..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsanlýðýn hangi filizi köreltilmek istenmiþse, tersine o filiz daha gür büyümüþtür. -Freud
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Gönül YILMAZ




9 Mayýs 2002
Gezi  
Gönül YILMAZ
Güneþ, masmavi gökyüzünde binlerce renge bürünmüþ; aydýnlatýyordu dünyayý. Uçsuz bucaksýz tarlalar, daðlarýn eteklerine uzanmýþ; sabah güneþinin, tadýný çýkarýyordu. Anayolda, arabalar yuvalarýna yem taþýyan karýncalar gibi sýrayla ve telaþla


:BBDG:
Güneþ, masmavi gökyüzünde binlerce renge bürünmüþ; aydýnlatýyordu dünyayý. Uçsuz bucaksýz tarlalar, daðlarýn eteklerine uzanmýþ; sabah güneþinin, tadýný çýkarýyordu. Anayolda, arabalar yuvalarýna yem taþýyan karýncalar gibi sýrayla ve telaþla, gidiyorlardý.
“Hava bir harika” dedi, Gülten. “Bu aylarda bizim buralar çok güzel olur.” Dedi Hasan. “Oðlum sana ne oluyor; Karadenizden gelip Adanalý’ mý oldun?” diye sordu, Metin. “Oðlum, doðduðun yer deðil doyduðun yer; demiþler bir kere” “Öyle , doðru söylemiþler. Süleyman dýþýnda hangimiz Adana’ lýyýz ki?” “Doðru söylüyorsunuz. Kýrk yýl düþünsem aklýma gelmezdi bir gün, Antakya’ yý býrakýp ta gelip buraya yerleþeceðimiz. Bakalým Süleyman köyün dediðin kadar güzel mi?” diyerek lafa girdi Leyla. “Görünce hepiniz bana hak vereceksiniz, arkadaþlar merak etmeyin.” “Süleyman bey, saat dokuz oluyor ben acýktým artýk. Kahvaltý için ne düþünüyorsunuz?” “Hasan haklý Süleyman, bende acýktým nerede yemek yiyeceðiz?” “Beþ on dakika kaldý çocuklar. Düþündüðüm yere varýnca, kahvaltý için duracaðýz.” “Ben, anladým galiba sen bizi kahvaltý için Misis denilen yere götürüyorsun; dimi.” “Evet Gülten” “Sýkmalarý ve ayranlarý çok güzel oluyormuþ. Çok methini duydum, ama daha hiç yememiþtim.” “Doðru duymuþsun, birazdan hak vereceksiniz.”
Hava ne kadar güzeldi bu gün Gülten doðru söylüyordu. Kasým ayýna gelmiþlerdi, ülkenin ve hatta dünyanýn, pek çok yeri bu zamanda buz gibi olurdu. Halbuki kendileri sadece birer hýrka alýp çýkmýþlardý bu geziye. Bu yoldan daha önce defalarca geçmiþti. Her zaman biraz önce geçtikleri o çýnar aðaçlarýnýn altýnda çay içmek istemiþti Leyla. En az yüz yaþýnda olmalýydý bu aðaçlar. Beþ altý tane çýnar aðacý, yanyana dizilmiþ; dimdik duruyordu. Bir araya gelmiþ eski dostlar, nasýl sohbet ederlerse; onlarda öyle sohbet ediyor olmalýydýlar. Rüzgârlarýn yardýmýyla, þarkýlar söyledikleri gibi. Neler yaþamýþlardý, dünyada acaba. Kim bilir, dallarýna hangi kuþlar yuva yapmýþtý. Kaç sevdalý, sýrtýný gövdesine yaslayýp anlatmýþtý sevdasýný kendine. Belki, savaþ zamanýnda askerler siper diye kullanmýþlardý. Bu ülkenin þehit kanlarýyla, sulanmamýþ bir metre kuru topraðý yoktu nasýlsa. Keþke o aðaçlardan biri ben olsaydým, diye iç geçirdi Leyla.
“Ýþte geldik” dedi Süleyman. Durduklarý yer, küçük bir petrol istasyonuydu. Daha önceleri de defalarca geçmiþti buradan. Hatta birkaç sefer durup su içmiþlerdi. Ama hiç öyle gelip oturmamýþtý Leyla . Gülten “lavaboya gidelim mi Leyla” dedi. “Olur tabi” diyerek cevapladý arkadaþýný.
Ýki oda, betonarme binadan oluþan bir yapýydý bu istasyon. Sað tarafta ki odanýn duvarýna, tebeþirle bir ok iþareti çizilmiþ, üstüne WC yazýlmýþtý. Okun iþaret ettiði yönden gittiler. Büyük bir aðacýn dallarý görünüyordu. Ýki metre kadar yürüyünce karþýlarýna aþaðýya doðru inen, dokuz on basamaklý bir merdiven çýktý. Merdivenlerin sonunda, küçük bir bina görünüyordu. Yine bir tebeþirle, sað tarafa bayan wc, sol tarafa bay wc, yazýlmýþtý.
Aþaðýda, her tarafý yaban otlarý ve dikenlerle kaplamýþtý. Yukardan bakýnca, dallarýný gördükleri büyük bir palamut aðacýnýn gövdesi, bütün haþmeti ile ayakta duruyordu. Aðacýn, biraz ilerisinde topraða paralel olarak yatmýþ bir asma aðacýnýn gövdesi duruyordu. Ýki aðacýn köklerinin etraflarý, yaban otlarýnýn ve dikenlerin saldýrýsýna uðramýþ gibiydi. Ama bu iki kökte, o kadar güçlü ve asildiler ki bu otlara hiç aldýrmadan gök yüzüne doðru uzanýyorlardý. Palamut aðacýnýn dallarý, istasyon olarak yapýlmýþ betonarme binanýn üstünü örtüyordu. Asma aðacý ise, binanýn bitiþiðine yapýlmýþ olan tahta çardaðýn üstünü, tamamen kaplamýþtý. Dallarýnýn bir kýsmý sararmýþ solmuþ zamana yenilmiþti. Bazýlarý sertleþmiþ ama hala yemyeþil direniyordu. En güzelleri ise her canlýnýn, bebeklerinin güzel olmasý gibi dallarýn ucunda yeni yeni dünyaya merhaba diyen filizlerdi.
Ýki arkadaþ, yukarý tekrar çýktýklarýnda Metin, arabanýn yanýnda bir þeylerle uðraþýyordu. Binanýn odalarýndan biri küçük bir market görünümündeydi. Kapýsý ve pencereleri açýktý içerde birkaç kiþi görünüyordu. Ýkinci odanýn kapýsý kapalý idi fakat pencereleri açýktý. Ýçerden birilerinin sesleri geliyor, fakat ne konuda konuþtuklarý anlaþýlmýyordu. Bu pencereden, dýþarýya doðru yanýk ekmek kokusu yayýlýyordu. Çardaða vardýklarýnda Hasan ve Süleyman’ýn oturduklarýný gördüler. Bir basamak olarak kullanmak amacýyla giriþe konmuþ bir kerpiç parçasýna basarak çardaðýn altýna girdiler kýzlar. “Kurt gibi acýkmýþým söylediniz mi sýkmalarý” diye sordu Gülten. “Evet merak etmeyin. On – on beþ dakikaya kadar gelir.” diye cevapladý, Süleyman.
Çardak, en fazla on tahta masadan oluþan küçük bir köy kahvesine benziyordu. Her masanýn etrafýnda dört beþ tane sandalye vardý. Gülten sandalyelerden birini çekerken “düþmem dimi?” diye arkadaþlarýna baktý. “Yok düþmezsin ama sen yinede dikkatli otur” diye cevapladý Hasan. Bu arada Metin geldi yanlarýna “Herkes hayatýndan memnun mu acaba” diyerek arkadaþlarýna laf attý. Masada, dört sandalye vardý ve dört arkadaþ bu sandalyelere oturmuþlardý. “Sende þuradan bir sandalye çekiver oðlum altýna” diye Hasan arkadaþýnýn sitemine cevap verdi. Bunda gocunacak bir þey yoktu. Metin’ in bu yersiz alýnganlýklarý, bazen sýkýcý oluyordu.
Gençler sohbete baþlarken, yanlarýna otuz - otuz beþ yaþlarýnda esmer, bir yetmiþ boylarýnda, etine dolgunca, kara gözlü bir delikanlý geldi. Masanýn üstüne raptiyelerle tutturulmuþ, rengi solmuþ, yer yer yýrtýlmýþ naylon örtüyü elindeki bezle silmeye baþladý. Bir yandan da Hasan’la sohbet ediyordu. Nereye gidiyorsunuz, ne iþ yapýyorsunuz, isimleriniz, memleketleriniz gibi pek çok soruyu bir çýrpýda sorup öðrenmiþti.
Sohbet tam koyulaþmýþken, betonarme binanýn kapýsý kapalý fakat penceresi açýk olan odasýndan iri yapýlý bembeyaz tülbentli bir kadýn göründü. Keskin bakýþlarla masada oturanlarý inceledikten sonra “Ýsmail” diye seslendi, masayý silen bey geldim abla, diyerek bir solukta pencereye koþtu. Bu arada kadýn yere doðru eðildi; ve ellerinde ayranlarla dolu bardaklarýn olduðu bir tepsi ile tekrar göründü. Ellerinin ve kollarýndýn unlu olmasý, sýkmalarý bu ellerin yaptýðýný gösteriyordu. Ayranlar nefis görünüyordu. Kocaman, bardaklara doldurmuþlardý. Bardaklarýn üstünde bal renginde balonlar olmuþtu. Balonlarýn bazýlarý, bardaklarýn dýþýna taþmýþ aþaðýya doðru bir iniyordu.
Tepsinin masaya gelmesiyle Hasan bardaða saldýrdý. Daha herkes ayranýný almadan o kafaya dikmiþti bardaðý. “Aman tanrým........tek kelimeyle harika ” diyordu. Süleyman, memnun gülümserken kýzlar ve Metin merakla birer yudum aldýlar ayranlarýndan. Hepsinin fikri aynýydý ayran bir harikaydý. Onlar daha ayran hakkýnda konuþurken; kadýn, pencereden tekrar göründü. Elinde içinde basmadan bir örtü olan bir tepsi tutuyordu. “Ýsmail, gel þunlarý da götür. Arkasýný yapýyorum, merak etmesinler” dedi. Ýsmail, elindeki tepsiyi getirip masaya býraktý.
Süleyman, basma örtüyü açarak içenden sýkmalarý çýkardý. Sýkma, küçük yufka ekmeklerin arasýna çökelek salatasý sarýlarak yapýlan bir yöresel yemekti. Hasan giderek kabaran bir iþtahla saldýrýyordu Metin “oðlum yavaþ ol, boðulacaksýn” diye gülerek takýlýyordu, arkadaþýna. “Ne kadar güzel olmuþ” dedi Gülten. Bunun üzerine Süleyman, açýklamaya baþladý. “çökeleði kendi elleriyle evlerinde yapýyorlar, unu desen kendi buðdaylarýný öðüterek elde ediyorlar, içine koyduklarý diðer malzemeyi ise kendi bahçelerinden topluyorlar. Bu kadar doðal ve katkýsýz olunca lezzet ide böyle güzel oluyor.” “haklýsýn” dedi Hasan bir yandan koca bir lokma, daha ýsýrýrken. Ýkinci, tepside gelmiþti bu arada. Onu da anýnda bitirmiþlerdi. Leyla “ben doydum artýk” dedi. Metin “ben bir iki daha yerim.” Gülten “midemden korkuyorum yoksa caným istiyor ama” diye durumunu anlattý. “Korkma ye” dedi Süleyman “asla dokunmaz midene merak etme nane var içinde hem de taze ve hormonsuz. Ýþin en önemli sýrrý ne biliyor musunuz arkadaþlar? Bu yemek, ateþte piþiyor öyle gaz veya elektrik ocaðýnda deðil. ”
Bunun üzerine, bir tane daha aldý Gülten. Leyla “biraz acele edin gidelim artýk.” Diyerek arkadaþlarýný uyardý. Ama Metin, “ben çay içmeden hiçbir yere gitmem” dedi. Aslýnda doðru söylüyordu; ve sonunda Leyla, “bende her zaman buralarda oturup çay içmeyi istemiþtim zaten” diyerek razý oldu. Hasan ise bir yandan çayýný içiyor, bir yandan sýkma yemeðe devam ediyordu. “Giderken üç-beþ tane paket yaptýralým olur mu?” dedi. Süleyman, “Ayþe teyze, bize beþ tane daha yapar mýsýnýz” diye seslendi. “tamam yapýyorum” diye cevapladý; kadýn gür sesiyle. Çaylarýný da içince yola çýkma saati gelmiþti. “Saat on bire geliyor” dedi Metin, “bir gibi köyde oluruz” diye cevapladý arkadaþýný Süleyman. Ayþe teyzeye ve Ýsmail’ e veda edip dönüþte uðramak üzere anlaþtýlar.
Arabaya bindiklerinde Leyla, “teþekkür ederiz Süleyman çok güzel bir kahvaltý oldu” dedi. Süleyman, tebessüm ederek “benim için zevkti, ama daha köye varmadýk. Size, orada bir ekþili çorba yedireceðim, ki görün parmaklarýnýzý da yersiniz” dedi. “O ne?” Hasan lafa atladý. “Gidince görürsün” diyerek arabayý çalýþtýrdý Süleyman. ‘Keþke iki gün izin alýp çýksaydýk bu geziye’ diye düþündü göstermek istediði yerler çok fakat vakit azdý. Gaza, biraz daha bastý. Acele etmeliydi, zaman çok çabuk geçiyordu. Gezilecek görülecek çok yer; tadýlacak çok çeþitli yemekler vardý.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gülmek Güzeldir

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Þiir Çeþitlemeleri [Þiir]


Gönül YILMAZ kimdir?

Yaþamayý öðrenmeye çalýþýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Franz Kafka


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Gönül YILMAZ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.