Herkesin derdi baþka. -Orhan Veli |
|
||||||||||
|
Apollo, elindeki kahvesini býrakýp gerildi. Son birkaç saattir kýpýrdamamýþtý yerinden hiç. Okuduðu kitabýn verdiði heyecan yetmiþti ona, zihni o kadar hareketliydi ki bedeninin hareket etmesine gerek kalmamýþtý. Camdan dýþarý baktý, yaðmur hala yaðýyordu. Yaðmuru ayrý seviyordu Apollo. Mevsimlerden en çok sonbaharý sevdiði gibi. Muhtemelen yaðmur yaðmasa Dünya’yý hiç ziyaret etmeyecekti, yaðmur dinince de geri dönecekti zaten Olimpos’a. Müstakil bir evin çatý katýnda oturuyordu þimdi. Havanýn soðuduðunu hissetti ve iþaret parmaðýný þömineye yöneltti. Tek bir kývýlcýmla yakmýþtý.’Her zaman ki gibi mükemmel’ diye düþünüp gülümsedi. Kendini fazla beðenmiþ falan deðildi, sadece mükemmellik onu o yapan özelliklerden biriydi. Mükemmel olmasaydý bu kadar kudretli olmazdý, bu kadar acý da çekmezdi. Çektiði tüm acýlar olmasaydý, ilham alamazdý ve sanatý geliþtiremezdi. Geliþmemiþ bir sanattan mahrum kalan insanlýksa Apollo’nun adýný unutur ve onu silerdi büyük ihtimalle hikayelerinden. Yaðmur o kadar yoðun ve sert çarpýyordu ki yere, binlerce misket ayný anda zýplýyor gibiydi. Defne’yi düþündü; þimdi bu yaðmurda ferahlýyor, bir kez daha yaþamýn zevkine varýyordur. Doða onun en yakýn dostuyken, düþen her damla yaðmur aþkýyken Defne’nin; Apollo büyük bir evde tek baþýna oturuyordu, mükemmelliði ve kendisiyle baþ baþa. Defne, Apollo’nun hiçbir kusuru olmayýþýndan o kadar korkmuþtu ki aðaca dönüþmeyi tercih etmiþti kýsa ömrünü bir tanrý ile geçirmektense. Bazý tanrý ve tanrýçalar birlikte yaþýyorlardý, büyük bir kýsmýnýn çocuklarý vardý ama o; o aralarýnda en çok hak edecek kiþiyken mutluluðu, tüm bunlardan çok uzakta tek baþýna kitabýný okuyordu. Ne annesi Leto yanýndaydý ne de kýz kardeþi Artemis. Uzaklaþmýþ, kopmuþtu ailesinden geçen yýllarla. Leto sadece iki çocuk doðurmuþtu; Artemis ve Apollo ikizlerini. Dünyaya yalnýz doðarak geldim diye düþündü Apollo, bu kadar küçük bir ailenin baþka açýklamasý olamazdý. Artemis’i seviyordu, yoldaþýydý onun sonuçta ama ayný anneden de gelseler, ikiz de olsalar ilgi alanlarý çok farklýydý. Apollo gibi melankolik deðildi Artemis, bu da Apollo’nun herkesten olduðu gibi ondan da uzaklaþmasýna neden olmuþtu. Annesiyle ise zaten çok küçük yaþlarda kopmuþtu. Bir erkek çocukla bir annenin kopma vakti geldiði zaman... Cama düþen bir damlaya takýldý gözü, sola doðru kayarak alt tarafýna doðru gidiyordu camýn. Yer çekimine yenik düþmüþtü, böyle varolmuþtu. Yer çekimiyle bütünden bir damla olup düþmeye baþlamýþtý, yer çekimi ile de camdan akýp, su birikintisine, tekrar bütüne dönecekti. Ayný insanlar gibi, topraktan gelip topraða gitmeleri gibi... Ama Apollo bunu bile yapamýyordu. Ölümsüzdü, ölümsüzlüðü bir lanet gibiydi. Hayatýn hiç bir eðlencesi, zevki yoktu. Riskler yoktu, risk alacak bir þey yoktu çünkü. Öyle ya da böyle yaþýyorlardý ve yaþamaya devam edeceklerdi. Ara sýra eðlenmek için insanlarla oynuyorlardý, ortalýðý karýþtýrýyor, kendilerine dram yaratýyorlardý. Yine de sonsuzluðun içinde çok küçük ayrýntýlardý bunlar. Truva, Birinci Dünya savaþý, Irak... El attýklarý binlerce savaþtan birkaçýydý sadece bunlar. Ýnsan hayatýný hiçe sayarak oyunlarýný oynuyorlardý. Savaþ alanýna inip, kozlarýný paylaþýp gidiyorlardý. Bedelini ise insanoðlu ödüyordu. Bu canlýlara bu kadar az deðer verdikleri için piþmanlýk duymuyordu Apollo. Ýnsanlar birbirlerinin canlarýna deðer vermezken; para için, altýn için, petrol için rahatça binlercesine kýyabilirken, o neden düþünmeliydi ki insanlýðý? Zeus’un gözünde insanlar oyuncaktan baþka bir þey deðildi, olamazlardý. Kendilerini beðenmiþlikleri onlarý aciz kýlýyordu. Onlara bahþedilen zekaya, fiziksel güce karþýn kibirlerine yenik düþmüþ unutmuþlardý tanrýlarý ve bu insanlarý kýyamete gotürecek olandý. Apollo bu kadar karamsar deðildi. Bazý insanlara saygý duyuyordu, çok iyi doktorlar, müzisyenler, yazarlar, ressamlar vardý hala. Ýnsanlýk bir nebzede olsa saygý duyuyordu onlara ve Apollo’nun umut etmesi için tek gereken de buydu. Kafasýný çok kurcalamýyordu zaten insanlar. Birkaç bin yýllýk bir tarihe sahip canlýlardý onlar, buna raðmen yüz bin yýllýk doða anaya meydan okumaya cürret etmiþlerdi. Cesaretle cürret arasýnda ki ince çizgide durduklarý sürece de kendileri için iyi olaný yaparlardý. Kendileri için iyi olaný yapamasalar da önemli deðildi yüce olanlar için. Herþeyi gören ve herþeyi bilenler hep orada olacaklardý ve çocuklarýnýn, yarattýklarýnýn hatalarýný düzeltmek için yine müdahale edeceklerdi. Onlarý yýkýma götürdükleri gibi varoluþa da götüreceklerdi. Dengeyi böyle saðlýyorlardý. Gaia bunu istememiþ miydi? Denge... Evrenin en temel kuralý, denge olmazsa hiçbir þey olmaz, dolayýsýyla tanrýlarda olmaz. Ölürler mi? Ama Apollo ölemeyeceðini biliyordu. O zaman ne olurdu? Ýþte buna kafa yormasý, küçük bir insanýn ölümden sonrasýný düþünmesine benziyordu. Bu yüzden kafasýný bu karmaþýk düþüncelerden uzaklaþtýrdý. Aklýna bakire rahibe geldi birden; Apollo’dan bakireliðinin karþýsýnda ölümsüzlük isteyen rahibe. Kabul etmiþti bunu, güzel bedenine sahip olurken yaþadýðý mutluluk ve tatmin için küçük bir ücretti bir insaný ölümsüz kýlmak. Ölümsüzlüðün nasýl zor ve de nasýl büyük bir lanet olduðunu anlatmak isterdi ama nasýl olsa hiç bir ölümlü bunu anlayamazdý. Bu yuzden de boyun eðdi Apollo kýzýn isteðine. Ölümsüzlük arzusuna kavuþmuþtu genç rahibe. Ancak bir sorun daha vardý. Ölümsüzlükle beraber sonsuz gençlik istemeyi unutmuþtu, ve bu ayrýntý herþeyi gören ve bilen Apollo’ya o kadar küçük gelmiþti ki dikkat bile etmemiþti. Sonsuz ölümsüzlüðe sahip güzel rahibe yaþlandýkça yaþlandý, yüzyýllar geçtikçe kabuklaþtý aðaçlara benzedi ve yerinden kýpýrdayamaz oldu. Þimdiyse nefes almaktan baþka hiçbir þey yapamayan bu varlýk ölümsüzlüðü sorgulamak için bol bol vakit buluyordu. Apollo onun için bir þeyler yapmak isterdi ama milyonlarca anýnýn içinde kaybolmuþ biriydi o artýk. Acýlar içinde sonsuzlukta kývranmasý umurunda deðil miydi? Umursuyordu ama kendini suçlu hissetmiyordu. Her hatayý düzeltseydi trajedi kalmazdý evrende, trajedi olmazsa varoluþ daha da sýkýcý olurdu. O bir tanrýdan istenen her þeyi harfi harfine yerine getiriyordu, rahibeyle yaptýklarý anlaþmaya da sadýk kalmýþtý ve ikisinin yollarý ayrýlmýþ o baþka hikayelere sürüklenmiþti. Rahibeyse kendi hikayesini yazmalýydý. Belki de yazýyordur diye düþündü ve içini yine umut kapladý. Yaðmur yaðdýðýnda daha bir umutlu oluyordu ama þimdi yaðmur da dinmek üzereydi; son nefesini veren bir canlý gibi çýrpýnýyordu. Apollo elindeki kitabý yavaþça kenara býraktý. Bir daha ne zaman buraya geleceði bilinmezdi bazen yýllarca uðramýyordu ayný eve. Olimpos’tan her istediðinde çýkýp gelemiyordu, yapacak hep çok þey vardý çünkü hepsine yetecek zamaný vardý... Kitabýn kapaðýna baktý, altýnda küçük, Latince bir yazý yazýlmýþtý yaldýzlý boyayla; ’Veritas te liberum faciet.’ Yalnýzca gerçek seni özgür býrakabilir... Gerçeðe doðru süzülme vakti gelmiþti belki de, mükemmelliðin yansýmasýndan sýyrýlýp biraz daha kendi olduðu yere dönme vaktiydi artýk. Hep varolduðu ve varolacaðý yere geri dönüyordu; Olimpos’a... Onu özgür býrakacak nice gerçekle yüzleþmeye. Canýný acýtan her gerçekle biraz daha hür olmaya...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Dicle Guntas, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |