Öküzün rengini dýþýnda, insanýn rengini içinde ara. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Biliyordu bütün bilmesi gerekenleri. Ya da bilmesi gerekenler bir þekilde ona öðretilmekteydi… Bazen anlam veremese de bütün anlamlar onun anlamsýz bütünlüðünde yaþam soluyordu. Hüznü ve aþký biliyordu hiç bilmemesi gerekirken… Eskilerine göz yumuyordu acýlarýnýn… Kalabalýklaþýrken etrafý gözlerinde büyüyen yalnýzlýða sýðýnýyordu. Aslýnda hiç yalnýz kalamýyordu. Etrafýna sokulan insanlara gözleriyle “gidin artýk” derken onlarýn bu çaðrýyý anlamamalarý onu daha da kalabalýklaþtýrýyordu… Büyük þehirlerin ortasýnda küçülmüþ gözleriyle bakýyordu boðaza. Yükselen gökdelenlere gökten bakmayý çok severdi oysa. Ne kadarda küçülürlerdi binlerce metre yüksekteyken gökdelenler… Sonra bir gün… Sonralardan bir gün iþte. Henüz yaþanmamýþ bir gün. Tarih sayfasýndan silinen bir gün. Öylesine baþlayýp ölesiye biten bir gün… O otobüs duraðýna geldi. Yalnýz, yalnýzlarýn bildiði ve her ayrýlýlýðýn son duraðý. Zamansýz aðzýndan düþen sözleri geldi aklýna. Dostlarý onu “gerçekleri olduðu gibi söylemekle” suçlardý. Doðru bildiðini söylemekten asla çekinmezdi. Bu yüzden dil acýsý çekmediði zaman azdý. Ölmeden çýktýðý kavgalar gibi, hüsranla sonuçlanan aþklarýn mabedi haline gelmiþti yüreði. Aþklar onun yüzüne bakarak canlanýr ancak kelimelerinde tükenirdi. Bu tükeniþin zaman içinde kendisinin tükeniþi olacaðýný bilemezdi. Ýnsan aþk ile doðardý. Þiirler gibi. Aþk ve acýnýn birleþiminden doðan insanýn alnýna ilk annesinin kaný deðerdi. Ýlk kan ve anne. Ýnsan kelimesinin temel anlamýný oluþturan nankörlük daha ilk anda kendini gösterirdi. Onun varlýk sebebi olan annesinin kaný deðerdi alnýna. Annesi insaný, acýnýn içinden doðurur ama yine de gülümserdi. Acýnýn ironi hali bu olsa gerek diye düþünürdü. Þiir de insanýn kalbine deðen ilk acý ile doðmaz mýydý? Hani Leyla’nýn ilk bakýþýnda alýnan tadýn ardýndan ona ulaþamamanýn verdiði acýnýn iliþkisinden þiir denilen acýlar ve aþklar bütünü doðmuyor muydu? Ve þiir de, aþkta, insan da, zaman içinde küflenip raflarda ki yerini almýyor muydu? Ve sonra baþka bir þiirde yaþlanmýyor muydu insan? Beklide yaþamak dediðimiz bu kokuþmuþluðun içinde en güzel kaybetmekti aþk ve þiir… Bu düþüncelerin eþliðinde, dinamitlerken ruhunun optimist yanýný gelmeyeceðini adý gibi bildiði otobüsü bekliyordu. Gelmeyeceðini bildiði otobüsü beklemek… Aslýnda hayat devam ediyor, o duraktan binlerce insan her defasýnda baþka yöne giden otobüslere biniyor, yeni hayatlara yolculuklar yapýyor kimi hiç inmiyor, kimi ise daha bir yolculuðu bitirmeden bir diðerine geçmek istiyordu. O ise bütün yolculuklarý reddetmiþ, kendi bildiðince bekliyordu. Onun bineceði otobüsün son duraðý olmamalýydý. Olmamalýydý ondan baþka bir yol. Gözlerini kapamalý ve kendini býrakmalý yolcularýn güvensiz yollarýna… Ama gelmeyeceðini biliyordu. Çünkü ömründe bir defa geldiðine inandýðý otobüs henüz daha o yolculuk etme derecesine eriþmemiþken onun önünden sessiz sedasýz gitmiþti… Piþman olmasý gerekli miydi? Bunu hiç kimse bilemeyecekti… Yorgun gözleri süzülüyordu þiirden ve þehirden öteye. Ýnsanlarýn ona býraktýklarý içindeki helezonda kayboluyordu. Ýçinde ki girdap onu çekiyordu sessizliðine yalnýzlýðýn. Uzak sözcüklerden kalma bir bahar düþlüyordu. Sessiz sedasýz… Korkularý sarýyordu etrafý. Korku… Aynalarda kýrýlan yüzünün aksine raðmen belirginleþiyordu yüzünde. Yüzünün semasý gittiðinden beri, gölgesiz dolaþýyordu yeryüzünde. Hiçbir cümlesinin açýklamasý yoktu… Hüznü bilebilseydin keþke… Diyerek ayrýlmýþtý bu dünyaya geliþ sebebi saydýðý sevgilisinden… Ýçinde bin fýrtýnayý bir kelimeye sýðdýrmýþtý beklide… Hüzün Sonbahar Aþk Ayrýlýk … Kahretsin diyerek kusarcasýna içinde ki kini, saðlam bir küfür savurdu. Elinde ki soðuk gri siyah metal tenini ürpertirken, gözlerine sokulan insanlarý görmüyordu. SUSUYORDU… Yalnýzdý. Sesi boðuyordu gülümsemesini. Boðazýna takýlan kör yumruðu her kelimesinde patlýyordu göðsüne. Zamanýn elinden çaldýðý bütün saatlerini sayýyordu bir bir. Fýrtýnalarýna bürünen zamansýz gidiþlerini ezber ediyordu yollar. Hep bir oyun sahne alýyordu gözlerinin önünde. Ve o bu oyunun parçasý olmaktan nefret ediyordu. Yine de yaþadýðýna inanamýyordu. O gece bütün bunlarý bir otobüs duraðýnda bir sigara içimlik vakitte düþündüðünü yýllar sonra dostlarýna anlatsa kimse inanmazdý herhalde. Yine de bilindik cümlelerden kaçýrýyordu cümlelerini. Kimsenin aklýna getirmediði betimlemeleri dizin haline getiriyordu aðzýnda… Geçmiþinin acý tanýþýklýklarý onun hafýzasýndan silinmemiþti. Ne Mardin ne Diyarbekir ne Ankara ne de Beyazýt kampüsü… Hep bir þekilde yaþýyordu her birinde. Sanki yeniden gitse býraktýklarý hep o þehirde olacaktý… Mardin de ki Süryani arkadaþý, Ankara da ki balerin kýz, Diyarbakýr da kavga, Beyazýt kampus’ ünde ki gençliði.. Bir þekilde baðlanmaktaydý birbirlerine. Kimsenin kimseyi duymadýðý bu evrende o bütün sesleri hafýzasýnda saklýyordu. Ne Mardin deki güvercin seslerini nede kurþun seslerini unutmuyordu. Unutmuyordu çýrýlçýplak býrakýldýðý o betonarme evi. Unutmuyordu Unutmuyordu Hiç… Uzun yolculuklarýn kokusu sinmiþti üzerine. Bu nedenle hiçbir yere ait olamýyordu. Nereye gitse biraz daha yabancý biraz daha ürkek oluyordu. Giyindiði yabancý maskesi, yüzüne yakýþmasa da baþka bir çaresi yoktu. Yorgun ellerine uzun uzun baktý. Sesinin kýsýklýðýný umursamadan baðýrmak istedi boðazýn diðer yakasýna. Bütün insanlarýn kaybolduðu, kayboldukça boðulduðu tarafa… Bu þehrin diðer yakasýný hiç sevmiyorum diye düþündü ve aðzýndan ironik bir gülümseme ile “Bu yüzden iki yakasý bir araya gelmiyor” dedi… ………………….. Masum deðiliz hiç birimiz… Yüzümüze deðen onca soluðun sýcaklýðý eskimemiþken henüz yeni soluklara gebe kalýyoruz. Sorulmadan verilen cevaplarýn bolca bulunduðu bu dünya da yalnýzlýk eski bir öykü tadýný býrakýrken dimaðýnda üçüncü tekil þahýstan konuþmanýn çok fazla bir anlamý yoktu. Anlýk zaman dilimlerinde yaþanan ve kaybedilen savaþlarýn sessiz hükümranlýðýna teslim olan bendim. Bütün bu kelimeleri sahibimin izni ile yazdým. Piþman deðilim dedi… Ýçinde bulunduðu psikoz onu bu hale getirmiþti. Birden fazla kiþilik barýndýrýrken içinde, söylediði bütün yalanlarý gerçeði gibi anlatýyordu. Ya da hepsi gerçek miydi?.. Gerçek. Neydi asýl olan? Nasýl bir þeydi gerçek olmak. Var edenin varlýðýna inanýyordu. Yok olacaðý zaman var edene yemin ederek yok olacaktý. Yoksa yokluk varlýðýn içinden mi süzülüyordu?.. Yokluk ve varlýk ile barýþamamýþtý bir türlü. Bugün var olduðuna yemin ettiði her þey, yarýn anýlar ülkesinde ki yerini alýyordu… Anýlarý da gerçek miydi? Gerçek ise neredeydiler… Ýnsanlarýn yüzlerinden okuyordu ruhlarýna yansýyan harabatlarý. Belki kendileri bile farkýnda deðillerdi nasýlda çürüdüklerinden… Her þey gibi insan da zaman çöplüðü içinde yerini alýrken, o yerini bulamýyordu. Evrende her madde müthiþ bir nizam ile yerlerini belirlerken, o daha nereye ait olduðunu bilmiyor bulamýyordu. Kayýp Kaybolan ruhlarýn barýnaðý araf. Araf Yokluk ve varlýk kavramlarýnýn kavga yeri. Araf varlýðýn ispatýmý yoksa yokluðun baþlangýcý mý? ……………………….. Sokaðýnýn dört bir tarafýna saçýlmýþ anýlarýn kol gezdiði bu bilindik mekânda beklemek onu çok yormuþtu. Uzun zaman dilimlerine tutsak olan kelamsýzlýðý suskun bir çýðlýk gibi düðümlenmiþti parmaklarýnýn arasýna… Düðüm. Gecenin soðuk ayazýna aldýrmadan, hüzünlü rüzgârlara eþlik ederek sýkýyordu boðazýna düðümlenmiþ kör yumruðu. Çözülmeyi bekleyen. Çözülemeyeceðini bildiði halde zehir matemlerini çekerek yüreðinin içine, çaresi imkansýz, devasýz bir yara oluyordu suskunluðu… Sürdü geceye hüznü… Var olmuþluðunun aksine o yokluðun ona býraktýðý o derin o munis o yoksul o nazik sesi seviyordu… Yalnýzlýðýnda kendisine uyak düþen sesi… Korktuðunda annesinin sesi… Çocukluðunda duyduðu sabah ezaný sesi… Babasýnýn onun adýný gururla andýðý sesi… mehmedasým tarihigeçmiþaþkýgeçmiþyazý.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © mehmet asým erdoðmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |