..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Zaman dostluðu güçlendirir, aþký zayýflatýr. -La Bruyere
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar > M.NÝHAT MALKOÇ




7 Ekim 2007
Hoþgörünün Kanatlarý Yahut Mevlâna  
M.NÝHAT MALKOÇ
Gönül erleri maddeden ölseler de manen gönüllerde yaþarlar. Çünkü onlarýn davasý Allah’ýn davasýdýr. Ýlayi kelimetullah davasý için nefes alan bu ulu zatlar, dünyayý bir durak olarak görmüþlerdir. Gerçekte dünya cennet hayatýný kazanmak ve manevi mertebe elde etmek için bir mekteptir. Bu mektepte ham ruhlar manevi ilimlerin ziyasýyla olgunlaþtýrýlýr. Mevlana, ölümü þeb-i arus yani düðün gecesi olarak görecek kadar büyük bir Hak dostudur. Onun þu veciz sözü hayata ve ölüme bakýþ açýsýný göstermektedir: “Ölümümüzden sonra mezarýmýzý yerde aramayýnýz! Bizim mezarýmýz âriflerin gönüllerindedir”


:CGIC:
HOÞGÖRÜNÜN KANATLARI YAHUT MEVLÂNA

M.NÝHAT MALKOÇ


     Gönül erleri maddeden ölseler de manen gönüllerde yaþarlar. Çünkü onlarýn davasý Allah’ýn davasýdýr. Ýlayi kelimetullah davasý için nefes alan bu ulu zatlar, dünyayý bir durak olarak görmüþlerdir. Gerçekte dünya cennet hayatýný kazanmak ve manevi mertebe elde etmek için bir mekteptir. Bu mektepte ham ruhlar manevi ilimlerin ziyasýyla olgunlaþtýrýlýr. Mevlana, ölümü þeb-i arus yani düðün gecesi olarak görecek kadar büyük bir Hak dostudur. Onun þu veciz sözü hayata ve ölüme bakýþ açýsýný göstermektedir: “Ölümümüzden sonra mezarýmýzý yerde aramayýnýz! Bizim mezarýmýz âriflerin gönüllerindedir”

     Büyük Türk mutasavvýfý ve düþünürü Mevlana Celâleddin-i Rumî, 1207 senesinde dünyaya gelmiþti. Bu yýl bu büyük halk ve Hak dostu 800. yaþýna bastý. Bu nedenle 2007 yýlý UNESCO tarafýndan Dünya Mevlana Yýlý olarak ilan edildi. Bu çerçevede baþta Türkiye olmak üzere dünyanýn deðiþik yerlerinde bu büyük mutasavvýfýn hayatý ve düþünce dünyasý kitlelere anlatýlýyor. Fakat ne yazýk ki Türkiye’de Mevlana’nýn ismine layýk görkemli programlar yapýlmadý. Mevlana gibi büyük bir deðer, derya misali ilim ve aþk adamý baþka ülkelerde olsa sabah akþam dünyanýn öbür ucundakilere adýný ezberlettirirlerdi. Deðerlerine sýrtýný dönerek bize yabancý olan Batýlý deðerleri baþ tacý eden Türkiye yine yanlýþ yapýyor. Ýranlýlar, eserlerini Farsça yazan Mevlana’yý kendilerinden sayýyorlar. Türkmenistan’da kaldýðým süre içerisinde bunu yakinen gördüm. Yurt dýþýnda, Türkmenistan’da pek çok kiþi Mevlana’nýn Acem olduðunu sanýyor. Ýran böyle bir yanlýþ bilgiyi insanlarýn aklýna sokarak zihinleri bulandýrýyor. Türkiye buna karþý hiçbir tanýtým ataðýnda bulunmuyor.

     Mesnevi’yi ve onun þairi Mevlana’yý yeterince tanýmýyoruz. Mesnevi Farsça yazýlmýþsa da pek çok þair ve yazar tarafýndan dilimize çevrilmiþtir. Her ne kadar orijinalinden okunduðunda alýnan hazzý alamazsak da tercümesinden de pekâlâ manevi lezzet alabilirsiniz. Ben Mesnevi deryasýna her dalýþýmda ruhumda bir serinlik ve huzur hissetmiþimdir. Günümüz gençleri Mesnevi’yi ve Mevlana’yý sadece isim olarak biliyorlar. Oysa bu eserde dile getirilen hissiyat, ruhlarýmýzýn yitiði, manevi dermanýdýr.

Mevlana dikkatlice okunduðunda çok büyük sýrlara vakýf olunur. Onun düþünceleri soyutlamalarla ve emsallerle ifade edilmiþtir. Kendisinden etkilenen çok geniþ bir kitle vardýr. Pek çok þair ve yazar Mevlana’nýn nurlu fikirlerinden istifade ederek eserlerini güçlendirmiþlerdir. Mesnevi’deki duygular halkýn manevi çeþmesine dönüþmüþtür. Bu çeþmeden içilen her damla, çölleþen ruhlarýmýzý vahaya çevirmiþtir. Ünlü Mevlevî Divan þairi Þeyh Gâlib’in kendi eserleri hakkýnda “Esrârýn Mesnevî’den aldým - Çaldýmsa da mîrî malý çaldým” demesi Mevlana’nýn millete mal olduðuna, ortak bir deðer olarak görüldüðüne iþarettir. Bu millet, onun yolundan giderek sevgi ve hoþgörü burçlarýna bayrak dikecektir.

Bugün büyük buhranlar anaforunda kaybolup giden insanlýk, Mevlana’nýn manevi reçetesiyle uçurumlardan düzlüðe çýkacaktýr. Son zamanlarda özellikle Batýlýlar bunu fark etmiþ, Mevlana’ya alaka duymaya baþlamýþlardýr. Onun sevgi ve hoþgörü manifestosunu insanlýðýn gönüllerine nakþetmenin mücadelesi içerisine girmiþlerdir. Bu gidiþle Avrupa’da ve ABD’de insanlýk adýna güzel olan ne varsa kýsa zamanda kapitalizmin çarklarýnda daðýlýp gidecektir. Bizdeki gidiþat da bundan çok farklý ve ehven deðildir.

Dini ve insanî deðerleri öðüten ve yok eden materyalizm deðirmeni günün birinde insanýn ruhundaki manevi boþluðu doldurmaktan aciz kalacak, insanlýk gayya çukurlarýnda debelenerek hayatýný zindana dönüþtürecektir. Sosyal ve maddi refah mutlu olmak için yeterli olamayacaktýr. Zira ruhlar ancak Allah’ý anmakla huzura kavuþurlar. Ýngiliz Doðu bilimci Prof. Dr. Arthur J. Arberry “Mevlâna, yedi yüz yýl evvel dünyayý büyük bir kargaþalýktan kurtarmýþtýr. Günümüzde Avrupa’yý kurtaracak tek þey de onun eserleridir.” diyerek bu büyük gönül insanýnýn hakkýný ve büyüklüðünü teslim etmiþtir. Onlar bu gerçekleri görürken bizim insanlarýmýz nedense kurtuluþu Batýlý deðerlerde aramaktadýrlar.

Tasavvuf, Doðu ülkelerinin ruhunun gýdasýdýr. Bu görüþ etrafýnda zengin bir edebiyat oluþturulmuþtur. Tasavvuf edebiyatýnýn mümtaz simalarýnýn baþýnda da Mevlâna Celâleddin-i Rumî gelmektedir. O, Anadolu’nun kýsa zamanda Ýslâmlaþmasýnda çok büyük rol oynamýþtýr. Asýl adý Muhammed Celâleddin olan bu büyük Allah dostunun mahlasý Rûmî’dir. Celâleddin Rumi, 30 Eylül 1207’de Belh’te doðdu. Tarihî kaynaklara göre annesi Mümine Hatun, Harzemþahlar’dan Alâeddin Muhammed’in kýzýdýr. Rumî’nin babasý, devrinin ünlü bilginlerinden biri olan ve Sultanu’l Ulema diye anýlan Hüseyin oðlu Bahaeddin Veled’dir. O, baba tarafýndan Hz. Ebu Bekir’e, anne tarafýndan da Hz. Ali’ye dayanýr. Zamanýn en büyük bilginlerinden Seyyid Burhaneddin tarafýndan 4–5 yaþýna kadar eðitilmiþtir.

Mevlâna’nýn babasý Bahaeddin Veled büyük bir âlimdi. Zamanýnda þöhreti dört bir tarafta duyulmuþtu. Bu nedenle çevresindeki insanlar onun ilmini kýskanýyordu. Bu yüzden de fitne ve fesat çýkarýyorlardý. O da bunlarý engellemek için doðduðu yerden ayrýlarak sýrasýyla Baðdat, Mekke, Medine’den Malatya’ya, oradan da Akþehir’e yerleþti. Zamanýn hükümdarý Alâeddin Keykubad, bu büyük veliyi huzuruna davet ederek kendisine büyük bir sevgi, ilgi ve tazim gösterdi. Artýk son duraðý olan Konya’daydý Mevlâna…

Konya’da ilmini geliþtirip zenginleþtirdi. Vaazlar verdi, talebeler okuttu, fetvalar yazdý. Onun hayatýnýn dönüm noktasý Þems-i Tebrizî’yle tanýþmasý olmuþtur. Onunla iki can bir yürek oldular. Tebrizî’nin manevî kemalâtýndan nasibini aldý. Makamlar ve mertebeler aþarak maneviyatýn zirvesine taht kurdu. Þems’le yekvücut olmuþlardý. Bu durum çevresindekileri de bir hayli kýskandýrýyordu. Fakat bu, gönülden gönüle uzanan bir sevgi köprüsünden baþka bir þey deðildi. Mevlâna Hazretleri bunu bakýn nasýl ifade ediyor: “Ben ve Þems, iki ayrý varlýk deðiliz. O bir güneþse ben bir zerreyim; o bir denizse ben bir damlayým. Zerrenin varlýðý güneþtendir, damlanýn ýslaklýðý denizdendir. Öyle ise arada ne fark vardýr.”

Kendisine halife olarak tayin ettiði Hüsameddin Çelebi, Mesnevi’nin yazýlmasýnda Mevlâna Hazretleri’ne çok önemli manevî katkýlarda bulunmuþtur. Elimizden düþürmediðimiz Mesnevi’yi biraz da bu büyük zata borçluyuz. O vesile olmasaydý belki de bu þaheser doðmayacaktý. Mevlana’nýn en önemli eserleri Mesnevi (25700 beyit), Divan-ý Kebir (30–40 bin beyit arasý), Mektubat (147 mektup), Mecalis-i Seba, Fihi Ma-Fih’tir. Bunlarýn dýþýnda da eserleri vardýr. Fakat Mesnevi, O’nun baþ eseridir. Altý ciltlik bu kýymetli eser, adeta bir kuyumcu titizliðiyle pýrlanta kýymetindeki sözlerle iþlenmiþtir. Ondaki kýssalar hikmet incileriyle doludur. Her biri bizi maneviyat ve hakikat denizine daldýrmaktadýr. Her Türk gencinin bu eseri okumasý ve üzerinde düþünmesi gerekir. Kanaatimce bir faninin yazabileceði en müstesna eserdir. Mevlâna, bu kýymetli eseriyle ilgili olarak þöyle diyor:

“Mesnevimiz, Vahdet dükkânýdýr. Onda Vahid’den, yani Hakk’tan baþka ne görürsen, o puttur... Bu kitap, masal diyene masaldýr. Bu kitapta hâlini gören ise er kiþidir. Mesnevi, Nil ýrmaðýnýn suyuna benzer. Kýptîye kan görünür amma Musa’ya âb-ý hayat...”

Bilindiði gibi Mevlâna Celaleddin-i Rumî eserlerini, o zamanýn edebiyat ve sanat dili olan Farsçayla yazmýþtýr. Ayný yüzyýlda yaþayan Yunus Emre ise þiirlerini her þeye raðmen berrak bir Türkçeyle yazmýþtýr. Bu yüzden Mevlâna, deðiþik kesimler tarafýndan çok eleþtirilmiþtir. Hatta Türk olmadýðý bile söylenmiþtir. Bizdekiler onu dýþlayýnca Ýranlýlar onu kendilerinden saymýþlardýr. Farsça yazmasý Ýranlýlar için sözde delil olmuþtur.

