..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Mutlu köle çoktur. -Darwin
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Modern > Mehmet YALÇIN




13 Haziran 2007
Bugün Benim Doðum Günüm  
Yalnýz insanlara

Mehmet YALÇIN


Ýki saat oldu geleli. Annem susup; dantel örmekten baþka bir þey yapmadý. Þimdi de elimde tepsiyle salona giriyorum.


:BJIC:
“Bir adým ötemde bana bakan bir çift göz gördüm rüyamda dün gece. Kim olduðunu çýkaramadým. Hani bilirsin de bir türlü onu nerede, ne zaman gördüðünü hatýrlayamazsýn ya; iþte öyle bir þeydi. Kulaklarýmý kabarttým alabildiðine, bir ses duyabilmek için ama nedense duyabildiðim halde anlayamýyordum bana söylediklerini. Sesi çok kýsýktý. bir þeyler söylüyordu ya; önemliydi herhalde. Þimdi hatýrladým! Adýmý sayýklýyordu. Evet… Bana çok uzaklardan seslenen bir yakýným gibi sesleniyordu.”

     “Anne? Anne beni dinlemiyorsun. Oysa biraz daha düþünsem rüyanýn gerisini de hatýrlayacaðým. Sense hep elindeki dantelini örüp duruyorsun. Hem örecek baþka þeyler bul kendine. Mesela bir paspas. Üstelik gözlerin o kadar yorulmaz. Ha ne diyorsun? Ben sana çarþýdan bir koþu kalýn ip alýrým. Ne renkler var bir görsen. Ya da þey yap…”

     “Ya da sen bana güzel bir kahve yap ve rüyanýn devamýný getir sonra.”

     Sevinçle yerimden kalktým. Sevinçle mutfaða gittim. Sevinçle fincanlarý aradým. Off her zaman karýþtýrýyorum fincanlarýn yerini. Nihayet cezveyi de buldum. Bir bu eksikti. Tüp bitmiþ. Üff! Tüp gelene kadar…

     “Anne! Tüp bitmiþ.”

     Annem ne yapabilir ki? Böyle avaz avaz niye baðýrýyorum ben? Gene de içeriden yorgun sesi geldi. Onun her zaman bir çözümü vardýr kafasýnda. Þaþýrýyorum. Gerçekten de elektrikli ocak varmýþ bu fýrýnda. Nasýl da akýl edemedim.

     Annem bir þeyler mýrýldanýyor. Anlamýyorum ama gene gözümün önünü göremediðimden þikâyet ediyordur. Bazen sýrf onu kýzdýrmak için tümden bilmezliðe vuruyorum kendimi. Þimdi de öyle yapacaðým.

     “Anne! Bu ocaðýn düðmesi hangisi?”

     Ha ha… Ýðrençsin kýzým Aysel. Senin kýzýn olsa da sana bunlarý yapsa. Benim kýzým mý? Hýmm herhalde söylenerek yerimden kalkar; kahvemi kendim yapardým. Galiba annem de öyle yapýyor.

     “Tamam, anne buldum. Sen rahatýna bak. Birazdan kahveleri getiririm.” Biraz geç oldu ama gene de annem, aðrýyan dizlerini mutfaða sürüklemek zorunda kalmadý. Son günlerde iyice þikâyet eder oldu diz aðrýlarýndan. En son ne zaman doktora gitmiþtik? Geçen ay baþýnda gittik ya! Geçen ay mý? Kasýmýn baþýydý. Bir ay oldu mu? Daha fazla. Bugün 26 Aralýk Pazar… Ee ne olmuþ? Ne olacak! Doðum günüm bugün. “Tamamen unutmuþum ah!” demeyi isterdim. Oysa daha içeri girer girmez annemin bana “Doðum günün kutlu olsun Ayselciðim.” Demesini bekledim. Sonra da ördüðü tepsi örtülerinden birini hediye olarak vermesini…

     Ýki saat oldu geleli. Annem susup; dantel örmekten baþka bir þey yapmadý. Þimdi de elimde tepsiyle salona giriyorum. Kapýyý açtýðým anda annem; “Ýyi ki doðdun …” yok, hayýr. Demedi. Belki þimdi… Yok. Hiçbir hatýrlama izi bile yok. Kahvesini içiyor sade. Yorulmuþ olmalý. Þimdi dinleniyor. Gözlerini kapamýþ, kýrmýzý koltuðuna baþýný dayamýþ, kýpýrtýsýz oturuyor. Gören onu, elinde kahve fincanýyla uyuyor sanýr. Oysa bu onun adeti. Neden bilmem ama hep böyle içer kahvesini. Arada bir fincaný dudaklarýna götürürken gözlerini aralýyor sadece. Yüzü hiç deðiþmiyor. Tanrým! Dayanamýyorum. Yüzünde hiçbir çizgi yumuþamasý; býrak yumuþamasýný, deðiþme izi bile yok. Acaba güzel olmadý mý kahve? Bir yudum alýyorum. Yoo, pek de kötü deðil. Hatta güzel bile olmuþ. Þekeri biraz fazla mý kaçmýþ ne? Tanrým! Ne diyorum ben! Caný cehenneme kahvenin! Artýk dayanamayacaðým. Baðýrmak istiyorum. “Bugün benim doðum günüm anne!” diye baðýrýp; onu koltuktan sýçratarak kahve fincanýnýn üstüne devriliþini izlemek; sonra da kahkahalarla gülmek istiyorum. Tabi onun þaþkýn bakýþlarý arasýna benim sitem dolu bakýþlarým karýþmalý. Sonra…

     “Aysel, þu fincaný alýp bana bir battaniye getir kýzým. Üþüdüm. Uykum da geliyor.”

     “Peki anne.”

     Fincaný buruþuk, çilli ellerinden alýyorum. Ne kadar da severim bu elleri. Birden elini öpmek isteði duydum. Ellerini öpüp; aðlamak… Dur kýzým Aysel. Bu kadar çabuk koyuverme kendini. Üstelik bugün senin doðum günün. Sahi kaç yaþýna girmiþ oluyorum? Dur bakalým…

     “Efendim? Kaç yaþýna girdim mi dedin?”

     “Hayýr. Öyle demedim. Bir yaþýma daha girdim, dedim. Bu ne uykusu böyle gündüz vakti? Hasta mýsýn yoksa?”

     “Siz gençler anlamazsýnýz ki… Çabuk yoruluyor insan bu yaþa geldiðinde. Ellerin, gözlerin, her yerin, düþüncelerin bile yavaþlýyor. Yoksa bana mý geliyor; bilmiyorum.”

     “Býrak bunlarý anne. Þimdi yorgunsun. Ýstersen biraz dinlen. Eminim uyandýðýnda kendini daha iyi hissedeceksin.”

     “Sana bir þey söylemek istiyordum. Sen gelmeden önce aklýmdaydý. Neydi unuttum þimdi. Yoruldum kýzým. Çok da unutkan oldum bu aralar. Hani neydi? Baban bir þey derdi.”

     Sýkýldým artýk. Babam öleli yirmi bir yýl oldu. Sanki dünmüþ gibi konuþuyor. Mutlaka babam; “Neriman, senin en çok bu unutkanlýðýný seviyorum…”

     “Hah! Öyle ya; rahmetli, Neriman senin bu unutkanlýðýný seviyorum derdi.”

     “Çünkü her zaman bir þeyler unuturdun. Þimdi de öyle.”

     Alýndý mý acaba? Ne kadar ayýp. Ýðreniyorum kendimden. Hemen telafi et kýzým Aysel.

     “Anneciðim onun için þu son zamanlar demeyi býrak. Sen hep öyleydin. Þimdi de öylesin. Deðiþen pek bir þey yok.”

     Deðiþen çok þey var anne.Ben hâlâ ayný Aysel miyim? Hani saçlarýný ýslatýp taradýðýn; sonra da sýkýca ördüðün... Okuldan dönünce etrafa daðýttýðým kitaplarýmý topladýðýn pasaklý Aysel miyim?

     Evim? Evet bir evim var. Üstelik düzenli de. Haftada üç kez yerleri siliyorum. Daha ne olsun? Sonra, mobilyalar da iyi. En azýndan kýrýk dökük deðiller. Eh, iyi bir iþim de var. Yakýnda araba da alacaðým. Daha ne istiyorum ki ben? Her þeyim tam, yerli yerinde. Çok þükür, yediðim önümde yemediðim arkamda. Bir eksiðim, ihtiyacým yok. Ýhtiyaç? Kýzým Aysel, insanýn ihtiyacý biter mi hiç? Aaa! Az tamah, çok ziyan getirir mi diyeceksin? Aç deðilim açýkta deðilim iþte. Mutluyum, umutluyum. Mutluluk üzerine söylenecek ne varsa oyum. Demeye varmýyor dilim. Hah yola gel þöyle. Nasýl yani? Ýtiraf et caným. Hah ha mutlu musun? Hayýr, hayýr, hayýr. Deðilim. Mutlu deðilim. Hayatým avuçlarým içinden kayýp gidiyor. Otuz ikiye de girdim. Atma! En azýndan otuz ikiyi bitirdim. Ama dönüp bakýyorum da arkamda sadece bir evlilik býrakmýþým. Meyvesiz bir evlilik. Öyle ya; karným burnumda olmalýydý.Ya da kucaðýmda aðlayan bir bebek… Yoksa? Yoksalar bitmezdi. “Yoksa kusurlu adam mýydý? Yoksa doktor mu bir þey bilmiyordu? Oysa bizim Fatma´nýn görümcesi bir okusa; üflese ossaat düþerdi rahime bebek”ler çoðalýrdý. Çoðaldý da. Olmadý iþte. Benim de herkes gibi midem bulanmadý. Baþým dönmedi. “Beey caným erik istiyo!” diyemedim. Nihayet bitti.

     Mutsuzum! Mutsuzum iþte. Keþke kocamdan ayrýldýktan sonra; “Boyu devrilesice. Beni býraktý da o sürtüðün peþinden gitti.!” Diyebilseydim. Oysa öyle olmadý. “Ayrýlalým Aysel.” Dedi. Sen demedin mi? Ben de dedim amma söz aðzýmdan sanki : “Yarým alýþveriþ yapalým mý?” sorusuna yanýt verir gibi boþ ve anlamsýz çýktý. Anlamsýz bir þeyi bitirmek neden anlamsýz olsun? Anlamsýzdý iþte. Belki biraz çabalasak: “Bak arkadaþ! Bu böyle gitmez! Peki ne yapalým? Ne edelim de bu evliliði kurtaralým. Bak can çekiþiyor.” Demedik. Tabi evlilik yýldönümümüzü kutlamak için gittiðimiz lokantayý; orada üstüme dökülen þarap yüzünden tüm neþemizin kaçmasýný; sonra da dönüþte, arabada çýlgýnlýk yapýp; baðýra baðýra þarký söylememizi saymazsak. Neydi o þarký? Neyse saçmaydý zaten. Hamit´in dikkati daðýlýp da kaza tehlikesi atlatýnca susmuþtuk ikimiz de. Gülüyorsun. Gülerim tabi. Nasýl da bembeyaz olmuþtu Hamit. Bir de tüm kabahat, karþýdan gelen kamyonunmuþ gibi tükürükler saça saça küfretmesi yok muydu? Bir an gözlerinin yerinden fýrlayacak sanmýþtým. Ben de çok mu içmiþtim ne? Gülmekten pancar gibi olmuþtu yüzüm. Final tabi ki muhteþemdi. Evde sessiz sinema oyunu oynuyorduk ikimiz de. Bunun için uykuya dalacaðýmýz anýn telaþýyla yataða girdik. Puff… Bir evlilik yýldönümü de böylece bitti.

     Tüm bunlarý anlatmalýsýn. Kime? Kime olacak annene. Baksana yatýyor. Eminim rüyasýnda babamý ve benim çocukluðumu görüyordur. Uyansýn hele bir; soracaðým her þeyi. Ona anlatacaðým. Diyeceðim ki; “Nasýl baþardýn babamla evliliði? Bak ben baþaramadým. Sonra nasýl mutlu oldun hayatýn boyunca? Bak ben mutlu olamýyorum.” Aferin Aysel. Geç de olsa sonunda annenle konuþman gerektiðini anladýn. Anladým anladým. Hem; kýzlarýnýn sorunlarýný dinlemek deðil mi annelerin bir görevi de? Bu sefer dinleyecek. Belki de þaþýracak, gülecek, anlamsýz bulduðu olacak, aðlayacak, hatýralara dalacak ama dinleyecek. Sonra, o çok sevdiðim sýmsýcak ellerinin içinde kaybolacak benim sinirli ellerim. Buðulu gözlerini benim kararsýz, mutsuz gözlerime dikecek ve dudaklarýnda çýkan her kelime, kulaklarýma dokunup; beynimi uyuþturacak. “Þimdi anladýn mý neden mutluyum ve neden evlilikte olduðu gibi birçok þeyi baþardýðýmý?” diyecek. Bense; “Anladým. Çok iyi anladým.” Diyeceðim. Hele bir uyansýn. Ýþim yok. Nasýl olsa beklerim. Evet beklerim. Hep bekledim zaten. Her akþam Hamit´in gelip beni öpmesini, sonra da “Seni seviyorum.” demesini bekledim. Oysa her akþam Hamit, yemekten sonra sessizce çalýþma odasýna çekilir, saatlerce çalýþýrdý. Bu defa onu beklerdim. Þimdi biter çalýþmasý, yanýma gelir diye beklerdim. Yok… Beni kitaplarý kadar sevseydi boþuna olmazdý beklemem. Kavga ettiðimizde, pardon ettiðimde. Çünkü ha Hamit´le kavga etmiþsin; ha duvarla. Deðil mi duvar? Hah haa… Baðýrmasýný, bir þeyler söylemesini bekledim. Hayýr… Sadece karþýma dikilmiþ susuyor. Sonra da hiçbir þey olmamýþ gibi tekrar odasýna… “Baðýr be adam! Bir þeyler söyle. Konuþ!” dedim ve bekledim. Sinirlendim bol bol. Dikkat gene sinirleniyorsun. Sakin olmalýyým. Evet evet geçti onlar. Hamit yok, duvarla kavga etmek yok.

     Sakin ol Aysel. Sinirlenme. Doktor stres yok demedi mi? Hem de “Bak Aysel, kesinlikle stress yok. Anladýn mý?” dedi. Aman o da gelene gidene çift “s”li “stres yok” demekten baþka bir þey yapmýyor. Bu doktorlar da Türkçe´ye “stres yapmak” gibi iðrenç bir deyim daha kattýlar ya… Bazen anneme bu konuda çok hak veriyorum. Bunu da anlatmalýyým. Sonra geçen gün þöyle bir dolaþmak için çýktýðýmý, yorulup bir kafeye dinlenmek için gittiðimi de anlatmalýyým. Ne kadar da yorulmuþtum öyle. Yýðýldýðým sandalyeden daha kalkamayacaðýmý düþünmeye baþlamýþtým. Bu arada yan masada oturan gençlerin “muhabbet” dediklerine kulak kabarttým. Bir an bu gençlerin konuþmalarýndan hiçbir þey anlayamadým. Gençlerden biri, bir olay anlatýyor ballandýra ballandýra. Sonu da ilginç olacak ki; kendisi, þaþkýnlýðýný; “Abi bok gibi oldum.” Demekle ifade ediyor. Bir an gülmek geldi içimden ama gülemedim. Sonra, düþündüm de; anne sen geldin aklýma. Acaba emekli bir Türk dili ve edebiyatý öðretmeni olarak ne derdin bu duruma? Dur! Ben söyleyeyim. Önce çok þaþýrýr, yüzünü buruþtururdun. Gerçekten bok görmüþ gibi tiksinirdin. Bu deyimi unutmaz; sonra evde tek baþýna dantel örerken o genci karþýna alýr; defalarca ders verir; onu haþlardýn. Sinirlenip týðý eline batýrmak pahasýna da olsa yapardýn. Sonra da gencin özür dilemesiyle rahatlar; pencereden bakar ve mutlu olurdun. Ama ben senin rahatsýz olduðun ölçüde rahatsýz olmadým anne. Yani bana ne? Çocuk bok gibi olmuþsa olsun. Ama deðiþen o kadar çok þey var ki; ben bunlardan korkmaya baþladým. Bu dünyada yapayalnýz kalmaktan korkuyorum anne. Bir uyansan da sana söyleyebilsem tüm bunlarý. En iyi sen anlarsýn beni. Avutursun. Bana güven verirsin. Belki þiir bile okursun bana.

     Ne de çok uyuyorsun anne. Kaldýrsam mý acaba? Off caným sýkýldý. Acaba televizyonu mu açsam? Dikkat et; gürültü yapma. Sesini kýs sesini! Bereket, annem uyanmadý. Zap dedikleri bu olsa gerek. Hastalýk gibi bir þey. Baðýmlýlýk yapýyor. Kýzým Aysel, hiç iþin yokmuþ gibi geçmiþsin televizyonun karþýsýna, almýþsýn eline kumanda aletini. Ýþim mi? Ýþim var. Evet, beni bekleyen yýðýnlarla evrak, dosya, yüzüme bön bön bakan müþteriler var. Düþünmek istemiyorum bunlarý. Sanki hiç yoklarmýþ gibi bir kenara atmak istiyorum tüm o kargaþayý, koþuþturmayý. Böyle uzanýp televizyonun karþýsýna aptal balýklar gibi saatlerce seyretmek istiyorum. Neler neler var baksana. Ýnsanlar nasýl eðleniyor? Nasýl bir hayat sunuyor þu alet insanlara? Baksana Aysel. Ýyi bak. Sen onlardan biri misin? Sen de þu çýlgýnlarca eðlenen insanlar arasýnda olmak istemez misin? Hayýr! Asla istemem. Bugün izinlisin. Eðlenmelisin Aysel, hem de çýlgýnlar gibi. Ellerini havaya kaldýrýp; daireler çizerek uymalýsýn gürültünün ritmine. Çünkü, çünkü bugün senin doðum günün. Eðlen Aysel. Katýl bu curcunaya, kaptýr kendini bu akýþa. Çok hoþuna gidecek. Haydi Aysel. Bugün senin doðum günü.

     “Aysel, Aysel kýzým. Üzerine bir þey almadan uyuyakalmýþsýn. Hasta olacaksýn. Kalk yavrum, hava iyice kararmýþ. Akþama bir þeyler yapalým.”

     “Peki anne, kalkýyorum. Ýçim geçmiþ.”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn modern kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kayýp
Camlar ve Çiviler
Kapýlar


Mehmet YALÇIN kimdir?

Ben, bir öykü ve roman tutkunuyum. Edebiyatýn bir yaratým yolu olduðu ve bu yolla kalýcýlýðý paylaþmanýn mümkün olabilceðini düþünüyorum. Henüz edebiyat yolunun çok çok baþýnda olduðumu bilerek yavaþça ilerliyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Yaþar Kemal, Emile Zola, oðuz Atay


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet YALÇIN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.