Aþkýn aldý benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Gýcýrdayarak kapý açýlýyor birden, içimden dua ediyorum; Ýnþallah kapýyý açan annem deðildir. Ama dünyanýn en karþý koyulmaz sesiyle bir ses geliyor kulaðýma “Hadi oðlum uyan, hadi caným benim, hadi kuzum, bak geç kalacaksýn.” diye tekrarlanan kelimelerle beraber uyku daha da bir þiddetleniyor gözlerimde. Kendimden geçmek geliyor içimden, bu uyku ne tatlý bir þey böyle. “Anne! Ne olur biraz daha.” diye yalvarýyorum anneme. Ama çaresiz kalkmak zorundayým. Kalkarken sitem dolu homurtuyla, aðlamaklý bir sesle konuþuyorum “Ya! Zaten çok üþüdüydüm, daha ýsýnamadým bile, hemen kalk dedin yaa!” diye mýzmýzlanýyorum çocukça. Yüzümü soðuk suyla yýkarken burnuma çýra kokusu geliyor ve titreye titreye sobanýn baþýna geliyorum. Soba daha ýsýnmamýþ ama o çýkardýðý ses bile içimi ýsýtýyor. Annem bir bardak çay bir dilim ekmeðe sürülmüþ yað ve birkaç zeytin getiriyor ve saate bakýp “hadi hemen ye de geç kalma, yoksa sýranýn en arkasýna kalýrsýn” diyor. Burasý kenar mahallede tek katlý, kireç boyalý, geçim derdi olan yüzlerce evden biriydi sadece. Ve o saatlerde uyumasý gereken birçok minik beden uyandýrýlýyordu sabah ezanýyla beraber. Burada çocuklar belli bir yaþa geldiðinde simit satmak ya da boyacýlýk yapmak zorundaydý. Geçim derdi buralarda çok küçük yaþlarda vuruyordu insanlarý. Minik gözler sabah ezanýnda simit fýrýnlarýnda açýlýyordu, satacaklarý simitleri almak için sýra beklerken uyuklayan çocuklar “simit çýktý” diye bir sesle irkiliyorlardý. Sonra çocukça sýra kavgalarý yaþanýyordu. Ne zaman ki simit fýrýnýnýn sahibi baðýrarak “boþaltýn çabuk fýrýný! Ya da sýraya geçin” dediðinde o sýcak ortamdan dýþarýya çýkma korkusuyla ortalýðý bir sessizlik kaplýyor ve sýranýn dýþýna itilmiþ olan en küçük çocuk, gözleri dolu dolu, dudaklarý bükülmüþ bir þekilde, iç çekerek sýranýn en sonuna doðru ilerliyordu. Yirmi simit alana bir yemelik simit bedava, otuz simit alana iki yemelik simit bedavaydý. Ve simit tepsisini dolduran çocuklar, her gün sattýklarý simitten hiç býkmadan, ilk olarak, verilen bedava simidi iþtahla ýsýrarak yiyor, yeni yeni aðaran soðuk ve boþ sokaklara doðru yürüyorlardý. Sonra ince sesleriyle baðýrýyorlardý “simiiitcii!” diye. Ben simitlerimi hep erkenden satardým, arkadaþlarda beni kýskanýrlardý ve “yarýsýný kendin yiyorsun” diye dalga geçerlerdi benimle. Bazýsý hemen koþup benim yanýma gelirdi, benimle dolaþýrdý. Kendisine “yanýmdan ayrýl” diye uyardýðýmda “ Oðlum sokaklar senin mi? Ýstediðim yerde gezerim” derdi. Sonra birisi bana “simitçi” diye seslendiðinde benden önce hemen koþardý ve “buyur abi benim ki daha gevrek daha sýcak” diye reklam yapardý. O koþunca ben utanýr koþmazdým, çoðu kez de müþteri koþan arkadaþý tersler ve “ben ötekini çaðýrdým sen niye koþtun” der ve yine simidi benden alýrdý. Yine ben onlardan önce bitirirdim simitlerimi. Minik ayaklarýmýz basmadýk kaldýrým taþý býrakmazdý sabahýn köründe. Saat en geç onda bitirirdim simitlerimi. O saate kadar iki tur yapar ve altmýþ simit satardým. Bana da dört tane yemelik simit kalýrdý. Birisini kendim yerdim; ikisini eve küçük kardeþime götürürdüm; birini ise, Yonca sokakta, mavi boyalý, yarý yýkýk, tek katlý evde oturan, benden ufak bir çocuða verirdim. Her gün camýn önünde benim geçeceðim saati sabýrsýzlýkla beklerdi, ben gelirken yüzü güler ve ellerini birbirine vururdu. Camýn kenarýnda tahta bir divanda yatardý, bazen ben geçerken o uyuyor olurdu, bende camý hafifçe týklatýrým ve yýrtýk kahverengi perde kýpýrdadýðýnda, simidi camýn önüne býrakýr geçerdim. Bu çocuðun adý Yusuf’tu ve yürüyemiyordu, bana yanlýþ iðne vurmuþlar diye her seferinde dile getirirdi. Bende duymazdan gelirdim. Yusuf hem çok konuþuyor hem de camý açýk tutup içeriyi soðutuyordu. Annesi birkaç dakika sonra zaten ona baðýrýyordu “Yusuf kapat artýk pencereyi, içeriyi soðuttun” diye. Simitlerimi satýp, anaparamý bir cebime, karýmý öteki cebime koyduktan sonra doðru evin yolunu tutardým. Ve her gün okul baþlasa diye dua ederdim. Þubat tatillerini hiç sevmiyordum hava çok soðuk oluyordu, ben çok üþüyordum ve ben bütün tatilleri sevmiyordum. Okula gitmek tatil, tatil yorucu bir yüktü kenar mahallenin minik bedenlerine. Ýþte bu yüzden caným ne zaman simit çekse gözlerim etrafta minik bir simitçi arar… Bulduðum simitçi çocuða sorarým “bu gün kaçta kalktýn? Kaç simit sattýn?” diye, sonra aldýðým simidin deðerinden fazla bir bedel öderim minik simitçiye. Çoðu kabul etmek istemez ama sonra tebessümle boyunlarýný bükerler ve ceplerine parayý koyarlar. O minik simitçiler birden gözümde dað gibi büyüyüp adam oluveriyorlar karþýmda. Çünkü ceplerine parayý koyarken “bereket versin abi” diyorlar. Ben de kendimi görüyorum çoðunda. Ve o fazla parayý kendime veriyorum aslýnda…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © BEKÝR SEPET, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |