..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Tanrý insaný yarattý, insan da sanat yapýtýný. -Oscar Wilde
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Duygu Sakin




19 Þubat 2008
Umut'suzluk  
Duygu Sakin
Doðuran ana olur, her doðan da zincirin bir halkasý. Üç kadýnýn, üç farklý halkanýn öyküsü.


:AIDD:
Bir elinde diz üstü bilgisayarý, dirseðine doðru kayýp kalýn boncuklu bilekliðine takýlýp kalmýþ el çantasý ve sürüklemeye çalýþtýðý bavuluyla dýþ hatlar terminaline doðru yürüyordu. Tam da hayallerime kavuþtum derken ile baþlýyordu bütün cümleleri. Olumsuz düþünceleri kafasýndan atmaya çalýþýrken, annesi aklýna geldikçe daha da sinirleniyor, bir hýrsla omzuna tekrar takýyordu el çantasýný. Kuþak çatýþmasý üzerine onlarca yazý okumuþ, kendince analizler çýkarmýþ ama bir türlü annesini anlayamamýþtý. Her þey bu ülkeden, saçma toplumsal deðerlerinden, inanca saygýsýzlýðýndan en önemlisi de annesinden bir kaçýþtý. Baþ koyduðu bu yolun adýný mastýr eðitimi koymuþtu. Dýþarýdan bakýldýðýnda, güzel, bakýmlý, kendine güvenen, üniversite mezunu çaðdaþ bir Türk kadýný görüntüsü çiziyordu ama iç dünyasý sürekli kendisiyle bir savaþ halindeydi. Bir savaþ deðilse bu, aklýndan geçen düþüncelerin yarattýðý patýrtýya gürültüye ne demeliydi?
Sürüklediði bavulunu duvara yaslayýp, bilgisayarý ve çantasý kucaðýnda beklemeye baþladý. Uçaðýnýn kalkmasýna bir saat on beþ dakika kalmýþtý. Bir suç iþlemiþ gibi, çekip gitmesi ülkesinden aðlamaklý yapýyordu onu. Þayet gözleri doluyor sonra baþkaldýrý aþký alevleniyor, zaferiyle gurur duyuyordu. Bütün olmazlara, yapmalara raðmen, bavulunu toplayýp çýkýp gitmiþti evinden. Babasý sarýlýp Allah yolunu bahtýný açýk etsin demiþ, alnýndan öpmüþtü kýzýnýn. Annesi ise sarýlýp boynundan, gözlerinden, yanaklarýndan öpüp eline bir defter tutuþturmuþtu.
”Umut’um bunu vardýðýn o uzak memlekette oku. Ben annemi anlayamadým, sen beni anla istiyorum. Ýki düþman deðil, bir yürek olalým. Varsýn uzak memleketler de atsýn, yeter ki bir çarpsýn.”
“Anne, böyle duygu yüklü konuþmalar yapmandan hoþlanmýyorum. Lütfen! Gidince ararým, hoþça kal.” Diyerek çýkýp gitmiþti evden.
Umut defteri Annesinin yakarýþ, sitem dolu cümlelerini merak edip takside okumamak için valizin en iç kýsýmlarýna yerleþtirdi. Artýk dönüþ yoktu, annesinin hayallerine ortak ettiði Umut’un hayatýný deðil, kendi hayatýný yaþayacaktý. Ailesine kendisini açýklamak için basit ama anlamlý örnekler vermiþti. Yine de anlamadýlar. Birileri onu anlayana kadar da gelmeyecek iþte! Ne demiþti de kýzmýþtý annesi o kadar. Mutfakta yemek piþirirken, Umut’a:
“Kýzým, imambayýldý yapýyorum. Sen seversin, gel de öðretiyim, oralara gidince serf sefil kalma. Bir iþin ucundan da sen tut, kim alacak seni bilmem.”
“Tamam, anne yine baþlama geliyorum.” Diyerek inmiþti mutfaða.
Yemeðe olan düþkünlüðü, piþirmesini öðrenmesi için bir neden deðildi. Huzurlu ve mutlu olduktan sonra, sipariþ edilen bir pizza da karýn doyuruyordu sonuçta. Domatesleri yýkadýktan sonra, küçük küçük doðra uyarýsý gelmiþti bile annesinden. Sonrasýnda ise malum konu açýlmýþtý yine.
“Þu mastýr mý ne, onu Türkiye’nin iyi üniversitelerinden birisinde de yapabilirsin. Ne gerek var, bilmediðin bir ülkede yabancý gibi yaþamaya. Kendine bir ev tutup, düzen kurarsýn. Yaþýn da genç deðil, kafanýn uyuþtuðu birisi çýkar bakarsýn evlenirsin. Gözümüzün önünde yaþasan, bu yaþta bizi merakta býrakmasan olmaz mý kýzým? Çok mu þey istiyoruz babanla?
“Siz deðil anne, ben çok þey istiyorum galiba. Nüfus cüzdanýmda dini Ýslam yazsýn istemiyorum mesela. Bilmem kimin kýzý, geceleri dýþarýda açýk saçýk dolaþýyor laflarýný iþitmek istemiyorum arkadaþlarýndan. Göbeðime taktýrdýðým piercingimi saklamak istemiyorum sizden. Otobüsler de erkeklerin tacizine uðramaktan býktým. Dolabýmda eskiyen mini eteklerimi giymek, baþým dik yürümek istiyorum sokaklarda. Ayýp mýdýr, günah mýdýr demeden yaþamak istiyorum. Bu yaþa kadar kendime saklamak zorunda kaldýðým bekâretimi bozmak istiyorum mesela. Evlenmek çocuk doðurmak da deðil hayalini kurduðum hayat. Âþýk olup, dilediðimce yaþamak, gezmek, tanýmak, öðrenmek, kendi kendimi sorgulamak istiyorum. Namusumun bekçisi, ailem, akrabalarým ya da evlendiðim adam deðil ben olmak istiyorum. Sence ben çok mu þey istiyorum anne?”
Oturduðu yerde, istemeden kýpýrdandý. Hareketsizlikten kalçalarýný acýtmaya baþlamýþtý rahatsýz koltuk. Ýstemsiz hareketiyle, düþünceleri bir anda yok oldu. Saatine baktý. Sadece on beþ dakika olmuþ geleli. Aklýna þu annesinin verdiði defter takýldý. Valizin en altýna sokuþturmuþtu ama çok merak ediyordu yazýlanlarý. Hem buraya kadar geldikten sonra, geri dönme ihtimali de yoktu. Annesinin cümleleri içini acýtýrdý belki ama mantýðý bu yola baþ koymuþtu bir kez.
Koca valizi, yere devirip, hararetlice aramaya baþladý. Karýþtýrdýkça valizini koyduðu gereksiz, eþyalar için kýzdý kendine. En üste çantalarýný katlayýp koymuþtu, altýnda kemerler dizili. Gideceði yerde daha güzellerini bulabilirdi ama Hatay pazarýnýn sahte ama gerçekçi, ucuz ama kullanýþlý mallarýnýn yerini tutamazdý tabi. Giymediði eþyalarý da belki orada giyerim diye týkmýþtý valize. Orada da giyeceði þüpheli ama bulunsun. Zaten hangi kadýn, atabilir ki giymediði kýyafetleri belki bir gün diyerek ertelenmeyle geçer hayatlarý bu eski moda kot pantolonlarýn, eteklerin, gömleklerin. Sonunda defteri buldu, valizinin düzenini bozmadan, sabýrla arayýp buluþuna sevindi. Nasýl sýðdýrýrdý bu kadar eþyasý gerisin geri, ya bozsaydý düzeni.
Defterin ilk sayfasýndan günlük olduðu belli oluyor. Sevgili günlük diye baþlamasa da, cümlelerden annesinin özeli olduðunun izini taþýyor satýrlar. Anlatýlan konu bir aþk hikâyesi gibi, merakla okumaya devam ediyor. Bornova’da zengin Rum ailelerinden kalma geniþ bahçeli bir evden bahsediyor. Anneannesi diye tahmin ettiði kadýn, o gece aile dostlarýndan birisini yemeðe davet etmiþ. Bundan sonrasý annesinin saçlarýný nasýl yaptýðýný, hangi elbisesini giydiðini anlatýyor. Bir cümle dikkatini çekiyor Umut’un,
“Ne kadar da yakýþmýþtý türkuaz elbisem oysa babam kollarý açýk, etek boyu kýsa diye kýzdý ve deðiþtirmek zorunda kaldým. Neyse ki makyaj yaptýðýmý anlamadý.”
Gülümsüyor Umut. Annesi de demek ki o zamanlar, kendisi gibi istediklerini giyememiþ, takýp takýþtýramamýþ. O gece hava da nem, bardakta anason kokusu, gönüllerde bir tutam mazi hüznü varmýþ. Bu kafiyeli cümleleri annesinin yazdýðýna inanamayarak hýzlýca diðer sayfaya geçiyor. Kesinlikle bir aþk hikâyesi olmalý diye düþünüyor. Çünkü Annesi aynen þöyle yazmýþ günlüðüne:
“Bu gece seni düþünüyorum ve bir þarký mýrýldanýyorum sebepsiz. Ýlk görüþte sarýþýn derdim ama bir kumral güzelisin sen. Yanýk tenine kondurulmuþ, iki yeþil çaðla gibi gözlerin. Sürme çekilmiþ gibi þekilli. Benim kýsacýk kirpiklerimle ne tezat seninkiler. Gençliðinin feri yüzüne, ellerine, endamýna, sesine serpilmiþ sanki. Konuþtukça büyüyordun, gülümsedikçe devleþiyordun gözümde. Masadakiler minyatür bebekler gibi kalýyor senin yanýnda. Masayý da bir koku sarmýþtý, senin kokun mu, Aþk’ýn kokusu mu, yoksa Bahar mý? Rüzgâr estikçe, gözlerimiz buluþtukça, koku tüm bedenimi sardýkça sarhoþ oluyorum. Huzurluyum ama hatýrladýkça gidiþini, elimi sýkýp tekrar görüþmek dileðiyle diyiþini gözlerim doluyor. Masada sen karþýmdayken lokmalar düðümlendi boðazýmda. Yutamadým. Karným aç ama mide boþluðumdan kalbime doðru sancýlar giriyor þu an. Pencerem açýk, bahçede oturduðumuz masaya bakýyorum.. Her yer karanlýk. Rüzgâr estikçe sen gibi bir þey giriyor odama, kokusu burnuma geldikçe ürperiyorum. Bir daha ne zaman görürüm seni? Çabuk olalým lütfen.”
Okudukça bu karmaþýk puzzle’ýn parçalarýný yerleþtiriyor. Keyifle ve merakla okudukça okuyor. Anlatýldýðýna göre bu aþk karþýlýklý, hiç isim geçmese de annesinin âþýk olduðu bu adamýn, babasý olduðunu tahmin ediyor Umut. Yeþil gözlü, iri yarý birisi olduðuna göre.
Umut küçükken çok güzel ýslýk çalabildiðini hatýrlayýp, demek ki genlerime iþlemiþ, baksana sen çapkýn babama diyerek sessiz bir kahkaha atýyor.
< I >
“Bu gece seni bekledim penceremde yine. Uzaklardan bir ýslýk sesi duydum. Sen sandým. Koþarak balkona çýktým. Bekledim kimseler gelmedi. Ýstediðim çok bir þey deðil, sana benzettiðim bir siluet bile mutlu edebilir beni.”
< II >
“Bugün geldin. O kadar mutluyum ki. Ellerime tütün kokusu sinmiþ. Yýkamadým. Yanýlsama deðil hepsi gerçekti bak hala buram buram sen kokuyor ellerim. Islýk çaldýðýnda bahçede çamaþýr seriyor olmam ne büyük bir tesadüf. Sessizce açtým dýþ kapýyý, içeri girdin. Bahçedeki kuyunun arkasýna saklandýk. Fýsýr fýsýr kavga ettik. Neden gelmedin? Neredeydin? Ýþ bulmuþ da, Ýzmir’de deðilmiþ de. Otogardan inip direk burada bulmuþ da kendini. Olsun bahane de olsa geldin. Seni düþünmek, merak etmek, özlemek de güzel. Bir þiir yazmýþsýn bana, yanýna da kýrmýzý bir gül iliþtirmiþsin. Daha tomurcuk. Yaðmurda ýslanmýþ olmalý üzerindeki yaðmur damlalarý tazecik. Körpe bir gül getirmiþsin bana ayný bizim gibi aþkýmýz gibi.”
Sayfalarý çevirdikçe, masal gibi bir aþk diyor içinden. Tren vagonlarý gibi, zincirlerle baðlý iki yüreði anlatýyor annesi. Kendi yaþadýðý yüzeysel iliþkileri düþünüp, annesini kýskanýyor içten içe. Roman kadar sürükleyici, günlüðün sayfalarý arasýnda o an oradaymýþ gibi hissediyor. Kaçamak buluþmalar, makamlý çalýnan ýslýklar, balkon altýndan alýnan mektuplar, anlatýlýyor. Gençliðin ateþiyle Sabri’nin, Ayda’nýn elini tutmasý. Annesinin hissettiði heyecanlar. Ýlk öpücük. Bütün vücuduma yayýldý ýlýk nefesin derken annesini yanlýþ anlamadý sanýrým.
Aman Allahým diye bir çýðlýk atýnca Umut, yanýnda oturan yaþlý teyze merakla kendisine dönüp, “Kýzým ne oldu, uçaðýný mý kaçýrdýn yoksa?” Diye soruyor.
Soruyla bir çýðlýk atma isteði daha duyuyor. Korkuyla önce saatine sonra, ýþýklý levhaya bakýyor. Uçaðýn kalkmasýna yarým saat var ama levha da hiçbir þey yazmýyor. Çantalarýný ve bilgisayarýný teyzeye emanet edip, defter elinde gördüðü ilk görevliye doðru koþuyor. Elinde tuttuðu deftere bakarak konuþan görevli, uçaðýn daha iniþ yapmadýðýný ve kalkýþ için gecikeceðini söylüyor. Rahatsýz koltuðuna hayli rahatlamýþ bir þekilde dönüp, defterin o Aman allahým dedirtecek sayfasýný hemen bulup okumaya devam ediyor.
Annesine içten bir yakýnlýk duyuyor ilk kez. Aslýnda ezilen, korkak bir kadýn olmamýþ hiçbir zaman. Peki, kýzýný anlayamamasý neden? O anki yaþadýklarýný kýzý bugün yaþasa demek ki kýzmayacak Ayda. Belki de bu günlüðü vermesinin sýrrý burada. O da bir zamanlar gençti, kaný deli akýyordu ve sorgulanmak istemiyordu. Hem de o devirde, anlattýðý o disiplinli babayla ayný evde yaþarken. Annesinin babasýna bir kere bile hayýr diyemediðini yazmýþ. Erkek çocuklarýna düþkün, kýzýný ise bir fanus için de yaþatmaya çalýþan bir baba. Karþýsýna alýp konuþmaya deðer görmemiþ, annesi gibi kýzý da bir kadýn. Onun dünyasýnda kurallarý erkekler koyar, savaþlarý erkekler yapar, ülkeleri onlar yönetir. Okudukça kin duyduðu dedesiyle tanýþmamýþ olmasýna sevindi ve annesine acýdý, aðlamaya baþladý.
Haline þükretmeliydi. Kýzdýðý annesi ve babasý olmamalýydý. Zaten onlar deðildi onu kaçýranlar bu ülkeden, dedesi gibi insanlarýn soluðunu hissetmesiydi sokaklarda. Annesinin kaygýlarý hep çok sevgiden, tek çocuk olmasýndandý. Anlayabilmek onu ve yüreðinin annesinin acýsýna, kardeþinin acýsýna çarpýyor olmasý. Aynen annesinin dediði gibi, bir bütün oluyorlardý tekrar. Þimdiye kadar bu hikâyeden bahsetmemiþlerdi ona. Tek çocuktu ve bir kardeþi olmasýný çok isterdi. Acaba ablasý mýydý yoksa abisi miydi bu vahþice öldürülen?
Annesi hamile kalmýþtý. Daha 19’undaydý. Babasý evlatlýktan ret etmiþti. Tek nedeni ailesinin namusuna leke sürmesiydi. Ne kadar uðraþsa da günden güne aldýðý kilolara, tatlý yeme isteðine karþý koyamamýþtý genç kadýn. Kendisi de geç kalmasaydý karnýndaki bebeði anlamakta belki Sabri ile telli duvaklý evlenirdi. Hatta bebeðini aldýrmak zorunda býrakýlmazdý. Aðlayarak uyandýðý muayene odasýný hatýrlamaz doktorlar korkulu rüyasý olmazdý. Kader de hep geç kalmýþlýðýn tokadýný yemek de vardý demek
Bir kez güveni sarsýlan ve hayalleri yýkýlan babasý Ayda’yý bir odaya kilitlemiþti. Ýstemeye gelen bu yakýn aile dostlarýnýysa hep geri çevirmiþti. Mahallenin delisine, topalýna verebilirdi kýzýný ama bu da ailesinin onuruna yakýþmazdý. Aylarca haber alamadý Sabri’den. Annesi ve kardeþleri ilk zamanlar bu nefreti anlayamadýlar. Karþý koymaya çalýþtýkça bu zorbalýða önlerine çýkan engelleri aþmaya cesaret edemediler. Sonralarý bu kilitli odayý, önünden gelip geçtikçe hatýrlar oldular. Tam dört ay, hapis hayatý yaþadý Ayda. Duvarlara bakmaktan gözlerinin feri söndü. Uyuyarak geçen günlerin hesabýný yapmaktan sýkýldý, zaman kavramýný yitirdi beyaz duvarlar içinde.
Kavuþmak için de geç kalmýþlardý. Sabri neredeydi kim bilir? Onu düþünmekten hayaller kurmaktan vazgeçmedi Ayda. Bir gece kilitli kapýnýn, esen rüzgârla aralanýþýný gördü. Hayal kurduðunu sandý. Yattýðý yerden kalkmak istemedi. Vücudu taþýyamayacaðý kadar aðýrlaþmýþtý, hareketsizlik onu adeta bir taþ kütlesine çevirmiþti. Kapýnýn rüzgârla usul usul aralanýþýný þaþkýn gözlerle izledi. Birisi kapýnýn kilidini açmýþtý. Kafesinin kapaðý açýk býrakýlan bir kuþ gibi çýrpýndý yerinden doðrulabilmek için. Kapý açýktý. Birileri ona kaç kurtul diyordu. Odadan dýþarý çýktý. Merdivenleri indi. Önceden aralanmýþ dýþ kapýdan sessizce çýktý.
Çýplak ayakla koþmaya baþladý. Gecenin sessizliðinde hýzlý atan kalbi bile korkutuyordu onu. Çýplak ayaklarý, daðýnýk saçlarý, solgun benziyle Sabri’nin karþýsýnda yýkýldý. Sýðýnacak limana demir atamadan daha kapý eþiðinde yýðýlmýþtý yere.
Kokusuna aylardýr hasret kaldýðý yerde yatan bu bedeni kucakladý. Yaralarýný sardý, sevdi okþadý. Aydasýný aldý uzaklara kaçýrdý Sabri. Sadece yattýklarý yataðý, yedikleri yemeði deðil bir hayatý paylaþtýlar. Sarýlýp aðladýlar, kucaklaþýp sevindiler. Bedenleriyle deðil, ruhlarýyla da bir bütün olmayý öðrendiler. Öldürülen bebeklerinin ardýndansa kendilerine ait bir et parçasýný dölleyebilmek için ne doktorlar, ne hacý hocalar gezdiler. Olmadý. 11 yýl sonra teknoloji bile baþarýsýz kaldý derken, tam da vazgeçmiþken Umut’a hamile kaldý Ayda.

Umut’a hamile kaldýðý gün heyecanlanmadý, sevinmedi. Korkuyordu. Ya hayýrlýsý deðilse diye sayýklayýp duruyordu. Baþka bir ses güç veriyordu ona, “Yedi ay sonra kavuþacaksýn bebeðine merak etme” diye.
Günlüðüne beklemekle geçen 11 yýlý kýsacýk özetlemiþti.
< I>
“11 yýldýr bekliyorum seni. Sadece ben mi baban da bekliyor. Þu otuz yýllýk hayatýmda hep bekledim. Henüz yedi yaþýmdayken yani dayýnýn pabucumu dama attýðý o günden sonra, babamýn kucaðýna oturtup beni de sevmesini bekledim. Olmayan oyuncaklarýmýn, gidemediðim gezmelerin hayalini kurdum. Yeni elbiseler, güzel pabuçlar isterken ben, anneannenin eski elbiselerini söktük, bana yeni elbiseler diktik. Yine de sevindim, þükrettim.
“Babanla tanýþtýðýmýz bahar akþamýndan sonra da onu beklemeye baþladým. Ýlk zamanlar çalýnan ýslýklarý bekledim penceremden. Sonralarý yazacaðý yeni þiirlerin merakýna düþtüm. Dikiþ kursuna yazýlmamla kaçamak buluþmalarýmýzý özler oldum. Ayrýca benim beklediklerim, herkesin elde edebildiði küçücük þeylerdi. Sadece onu 2 dakika görmeyi günlerce beklerdim penceremde. Ýki dakika neydi ki?
Telli duvaklý gelin olmak herkese nasip olmuþtu mahallede. Bense dört ay kilitli odalar da hep o aný bekledim. Babamýn pes edip, verdim gitti demesi için dualar ettim. O pes etmedi, ben pes etmedim, annem pes etti. Ben bekliyordum oysa beklerdim de. Yine de açtý kilitli kapýyý saldý beni dýþarý. Yüreði elvermedi. Ana yüreði iþte þimdi anlýyorum.
“Yaþým ilerledikçe zamanlar uzadý. Ýstekler büyüdü. Kavuþmamýzla beraber kaderime ortak oldu baban, seni bekledik beraber. Kardeþini aldýrdýðým için miydi hamile kalamamam? Kýzdým, utandým, piþman oldum telli duvaklý gelin olmayý beklemeden yaþadýðým o yasak iliþkiye.
“Seni beklerken öyle durak da otobüs bekler gibi umarsýz deðildik. Bir sýnava hazýrlanýr gibi çabaladýk, ölüme saniyeler kalmýþ gibi deðerini verdik her anýn. Baktýk olmuyor, hayýrlýsý olsun demeye baþladýk. Hayýrlýsý olsun olmasýn yeter ki ‘gel’ dedim içimden. Bak neler alacaðým, nasýl seveceðim, mutlu edeceðim seni. Gel. Hayýrlýsý olsa da gel, olmasa da gel.
“11 yýl bekledim. Artýk unutmuþtum gel ya da gelme demeyi. Evlatlýk edinmek için çalýþýyorduk þu sýralar. Pek güzel çocuklar var anasýz babasýz. Canýmdan can olmasa da olur, bana anne desin yeter diyordum. Ýnsan kendisini öyle bir kandýrýrmýþ ki, senin haberinle hatýrladým sana olan özlemimi.
“Kýskanmayasýn sakýn, senin yerini tutabilir mi canýndan can olmayan. Beni geçtim, sevdiðim adama benzemezse kaþýn, gözün, endamýn. Onun kaný senin kanýn olmazsa. Okþayýp baðrýma basarým elbet. Yine yavrum derim sakýnýrým gözümden.
“Peki, senin gibi olur mu? Canýmdan cansýn, körpe bir tohumsun. Kýzsýn ya da oðlansýn. Benim bir parçamsýn. Babanýn teninin, kokusunun kanýtýsýn. Bu kadar bekledim. Yedi ayda beklerim ben Umut’umu. Yeter ki gel. Hayýrlýsý ile gel.”
*


Torununu eþinin cenazesinde görmüþ anneannesi. Ne büyük düþmanlýkmýþ bu. Bir fatihayla uðurlanýrken eþi, torununun yürüyecek yaþa gelmesine aðlamýþ Fatma haným. Tam 15 yýl geçmiþ. Niþanlar, düðünler, yeni bebeler, halasýz yeðenler, Ayda’sýz bayramlar. Onsuz ömrü’nün yarýsý geçmiþ. Ölüm son vermiþ düþmanlýða, namus kavgasýna, alýnlarýna yazýlan kadere. Sevinç deðil acý bir araya getirmiþ kardeþleri. Ayný kanýn damarlarýnda dolaþtýðýný hatýrlamýþlar. Babalarýnýn ve annelerinin yadigârý elleri tokalaþmýþ önce, sonra sýmsýký sarýlmýþ bedenleri. Fatma hanýmýn gözyaþlarý neden hýçkýrýklarla sarsmýþ bedenini bu hazan sabahý? Kocasýna mý üzülmüþ acaba. Kim bilir.
Bekleme salonundaki yolcular, hýçkýrýklarla aðlayan genç kýza bakýyorlardý. Bazýlarý umutsuz bir aþk hikâyesine yoruyor hýçkýrýklarý, bazýlarý ülkeden ayrýlýða. Hâlbuki Umut son sayfasýnda 1982, kýzýma yazan bu satýrlara aðlýyor. Geliþine duyulan özleme, adýnýn manasýna aðlýyor. Ne yapmalýyým diye kafasýnda sorular var þimdi. Bütün kýzgýnlýðý, baþkaldýrma ateþi söndü. Bu günlüðün sýrrý neydi? Düþüncelerini deðiþtirmek için verseydi annesi, vardýðýn uzak memlekette oku diye tembih etmezdi herhalde. Sabahlara kadar bu bursu almak için ders çalýþmýþtý. Emeklerini hiçe sayýp bu Ýngiltere hayalinden vazgeçip, ailesinin yanýnda mý kalmalýydý? O kadar zordu ki karar vermek. Kendisine aitti seçimleri, hep de öyle olmuþtu. Piþmanlýk duymamýþtý þimdiye kadar. Umut’tu adý, soyut bir kavram derdi annesi. Neden Umut bir bebeðin kulaðýna fýsýldanýnca somut oluyor dememiþti.
Her caný sýkýldýðýnda yaptýðý gibi temiz olan evi temizlemeye kalktý Ayda. Üzerinde bir damla toz olmayan televizyon sehpasýnýn tozunu almakla baþladý iþe. Toz alacak bir yer kalmadýðýnda da, camlara gözü takýldý. Hava yaðmurluydu ama olsun dedi içinden. “Pencereleri de siliyim bari.” Radyodan da en sevdiði frekansý ayarladý, dilinde sevdiði türküler, elinde beziyle kýzýnýn özlemini dindirmeye çalýþýp giriþti camlarý silmeye. O sýrada kapý çaldý. Temizlik yaparken gelen eþ dosttan da hiç memnun olmazdý. “Kim geldi ki bu saatte” diyerek usul usul kapýya doðru yürüdü. Kapýyý açtýðýnda karþýsýnda ki adam þaþýrttý onu. Gelen telefon faturalarý, banka hesap özetleri posta kutusuna býrakýldýðý için imza atýp almasý gereken bu sarý zarf heyecanlandýrmýþtý onu. Teslim aldýðýna dair imzayý atýp, kapýyý kapattýktan sonra ayakta aceleyle açtý zarfý. Birkaç resim bir de mektup vardý zarfta. Mektubu açýp okumaya baþladý, daha ilk satýrlarýnda gözleri dolmuþtu bile.

“Merhaba anneciðim,

“Nasýlsýn? Eminim nasýl olayým sensiz hiçbir þeyin tadý yok ki diyorsundur içinden, ama öyle deðil biliyorum. Her gün temizlik yapýp, televizyonda sabah programlarýný seyredip yemek yapma telaþýna düþüyorsundur. Yemek yaptýktan sonra Ayþe teyzeye kahve içmeye akþam altý olduðunda da aman Sabri gelir diye koþa koþa eve gidiyorsundur. Sanýrým yokluðumu akþam yemeklerinde masada babamla tek baþýnýza kalýnca anlýyorsundur. Güzel yemekler yerken benim buralarda ne yiyip içtiðimi merak ediyorsundur. Sakýn merak etme beni, her þey yolunda. Ýki oda çok þirin bir ev tuttum. Üç katlý bir apartman dairesinin ikinci katýnda evim. Mutfak ve salon birlikte bir de yatak odasý var. Mutfaðý tamamen cam, evin içinde dolaþýrken sokak ayaklarýnýn altýndaymýþ gibi hissediyorsun. Güneþ ýþýðý sabahtan öðleye kadar bütün evi ýsýtýyor. Ayrýca bahçede bir de erik aðacý var, çiçekleri açtý öyle güzel bir manzarasý var ki, elimi uzatsam dokunacaðým kadar yakýnýmda. Þimdi de mutfak masama oturdum, karþýmda erik aðacýnýn çiçekleri, güneþli çok güzel bir gün duruyor.
“Verdiðin günlüðü hava alanýnda okudum anne. Ýçinden bir ders çýkarmamý bekledin ya da geri dönmemi umdun bilmiyorum. Bense hayallerimin peþinden geldim, keþke dememek için. Kendime þunu sordum, “Ayrýlýk acýsý olmadan geçer mi bir ömür?” Kordon baðýnýn kesilmesiyle baþlýyor ilk ayrýlýk. Çýðlýk sesiyle irkiliyor doktor da, bekleyenler de. Neyin çýðlýðý ki bu? Anneden ayrýlýðýn mý? Bilinmeyenin korkusu mu? Sadece birkaç gün sonra ise gülücükler atmaya baþlýyor bebek etrafýndakilere. Ayrýlýklar olmadan yeni baþlangýçlar olur mu anne? Olmazmýþ demek.
“Hani bir gün piknik yapmak için bir dað köyüne gitmiþtik. Babam uçurtma uçurmayý öðretiyordu bana. O sýrada babamla yerde yaralý bir keklik bulmuþtuk da, eve götürmek için yalvarmýþtým sana. Beni o zaman nasýl ikna ettiðini hatýrlýyor musun anne: ‘Bu keklik daðlarýn süsü kýzým, vurmak da kafese koymak da çok günah’ demiþtin. Þimdi anladým ki, her insan bir keklik. Hepimiz evrenin süsüyüz. Ayný ýrmakta yýkansak, ayný gökyüzünü paylaþsak, ayný çayýrlarda koþsak da hepimiz ayrý baþlardan ibaretiz. Bazýmýz güneþe, bazýmýz puta tapar. Doðuran ana olur, her doðan da zincirin bir halkasý. Herkes yer, içer, güler, aðlar, uyur, seviþir ama her yemeðin tadý baþka, her kahkahanýn tonu baþka, her gözyaþýnýn nedeni baþka, her uykunun uyanýþý baþka, her tenin kokusu baþkadýr. Ayrýlýk ise hem bir son hem de bir baþlangýçtýr. Ölüm de aynýdýr, doðumda. Ruh ayný olduktan sonra, öteki ruhlardan farklý olduktan sonra.. Neyin savaþý ki bu, ortak bir payda aramak? Ayrýlýk acýsýný dindirmenin savaþý tabi ki.. Yine de hiçbir insan kafese konmayý hak etmiyor anne. Sen bunu yaþamýþsýn ve beni anlýyorsun. Bu yüzden senin kýzýn olduðum için gurur duyuyorum. Hatta varsýn uzaklarda atsýn ama bir çarpsýn demiþtin ya, þimdi kalplerimiz bir çarpýyor anne.

Babamýn da, senin de ellerinden öpüyorum.
Kýzýn Umut..








Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Harmanlý
Turþu
Deniz ile Fasýl

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sen ve Ben [Deneme]


Duygu Sakin kimdir?

Bir doða kanunu sonucu annemle babamýn ilk çocuklarý olarak doðmuþum. Hatta o kadar þanslýymýþým ki her iki ailenin de ilk torunu olmuþum. Hastaneden getirilip babaannemin üzeri elde örme minderli bir sandalyesine yatýrýlmýþým. Etrafýma bütün aile meclisi toplanmýþ. Babam hamilelik boyunca turþu yiyen anneme kýzarak çaydanlýk kadar oluþuma içerlemiþ biraz. Çok zayýf ve çirkin bir bebekmiþim. Tahminlere göre(hala da dalga konusudur bu ) babaannemin küçük çelik çaydanlýðý kadarmýþým. Ýsmimi annem koymuþ. Demokratik bir isim seçimini kabul etmelerine raðmen, seçilen kaðýttan çýkan nalan ismini annem hiç sevmemiþ hala da sevmez. Ýsim koymak doðuranýn hakkýdýr gibi bir tez ileri sürüp babaannemin istediði nalan ismi rafa kaldýrýlmýþ. Ýnsanlar isimleriyle özdeþleþirmiþ. Mesela ismi Nazlý olanlar ne kadar nazlý,ismi Savaþ olanlar da ne kadar kavgacýdýr farkýnda mýsýnýz? Benim adýmda nalan olsaydý hayatým boyunca inleyip aðlar mýydým acaba?


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Duygu Sakin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.