Bir kaç gün önce, bir arkadaþýmla sohbet ederken laf döndü dolaþtý okula ve derslere geldi.Arkadaþým kendince bir tespitte bulunarak bizim hep yaþadýðýmýz iç acýmýzý dillendirdi.Yakýn tarihimizi bilmediðini ve televizyondaki dizilerden öðrendiðini belirtti.Konuyla ilgili fikrimi sorunca da tam "bir dokun bin ah iþit" durumu söz konusu oldu.Hani öðretmenler sazý eline alýnca bir daha býrakmazlar , çeneleri düþer derler ya, aynen öyle...

Defalarca, öðretmenler odalarýnda meslektaþlarýmla tartýþtým bu konuyu.Hatta sene sonu raporlarýnýn içine ekledim, tarih derslerinin içine yakýn tarihimizi anlatan üniteler eklensin diye.Ancak týrnaðýmýz yer tutmuyor ne yazýk ki.

Tarih bilimi geçmiþi anlatýr, tam olarak konusu;geçmiþ zamanda yaþayan insan topluluklarýnýn her türlü faaliyetidir þeklinde tanýmlanýr.

Öyleyse; bizim okullarýmýzda neden tarih dersleri cumhuriyetin kuruluþu ile biter,Ýnkýlap Tarihi dersleri de Devrim'lerle...

Koskoca tarih, kitaplarýn içine sýðarken özellikle 1930'dan sonrasýnýn kitaplarýmýza dahil edilmeyiþinin altýndaki sebepler kiþilere göre deðiþebilir mi, bilmem.Ancak bana bu durum adilane gelmiyor.Her cumhuriyet çocuðunun ve gencinin yakýn tarihi bilmeye hakký var.Dahasý ayaklarýnýn yere basmasý için bilmelidir de...

Þimdiki gençler televizyon kanallarýndan birinde, bir aþkýn arkasýnda yer alan 35 yýl öncesinin yaþananlarýný izliyorlar.Sonuçta, bu bir film ve ekrandakiler senaristin, yönetmenin ve yapýmcýnýn görüþ açýsýndan görünenler.Ýyimser bir öngörüyle tarafsýz olduðuna inanalým.Ama ya deðilse?....

Fizik kanunudur; her boþluk illaki dolar.Okullarýmýzdaki eðitim-öðretim içinde yakýn tarihimiz boþ ve bu bilgi açlýðý tarafsýz olarak doldurulmazsa, iþte böyle birileri çýkar filmle ve vb. þeylerle doldurur.Filmlerin, kitaplarýn, romanlarýn tarihi sevdirerek anlattýðýný öðrettiðini tecrübelerimden biliyorum.Ancak hiç zeminin olmadýðý yerde saðlam bir bina inþa edilemez.O zemini de en iyi okullardaki öðretim programlarý hazýrlar.Kanýmca planlý programlý bir þekilde öðrencilerimize yakýn tarihimiz de öðretilmeli diye düþünüyorum.

Ancak tüm bilimler de olduðu gibi mutlaka ve mutlaka tarafsýz olunmalýdýr.Hani ünlü düþünürün dediði gibi " tarihi, tarihte yaþamamýþlar tarafýndan tarihte gerçekleþmediði þekilde öðreniyoruz."
Yoksa yakýn tarihi, yakýn tarih olmaktan çýktýktan sonra, yaþayan kimse kalmayýnca kafamýza göre þekillendirerek mi anlatacaðýz?Ya da iþimize geldiði gibi...

Çok genç bir tarihçi arkadaþýmla sohbet ederken söz bu kez Atatürk'ün mareþallik ünvaný almasýna geldi, dayandý.Atatürk'ün týrýþkadan sebeplerle mareþallik ünvaný aldýðýný oysa, Fevzi Çakmak Paþa'nýn hakkýyla mareþal olduðunu söylediðinde; olsaydý küçük dilimi yutacaktým.(Neyse ki yok.)Arkadaþýma; "mareþal olabilmek için meydan savaþý yapmak gerekmiyor mu?"dediðimde, onayladý.Fevzi Çakmak Paþa'nýn hangi meydan savaþýný yönettiðini sorduðumda ise cevap yoktu.

Konuyla ilgili daha çok yazmayýp asýl yorumu dimaðlanýrýnýza býrakýyorum.