..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeðin dili çok yalýn. -Euripides
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Varoluþçuluk > Güven Solak




4 Þubat 2008
Gece Bekçisi  
Güven Solak
Yýllarýný geçirdiði yerden, iþinden ayrýlmak üzere olan Sadi Efendi'den... Öykü, etrafýmda gördüðüm onlarca güvenlik görevlisi ve bekçinin zamanlarýný nasýl geçirdiklerini düþünürken ortaya çýktý.


:BBHC:
    Osman’a:
    Oðlum, ben sana bir aðabeyin olarak, Sadi Aðabey’in olarak kýsaca anlatayým burada ne olup bittiðini.

**


    Kulübede:
    Bir mektuba bu þekilde mi baþlanýrdý. Bir taraftan da müdür Mahmut’un lafý kulaklarýnda yankýlanýyordu. “Kýsa bir þey olsun Sadi Efendi, söz uçar yazý kalýr, yeni çocuða belki bir faydasý dokunur, sen kýsaca anlatýver.”
    Sadi Efendi yeni çocuðu Çarþamba günü görmüþtü. Ziya’yla Þener getirmiþti çocuðu önüne. “Abi bak bu Osman, haftaya baþlayacak arkadaþ.” Pek de gençmiþ Osman. Öyle söylememiþlerdi daha önce. Bir otuz beklerdim ben, kerli ferli biri olmasa da bunun daha tüyü bile bitmemiþ, yirmi ancak yahu. Ben de mi böyleydim acaba?

**


    Osman’a:
    O zamanlar bu arazide deðildik biz. Atölyenin yirmilik gece bekçisiydim, ama gerçekten bekçiydim ben, gelen giden olmazdý ki gece, sadece beklerdim. Osman, oðlum sen þanslýsýn, pek yalnýz kalmayacaksýn gece, giren çýkan çok oluyor artýk. Otuz beþ yýl önce, bu kadar oldu ha, þimdi yazarken þaþýyorum. Emekli olacaksýn dediklerinde donup kalmýþým, çok zamaným geçmiþ burda çok. Neyse geldiðim günlerden bahsediyodum sana, ben hep þikayet ediyorum yalnýzlýktan. Kiminle konuþsam hafif alaylý gülüyor, biraz da bana hak verirmiþ gibi, senin de iþin zor diyor. Halbuki ben bilmez miyim ne düþündüklerini bu hamal parçalarýnýn. Sýrtýmýza yüklenmiyoruz ya mallarý, getir götür iþi yapmýyoruz ya, benim iþ kolay tabi. Bekçinin kamyondan pancar çuvallarýný boþalttýðý nerde görülmüþ Osman, bak sana bir abi tavsiyesi: Yardým et diyene yanaþma burda, adamý sömürüverirler, ben biliyorum, kendim yaþadým. Kýlýný kýpýrdatýrsan ertesi gün aynýsýný hatta fazlasýný beklerler, bir de bakmýþsýn ki, o iþ eline yapýþývermiþ. Bugün bana biraz saygý duyuyolarsa tembelliðimdendir, ben burda sadece kendi iþimi yaptým, bekledim. Sen de bekleyeceksin, sana belki Sadi Abi’den betersin, diyecekler. Boþver desinler, müdürle iyi geçin yeter. Bir gün müdürün senin hakkýnda iyi düþündüðünü sezsinler, hepsi suspus olur. Dikkat ederler seninle konuþurken, arkandan atýp tutarken.
    Laf nerden nereye geldi Osman. Benim bu yalnýzlýk þikayetleri Ekrem’in kulaðýna gitmiþ sonunda. Ekrem o zamanýn müdürü, yaþý da az deðildi, babacan bir adamdý. Uzaktan severdim ben pek tanýmasam da. Þikayetleri duyan Ekrem toyluðuma vermiþ, alýþýr gider zamanla demiþ. Bir de kendince alay etmiþ benle, arkadaþ mý ister yanýna demiþ. Ama beni bir kez olsun karþýsýna alýp konuþmadý. Sanki þýmarýcaktým hemen. Sonra gerçi arkadaþ da aldýlar fabrikaya. Fakat bizim þeker fabrikasý yeni geniþ arazisine taþýndýðýndan, iki kulübeye ihtiyaç duyuldu. Neymiþ efendim, koskoca alan, iki giriþ lazýmmýþ. Ýki bekçi iki farklý kulübede beklemeye baþladýk. Yalnýzlýk devam etti. Arif Usta sustururdu beni hep. Fena mý arada sýrada vur kafayý kestir biraz, kim duyacak senin horultunu, kim anlayacak senin yokluðunu derdi. Sað olsun o da olmasa, dar, sýkýntýlý günümde kimsem olmazdý. Nasýl ben o zamanlar bir Arif Usta bulduysam, sen de bir yoldaþ bulacaksýn burda. Yalnýzým dediysem o kadar da deðildi yani, en azýndan bir kiþi olmalý, bir çýkýþ yolu olmalý Osman, doðru deðil mi bir zamanlar bir sürü taþ kullanýr, koca kaleyi yaparlarmýþ ama önüne bir de kapý. O kapýyý kendin bulacaksýn oðlum, onu ben bilmem.

**


    Kulübede:
    Saatin on ikiyi vurmasýyla Sadi Efendi kaðýtlardan kafasýný kaldýrdý. Cumartesi günü baþlamýþtý böylece. Saate dikkat kesildi, otuz yýldýr bu odada Sadi’yle birlikte bekliyor olmalýydý; ama Sadi Efendi saatin buraya nasýl geldiðini hatýrlamýyordu. Acaba ilk döþeniþte mi koydular yoksa daha sonra bana eksikleri sorduklarýnda mý söyledim?
    Týk týk týk týk týk...
    Masa saati, bunun çok derinden gelen bir sesi vardý. Duvardaki saat sadece saat baþlarýnda vurduðu için Sadi Efendi, onu pek sevmiyordu. Soðuk, sessiz gecelerde çok hafif sesiyle orada yalnýz olmadýðýný, nefes alýþýyla, kalbinin her atýþýyla birlikte zamanýn ilerlemekte olduðunu, sonunda günün doðacaðýný hatýrlatan bir þey lazýmdý. Kim almýþtý bu saati? Tabii ki Perihan. Ne varsa kýzda varmýþ, rahmetli annem boþa söylememiþ. Kýzý olmadýðýndan üç oðluna sinirlendiðinde böyle derdi, tabii hiç birisi alýnmaz, kýskanmazdý bu lafla. Ama ben farklýyým anamdan, Erdem’le Ercan buraya gelsin þimdi, baðýra baðýra söylerim, Perihan gibi evlat olamadýnýz, adam olamadýnýz diye. Hadi Erdem’e okudu da burnu büyüdü dedik, büyükþehirde yaþayacakmýþ dedik, peki Ercan? Ne halt etmeye gitti karýsýnýn aðzýyla?. Ne yapacakmýþ Almanya’da? Tamam Perihan da gelmiyor ayaðýma ama þu bayramda seyranda aramasý yok mu, her þeye bedel. Hem ne yapsýn ki kýz, anasý çeldi bir kere kafasýný? O kadýn ne biçim doldurmuþtur Perihan’ý, arada sýrada aramasý bile yeter. Kýçýnýza kýna yakýn Hayriye Haným, sevdiðiniz oðlanlar Ýstanbul’larda, Almanya’larda sizi unutup yaþasýn, þimdi böyle kýzýnýzla kalakalýrsýnýz. Emekli de oldum bakýn. Bundan sonra o Perihan’ý elinizden almayý da bilirim ben. Artýk gündüz uyumayacaðým, aileye ilgi nedir göreceksiniz siz. Ne oldu ayrýlýnca sanki, inat kadýn? Ne geçti eline geçti? Böyle hayat geçmez, bu adamla yaþanmaz, gecesi gündüzü belli deðil! Bulabildin mi bari gecesi gündüzü belli birini? Sanki pavyona gidiyoruz, ekmek parasý be, kimin için çalýþtýk bunca yýl? Benim için çalýþma böyle, istemem. Senin ne istediðini yirmi yýldýr anlamadým ki ben, hatta ayrýldýktan sonra bile anlamadým, o yirminin üzerinde bir on beþ daha ekle. Arada haber gönderdim gururumu çiðneyip, söylemiþtir Perihan sana. Ama kýzcaðýz sonra geri aramadýðýna göre ya deli anasýna söylemeye korktu ya da söyledi sen dudaðýný büzüp, ben bilirim onu deðiþmez, dedin. Doðru deðiþmem ben, deðiþmeyeceðim de, beni bu halimle kabul edeceksin inat kadýn. Haberini alýyorum arada büfeci Mustafa’dan. Kýsmet kýsmet diye tepindiðin günler gerilerde kalmýþ, bulamazsýn tabi benim gibisini, ah Perihan’ý kýþkýrtmayý beceremeyecektin de görecektin yalnýzlýðý. Gündüz uyunur da bu kadar mý uyunur Sadi.

**


    Osman’a:
    Benim kýsa mektup uzadýkça uzuyor Osman. Sana esas anlatmak gerekenleri savsaklýyorum galiba. Aslýna bakarsan iþ konusunda içim rahat, saat kaçta neresi kontrol edilecek, nereyi arayacaksýn, þurdaki kontrol cihazýnýn üzerinki tuþlar ne iþe yarar meselesi hallolur gider, biliyorum. Zaten Çarþamba günü gözünden anladým, olup biteni anladýn sen. Zeki çocuksun, belli. Þunu aklýndan çýkarma; buraya bir sürü meraklý çalýþan gelir akþam saatlerinde, yani senin mesainin yeni baþladýðý sýralar. Dýþardan bakan bu meraklýlar varsýn o kameralarýn kontrolünü, kaydýný karýþýk zannetsin, sen kimseye iþini küçültme, bilmeden kendin küçülüverirsin. Merak etsinler dursunlar, þimdi þu kameranýn görüntüsünü nasýl büyüteceðiz diye soran çok olur, yavaþça gülümse, zamaný deðil de böbürlenerek. Sanýrlar ki bilmedikleri bir þey var, hesap kitapla yürüyor her þey. Gündüzün bekçisi ayrý, geceninki ayrý biliyorsun, senin iþin saat dokuzda baþlar, sabah yediye dek sürer, onun ötesi seni ilglendirmez. Gündüz ne olmuþ, ne bitmiþ umrunda olmasýn, merak edersen seni de merak ederler. Gündüz bekçileriyle seni karþýlaþtýrýrlar, birbirinize düþürüverirler maazallah. Hani olmaz da þaþýrdýðýn bi þey oldu diyelim þu cihazlarla ilgili, ya da baþka bir konuda; Ahmet’e sorarsýn. Tanýþtýrmýþlardýr herhalde, diðer gece bekçisi. Onun kulübesi diðer tarafta, buraya bir kilometreden fazladýr uzaklýðý. Aç telefonu Ahmet’e, o yardým eder. Yýlardýr burada olduðundan gece bekçisinin nasýl olmasý gerektiðini iyi bilir, bu yüzden ilk sessizliði seni korkutmasýn. Seni önce tartacak ki güvenilip güvenilmeyeceðini anlasýn. Yalnýz ben seni gözünden tanýdým Osman’ým, sen güvenilirsin, adam gammazlamayacaðýn belli. Aradýn Ahmet Abi’ni diyelim, telefonu geç açtý, belli ki seninki uyuyor, ya da caný sýkýldý, çýktý dýþarý sigarasýný üflüyor. Kurallara göre sigara da yasaktýr, söylemiþlerdir sana, söylemedilerse de masanýn çekmecesinde küçük kýrmýzý bir kitap var, orda yazar, arada sýrada fazla ciddiye almadan bakarsýn. Neyse Ahmet diyordum demin, telefona çýkmadý diye ertesi gün ortalýðý velveleye verirsen, ya da hadi onu býrak, þu dünyada yalnýzca bir kiþiye söylersen ertesi gün Ahmet Abi’n iþinden olur. Ben hep söylerim, þu dünyada insan kadar garip yaratýk yoktur. Dedikodu yapar, dedikoduyu sevmez; arkadan konuþur arkadan konuþaný sevmez; ispiyonlar, ispiyoncuyu sevmez. Yýllarýn Ahmet Abi’sinin ispiyoncusu da eninde sonunda bulacaktýr cezasýný Osman. Unutma, etme bulma dünyasý.
    Çarþamba günü eline þöyle bir göz attým, yüzük falan yoktu. Kimseye de sormadým ya, yaþýn yirmi ancak, bekar olduðunu varsayýyorum. Oðlum þu söyleyeceklerim seni þaþýrtabilir, bir bunakla konuþtuðunu sanabilirsin, zaten beni etrafa sorsan eminim bunu söyleyen de çýkacaktýr ya, neyse þunu þimdi aklýna sokmam lazým oðlum. Beni dinlemeyeceðini biliyorum ama yine de günah benden gitsin. Bu iþe hiç baþlama, yol yakýnken dön. Parasý fena deðil, bilirim. Geceyle gündüz az parayla yer deðiþtirmez zaten, ama vardýr bir bildiði azýcýk aþým kaygýsýz baþým diyenin. Ziya söyledi, gözünden, tavýrlarýndan anlamýþ, nasýl anlamýþsa, biraz para kazanýp çekip gideceðe benzer dedi senin için, aman benden duyduðunu söyleme de, belli ki benim gibi otuz beþ yýl güneþle yatýp, karanlýða uyanmak istemiyorsun. Oðlum bana bu günleri baþýndan söyleselerdi ben de istemezdim, yalnýz bir kere buraya adýmýný attýn mý, þu þikayet ettiðim yalnýzlýk bulaþýcý hastalýk gibi çeker seni. Baþta baþýnýn daha az aðrýdýðýný hissedersin, çünkü derdi, tasayý eve býrakýp buraya gelmeyi öðreniverirsin. Karanlýk, sessiz gecede, radyodan arka arkaya çalan türküler hatun dýrdýrýndan daha güzel gelir kulaðýna. Ev sahibiyle, alacaklýyla hatta ananla babanla, karýn senden daha fazla ilgilenir. Ben eve gider gitmez sýmsýký kaparým perdeleri, çekerim üstüme battaniyemi, dünya umrumda olmaz. Az mý kavga ettik Hayriye’yle zamanýnda. Hayriye yengen olur, ayrýldýðým yengen. Senin baþýna gelecekler de farklý olmayacak oðlum, önce derdi tasayý býraktýðýný düþünürken, sonra bir de bakmýþsýn ki evini, eþini, dostunu, ananý, babaný arkanda býrakmýþsýn, aklýnýn köþesine bile düþmüyorlar. Hele bir de bunun gerçek huzur olduðunu düþünmek var ya, adamýn ayaðýný kaydýrýyor. Herkes beni yalnýzlýktan þikayet edip duran huysuz ihtiyar sanýr, bilemezler yalnýzlýðý ne denli sevdiðimi, demin sana baþýndan bu günleri görsem bu iþe girmezdim dedim, þimdi yalnýzlýðý seviyorum, burayý seviyorum diyorum. Koyacaklar benim gibi huysuzu cennete, gider elmayý yerim, biliyorum ben Osman’ým. Görürüm cehennemi, eyvah derim, bilseydim ne iþim vardý, sonra ikinci bir þans verseler ayný þeyler tekrarlanýr, cennette yine elim durmaz gider elmaya. Ziya’yý söylüyordum demin, gidici olduðunu söylemiþ, Ziya daha ufak, bilmez benim buraya geldiðim günleri. Ben þimdiye beþ kez ayrýlmýþtým burdan, gece bekçiliðiyle hayat mý geçer derdim ilk girdiðimde. Bir yýl sonra ayrýlýyorum, üç ay sonra kesin, altý ay sonra bitiyorlarla geçti hep yýllar. Hayriye’yle kavga ederdik, uyutmazdý beni dýrdýrýyla, babasýnýn bana bulduðu iþi över, bekçiliði hor görür, benim sinirimi tepeme çýkarýrdý. Galiba biraz da ona inat devam ettim ben. Senin gözünde de, o sakin yüzün ötesinde ayný hýrsý görmemiþ olsam bunlarý boþuna yazmazdým oðlum.

**


    Kulübede:
    Saat iki, yine duvar saatinin Sadi Efendi’ye huzur veren yüksek sesi. Þöyle bir gelen gideni kontrol etmek için kameralara yöneldi Sadi Efendi. Arazi içerisindeki tüm binalarýn giriþleri aydýnlatýlmýþ ve birer kamerayla kontrol ediliyordu. Bir süre kýpýrtýsýz baktý Sadi Efendi kameralara. Hepsi durgundu. Küçük buzdolabýný açtý, su koymuþtu akþam geldiðinde, buz gibi olmuþtur þimdiye, diye düþündü. Bahçeden gelen belli belirsiz bir ses. Kulak kesildi Sadi Efendi. Ýçerdeki her binanýn ayrý güvenlikçisi vardý ama gece pek dolaþmazlardý. Kesin onlardan biridir, çýkmýþtýr iþte sigara içmeye, ne olacak? El feneri, burda, bir de telsiz. Ortalýðý velveleye vermekten çekinerek dýþarý çýktý. Þeker fabrikasýna hýrsýz gelip pancar mý çalacaktý, otuz beþ yýldýr toplasan üç olay olmamýþtýr, dördüncüsü de benim emekli olacaðým geceyi mi bulacak? Ýþe yeni girdiðindekine benzer bir heyecanla, titreyen ellerini durdurmakta zorlanarak, adým adým ilerledi Sadi Efendi. Aslýnda þimdi diðer bekçiye ve binalarýn güvenlikçilerine haber vermesi gerekiyordu ama bu yaþtan sonra lüzumsuz bir kedi yüzünden rezil olamazdý. Fenerin ýþýðýný rastgele tutuyordu etrafa. Ne aradýðýný bilmediði her halinden belli oluyordu. Korkuyordu da.
    Çatýrtýyla irkildi. Sesin yönünü anlayamadý. Ne olurdu sanki þu araziyi ýþýkla, lambalarla doldurmuþ olsalar. Bunu giderayak müdür Mahmut’a söylemek lazým. Ýyi söyle de, Sadi korkmuþ desinler. Hayriye’nin sesi kulaklarýnda: Sen ne yapacaksýn milletin dediðini, yok mu senin kendi kafan? Tabii demesi kolaydý, ben Sadi bekçiliði beceremedi dedirtmem elaleme. Rahmetli babam çok sessiz, uysal biriydi, ondan mý böyle oldum acaba? O kabuðuna çekildikçe daha bir inatlaþtým, üç oðlan, evin eksik erkek ihtiyacýný birlikte karþýladýk. Çocuklarýmý da sen kaçýrttýn be adam? Ne yaptým da kaçtýlar, eksik mi koyduk ceplerine paralarýný? Ýþlerine mi karýþtým, eþlerine mi? Hepsinin gözünde babalarýný þeytan yaptýn, ne beklersin sonra böyle yetiþen çocuktan? Yirmi yaþýnda ödüm kopa kopa atardým kendimi karanlýða, kimse bilmezdi benim karanlýktan korktuðumu, tabi ya bekçi korkar mý hiç, bekçi bekler duygusuzca, hissizce. Ne zorluk gördü senin o iki oðlan, gözlerimde Erdem bana baðýrýp çaðýran öfkeli haliyle, Ercan para isteyip duran iyice alçalmýþ haliyle canlanýyor kendimi zorladýðýmda. Bunlar mý benim evlatlarým, senin olsun Hayriye, yeter..
    Kafasýnýn içindeki onca sese raðmen etrafa ayný dikkatle bakýyordu. Soðuk soðuk terlemiþti, sýrtýndan akan damlacýklar iyice ürpermesine neden oluyor, korkusuna korku katýyordu. Sonunda –çoðu zaman olduðu gibi- bir kedi köpeðin ya da rüzgarýn bu olmadýk seslere neden olduðunu düþünerek kulübeye dönmeye karar verdi. Hýzlý adýmlarla Osman’ a döndü.

**


    Osman’a:
    Ýstanbul’a yerleþmiþ bir oðlan, Almanya’ya kaçýp gitmiþ bir oðlan daha, evlenip boþanmýþ yarý anasýyla yarý yalnýz yaþayan bir kýz ve boþandýðým eþ. Ýþte benim hayatým Osman, emeklilik geldi, nereye gideceðimi bilmiyorum, esasen zorla ayýrýyorlar beni. Mahmut geçen ay çaðýrdý beni yanýna. Sen daha müdürle falan konuþmamýþsýndýr, yýllar sonra adam hesabýna almaya baþladýlar beni de zaten. Elinde bir iki belge, yanýnda da muhasebeci Ýzzet. Hiç selam vermediðim, haz etmediðim bir adam. Hesap kitapla uðraþýyor, gelir gider hesaplýyor ya, sanki senin maaþýn adamýn cebinden çýkýyor, öyle havalý. Belli ki Mahmut durumun ciddiyetini anlatmak için çaðýrmýþ Ýzzet’i yanýna. Günün doluyor, dedi bana gelecek aya. Prim günleri falan hesaplamayý ben býrakmýþým yýllar önce, yok yaþ haddi, yok ödenen miktar falan, rakamlar havada uçuþuyor. Burasý benim evim oldu ya, burda öleceðimi sanmýþým da farkýnda deðilmiþim. Anlattý iþte, baygýn baygýn dinledim karþýsýnda, anladýðým tek þey beni bugün itibariyle emekli ettikleri oldu.
    Osman þu an sana bu mektubu yazarken bile kulaklarým havaya dikilmiþ durumda. Dýþardaki rüzgarýn sesi, masamda duran saatin týkýrtýsý, aldýðým nefes ayrý ayrý o kadar güçlü seslere sahip ki, benim duyduðumu þu an sen duysan þüphesiz delirirdin. Gece böyledir, gündüz kaynaðýndan çýkýp kaybolan, sinen ses; gece uðuldayarak gürleyerek dolaþýr etrafta. Hayriye evde gündüz uyuyup durmama bozulur, ne olacak kestirsene kulübede, kimin haberi olacak derdi. Denemez olur muyum Osman, aylarca geceleri ne gelen oldu, ne giden. Uyumak tabii iyi olurdu ama Hayriye bilmez ki yýllardýr ben gece uyuyamam. Zaten çocuklukta uykum hafifti, hatýrlarým bir ses oldu mu ilk ben uyanýrdým. Gece bekçilik yapmaya baþladýktan sonra bir iki uyumayý denedim ve giderek daha kolay uyanýr oldum. Küçücük bir ses yetiyordu beni ayaklandýrmaya, hatta çoðu zaman gece uyanýp, boþ boþ etrafý dinliyordum, neden uyandýðýmý anlayamýyordum ki. Ýþin garibi gece bu kadar hassaslaþmýþ içgüdülerimin gündüz kendini býrakývermesiydi. Hayriye baþýmda davul çalsa umrumda olmazdý, tek ki gündüz çalsýn.
    Osman oðlum saat epeyce ilerlemiþ. Ben artýk sana usul usul veda edeyim. Arada sýrada kendini çok yalnýz hissedersen tekrar okursun bu mektubu, belki sana yoldaþ olurum o zamanlar. Yolun açýk olsun.

**


    Kulübede:
    Sadi Efendi yerinden kalktý, kameralarý tekrar kolaçan etti. Gün aðarmaya baþlamýþtý artýk. Dýþarý çýktý bir iki depoyu kontrol etmesi gerekiyordu, bunu Osman’a yazmadýðý geldi aklýna, boþver dedi içinden, öðrenir gider.
    Kulübesine döndüðünde açtý küçük radyosunu, severdi hep türkü dinlemeyi. Ama gece sýk dinlemezdi, dýþardan gelen sesi kestiði için. Köþedeki kanepeye oturdu, arkasýna yaslandý.Tertemiz, cilalý ahþap yer döþemesine, sýmsýký kapalý pencerelere, bekleyenler için konulmuþ deri koltuklara, buzdolabýna, içeriyi ýþýl ýþýl aydýnlatan asma tavana baktý. Bir zamanlar burada fare peþinde koþtuðu günler de olmuþtu. Ne kadar çok deðiþmiþ...
    Týk týk týk
    Zaman ilerliyordu. Saat beþ buçuk olmuþtu, bir buçuk saat sonra bir daha dönmemek üzere ayrýlacaktý kulübesinden Sadi Efendi. Mahmut, özel eþyalarýný almayý unutmamasýný söylemiþti laf arasýnda, þu masa saati Perihan’dan hediye olduðuna göre alabilirdi ama bunu yapamayacaktý Sadi. Ne o saati evine taþýyýp bir daha görmek istiyor, ne de Osman’dan bu huzur týkýrtýsýný esirgemek istiyordu. Varsýn burda yapsýn sesini.
    Týk týk týk
    Sadi Efendi kapýnýn zorlanmasýyla kendine geldi. Bir anda havaya fýrlamýþtý, hemen saate baktý, yediyi beþ geçiyordu. Gelen Rýza’ydý, gündüz bekçisi. Otuz beþ yýldýr bir kez uyurken yakalanmayan Sadi Efendi’yi emekliliðinde yakalamýþlardý, bir kaç parça özel eþyayý koyduðu çantayla birlikte kulübeyi terkederken hala kulaðýnda huzur týkýrtýsý vardý:
    Týk týk týk



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn varoluþçuluk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Pazartesileri Sevmiyorum
Ölü Ýhtiyar

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gökkule
Gizemli Yabancý
Ölümden Sonra
Bana Sorma
Yüzyýlýn Son Fýrsatý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
André Gide - Isabelle [Ýnceleme]
Boþlukta Sallanan Adam – Saul Bellow [Ýnceleme]


Güven Solak kimdir?

Çoðunluðun içinde azýnlýk ya da azýnlýðýn içinde çoðunluk gibi hissedilebileceðini düþünen bir amatör. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Fyodor Mihailovic Dostoyevski, Jean Paul Sartre, Albert Camus, Franz Kafka, Oðuz Atay, Sabahattin Ali, Dino Buzzati, Yusuf Atýlgan


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Güven Solak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.