..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyaya geldiðinden, dünyada bulunduðundan, dünyadan gideceðinden hoþnut olan bir kimse görmedim. -Namýk Kemal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Politika > Ali Erasoðlu




24 Aralýk 2007
Devrim Öyküsü ve Ardýnda Yatan Gerçekler  
Ali Erasoðlu
Atatürk Devrimleri hakkýnda oluþmuþ yanlýþ koþullanmalar hakkýndaki görüþlerimin kýsa bir özeti...


:AIDH:

Benim gibi altmýþlý yaþlarýný Türkiye’de idrak edenler, kendilerini bir sosyal ve siyasal laboratuarda yaþamýþ sayabilirler. Hele örgün eðitim görüp, bunu siyaset bilimi ile tamamlayanlarýn durumu daha da vahimdir. Çaðdaþlaþma ve irtica temel karþýtlýðý ile güncel sað-sol çatýþmalarýnýn birbirine girmiþ girdaplarýný benliklerinde on yýllar boyu duyumsayan bahtsýz kuþaklardan bahsedebiliriz. Aslýnda batý Avrupa ayný dönem içinde emek-sermaye diyalektiðini bazý ülkeler bakýmýndan totaliter boyutlara taþýyarak korkunç bir dünya savaþý yaþamýþ bulunuyor. Ancak, bu tablo dahi kendileri bakýmýndan savaþýmýn çaðdaþlýðýný bozmamakta, olan bitenler dönemin çýkar karþýtlýklarý biçiminde geliþmiþ bulunmaktadýr. Oysa Cumhuriyet döneminde Türklerin verdiði mücadelenin çok daha gerilerde, irtica-çaðdaþlýk ikileminde sürdüðü açýktýr. Sað-sol mücadelesi ise, dönemin kaçýnýlmaz gereði olarak buna eklenmiþ ve konuyu Türk siyasal yaþamý bakýmýndan alabildiðine karmaþýk hale getirmiþ bulunuyor.
Peki neden düþmüþtür Türk toplumu böyle bir kargaþaya; neden daha halâ gericilik- çaðdaþlýk temelinde mücadele verilmektedir? Neden batý demokrasileri gibi siyaset yalýn bir emek-sermaye diyalektiði üzerine oturtulamamaktadýr? Dikkat edilirse, özellikle 12 Eylül darbesinden bu yana emek-sermaye mücadelesi yani çaðýmýz demokrasisinin temel konusu neredeyse tümüyle ortadan kalkmýþ durumdadýr. Tüm siyasal ikilem irtica-laiklik ekseninde sürmekte, iç ve dýþ problemlere adeta batmýþ durumdaki ülke, türbanla yatýp, türbanla kalkmaktadýr. Neden? Ýþte kanaatimizce, net ve açýk biçimde cevaplanmasý gereken hayati soru budur. Düðümün çözülmesi de, günümüz aydýnlarýnýn bu soruya verecekleri doðru cevap sonucunda mümkün olabilecektir. Bizce sorunun cevabý yukarýdaki kýsa açýklamada vardýr. Ýrtica üzerinden yürütülen çekiþmeler, günümüzün asýl çekiþme konularýný bir güzel perdelemektedir de ondan. 12 Eylülden bu yana emek-sermaye mücadelesinin yerini tümüye irtica-çaðdaþlýk mücadelesinin almýþ bulunmasý soruyu bir güzel cevaplamaktadýr. Þimdi biz yakýn tarihimizde bu tablonun nasýl oluþturulduðunu irdelemeye çalýþalým.

Devrim Öyküsü

En son söylenecek þeyi en baþtan söyleyeyim; TÜRKÝYE’DE DEVRÝM YAPILMAMIÞTIR. Yaþantýmýz boyunca bizlere her vesileyle belletilen, devlet törenlerinde kliþe söylevlerin biricik malzemesi devrim aslýnda, aþiret, aðalýk, þeyhlik ve benzeri feodal yapýyý olduðu gibi býrakarak, bir takým reformlarý olasý görmenin hazin göstergesinden baþka bir þey deðildir. Önemle vurgulamak isterim ki, yapacaðým eleþtirel yaklaþýmlar asla gericilerin, ya da neo-liberal denen yazarlarýn Atatürk ve Cumhuriyet düþmanlýklarýyla karýþtýrýlmamalýdýr. Rakiplerle ilgili eleþtiri yapmak kolaydýr. Zor olan ise, kiþinin kendi mensup olduðu kesimle ilgili eleþtiri yapmasýdýr. Yirmi birinci yüz yýlda, anlý þanlý Türkiye Cumhuriyeti’nde siyasal Ýslam’ýn tek baþýna iktidara gelmesinin yarattýðý þokla ancak kendimize gelerek, süreci yeniden deðerlendirme gereðini duymamýz da kýnanmamalýdýr. Bu gecikmenin nedeni on yýllar boyunca süren devrim þartlandýrmalarýnda yatmaktadýr. Ýyi de altý yüz yýllýk dinsel saltanat rejimini yýkarak yerine cumhuriyet kurmak önemli deðil midir? Kuþkusuz son derece gerekli ve önemlidir. Hatta, son Padiþahýn ülkeden kaçarak saðladýðý kolaylýða karþýn çok önemlidir; ancak gene de devrim deðildir.
Öyleyse gerçek devrim nedir? Devrim, bir toplumda hakim durumdaki bir sýnýfý devirerek yerine baþka bir sýnýfý koymaktýr. Örneðin, Fransa’da burjuvazi, aristokrasi-din ortaklýðýndan oluþan egemen sýnýfý yýkarak onun yerine geçmiþtir. Ekim devriminde komünistler, burjuvazi-feodalite ortaklýðýný biçerek onun yerini almýþlardýr. Bu nedenle her ikisi de birer devrimdirler. (Burada konuyu daðýtmamak için, örneklerin gerçeklikleri ya da “evrim mi, devrim mi?” konularýna girmiyoruz)
Türkiye’de yapýlan ise, önce bir rejim deðiþikliði, izleyen süreçte ise kapsamlý ve ayrýntýlý çaðdaþlaþma reformlarýdýr. Bu reformlarýn temel amacýnýn laiklik baþlýðý altýnda Ýslami tutuculuk ve geleneksellikten yakayý kurtarmak amacýný taþýdýðý ise bir sýr deðildir. (Gene konuyu daðýtmamak amacýyla, bu reformlara Stefanos Yerasimos gibi Marksist yazarlarýn yönelttiði “emperyalizme yanaþma”, ya da Ýslamcý yazarlarýn “batý taklitçiliði” nitelemelerine girmiyoruz.) Yeri gelmiþken Prof. Dr. Server Tanilli’nin, Cumhuriyet Gazetesi’nde yayýnlanan bir yazý dizisinin 14 Kasým 2007 tarihli nüshasýndan bir alýntý yapmak isterim.
“1923 Devriminin bu yaptýklarý, çaðýn ve Aydýnlanma hareketimizin doðrultusunda olan þeylerdi; laiklik konusunda, ona yöneltilecek belki tek itiraz, bir feodal ideolojinin üzerine yürürken toplumda onu desteklemiþ ve hep destekleyecek altyapý deðiþikliklerine –layýkýyla- gitmemiþ olmasýdýr.
Örneðin, bir toprak reformunun bu konuda neler getirebileceðini, nasýl olur da hatýrlamayýz? Nitekim, 1950 lerden baþlayarak laik reformlara karþý çýkýþlar, vaktiyle tasfiyesi yapýlmamýþ çevrelerden gelecektir en baþta.”

Dinin Rolü Hakkýnda

Bir ateist olmama karþýn içtenlikle belirtmeliyim ki, Türklüðün çöküþünün geçmiþte, Ýslami etkilerden çok, Osmanlý Devlet sisteminden kaynaklandýðýný düþünmekteyim. Kula toprakta mülk tanýmayan ve bütün artýk deðerin kendisinde toplanmasýný amaçlayan Osmanlý sistemi, yerel güçlenmelerin önünü týkayarak bir bakýma Türklüðün evrimsel geliþmesinin de önünü kesmiþ görünmektedir. Ýslamiyet ise, ULEMA kesimi adý altýnda çýkarlarýný sisteme uyarladýktan sonra, her türlü reformun karþýsýna dikilir olmuþtur.
Ancak gene de, Hýristiyan toplumlarýn Yeniçaðdaki bilinen geliþmelerinin, Kilisenin sesini kýstýktan sonra gerçekleþtiði de açýk bir gerçektir. Aslýnda, Cumhuriyet’in Kemalist reformlarla Ýslamiyet’i karþýsýna almasýnýn da nedeni budur.
Gene de tüm yük Ýslam’ýn üzerine yýkýlmamalý; tam tersine dinin sistemdeki varlýðý ve rolü de kaçýnýlmaz bir sonuç olarak kabul edilerek, sürece sosyolojik açýdan yani, mülkiyet, üretim iliþkileri ve sýnýfsal yapýlar üzerinden yaklaþýlmalýdýr. Böylece konu hakkýnda asýl ifade etmek istediðimize varmýþ oluruz.

Cumhuriyet Ýle Feodalitenin Uðursuz Ýþbirliði

Yirminci yüz yýlýn ilk çeyreðinde Türklüðün kurtarýlmasýna giriþen ulusalcý Cumhuriyetçilerin ilk yapmalarý gereken iþ kuþkusuz, elde kalan topraklardaki FEODALÝTE nin imha edilmesi olmalýydý. Ortada bir çaðdaþlaþma hedefi olduðuna göre, toplum artýk aþiret düzeni ve derebeylik gibi yüz yýllar öncesinin sýnýflarýný taþýyamazdý. Kaldý ki, yukarýda da açýklandýðý üzere hedef alýnan siyasal din, bu çað dýþý kurumlar için geliþtirilmiþ ve ancak bunlara hizmet eden bir destekçi kurumdu. Yirminci yüzyýl, bir emek-sermaye diyalektiði dönemiydi; feodaliteye de ortaklarýna da çaðýmýzda yer yoktu. Dillerden düþürülmeyen çaðdaþlaþmanýn temel gereði de buydu. Oysa Kuvvai Milliyeciler bunun tam tersini yapmak zorunda kalmýþ görünmektedirler. Mütareke sonrasýnda, kurtuluþ savaþý planlayan baþta Mustafa Kemal Paþa olmak üzere Osmanlý subaylarý, Anadolu’nun çaðdaþ sýnýf ve toplum kesimlerinden yoksun darmadaðýn ortamýnda, toplumsal destek olarak ancak geleneksel aþiret yapýlarýný ve büyük toprak sahiplerini bulmuþlardýr. Aslýnda, yukarýda “zorunda kalmýþ” ifadesini kullanmamýzýn nedeni de budur. Ýþte DEVRÝM hevesini baþtan sakatlayan olgu da bundan ibarettir. Ýlk giderilmesi gereken sýnýf, tam tersine baþlýca müttefik haline gelmiþ olmaktadýr. Kurtuluþ Savaþý kazanýlýp, ulusalcý Cumhuriyetçiler güçlendikten sonra Kemalist Devrimler adý altýnda gerçekleþtirilecek olan ayrýntýlý reformlarýn, seksen sene sonrasýnda bile yaþama geçirilemeyecek olmasýnýn nedeni de bu olacaktýr. Ayný þekilde Kemalist reformlarýn baþlýca hedefi olan siyasal Ýslam’ýn yirmi birinci yüzyýlda gümbür gümbür tek baþýna iktidara gelmesinin altýnda da, bu gerçek yatmaktadýr.

Birinci Fýrsat

Cumhuriyetçi bürokrasi ve küçük burjuva aydýnlarý bu gerçeði geçmiþte hiç mi görememiþlerdir? Hayýr gördüler; hayati önemdeki bu konu Dünya Savaþý sonrasýnda, tek parti yönetimi tarafýndan nihayet ele alýnarak 1945 yýlýnda Toprak Reformu Kanunu Meclis’e sunulmuþ bulunuyor. Ancak, bu önemli giriþim için hiç kuþkusuz bundan uygunsuz zaman da olamazdý. Dönem, hem batýlý emperyalistlerin “demokrasiler” adý altýnda, hem de Sovyetler Birliði’nin savaþ galipleri olduklarý dönemdir. Ýsmet Ýnönü liderliðindeki CHP tek parti yönetimi ise, totaliter nitelikleri ile yenidünya düzeninden dýþlanma telaþýna düþmüþ durumdadýrlar. Sovyetler Birliði’nin Türkiye’den talepleri ise tabloyu daha vahim kýlmaktadýr. Ýþte bu koþullarda tek parti iktidarý Toprakta reform gibi köklü bir icraat için olabilecek en zayýf görünüme sahip bulunmaktadýr. Nitekim CHP’nin dört Milletvekili’nin reforma karþý verdikleri önergenin kabul edilmemesi, bunlarýn istifa edip, ardýndan Demokrat Parti’yi kurmalarýna yol açar. Toprak ve Tarým Reformu Kanunu gerçi çýkmasýna çýkar ancak, hiçbir zaman uygulanmadan günümüze kadar gelinir. Çünkü hemen dört yýl sonra Toprak reformu karþýtý olan Demokrat Parti, tüm tavizlere karþýn iktidara gelir. Türkiye’nin çaðdaþlaþmasý konusunda kaçýrýlan bu fýrsat, hiçbir zaman kullanýlamayacak, Türk insaný tüm gelenekselliði ve ilkelliði ile tüm yüz yýlý geçirerek ve bunalýmdan bunalýma düþerek 21. yüz yýla kadar bata çýka gelecektir.
Benim kiþisel kanaatim ise daima, baþta Ýnönü olmak üzere iktidarýn bir süre daha direnerek, hem emperyalizme açýlmaktan kaçýnmalarý, hem de toprak reformunu hayata geçirmeleri gerektiði yolundadýr. Ulusalcýlýkta ýsrar temelinde, mülkiyet ve üretim iliþkilerinin köklü deðiþikliði hiç kuþku etmiyorum ki, Türk’ün kara bahtýnýn topyekûn yenilmesi ve her alanda düze çýkmasýnýn yolunu açacaktý. Ancak fýrsat ne yazýk ki kaçýrýlmýþtýr.

Heder Edilen Bir Diðer Fýrsat: 27 Mayýs 1960 Darbesi

Türk Silahlý Kuvvetleri ve küçük burjuva aydýnlarý 27 Mayýs 1960 da feodalite-burjuvazi karýþýmýndan oluþan Demokrat Parti’yi alaþaðý eder. Ýþin ilginç yaný hareketin kendisine verdiði ad gene devrim olup, amacý da Atatürk devrimlerini korumaktýr. Ancak ortada gene devrim falan yoktur. Baþbakan ve iki Bakan’ýn idamlarýna kadar varan köklü ve sert darbe ne hikmetse, toprakta mülkiyet ve üretim iliþkileri konusunu ele almaz. Kýrk civarýnda aþiret reisi ile toprak aðasýný ülkenin dört bir tarafýna sürgün gönderebilecek kadar güçlü darbeciler, bunlarýn topraklarýna el koymayý bu güne kadar bilinmeyen ve tartýþýlmayan nedenlerle gerçekleþtirmezler. On beþ yýl ara ile ikinci kez Türk toplumunun çaðdaþlaþma trenini rayýna oturtma þansý kaçýrýlmaktadýr. Bundan sonrasýnda ise artýk gündeme bile gelmeyecektir. Türkiye bir yandan, burjuvazi-feodalite eliyle emperyalizme giderek daha fazla teslim olurken öte yandan, baþtan beri öcü olarak kabul edilen siyasal Ýslam geliþtikçe geliþip, 2002 de tek baþýna iktidara gelecek, en acý ve çarpýcý olaný da, Türkler 21. yüz yýla töre cinayetleri ile gireceklerdir. Aþiretlerin varlýðýna seksen yýldan fazla bir süredir katlananlarýn, töre cinayetleri karþýsýnda infiale kapýlmalarý ise, rol yapmak deðilse bu kez hayret vericidir. Aþiret töreden, töre ise töre cinayetinden ayrýlmaz. “Daðlarý ben yarattým” iddiasýndaki koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleneksellik ve töresel yaþam karþýsýndaki aczi ve teslimiyeti herkesin kendince düþünüp, deðerlendirmesi gereken bir ibret tablosudur.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politika kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kafkasya - Türkiye
Ekonomik Kriz Üzerine
Ulema

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Boðaziçi vapurlarý [Þiir]
Ýnat [Þiir]
Moda [Þiir]
Düþen Yapraklar Zamaný [Öykü]
Duruþma [Öykü]
Dialog [Öykü]
Ýstasyonlarý Çalýnan Þehir [Deneme]
Duygular ve Gerçekler [Deneme]
Duygu Çöplüðü [Deneme]
Asayiþ [Deneme]


Ali Erasoðlu kimdir?

10 yýldýr yazýyorum. Bizim Gazete'de Yayýnlanmýþ makalelerim var.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ali Erasoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.