..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Hamit Çaðlar Özdað




6 Mart 2008
Mulhanlarýn Göçü  
Kan Muskalarý Destaný

Hamit Çaðlar Özdað


Kan Muskalarý Destaný'nýn perdesini aralayan öykü... Kalleb'in Valçaka'ya ödetmesi gereken bedel son derece aðýr; üstüne üstlük Valçaka da ayný bedeli Kalleb'e ödetmek için bir o kadar hevesli...


:AIAG:
Çok deðil, birkaç yýl öncesine kadar huzur doluydu bu topraklar. Çimenli Diyar denirdi o günlerde bu eþsiz tabiat pýnarýna. Batýda yükselen tepecikler yemyeþil görünürdü onu izleyen gözlere. Kuþlar cývýltýlarýný esirgemezdi dinleyenlerden, hele hele diþi keçilerin naz yüklü sýçrayýþlarý yok muydu... Hatta tekelerin çarpýþan boynuzlarýnýn sesi yaþlý ticaret yolundan bile duyulurdu. Doðayla, dinginlikle kutsanmýþtý bu arazi. Ne olmuþtu da tüm bu ahenk bir anda çarpýlmýþtý, yaþananlara deðmiþ miydi gerçekten?
Acaba müdahale etmemekle doðru mu yaptým diye soruyorum bazen kendime. Ýnanýn kendime göre sebeplerim vardý. Karýþmamalýydým olanlara. Ama hayatta kalanlarýn yüzlerindeki o çökmüþ ifade yok mu; beni benden alan o acýlý bakýþlarýn aðýrlýðý yok mu; itiraf etmeliyim ki buna dayanmak çok zor...
Þu ilerideki kervana bakýyorum mesela, yurtlarýndan geriye kül ve tohumsuz çoraklýktan baþka hiçbir þey kalmamýþ o göçebelere... O göçebeler gibi nicesi var gezegenimde, acý çekmeyeni kalmamýþ sahipsiz bir güruh... Üzüntülerini içimde hissetmek çok kolay benim için. Maalesef yüreðim, onlara olanlardan kendimi sorumlu tutmayacak kadar cesur deðil... Azalmýyor sancýlý hallerim... Ara sýra bildiklerimi kendi kendime anlatarak daðýtýyorum kederimi, mazeretlerimi sýralýyorum vicdanýma. Aslýnda bu yaptýðým kederimi daðýtmýyor, belki az da olsa kandýrýyorum kendimi...
Kervandakilerden alamýyorum dikkatimi, acýlarý taptaze... Ticaret yolunu kullanýyorlar. Etraflarýný saran boþluk, eski Çimenli Diyar’dan geriye kalanýn ta kendisi: Her karýþý inleyen, tek bir can kýrýntýsý bile barýndýrmayan çatlak bir kuraklýk... Ticaretin yeniden baþlamasý kim bilir kaç yýl alacak... Göçebeler yola misafir olurken nereye gidiyorlar dersiniz? Yolun sonu Anstorra... Jeidaa’nýn göznuru, imparatorluðun tacý olan büyük liman kenti... Fatay’a teþekkür ediyorum içten içe, Anstorra’yý yýkýmdan koruduðu için... Þu bitkin göçebelere umut olan o küçücük kývýlcýmý yaþattýðý için...
Ýnanýyorum ki, beni görmeseler bile, o göçebelerin hikayesinin anlatýlmasý gerekiyor. Gerekiyor çünkü onlarý unutmam adil deðil. Adaletin çöktüðü bu yeni düzende, kendi adilliðim son umudum... Acý çekenler benim tarafýmdan unutulmamayý hak ediyorlar. En azýndan bunu hak ediyorlar...

***

Ticaret yolunu döven at nallarýydý en çok duyulan ses. Dikkatli dinleyince yuvarlanan araba tekerlekleri altýnda gýcýrdayan taþlarýn týnýsý da ekleniyordu bu sese. Kervan tüm yalnýzlýðýný içinde barýndýrarak ilerliyordu. Yolun yarýlanmýþ olmasýnýn verdiði küçücük bir umut vardý yolcularda. Þimdiye kadar kimseyle karþýlaþýlmamýþ, sorunsuz bir þekilde buralara kadar gelinmiþti.
Topluluða öncülük eden kýzýl sakallý adamýn yüzündeki ifadede kusursuz bir kararlýlýk vardý. Kýsa süre sonra Tanrýça Axanka’nýn Güneþi de batacak, yeryüzünde zifiri gecenin acýmasýz hükmü baþlayacaktý. Geç kalmadan kamp kurulmasýnýn gerektiðini herkes biliyordu, tek ihtiyaç duyulan ailenin reisinden gelecek komuttu.
“Birinci güneþ doðana kadar duruyoruz!”
Kýzýl sakallý adamýn kararlýlýðý sesinden de anlaþýlýyordu. Kendinden emin, tebaasýna karþý da güven veren bir adamdý. Aslýnda Mahkeri Sulbuk Mulhan, ona bakanlarda her zaman bu duyguyu yaratacak bir endama sahip olmuþtu. Mulhan ailesinin reisi olmadan önce de, babasýnýn büyük oðlu olarak kendine yüklenen sorumluluðun hakkýný hatasýz bir þekilde vermiþti. Babasýnýn ölümünden yýllar geçmesine raðmen þimdiye kadar onu utandýracak hiçbir þey yapmamýþtý ve yapacaðýna dair de kimsenin bir endiþesi yoktu. O, ailenin gururlu reisiydi.
Mahkeri oturduðu yerden tepeleri izliyordu, kardeþi tarafýndan kamp hazýrlýklarýnýn eksiksiz yerine getirileceðinden emindi. Yüzündeki kararlýlýðýn arkasýna saklanmýþ hüzünlü ifadeyi diðerlerinin anlamasý zordu. Yurdunu terk etmek zorunda kalmanýn aðýr yükünü taþýyordu reis. Her gece rüyasýnda yýkým günlerini görüyordu. Azap’ýn komutasýndaki sýnýrsýz güç yeryüzünü yerle bir ederken her topluluk gibi onun ailesi de zarar görmüþtü. Kendi kendini teselli etmek için her zamanki kelimeleri mýrýldandý:
“Koskoca imparatorluk çökmüþ, biz göç etmiþiz çok mu...”
Aðabeyinin kendini belli etmeyen yüz ifadesinin gizlediði hisleri tahmin etmek Kalleb için zor deðildi. Kendi yüreði de ayný duygularla doluyken baþka türlüsünün olmasýný da beklemiyordu zaten. Kýsa zamanda kampýn kurulmasýný saðladý. Çadýrlar kurulmuþ, hayvanlar baðlanmýþ ve nöbetçiler yerlerini almýþtý. On genç, aileyi zifiri gecenin tehlikelerinden korumak için etrafa yayýlmýþtý. Kamp ateþleri zaten hayvanlarýn çoðunu uzak tutacak, nöbetçiler ise baþýboþ saldýrganlara karþý hazýr bekleyecekti.
Mulhan ailesinden geriye yüz kiþiden biraz azý kalmýþtý. Kaybolanlardan ümit kesileli epey zaman geçmiþ, Kalleb ve Cyhar’ýn arayýþlarý sonuç vermemiþ, Azap’ýn ordularý daðýldýktan sonra bile kimseden haber alýnamamýþtý. Ailenin topraklarý yýkýmdan kendi payýna düþeni almýþ, Mahkeri’nin göç kararýný da beraberinde getirmiþti. Göçü cazip kýlan gerçek sebebi ise reis ve kardeþi dýþýnda kimse bilmiyordu.
Mahkeri yanýna yaklaþan adama doðru baktý. Dimdik yürüyen orta boylu gencin yüzü sert ve solgundu. Ýriliðini de mesleðini de babasýndan alan Kalleb, tehlikeli olduðunu belinde sallanan satýrlarýyla da vurguluyordu. Ona “Kasap” diyen de çoktu. Baba mesleði et iþlemek olan bir adama yakýþan bir lakaptý bu. Güçlülüðü ve silahlarýna kurduðu hakimiyet mesleðinden geliyordu ama cesaretinin kaynaðý Mulhan kanýydý. Her zaman aðabeyinin yanýnda sarsýlmaz bir güç olarak durmuþ, onun kararlarýný desteklemiþti. Azap’ýn ordularýna karþý da aðabeyinin yanýnda, ailesinin baþýnda dururken asla sarsýlmamýþtý. Kan kardeþi Cyhar’la birlikte aldýklarý canlarýn sayýsýný bilen yoktu. Nice çarpýk görüþlü Gorkin inananýnýn hayatýný bitirmiþlerdi. Ýmparatorluk çökmüþ ama o ikisi çökmemiþti.
“Yolu yarýladýk.” dedi Kalleb aðabeyinin yanýna otururken.
Mahkeri de baþýyla onayladý, böyle giderse iki hafta sonra Anstorra’ya varacaklardý. Hýzlý yol alýyorlardý ama yine de daha hýzlý olmak istiyorlardý. Savaþ biteli çok zaman geçmemiþ, Ýmparatorluðu çökertmesinin ardýndan Azap bir anda ortadan kaybolmuþ, koskoca ordu lidersiz kalýnca da hýzla daðýlmýþtý. Küçük komutanlar kendi askerlerini peþlerine takarak eþkiyalýk yapýyorlardý þimdi. Kimilerinin köyleri bastýðý, kimilerinin de ýssýz arazilerde kervan avladýklarý biliniyordu. Gorkin’e tapan nice ork ve insan terör estiriyordu yeryüzünde. Güneþlerin ýþýðýndan mahrum gecelerde yabanýl hayvanlar, ýþýðýn kolgezdiði gündüzlerde ise çapulcular tehlike yaratýyordu. Açýk alanda kimse güvende deðildi. Yýkýmdan sonra hayatta kalanlar þehirlere, tapýnaklara sýðýnmýþlardý. Mulhan ailesi de Anstorra’ya, büyük liman kentine sýðýnýp yeni bir hayat kurmak için düþmüþtü yollara.
Mahkeri ve Kalleb fazla konuþmadan oturuyorlardý. Kararlarýný vermiþler, liman kentine yerleþmeleri için gelen daveti kabul etmiþlerdi. Pek de baþka þanslarý yoktu zaten... Kalýp da hayatlarýný sürdürmeleri imkansýzken diretmenin anlamsýzlýðý ortadaydý.
Birinci güneþin ilk ýþýklarý doðuda yükselirken kervan da yola çýkmýþtý. Öncülük görevi Yshar’daydý. Genç savaþçý çeyrek saat kadar önden at sürüyor, açýk arazide ailesine avantaj saðlamaya çalýþýyordu. Kalleb’in uzaklarý izleyen gözleri onu gördüðünde endiþeyle kýsýldý. Ýri adam dudaðýnýn seyirmesine engel olamamýþtý. Yshar’ýn dört nala geriye gelmesi bir þeylerin ters gittiðini gösteriyordu. Hýzla etrafýna bakýndý; kan kardeþi Cyhar da ayný þeyi görmüþ ve elini kýlýcýna atmýþtý. Ailenin derhal güvene alýnmasý gerekiyordu. Kalleb aðabeyinin yanýna at sürdü, Mahkeri’nin olanlarý anlamasý uzun sürmedi.
“Durun ve bir çember oluþturun!”
Reisten gelen emir kýsa ve açýktý. Herkes kendisine düþeni yapmaya baþladý. Atlar çekiliyor, onlara baðlý arabalar çember oluþturacak þekilde diziliyordu. Çocuklar çemberin ortasýna, savaþçý kadýn ve erkekler de etrafýna geçtiler. Kýsa zaman sonra koskoca arazide tek duyulan Yshar’ýn atýnýn ayak sesleriydi. Tozu dumana katarak gelen gencin yüz ifadesi seçilebildiðinde, istisnasýz herkez ayný þeyi hissetti; yolun ilerisinde bela vardý.
“Çapulcular!” diye baðýrýyordu Yshar.
Kardeþini karþýlamak için Cyhar öne çýktý ve hýzla gelen atýn yularýna yapýþarak onu sakinleþtirdi. Atýndan atlayan öncü aðabeyini görmezden gelip doðruca reise yöneldi. Mahkeri’nin bakýþlarý da çocuðun üzerindeydi.
“Yolu kesmiþler, ilerideki bir gruba saldýrdýlar.” dedi Yshar.
“Sakin ol.”
Reisin sesi temkinli ve rahatlatýcýydý. Çocuðun söyledikleri geniþ arazideki boþ görüntüyle birleþince aciliyetin ikinci planda olduðunu hissettirmiþti Mahkeri’ye. Tehlike varsa bile uzaktaydý, aile þimdilik güvendeydi. Reis konuþmaya devam etti:
“Tam olarak ne gördün, yavaþ yavaþ anlat.”
Yshar nefesini düzene sokup duruþunu düzeltti. Heyecanýný gizlemek için çok çaba sarf ettiði belliydi ama yine de bu konuda baþarýlý olmuþtu.
“Yolun ilerisindeki bir grubun arkasýndan ilerliyordum, dört kiþilerdi. Aramýzda az bir mesafe vardý. Uzunca bir süre her þey normal giderken bir anda tepelerin ardýndan atlýlar göründü. Kalabalýktýlar.”
Çocuðun yüzündeki olaðandýþý beyazlýk aðabeyinin dikkatini çekmiþti. Cyhar sakince sordu:
“Bize söylemediðin nedir?”
Yshar’ýn boðazýna düðümlenen kelimeler zorlukla da olsa döküldü, sözcüklerin herbirinin çocuðun yüreðini daðladýðý ortadaydý:
“Saldýrganlarý Azap’ýn muhafýz alayýna benzettim.”
Çocuðu dinleyenlerin zihinleri bir anda allak bullak olmuþtu. Koca Mahkeri durduðu yerde sendeledi, duyduklarýna inanamayan bir hali vardý. Cyhar hýzla reisinin koluna girdi ve kardeþine sordu; sesindeki korkuyla karýþýk nefret hissedilmeyecek gibi deðildi.
“Kaç kiþiydiler?”
Kýsa bir duraksamanýn ardýndan çocuk yanýtladý:
“Dokuz.”
