Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella |
|
||||||||||
|
Sýcak bir aðustos günüydü. Cep telefonu henüz icat edilmemiþti. Mustafa aradýðýnda sýcaktan bunalmýþ, bu mevsim de, bu ayda Ýstanbul’da ne yaptýðýmý soruyordum kendime. Mustafa’ya kýzgýndým. Edebiyatý 3’ten terk edeli 2 yýl, tarihi ilk yýl býrakalý bir yýl olmuþtu. Ama kýzgýnlýðým bir sürü insanýn girmek için can attýðý bölümleri yarýda býrakmasýna deðildi. Kýzgýndým, çünkü benden okumak için aldýðý kitaplarý Kadýköy’de, o zamanlar pazar günleri kurulan ikincielkitappazarýnda satmýþtý. Satmýþtý ve bunu bir yýl sonra söylemiþti. Üstelik, kendince teselli ederek “tam adamýna gitti” demiþti. Alan kiþi kýymetini bilirmiþ. Neden, diye sormadým. Dediðim gibi sýcaktý. Öðlen olmamýþtý henüz. Ve Mustafa, Kartal’a çaðýrýyordu beni. “Çok iyi çay yapan bi çay bahçesi var”mýþ. “Her çay bahçesi öyle güzel çay demleyemez”miþ. “Hem bir þair arkadaþ var, onunla da tanýþýrsýn” dedi. Yapacak baþka bir þey bulamadýðýmdan “tamam” dedim. Akþamüstü, hava serinleyince yola çýktým. Kartal’a vardýðýmda anlaþtýðýmýz gibi Mustafa durakta bekliyordu. Çok iyi çay yapan bi çay bahçesine gittik. Az sonra “Tamam Sedat Bey de geldi.” dedi Mustafa. Ben “þair arkadaþ”tan “bey” diye bahsetmesine anlamlar yüklemeye çalýþýrken, þair arkadaþ “merhaba” diyerek masamýza oturdu. Ýki kez þaþýrmam gerekiyormuþ. Þair arkadaþ “yolun yarýsý”ný geçeli epey olmuþtu ve ben daha o sýrada yirmi beþ yaþýndaydým. (Þimdi geçtim yarýyý ve o kadar da þaþýlacak bir þey deðilmiþ. Neyse…) Tanýþtýrdý. Sedat Umran. Gitin Taþ Atarak Denizlerime. Aylýk Dergide okumuþtum þiirlerini. Önce “Ne bu böyle? Adam pencereye, kapýya, ineðe, çekirgeye þiir yazýyor” diye dalga geçmiþ, çok geçmeden “karpuza, paspasa, aynaya, taraða, sandalyeye, bardaða, kilime, iðneye” de yazdýðýný görüp “var bunda bir iþ” demiþtim. Ama açýk söylemek gerekirse, o iþin ne olduðunu pek de anlayamamýþtým. Gül’e yazdýðý þiirler biraz içimi ferahlatmýþtý. Muhabbete baþladýk. Ýlk þiir kitabýnýn adý “Leke”ydi. Ve ben çok beðendiðimi söyledim kitabýn ismini. Sedat Bey kendisinin hiç beðenmediðini, yayýncýnýn biraz zorlayarak o ismi koyduðunu söyledi. Ordan Gül’e geçti. Ve Gül’le tanýþmalarýný, ayrý düþmelerini ve aradan yýllar geçtikten sonra (yanlýþ hatýrlamýyorsam yirmi yýl kadar) tekrar görüþmelerini büyük bir heyecanla anlattý. Ve anlatýrken de Gül’e yazdýðý þiirlerden okudu da okudu. Ve ben ilk kez bir insanýn bu kadar þiiri hafýzasýnda tutmasýna þaþarak dinledim. Tesadüfen o günlerde okuduðum bir kitaptan Sedat Umran’ýn Almanca’dan çevirdiði Felsefenin Arka Merdivenleri’nden bahsettim. Sedat Bey hemen lafý Almanca’dan yaptýðý þiir çevirilerine baðladý (o güne kadar bilmiyordum, ama Alman þairlerini meðer Sedat Umran çevirisiyle okumuþum). Ve çevirdiði þiirlerin önce çevirisini sonra Almanca’sýný okudu. Kaç þiir okudu saymadým. Sanýrým, çevirdiði bütün þiirleri okudu, büyük bir coþkuyla. Sonra edebiyat alemine daldýk; edebiyatçýlara, þairlere. Bahsi geçen her þairden anekdotlar anlattý ve en az bir þirini okudu. Ben oturdum oturalý kaçýncýya þaþýrdýðýmý sayamýyordum artýk. Bir süre sonra kasýtlý olarak lafý deðiþik þairlere getirip kendimce testler yapmaya baþladým. Benim de, ezbere bilmesem de yanlýþ okunsa anlayabileceðim þiirlere getirdim lafý. Hepsini okudu ve doðru okudu! Mustafa’yla hiç konuþmadýk sanýrým o gece. Hatta ben de konuþmadým. Cümle kurdum denemez yani. Cemal Süreya… diyordum “Kýrmýzý bir kuþtur soluðum…” diye baþlýyordu, Necip Fazýl… diyodum “Sen, kaçan ürkek ceylânsýn daðda, /Ben, peþine düþmüþ bir canavarým!...” diye baþlýyordu Behcet Necatigil… diyordum “Sevgileri yarýnlara býraktýnýz…” diye baþlýyordu, Ahmet Arif… diyordum “Yangýnlar,/ Kahpe faklarý/ Korku çýðlarý /Ve irin selleri, aç yýrtýcýlar,/…” diye baþlýyordu, Sezai Karakoç… diyordum “Senin kalbinden sürgün oldum ilkin…” diye baþlýyordu, Attila Ýlhan… diyordum “Ben sana mecburum bilemezsin …” diyordu… Sadece Ýsmet Özel dediðimde geçiþtirdi konuyu.Böyle devam etti, gitti gece. Aradan yýllar geçti. Bir daha görüþmedik. Mustafa’yla da Sedat Umran’la da. Mustafa’yla irtibat koptu. Sedat Umaran’ý dergilerde okumaya devam ettim. Ve tanýþmamýzýn verdiði yakýnlýkla kitabý çýktýkça aldým, okudum. Bir gün Zen Kitabevi’nde karþýlaþtýk Üsküdar’da. Hala ayný coþkuyla þiirler okumaya devam ediyordu. Ben onu tanýdým, o beni tanýmadý. Ben de hatýrlatmadým. Sonra tekrar karþýlaþtýk, sonra tekrar. Ortalýðýn tenha olduðu bir karþýlaþmamýzda “Mustafa’yla görüþüyor musunuz?” dedim. Bana “Hangi Mustafa? Filiz’in abisi mi?” diye sordu.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yusuf Ziya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |