..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yazar yazý yazmayý baþka insanlara göre daha zor yapan insandýr. -Thomas Mann
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Engin Barýþ Kalkan




16 Kasým 2007
Yusuf'un Halleri 1  
Engin Barýþ Kalkan
Çalan saatle uyandý. Pencereden sýzan ýþýk çarptý gözlerine. Günlerin uzadýðýný düþündü. Bir önceki gün de ayný saatte uyanmýþtý. Sanki bu kadar aydýnlýk deðildi. Odasýnýn daha çok güneþ alacaðýna sevindi. Saate baktý. Hala vakti vardý. Yatakta biraz daha kalabilirdi. O geldi aklýna. O’nun, yaþadýðý bu düzenli hayatý görmediðine bir kez daha üzüldü. Saati öðrenmeye ihtiyaç duyduðu her an olurdu bu. Gözleri buðulandý. Baþka þeyler düþünmeye çalýþtý. Duvara doðru çevirdi bedenini. Düþüncelerine sýrtýný döndü. Zaman zaman iþe yarardý. Duvardaki rutubet lekelerinden ve sýva çatlaklarýndan oluþan tesadüfi kompozisyona dalar, zihninde renklendirir, hayali tablolar çizerdi. Bu kez olmadý.


:AIJD:
Çalan saatle uyandý. Pencereden sýzan ýþýk çarptý gözlerine. Günlerin uzadýðýný düþündü. Bir önceki gün de ayný saatte uyanmýþtý. Sanki bu kadar aydýnlýk deðildi. Odasýnýn daha çok güneþ alacaðýna sevindi. Saate baktý. Hala vakti vardý. Yatakta biraz daha kalabilirdi. O geldi aklýna. O’nun, yaþadýðý bu düzenli hayatý görmediðine bir kez daha üzüldü. Saati öðrenmeye ihtiyaç duyduðu her an olurdu bu. Gözleri buðulandý. Baþka þeyler düþünmeye çalýþtý. Duvara doðru çevirdi bedenini. Düþüncelerine sýrtýný döndü. Zaman zaman iþe yarardý. Duvardaki rutubet lekelerinden ve sýva çatlaklarýndan oluþan tesadüfi kompozisyona dalar, zihninde renklendirir, hayali tablolar çizerdi. Bu kez olmadý. Zaten artýk kalkmalýydý. Tahta zemine bastýðý ayaðýndan bütün vücuduna bir ürperme yayýldý. Her sabah böyle üþürdü. Çýplak ayaklarý üzerinde tuvalete kadar yürüdü. Ellerini ve yüzünü soðuk suyla yýkadý. Üþümesi arttý. Mutfaða geçti. Küçük tüpün üzerinde duran çaydanlýðý temizleyip çay demledi. Odaya dönüp kapýdaki çivilere asýlý günlük kýyafetlerini giydi. Hemen yanýnda duran, özel günlerinde giydiði takýma avucunun içiyle þöyle bir ütü çekip pencereye dayalý masaya yöneldi. Fotoðraf makinesini aldý eline. Bir bezle tozunu alýp filmini kontrol etti. Hala yirmi poz vardý. Yeterliydi. Hemen yanýndaki kutuyu açtý. Ýçi tepeleme fotoðraf doluydu. En üstteki birkaç tanesini aldý. Kýsa bir süre dikkatle inceledi. Yüzünü buruþturup kutuya geri koydu. Banyoya geri döndü. Sýk ve siyah saçlarýný, görüntüsünü aynanýn çatlaklarýndan sakýnarak özenle taradý. Ardý ardýna iki bardak demli çay yudumladý pencereden dýþarýyý seyrederek. Vakit gelmiþti. Ahþap kapýyý kuvvetle kapatarak evden çýktý. Apartmanýn çýkýþýnda karþý binanýn önce en üst katýna ardýndan da zemin katýndaki sahafa dikti gözlerini birþeyler aranýrcasýna. Belli ki bulamadý. Eðdi baþýný, iþe yollandý.

Ýþinden hoþlandýðý da söylenemezdi, hoþlanmadýðý da. Yapýlmasý gerekenler ezberindeydi. Makina düzeniyle icra ederdi görevini. Fazladan soru sormaz, çok icap ederse kendisine sorulanlarý cevaplardý kýsacýk cümlelerle. Sürmekte olan veya baþlayacak matine için sinema bileti kesmek ne kadar zor olabilir, bunun üzerine biletçiye ne sorulabilirdi ki zaten. Fakat soran soruyordu iþte. “ Abi, film baþlayalý çok oldu mu?” diye sorarlar, Yusuf “ Ben ne bilirim, içerde miyim?” diye cevaplardý. “ Kaçta baþladýðýný da mý bilmezsin be abi?” derler, Yusuf “ Saati mi var oðlum bu bokun, biri biter biri baþlar” derdi. Müþterilerinin çoðunu okuldan tüymüþ ortaokul, lise talebeleri ve korunaklý bir kabinde duran herhangi birinin önünde eðilmeyi görev bilen fakir fukara takýmý oluþturduðundan dilediði kadar diklenebilirdi Yusuf cevap verirken. Aslýnda sorulan sorularýn cevaplarýný bilmez deðildi ama niyeyse böyle karþýlýk vermeyi daha uygun bulurdu. Bir film biter, çok kýsa bir aradan sonra diðeri baþlardý. Tek biletle üç film izlenirdi Zafer Sinemasý’nda. Biri Türk yapýmý olmak üzere iki porno ve boktan bir Amerikan macera filmi. Matine üçüncü filmle beraber sonlanýrdý. Ýzleyenler tüm hayatý ve birbirlerini unuturlardý bu üç film boyunca. Götler, memeler; kollar bacaklar havada uçuþur, izleyenlerin ayaklarý kendi fýþkýrttýklarýyla yapýþýrdý bordo renkli halýfleks zemine. Burada ne utanma vardý ne sýkýlma. Salona giriþ için bir sýnýr vakit olmadýðýndan Yusuf’un devamlý giþede olmasý gerekirdi. Filmlerin afiþlerine uzun uzun bakýp gidenlere bozulurdu asabý en çok. “Lan filmin yarýsý o afiþte zaten. Bedava mý getiriyoruz biz bunlarý? Siktir olun gidin!” diye kovalardý çocuklarý. Yusuf’u o halde gören filmlerin parasýný o ödüyor sanýrdý. Ayný davranýþta bulunan yetiþkinlere ise oflayýp poflamakla yetinirdi.

O gün de hergün gibi geçti. Hafta içi olduðundan sinema durgundu. Gelen az sayýda müþterilerin bir kýsmýna bilet kesti, bir kýsmýna kesmedi Yusuf. Kesmediði biletlerin parasýný kendine aldý. Cumartesi günü takibe çýkacaktý ve paraya ihtiyacý vardý. Zaman zaman bunu yapar, iki yýldýr ayný yerde çalýþmasýna raðmen tek kuruþ zam alamamasýnýn bu davranýþý için yeterli sebep olduðunu düþünürdü. Kaldý ki sigortasý da yoktu ve en azýndan Sosyal Sigortalar Kurumu’na yatýrýlmasý gereken miktar kadarýný almasýnýn en doðal hakký olduðundan hiç þüphesi yoktu. Sinemada biletleri kontrol etmekle ve yer göstermekle görevli farklý personeller olmadýðýndan bu ücret adaletini saðlamak oldukça kolay oluyordu. Yusuf o gün tam on iki müþteriyi salona biletsiz soktu. Bunlardan üçü durumu farkedip vaziyetten iskonto çýkardýlar ama sonuçta biriken miktar Yusuf’u memnun etmeye yetti. Ýþten çýktýðýnda hava çoktan kararmýþtý. Hiçbir yere uðramadan çarçabuk eve gitti. Yarýn önemli bir gündü ve hazýrlýklarýný tamamlamasý gerekiyordu.

Evinin bulunduðu sokaða adýmýný atar atmaz gözleri alýþkanlýkla ayný yere dikildi. Iþýk yanmýyordu. Hemen arkasýndan sahafa sabitlendi. Ýçeride bol sakallý yaþlý adamdan baþka kimse yoktu. O da kapatmaya hazýrlanýyor, camekânýn önünde dizili kitap dolu kolileri içeri alýyordu. Eve çýktý Yusuf. Odasýný biraz havalandýrýp masanýn baþýna geçti. Fotoðraf makinasýna bakýp düþlere daldý. Ayýldýðýnda takýmýný ütületmesi gerektiði geldi aklýna. Elbiseyi askýsýndan yakaladýðý gibi sokaðýn baþýndaki terzide aldý soluðu. Kapanmak üzereyken yetiþti.
“Bir ütü çeksen abi ha! Ýki dakikaný almaz.” diyerek girdi kapýdan içeri.
“Oðlum bunlar gýcýr gýcýr. Ne ütüsü?” diye karþýlýk verdi terzi.
“Olsun be Mümtaz Abi! Vur bir ütü. Hem gömlek çok buruþuyor ceketin altýnda.” diye üsteledi Yusuf.
Zaten yumuþak yüzlü biri olan Terzi Mümtaz hafiften gülümsedi.. Yusuf’u geri çevirmeyeceði belliydi.
“Ceketi ütülemeyelim ama. Astarý bozulur.” uyarýsýný yaptý sadece.
“Tamamdýr abi. Pantolonla gömlek yeter.” diye atýldý Yusuf sevinçle.
Terzi Mümtaz ustalýkla ütülemeye baþladý gömlekle pantolonu. O sýrada Yusuf da dikimi bitmek üzere olan bir elbiseye takýlmýþtý. Her köþesini tek tek inceliyor, kendi üzerinde hayal ediyordu. Ahh böyle bir takým alabilseydi! Þahane olurdu. Terzi Mümtaz’ýn seslenmesiyle kýsa düþünden çýktý.
“Ne zaman geleyim Yusuf?” sorusuyla irkildi. Anlayamadý.
“Nereye abi?” diye sordu bir yandan da hafýzasýný zorlayarak.
“Sinemaya oðlum, nereye olacak?” diye çýkýþtý Terzi Mümtaz tatlý sert.
“Abi aslýnda en uygun olaný hafta içi gelmen ama dükkâný býrakamam diyorsun. Madem öyle sen haftaya Pazar günü gel. Ben birþeyler ayarlarým.” diyerek cevapladý Yusuf.
“Bir gören eden olmasýn oðlum beni orada. Rezil oluruz valla. Bizim buralardan gelen var mý sizin sinemaya?” diye sordu Terzi Mümtaz endiþeyle. Yusuf giderdi bu endiþeyi.
“Baþta çoluk çocuk geliyordu ama kestim ayaklarýný abi. Sen rahat ol. Ýstersen sabah gel, akþama kadar seyret.” dedi gururla.
“O kadar uzun boylu deðil. Ben bir bakýp çýkarým. Merakýmdan geleceðim zaten. Bir film ya izlerim ya izlemem.” diyerek terslendi Terzi Mümtaz.
“Tamamdýr abi. Sen nasýl istersen. Abi, þöyle bir takým bana kaça patlar?” dedi Yusuf gözü hep elbisede.
“Çok tutar be Yusuf. Kumaþý bir para, dikmesi ayrý bir para. Ama biraz sabret, belki ben senin için birþeyler uydururum. Bazan müþteriler fazla fazla getiriyorlar kumaþý. Kalanýný da geri almýyorlar çoðunlukla. Pantolonla ceket ayný kumaþtan çýkmaz ama uyumlu birþeyler yakalarýz belki. Dikimi de benden sana hediye olsun.” dedi Terzi Mümtaz ütüyü gömleðin sýrtýnda gezdirirken.
“Gerçekten yapar mýsýn be abi?” diye sordu Yusuf. Müthiþ sevinmiþti.
“Yaparým tabii oðlum. Niye yapmayayým? Hadi þimdi elbiseni al da git. Ben de kapatýp çýkacaðým.” diyerek teyit etti vaadini Terzi Mümtaz.
“Eyvallah Mümtaz Abi! Çok sað ol.” deyip fýrladý Yusuf elinde jilet gibi takýmýyla.
Sevinç nefesini týkadý Yusuf’un. Birileriyle paylaþmak istedi ama tanýdýk birine rastlayamadý. Koca sokaðý iki adýmda geçti sanki. Bir çýrpýda týrmandý apartmanýn tüm merdivenlerini. Elbisesini yerine asýp yataðýna uzandý. Düþüne düþleye uyuyakaldý.

Sabah çok erken uyandý Yusuf. Bu satte evden çýkmak olmazdý. Cadde bomboþ olurdu. Takip edilmeye uygun birini bulmanýn zorluðunun yanýsýra bir de caddenin kalabalýklaþmasýný beklemek için bir yerde oturmasý gerekecekti. Bu da hesaplanmamýþ bir masraf anlamýna gelirdi. Mutfaða gitti. Bir önceki sabah demlediði çayýn altýný yaktý. Bakkala gidip yarým ekmeðin arasýna salam ve kaþar koydurup geldi. Masasýna oturup bir yandan gününü planlayýp bir yandan kahvaltýsýný yaptý. Çay biraz acý geldi ama idare etti. Yemeyi bitirdiðinde caný müthiþ sigara istedi. Her zaman içmezdi ama böyle zamanlarda; sabahlarý karnýný iyice doyurduðu ve alkol aldýðý zamanlarda sigarasýz yapamazdý ki bu iki keyfi de pek sýk yaþayamazdý. Bir koþu bir paket sigara alýp geldi. Yaktý bir tane. Çayla beraber keyifle tüttürdü.

Üzerindeki eþofmaný çýkardý. Önce beyaz gömleðini giydi aðýr aðýr. Sonra pantolonunu geçirdi bacaklarýna. Yataðýn altýndaki kutudan siyah kunduralarýný çýkardý, kadife bir bezle iyice parlattýktan sonra taktý ayaklarýna. Son olarak ceketini attý omuzlarýna. Geniþ omuzlarý zorluyordu her iki yandan ceketi. Aynanýn karþýsýna geçti. Avucuna aldýðý briyantini özenle yaydý saçlarýna. Aldý taraðýný eline. Geriye yatýrdý saçlarýný. Koyu yeþil gözleri ýþýldadý parlak siyah saçlarýnýn altýnda. Yarým adým gerileyip oradan baktý kendine. Biraz sað biraz sol yapýp önce yanlýþý sonra eksiði keþfetti. Gömleðinden bir düðme daha açtý. Çeketinin iç cebinden kolyesini çýkarýp taktý boynuna. Giþeden týrtýkladýðý paralarý diðerlerine ilave edip ceketinin iç cebine koydu. Nüfus cüzdanýný da diðer cebe. Makineyi aldý masadan. Herþey tamamdý artýk. Çekti kapýyý, çýktý.

Yusuf alýmlý adamdý esasýnda. Ýþ günlerinde paspal kýlýðýyla kalabalýkta silinip giderdi ama bu siyahlarýn içinde bir bakan dönüp bir daha bakmadan edemezdi buralarda. Mahallenin kýzlarý camlardan ýslýklarla verirlerdi birbirlerini bu haberi. Hepsi pencerelere üþüþür, Yusuf’un gayrýresmi geçitini izlerlerdi. Yusuf biraz da bunu bildiðinden aðýrdan alýrdý sokak faslýný. Her gördüðüyle ayaküstü birkaç dakika takýlýr, bir yandan da göz ucuyla kendisine açýlan pencereleri çakardý zihnine. Hiçbirini ayýrt etmez, hepsine inceden bir bakýþ gönderirdi. Baþka bir adam olurdu. Ne yürüyüþü, ne bakýþý, ne konuþmasý benzerdi herzamanki haline. Kendine güvenir, önem verirdi. O günlerden bir tanesiydi bu da.

Sokak kapýsýndan dýþarý adýmýný atarken çatýk kaþlarýnýn altýndan karþý binanýn üst katýna odakladý yeþilleri Yusuf. Lanet camlar yine kapalýydý. Dudaklarýnýn arasýna sýkýþtýrdýðý sigaranýn hemen yanýndan tiz bir ‘siktir’ fýrlattý. Ne vardý camda olsaydý? Hem bu da neydi böyle? Hiç mi evde olmazdý bu kadýn? Sahafa baktý. Sakallý vardý sadece. Omuzlarýný hüzünle indirdi hafiften. Neden sonra topladý kendini. Dikleþti iyice. Bastýðý yerler kütürdüyordu o yürüdükçe. Bir yere veya birine bakacaksa yüzünü dönmeden yandan yandan bakýyordu. Verilen selamlarý kafasýný azýcýk eðerek aðýrbaþlýlýkla alýyor kimseyle konuþmak için durmuyordu. Pencerelere doluþanlara da dönüp bakmadý bu defa. Elinde makinasýyla sert sert yürüdü sokaðýn sonuna kadar. Kente karýþtý. Burada Yusuf’un ýþýltýsý biraz þiddetini yitirse de katiyen tamamen sönmezdi. Adýmlarýný hýzlandýrdý. Caddenin baþýndaki meydana gelince durdu. Yýðýnla insan aþaðý yukarý durmaksýzýn akýyordu. Küçüldükçe küçüldü Yusuf, ufacýk kaldý. O afili hali artýk çok uzaktaydý ondan; kendi sokaðýnda, çöplüðünde kalmýþtý. Karýþtý kalabalýða.

Yusuf bu takiplere yaklaþýk bir yýl önce baþlamýþtý. Mekân olarak kentin en kalabalýk caddesini tercih ederdi. Baþka caddelerde de çokça iz sürmüþtü fakat hiçbirinden araç trafiðine kapalý, binlerce ve çeþit çeþit insanýn günün neredeyse her saatinde- sabahýn erken saatleri hariç- hýncahýnç doldurduðu bu caddeden aldýðý verimi alamamýþtý. Yusuf’un bu elveriþli caddeye herhangi bir araca ihtiyaç duymaksýzýn yürüyerek gidebiliyor oluþu burasýný iyice vazgeçilmez kýlýyordu. Bu takiplerin maksadý tanrýnýn iþine çomak sokmak olarak özetlenebilirdi. Bir tek ve sabit bir hayatý yaþýyor olmak Yusuf’u küçüklüðünden beri rahatsýz ederdi. Hem baþka yaþamlara imrenerek bakar hem de kendi yaþamýndan vazgeçemezdi. Hayatýný birden fazla yaþamý ayný anda yürüterek çeþitlendirmesi düþünülemezdi elbette. Ama en azýndan farklý koþullarda nasýl biri olabileceðinin izini sürebilir, yaþamýný yapacaðý keþifler ýþýðýnda türevlendirebilirdi. Pek çok yöntem denemiþ ve nihayet en baþarýlý olanýný bulmuþtu. Yapmasý gereken; tercihleri kendi tercihleriyle çakýþan veya en azýndan benzeþen, tamamen farklý koþullarda farklý bir statüyle yaþayan birini bulmak ve gözlemlemekten ibaretti. Bu da hem kendisinin hem de benzerinin benimseyeceði öðeler bulmayý gerektiriyordu. Bir maðazaya girer, bir ürün beðenir, pusuya yatardý Yusuf bu maksatla. Çok zaman çuvalladýðý, seçtiði þeye hiç kimsenin yaklaþmadýðý olmuþtu. Böyle zamanlarda ya baþka bir ürün belirler ya da seçtiði ürünlerin sayýsýný arttýrýrdý Yusuf. Bu müdehale çoðunlukla baþarýlý olur ve takip baþlardý. Bundan sonra yapmasý gereken bu þahsýn gün içinde yapacaðý diðer tercihleri gözleyip deðerlendirmekti. Artýk benzeri seçecek, Yusuf ise ya tasdik edip takibi sürdürecek ya da boynunu büküp en baþa dönecekti. Aradýðý þahýs, tanrýnýn olmasýna izin vermediði diðer Yusuflardan biriydi iþte. Yusuf’un baþka bir ömürdeki izdüþümü. Buydu aradýðý. Yusuf bunu yaparken durumun uygun olduðu zamanlarda peþine takýldýðý kiþinin fotoðraflarýný da çeker, tab ettirdikten sonra uzun uzun incelerdi. Kaç yýllýk olduðunu kendisinin bile bilmediði Porst Reflex’ine hala bir flaþ makinesi alamadýðýndan fotoðraflarý akþam çökmeden ya da yeterince aydýnlýk bir ortamda çekmesi gerekiyordu. Mercekteki çatlaðýn fotoðraflarýn sað alt köþesine ince bir yarýk olarak aksetmesi, kalan kýsmýndaki görüntüde herhangi bir tahribata sebebiyet vermemesi ise tamamen Yusuf’un þansýydý.

Kalabalýðý yara yara ilerledi. Birilerine çarpmadan yol almak neredeyse imkânsýzdý. Daha sýký tutmaya baþladý Porst’u düþürmekten korkarak. Saðýndan solundan geçen insanlarýn yüzlerine bakmaya çalýþýyordu yetiþebildiði kadar. Çok zayýf bir olasýlýk da olsa aradýðýný bu yolla bulabilirdi. Bugüne kadar hiç olmamýþtý. Bugün de olmadý. Ýlerlemeye devam etti. Sað kolda onlarca insanýn girip çýktýðý bir pasaj çekti dikkatini. Daldý içine. Pasajýn hemen giriþinde saðlý sollu raflara yüzlerce müzik CD’si diziliydi. Fakat bunlarla ilgilenen çok fazla insan yoktu. Kalabalýðýn asýl kaynaðý daha içerideki kafe ve eðlence merkeziydi. Orayý da görmek istedi. Yavaþ adýmlarla içeri seðirtti. Hiçbir Yusuf’un bu curcunada bulunmayacaðýna kanaat getirip gerisin geri caddeye attý kendini. Sele karýþýp aktý aþaðýlara. Büyükçe bir kitapçý gördü. Þansýný burada denemeye karar verdi. Kitapçýnýn kapýsýný açtýðý anda saygýyla buyur edildi içeriye. Bu yaklaþým Yusuf’u biraz telaþlandýrdý. Çünkü karþýlamayý böylesine sýcak yapan yerlerin görevlilerinin müþterinin dibinden bir an olsun ayrýlmadýðýný tecrübeleriyle biliyordu. Çok kýsa bir süre sonra teleþýnýn yersiz olduðu çýktý meydana. Kimse eþlik etmedi Yusuf’a o raflarýn önünde turlarken. Koskoca maðazada kendisinin dýþýnda üç kiþi daha vardý ve bunlarýn bir tanesi kadýndý. Her üçü de ne aradýðýný bilir tavýrlarla bazý kitaplarý karýþtýrýyorlardý. Yusuf da onlar gibi kararlý görünmeliydi eðer benzerini burada arayacaksa. Fakat gerek duymadý. Üç kiþinin biri zaten kadýndý ve diðer ikisini de Yusuf olmaya pek layýk görmedi. Kaldý ki dükkâna pek giren çýkan da yoktu ve birkaç dakika sonra dikkat çekmeye baþlayacaktý. Çalýþanlara iyi günler dileyip çýktý dýþarý. Cadde boyunca onlarca maðaza vardý kýyafet satan. Onlardan birine daldý bu kez. Þaþkýn þaþkýn dört bir yana asýlý kýyafetlere baktý. Birçoðu çok küçük ve çok parlak renkli þeylerdi. Yusuf’un nazarýnda bezden ibarettiler. Satýþ görevlisi bir bayan yanaþtý.
“Kýz arkadaþýnýz için mi bakýyorsunuz beyefendi?” diye sordu Yusuf’a. Yusuf yanlýþ bir þey yaparken yakalanmýþ gibi utandý.
“Hayýr, kendim için.” dedi çekingenlikle.
“O zaman sizi üst kata alalým efendim. Erkek reyonumuz üst katta.” dedi görevli bir yandan da eliyle merdivenleri göstererek.
Üst kata çýktý Yusuf. Tuhaf kýyafetlerle doluydu her taraf. Tam kendini dýþarý atacakken bir baþka satýþ görevlisine yakalandý.
“Buyurun beyefedi, nasýl bir þey bakmýþtýnýz?” sorusuna cevap bulmakta sýkýntý çekti.
“Ben birine bakýyordum, yani bir þeye, takýma. Evet, takým elbise bakmak istiyorum.” dedi.
“Tabii ki efendim” deyip çeþit çeþit takýmlar döktü Yusuf’un önüne görevli. Yusuf bakmýyordu bile bu elbiselere.


Hemen bir bahane bulup sývýþmalýydý Yusuf. Satýcý çýkardýkça çýkarýyordu pantolonlarý ve ceketleri. Yusuf ise çoðunlukla alýþveriþ halindeki insanlara, arada bir de göz ucuyla gencin önerdiði ceketlere, pantolonlara bakýyordu.
“ Bunlar benim istediðim gibi deðil. Zahmet verdim, teþekkür ederim.” diyebildi nihayet Yusuf. Görevli cevap vermedi. Yusuf hýzla terketti maðazayý. Bugünkü macera beklediðinden daha zor geçiyordu. Biraz soluklanmalý, düþünmeliydi. Yürüdü, yürüdü. Ara sokaklardan birine girdi. Sýrtý terden sýrýlsýklam olmuþtu. Girdiði sokak ana caddeye paralel küçük bir caddeye baðlanýyordu. Oraya döndü. Buradaki dükkânlar çok daha sade ve tenhaydý. Bir sahaf da vardý aralarýnda. Sahafýn camýnýn önünde durdu. Ýçeride düzgün giyimli bir adam raflardan kitaplar çekip çekip inceliyor, zaman zaman da sinekkaydý traþlý dükkân sahibiyle birþeyler konuþuyordu. Evinin karþýsýndaki sahaf geldi aklýna. Sahafýn bulunduðu yapýnýn üst katlarýna baktý istem dýþý. Hiç benzemiyordu hergün gördüðüne. Ani bir kararla dükkândan içeri girdi. Ne dükkân sahibi ne de müþterisi dönüp baktýlar girene. Yusuf’un çok hoþuna gitti bu durum. Boydan boya kitaplarla kaplý duvarlardan birini seçti. Önünde kitaplara bakar gibi gezinip Yusuf namzetini incelemeye koyuldu. Adam tüm günü burada geçirecekmiþ gibiydi. Çok mutlu görünüyordu. Yusuf da raflardan ismini beðendiði bir kitabý çekip aldý. Adamýn yaptýklarýný yapmaya çalýþtý. Kitabýn önce kapaðýný inceledi sonra arkasýný. Ýlk sayfasýný açtý. Birkaç cümle okudu. Okuduðu cümleler beyninin içinde tur atýyordu Yusuf’un. Yeterince parasý olsaydý kesinlikle alýrdý bu kitabý. Namzet de Yusuf’un bulunduðu yere doðru yaklaþýnca Yusuf kitabý býrakýp baþka bir duvara doðru yürüdü. Bir kitap aldý eline yalandan. Evirdi çevirdi. Ýþte o anda fevkalade bir þey oldu. Düzgün kýlýklý, üzerinde Yusuf’un parmak izi bulunan kitabý çekti raftan. Ýncemeye koyuldu. Derken okumaya baþladý. Dakikalar Yusuf’un sýrtýndaki ter gibi akýyor, Öteki Yusuf okumaya devam ediyordu. Bütün kitabý bitireceðinden korkmaya baþladý Yusuf. Tam da o sýrada adam kitabý kapatýp eli cebinde dükkân sahibine doðru yürümeye baþladý. Takip baþlýyordu artýk. Yusuf kendini biraz daha tanýyacaktý. Hemen dýþarý çýkýp bir kuytuya tünedi. Biraz sonra da Öteki Yusuf çýktý dýþarý elinde yeni aldýðý kitabýyla. Gün baþladý.

Öteki Yusuf arka sokaklardan devam etti yoluna. Ana caddeye hiç çýkmadý. Bir büfeye uðrayýp bir paket sigara aldý. Yusuf bu duraðan aný kaçýrmadý tabii ki. Hemen bir fotoðraf çekti. Kendi sigarasý geldi aklýna. Bir tane çýkardý. Yakacakken vazgeçti. Öteki yaktý bir tane. Kitap hala elindeydi. Boynuna çapraz asýlý çantaya koymadý nedense. Karþýsýna çýkan sokaktan yukarý döndü elinde sigara ve çantayla adam. Caddeye çýkacaklarýný sandý Yusuf. Öyle olmadý. Küçük bir meyhaneye daldý adam. Yusuf duraksadý. Girip girmemekte tereddüt etti. Meyhanenin içi bomboþtu. Sandalyeler masalarýn üzerinde ters çevrilmiþ, hazýrlýklar henüz tamamlanmamýþtý. Öteki Yusuf meyhaneciyle selamlaþtýktan sonra cam kenarýndaki masadan bir sandalyeyi indirip oturdu. Yusuf da girmek istiyordu ama karný açtý. Boþ mideye içki içmek olmazdý. Yemeði de meyhanede yemeye kalksa parasý yetmezdi. Süratle ana caddeye çýktý. Bir simitçi buldu. Ýki tane simit alýp kocaman lokmalarla indirdi midesine. Karný týka basa dolmuþtu. Geri döndü. Girdi meyhaneye. Hala tek baþýnaydý adamý. Cam kenarýndaki masalardan bir diðerine de Yusuf oturdu. Öteki Yusuf bol meze eþliðinde rakýsýný içiyor az önce sahaftan aldýðý kitabý okuyordu. Bir otuzbeþlik duruyordu masasýnda. Meyhaneci yanaþtý Yusuf’a. Ne istediðini sordu. Yusuf da bir duble raký ve yoðurt istedi. Buna parasý rahatlýkla yeterdi. Öteki rakýsýný büyük yudumlarla gýrtlaðýndan akýtýp bol bol meze tüketirken Yusuf tadýmlýk yudumlarla, çatal ucu yoðurtlarla idareye uðraþýyordu. Bir aralýk bir fotoðraf daha çekti. Ortam çok aydýnlýk deðildi ama adamýn oturduðu masaya Porst’a yetecek kadar güneþ vuruyordu. Adam þiþenin yarýsýný henüz devirmiþken hesabý istediðinde Yusuf ikinci dublesinin ortalarýndaydý. Raký güvenini arttýrmýþtý. Artýk daha soðukkanlýydý. Öteki dýþarý adýmýný atar atmaz Yusuf kalan rakýsýný bir yudumda indirdi midesine, Porst’u alýp kalktý, borcunu ödeyip çýktý.

Caddeye çýkana kadar on metre kadar gerisinden takip etti benzerini Yusuf. Caddede ise bu aralýða onlarca insan doluþup görüþü engellediðinden biraz daha yakýnlaþtý. Adam telaþsýz adýmlarla çevresine bakýna bakýna ilerliyordu meydana doðru. Acelesi yoktu anlaþýlan. Yusuf’un çalýþtýðý sinemaya benzemeyen bir sinemanýn önünde durup afiþlere baktý. Yoluna devam etti ardýndan. Hala elinde taþýdýðý kitabý çantasýna koydu. Bir çiçekçiye uðradý. Elinde kan kýrmýzýsý karanfillerle çýktý. Kitap, meyhane ve rakýnýn ardýndan kýrmýzý karanfiller de tam puan aldý Yusuf’tan. Saatine baktý Öteki. Adýmlarýný hýzlandýrdý. Meydana doðru gidiyordu. Vardýðýnda etrafýna bakýndý belli belirsiz bir heyecanla. Sabýrsýzlanmaya baþladýðý her halinden belliydi. Çiçeði ne þekilde tutacaðýna bir türlü karar veremiyor, bir baþ aþaðý sarkýtýyor, bir göðsünün hizasýnda dik tutuyor, bir arkasýna saklýyordu. Bir türlü rahat edemiyordu. Son derece güzel, son derece beyaz ve son derece kumral bir kadýn bu halini sevimli bulmuþçasýna gülümseyerek Öteki’ne doðru yürüyordu. O da fark etti kadýný. Karþýlýklý bakýþýp birbirlerine gülümsüyorlardý. Yusuf bu sahneyi adamýnýn sadece birkaç adým gerisinden gözlüyordu. “ Olmaz” diye mýrýldandý sessizce, “Bu olmaz”. Bu ince belli, iri memeli kadýn iþi bozuyordu. Aralarýndaki mesafe kýsaldýkça kýsalýyor, Yusuf ise gerçekleþmek üzere buluþmanýn hayal kýrýklýðýný yaþýyordu. Kadýnla Öteki kavuþtular. Birbirlerine sarýldýklarý anda Yusuf bitti yanlarýnda. Kadýna kolundan yakalayýp öteye fýrlattý. Kadýn elinde taze kýrmýzý karanfillerle Yusuf’a bakakaldý öylece. Öteki de ilk anda þaþkýnlýktan ne yapacaðýný ne tepki vereceðini bilemedi. Yusuf Öteki’ne dönüp:
“Bu olmaz, herþeyi bozuyorsun.” diyerek çýkýþtý. Öteki:
“Ne saçmalýyorsun sen be adam? Ne olmaz? Kimsin sen?” diye baðýrarak karþýlýk verdi. Yusuf:
“Bu kadýn olmaz diyorum sana. Sen ne biçim Yusufsun? Baksana þunun suratýna? Küçücük bir pürüz bile yok. Oysaki sol yanaðýnda boydan boya bir yara izi olmalý. Bunu bilmiyor olamazsýn.” derken kadýnýn yüzünü çenesinden tutup biraz da sýkarak Ötekine doðru yaklaþtýrmaya çalýþtý. Bu anda artýk Öteki söyleyecek birþey bulamadý. Zaten aramadý da. Bir eliyle Yusuf’un boðazýna sarýlýp diðeriyle de suratýnýn tam ortasýný sarsýcý bir yumruk indirdi. Biraz sendeleyip yere düþtü Yusuf.
“Ne yarasý, ne Yusuf’u? Defol git manyak herif!” diye gürledi Öteki. Herþey bu kadar iyi giderken bu son tercihin hadiseyi berbat etmesine izin veremezdi Yusuf. Yerden kalktý. Kadýnýn üzerine doðru atýldý. Ulaþamadan yakaladý Öteki Yusuf’u. Bir öncekinden daha sert bir yumruk daha indirdi Yusuf’un suratýna. Fena devrildi Yusuf. Yüzüstü uzandý yerde. Porst da elinden düþmüþ birkaç metre öteye sürüklenmiþti. Boðazýna birþeyler takýldý. Öksürdü mü kustu mu, kendi de bilemedi. Aðzýndan kan boþaldý yere. Karanfillerden daha kýrmýzý kan kapladý beton zemini. Kan birikintisinin içinde küçük beyaz bir þey gördü. Bir diþi kýrýlýp dökülmüþtü aðzýndan. Aldý yerden. Avucunda sýktý. Tüm bunlar olurken Ötekine baðýrmayý, hesap sormayý da ihmal etmiyordu.
“Madem öyle, sahafta niye o kitabý seçtin? Niye o meyhaneye gittin? Niye kýrmýzý karanfiller aldýn? Sen Yusuf deðilsen tüm bunlarý niye yaptýn?” diye sayýyordu gerekçelerini uzandýðý yerden. Son anda herþeyin bozulmasýna müsade edemezdi. Tüm gücünü toplayýp tekrar kalktý yerden. Çok öfkeliydi. Madem Öteki illa ki bu kadýný istiyordu. Olsundu. Ama bu haliyle deðil. Yusuf tekrar kadýnýn üzerine atýldý, Öteki de Yusuf’un üzerine. Kývrak bir manevrayla sýyrýldý Yusuf Öteki’nden. Kadýný alaþaðý etti. Öteki de yetiþmiþ Yusuf’u belinden kavramýþ kadýnýn üzerinden kaldýrmaya çalýþýyordu. Yusuf avucunda sýktýðý diþini sapladý kadýnýn sol yanaðýna çenesine doðru kanýrtarak indirdi. Kadýnýn da yüzü kan içinde kaldý. Yusuf vücuduna inen tekmelere yumruklara raðmen doðruldu. Öteki, Yusuf’u öldürmeye çalýþýyor gibiydi. Yusuf’un tek maksadý burdan uzaklaþmaktý artýk. Hayata bir Yusuf daha eklemiþti sonunda. Porst’u kaptý yerden.Var gücüyle koþmaya baþladý Öteki Yusuf’un elinden kurtulup. Hiç durmadan koþuyordu. Caddeler sokaklar ayaðýnýn altýndan kayýyor, geride kalýyordu. Nihayet kendi sokaðýna ulaþtý. Yavaþladý, yürümeye baþladý. Terzi Mümtaz seslendi arkasýndan.
“Yusuf gel oðlum, nefis bir siyah kumaþ geçti elime avantadan. Ölçünü alýp dikeyim. Gel buraya” dedi. Yusuf oralý olmadý, devam etti.

Terzi Mümtaz konuþmaya devam ediyordu. Apartmanýnýn önüne geldi. Tam girecekken döndü. Karþý binanýn en üst katýna baktý önce, sonra da ümitsizce sahafa. Bir sigara yaktý yere bakarak. Aðýz dolusu dumaný çekti ciðerlerine. Ýyi geldi. Damaðýnda hala kan tadý vardý. Kýrýlan diþinden oluþan boþluk hava ile temas ettikçe sýzým sýzým sýzlýyordu. Kaldýrdý kafasýný. Bir siktir çekti karþý apartmana, sokaða, caddeye, kente bütün cesaretiyle. Döndü arkasýný gitti.

25 mayýs 2007



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Her Gün Gibi Bir Gün
Ölü Monologlar


Engin Barýþ Kalkan kimdir?

okuyanýn zihninde uyanan benim için de uygundur.

Etkilendiði Yazarlar:
oðuz atay, vedat türkali, murat gülsoy, ayfer tunç, sabahattin ali, attila ilhan, demir özlü, nedim gürsel jerzy kosinski, charles bukowski...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Engin Barýþ Kalkan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.