Konuþulanlarý duyanlar bilinçsizce silahlarýna sarýlmýþtý. Bakýþlardan açýkça görülen korkunun arkasýnda gürüldeyen kin þelaleleri vardý sanki. Herkesin aklýnda ayný soru belirdi. O soruyu dile getiren ise çoktan atýnýn üzerinde yerini almýþ olan Kalleb’di.
“Valçaka orada mýydý?”
Yshar baþýyla onaylarken cevap verdi; sözcükler dudaklarýndan zorlukla çýkmýþtý:
“Sancaðýný gördüm.”
Kalleb konuþmadan aðabeyinin gözlerine baktý. Sessizliðin anlattýðý çok þey vardý aslýnda...
“Gitme, seni de kaybetmek istemiyorum.”
Mahkeri’nin tartýþýlmayacak hükmü bu sefer kardeþini durduramayacaktý:
“Sana her zaman itaat ettim, bugünden sonra da her zaman edeceðim. Ama þimdi duramam...”
“Gidersen bugünden sonrasý olmayabilir.”
Kalleb sertliðinden taviz vermeden atýný þahlandýrdý ve hýzla Yshar’ýn geldiði yöne, Valçaka ve muhafýzlarýn olduðu tarafa doðru uzaklaþmaya baþladý. Kan kardeþi Cyhar titreyen sesiyle Mahkeri’ye yalvardý:
“Ýzin ver gideyim.”
Reis konuþmakta güçlük çekiyordu. Yaþlarla dolan gözlerini Cyhar’a dikerek konuþtuðunda sesi fýsýltýdan öte deðildi:
“Kan kardeþini yalnýz býrakma. Ama diðer savaþçýlarýn aileyi korumasý lazým.”
Genç Mulhan bir saniye bile beklemeden atýna atladý ve can dostunun ardýndan yola koyuldu. Olduðu yere çöken Mahkeri arkalarýndan aðlayarak bakýyordu. Reisliðin tüm yükünü omuzlarýnda taþýyan adamýn kederi ona aðýr gelmiþti. Fark etmeden birkaç kelimeyle acýsýný dýþarý kustu:
“Ailemi katlettin Valçaka, akýtacaðýn baþka Mulhan kaný yok, sakýn onlara dokunayým deme...”
Olup biteni izleyen aile üyelerinin hepsi ayný duyguyu paylaþýyordu; Azap’ýn muhafýz alayýnýn komutaný, Mulhanlarýn katili, Dil Kesen Valçaka’ya karþý beslenen nefret ve korku...

***

Cyhar atýný son sürat koþturmasýna raðmen Kalleb’e hala yetiþememiþti. Ailenin yanýndan ayrýlalý kýsa bir zaman geçtiðinde, uzaklarda görünen kargaþanýn muhafýzlar ve diðer grup arasýndaki çatýþma olduðu kesinleþmiþti. Valçaka’nýn yeþil siyah sancaðý bu mesafeden rahatça görülüyordu. Cyhar’ýn zihninde þu anda nefret veya korku yoktu, tek duyumsadýðý his kan kardeþine yetiþme isteðiydi. Onun yalnýz bir þekilde çatýþmaya girmesini istemiyor, yanýna varmak için çabalýyordu.
Kalleb’i çok iyi tanýyor ve Valçaka’ya ulaþana kadar durmayacaðýný adý gibi biliyordu. Daha önce de muhafýzlarla ve Dil Kesen’le çatýþmýþlardý. Birçok kere ondan kurtulmuþlar, bir o kadar da onu ellerinden kaçýrmýþlardý. Azap’ýn muhafýz alayýna komuta eden o ruhsuz savaþçý, Mulhan ailesinin karþýlaþtýðý en kötü düþmandý. Sayýsýz ferdi öldürmüþ, onlara tarifsiz acýlar yaþatmýþtý. Kurbanlarýnýn dilini kesip ordugahtaki orklara yedirmiþti. Kalleb’in nefretini doðuran bunca davranýþ bugün karþýlýðýný bulmalýydý. Valçaka’nýn adý bile kan akýtmak için yeterliydi...
Kalleb bakýþlarýný sabitlemiþ bir þekilde ilerliyordu. Hedefindeki adamlarý diðer yolculardan ayýrt etmekte sýkýntý çekmeyecekti, Valçaka’nýn askerleri hala Azap’ýn üniformalarýný giyiyorlardý. Kollarýndaki yeþil siyah bant da onlarýn muhafýz alayýndan olduðunu belli ediyordu. Düþmanlarýna yaklaþýrken fark edilmesi uzun sürmedi, askerlerden ikisi onun olduðu tarafa doðru at sürmeye baþladýlar. Pusuya düþen yolculardan sadece üçünün ayakta olduðu görünüyordu.
Kasap düþmanlarýna yaklaþýrken satýrlarýný çýkardý; atýna ayaklarýyla komuta ediyor, daha önce defalarca karþýlaþtýðý bu durumda ne yapacaðýna karar vermekte güçlük çekmiyordu. Karþýlaþma çeliðin çeliðe çarpma sesiyle baþladý. Kalleb saða eðilmiþ ve satýrlarýný hýzla savurmuþtu. Soldaki muhafýzýn kýlýcý kafasýný sýyýrýp havayý keserken saðdaki düþmanýn kýlýç tutan kolu bedensiz bir þekilde havada süzülüyordu. Atlar hýzla geçiþtiklerinde muhafýz arkadan gelen Cyhar’a doðru devam etmiþ, Kalleb’se duraksamadan atýnýn üstünde dikilip ilerlemiþti. Kolundan fýþkýran kan ve beynine hücum eden acýyla sersemleyen asker atýndan düþtüðünde çoktan bilincini kaybetmiþti.
Cyhar’ýn karþýsýndaki düþmanla geçiþip gitmeye niyeti yoktu, kan kardeþinin arkasýný kollamalý, gerisinde düþman býrakmamalýydý. Baltasýný kuþanmýþ ancak kalkanýný almaya fýrsat bulamamýþtý. Muhafýzla karþýlaþtýklarýnda eþdeðer iki savaþçýnýn dövüþü baþladý.
Azap’ýn muhafýzlýðýnda baþarýyla görev yapan insan karþýsýndaki yüzü tanýmakta zorluk çekmedi. Daha önce de karþý karþýya geldiði Mulhan soyunun defalarca kanýný akýtmýþ, Mahkeri’nin lanetle andýðý sayýsýz pusuda rol almýþtý. Kýlýcýný savururken yüzü gülümsüyordu. Basit bir av olarak gördükleri grup çetin ceviz çýkmýþtý ama günün esas ödülü kendi ayaklarýyla karþýlarýnda belirmiþti.
Cyhar muhafýzýn kýlýcýný baltasýyla durdurdu ve atýnýn kafasýna bir tekme savurdu. Sersemleyen hayvaný kontrol etmekte zorlanan asker sýrtýný açýk ettiðinin farkýndaydý. Mulhan delikanlýsýnýn baltasý havayý yararak uðuldarken kendini yere attý ve canýný son anda kurtardý.
Kopardýðý kolu umursamadan atýný süren Kalleb hýzla çatýþmanýn ortasýna dalmýþtý. Valçaka’nýn atýnda duran sancak dimdik ayaktaydý ama hayvanýn sürücüsü yoktu. Ezeli düþmanýný ararken Kalleb karþýsýnda iki muhafýz buldu. Ýki insan soyu da onu tanýmýþ ve tüm dikkatlerini ona yoðunlaþtýrmýþlardý. Kendilerine güveniyorlar ama düþmanlarýný küçümsemiyorlardý. Valçaka’nýn komutasýnda sayýsýz Mulhan’ýn kanýný akýtmýþlardý ancak Kalleb’in satýrlarýyla can veren silah arkadaþlarýnýn sayýsý da azýmsanacak gibi deðildi. Çatýþma gürültülü ve sert bir þekilde baþladý.
Kalleb tüm gücüyle saldýrýyordu. Yüreðinden damarlarýna, oradan kollarýna pompalanan kudretle savurduðu ikiz satýrlar, karþýsýndaki kýlýç ve kalkanlarý titreterek yol alýyordu. Darbeleri engelledikçe sarsýlan askerler kendilerini korumak için ciddi bir mücadele vermekteydiler. Kasap dedikleri düþmanlarý tek baþýnaydý ve bunun kendileri için zamanla ortaya çýkacak bir avantaj olduðunun farkýndaydýlar. Kalleb her vuruþunda biraz daha yorulacak, kýsa süre sonra onlara karþý koyamayacaktý. Oysa beklenen olmuyordu, adam çýlgýnca satýrlarýný savuruyor, her saniye daha da sert vuruyordu. Beklemedikleri bir anda Kalleb atýndan atladý ve yuvarlanarak arkalarýna geçti. Geriye döndüklerinde onun yerine pusuya düþürdükleri gurptan biriyle karþýlaþtýlar ve fazla düþünmeden ona saldýrdýlar.
Cyhar balta tutan elini deðiþtirmek zorunda kalmýþtý. Muhafýzýn kýlýcý omzunun altýný kestiðinde baðýrmamýþ, acýsýný içine gömüp düþmanýný bu zevkten mahrum býrakmýþtý. Az önce asker, atýnýn böðrüne kýlýcýný saplamýþ ve Cyhar’ý bineksiz býrakmýþtý. Ýkisi de yerdeyken ilk akan kan genç Mulhan’a aitti ve kýlýcýn açtýðý kesik yüzünden sað kolunu kullanamaz durumdaydý. Yarasýný geride tutarak kendini korumaya çalýþýyordu. Düþmanýn yüzündeki gülümseme büyümüþtü, her saniye dövüþ onun lehine dönüyor, Mulhan delikanlýsýnýn ölümü bir adým daha yakýna geliyordu. Bilmediði þey ise Cyhar’ýn içinde alevlenen güçtü.
Kan kardeþinin dövüþün göbeðinde yalnýz olduðunu bilen genç sinirlerine hakim olmakta zorlanýyordu. Önündeki adamý devirmek için tanrýlara has bir azimle dolu olmasýna raðmen kolundaki acý düþüncelerini bulandýrýyordu. Refleksleri sayesinde hala hayattaydý, bir an önce zihnini berraklaþtýrmalý ve yýllardýr yaptýðý gibi Kalleb’in sýrtýný kollamalýydý. Omuz omuza geldiklerinde hissedeceði gücün hayali tüm benliðini kapladý.
Savunmadaki baltasýný ani bir hareketle öne savurdu, acýdan kasýlmýþ ve kanla boyanmýþ kolunu sýrtýna attý. Bir saniye bile geçmemiþti ama þimdi muhafýzýn karþýsýnda bakýþlarý parlayan, kalkanlý ve baltalý bir savaþçý dikiliyordu. Cyhar fýþkýran kanýna aldýrmadan saldýrdý. Silahlarý alýþtýðý düzende deðildi; baltasý sol elinde, kalkaný ise sað kolundaydý ama yine de kaya gibi saðlam duruyordu. Muhafýzýn yüzündeki gülümseme kaybolurken gözlerinden akan nefret belirginleþti. Dövüþ yeni baþlýyordu.
Alay komutaný Valçaka kafasýný kaldýrdý. Düþmanýnýn sýrtý ona dönüktü ve adam Dil Kesen’in farkýnda deðildi. Uzun kýlýcýnýn kabzasýný iki eliyle sardý ve daha önce defalarca tekrarladýðý vuruþunu yaptý. Sað köprücük kemiðinden baþlayýp sol kalçada biten dev yarýk adamýn vücudunu iki parçaya ayýrmýþtý. Kurbanla savaþan muhafýz, suratýna sýçrayan kanýn farkýnda olmadan komutanýna sýrýttý ve yeni bir hedef bulmak için gözlerini alanda gezdirdi. O anda garipliði fark etti; gruptan geriye iki kiþi kalmýþ olmalýydý ama çatýþmanýn içinde üniformasýz üç kiþi ayaktaydý. Biraz ileride de silah arkadaþýnýn baþka birisiyle dövüþtüðünü gören adam komutanýna baktý; Valçaka’nýn gözlerinden püsküren nefreti gördüðünde bakýþlarýný tekrar alana çevirdi. Þimdi o da olanlarýn farkýna varmýþ, düþmana destek veren ikiliyi tanýmýþtý. Komutanýnýn nefretinin küçük bir kýrýntýsýna denk gelen duyguyu içinde hissetti ve hýzla öne atýldý. Kalleb’in canýný almak bu adaletsiz düzene verilecek büyük bir armaðandý.
Kasap Valçaka’yý görmüþ ve ona doðru yönelmiþti. Cyhar’ýn eksikliðini çekiyordu, güvenle ilerleyemiyor, sýrtýný açýkta býrakmamak için temkinli bir þekilde hareket ediyordu. Sakin olmadýðý kesindi, sadece içgüdüleri onu dizginliyordu. Düþüncesiz bir saldýrýnýn ölümünden baþka bir þey getirmeyeceðini öðrenecek kadar çok çatýþma görmüþtü. Önündeki askerlerle savaþýyor, belirli birini hedeflemektense onlarý geçip komutanlarýna ulaþmaya çalýþýyordu.
Derken Kalleb’in beklemediði bir þey oldu. Önünden ve yanýndan ayný anda saldýran iki muhafýzý engellediðinde arkasýndan gelen uðultuyu duydu. Çeliðin havada çýkardýðý bu sesi çok iyi tanýyordu. Darbeye engel olmak için eðilmeye çalýþtý ama yeterince hýzlý olmadýðýný biliyordu ve yüzü korkuyla çarpýldý. Yüreðini rahatlatan ise sýrtýnda hiçbir þey hissetmemesine raðmen duyduðu çarpma sesiydi. Kan kardeþinin yüzünü görür gibiydi, dostu yine üstüne düþeni yapmýþ ve onu korumuþtu. Rakiplerini kuvvetlice ittirip kafasýný arkaya çevirdi, Cyhar’ýn durumunu görmek istemiþti ama karþýsýnda duran yabancýyla burun buruna geldiðinde þaþkýnlýkla bakakaldý. Pusuya düþen adamlardan biri arkasýndaydý ve onun hayatýný kurtarmýþtý. Adamýn bitkin yüzünden okunan gerçeði fark etmesi uzun sürmedi, düþmanlarý ortaktý, birlikte savaþýyorlardý ama umutlarý yok denecek kadar azdý. Kasap haykýrarak muhafýzlarýn üstüne atýlýrken aklýnýn ucunda küçücük bir detay takýlý kaldý; yolcunun parmaðýnda soluk bir maviyle ýþýldayan gümüþ yüzük unutulamayacak kadar belirgindi...
Cyhar artýk ilerleyerek dövüþüyordu. Ýçinde yükselen güçle rakibini geriletiyor, saldýrýlarýný aralýksýz bir þekilde devam ettirirken Kalleb’in de içinde bulunduðu çatýþmaya yaklaþýyordu. Silahlarýnýn yer deðiþtirmiþ olmasýný önemsememekte kararlýydý, kolunda büyüyen acý ise sonradan ilgilenilmesi gereken bir detay olarak zihninin gerisine itilmiþti.
Baltasýný tekrar savurdu. Az önce kalkanýna çarpmýþ olan kýlýç hýzla geri çekilip muhafýzýn boynunu korudu. Cyhar’ýn önünde savaþan asker artýk gülmüyordu. Rakibi bir þekilde güçlenmiþ ve kolundaki yaraya raðmen ondan daha sert bir þekilde saldýrmaya baþlamýþtý. Hýzlý düþünmeye çalýþtý, fýrsat buldukça saldýrmayý sürdürdü. Silahý düþmanýnýn baltasýna takýlý kaldýðýnda içgüdüsel olarak kendini rakibine yaklaþtýrdý ve bir tekme savurdu. Cyhar’ýn dizine vurmayý baþardýðýnda umutlanmýþtý ama bu his kýsa sürdü; yere paralel savrulan kalkan boynuna çarptýðýnda kýrýlan omurlarýnýn sesini duymuþ, kararan gözlerinin izin verdiði ölçüde Cyhar’ýn ilerlemeye devam ettiðini görerek ölmüþtü.
Valçaka Kalleb’le arasýndaki adamla çatýþýyordu. Yanýndaki muhafýzlarý adamý sýkýþtýrýyor ama hýzýný yenip de onu devirmeyi baþaramýyordu. Dil Kesen beyninde zonklayan nefreti bir kenara itti ve Kasap’a ulaþmadan önce bu yolcunun öldürülmesi gerektiðini anladý. Ýki eliyle savurduðu kýlýç düþmanýnýn kýlýcýna çarptýðýnda pek etkili olmamýþtý ama muhafýzlarýn da ayný anda saldýrmasý yolcuyu gerilemek zorunda býraktý. Valçaka içinde cýlýz bir hayranlýk hissetti. Adam çok iyi savaþýyor, önündeki onca muhafýza kafa tutuyordu. Ýlk baþta basit bir av olarak gördüðü adamlarýn hiç de beklediði olmadýðýný anlamýþtý. Aralarýndan ikisini öldürmeyi baþarmýþlar ama Mulhanlarýn olaya dahil olmasýyla üstünlüklerini kullanamaz duruma gelmiþlerdi. Tecrübeli Komutan yapýlmasý gerekeni biliyordu, tüm gücüyle rakibine yüklendi; düþmaný teker teker öldürmekten baþka çare yoktu.
Dil Kesen rakibine ardý ardýna saldýrmaya baþladý. Onunla birlikte sayýsýz savaþta yer alan muhafýzlar komutanlarýnýn ne yapmaya çalýþtýðýný anlamýþlardý. Fark ettirmeden birisi kendini geri çekti. Yolcu hala saldýrýlarý savuþturuyor, hatta hýzýnýn ona verdiði üstünlükle arada bir rakiplerine vurmayý baþarýyordu. Þimdiye kadar þanslý bir vuruþ yapamamýþ, muhafýzlarýn zýrhlarýný aþamamýþtý. Fakat adamda; týpký Kalleb’in yakýnýnda dövüþen dostu gibi; farklý bir kudret vardý. Yorulmamakta diretiyor, korkmadan savaþýyordu. Yarým saati aþan dövüþte kalabalýk düþmanlarýna karþý pes etmeden çabalýyordu. Kimsenin fark etmediði þey, diðer arkadaþý gibi bu insan soyunun da parmaðýnda mavi mavi parýldayan gümüþ yüzüktü.
Valçaka hýzýný kesmeden saldýrdý. Tüm geçen yýllara, onca çatýþma deneyimine ve antremana raðmen Komutan önündeki adamýn bacaðýna attýðý kesiðe engel olamamýþtý. Caný yanýyordu ama bu alýþýk olmadýðý bir durum deðildi. Eðitimli muhafýzlarý gerekeni yapýyor ve onun yanýnda yer alarak yolcunun dikkatini üzerlerinde tutuyorlardý. Yolcu olanlarý anlamýþtý, kendini korumak için sürdürdüðü mücadeleye dikkatle devam etti. Valçaka bir adým geride kaldýðýnda yüzük taþýyan kurbanýn bir gözü onun üzerindeydi. Ýmkansýz denebilecek kadar kuvvetle savrulan Dil Kesen’in kýlýcý ona doðru geldiðinde kendini yana atmayý baþardý ama Valçaka’nýn yüz ifadesini gördüðünde bir þeylerin kendisi için ters gittiðini anlamýþtý. Doðrulurken istemsizce baþýný öne eðdi. Göðsünü acýtarak dýþarý çýkan çelik ucu gördüðünde sessizce yüzüðüne baktý ve tanrýsýna birkaç sözcük mýrýldandý. Kendisini unutturan ve yolcunun arkasýna dolanýp canýný alan muhafýz silahýný sertçe çevirdiðinde adamýn duasý acý dolu bir çýðlýkla bölündü. Haykýrýþla ayný anda yüzük ýþýldadý, mavi ýþýk onu izleyenleri bir anlýðýna durdurmuþ ama hýzla diðer rakiplerine yönelmelerine engel olmamýþtý.
Kalleb olanlarý görmüþtü. Durumun yolcular ve kendisi için kötüye gittiðini anlamakta güçlük çekmemiþti ama þu anda refleksleriyle savaþýrken bir ayrýntý zihnini bulandýrýyordu. Muhafýzýn kýlýcýna hedef olan adam daha baðýrmadan yoldaþý kafasýný ona çevirmiþti. Mulhan reisinin kardeþi, hayatýný borçlu olduðu insanýn ayný acýyý paylaþtýðýna yemin edebilirdi. Kurbanýn ölümünü haber veren çýðlýk yükselirken iki eþ yüzüðün de parladýðýný gördü. Düþüncesini kendi savaþýna yönlendiren Cyhar’ýn sesi oldu:
“Kalleb, arkanda!”
Kasap hýzla satýrlarýndan birini geriye savurdu ve yüreðini hedefleyen kýlýcý durdurdu. Artýk Valçaka’yý düþünmüyordu; Dil Kesen’e ulaþmaktan ziyade hayatta kalmanýn panikle karýþýk dürtüsü beynini doldurmaktaydý.
Savaþ alanýnda dokuz kiþi kalmýþtý. Valçaka ve beþ adamý, bu kadar kayýp vermeyi tahmin etmedikleri halde gülümsüyorlardý. Kalleb ve Cyhar bugünün ödülüydü ve onlarýn akan kanlarý hepsi için farklý bir tatmin duygusu yaratacaktý. Bu duygu, kaybettikleri silah arkadaþlarýnýn yasýnýn önüne geçebilecek kadar kuvvetliydi.
Kendilerinin iki misli olan ve yýllarýn tecrübesiyle savaþan muhafýzlar karþýsýnda yolcu ve Mulhanlar ümitsizliðe düþmüþtü. Savaþmaya devam ediyor ama bir yandan da yenileceklerini açýkça görüyorlardý. Cyhar kýzýla boyanmýþ koluna baktý, kan kaybý artýk kendini hissettirmeye baþlamýþtý. Hareketleri yavaþlamýþ, görüþü bulanmaya baþlamýþtý. Saldýrý yapmaktan aciz bir halde kendini korumaya çalýþýyordu. Kalkanýna aldýðý darbeler emektar çelikte çukurlar ve çentikler oluþturmuþtu. Kalleb’in onu desteklemek için yaklaþtýðýný fark etti. Gözleri bir anlýðýna alaný taradýðýnda Valçaka’nýn kenara çekilmiþ olduðunu gördü.
Komutan bacaðýna baktý, kesik tahmin ettiðinden daha derindi ama onu durduracak kadar etkili deðildi. Kendini topladý ve yüzünü Kalleb’e çevirdi. Zihninde kendiliðinden çalýþan savaþçý becerileri duygularýný geriye itmiþti. Az önce karar verdiði gibi hareket edecek, düþmanlarýný teker teker öldürecekti. En güçsüz rakip olan Cyhar’a yöneldi. Ellerinde duran azametli kýlýç onu izleyenlerde korku yaratacak þekilde kana bulanmýþtý. Dil Kesen hýzlý adýmlarla genç Mulhan’a yaklaþýrken Kasap onu izliyordu.
Kalleb kan kardeþi olan yeðeninin zorda olduðunu fark etmiþti. Birlikte savaþtýðý yolcunun azmine hayran kalmýþ, onun cesaretinden bir parçayý kendinde bularak savunma yapmaktan vazgeçip satýrlarýný savurmaya baþlamýþtý. Ýlerlemek zorundaydý, Komutan’ýn yolunu kesmeli ve Cyhar’ý korumalýydý. Ýçinde bulunduðu ümitsizliðin farkýndaydý ama savaþý býrakmaya niyetli deðildi. Kendisini þaþýrtan ama garip bir þekilde cesaretlendiren cümleyi yolcudan duyduðunda gözü yine maviliklere bürünmüþ yüzüðe takýldý.
“Dayanmaya çalýþ, yardým gelecek.”
Kalleb kendini topladý, ailesine karþý sorumluydu. Ölse bile Valçaka’yý da beraberinde götürecekti. Vücudunu yana savurarak satýrlarýný tek bir hedefe yöneltti. Darbelerden ilkini savuþturan muhafýz ikinci vuruþtan kaçamadý ve satýr koluna saplandýðýnda kesik bir çýðlýk attý. Diþlerinin arasýndan patlarcasýna çýkan ses silah arkadaþlarýný bir anlýðýna durdurmaya yetmiþti. Kalleb Valçaka’nýn yolunu kesti ve Cyhar’a biraz daha yaþam þansý tanýdý. Ýlerlerken sýrtýný sýyýran kýlýcýn derin bir yara açtýðýný beline doðru hýzla inen ýlýk akýntýdan anlamýþtý. Acýsýný hissetmekle kaybedecek zamaný yoktu; þimdi önünde Dil Kesen ve iki muhafýz vardý. Yeðeni tek bir muhafýza karþý hayatta kalma mücadelesi veriyordu ve Kasap’ýn onu yalnýz býrakmaya niyeti yoktu. Kollarýnda derman kalmamasýna raðmen saldýrmaya baþladý.
Kýsacýk bir zaman geçtiðinde vücudu hafif sýyrýklarla dolmuþtu. Yorgunken üç kiþiyle dövüþmek ona zor geliyordu. Üstüne üstlük önündekiler sýradan çapulcular deðildi, Azap’ýn muhafýz alayýndan askerlerle ve onlarýn amansýz komutanýyla çarpýþýyordu. Ümitsizlik her yanýný sararken gözü yine ayný ayrýntýyý fark etti; maviliði artan yüzük yolcunun parmaðýnda, adeta Tanrýça Axanka’nýn Güneþi’ne meydan okurcasýna parlýyordu. O ýþýkta gizli olan tanrýsal gücü ilk olarak o anda fark etmiþti. Tüm dikkatini daðýtan ve karnýnýn altýna gelen kýlýca engel olamamasýný saðlayan þeyi gördüðünde artýk yüzüðe bakmýyordu; tepelerin ardýndan olaðanüstü bir hýzla koþarak gelen yarým ork onun tüm ümidini bir anda bitirmiþti. Ork soyu Azap’ýn ordusunun temeliydi ve þimdi düþmanlarýnýn yardýmýna bir kiþi daha geliyordu. Artýk hiç þanslarý kalmamýþtý. Dikkatinden kaçan þey, yarým orkun üniforma giymiyor oluþuydu.
Cyhar kan kaybýnýn beraberinde getirdiklerini artýk daha þiddetli yaþýyordu. Yaralanmýþ ve güçsüz düþmüþtü. Karþýsýndaki muhafýzýn da yorulduðunu anlayabiliyordu ama ona direnecek gücü içinde bulamýyordu. Kendi caný için üzülmeyi çoktan býrakmýþtý, tek derdi Kalleb’i bu çýkmazda yalnýz býrakacak olmasýydý. Bu düþüncelerden kurtulduðu anda yüzüne yaklaþan çeliði gördü.
Zaman o an için Cyhar’a yavaþlamýþ gibi geldi. Çok sayýda çatýþmaya girmiþ, defalarca yara almýþ, sayýsýz düþmanýn kanýný akýtmýþtý. Oysa þimdiye kadar hiçbir zaman ölüme bu kadar yaklaþmamýþtý. Yüzündeki ifade ölümünün huzursuz olacaðýný belli ediyordu. Kalleb’i orada býrakacak olmak onu yaþamýn ötesinde de rahatsýz edecekti. Ama beklediði gibi olmadý. Rakibinin kýlýcý burnunun ucuna geldiðinde araya giren dev kýlýcý fark etti. Kan kaybý onu bayýltýrken o tek bir þeyi düþünüyordu; gözlerinin önünden geçen çelikte mavimsi iþaretler olduðuna yemin edebilirdi...
Valçaka þaþkýndý, ezeli düþmaný Kalleb’in yüzünde de ayný ifade olduðunu görebiliyordu. Oysa az önce Kasap’ýn bakýþlarýnda dehþet vardý; Cyhar’ýn ölümle burun buruna geldiði o anda Kalleb’in boðazýnda bir þeylerin düðümlendiðini sezmiþti. Tepelerden koþarak gelen yarým orkun iri kýlýcýný araya sokmasý ve çok daha çevik bir hareketle muhafýzýn boynunu yarmasý Komutan’ý allak bullak etmiþti. Ölümü fark edemeden kabullenen askerin kafasýný bedeninde tutan incecik bir deri parçasý kalmýþ ve adam yere serildiðinde çorak toprak kanla sulanmýþtý. Kimse uzun süredir savaþan ve yorgunluktan çökmek üzere olan yolcunun gülümsediðini görmemiþti. Onu öldürmek ve komutanlarýnýn takdirini kazanmak için uðraþan muhafýzlar bile yarým orkun ortaya çýkmasýyla sarsýlmýþtý.
Kavganýn seyri bir anda deðiþmiþti. Kalleb ümitsizliði yýrtarak ortaya çýkan yarým orkun beklenen yardým olduðunu anladýðýnda kollarýndaki yorgunluðu unuttu. Önünde Valçaka ve iki muhafýzý varken, aldýðý yaralara aldýrmadan saldýrdý. Sýrtýnda ve karnýnda hissettiði ýlýklýk çoktan acýya dönüþmüþtü ama o durmayacaktý. Az önce çok daha fazlasýný göze almýþ, öldüðünde beraberinde Dil Kesen’i de götürmeyi hedeflemiþti. Þimdi ise farklýydý; ailesini yalnýz býrakmamak, Cyhar’ý ölüme terk etmemek için küçük bir umut doðmuþtu. Yarým orku yanýnda gördüðünde, tanýmadýðý bu savaþçýya karþý bir dostluk hissediyordu. Adamýn parmaðýndaki gümüþ yüzüðü gördüðünde yüzünde bir gülümseme oluþtu.
Muhafýzlar artýk eski þevkleriyle saldýramýyorlardý. Sadece beþ kiþi kalmýþlardý ve beklenmedik bir þekilde ortaya çýkan yarým ork kendilerine duyduklarý güvende hatýrý sayýlýr bir çatlak oluþturmuþtu. Komutanlarýnýn haykýrýþý tekrardan onlara cesaret verdi.
“Azap adýna!”
Gücün Efendisi Azap’ýn adý muhafýzlar için ateþleyici bir güç olmuþtu. Valçaka doðru bir þey yaptýðýný düþünüyordu ama sözleri, düþmanlarýnýn içindeki nefreti de körüklemiþ, onlarý da delice saldýran savaþçýlara çevirmiþti. Kalleb kontrolünü yitirmiþ bir þekilde satýrlarýný savuruyor, onun yarattýðý korkuyu yarým orkun dev kýlýcý kullanýyordu. Muhafýzlar fark etmeden gerilemiþ, Dil Kesen’i iki düþmanýn önünde açýða çýkarmýþtý. Komutan’ýn yüz ifadesi artýk güven veya mutluluk yansýtmýyordu. Artýk tüm ciddiyetiyle ve yeteneðiyle kendini savunuyor, canýný korumaya çalýþýyordu.
Kalleb kaybettiði kanýn fazlalaþtýðýný anlamaya baþladý. Böyle giderse çok yaþamayacak, devrilip tüm kaný doðaya karýþana kadar baygýn yatacaktý. Kendi canýný korumaktan ziyade Cyhar’ýn ölümünü uzaklaþtýrmak istiyordu. Ölemezdi, Cyhar’ý kurtarmadan ölemezdi. Sýrtýný birine çarptýðý anda satýrýný yukarý kaldýrýp savurmaya hazýrlandý ama yolcuyu gördüðünde bakýþlarýný diðer yöne çevirdi. Yanýnda yarým ork, arkasýnda da yorgun yolcuyla birlikte beþ düþmana karþý savaþýyorlardý. Artýk düþünmeden savaþýyordu. Önündeki kiþinin Valçaka olmasý onun için önemli deðildi. Yarým orkun parmaðýndaki mavi ýþýltýyý gördüðünde dahi detaylara ayýracak bir düþünce yetisi kalmamýþtý. Sadece savaþtý.
Yarým ork Uokad kýlýcýný çok hýzlý kullanýyordu. Sinirle çarpýlmýþ yüzünde üzüntünün de olduðu belliydi. Ork babasýndan gelen iriliði ve gücü onu eþsiz bir savaþçý yapýyor, yeteneðinin üstüne eðitimi ve tecrübesi de eklenince karþýsýna çýkýlmasý zor bir rakip haline geliyordu. Karþýsýndaki Dil Kesen’i o da tanýmýþtý. Daha önce birebir karþýlaþmadýðý ama sayýsýz kere uzaktan izlediði bu adam beklediði gibi çetin bir savaþçýydý. Sakinliðini korudu, ölü yatan dostunun acýsýný unuttu ve tüm gücüyle saldýrdý. Karþýsýndaki muhafýzýn kýlýcýndan gelen kýrýlma týnýsý henüz dinmeden adamýn öðüren sesi duyuldu. Uokad tekmesini rakibinin karnýna yerleþtirmiþti. Midesini tutarak eðilen adamýn kafasýna Kalleb’in satýrlarýndan biri denk geldi ve kafatasýna gömülüp adamla birlikte yere düþtü. Kasap tek silahýný kaybettiðinin farkýna varamayacak kadar kötü durumdaydý.
Uzun süredir savaþan ve bitkinliði her yanýný saran yolcu yüzüðünden gelen güçle silahýný savurdu. Karþýsýndaki muhafýz da en az onun kadar tükenmiþ, gelen darbeye engel olurken titreyen kýlýcýný tutmakta zorlanarak ayakta durmaya çalýþmýþtý. Yolcu durmadý, arka arkaya kýlýcýný savurdu ve muhafýzýn zýrhýný delerek etine ulaþtý. Ayný anda diðer askerin darbesini kýlýç tutan kolunda hissetti ve uzvunu hýzla geri çekti. Artýk silahsýzdý ama bir düþmaný yere yýðýlýrken içinde garip bir tatmin hissetti.
Alan tenhalaþmýþ, kalabalýk çatýþma üçe üç bir dövüþe dönüþmüþtü. Uokad’ýn taze gücü dengeleri deðiþtirmiþti ama Kalleb bayýlmak üzere ve diðer yolcu silahsýz kalmýþken Valçaka hala üstün olduðunu düþünüyordu. Komutan bacaðýndaki yaranýn acýsýný artýk gizleyemiyordu. Hareketleri sýkýntýlý bir hal almýþtý. Kesin bir zafer ümidiyle pusuya düþürdüðü kurbanlar için planladýðý ölüm artýk kendisine de yakýndý. Uokad’ýn ardý ardýna gelen darbeleri yüzünden geriledi. Yaptýðý hatanýn farkýndaydý ama bacaðý ileri atýlmasýna engel oldu.
Kalleb ve yarým ork karþýsýnda yalnýz kalan muhafýz ani bir ölümle karþýlaþtý. Kasap’ýn kanlar içindeki vücudu üzerine doðru gelirken silahýný araya aldý ama yanýndan hýzla gelen, masmavi ýþýltýlarla kaplanmýþ kýlýca engel olamadý. Uokad’ýn emsalsiz gücü muhafýzýn yorgun bedenini biçerek yol alýrken adamýn kýlýcý da Kalleb’in omzunu kesiyordu. Ýki beden ayný anda devrildi. Uokad karþýsýna Valçaka’yý alarak ilerledi; arkasýnda ise dostu silahsýzdý ve bir uhafýzla karþý karþýyaydý.
Yolcu istemeden de olsa geriliyordu. Muhafýz silahýný savurdukça adam kaçýyor, düþmanýný kandýracak bir yol arýyordu. Geriye doðru giderken bir þeye takýldý ve dengesini kaybetti. Kendini hýzla arkaya doðru fýrlatmasayla çelik kýlýcýn göðsünü sýyýrarak geçmesi bir oldu. Takýldýðý þeyin Kalleb’in bedeni olduðunu gördüðünde üzerine doðru inen kýlýçtan kurtulmak için yana yuvarlanýyordu. Ümitsizce ayaða kalktý ve gerilemeye devam etti, artýk yan tarafýndaki Uokad ve Valçaka’nýn muhteþem dövüþünü görebiliyordu. Dikkatini tekrar düþmanýna verdiðinde yüzündeki beliren sýrýtýþa engel olamadý. Muhafýz ne olduðunu anladýðýnda artýk çok geçti; Kalleb’in nefesini ve satýrýnýn keskin aðzýný ayný anda hissetti. O yere düþerken Kasap öylece dikiliyordu. Yolcu kanla kaplanmýþ Mulhan soyunun bakýþlarýndaki donukluðu görmüþtü. Bu ölümden önceki hissizliðin resmiydi. Ona yardým etme þansý yoktu ama minnettarlýðý da asla bitmeyecekti. Muhafýzýn kýlcýný alýp yarým orkun yardýmýna giderken Kalleb’in olduðu yerde diz çöktüðünü gördü.
Valçaka artýk tamamen yenildiðinin farkýndaydý. Olanlarý mantýðýna sýðdýramýyor, kaybetmeyi gururuna yediremiyordu. Azap’ýn emrinde yeryüzünün yýkýlýþýný, adalet timsali imparatorluðun çöküþünü ve Gücün Efendisi Amirhak’ýn hapsediliþini görmüþtü. Her þey dün gibiydi, tüm o kudreti, tüm o gücü damarlarýnda hissettiði zamanlar dün gibiydi... Þimdi ise ölmek üzereydi ve savaþçý zekasý, içinde bulunduðu durumda bir çözüm bulamýyordu. Kendine yakýþaný yaparak öne atýldý ve rakiplerine çile çektirmeden ölmemeye yemin etti. Sessiz bir duayla canýný Gorkin’e adadý...
Uokad ve dostu Ratkut önlerindeki adamýn can havliyle gelen son saldýrýlarýný zorlukla karþýladýlar. Artýk yüzüklerden süzülen masmavi ýþýnlar varlýklarýný haykýrýrcasýna göðe savruluyordu. Komutan atýldýkça gerilediler, saldýrý fýrsatlarýný deðerlendiriyor ama adamýn son gücüyle verdiði mücadelede öne geçemiyorlardý. Düþmaný devirmek için ayný anda saldýrmalarý gerektiðini anlamýþlardý ve öyle yaptýlar. Ýlk þaþýrdýklarý þey Valçaka’nýn ikisini de durduracak kadar hýzlý olmasýydý. Ýkincisi ise yanlarýndan þiddetle geçen ve efsanevi Dil Kesen’in suratýna saplanan satýrdý. Valçaka ses bile çýkaramadan yere devrilirken arkalarýný döndüler ve ayaktaki Kalleb’i gördüler.
Kýsa olmasýna raðmen iri ve korkunç görünen adam kanlarla kaplýydý. Cyhar’a doðru bir adým attý; yeterince gücü kalmadýðý için sendeleyerek yere çöktü. Uokad ve Ratkut’a dönüp son gücüyle konuþtu:
“Onun ölmesine izin vermeyin.”
Kalleb sýrt üstü düþerek bayýldý. Kuzeyden gelen uçan yaratýðý görememiþti. Uokad ve Ratkut yorgunluklarýyla savaþarak kaybettikleri arkadaþlarýnýn yanýna gittiler ve öldüðünü bildikleri adamýn acýsýný tadarak yere oturdular. Boynuzlu tumranýn koca kanatlarýnýn yarattýðý rüzgara aldýrýþ etmeden hayvana hükmeden esmer tenli adama baktýlar. Çevik bir hareketle yere atlayan adam üzgün yüz ifadesiyle dostlarýna yanaþtý; parmaðýndaki yüzük hafifçe ýþýldýyor, diðerlerinin ýþýltýlarýna cevap veriyordu.
“Geç kaldým.” dedi Sahaf.
Yapabileceði bir þey olmadýðýný biliyordu. Yüzük Beylerinden biri ölmüþ, bin bir Sanc-Hý-Durs’un lideri Sahaf oraya yetiþememiþti. Uokad yetiþmeseydi Ratkut da ölecekti. Yarým orkun olanlarý anlatmasýyla Sahaf bakýþlarýný Kalleb ve Cyhar’ýn üzerinde gezdirdi. Rahatsýz edici bir yavaþlýkla yürüyerek önce Cyhar’ýn sonra da Kalleb’in yanýnda diz çöktü. Mýrýldandýðý bir þeylerin Mulhanlarýn yüzünde rahatlama yarattýðý belli oluyordu. Sonra Sahaf ayaklandý ve ölü yolcularýn yanlarýnda gezindi. Kaybettiði dostunun parmaðýndaki yüzüðü nazikçe çýkarttý ve bakýþlarýný diðer adamlara çevirdi.
“Sizce hak ediyor mu?”
Uokad ve Ratkut onaylayan bir þekilde baþlarýný salladýlar. Sahaf yüzüðü Kalleb’in parmaðýna takarken huzurluydu.
“Aramýza hoþgeldin Þrokan’ýn kulu Sanc-Hý-Durs Akabeldur.” dedi.
Üç Yüzük Beyi, arkalarýndaki koskoca tumrayla birlikte yürüyerek gözden kayboldular.

***

Çok zaman geçmemiþti ama kan kokusunu duyan leþ yiyici akbabalar alanda toplanmýþlardý. Ýçlerinden biri Cyhar’a yaklaþýrken havada süzülen bir oka hedef oldu. Atlarýný hýzla süren Mulhan gençleri korkuyla akrabalarýnýn yanýna geldi. Ýkisinin de hayatta olduðunu anladýklarýnda sevinçleri gözlerinden okunuyordu. Valçaka’nýn cansýz bedenini gördüklerinde ise ilkin nefret, ardýndan mutluluk, son olarak da hayranlýk duygularýna kapýldýlar. Ýki adam, Kalleb ve Cyhar, Mulhan katili Dil Kesen’i öldürmüþlerdi. Bugün kutlu sayýlacak bir gündü. Ýntikam alýnmýþ, kan yerde kalmamýþtý. Kalleb’in parmaðýndaki yüzüðü fark edemeyecek kadar heyecanlýydýlar...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýntikam Yemini


Hamit Çaðlar Özdað kimdir?

Hayal gücü hayattýr. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hamit Çaðlar Özdað, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.