..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
En büyük mutluluk ve en büyük sýkýntý anlarýnda sanatçýya gereksinme duyarýz. -Goethe
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Mehmet Sinan Gür




10 Mart 2008
Kýrmýzýlý Ev  
Mehmet Sinan Gür
Ýlkokul iki veya üçüncü sýnýftaydým. Okumayý öðrenmiþtim. Ýlk heveslerimden biri, her çocuk gibi resimli kovboy kitaplarý okumaktý.


:CJBI:
Antakya’da bulunan, adý Gazipaþa Ýlkokulu olan okulumuz Fransýzlar zamanýnda yapýlmýþtý. Üç yanýndan dersliklerle çevrelenen geniþ bir iç avlusu ve bir tiyatro salonu vardý. Dördüncü yanda dükkanlar ve cadde vardý. Daha sonra iç avluyu kullanmak için bu deðerli yapýyý yýkýp yerine ayný isimli berbat bir iþ haný yaptýlar. Bu iç avluda teneffüslerde oynardýk. Avlu bazen baþka iþlere de yarardý. Müsamereler, yarýþmalar olurdu. Bir keresinde bayrak yarýþý düzenlenmiþti. Bayrak, masa üstlerine konan üçgen biçimde bir bayraktý. Bize masaya konan demir sapý ve kaidesiyle birlikte verilmiþti. Benim sýram geldiðinde pek iyi koþamadým. Çünkü bayraðýn koþarken rüzgârda dalgalanmasý hoþuma gitmiþ, yavaþlayýp bayraðý izlemiþtim.

Hemen hiçbir okulda olmayan tiyatro salonunda ise yine hemen hiçbir ilkokul öðrencisine nasip olmayan gösteriler, filmler, oyunlar izlerdik. Biz de tiyatro oynardýk. Birinci sýnýftayken, yani okula daha yeni baþlamýþken bir oyunda küçük bir rol vermek istediler bana. Yalnýzca bir kez ‘hiiç’ diyecektim. Utanýp diyemediðim için beni oynatmadýlar ama sýnýfým büyüdükten sonra baþ rolleri hep bana verdiler. Tecrübeliydim artýk çünkü. Bir oyun için oyuncu seçiminde öðretmenimin baþka bir öðretmene “Aaa, bizim bir de Sinan’ýmýz vaar…” deyiþini hatýrlýyorum. Ýki de oyun hatýrlýyorum. Cýrcýrböceði Ýle Karýnca (Cýrcýrböceði bendim, haylazlýk yapan bir çocuktum) ve Vatan Yahut Silistire. Ýkisi de didaktik oyundu.

Cýrcýrböceði çaldý saz
Bütün yaz
Derken kýþta geldi çattý
Seninkinde þafak attý

Baktý ki yok hiç yiyecek
Ne bir sinek ne bir böcek
Kalktý karýncaya gitti
Yandý yakýldý ah etti

Karýncanýn yanýtý:

Maden yazý sazla geçirdiniz
Þimdi de oynayýn biraz

Çok insafsýzmýþ karýnca ama anlamýný pek fazla düþündüðümü sanmýyorum. Oyunun birinde kötü adamý oynatmak istediler oynamadým, kapris yaptým. Baþka bir oyunda yere oturup bir þeyler toplamam gerekiyordu. Arkada oturan seyirci çocuklar beni görmek için ayaða kalktýlar. Dikkatim daðýldý, oyunu býrakýp “ne oluyor?” gibisinden onlara bakmaya baþladým. Ýþte benim oyunculuðum bu kadardý.

Ýlkokul iki veya üçüncü sýnýftaydým. Okumayý öðrenmiþtim. Ýlk heveslerimden biri, her çocuk gibi resimli kovboy kitaplarý okumaktý. Bilincim vardý, yani kendimin farkýndaydým ama o yaþta pek derinlemesine düþündüðümü söyleyemem. Üstelik kötü bir çocuktum fakat bu belli olmuyordu. Annem babam boþanmýþ olsa da þýmarýktým, kaprisliydim, merhametsizdim. Bunlar daha eski alýþkanlýklarýmdý. Acýnacak durumumun farkýnda deðildim. Bunu þimdi söylüyorum. Kendimi þimdi kötü bir çocuk olarak deðerlendiriyorum. Tembeldim de ama kafam çalýþýrdý. O yüzden okul öðretmenleri beni zamanla tanýdýlar.

Bir gün okulumuzun bahçesine bir nedenle sandalyeler atýlmýþ, tanýdýk tanýmadýk öðretmenler ve onlarýn yakýnlarý toplanmýþtý. Beni ortalarýna alýp sorular sormaya baþladýlar. Aklýmýn erdiði kadar yanýtlar veriyordum. Neler diyordum bilmiyorum ama yabancý bir öðretmen çok hoþlanmýþ olacak, ayaðýný kaldýra kaldýra þaþkýnlýk sesleri çýkararak gülüyordu. Bu aklýmda kalmýþ, çünkü ayaðýný kaldýrdýkça bir yerime gelecek diye korkuyordum.

Ne sordularsa bilmiyorum, laf lafý açtý, bir konuk genç kýz bana Tommiks Teksas okumayý sevip sevmediðimi sordu. “Seviyorum” dedim. O da “Bende onlardan çok var, istersen gelip okuyabilirsin” dedi. “Peki” dedim, sevindim. Evi okulun biraz ilerisindeydi. Bir gün annemden izin alýp gittim. Yabancý bir eve gitmek için izin almak gerekiyordu. Annemin sözünden hiç çýkmazdým. Döverdi çünkü. Neyse o ayrý konu.

Abla gülerek kapýyý açtý. Ev, Saray caddesi üzerinde yine Fransýzlardan kalma, yüksek kapýlý, taþ ve betondan yapýlmýþ iki katlý, bitiþik düzen bir evdi. Yerler duvardan duvara kýrmýzý halýyla kaplanmýþtý. Hatta merdivenler bile. Ýlk kez yabancý bir yere tek baþýma gidiyordum. Benden 10-15 yaþ büyük olan bu abla beni bir büyük gibi aðýrlýyordu. Öðretmen deðildi. Kýsa kýzýl saçlarý makyajsýz duru bir yüzü vardý. Üst kata çýktýk. Burasý aþaðýyý gören, kapýsý olmayan, raflar ve kitaplarla dolu bir yerdi. Tam oda denemezdi. Abla resimli kitaplarý gösterdi. Ýçlerinden birini seçip okumaya baþladým. Kitap güzeldi ama ben çevremle ve beni çaðýran abla ile daha çok ilgili idim. Ne çare ki oraya resimli kitap okumaya gelmiþ 8-9 yaþýnda bir çocuktum. Kitabý okudum, bitirdim, çayýmý içtim, bisküvileri yedim ve vedalaþýp gittim. Bu bir kez oldu yalnýz. Bir daha gitmedim. Çünkü orasý çok hoþuma gitmiþti. Çok heyecanlanmýþtým. Bir daha gidersem sanki bir büyü bozulacaktý. Böyle bir huyum var benim. Hâlâ sürer.

Kitap önemli deðildi. Kafam baþka yerlerdeydi. Beni neden çaðýrdý?.. Bu abla kimdi?.. Ne kadar güzel bir ev… Ne kadar çok kitap… Bu hava yaþadýðým yerlerden ne kadar farklý… Ablanýn yüzü gülmüyor ama kýzmýyor da. Tabi ya, ben olmasam iþine bakacaktý. Þimdi benimle oturuyor.

Baþka bir þey vardý, o güne kadar varlýðýndan haberdar olmadýðým, bilmediðim ve tam olarak da anlayamadýðým... Ne olduðunu bilmesem de artýk varlýðýný seziyordum. Dünyanýn gerçekleriyle yüzleþmek, travmalar geçirmek için biraz daha zaman vardý. Daha ortaokula, liseye baþlamam gerekiyordu.

Ben o gün ilk kez, o kýrmýzýlý evde, gerçek anlamda düþünmeye baþladým.

10.Mart.2008




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Üniforma

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Ruh Çaðýrma Operasyonu
Çoban Yýldýzý
Mahalle Baskýsý
01 03 Celladýn Önündeki Adam
Trafik Iþýklarýna Uyan Köpek
Balerinin Ölümü
Safiye'nin Püskülleri
Karýþýklýk
Kabus

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nazým Hikmet'ten Çanakkale Þiiri [Þiir]
Ateþ ve Ölüm (Bütün Þiirler 16. 07. 2009) [Þiir]
Seni Seviyorum Bunalýmý [Þiir]
Ýncir Aðacý [Þiir]
Bir Dosta E - Mektup [Þiir]
10 Aðustos 1915 Anafarta Ovasý [Þiir]
Sevgisizlik [Þiir]
Mor Çiçekler [Þiir]
Eskiden [Þiir]
01 02 Yamantau [Roman]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayý seviyorum. Bir tümce, bir satýr, bir sözcük yazýp altýna tarihi atýnca onu zaman içine hapsetmiþ gibi oluyorum. Ya da akýp giden zamaný durdurmuþ gibi. . . Bir fotoðraf, dondurulmuþ bir film karesi gibi. Her okuduðunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman ayný tadý veriyorlar. Siz de yazýn, zamaný durdurun, göreceksiniz, baþaracaksýnýz. . . . Savaþ cinayettir. Savaþ olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanlarý ölenlerin ardýndan aðýt yakmayý edebiyat olarak kabullenmiþ. Yazgýmýz bu olmasýn. Biz demiþtik demeyelim. Yaþam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceðimiz, dolarla, altýnla ölçülemeyecek bir deðer. (Ancak baþkalarý için deðeri olmayabilir. ) Nazým Hikmet’in 25 Cent þiiri gerçek olmasýn. Yaþamý ýskalamayýn ve onun hakkýný verin. Baþkalarýnýn da sizin yaþamýnýzý harcamasýna izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karþýmýza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldýrmamak, bazen savaþa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çýkar. Nasýl oluyor da çoðunlukla siyasi yazýlar yazarken bakýyorsunuz bir kedi yavrusu için þiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranýþýmý yadýrgýyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her þey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarýný çýrpan bir kelebek Ýtalya’da bir fýrtýnaya neden olur. Ya da tam tersi. Ýtalya’daki bir fýrtýnanýn nedeni Çin’de kantlarýný çýrpan bir kelebek olabilir. Bu düþünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaþýr, kaynaðýna geri gelir. "Düþünüyorum, peki neden yazmýyorum?" dedim, iþte böyle oldu. .

Etkilendiði Yazarlar:
Herþeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanýk, Tolstoy ilk aklýma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.