Hadiseleri deðerlendirirken onlarýn yaþandýðý asrýn sosyal ve tarihî özelliklerini göz ardý etmemeliyiz. Aksi hâlde yanýlýrýz; isabetli yorumlarda bulunamayýz. Ýþte Mevlâna’nýn zamanýný da bu açýdan deðerlendirip iyi etüt etmek zorundayýz. O dönemde Farsça yazmak hem modaydý, hem de bir yönüyle belki zorunluluktu. Türkçenin pabucu çoktan dama atýlmýþtý. Türkçe konuþmak cehaletle eþdeðer görülüyordu. Meselelere zamanýn penceresinden bakmak bizi daha gerçekçi ve saðlýklý neticelere götürür. Kim ne derse desin Mevlana, Türk-Ýslam kültürünün mühim bir parçasýdýr. O’nun, Mesnevi’sini Farsça yazmasý Türk olmadýðýný, bizim kültürümüzle beslenmediðini göstermez. Þekil baþka, içerik baþkadýr. Mesnevi’yi okuyanlar bu kanaatimizi paylaþacaklardýr. Nitekim bununla ilgili olarak þöyle der Mevlana:

“Yabancý deðil, sizin köyün halkýndan
Bir dostum, semtinizde bir yer arayan!
Düþman da görünse çehrem, olamam düþman,
Acemce söylesem de Türküm aslen.”

Sevgi ve hoþgörü deyince akla gelen en mühim sima Mevlâna’dýr. Hoþgörüyü bayraklaþtýran bir isimdir o…O, insaný öncelikle kul olarak ele alarak yüceltmiþtir. Buna bir de Allah’ýn dünyadaki halifesi olma hususiyeti eklenince kýymeti kat kat artmýþtýr insanýn. Onun içindir ki insaný sýrf hatalarýndan ötürü bir kalemde silmek mümkün deðildir. Ýnsanlar hata iþlemeye meyilli yaratýlmýþtýr. Bizler hatalara deðil, güzelliklere bakýp öylece deðerlendirmelerde bulunmalýyýz. Bataklýða bulaþan insanlara gülmek, kýzmak yerine; onlarý o çamur içerisinden çekip çýkarmalýyýz. Teblið bunun için önemli bir vazifedir.

     Mevlana’yý hümanist olarak gösterip onun Hakk’a kulluðunu ve manevi önderliðini görmezlikten gelen kesimler vardýr. Oysa O, batýlý anlamda anlaþýldýðý þekliyle hümanist bir mütefekkir deðildir. Çünkü Batýlýlar insaný bütün deðerlerin fevkinde görerek onu adeta putlaþtýrýyorlar. Zaten Mevlâna ömrü boyunca putlarla ve putçuluk zihniyetiyle mücadele etmiþtir. Ýnsan; dünyanýn efendisi olsa da, Hakk’ýn kuludur. Dünyaya geliþ nedenimizi düþünmek ve ona göre yaþamak mecburiyetindeyiz. Mevlana hoþgörü hususunda geniþ ufukludur. Hataya düþen kiþileri bir kalemde silip atmaz. Onun inanç hususundaki hoþgörüsünü yansýtan þu ifadeler altýn yaldýzla yazýlmaya deðerdir:

     “Gel, gel yine gel… Her kim olursan yine gel.
      Kâfir, ya mecusi, puta tapan yine gel.
      Yoktur kapýmýzda hiç ümitsizlik bil.
      Yüz kere tövbeni bozsan da yine gel.”

     Mevlana’nýn engin hoþgörüsü deðiþik kesimlerce suiistimal edilmiþtir. Onun inancýný ve imanýný sorgulayanlar çýkmýþtýr. Oysa o ‘Ne olursan ol, yine gel’ derken kiþinin geçmiþinin onun elini kolunu baðlamayacaðýný ifade etmektedir. Fakat kiþi Ýslama gelince deðiþmek zorundadýr. Bir Mecusi Ýslamiyeti seçmiþse artýk Mecusiliðini bir kenara býrakmalýdýr. Bir kalpte tevhitle teslis bir arada olamaz. Mevlana ‘gel’ derken ‘geçmiþteki hatalarýný sil de gel, anadan doðmuþçasýna saf bir halde gel’ demek istiyor. Bizim inancýmýzda son nefese kadar hakikatleri kabul etme, Ýslamla þereflenme ihtimali vardýr. Buna kimse engel olamaz.

     Ruhlarýn hamlýðý manevi ilimlerle ve tasavvufî öðretilerle giderilir. Mevlana’yý okumak ve anlamak bu yolda mesafe almamýzý saðlar. Ýrfanî ve hikemi eserlerle içimizdeki tortularý izale edebiliriz. Özellikle Mesnevi-i Þerif’in ilk 18 beyti bize gerekli yol haritasý olabilir. Bu beyitlerde ilahi hakikatler ney motifi etrafýnda soyut kavramlarla anlatýlmaktadýr.

     Mevlâna’yý anlatmak için ciltler dolusu kitaplar yazýlsa yine de kâfi deðildir. Onun tasavvufi derinliðini anlatmak ancak kelimelere sihirli anlamlar yüklemekle mümkündür. O, Ýslam’ý derinliðine yaþamýþ, tasavvufun ufuklarýný gönül ehline ardýna kadar açmýþtýr. Mevlana maneviyat göðünün sönmeyen yýldýzlarýndan biri olarak kalacaktýr. Mesnevi, maneviyat yolcularýna bir ýþýldak vazifesi görecektir. Onun için biz yazýmýzý ne kadar uzatsak da onu hakkýyla ifade etmekte aciz kalýrýz. Bu büyük mütefekkiri, gerçek Allah dostunu, 800. doðum yýldönümünde rahmetle anarken, büyük bir sabýr ve emekle hazýrladýðý Mesnevi’sinden aldýðým birkaç nurlu vecizeyi sizlerle paylaþmak istiyorum:

“Bilgi, mal, mevki ve hüküm kötü kiþilerin elinde fitnedir.”… “Þu üç sözden artýk deðil bütün ömrüm, þu üç söz: Hamdým, Piþtim, Yandým.”… “Bir buðday tanesine binlerce harman sýðmada... Bir caným ama yüz bin bedenim var.”… “Bilgisiz, kötü buyruklar veren bir padiþah oldu mu, bütün ova yýlanlarla, akreplerle dolar.”

Türkiye, Osmanlý’dan ve daha evvelki Türk devletlerinden devraldýðý manevi deðerlerini yarýnlara taþýmalýdýr; bunlarý bugünkü modern kýymet hükümleriyle birleþtirerek güçlendirmelidir. Bu köklü medeniyet hazineleri hoyratça tüketilmemelidir. 2007 Uluslararasý Mevlana Yýlý’nýn hayýrlara vesile olmasýný ve hakkýyla deðerlendirilmesini dilerim.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yazarlar ve yapýtlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Cemil Meriç"in Akýl Defteri
Gerçek Hayaller Dükkâný
Zigana'nýn Gür Sesi: Herfene Dergisi
"Güneþli Bayýr" ve Serkan Türk
15 Temmuz Direniþ Þiirleri Antolojisi
M. Nihat Malkoç"a Malatya"dan 6 Çeyrek Altýn…
Tokat"tan Gür Bir Ses: Kümbet Dergisi
Yusuf Ziya Ortaç'ýn Nüktedanlýðý
Þair Haydar Çoruhlu'yla Þiirin Kalbine Yolculuk
Bir Nihan Heybe'de Dünü Bugünde Yaþamak

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tevfik Serdar Anadolu Lisesi"nin Semender Dergisi
Hocalarýn Hocasý: Ahmet Hilmi Ýmamoðlu
Trabzon"un Ýkinci Özel Hastanesi: Ýmperial
Köprübaþý - Beþköy Dostluðu ve Kardeþliði
Mersin Yenice 4. Barýþ ve Kültür Festivali
M. Nihat Malkoç Kerbela Þiir Yarýþmasýnda Türkiye Birincisi Oldu
Gümüþhaneli Hacý Hüsrev Doðan
Göç Veren Trabzon
Deli Dumrul"da Dede Korkut Hafifliði
Trabzon'un Kültürel Meseleleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bir Neslin Hamurkârý [Þiir]
Muhsin Baþkan [Þiir]
Önce Ahlâk, Maneviyat [Þiir]
Tutumlu Ol Çocuðum [Þiir]
Ân Bu Ân, Vakit Þimdi [Þiir]
Babamýn Dönüþü [Þiir]
Yerli Malý Kullanýn [Þiir]
Ýfrit Ýle Karýnca (Manzum Masal) [Þiir]
Çanakkale Geçilmez [Þiir]
Halep'e Kelepçe [Þiir]


M.NÝHAT MALKOÇ kimdir?

NÝHAT MALKOÇ’UN BÝYOGRAFÝSÝ Beþ çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ýnda Trabzon’un Köprübaþý ilçesine baðlý Gündoðan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. Ýlkokulu komþu köy olan Güneþli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öðrenimini Köprübaþý Lisesi’nde tamamladý. En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktý. Lise son sýnýfta girdiði üniversite imtihanýnda KTÜ/Fatih Eðitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Öðretmenliði Bölümü’nü kazandý. Dersaneye gitme imkâný ve zaman kaybýna tahammülü olmadýðý için kazandýðý fakülteyle yetindi. 1992 yýlýnda okulu bitirdi. Ýlk göz aðrýsý olarak nitelediði Gümüþhane’de beþ yýla yakýn öðretmenlik yaptý. Her geçen gün öðretmenliði daha çok sevdi. Artýk öðretmenliði bir tutku olarak görüyor. Vatan borcunu Ýstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öðretmen olarak onurla yerine getirdi. Bu peygamber ocaðýnda yüzlerce yabancý subaya güzel Türkçe’mizi öðretti. Ankara’da girdiði sýnavý kazanarak Akçaabat Anadolu Ýmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatý Öðretmeni olarak atandý. Burada iki yýl görev yaptý. Daha sonra girdiði yazýlý ve sözlü imtihaný kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ýn baþkenti Aþkabat’a,üç yýl görev yapmak üzere, öðretmen olarak gönderildi. Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi’nde ve Ýlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öðretmeni olarak çalýþtý. Yine Aþkabat’ta Türkçe Öðretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yýl boyunca deðiþik milletlerden kiþilere Türkçe’yi sevdirerek öðretti. Þu anda Akçaabat’a baðlý Derecik Ýlköðretim Okulu’nda görev yapmaktadýr. Bugüne kadar,en büyüðünden en küçüðüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazý ve þiir yazdý. Bu yayýn organlarýndan Türk Edebiyatý,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çýnar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Þenliðin Sesi,Ýnsanlýða Çaðrý,Yeni Sesleniþ,Gençliðin Sesi gibi dergilerde;Türksesi,Demokrat Gümüþhane,Kuþakkaya,Ortadoðu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaþ,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yýllardan beri deneme,makale,fýkra ve þiirler yazmaktadýr. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazý Ýþleri Müdürlüðü’nü yaptý. Kültürel organizasyonlarýn çoðunda aktif olarak görev aldý. Sevgi,Dostluk ve Kardeþlik konulu þiir yarýþmasýnda birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediði Çevre ile ilgili yarýþmada birincilik,yine ayný belediyenin düzenlediði “Ýki binli Yýllara Doðru Trabzon” konulu makale yarýþmasýnda mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin deðiþik zamanlarda organize ettiði þiir yarýþmalarýnda birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandý. Karadeniz Yazarlar Birliði kurucularýndandýr. Halen bu birliðin üyesidir. Bunlarýn yanýnda elinin altýndaki öðrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onlarýn da pek çok kültürel yarýþmada ödüller almasýna zemin hazýrlamýþtýr. Ýkisi kýz,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasýdýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Necip Fazýl Kýsakürek,Mehmet Akif Ersoy,Yahya Kemal Beyatlý


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © M.NÝHAT MALKOÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.