..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Toplum ve Birey > E. Asým Öztürk




18 Ekim 2007
Yaþasýn, Eyvah Yaðmur Yaðýyor…  
“Ne Ekersen Onu Biçersin…”

E. Asým Öztürk


Su, önlenemez bir akýþkandýr. Yataðýnda akmazsa, akmak için yeni yollar arayacaktýr kendine. Arayýþ uzun da sürmeyecektir. Ýlk bulduðu boþluktan akýp gidecektir. Dünyaya egemen canlýlar, insanlar olarak kontrollü biçimlerde akýtýrsak, örneðin elektrik enerjisi elde edip, yaþamlarýmýz aydýnlatabiliyoruz. Kontrolü unutup suya býrakýrsak; yaþamýn vazgeçilmez temel kaynaklarýndan olan ayný su akýp giderken, yaþamlarý da alýp götürüp, karartabiliyor. Karar insanlarýndýr. Ayný kaynak ve kaynaklarýn yararlý-zararlý özelliklerinden birini seçme kararý insanlarýndýr.


:BCGG:
Ýnsanlarý davranýþlarýna göre, bazen genel olarak gruplandýrmak gerekebiliyor. Ýyimser-kötümser ve benzeri… Bunu yaparken amaçlanan, insanlarý gruplandýrma merak ya da hevesi deðil. Bir yaklaþým, ayný konudaki farklý davranýþlarý açýklayabilme çabasý ve çabalarý çoðunlukla…

Adý üzerinde, mevsim artýk sonbahar… Havalar, çoktan yaz aylarýnýn dayanýlmaz ve boðucu sýcaklarýndan uzaklaþmaya baþladý. Yazlýk giysilerle dolaþanlar daha az görünüyor, doðal olarak. Ýnsanlar koþullarý ve zevklerine uygun mevsimlik giysileri içinde artýk.

Belli-belirsiz keyifleriyle insanlar daha umutlu ve iyimser. Ne de olsa bayram günleri… Koþullarý ne olursa olsun, genel olarak bayram kavramý insanlarý umutlandýrmýþ; umut yüzlere, davranýþlara yansýmýþ.

Ýnsanlar farklý sevinç ve hüzünleri yaþarken, birinci gün yoðun geçmiþ, ziyaretler tamamlanýp, gelenler karþýlanmýþ. Ýkinci gün yaþanýyor. Oradan buradan konuþmalar belli konulara yönlenirken, sohbetlere dönüþüyor.

Hava da sohbetleri yalnýz býrakmýyor. Yavaþ yavaþ sohbetlerin ortak konusu olmaya baþlýyor. “Yaðmur geliyor” diyen serinliði, ilk damlalar izliyor. Ýnsanlarý uyarýyor, “geliyorum” diyerek, kendince.

Isý aniden düþmüyor, ama damlalar irileþip yoðunlaþýrken, hýzlanýyor. Ne zamandýr yükseklerden bakýnýp gezinen yaðmur bulutlarý yükünü boþaltmaya baþlarken, bir koþuþturma baþlýyor sekiz bir yanda.

Pasaj giriþlerinde, dükkânlarýn önünde þemsiye satýcýlarý beliriyor anýnda. Plastik kovalarla benzeri kaplarýn içinde rengârenk þemsiyeler alýcýlarýný bekliyor. Bazý satýcýlar açýkta, yaðmurun altýnda. Sattýklarýndan biriyle kendisini ve kaplarýný korurken; þemsiyelerinin isteyenleri korumaya hazýr olduðunu da kanýtlýyor kendince.

Sahile paralel sýralý dükkânlarýn, caddeyle arasýndaki geniþ alanlar genellikle kapalý. Bazýlarý tenteli. Normalde çekiciyken; o havada vazgeçilmez oluyor, özellikle tenteli alanlar. Masalar bir anda doluyor. Yaðmurdan korunurken, izleme keyfiyle içecekler yudumlanýp, sigaralar tüttürülüyor. Bazý masalarda çatal ve kaþýklar, aðýzlarla tabaklar arasýnda gidip geliyor sürekli.

Dakikalar geçip yaðmur hýzlanýrken, huzursuz kýpýrdanmalar baþlýyor, aðýr aðýr. Her yeri ýslatan yaðmur, ýslatamadýðý yerlerdeki sohbetlerin ortak konusu olmaya baþlarken, ýslatmadan giriyor, insanlarla keyifleri arasýna.

Ýlk konuþmalar genellikle iyimser. Yaðmur sevinçle karþýlanýyor farklý sözlerle. “Yaðmur berekettir” sözünü, “barajlar dolar, fena mý?” ve benzeri sözler izliyor. Yaðmuru inançlarýna baðlayanlar da katýlýyor sohbetlere. Araya farklý konuþmalar giriyor. Þimþekler art arda çakarken konuþmalarý bölüyor. Bakýþlar sohbet arkadaþlarýna deðil, uzaklara, gökyüzüne yöneliyor. “Ýyi yaðýyor”, “uzun sürecek galiba!”, “daha iki ay önce yaðmur yaðsýn diye yalvarýyorduk neredeyse” benzeri söylemler sýralanýyor bu kez. Keyifler yavaþça keyifsizliklere dönerken, yaðmur coþuyor.

Birkaç metre ötedeki caddeden araç geçiþleri hýzlanýrken, cadde boyu derecikler coþuyor, akýp gidiyor. Hýzlanan yaðmur, özellikle bir üstlük bile almadan sokaða çýkmýþ insanlarýnýn keyifsizliklerini, sýkýntýlara dönüþtürmeye baþlýyor. Sýkýntý yüzlerinde dolaþýrken, “meteoroloji günler öncesinden uyarmýþtý” diyerek takýlanlar oluyor. Onlarý, “bu kez meteoroloji tutturdu” sözleri izliyor.

Karýþýk duygularla yaðmuru izleyen insanlarýn büyük bölümü, eve dönüþleri için bir kilometre çaplý bir alaný geçmek zorunda. Otomobilleriyle gelenler var aralarýnda. Onlarýn sorunu, otoparkýn yüz-yüz on metre ötede olmasý. Bir kez otoparka ulaþsalar, birkaç insana da yardýmcý olacaklar. Taksiyle gitmeyi düþünenlere, taksi parasýný düþünenler ekleniyor. Evleri ve tanýdýklarýný arayýp, yaðmurluk ve þemsiye getirecek birilerine ulaþmaya çalýþanlar bile var. Bir-iki kiþi, ödünç þemsiyeyle hareketleniyor, az sonra satýn alýnmýþ þemsiyelerle dönüyor. “Böyle kaç þemsiye aldým. Ev þemsiye dolu” diye söyleniyor, þikâyetine kýzgýnlýðýný ekleyen bir adam. Dinleyenler sözlere eklemeler yapma çabasýndayken, yaðmur aldýrmayýp-ilgilenmeden hýzlandýkça hýzlanýyor, sonu gelmeyecek gibi görünüyor.

Derken, haber saati geliyor. Kahvehanenin televizyonlarýndaki ilk haber, yaðmur ve Ýstanbul’da hemen her yaðmurda yaþananlar.

Art arda kazalarla kördüðüm olan trafik. Aralýksýz yaðmurla kontrolsüz akýp giden derelere dönmüþ yetersiz yollar, hatta caddeler ve kavþaklar. Yaralýlar, cankurtaran rezaletleri. Su baskýnlarýyla, bir kez daha sarsýlan semtler. Evleri ve iþyerlerini su basmýþ þaþkýn, kýzgýn ve öfkeli yurttaþlar. Görüþleri için yetkili arayan televizyon ekiplerine; yaptýklarýný savunan, “bu beni aþar” diyerek daha yetkili olanlarý sorumlu tutup, kendisini savunan yanýtlar veren bazý ilgililer.

Dinleyip, anlamakla yetinmeyip yorumlamak, son yýllardaki önemli özelliklerimiz arasýnda, genel olarak. Bu kez de öyle oluyor, haberler izlenirken.

Neden-sonuç iliþkilerine dayandýrýlan görüþ ve yorumlarý, kýzgýn sözler izliyor. Eleþtiri adýna, aðýzdan çýkarken kulaklarýn duymadýklarý karýþýyor sözlere. Görüþ ayrýlýklarý, tartýþma adýna aðýz kavgalarýna dönüþüyor arada bir. Taraf olmak öne çýkýyor, bazý insanlar için.

Genel olarak insanlarý tedbirsizlikle suçlayanlara; belediye ve diðer kurumlarý suçlayanlarýn karþý çýkýþlarý eklenirken, tartýþmalar uzayýp gidiyor.

Kent yönetimi söz konusuyken; belediyeden baþlayýp hükümete uzayan suçlamalara karþý çýkanlarla, karþý çýkanlar itiþmeye baþlýyor. Kavga çýktý çýkacak. Bir masadakilerle sýnýrlý kalacaða da benzemiyor. Araya girenler yatýþtýrýyor tartýþanlarý. Kavgaya hazýr olanlarý ayýrýp sakinleþtirmeye çalýþýyorlar. Ayrýlanlar, az önce paylaþtýklarý masalarý da ayýrýp, farklý köþelerde oturuyorlar bu kez.

Birisi, “ülke topraklarýnýn yaklaþýk olarak yüz otuz üçte birinde, neredeyse nüfusun beþte biri yaþarsa olacaðý bu!” diyerek, genel ve temel bir bakýþ açýsýný seslendiriyor, yüksek sesle. Birkaç kiþinin onaylayan yanýtýný, diðerleri sessiz karþýlýyor.

Ortalýk yatýþmýþ görünüyor. Çok geçmeden son çaylar içilip, bazý çaylar-kahveler, sigaralar yarým býrakýlýp hesaplar ödeniyor. Ýnsanlar kendi yaþamlarýna dönüyor, yaðmurun hýzlandýðý akþam saatlerinde.

Ne haklý ve haksýz konuþmalar, ne de görüþ ve tartýþmalar yaþananlarý deðiþtirmiyor. Sorumsuzlarýn bir anda sorumluluk sahibi, beceriksizlerin becerili olmalarýný da saðlamýyor. Caddelerin coþkun derelere dönüþmesini, trafiðin kördüðüm olmasýný da engellemiyor. Kazalar ve su baskýnlarýyla periþan olan insanlar, evler ya da dükkânlarýn yaþadýklarýný da sonlandýrmýyor bir anda. Yararlýlar sözlerle iyileþmiyor ve ne yazýk ki yitirilen yaþamlar geri de getirilemiyor.

Ýstanbul, dünyada iki anakara üzerinde kurulu tek kent, kentimiz. Ýl olarak Çanakkale’yle paylaþtýðý bu benzersiz özelliðine yakýþýr bir kent olmasý için, gerekenlerin yapýldýðýný söylemek zor.

Deðerini bulduðunu, yeterince farkýnda olduðumuzu söyleyebilir miyiz? Her yaðmurda kentin ve elbette ki diðer kentlerimizin ve ülkenin sekiz bir yanýnýn, neredeyse savaþ sonrasý görüntüleri yalnýz sözde yönetenlerin sorunu mudur? Birey ve genel olarak üzerimize düþenleri, gerektiði gibi yapýyor muyuz?

Kent ve kentlerin, köy ya da kasabalarýn toplamý olmadýðýný bilmiyor muyuz? Kentlerin yalnýz binalar, sokaklar, caddeler, kavþaklar ve benzerlerinden oluþmadýðýný aklýmýza getiriyor muyuz?

Yönetir görünürken yönetemeyenlerden, toplum olarak hiç mi sorumlu deðiliz? Seçilenleri kim ve kimler seçiyor? Seçmediklerimiz o görevlere kendiliðinden mi geliyor? O görevlileri oralara getirenler, toplumun seçtikleri deðil mi? Böylesine yaþamsal konulardaki seçimlerimizin ölçüsü ne? Etkin ve yetkin olmalarý mý? Yoksa, kendimizce nedenlerle yakýn bulduklarýmýz mý?

Tek sorumlu onlar mý? Dereler yok edilirken, yeþil alanlar kitabýna uydurulup yeþilden uzaklaþtýrýlýrken, orman alanlarý talan edilirken, her yer, üstelik uygarlýk adýna betonla, her boþluk araçlarla doldurulup doðanýn dengesi bugünden yarýna geri dönüþemeyecek ölçülerde bozulurken; þimdi genel olarak doðanýn dengeli davranmasýný beklemek nasýl bir denge anlayýþýdýr? Bütün bu dengesizliklere neden olanlarýn, dengeden söz etmeye haklarý var mýdýr? “Yaðsýn, ama normal yaðsýn” demek, nasýl bir istektir ve adresi neresidir? “Bir aylýk yaðmur, birkaç saatte yaðýnca böyle oldu!” baþlýklarý, bazý okuyanlarý belki rahatlatabilir, ancak yaþananlarý deðiþtirmez. Deðiþtirebilir mi?

Yaþadýðýmýz çevreler farklý nedenlerle yaþanýlýr özelliklerini yitiriyor. Çok genel olarak yeþilliklerin yaþamýn temel kaynaklarýndan biri olan oksijeni ürettiðini unutmuþ görünüyoruz. Karbondioksit ve benzerlerini emerken, oksijeni üreten yeþillikleri yok ederken, yaþamlarýmýzý doðrudan yok etmekten farksýz olduðunu da unuttuklarýmýza ekliyoruz. Yetinmeyip, beton yýðýnlarýnýn amansýzca yýðýldýðý toprak örtüsünün, suyu emme özelliklerinden uzaklaþtýðý gerçeðinden de uzaklaþýyoruz.

Su, önlenemez bir akýþkandýr. Yataðýnda akmazsa, akmak için yeni yollar arayacaktýr kendine. Arayýþ uzun da sürmeyecektir. Ýlk bulduðu boþluktan akýp gidecektir. Dünyaya egemen canlýlar, insanlar olarak kontrollü biçimlerde akýtýrsak, örneðin elektrik enerjisi elde edip, yaþamlarýmýz aydýnlatabiliyoruz. Kontrolü unutup suya býrakýrsak; yaþamýn vazgeçilmez temel kaynaklarýndan olan ayný su akýp giderken, yaþamlarý da alýp götürüp, karartabiliyor. Karar insanlarýndýr. Ayný kaynak ve kaynaklarýn yararlý-zararlý özelliklerinden birini seçme kararý insanlarýndýr.

Bütün bu yaþananlar ve yaþanmamasý gerekenler; toplumun bütününü ilgilendiren farklý nedenlerin sonuçlarý. “Ne ekersen, onu biçersin” sözü bu topluma aittir. Ancak, genel olarak toplumun bu ve benzeri sözleri severek söylemesine raðmen; gereklerini yaptýðýný söylemek zordur, yine genel olarak.

Yapanlar elbette vardýr. Ancak sayýlarý azdýr. Söylediklerine kulak verenler, daha da azdýr. Bu anlamda, olmasý gereken insanlarýn, olmasý gerektiði yerlerde olduðunu söylemek de olanaklý deðildir.

Toplum genelinde, yarýnlarý düþünen planlamayý unutmuþ görünüyoruz. Üstelik bilgi çaðýnda… Bütün bu yaþadýklarýmýz, aslýnda plansýzlýklarýn beklenmeyen, ama beklenmesi gereken sonuçlarý, ne yazýk ki!

Kenti kent, ülkeyi ülke, dünyayý dünya yapan insanlardýr. Hiçbiri, kendini otomatik olarak yönetmez, yönetemez. Ne birinden, ne de diðerinden insaný çýkaramayýz. Ýnsandan da düþünmeyi, planlayýp gerçekleþtirmeyi çýkaramayýz. Çýkarýrsak, yaþanmamasý gerekenleri sürekli yaþamanýn açmazlarýndan kurtulamayýz.

18 Ekim 2007, Ýstanbul
E. Asým Öztürk



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplum ve birey kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kentler…

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Farklý Bir Gün…

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Neanlar (1) [Öykü]
Elsa… [Öykü]
Neanlar (2) [Öykü]
Yaratýcýlarýn Ýzinde (1) [Öykü]
Ýz Býrakmak… [Deneme]
Ýz Býrakmamak… [Deneme]
Ýz Sürmek… [Deneme]
Dönüm Noktalarý… [Deneme]
Merhaba Yeni Yýl [Deneme]


E. Asým Öztürk kimdir?

Dünya benim için dönmüyor. Güneþ benim için doðmuyor. Dünya, dönmesi gerektiði için dönüyor. Güneþ, doðmasý gerektiði için doðuyor.

Etkilendiði Yazarlar:
Edebiyattan müziðe, resimden karikatüre, sayýlarý çok fazla.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © E. Asým Öztürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.