoðraf makinesini çantasýna yerleþtirdi - ne olur ne olmaz diye bir de kitap koydu - ayakkabýlarýný giydi kapýyý çekecekken anahtarý unuttuðunu fark etti - aldý - gözü aynaya takýldý - yüzünü fazla renksiz buldu - biraz mavi far biraz da allýk sürdü - saçýný eliyle tarayýp kakülünü tekrar düzeltti – farlarý parmaðýyla sildi - pantolonuna baktý – göbeðini pörtletmiþti - gitti deðiþtirdi – gözünün altýna siyah kalem çekti - geç kaldým diye düþündü - gitmeden önce camý açayým da ev havalansýn niyetiyle pencerenin kolunu çevirince;
Camýn—önünde—duran—yirmi—santim—büyüklüðündeki—onlu—matruþka—sað—ayaðýnýn—tarak—kemikleri—üstüne—düþtü .

Eðer hayatta saygý duyduðumuz, gücü karþýsýnda anca boynumuzu büktüðümüz, sonrasýnda her daim aðýrlýðýný hissettiðimiz önemli anlar var ise, yukarýdaki nokta, bunun bir örneðidir. Zira Ceyda, bu noktadan sonra hayatýnda hiçbir pencereyi önünde bir þey var mý yok mu diye kontrol etmeden açamayacaktýr. O gün, bir aydýr pencere önünde duran matruþka havada yarým tur atýp da tarak kemiðinin üzerine vurup o tok sesi çýkardýðýnda Ceyda henüz ayaðýnýn acýsýný hissetmiyordu. Sesi duydu, perdeyi çekip yerde görüntüsü biraz deðiþmiþ çorapsýz ayaðýný ve yanýndaki dev matruþkayý görünce feryadý bastý. Ne olduðunu anladýðýndan deðil :- ayný anda keskin mi keskin bir acý saplandýðýndan. Kendini hemen arkasýndaki yataðýna atýp ayaðýný iki eliyle sýktý. Ýstemsizce yanaðýna kadar inip orada bekleyen birer damla yaþa aldýrmadan uzun süre gözlerini sýmsýký kapatýp diþlerini de kenetleyerek kucaðýnda tuttuðu ayaðý ile sýrtüstü yatakta kaldý. Gözlerini yavaþ yavaþ aralarken, bugün ikinci defa, tavana sadece iki köþesinden tutunan Ümit Burnu’nu gördü.

Romantik komedilerde bu sahneler belki biraz daha abartýlýdýr: ters giden bir günün düpedüz lanetli olduðunu seyirciye hissettirmek için tam kahramanýn gözünün tekrar postere iliþtiði sýrada o son bant da kopar. Ceyda’nýn ise hala posteri tutan bir bandý vardý. Acýdan gerilmiþ yüz kaslarý bile gevþemiþ o son banda dayanmasý için enerji gönderiyordu. Gidemezsem bir daha hiç karþýlaþamayýz ki! Tüm gün ortalýkta görünmediðinde Þemsi’nin þemsi þemsi þemsi neler düþüneceðini düþündü ki ayaðýnýn acýsý yine her þeye baskýn geldi. Ona kadar sayýcam, düþmezse görebilecem, düþerse bir daha göremiycem.(-bir-) Ýki elini biraz gevþetip de hýzla þiþmeye baþlamýþ ayaðýna bakarken zaten içine doðmuþtu. (-iki-) Kýrdýk galiba. (-üç-) Ýþte tam o sýrada, gözlerini yukarý, hýþýrtýnýn geldiði yere çevirdi; (-dört-) Ümit Burnu’nda gün doðumu havada iki zig zag çizerek (-beþ-) tam Ceyda’nýn üzerine deðil, daha az dramatik bir yere: yataðýn üstüne düþtü. (-altý-)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn Ýronik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Benim Ellerim
Akis

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
33


Aslý Akarsakarya kimdir?

.

Etkilendiði Yazarlar:
.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Aslý Akarsakarya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.