Öyle yaþamalýsýn ki ölünce mezarcý bile üzülsün. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Þimdi bu parmaklýklar arkasýnda hissedebileceðim son duygu mutluluktur herhalde. Kendimi bu kadar kötü hissettiðim baþka bir zaman dilimi olmamýþtý hayatým boyunca. Bu kadar kapana kýsýlmamýþtým hiçbir zaman. Yalnýz kalmak aklýma getirebileceðim son þeydi. Her zaman yanýmda birileri mutlaka olurdu. Konuþabileceðim, sorunlarýmý paylaþabileceðim, seviþebileceðim, kavga edebileceðim. Ama mutlaka biri ya da birileri. Vicdan azaplarým da her zaman gelip geçici olurdu. Asla beni, þu an olduðu gibi esir almazdý, altýna alýp çiðnemezdi. Albert bir yalancýdýr! Hiç mutlu deðilim çünkü. Sevgilim beni terk etti, haklýydý da. Ona kötü davranmaya, onu umursamamaya, yok saymaya baþlamýþtým. Ona karþý hissettiðim bütün iyi, güzel duygularýmý öldürmek için kendimle savaþmýþtým. Sanýrým baþarmýþtým da. Bunlarý yaparken tek istediðim mutlu bir þekilde yaþamak ve bu þekilde ölmekti. Hapse týkýldýðýmdan bu yana ziyaretime hiç gelmedi. Onu ciddiye almamamýn bir sonucuydu bu, biliyorum. Yine de gelmesini isterdim ziyaretime, görmek isterdim, belki dokunmak bir kez daha. Ama olmuyor iþte. Sadece o mu, mutlu olmak adýna kýrdýðým bütün arkadaþlarým kaybolup gitti hayatýmdan. Sigara külü gibi, püff!!, yok oldular. Konuþamýyorum dört duvar arasýnda kimseyle, zaten bu öyküyü okumanýzýn nedeni de budur. Bari sizinle paylaþayým bu suç öyküsünü ve nedenlerini. Aslýnda yalnýz kalmak o kadar kötü olmayabilirdi. Bu vicdan azabý dokunduðum her yerden fýþkýrmasaydý eðer. Neden yaptým, nasýl yaptým, o an ne hissettim tam olarak bilemiyorum. Ama mutlu olmak fikri sarýp sarmalamýþtý beni. Tetiði çektiðim an mutluluk sanki ani beliren bir güneþ ýþýðý gibi kuþatacaktý beni. Olmadý. Birden namludan gelen o saðýr edici ve kurþunun bir bedene saplanýrken çýkarttýðý korku verici ve koltuk deðneklerini yere düþerken ortama saldýðý mide bulandýrýcý sesler beni karanlýk bir kuyunun dibine doðru itti. Yapmamalýydým biliyorum, þimdi olsa yapmazdým da. Ama o an için o kadar doðru bir hareket gelmiþti ki bana yapmasam olmazdý. Neler oldu o gün ve o günden önce? Yýllar önce yabancý bir þehirde dolaþýrken tanýþmýþtýk onunla. Uzun süreli de bir dostluðumuz olmuþtu. Onu öldürmeseydim eðer ( bu ikinci cinayetimdi ve yargýlanmadým bile) daha uzun yýllar sürecekti aramýzdaki bu bað. 1958 yýlýnda bir bahar ayýnda bana elinde tuttuðu bir top kaðýdý uzatýp, “bunlarý oku” demiþti. Ben de soluk almadan bir gecede okumuþtum yazdýðý ne varsa. Defalarca okumuþtum yazdýklarýný. Bedenim gibi zihnimin de kontrolü elimden kaçýp gitmiþti yüzüncü okumamda. Albert bana yapmam gerekenleri anlatmýþtý. Yazdýðý bu metin benim için bir yol haritasýydý adeta. Beni iyi tanýrdý Albert, mutsuzluðumu en iyi o görürdü. Bu metinin yazýlma amacý da buydu zaten; benim mutsuzluðum. Bir sene kadar görüþmedik Albert’le. Yani bu metni bana verdiði günden onun öldürdüðüm güne kadar. Onunla ikinci görüþmemizden önce yapmak gerekenleri yapmýþtým. Birkaç sokak ötede oturan koltuk deðnekleriyle yürüyen, tek ayaðý diðerinden kýsa olan adamý hiçbir haklý gerekçem yokken öldürmüþtüm. Aslýnda tekerlekli sandalyede olan birini aramýþtým uzun süre ama maalesef yoktu çevremde böyle biri. Ben de gözüme ilk kurbanýmý kestirmiþtim. Onunla tanýþmaya karar verdikten bir iki gün sonra kendimi evine davet ettirdim. Eve gireceðimiz zaman tabancamý kontrol ettim. Ýçeri girdiðimizde çok renkli bir karaktere sahip olduðunu hemen anlamýþtým. Evi harika dekore edilmiþti. Oturma odasý bir renk cümbüþüydü adeta, perdeler, biblolar, tablolar, her þey uyum içindeydi. Bir an onun eþcinsel olabileceði geldi aklýma ama bu tür düþüncelerle kurbanýma bir insan gibi yaklaþabilirdim. O yüzden düþüncelerimi yarým býrakýp, mutfak kapýsýndan görünen kurbanýma doðru tek bir adým attým. Silahý doðrulttum ve bana bakmasýna bile fýrsat vermeden iki el ateþ ettim. Tam anda iþte kuyuya düþüþüm baþladý. Aklýmda ne para vardý o anda ne de mutluluk. Sadece oradan çýkýp gitmeyi düþünüyordum. Silahý býrakmayý akýl edemedim, oysa Albert bunu yapmamý özellikle belirtmiþti. Kapý arkamdan kapanýrken beynimde hiçbir þey yoktu, sadece Albert’e duyduðum nefret. Ne yapacaðýmý þaþýrmýþtým. Hemen bir karakola gidip teslim olmam gerektiðini biliyordum elbet ama yapmadým. Aralýk ayýydý. Kar yaðmaktaydý. Yeni yýla birkaç gün vardý. Albert’i aradým, buluþmamýz gerektiðini söyledim. Albert küçük bir kasabadaydý o gün. Bana 1 hafta sonra döneceðini o zaman görüþebileceðimi söyledi. O kadar vaktim yoktu. Hemen bulunduðu küçük kasabaya gitmek için yola çýkmaya karar verdim. Albert beni orda karþýlayacaktý. Uzun bir tren yolculuðundan sonra oraya varmýþtým. Bu arada onun içimde kendim için de birer tren bileti almýþtým. Trenler dönerken yolda iþini bitirecektim. Planým buydu ama olmadý. Oraya vardýðýmda Albert kendini tanýyan insanlarla meþguldü. O yüzden beni bir arkadaþý karþýladý. Birlikte kaldýklarý küçük otele gittik. Albert beni yüzünde mutlu bir gülümsemeyle karþýladý. Yüzündeki bu tomurcuk aslýnda onun sonunu hazýrlamýþtý. O an onu öldürmek konusunda en ufak bir tereddüdüm kalmamýþtý. O geceyi otelde geçirdik. Onu burada öldüremeyeceðim kesindi. O yüzden geri dönüþ yoluna çýkana kadar beklemem þarttý. 4 Ocak dönüþ tarihimizdi. O güne kadar sabretmeliydim. Öyle de yaptým. Dönüþ tarihi gelene kadar sohbetlerimizi olabildiðince kýsa tuttum, onu korkutacak bir taþkýnlýk yapabilirdim. Aslýnda yaptým da ama Albert bunu yorgunluðuma ve mutsuzluðuma verdi sanýrým. Bir gün öðle yemeði sýrasýnda bana verdiði metni okuyup okumadýðýmý sorduðunda beynimden vurulmuþa döndüm, ona saldýrmamak için kendimi zor tuttum önce elimdeki bardaðý kýrdým, sonra da kalkýp yemek odasýndan dýþarý çýktým. Bir sigara yakýp kendimi toplamaya çalýþýrken Albert yanýma geldi, sýrtýma dostça dokundu, beni anladýðýný, elinden gelen her þeyi yapmak istediðini söyledi. Yapacaðý bir þey olmadýðýný söyledim, hem özür diledim hem de teþekkür ettim. Dünya üzerinde en nefret ettiðim varlýktan özür dilemiþtim, ama asýl özür dilemesi gereken oydu. Ýntikam garip bir þekilde zihnimi ele geçirmiþti ve 4 Ocak benim için bir milat olacaktý. 4 Ocak geldiðinde gidiþ hazýrlýklarý hýzlandý ama bu telaþ içinde benim heyecaný belli olmuyordu, bu da benim için müthiþ bir kamuflajdý. Kimse benim heyecanýmý yolculuk heyecanýndan ayrý tutmuyordu. Ben de bunu kullandým, en iyi biçimde. Hazýrlýklara yardým ettim, ara sýra sohbetlere katýldým, kahvaltýda elimden geldiðince neþeli görünmeye çalýþtým ama son anda benim geç öðrendiðim bir durum canýmý fena halde sýktý. Yolculuk bir arabayla yapýlacaktý; Facel Vega marka bir araçla. Benim planýma göreyse biz trenle gidecektik tren biletlerinden biri benim cebimde öteki ise Albert’teydi. Ama unutkanlýktan olsa gerek ya da benden þüphelendiði için Albert otomobil yolculuðu yapacaðýmýzý bana söyleme gereði duymamýþtý ve öðrendiðimde ise planým alt üst olmuþtu bile. Araç çalýþtýðýnda Albert ile ben arkada oturuyorduk, Albert’in yayýncý arkadaþýysa þoförün yanýndaydý. Bunu lehime kullanabilirdim. Aklýmdan bin bir türlü cinayet planý geçiyordu ama hiç biri uygulanacak gibi deðildi. Þartlar Albert’i öldürmemi engellemek için el ele vermiþlerdi adeta. Onu býçaklamam mümkün deðildi, arabayý durdurup bir köþede öldürebilirdim ama ya diðer ikisini de öldürmek zorunda kalýrdým o zaman, ya da planým toptan baþarýsýz olurdu. Albert’i arabadan itebilirdim ama bu da garanti bir ölüm olmazdý. Bu düþüncelerden kurtulmak ve daha sakin düþünebilmek için kendimi yolun akýþkanlýðýna verdim. Yol çizgilerini yutan aracýn çýkardýðý sesleri dinleyerek daha akýllýca bir yol olarak Albert’i yolculuk sonunda öldürmeye karar verdim. Tam bu kararý aldýðýmda büyük bir gürültüyle önce yol çizgileri sonra da içinde bulunduðumuz araç alt üst oldu. Büyük bir kaza ve beklenmedik ölümler. Þoför ve yayýmcý önde oturmalarýnýn þanssýzlýðýyla anýnda can verdiler. Albert’in þanssýzlýðý ise bu yolculukta yanýnda oturan kiþinin ben olmamdý. Kaza olduðunda Albert hafif bir baygýnlýk geçirmiþti ve þans eseri ben sapasaðlamdým. Albert’in bu baygýnlýðýndan istifade ederek ilk yardým çantasýyla kafasýna sertçe vurdum. Bütün hýncýmý bu vuruþta toplamýþtým. Albert de orada sonsuzluða doðru akarken benim vicdanýmda en ufak bir rahatlama olmamýþtý. Kendimi yine mutsuz hissediyordum. Ýçimden geçen tek düþünce “keþke Albert sað olsaydý” oldu. Çünkü sað olsaydý onu bir kez daha öldürebilirdim. Þimdi bu kapalý kutunun içinde, parmaklýklarla gölgelenen yüzümü insanlardan saklayarak düþünüyorum. Ýçeride oluþumun nedeni sakat bir adamý öldürmek. Diðer cinayetimdense yargýlanmadým bile. Ýlk cinayetim için beni suçlayabilirsiniz ama Albert’i öldürmem konusunda asla çünkü; Albert bir yalancýdýr!
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bahadýr ÖZBÜTÜN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |