..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hata! Klavye baðlý deðil. Devam etmek için F11'e basýn...
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > CANER TEK




6 Aðustos 2008
Ayýþýðý  
Ümit, Sevgi....

CANER TEK


Yaþam Sevincinin Hiç Bitmediði, Sevginin Her Zaman Varolduðu Bir Dünya Ýçin


:BBIC:
Sabahýn ilk ýþýklarý perdenin arkasýndaki loþ odayý aydýnlatmaya baþlamýþtý. Kuþlarýn seslerini uykulu gözlerini aralarken duymaya baþladý. Doða canlanýrken, orta yaþlý adam tersine yataðýna gömülmeye çalýþýyordu. Yarý uyanýk yarý uykulu isteksiz bir þekilde yataðýnda doðrulmaya baþladý. Yýllarýn verdiði yorgunluk üzerine çökmüþtü. Tek kiþilik hayatýn da verdiði isteksizlikle bir türlü yataktan kalkýp yeni bir güne baþlamak istemiyordu. Ama kuþlar sanki nazire yaparcasýna daha canlý ötüyorlardý, pencerenin önüne gelmiþ hep bir aðýzdan öter gibi seslerini duyabiliyordu. Yataðýnýn içinde bir o tarafa bir tarafa döndü ama olmadý. Sonunda homurdanarak büyük bir isteksizlikle yataktan doðruldu. Aslýnda hayatý, yaþamayý seven bir insandý geçmiþinde. Ama bu yalnýzlýk artýk onu daha fazla yýpratýyordu, hayattan uzaklaþtýrýyordu.
Yatak odasýndan banyoya doðru yol almaya koyulduðunda, ayaklarý onu yataðýna doðru sürüklemeye çalýþýyordu. Ama artýk yapacak bir þey yoktu, kalkmýþtý. Her sabah yaptýðý gibi banyoda yüzünü yýkadýktan sonra yalnýz yapacaðý kahvaltýsýný hazýrlamak için mutfaða yöneldi. Sabah çayýný demlemek için demliðe uzandýðýnda dünkü çayýnýn durduðunu gördü. Ýçinde söylenmeye baþladý. Bu yaþa gelmiþ, bunca yýldýr yalnýz yaþamasýna raðmen hala tek kiþilik çay demlemesini öðrenememiþti. Yavaþ hareketlerle demliði boþalttý, yýkadý yeni çayýný demlemek için suyun kaynamasý i,çin ocaðý yaktý, demliði ocaðýn üzerine koyduktan sonra üzerini deðiþmek için yatak odasýna yöneldi.
Her sabah ayný þey diye düþündü içinden “ ne giyeceðim bugün?” Büyük bir býkkýnlýkla dolabýnda eline geçen bir þeyler giyindi, önündeki uzun günü geçirmek için. Kendimi kime beðendireceðim ki diye düþünüyor, kötü giyinsem ne olur, kim var hayatýmda diye söyleniyordu. Bu arada mutfaktan gelen suyun kaynama sesi ile hýzlý adýmlarla mutfaða yöneldi. Çaydanlýktaki suya çayýný koydu ve demlenmeye býraktý. Mutfak masasýnýn üstüne kahvaltýlýklarýný yerleþtirmeye baþladý, özensiz, öylesine. Hayatýn ona oynadýðý oyunlarýn yenisi baþlayacaðýný düþünüyordu bu yeni gelen günle. Bu mutsuzluk ve yalnýzlýðýn verdiði olumsuzluklarla masasýný hazýrladý.
Sigara yakmak için pakete uzandý, bir sigara yakýp çay demlenene kadar oturayým diye düþündü. Ama birden vazgeçti, önce bir þeyler atýþtýrayým sonra çayýmla balkonda içerim dedi kendi kendine. Mutfak tezgâhýnýn üstündeki raflardan birine uzandý ve içinden Ajda bardaðýný alýp bir bardak demli çay koydu. Sabahlarý kahvaltýsýnda demli, keyif çayýný ise açýk içerdi. Yýllarýn getirdiði bir alýþkanlýktý iþte. Hýzlýca kahvaltýsýný yaptý sanki bir yere yetiþecekmiþ gibi. Kendisi için yapýlmasý gereken bir görevdi bu. Tadý tuzu olmayan, sadece bedenini ayakta tutmak için yapýlmasý gereken bir görev. Daha sonra açýk çayýný bardaðýna doldurup, sandalyesini de alýp balkona yöneldi, bir sigara yaktý önünde uzanan müthiþ manzaraya doðru. Ama orta yaþlý adamýnýn gözleri bu boþluða öylesine bakýyordu, boþ gözlerle, anlamsýz, hayattan bir beklentisi olmadan. Ama karþýsýnda duran manzara büyük bir sanatçýnýn elinden çýkmýþ tablo gibi gözlerinin önünde idi. Elindeki çayý ve sigarasý ile çooook uzak yýllara ve diyarlara daldý. Yalnýzlýðýn verdiði hüzünle boþluktan baþka bir þey görmüyordu. Ne kadar zaman o þekilde kaldýðýný hatýrladýðýnda bunu kendisine yanan sigarasý elini yakarak hatýrlattý. Acý ile elinden fýrlatýp attý ani bir refleks ile sigarayý söylenerek. Bir bardak açýk çay daha aldý, bir sigara daha yaktý, biraz önce içemediði sigaranýn acýsýný çýkarýrcasýna çayý ile birlikte içti. Ýçeri girdiðinde ne yapacaðýný bilemeyen bir insan edasý ile bir müddet öylece etrafa baktý. Bir iþ aradý kendine evin içinde, kendini oyalayacak. Bulamadý. Bahçeli evinin avlusuna çýktý. Etrafa bakýndý ama orada da kendisini mutlu edecek bir þey bulamadý. Çaresiz, üzgün, mutsuz ve yalnýz evine girdi tekrar. Yapacak bir þey yok dedi içinden, köye gidecekti, her gün yaptýðý gibi.
Evin avlusundan çýkarak karþýsýnda duran deniz siluetine doðru yokuþ aþaðý yürümeye baþladý. Yýllar önce hayatýn kendisine oynadýðý o talihsiz olay sonunda, bu yaþa kadar yalnýz, ailesinden mahrum kaldýðý günlerin sonunda arabasýna binip Ýstanbul’un o karmaþýklýðýný gerisinde býrakýp, hiç durmadan bilinçsizce gidebildiði kadar gitmiþ, yorulduðu yerde durmuþtu gecenin bir vaktinde. Aracýnda uyumuþ sabah kalktýðýnda kendini Ege’nin bir sahil köyünde bulmuþtu. Küçük, sakin bu köy, daðlarýn dik yamaçlarýnýn arasýna saklanmýþ bir koyun içinde idi. Masmavi denizi bir tablo gibi karþýsýnda gördüðünde vurulmuþtu bu yere. Tamam, buraya kadarmýþ deyip artýk ömrünün sonunu burada beklemeye karar vermiþti. O gün bu gündür hiç köyden dýþarý çýkmamýþ, mazbut yeni yaþamýna burada baþlamýþtý, yalnýz, mutsuz ve ümitsiz.
Yokuþun sonunda düzlüðe indiðinde köy meydanýný dükkânlarýný yeni yeni açan esnafa selam vererek geçti. Eski bir Rum yapýsý olan büyük, tek katlý, taþ kahvehaneye doðru yöneldi. Ýlk geldiði yýllarda binanýn tarihini sormuþ aldýðý cevap kendisini tatmin etmemiþti. Köylü;
“ Biz kendimizi bildik bileli bu bina burada durur” demiþti.
Yavaþ ve kararlý adýmlarla kahvehaneden içeri attý kendini. Her sabah oturduðu masaya doðru yöneldi. Eski ahþap masa ve sandalyenin yanýna geldi, sýrtýný duvara dönüp yüzü kapýya yönelmiþ bir þekilde oturdu, sandalyeden gelen cýyýrtý dolu seslerle birlikte. Kahvehanenin sahibi, adamýn geldiðini gördüðünde hazýrlamaya baþlamýþtý bile sabah kahvesini. Þiþman, babacan bir adamdý kahveci, Hulusi Kentmen havasýnda. Uzun palabýyýklý, göbekli ve beyaz önlüklü. Çýrak usulca gazetelerini getirdi adamýn. Biraz korku birazda saygý ile masanýn üstüne býraktý gazeteleri. Ses çýkarmamaya çalýþarak uzaklaþtý. Kahvehaneci þiþman adam týpký çýraðý gibi saygýyla kahvesini getirdi, büyük bir özenle masanýn üstüne býraktý, usulca geldiði gibi gitti. Çýraðýna özellikle vermiyordu kahveyi götürmesi için. Birkaç sefer o getirmiþ, artýk korkudan mý saygýdan mý bilinmez her seferinde kahveyi dökmüþtü. Sonucunda ustasýndan yediði bir iki þaplak bir þey deðildi, orta yaþlý adamýn kaþlarý çatýk gözlerinin içine delici þimþek gibi bakýþýnýn yanýnda.
Orta yaþlý adam özenilerek yapýlmýþ köpüklü mis gibi kokan kahvesinden keyifle bir yudum aldý. Ve çýraðýn masanýn üstüne yavaþça ve saygýyla býraktýðý gazetelerden birisini aldý. Doðduðu, uzun yýllar baþarý ile yaþadýðý yerlerden çok uzaklarda, her þeyden elini eteðini çekse dahi yine de dünyadan ve ülkesinden haber almadan yapamýyordu. Dünya ve ülkesi çok hýzlý ilerliyor bunlarý en azýndan günlük gazeteler ile takip etmeye çalýþýyordu.
Geçen yýllar içinde geldiði bu köy, artýk bir turizm merkezi olmuþtu. Köy olmaktan çýkmýþtý ama yerlileri buraya hala kendisi de dâhil köy diyorlardý. Ýlkbaharýn baþlamasý ile birlikte uzun turizm mevsimi baþlýyor ve ekim kasým aylarýna kadar devam ediyordu. Binlerce insan eskiden köy olan bu yere akýn ediyordu. Bundan çok rahatsýzdý hem o hem de köyün yerlileri ama yapacak bir þey yoktu. Eskiden balýkçýlýkla geçinin halk artýk tüm gelirini turizmden alýyordu. 2–3 katlý eski bahçeli þirin Rum, Osmanlý binalarýnýn çoðunun yerinde betondan yapýlmýþ oteller ve tatil köyleri zehirli bir mantar gibiydiler. Onun düþüncesine göre ilerlemek güzel bir þeydi ama bu bakir yerler bozulmamalýydý. Yerli halkta onun gibi düþünüyordu. Yerli halký organize etmiþti. Ama yapabildiði sadece onlarý bilinçlendirebilmekti. Baþka bir þeye gücü yetmedi. Keþke ilk geldiði günkü gibi kalabilseydi bu þirin köy. Ama olan olmuþtu bir kere. Sadece bu orta yaþlý adamýn oturduðu evin bulunduðu çevre kurtarýlabilmiþti. Zaten buranýn en güzel ve çekici yeri de burasý idi. Ýyi ki zamanýnda o evi satýn aldým diye düþünürdü aklýna geldikçe.
Okuduðu gazetenin üzerinden þöyle bir baktý dýþarýya, taþ binanýn küçük, sýk ama yüksek pencerelerinden o günün diðer günlerden daha da sýcak geçeceðini hissedebiliyordu. Dýþarýsý bu sýcaða raðmen bu saatte kalabalýklaþmaya baþlamýþtý bile. Yeni turistler geliyor, bir yandan seviniyor köy halký için bir yandan kýzýyordu.
Uzun uzun gazetelerini okudu. Köyün yerlileri bu kadar okuyacak ne bulduðunu merak ederlerdi her seferinde. Orta yaþlý adam gazeteleri okuduktan sonra alýrlar kendileri de onun gibi okumaya çalýþýrlar ama onun kadar okumadan býrakýrlardý ellerinden. Sonra ne buluyor da bu kadar okuyor bu gazetelerde diye söylenirlerdi. Bilseler ki bu adamýn uzun yýllar ülkenin en büyük, itibarlý þirketlerinde üst düzey yöneticilik yaptýðýný daha iyi anlayabilirlerdi. O zamanlarda küçük bir köy olduðu için kimse onu tanýmamýþ ve rahatlýkla kendisi unutulana kadar burada yaþamýþtý. Þimdi kendisi bile kim olduðunu unutmuþtu. Eski kimliðini, kariyerini tamamen geldiði o keþmekeþliðin içinde býrakmýþtý.
Son gazetesini de okuduktan sonra büyük bir itina ile okuduklarýný düzelterek masaya býraktý ve usulca ayaða kalktý. Birkaç adýmda kahvehanenin kapýsýna geldi. Derin bir nefes aldý. Ciðerlerini koydan gelen tertemiz mis gibi kokan hava ile doldurdu. Köy esnafý dükkânlarýný açmýþ, temizliklerini yapmýþ keyif çaylarýný içmiþ müþteri bekleye baþlamýþtý. Günün bu saatlerinde pek gelen olmazdý ama adetti iþte. Dükkânlar erkenden açýlmalýydý, onlarda öyle görmüþlerdi. Etrafý þöyle bir kolaçan ettikten sonra her zaman yaptýðý gibi kýyý boyu yürüyüþe çýktý. Dingin denizin kenarýnda kordon boyunca yürüdü. Balýkçý barýnaðýnda bulunan küçük teknelerin yanýndan geçerken balýktan yeni gelmiþ olan Kamil Reise seslendi;
“ Reis, bu akþam soframda rakýmýn yanýna bana ne vereceksin” diyerek.
Kamil Reis büyük bir sevgi ve saygýyla;
“ Tam size göre bir orkinosum var efendim” dedi.
“ Tamam, o zaman, Bekri Babanýn yerine býraký verirsin sana zahmet, ondan alýrým” dedi orta yalý adam.
Kamil Reis baþýný yana eðip onayladý adamýn isteðini.
Orta yaþlý adam, tek sohbet ettiði yaþlý, yýllarýný lokantacýlýða vermiþ Bekri Babanýn yanýnda alýrdý akþamlarý soluðu. En rahat ettiði yerdi orasý. Hiç bozulmamýþ, salaþ bir balýkçý lokantasý idi. Bekri Baba’da yýllarca büyük þehirlerde çalýþmýþ çocuklarýný okutmuþ evlendirmiþ sonra eþini de alýp uzun yýllar önce buraya yerleþmiþ bir Ýstanbullu idi. Oturmasýný kalkmasýný bilen, aðýrbaþlý, sohbetleri sabaha kadar devam eden içtiði, ege rakýsýnýn hakkýný veren, bundan rahatsýz olmadan oturduðu gibi kalkan birisi idi. Mübalede yýllarýna kadar gayri Müslim birisi olan Bekri Baba, çok sevdiði bu ülkeyi terk etmemek için dinini deðiþtirmiþti.
Kamil Reis köyün yerlilerinden, dededen babadan kalma mesleðini yapmayý hiç býrakmamýþ, özüne hep sadýk kalmýþtý. Kamil Reisin çocuklarý babalarýnýn artýk bu iþi býrakmasýný, geçimlerini saðlayacak iþlerinin olduðunu söylemelerine raðmen inatla hala iþine sadýk devam ediyordu. Çocuklarý yeni zaman ayak uydurmuþ turizmden oldukça güzel para kazanýyorlardý. Ama o hala ata mesleðine devam ediyordu. Birkaç kiþi kalmýþtý zaten bu iþi yapan. Tüm lokanta ve oteller onun getireceði balýklarý bekliyorlardý. Tuttuðu balýklar hemen lokantalara ve otellere gittiði için köy halký neredeyse balýða hasret kalýyorlardý bazen. Ama Kamil Reis orta yaþlý saygý duyduðu bu adamýn her zaman balýðýný ayýrýrdý.
Orta Yaþlý adam Kamil Reis’e;
“ Eksik olma Reis, akþam sende gel hem hesaplaþýrýz, hem de bir kadeh içer rahatlarýz” dedi.
Kamil Reis, büyük bir memnuniyetle sesini çýkarmadan güldü ve,
“ Ne demek Beyim, þereftir benim için” dedi.
Orta yaþlý adam yürüyüþüne bir müddet daha devam etti. Ve geldiði yolun tersine dar sokaklardan geçerek köye dönüþ yoluna girdi. Sokaklar Arnavut kaldýrýmlarýndan yapýlmýþ hali ile hala eskisi gibi duruyordu. Sokak ortaya doðru eðimli yapýldýðý için yaðmur sularý sokaklarýn tam ortasýnda akardý. Bu nedenle yaðmurlu havalarda bile kimsenin ayaklarý ýslanmazdý. Eskinin insanlarý her þeyi düþünmüþlerdi ortak yaþam alanlarý için. Yol boyunca bahçeli evlerin önünden geçerdi, renk renk duvarlarý olan, çocuklarýn özgürce oynadýðý sokaklarda. Sardunyalar bahçe duvarlarýnda aþaðýlara doðru sarkmýþ renk renk bir festival havasý verirdi. Bu manzara içinde uzun yürüyüþler yapan adam her geçtiðinde yenilerdi kendini bu güzellikler içinde. Sokaklarý bir bir geçtikten sonra köylünün deyimiyle köy meydanýna, turistlerin deyimiyle þehir merkezine geldi. Bu yürüyüþler ona çok iyi geliyor, kendini daha iyi hissetmesini saðlýyordu. Kafasýndaki tüm sorunlar uçup gidiyordu. Dinlenmek için taþ kahvehaneye sýðýndý tekrar. Keyif çayý geldi önüne. Bu sefer taþ binanýn önünde yüzünü denize doðru dönmüþ bir þekilde denizin mavi derinliðini seyre daldý, büyük bir keyifle.
Uzun bir yoldan gelen otobüs köyün meydanýna girdi. Kimseyi rahatsýz etmemek için yavaþ ve aðýr bir þekilde. Otobüs firmasýnýn yazýhanesinin önünde durdu týslama çýkaran seslerle. Otomatik kapýlarý açýldý ayný anda arka ve önün. Yolcular birer birer inmeye baþladýlar bu sýcakta yola çýkmanýn piþmanlýðý yüzlerinde. Her yolcunun bir hikâyesi vardý. Ellerindeki bavullardan belli oluyordu. Yýllarýn verdiði tecrübe ile orta yaþlý adam her yolcu için varsayýmlar geçiriyordu içinden.
“ Bu çift tatil için gelmiþ belli çantalarýndan, kesin ucuz bir pansiyon arayacak, önce kahvehanede çay içecek bilgi toplayacaklar, sonra öðrendikleri ile birlikte hedeflerine yol alacaklardý”
“ Bu genç adam buraya iþ aramak için gelmiþ, elinde bir torbasý var”
“ Bu gençler kaçak âþýklar, tereddütlü etrafý inceliyorlar, kamp malzemeleri herhalde sýrt çantalarýnda”
“ Bu inenler otel müþterisi, otelin aracýna yöneldiler”
“ Þunlar herhalde topluca burada bir yakýnlarýnda tatillerini geçirmek için gelmiþler ailece çoluk çocuk, hallerine bakýlýrsa otel veya pansiyon müþterisi deðiller”
Böyle devam ediyordu orta yaþlý adam inen her yolcu için tahminlerde bulunarak, her gün yaptýðý gibi.

Ama bugün bir farlýlýk vardý. Sonlara doðru inen bir yolcu dikkatini çekti. Otobüsün merdivenlerinden salýnarak inen bu kadýn içinde uzun zamanlardýr hissetmediði bir þey hissettirdi kendine. Adýný koyamadýðý. Tüm yoðunluðunu o yöne çevirdi fark edilmemeye dikkat ederek. Ýnce ve bakýmlý boynunu bir fular ile süslemiþ, derin göðüs dekoltesini kapatmasý için. Lacivert, dizin biraz altýndaki dar kesim eteðinin üstünde deniz mavisi ve beyaz ile karýþýk bir gömlekle süslemiþ narin vücudunu. Gözlerini yakýcý güneþ ýþýnlarýndan korumak için gözlük takmýþ. Uzun kestane renkli saçlarýný ensesinin üzerinde toplamýþ ve toka ile taçlandýrmýþ. Ayaklarýnda spor ünlü bir marka ayakkabý ile giyimini tamamlamýþ. Üstündekilere uygun renkte el çantasý ile muavinden çantasýný almak için otobüsün bagaj kapýlarýný olduðu yöne doðru yürürken bu etkileyici bayanýn yürüyüþünde farklý birisi olduðunu anladý. Her hali ile belli ediyordu kendini asaleti. Böyle kiþiler ya özel araçlarý ile gelirler, ya da karþýlamaya bir araç gelirdi. Bu bayaný karþýlamaya kimse gelmemiþti. Ayrýca kadýnýn tedirgin hali orta yaþlý adamý biraz daha meraka salmýþtý. Fazla bakýp rahatsýz etmek istemeden bakýþlarýný baþka yönlere çevirdi adam. Kadýn, küçük bavulunu otobüsü görevlisinden aldýktan sonra etrafýna bakýnmaya baþladýðýnda, adam bakýþlarýný çoktan baþka yönlere çevirmiþti bile.
Genç kadýn nereye gideceðini bilemeyen, þaþkýn bir ifade ile etrafý dikkatlice süzmeye baþladý. Böyle bir yerde nereye gideceðini nereden öðreneceðini düþünüyordu. Büyük þehirlerde, yurt dýþýnda yaþamýþ bir insan olarak gayet rahat ve kendine güvenen bir tavrý vardý üzerinde. Bavulunun çekme kolundan tutarak tekerlekleri üzerinde hareket ettirmeye baþladý içinde fazla eþyasý olmayan el bavulunu. Bu arada da kendine zaman kazanmaya çalýþýyordu nereye gideceðini öðrenmek için. Adam ara sýra bakýþlarýný genç kadýna çeviriyor, gayrý ihtiyari bakýþ atmaya çalýþýyordu. Sanki onu gözlemlemiyormuþ gibi. O da kahvehanedeki herhangi biri idi iþte. Ama baktýðýnda dikkat çekiyordu giyiniþi, oturuþu ile. Farklýlýk apaçýk ortada idi, ne kadar kendini gizlemeye çalýþsa da.
Kadýn içinden kendi kendine konuþuyordu.
“ Kime sorsam, nereye sorsam acaba” diye düþünürken.
“ Evet” dedi içinden,
Böyle küçük yerlerde her þeyi toplu oturulan yerlerde bilen muhakkak olur düþüncesi ile karþýsýnda duran büyük, eski ve kalabalýk taþ kahvehaneye yöneldi. Kahvehanenin sahibi aradýðýný muhakkak bilir düþüncesi ile.
Adam kadýný kahvehaneye doðru yöneldiðini görünce nedense tedirgin oldu. Oturduðu yerde gözükmeye çalýþtý. Seyretmek çok daha iyiydi. Alýþmýþtý yýllarýn verdiði monotonluða. Kimse gelip ona bir þey sormamýþtý. Ama yine de tedirgin oldu. Tüm bu düþünceler içindeyken genç kadýn taþ kahvehanenin yüksek, ahþap giriþinden içeri süzüldü elindeki bavulu ile. Adam artýk oralý deðildi. Kahvehanenin sahibi ile bir þeyler konuþtu. Adam kahvehanenin küçük penceresinden rahatlýkla görebiliyordu onlarý. Þiþman babacan adam her zaman ki tavýrlarý ile genç kadýnýn önünde kibar olmaya çalýþýyordu cüssesinin tersine. Kahvehaneci bir þeyler konuþtuktan sonra iþaret parmaðý ile pencerenin önünde oturan orta yaþlý adamý gösterdi. Bir anda orta yaþlý adamýn tüyleri diken diken oldu. Terledi oturduðu yerde. Neler oluyordu kendisine böyle. Tecrübeli, yaþýnýn verdiði kendine güven birden gitmiþti. Tuhaf hissediyordu kendini. Ýletiþimi kuvvetli, toplum içinde sosyal adam gitmiþ kendine güveni olmayan adam gelmiþti birden bire. Genç kadýn adamýn olduðu yöne yürümeye baþladýðýnda adam hiçbir þey olmamýþ, konuþmalarý görmemiþ gibi davranmaya çalýþýyordu. Kendi kendine toplan dedi. Ýçinden þöyle bir silkelendi.
“Acaba beni bir yerden tanýyor muydu?
Nerden çýktý bu kadýn þimdi,
eski çalýþtýðý firmalardan birimi acaba?” diye kendi kendine konuþuyordu.
Huzursuzlandý. Bir an önce uzaklaþmak istedi. Kendini sýðýnaðý, evine atmak istedi. Genç kadýnýn içeriden adamýn yanýna gelmesi arasýnda geçen bu zaman o kadar uzun gelmiþti ki. Adam ayaklandý hiçbir þeyden habersiz gibi tam yürüyecekti ki, genç kadýn;
“ Affedersiniz” dedi.
Kendisi gibi oldukça narin bir sesti. Kibar ve naðmeli bir tonla kendisine seslenmiþti genç bayan. Ona seslenildiðini duymazdan gelircesine oralý olmadý. Bir adým attý
“ Affedersiniz, Muhlis Bey” dedi genç kadýn.
Adam sanki kazýk yutmuþçasýna dimdik kalakaldý. Arkasýna döndü. Genç kadýna, eski günlerinde çalýþtýðý þirketlerde personeline davrandýðý sert ifade ile
“ Evet, benim, nasýl yardýmcý olabilirim” dedi.
Genç kadýn beklemediði bu tavýr karþýsýnda, dudaklarýný araladý bir þeyler söylemek istedi ama beceremedi. Kendini toparladý birkaç saniye duraksamadan sonra. Oldukça heyecanlýydý. Yýllarýn tecrübesi ile adam karþýsýndaki genç kadýnýn duraksamasýndan artýk baskýn olduðunu bilerek,
“ Evet, hanýmefendi sizi dinliyorum” diyerek kendisini genç kadýn karþýsýnda daha bir güçlü kýlarak, bu sefer kadýna doðru bir adým attý. Genç kadýn, biraz sýcaktan birazda karþýsýndaki sert mizaçlý, ters görünümlü adamdan olsa gerek terden bayýlmak üzere hissetti kendini. Toparlandý ve
“ Kusura bakmayýn oldukça uzun bir yoldan geliyorum yorgun ve uykusuzum, biraz oturabilir miyiz? “ deyip teslim oldu. Yorgunluktan bu güzel vücudu taþýyamýyordu. Ayaklarý uzun ve sýkýcý otobüs yolculuðunda sonra þiþmiþti. Geldiði ülkede ne kadar güzeldi, her yere uçakla gidebiliyordu. Kýsa mesafelerde tercih ediyordu karayolunu.
Hemen oracýkta boþ olan ahþap sandalyeye dayanarak oturdu. Bavulunu yanýna çekti, kahveci çýraðýný oldukça nazik bir el hareketi ile yanýna çaðýrdý. Çýrak adamýn da orada olduðunu görünce daha da hýzlý bir þekilde genç kadýnýn yanýna geldi, ellerini önünde baðladý,
“ Emret abla” dedi gözlerini yerden bir saniye bile kaldýrmadan.
“ Bana soðuk bir su, siz bir þey içer miydiniz?” diye sordu adama.
Adam,
“ Þu sizin meþhur limonatadan getir bayana, bana da bir çay, hadi acele et”
“ Suyu üzerine içersiniz, limonata sizi rahatlatýr” dedi adam. Genç kadýn hiç itiraz etmedi, zaten edecek de hali yoktu.
“ Dinliyorum hanýmefendi, buralarda beni pek ismimle kimse çaðýrmaz, zaten pek kimsede bilmez birkaç yakýn dostum haricinde, ismimi nereden biliyorsunuz ve beni niçin arýyorsunuz” diyen adamýn karþýsýnda zaten düþüp bayýlmak üzere olan genç kadýn iyiden iyiye zor biri olduðunun farkýna vardý.
“ Müsaade ederseniz biraz nefesleneyim, inanýn oldukça uzun bir yoldan geliyorum, ben pek uzun karayolu yolculuklarýna alýþkýn deðilim. Neden geldiðimi ve sizi neden aradýðýmý da duyunca sizde þaþýracaksýnýz ama biraz müsaade lütfen” diyen genç kadýnýn þivesinden uzun süredir yurt dýþýnda olduðunu anladý adam. O da uzun yýllar yurt dýþýnda okumuþ, mastýr yapmýþtý. Bir an o yýllarý özlediðini düþündü. Bu þaþkýn ve yorgun genç kadýný daha da fazla sýkýþtýrmak gelmedi içinden gelen bir yakýnlýk hissi ile. Yüzünde hafif bir gülümseme ile genç kadýna “ tamam, beklerim” demek istedi. Bu yüz ifadesi ile birlikte oldukça rahatlayan genç kadýn sýrtýný hiçte rahat olmayan ahþap sandalyeye dayadý. Ve derin bir nefes aldý. Denizden gelen esinti ile sýrtýna yapýþan gömleðinin terden sýrýlsýklam olduðunu fark etti. Ama oldukça rahatlamýþtý. Bu küçük Anadolu kasabasýnda, geldiði uzun yoldan sonra aradýðýný da bulmuþ ve yýllardýr süren arayýþý sonunda bitmiþti. Ama asýl bundan sonrasý zor olacak gibi gözüküyordu. Karþýsýnda sert, kibirli, kendine fazlasý ile güvenen ihtiyar keçi duruyordu. Nasýlsa biraz zaman kazanmýþtý, bunun tadýný çýkarýrcasýna gelen limonatanýn tadýna da vararak bir dikiþte içti.
“ Harika, bir tanede daha içebilir miyim ?” dedikten sonra adam çýraðý takip etti, göz göze geldikleri anda eliyle bir tane daha iþareti yaptý. Çýrak koþarak ocaðýn altýndaki buzdolabýndan ustasýný yýllardýr özenle hazýrlayýp müþterilerine ikram ettiði o meþhur limonatasýnda bir bardak daha aldý ve bayan hýzlý adýmlarla getirdi, masaya býraktý.
“ Yalnýz yavaþ için oldukça soðuktur limonata, rahatsýz eder.” Dedi.
Genç kadýn adamýn bu konuþmalarý ile daha da rahatlamýþ bir þekilde,
“ Tamam, teþekkür ederim” deyip hafif bir gülümseme ile adama baktý.
Hiç konuþmadan geçen kýsa bir sessizlikten sonra genç kadýn,
“Ýsminizi nereden bildiðimi, neden sizi aradýðýmý merak ediyorsunuz biliyorum. Öncelikle kendimi size tanýtayým. Adým Sinemis. Buradaki tanýdýklarým Sinem der. Uzun yýllardýr Ýngiltere’deyim. Uluslararasý Ýliþkileri bitirdim ve mastýr yaptým. Üniversitede kalmayý tercih ettim Öðretim Görevlisi olarak çalýþýyorum. Sizinle ayný bölüm mezunuyuz. Ama dediðim gibi ben Üniversitede kalmayý tercih ettim sizden farklý olarak” dedi gülümseyerek.
Adam, tüm bu detaylarý nereden bildiðini merak ettiði halde genç kadýnýn sözünü hiç kesmeden sabýrla dinlemeye devam etti ama þaþkýnlýðý yüzünden okunuyordu. Yýllar sonra genç bir bayan sýðýndýðý bu küçük köye gelmiþ ve hayatý ile ilgili detaylarý yavaþ yavaþ yüzüne okuyordu. Tanýmadýðý, hayatý boyunca hiç görmediði ismini bile duymadýðý bu genç kadýnýn kim olduðunun meraký kendisini daha da bilinmeze sürüklüyordu. Konuþmasýna devam etti genç kadýn limonatasýnda bir yudum daha alarak.
“ Aslýnda yýlda bir kez geliyordum, o da tatillerde. Bir hafta kalýp dönüyordum. Ama bu sefer tatilimi sizi bulmak ve tanýþmak için kullanýyorum.”
“ Peki, sizin yaþýnýzdaki biri beni nereden tanýyabilir, ben yýllardýr bu küçük köyden dýþarý bile çýkmadým ve sonra beni nasýl buldunuz” dedi. Adamýn kafasýnda o kadar soru vardý ki hangisini soracaðýný bilemiyordu. Kimdi, nerden tanýyordu onu, bu kadar detayý kimden öðrenmiþti ve en önemlisi yýllardýr burada olmasýna raðmen onu nasýl bulmuþtu.
“ Biliyorum merak ediyorsunuz, aklýnýzdaki tüm sorularý tek tek cevaplayacaðým, ama öncelikle benim kalacak bir yer bulmam lazým, yardýmcý olur musunuz? Diyen genç kadýn bardaðýndaki son yudumu da aldý ve adamýn yüzüne sempatik bir tavýrla gülmeye baþladý.
Sabah kalktýðýnda hiçbir amacý olmayan bir güne baþlamýþ, ne yapacaðýný bilemeden iþ aramýþ, o saate kadar her gün yaptýklarýný tekrarlamýþtý. Ama hayatýnda hiç hesap etmediði bir anda karþýsýna sempatik güzel, alýmlý bir genç kadýn çýkmýþtý. Biraz korku biraz merak içindeydi. Korkusu, düzeninin bozulacak olmasý idi. Meraký ise kimdi bu?
“ Bakýn sizi burada otellere yerleþtirebilirim, bu köyün pansiyonlarý da oldukça rahattýr, oralarda da yer bulabiliriz. Ama mademki beni bu kadar yakýndan tanýyor ve beni o kadar uzun yollardan aramaya ve bulmaya gelmiþsiniz o zaman benim misafirim olun. Evim oldukça büyüktür. Tek baþýna yaþayan birisiyim. Geniþ ve rahatça sohbet edebiliriz. Siz anlatmak istediklerinizi anlatýr bende merakýmý yenerim. Anladýðým kadarýyla zamanýnýz var, hem de tatil yapma düþüncesindesiniz. Yanýlýyor muyum?” dedi adam.
“ Sizi rahatsýz etmeyeyim” dedi yarý istekli bir þekilde.
“ Buyurun gidelim” dedi adam.
Beraberce kalktýlar. Genç kadýn bavulunun çekme kolundan tutarak tekerlekli bavula peþi sýra yürütmeye baþladý. Adam kahvehaneciye doðru bakýp hesaplarý ne yapman gerektiðini biliyorsun dercesine kafasý ile selam verdi ve taþ kahvehanenin önünden yukarý doðru yürümeye baþladýlar beraberce. Hafif bir rampa ile köyün yukarýsýna doðru yol almaya baþladýlar. Genç kadýn içinden dilerim ki ev çok uzak deðildir diye geçiriyordu. Adam ise bu genç ve güzel bayaný hangi odada misafir etsem diye düþünerek yürüdüler bir müddet. Bavulun tekerlekleri Arnavut kaldýrýmý taþlarýnýn arasýnda zýplaya zýplaya giderken seyyar satýcýlarýn bile abrasýný çýkarmadýðý gürültüyü çýkarýyordu. Kahvehanede ise meraklý bakýþlar bir müddet arkalarýnda bakmýþ kim bu genç kadýn diye kendi aralarýnda konuþmuþlardý. Farklý farklý yorumlar çýkmýþtý. Ta ki kahvehanecinin “kesin” demesine kadar.
“Kimse kim, size ne yahu. Adam anlatmak isterse öðrenirsiniz ne dedikodu yapýyorsunuz, yakýþýyor mu size. Önünüzdeki çaylarý için.” Diyerek kýsa bir fýrça atmýþtý orada bulunanlara.
Bu arada ikisi evin beyaz kireçle boyalý, yüksek duvarlarýnýn önüne gelmiþlerdi. Duvarlardan aþaðý sarkan sardunyalara bayýlmýþtý genç kadýn. Bahçenin içine Demir kapýyý açarak adým attýlar. Geniþ bir avlu karþýlamýþtý onlarý. Taþ döþeli yerler tertemiz, bakýmlý bir bahçeye sahipti bu evin tek baþýna yaþayan yalnýz bir adama ait olduðuna bir an inanmak istemedi genç kadýn.
Yüksek, iþlemeli ahþap kapýnýn açýlmasý ile birlikte bu eski yapýnýn içinden kendini rahatlatan bir serinlik geldi genç kadýnýn yüzüne doðru. Bekâr orta yaþlý bir adamýn evine girerken hiç bu kadar temiz bir evle karþýlaþacaðýný tahmin etmemiþti. Her yer düzenli, tertipli idi. Kendi evi bile bu kadar tertipli deðildi genç kadýnýn. Ýçinden herhalde bir sevgilisi veya bir yardýmcýsý vardýr diye düþünürken adam,
“ evin yatak odalarý yukarýda, ben yalnýz yaþadýðým için bu zaman kadar hiç kalan olmadý, dilerim rahat edersiniz” dedikten sonra ikinci kata dönerek çýkan merdivenlere yöneldi adam, genç kadýnda peþinden. Evin içindeki serinlikle birlikte bu ahþap evde oldukça rahatlamýþtý. Hiç bu zaman kadar böyle bir yerde kalmadýðýný düþünürken merdivenleri çýkmýþlardý. Merdivenin hemen baþýndaki odanýn büyük ve iþlemeli kapýsýný gýcýrtý ile açtý adam ve geri çekildi.
“Buyurun burada rahat edeceðinizi düþünüyorum. Geniþ ve rahat bir odadýr” dedi. Genç kadýn bavulu ile adamýn kendisine yol vermesi ile odanýn içine girdi. Biraz yürüdü odanýn ortasýna geldiðinde harikulade deniz manzarasýný gördü pencereden. Farkýnda olmadan çýkardýðý ince bir çýðlýkla pencereye yöneldi.
“Muazzam, ben böyle bir manzara görmedim” diyebildi sadece. Odanýn balkonunun kapýsýný açtý ve balkona çýktý. Derin bir nefes aldý. Denizden gelen kokuyu içine çekti. Bahçedeki çiçekleri seyrederken Muhlis Bey’in sesi ile irkildi birden.
“ Siz yerleþin, duþ alýp rahatlamak isterseniz þu kapýnýn arkasýnda banyo var” dedi odadaki kapalý olan kapýyý göstererek.
“ Ben aþaðý iniyorum, iþiniz bitince gelirsiniz” dedi ve yavaþça kapýyý çekerek çýktý.



Bekri Babanýn salaþ meyhanesinde akþama gelecek müþterilerin hazýrlýðý devam ediyordu. Masalar hazýrlanmaya baþlamýþ, yemekler piþiyordu. Mezeleri ile ünlü Bekri Baba hazýrlanan mezeleri kontrol ediyor bir yandan, bir yandan da akþama gelecek sevgili dostunun balýðýný hazýrlýyordu. Derken telefonun sesini duydu. Siyah, çevirmeli telefonu eline aldý Rum þivesi ile
“ Alo, buyurun” dedi.
Karþýsýnda dostu, arkadaþý, sýrdaþý Muhlis Bey’in sesini duyunca bir an þaþýrdý. Muhlis Bey bu zamana kadar hiç telefon açmamýþtý.
“ Hayýrdýr, bir terslik yok deðil mi?” dedikten sonra,
“ Yok, yok bir þey. Akþama uzaklardan gelen bir misafirim var, uzun bir gece olacak sen bana iki kiþilik sakin bir yer hazýrla. Benim balýðý da ona göre yaparsýn” dedi.
Rahatlayan Bekri,
“ Tabi, ne demek, olmuþ bil” deyip telefonu kapattý. Ama þaþkýndý. Yýllardýr tanýrdý Muhlis Bey’i hiç misafiri gelmemiþti. Hatta daha dün akþam beraber oturmuþlar bahsetmemiþti kendisine. Bir merak sardý Bekri’yi. Hayýrdýr inþallah dedi içinden. Dilerim bir terslik yoktur diyerek iþinin baþýna döndü, meyhanedeki çocuklara fýrça atarak.
“Ulan hala öðrenemediniz bre bir masa kurmasýný” deyip kendisi iþe el attý.



Muhlis Bey, evinin içinde bu zaman kadar yalnýz yaþadýðý için her þeyi tek kiþilikti. Eksiklerinin olup olmadýðýný kontrol ediyordu. Mutfaktaki eski buzdolabýný açýp içindekileri kontrol etti. Eksikleri bir kâðýda not etti. Mutfak tezgâhýný açtý, o zaman kadar hiç kullanmadýðý tabaklarý þöyle bir sudan geçerdi. Bardaklarý kontrol etti. Her þeyin tamam olduðuna kanaat getirdikten sonra mutfak kapýsýndan balkona doðru çýktý ve bir sigara yaktý. Kafasýnýn içindeki cevaplanmasý gereken sorularla birlikte misafirini beklemeye baþladý.
Genç kadýn, bavulunu boþaltmýþ, ahþap dolaplara yerleþtirmiþti. Daha sonra duþunu almýþ ve geniþ, pirinç yataða uzanmýþ dinlenmeye geçmiþti. Bu arada Muhlis Bey’e anlatacaklarýný kafasýnda toparlamaya çalýþýyordu. Uzun geçen bu yolun yorgunluðu kolay kolay geçmeyecek gibiydi. Tüm bunlarý düþünürken kendine geçmiþ ve tatlý bir uykuya dalmýþtý. Dýþarýdaki kuþlarýn ve doðanýn sesini rüyasýnda dinliyordu. Çok uzun zamandýr hiç bu kadar kendisini rahat hissetmemiþti. Ýlk kez tanýþtýðý bu adamýn evinde bu kadar rahat edeceðini hiç düþünmemiþti. Tatlý uykusu devam ederken birden uyandý. Adamýn kendisini beklediði aklýna geldi ve suçluluk duygusu ile acele ile yattýðý o rahat yataktan kalktý. Saate bir baktý ki akþam olmuþ. Büyük bir hýzla elbiselerini yerleþtirdiði dolaptan üzerine bir þeyler giymeye baþladý. Bu arada Muhsin Bey, akþam yemeði için her zaman ki gibi yine özenle giyinmiþ, büyük bir sabýrla evin balkonunda sürpriz misafirini bekliyordu. Akþamlarý onun için çok özeldi. Bekri’nin meyhanesine giderken özenle giyinirdi. Genç kadýn, merdivenlerden indiðinde Muhlis Bey’i göremedi bir an. Açýk olan mutfak kapýsýnda kafasýný uzattýðýnda balkonda oturan adamý gördü. Ve fazla ses çýkarmadan oraya doðru yürüdü. Bu arada mutfaktaki tertip ve düzen gözden kaçmýyordu. Birkaç adýmda balkonun eþiðine gelmiþti.
“Kusura bakmayýn lütfen, çok yorulmuþum, öylece uyuya kalmýþým, sizi de çok beklettim deðil mi?” dedi.
Muhlis Bey,
“ Önemli deðil. Rahat edebildiniz umarým”
“ Evet, teþekkür ederim anlayýþýnýza”
“ O zaman buyurun gidelim, acýkmýþsýnýzdýr. Buranýn havasý insaný acýktýrýr. Yemek yerken anlatacaklarýnýzý anlatýrsýnýz. Karþýlýklý öðrenmek istediklerimizi öðreniriz.”
“ Ama ben böyle spor giyindim, siz gayet þýksýnýz, üstüme daha uygun bir þeyler giyeyim öyle çýkalým”
“ Nasýl rahat edecekseniz öyle giyinin. Gideceðimiz yer oldukça rahat bir mekân. Hatta böyle daha fazla rahat edersiniz. Bakmayýn eski alýþkanlýk benim ki. Siz gençler bu þekilde daha rahat edersiniz.” Dedi.
Karþýsýndaki adamýn kararlýlýðý ile sesini çýkarmadý. Sadece,
“ Tamam, o zaman” diyebildi.



Köyün turist kalabalýðýnýn içinden yapýlan bir yürüyüþten sonra Bekri’nin yerine yaklaþtýlar. Bu saatlerde köyün meydaný hýncahýnç dolduðu için yürümek büyük bir dertti. Köy meydaný boyunca köylülerin açmýþ olduklarý küçük dükkânlarda el sanatý hediyelikler, mahalli tatlýlar, börekler akla gelmeyen birçok þey satýlýrdý. Bu nedenle bu saatler kalabalýktý. Kalabalýðý yararak içinden geçtiler. Ve Bekri Baba’nýn Meyhanesinin önüne geldiler. Akþamlarý denizin kenarýna masalar atýldýðý için manzaralý bir yer bulmak hep sýkýntý olurdu. Bu nedenle birçok müþteri boþalacak masa beklerdi. Meþhur Bekri’nin mezelerini raký ile þenlendirmek için müþteriler sýraya girerlerdi. Ama Sinemis þanslý idi. Masalarý önceden ayrýlmýþ ve en güzel manzaralý yer seçilmiþti. Muhlis Bey’in geldiðini gören garsonlar büyük bir saygý ile Muhlis Bey’i restorandýn kapýsýnda karþýlamýþlar ve masasýna doðru yol göstermiþlerdi. Bu ilgi karþýsýnda genç kadýn þaþýrmýþtý. Oturacaklarý masaya geldiklerinde Muhlis Bey büyük bir incelikle genç bayanýn oturmasý için sandalyeyi masadan ayýrmýþ ve genç bayanýn oturmasýný beklemiþti. Genç kadýn bu nazik davranýþ karþýsýnda sadece teþekkür edebilmiþti yüzü kýzararak. Muhlis Bey masanýn etrafýnda dönerek genç kadýný karþýna oturup,
“ Hoþ geldiniz tekrar” dedikten sonra bu mekâný kýsaca genç kadýna tanýttý.
“ Burada oldukça seviliyorsunuz ve saygý görüyorsunuz, ne güzel”
“ Uzun yýllardýr buradayým genç bayan. Onlar benim artýk dostlarým, arkadaþlarým, her þeyim. Sevgilerine hep sevgiyle karþýlýk verdim. Onlardan biri olmaya çalýþtým, onlarda beni içlerine kabul ettiler. Ama geçmiþimden hiçbir þey bilmediler. Beni buradaki ben olarak bildiler. Geçmiþimi hiç sormadýlar, sorgulamadýlar. Bu nedenle burada hep rahat ettim, hiç ayrýlmadým.
Evet, Burasý bir meyhane gördüðünüz gibi. Hem de oldukça ünlü bir yerdir. Bekri’nin mezeleri için ta Yunanistan’dan buraya günü birliðine gelirler. Yasaklanana kadar Bekri rakýsýný da kendisi yaparmýþ, müþterilerine vermek için. Hala kendi içeceði kadar yapýyor. Bu akþamda belki bize ikram eder soteden.
Balýðý ben seçtim kusura bakmazsanýz eðer.”
“ Siz buranýn adetlerini daha iyi bilirsiniz, ama bu zamana kadar hiç raký içmedim onu söyleyeyim”
“ Bu konuda içiniz rahat olsun, Bekri bizim için her þeyi ayarlar, biz sohbetimize baþlayalým, nedir konu, beni neden ve niçin aradýnýz ve buldunuz, kimsiniz?”
Adam artýk göstermemeye çalýþtýðý merakýný sözlere dökerek beyan etmiþti. Bilinmezlik akþama kadar içini kemirmiþti.
Masanýn düzenlenmesini kadim dostu Bekri üstlenmiþti. Bu arada gelip giderken bir iki laf da duyarým beklentisi içinde. Meþhur mezeler masanýn üstüne süslemeye baþlamýþ her biri ayrý bir güzellikte ve tatta, yenmeyi bekliyordu. Bekri her zaman ki ustalýðýný döktürmüþtü. Egenin o eþsiz zeytinyaðlý harika tatlarý masanýn üzerinde duruyordu. Genç kadýn bu zamana kadar ilk kez böyle mezeler görüyordu. Küçük, beyaz kâselerin içinde duran mezeler masanýn üstünde sanat tablosu edasý ile yayýlmýþtý. Bir müddet sonra Bekri kendi yaptýðý ev yapýmý rakýsýný da karafakide masaya býraktýktan sonra bir þeyler duyamamanýn üzüntüsü ile uzaklaþtý. Muhlis Bey büyük bir zevk ile ince raký bardaklarýna rakýlarý doldurdu. Bu iþten büyük bir zevk aldýðý yüzündeki ifadeden belli idi. Servis tamamlanmýþtý, genç kadýnýn gözlerinin içine bakarak,
“ Þerefinize” deyip raký bardaðýný kaldýrdý. Karþýsýndaki genç bayanda onun yaptýðý gibi bardaðýný eline aldý, hafif bir çýnlama sesi ile rakýlardan birer yudum alýndýktan sonra Muhlis Bey,
“Buyurun hanýmefendi þimdi sizi dinliyorum” dedi.
“ Muhlis Bey, öncelikle beni bu þekilde aðýrladýðýnýz için çok teþekkür ederim. Ben böyle bir misafirperverlik beklemiyordum. Sizin hakkýnýzda duyduðum inatçý, ters, aksi adam laflarýna hiç uymuyorsunuz. Açýkçasý tedirgin bir þekilde geldiðim bu küçük köyde bu zamana kadar geçirdiðim en güzel zamanlarý yaþýyorum.
Buraya geldiðimden bu yana nereden baþlasam diye çok uzun düþündüm. Hatta buraya gelmeden önce bile bu aklýmdan çýkmayan bir soru oldu benim için.
Ben ve ailem bahsettiðim gibi uzun yýllardýr yurtdýþýndayýz.
Sizi bulmak inanýn ki hiç kolay olmadý. Tüm tanýdýðým arkadaþlarýmý bu iþ için seferber ettim. Ýzinizi son çalýþtýðýnýz þirkete kadar izledim. Bu þirketin Ýngiliz menþeli olmasý bazý bilgilere ulaþmamamda kolaylýk saðladý.
Geçirmiþ olduðunuz o talihsiz kazada kaybettiklerinizi duyunca sizi bulma arzum daha da arttý.”
Muhlis Bey içtiði rakýnýn ve karþýsýndaki bu hoþ genç kadýnýn, kendisini geçmiþi götürmesi ile eski günlerine döndü birden, o günleri hatýrladý. Rakýsýndan bir yudum aldý. Uzun zamandýr hatýrlamadýðý hep unutmaya çalýþtýðý anýlarý tazelendi ve duygulandý.
“ Evet, çok talihsiz bir kazaydý, benim dalgýnlýðýmla olan. Bu nedenle kendimi cezalandýrmaya karar verdim. Aslýnda benim de onlarla olmam gerekiyordu. Ama kendimde hiçbir zaman bu cesareti bulamadým. Kazadan sonra her þeyi geride býraktýðým o gece aracýmla sonuna kadar bunu denemeye çalýþtým ama olmadý.”
“ Yaptýðým araþtýrmada size çarpan aracýn sürücüsünün oldukça alkollü olduðu sonraki tespitlerden çýkmýþ ama”
“ Ne fark eder ki, sevdiklerim gittikten sonra. Onlarý çýkacaðýmýz geziye ben zorlamýþtým. Belki hiç olmayacaktý bu kaza. Bu nedenle hep kendimi suçluyorum. Kýzým yaþamýþ olsaydý sen yaþlarda olacaktý.” dedi gözleri sulanmýþ bir þekilde. Ama yaþ düþmedi gözlerinden. Gözyaþlarýný içine akýttýðý belli idi adamýn yýllardýr.
Hafif bir gülümseme geldi genç kadýný yüzüne, kabullenir ve onaylarcasýna. Sözlerine devam etti.
“ Bu kazayý duyduktan sonra ve kaybettiðiniz deðerleri öðrendikten sonra sizi bulma arzusu bende daha da alevlendi. Ve inatla, kararlýlýkla devam ettim bu arayýþa. Bir gün elime geçen bir gazete kupürü ile azalan ümitlerim birden arttý. Resim ve isim karþýlaþtýrmalarý yaptým, benziyordunuz ama yazýda isminiz yoktu. Eski resimlerinizden benzetmeye çalýþtým. Bu bölgede çalýþan arkadaþlarýmýn þirket temsilcilerini yönlendirdim. Ve en sonunda doðruluðunu teyit ettikten sonra iznimle birleþtirerek yola çýktým. Benim için uzun ve zahmetli olan bu yolun sonuna yaklaþýrken sizi bulacaðýmýn heyecaný ile kendimi burada buldum. Bu güzel Ege koyunda.”
Adam hala kim olduðunu öðrenememenin sýkýntýsý ile dikkatlice genç kadýný dinliyordu, tüm merakýna raðmen sözünü kesmeden. Bu arada rakýlar bardaklarda dibine yaklaþýyor, yumuþak içimiyle su gibi gidiyordu. Ýlk kez raký içen Sinemis bile neredeyse Muhlis Bey’le ayný gidiyordu.
Muhlis Bey,
“ Yalnýz biraz yavaþ için alýþkýn deðilsiniz, çarpmasýn” diye ikaz etti genç kadýný birkaç sefer. Gülümsedi her seferinde genç kadýn, zafer sarhoþluðu ile. Uzun yýllardýr peþinde olduðu adamý bulmuþ olmanýn sevinci ile.
“ Benim ailem yýllardýr deðdim gibi yurt dýþýnda. Babam Ýngiliz annem Türk, çok mutlu, uyumlu bir aile yaþantýmýz oldu. Çocukluk yýllarým babam ve annem ile huzur içinde geçti. Oxford’u bitirdim çok iyi bir derece ile. Uluslararasý Ýliþkiler Bölümünde kalarak mastýr yaptým. Daha sonra orada öðretim görevlisi olarak çalýþtým. Sevgili annem beni þirketlerde çalýþmam için çok uðraþtý, birçok teklif geldi ama annemin deðil kendi tercihimi seçtim. Babam benim tercihlerime hiç karýþmadý, beni hep kendi ayaklarýmýn üstünde durmayý öðretti. Yaz aylarýnda tatilden tatile Türkiye’ye geldik. Türkçemi burada daha da geliþtirdim. Tatilde edindiðim arkadaþlarýmla Türkiye’deki baðýmý hiç koparmadým. Güzel ve saðlam arkadaþlarým oldu. Bazen onlar Ýngiltere’ye geldi, boþluklarýmda ben geldim. Yaþantýmýz bu þekilde devam ederken annemin o melun hastalýðýný öðrendik. Zaman içinde gün be gün erimeye baþladý, her türlü çare denendi, dünyanýn birçok yerinden bilgiler aldýk. Yaþamýný uzatabildiðimiz kadar uzatmaya çalýþtýk.
Bir gün beni yanýna çaðýrdý hasta yataðýnda iken. Babam yaný baþýnda oturmuþ beni bekliyorlardý.
Sinemis, dedi kelimeleri aðzýnda yuvarlayarak. Babanla uzun uzun düþündük. Birazdan sana anlatacaklarýmýzý söyleyip söylememek arasýnda gittik geldik. Ama baban bunu öðrenmenin senin en doðal hakkýn olduðunu söyledi. Ve bunu sana söylemeye karar verdik. Bundan sonra söyleyeceklerimi hiç kesmeden dinleyeceksin. Belki bunlar benim son sözlerim olacak. Bunu ancak Tanrý bilir. Ama bunlarý öðrendikten sonra þunu hiçbir zaman unutma ki, biz hep senin iyiliðin için ve senin güzel bir hayat sürmen için uðraþtýk. Johann’ý çok sevdim. Beni hiç üzmedi, hep sevdi. Ona yüklediðim bu sýrrý yýllarca benimle paylaþtý. Seni çok sevdi. Beni sevdiðinden bile çok. Hatta bazen kýskandým bile.

Genç kadýn bunlarý anlatýrken gözyaþlarýna hâkim olamýyor, gözlerinden akan yaþlarýn bile farkýna varmadan sözlerine devam ediyordu.

Evet, sevgili kýzým, üniversitede okuduðum yýllardý. Türkiye’den bin bir güçlüklerle bu ülkeye gelmiþ üniversiteye devam ediyorduk. Benimle birlikte birçok Türk arkadaþýmda burada idi. Ailemin mali durumun iyi olmasý nedeniyle diðer arkadaþlarýma göre biraz daha rahattým. Ama içlerinde biri vardý ki herkesten çok sýkýntý içinde okuyordu. Ona geçen yýllar içinde âþýk oldum. Birbirimizi çok sevdik. Ortak ev tuttuk. Ayný okulda ayný bölümde okuduk. Beraber part-time birçok iþyerinde çalýþtýk. Harçlýðýmýzý beraber çýkardýk. Hayatýmýn en güzel yýllarý idi belki de.

Muhlis Bey’in o yýllar geldi aklýna, ama bir türlü bað kuramýyordu,
“Bende orada okudum” diyebildi sadece.
Genç Kadýn gülümsedi sözünün kesilmesine raðmen kaldýðý yerden kesmeden devam etti.

“ Ancak ailem hep karþý çýktý. Onlar okulumu bitirip bir an önce yurda dönmemi ve hayatýmý kurmamý istiyorlardý. Herhangi bir beraberliðe hep karþý çýktýlar. Babam ülkenin önde gelen gazetecilerindendi, baðlantýlarý çok kuvvetliydi” diye sözlerine devam ederken genç kadýn Muhlis Bey birden kimden bahsettiðini anladý. Omuzlarý düþtü, tüyleri diken diken oldu. Sadece aðzýndan “Tülay” diye fýsýltý halinde bir kelime çýktý. Yüzündeki üzüntü ve hasret rahatlýkla okunuyordu. Masayý uzaktan takip eden Bekri bir þeyler olduðunu fark etti ve oturduðu yerden kalkarak kadim dostunu masasýna yaklaþtý. Adamýn yüzü bembeyaz olmuþtu. Bekri adamýn kulaðýna doðru eðilerek,
“ Ýyi misin, bir þey ister misin?” diye sordu. Muhlis Bey’in aðzýndan sadece
“ Yok, iyiyim sen þu suyu deðiþtir soðuk bir su getir bana. Yemeði beklet, bu akþam çok uzun sürecek Bekri” diyebildi kýsýk bir sesle. Ve bir bardak buz gibi suyu bir dikiþte içti. Genç kadýný sözlerine devam etmesini beklemeye baþladý. Bekri
“Küçük haným siz bir þey ister misiniz?” diye sordu zaman kazanmak için. Genç kadýn,
“Hayýr, teþekkür ederim her þey çok güzel” dedi yaþlý gözlerle Bekri’ye bakarak. Bekri kafasýnda bin bir soru ile masadan uzaklaþtý ve dostunun isteði soðuk suyu masaya býrakmak için masaya tekrar geri döndü ve gitti.
“ Evet, annemin adý Tülay, Muhlis Bey. Ýzin verirseniz kaldýðým yerden devam edeyim mi? Diyerek onay istedi adamdan. Eskiye, yýllar öncesine dönen Muhlis Bey sadece kafasýný oynatabildi genç kadýnýn karþýsýnda.
“ Bu kuvvetli baðlantýlar, uzun süren inatlaþmalar sonucunda beni çok sevdiðim adamdan uzaklaþtýrdý. Okulun son yýllý idi. O da burada benim gibi kalýp çalýþmak istiyordu. Türkiye’de zorluklarla okumuþ bir ailenin oðlu olarak buraya bursla gelmiþti. Çalýþtýðýmýz yerlerde sadece evimizin kirasýný çýkarabiliyorduk. Ýnadý yüzünden benim paramý kullanmaya hiç yanaþmadý. Tek kavga sebebimiz buydu beraberliðimiz boyunca. Evet, okulun bitmesi ile o ülkesine dönmeden çalýþmak istiyordu. Beraberce kuracaðýmýz yuvamýzýn hayallerini kuruyorduk. Ancak babam buna müsaade etmedi. Önce sevdiðim adamýn bursunu kestirdi, daha sonra çevresini kullanarak hayatým boyunca en çok sevdiðim adamý bu ülkeden göndermeyi baþardý. Sýnýr dýþý ettirdi, çalýþtýðý yerde kaçak çalýþtýðýný ispat ettirerek. Bende onun peþinden gitmek istedim. Ayrýldýðýmýz gün Ýngiliz Polisi onu benden götürürken sadece bana ‘Seni Çok Seviyorum, inþallah bir gün’ diyebildi. Aðzýný kapattýlar ve onu sýnýr dýþý ettiler. Ben babamla birlikte orada kaldým. Kaçmaya çalýþtým baþaramadým. Babam gazetenin Ýngiltere temsilciliðine baþladý, Türkiye’deki kariyerini en üst seviyede býrakarak. Sonra ailemin geri kalaný da geldi.”
Muhlis Bey, genç kadýnýn aðzýndan çýkan her kelime ile biraz daha geçmiþe gidiyor, o yýllarýn verdiði tüm acýyý yüreðinde hissederek yaþýyordu. Genç kadýndan izin istedi, lavaboya gitmek için. Aðýrca masadan kalktý. Yýllarýn tüm yükü omzuna binmiþti. Sanki omuzlarýnda dünyayý taþýyordu. Yavaþ ve kýsa adýmlarla lavaboya yöneldi. Bekri yanýna geldi, bir isteði olup olmadýðýný yineledi ve dostuna,
“ Ýyi görünmüyorsun, istersen seni eve götüreyim.” Dedi.
Muhlis Bey,
“ Sað ol Bekri iyiyim. Yýllarýn muhasebesini yapýyoruz” dedi.
“Kim bu genç Bayan Muhlis Bey? Seni bu kadar yýpratan, üzen!”
“ Çok eskilerden bir ziyaretçi Bekri. Ben de tam ne olduðunu bilmiyorum. Ama öðreneceðiz. Müsadenle bir lavaboya geçeyim.” Diyebildi adam.
Muhlis Bey lavaboya girdi, kapýyý arkasýnda kilitledi. Yýllarca önce ilk kaybettiði aþký için uzun süredir akmayan gözlerinden yaþlarý akýttý. Kaybettiði yýllarý düþündü. Sonra ikinci aþkýný bulduðu günler kendisine teselli oldu ama Tülay’ý hayatý boyunca hiç unutmadý. Eþine ondan hiç bahsetmedi. Kendi içinde, kendi kendine yaþadý yýllarca aþkýný. Ta ki bir genç kadýn gelip yaþadýklarýný yüzüne vurana kadar. Hatýralarý ve gönlündeki sevgisini düþünerek bir müddet lavaboda bekledi. Yüzünü yýkadý rahatlamak için. Lavabonun kapýsýný açmak istemedi. Keþke hep burada kalsam diye bir düþünce geçti içinden, acaba daha neler duyacaktý bu genç kadýndan. Korkuyordu bunan sonrasý için. Kaybettiði küçük kýzý geldi gözelinin önüne. Ýçi kýyýldý, bir þeyler akýyordu içinde kendisine acý veren ama durduramýyordu bir türlü. Bu durumda lavabodan dýþarý çýktý. Geldiði gibi aðýr ve yorgun bir halde masaya döndü.
“ Kusura bakma, anlattýklarýn beni yýllar önceye götürdü. Sevdiðimi kaybetmenin acýsýný bir kez daha yaþattýn bana” diyerek sitemli sözler etti genç kadýna.
“Ben buraya sizi üzmeye, kýrmaya, acý çektirmeye gelmedim. Bana yüklenmiþ, ölüme yaklaþan bir kadýnýn son isteðini yerine getirmek için karþýnýzdayým. Bunlarý duyduðumda bende þok yaþadým. Annemim ilk kez babamý sevdiðini düþünerek geçirdim yýllarca. Onlar benim idollerimdi. Onlar gibi olmak istedim sevdiðim adamla. Hiç acý çektiklerini düþünmek istemedim, düþünmedim de. Çünkü onlar hep mutluydular. Hep mutlu kalacaklardý benim gözümde, o güne kadar, yaþadýklarýný öðreninceye kadar. Ama Muhlis Bey, daha anlatacaklarým bitmedi.” Dedi genç kadýn ve anlatmaya devam etti.
“ Ben hayata devam etmek istemiyordum. Bana ailemin çizmiþ olduðu hayatý da yaþamak istemiyordum. Ama yapacak bir þeyimde yoktu, gençtim onlara karþý koyamadým. Kendimi aþkýma ihanet etmiþ hissettim yýllarca. Okulda kaldým. Johann’la okul yýllarýndan tanýþýyorduk. Beni sevdiðim adamýn gitmesinden sonra hiç yalnýz býrakmadý. Çok iyi iki dost olduk. Johann’ýn bana âþýk olduðunu bir müddet sonra öðrendim. Aradan geçen zaman için Johann’ýn verdiði destekle yaþam sevincime tekrar kavuþtum. Ancak gerçek sevgimi hiç unutmadým. Bunu Johann’da biliyordu. Beni bu þekilde kabul etti. Onun bana karþý olan sevgisine saygýmdan, gerçek sevgimi hep içime gömdüm, ama onu hiçbir zaman unutmadým. Kalbimin en derin yerinde sakladým yýllarca. Artýk bu sýrla ölmeden önce bunu seninle paylaþmak, hayatýmýn tek ve en büyük aþkýný sana Johann’ýnda izni ile anlatmak istedim. Onu bulmaný, kim olduðunu anlatmaný yaþadýklarýmý ve anlattýklarýmý onunla paylaþmaný istiyorum. Aþkýmýza hiçbir zaman ihanet etmediðimi anlatmaný istiyorum. Bu senden son arzum ve isteðim. Eðer ben yaþarken bulursan onu son bir kez de görmek isterim sevdiðim adamý. Benim için onu bul, eðer ölmüþ olursam ona olan sevgimin hiçbir zaman bitmediðini söyle ve benim için öp onu. .
Anneme söz verdiðim gibi hiç býkmadan annemin son günlerine kadar aradým durdum. Ama annem hayatta iken sizi ona götürmek kýsmet olmadý.”
Dedikten sonra kendini sýkarak tuttuðu gözyaþlarý boþalýrcasýna göz pýnarlarýndan akmaya baþladý. O güzel deniz mavisi gözleri bir fýrtýna sonrasý gibiydi. Kýpkýrmýzý olmuþtu. Genç kadýn içinde dinmek bilmeyen fýrtýnalarý dindirmeye çalýþýyordu.
Rahatlamýþtý.
Omuzlarýna binen bu aðýr yük sýrtýndan inmiþ rahatlamýþtý. Artýk her þeyi anlatmýþ, iç huzuruna ermiþti. Annesine verdiði sözü tutmuþ bir þekilde eski yaþantýsýna dönebilirdi. Ama anlatmaya devam etti genç kadýn,
“ Annem bizlerden ayrýldýktan sonra bir müddet aramayý býraktým, ümidimi yitirmiþtim. Ancak Ýstanbul’dan bir akþamüzeri gelen telefon her þeyi deðiþtirdi. En deðerli varlýðýma verdiðim sözü tutamamanýn vicdan azabýný çekerken gelen bu telefon size karþý bir þeyler hissetmemi saðladý. Gelen haberde geçirdiðiniz kaza sonrasýnda yaþadýklarýnýzý öðrenmiþtim. Bunlar beni çok etkiledi. Ve en üst sevideyken tüm kariyeriniz býrakýp gitmeniz beni daha da etkiledi. Yalnýzlýðýnýzý ve yaþadýklarýnýzý, annemim yaþadýklarýný sizinle paylaþmak istedim. Bu dünyada siz annemden bana kalan en önemli hatýra, bende sizin için, annemin size býraktýðý hatýra olarak karþýnýzda duruyorum.” Dedi ve sözlerini tamamladý, Muhlis Bey’in gözlerinin içine bakarak.
Muhlis Bey, duyduklarý karþýsýnda þaþkýndý. Kaybettiði yýllarý ve aþkýný düþünüyordu. Dudaklarýnýn arasýndan çýkmak isteyen o kadar söz vardý ama hiç birisi çýkmýyordu. Genç kadýn taþýdýðý bu aðýr yükü artýk Muhlis Bey’in yorgun omuzlarýna yüklemiþti. Bu yorgun beden bunu taþýyabilir miydi bilmiyordu.
Kaybettiði kýzýnýn bu yaþlarda olacaðýný düþünüyordu, boþ boþ genç kadýnýn derin mavi gözlerinin içine bakarken. Bir müddet bu þekilde geçti hiç konuþmadan. Muhlis Bey, kendini toparlamak istedi, oturduðu yerden dik bir oturuþa geçmeye çalýþtý. Belli belirsiz bazý kelimeler döküldü aðzýndan,
“Eðer izin verirsen biraz yürümek istiyorum, tüm bu duyduklarýmdan sonra kendime gelmem lazým. Beni yanlýþ anlama ama bunlar ben yaþtaki birisi için hiç de kolay deðil. Kendi içimde kopan fýrtýnalarý öncelikle dindirmem lazým.” Dedi. Genç kadýn karþýsýnda yalvaran bakýþlarla duran o inatçý, kendini beðenmiþ, kiþinin gidip, onun yerine yardýma muhtaç kendi içinde kendini dinlemeye çalýþan adamý görünce hiç duraksamadan tabiî ki dedi.
“Ama bende sizinle yürümek koþuluyla.”
Kafasýný sadece olur anlamýnda sallaya bildi adam.
Oturduklarý masadan kalktýlar. Bekri þaþkýn gözlerle onlarý seyrederken, yýllardýr ilk kez Muhlis Bey’in balýðýný yemeden kalkmasý onu daha da tedirgin etti.
“Yok, yok kesin bir terslik var bu akþam”. Hiç dostunu böyle görmemiþti. Koþar adýmlarla Muhlis Bey’in yanýna geldi.
“Beyim balýðýnýz yemediniz daha.”
“Bu akþam böyle olsun Bekri, kusura bakma, birilerine ikram et benim yerime”
“ Ederim etmesine de seni hiç iyi görmedim”
“ Ýyi olucam Bekri, merak etme, biraz yürümem lazým”
“Geleyim mi seninle”
“ Yok, benim yol arkadaþým var bu akþam sað ol” dedikten sonra aðýr aksak yanýndaki genç misafiri ile oradan uzaklaþtý.
Bekri ile birlikte deniz kenarýna doðru yürürlerdi her akþam. Hem açýlmak, hem de yediklerini midesine iyice yerleþtirmek için. Ama bu akþam farklý idi. Hem de çok farklý.
Bekri, arkalarýnda bir müddet baktý, oturduðu yere dönüp tezgâh altýnda gizlice içtiði rakýsýný bir dikiþte içti. Bir daha doldurdu, arkadaþýnýn üzüntüsüne kendince ortak oluyordu. Garsonlarý çaðýrdý.
“Beni bu akþam mahcup etmeyin iþlerin gerisi sizindir. Biraz kafayý çekip yatmaya gideceðim, gerekli iþleri halledin” dedi.



Orta yaþlý adam, þirin Ege köyünün kordon boyunca yürüyüþüne yanýndaki genç bayanla devam etti. Þýk giyimli, baþýnda fötr þapkasý, elinde hiç bitmeyen, bittikçe yeniden yakýlan sigarasý ile zar zor adýmlar atýyordu. Kafasýný içindeki düþünleri bir bir topluyor, geçen yýllarý düþünüyor, kaybettiði kýzý ve eþini aklýna geliyordu. Gözünün önünde onlarýn siluetlerini görüyordu. Daha sonra Ýngiltere’de býraktýðý, býrakmak zorunda kaldýðý sevgilisi, aþký, hayatý Tülay’ý gördü çok uzaklarda. Denizin gökyüzü ile kesiþtiði yerde, ufuk çizgisinde. Göklerdeki meleklerdi artýk onlar. Çok uzaktan gelen bu genç kadýn unuttuðu her detayý yeniden hatýrlatmýþtý adama. Adamýn hayatýna 30’lu yaþlarýna girmiþ bir genç kadýn olarak gelmiþti. Ne kadar çok soracaðý soru vardý annesi hakkýnda. Kendi kendine gülümsedi.
“her þeyi sormalýyým” dedi bir fýsýltý ile.
Genç kadýn,
“Bir þey mi” dediniz deyi mýrýldandý bir an. Muhlis Bey duymazlýktan geldi.
Yürüdükleri mesafede adamýn her akþam geçerken selam vermeyi eksi etmediði, hal hatýr sorduðu esnaf Muhlis Bey’in peþinden þaþkýn þaþkýn bakýyorlardý. Hem de yanýnda yürüyen bir genç bayanla birlikte. Herkes,
“ Allah, Allah, hayýrdýr inþallah” diyerek iþine geri dönüyordu.
Uzun bir yürüyüþten sonra, temiz ve sert esen rüzgârla içtikleri el yapýmý Bekri’nin rakýsý etkisini kaybetmiþti. Her ikisi de daha dinç ve kendin de idi. Ay denizin siluetini yanmýþtý. Denizin üstünde beþik misali bir dalga vardý. Denizden daðlara doðru esen hafif rüzgârýn verdiði mis gibi deniz koksusu burunlarýndan girip ciðerlerine iþliyordu. Farkýna varmadan köyden oldukça uzaklaþmýþlardý. Tatil köylerinin uzak ýþýklarý artýk iyice yaklaþmýþtý. Muhlis Bey birden bir e olduðu yerde mýh gibi durdu.
“Bana onu en baþtan yaþadýklarýný, yaptýklarýnýzý, her þeyi anlatýr mýsýn,” diye sordu.
Dimdik.
Kararlýlýkla.
Genç kadýna doðru döndü, kollarýný açtý, gözlerinden akan yaþlarla
“ Bana her þeyi anlat” dedi.
O mýh gibi duran adam, sýcak kora atýlmýþ gibi eridi. Yýllarýn verdiði özelimi giderecekti. Kýzýn yanaklarýndan tuttu iki eli ile özlemle kokusunu için çeke çeke öptü. Genç kadýnda annesinin kokusunu aradý.

Uzun bir müddet öylece sarýldý Muhlis Bey genç kadýna, o geceki ay ýþýnýn altýnda.



Yeni hayatlarýna o gece ki ay ýþýðýnýn verdiði aydýnlýk ile devam edeceklerdi artýk…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Halilo
Keman Kutusu
Biricik
Bir Tüy Düþecek Ellerine


CANER TEK kimdir?

Hayatýn penceresinden farklý bir bakýþ ile kelimelere dökülerek yazýlan deneme ve öyküler.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © CANER TEK, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.