..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hayaller olmasaydý, umutlar dünde kalýrdý. - Dolmuþ atasözü
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sürrealizm > Ahmet Meriç Çavuþoðlu




30 Aralýk 2006
Suret  
Görünmez benim suretim...

Ahmet Meriç Çavuþoðlu


Gece öylesine karanlýktý ki etraftaki tüm canlýlar bir daha gün ýþýðýný göremeyeceklerini düþünerek endiþe içinde kývranýyorlardý. Sýradan bir Ýstanbul gecesinden farklý deðildi belki gökyüzünün kara bulutlarla kaplý olmasýný saymazsak. Simsiyah bir yaðmur yaðýyordu Ýstanbul'a, fakat topraðý ýslatan saðanak haricinde yere kapanmýþ bir kýzýn gözyaþlarý da ýslattý o gece topraðý. Masumiyetin þah damarýný kesmiþti hainler, dökülen masumiyetin kanýydý, Asya'nýn gözyaþlarýydý; simsiyah gecede kýrmýzý bir parýltý yansýdý gözyaþlarýndan. O gece orada yaþananlarýn tek bir tanýðý vardý, ufak bir laðým faresi. Cikleyerek izledi masumiyetin cinayetini, kýrmýzý parýltýdan korkup laðýmýna geri döndü...


:BJBI:
Ben geçmiþi, dönüp bakmadan
Silip atan öfkeli bir ruhum
Görünmez yüzüm aynada
Yok çünkü benim suretim
Taylan Ayýk



Gece öylesine karanlýktý ki etraftaki tüm canlýlar bir daha gün ýþýðýný göremeyeceklerini düþünerek endiþe içinde kývranýyorlardý. Sýradan bir Ýstanbul gecesinden farklý deðildi belki gökyüzünün kara bulutlarla kaplý olmasýný saymazsak. Simsiyah bir yaðmur yaðýyordu Ýstanbul'a, fakat topraðý ýslatan saðanak haricinde yere kapanmýþ bir kýzýn gözyaþlarý da ýslattý o gece topraðý. Masumiyetin þah damarýný kesmiþti hainler, dökülen masumiyetin kanýydý, Asya'nýn gözyaþlarýydý; simsiyah gecede kýrmýzý bir parýltý yansýdý gözyaþlarýndan. O gece orada yaþananlarýn tek bir tanýðý vardý, ufak bir laðým faresi. Cikleyerek izledi masumiyetin cinayetini, kýrmýzý parýltýdan korkup laðýmýna geri döndü...


Kafamý siktin be Gürkan Aðabey diye mýrýldandý Berk. "Çok haklýsýn abi, hatun dediðin kalleþtir zaten, sen takma kafana"dedi. Gürkan Aðabeyi ile raký sofrasýna oturmakla ne büyük bir hata yaptýðýný yeni anlýyordu. Dað gibi adam iki kadehle sarhoþ olmasý yetmez gibi saatlerdir gençliðinde kalmýþ aþkýný evirip çevirip tekrar anlatýyordu. Berk uzun süre önce dinlemeyi býrakmýþ, durumu kurtaracak cevaplar vererek bu gecenin bir an evvel bitmesini bekliyordu.

Yelkovan akrebi ismine yakýþmaz bir tavýrla aheste aheste izlerken, Berk'in de kafasý hafiften güzelleþmeye baþlamýþ. Gürkan'ý kendi baþýna býrakmýþ, bayaðý bayaðý o þarkýyý mýrýldanýyor, etrafý izliyordu. Parmaklarý kadehin aðzýnda dolanýrken mis gibi anason kokusunu içine çekiyordu. Etraf bulanýklaþmýþ, Gürkan susmuþtu. Kaç zamandýr raký içtiði tek yer bu köhne bardý. Mekan sahibi ilginç bir müzik politikasý izliyor, herkesin masasýnda istediði muhabbeti sürdürmesine müsaade edecek þiddette sakin müzikler çalýyordu. Fiyatlarýn piyasanýn oldukça altýnda olmasýna karþýn kalitesinden ödün vermeden çeþit konusunda da kýsýtlamaya gitmeyince bu kendi halinde Beyoðlu'nun arka sokaklarýndan birine hapsolmuþ bar çok farklý kesimlere hitap eder hale gelmiþti. Gürkan ve Berk'in hemen yan masasýnda þarap içen entelektüel olmaya çabalayan üniversite gençleri hararetli hararetli tartýþýrken, biraz daha ötede iki çift geniþ koltuklara yayýlmýþ neþeli kahkahalar atýyorlardý.

Gözleri kapýya yöneldiðinde gördüðüne inanamadý. Evet, ne yaptýklarý iþ ne de geldikleri yer çok tekin sayýlmazdý ama iblise ev sahipliði yapacak kadar pislik yuvasý olmadýðýný tahmin ediyordu. Fakat içeri giren þeyin iblis olduðuna kadehi uðruna yemin edebilirdi. Kendi düþüncelerini fark edince gülümseyip önüne döndü. " Bizim de kafamýz güzel oldu ya, hiç Gürkan Abimize suç bulmayalým "

Fakat yine de gördüðü altýndan kalkmasý kolay þeyler deðildi, merakýna yenildi, tekrar o yöne doðru baktý. Nasýl iblisin orada olmasý anormal olacaksa, gördüðünün de orada olmasý o derece anormaldi. Kýpkýrmýzý elbisesinin içinde dilleri lal eden güzelliðiyle oracýkta oturup nazarlarýyla etrafý süzüyordu, yalnýzdý. Gözleri kesiþtiðinde gördüklerinden hiç memnun olmadý Berk. Simsiyah gözlerde en korkunç kabuslarýnda bile rastlayamayacaðý bir azap gördü, yanmakta olan bir dað, acýlarýna çýðlýklarýný yaren etmiþ bir zihin.

"Kalkalým Gürkan Abi, ikimiz de ayarý kaçýrdýk sanýrým bu akþam."


“Ýçgüdüsel bir alýmlama esnasýnda maskulen bir yaklaþýmýn tohumlarýný bilinçaltýna atmaya muktedir satýrlar bunlar abi Campanella hadiseye popülist yaklaþmýþ siz de kalkmýþ burada içi boþ fikirlerin arkasýnda koþan dili yeri yalayan köpekler gibi adamý bana savunuyorsunuz" der Emre. Yýldýz'da Makine Mühendisliði üçüncü sýnýfta olmasýna karþýn hem okulda hem de arkadaþ grubunda felsefi sohbetlerle öne çýkan Emre, sonbaharýn kýþa çaldýðý o günlerde okuldan çýkmýþ soluðu Taksim'de yeni keþfettikleri barda, arkadaþlarýnýn yanýnda almýþtýr. Tartýþma tüm sýcaklýðýyla devam ederken masadaki bardaklar boþ durmuyordu. Söylediklerini söyledikten sonra kendini tartýþma atmosferinden çýkartan Emre etrafýný izlemeye baþladý. Sol taraftaki masada iki kiþi raký içiyordu. Anlaþýlan genç olan muhabbetten sýkýlmýþtý, konuþanýn yüzüne bakmaksýzýn etrafýný izlemesi bunun bir kanýtý sayýlabilirdi. Kendi kendine gülümseyen Emre bu masayý daha dikkatli takip etmeliyim dedi kendi kendine. Yazdýðý hikayelerde ki özellikle fantastik kurguya nesnel gerçeklik katarak yazardý hikayelerini, bu gözlemlerini çok sýk kullanýrdý.

Muhabbet ilerlemiþ, masanýn bir tarafýnda azýmsanmayacak bir ölü mantarlar mezarlýðý oluþmuþtu. Keyifle cebinden çýkarttýðý sigarasýný yakan Emre, ilk nefesi alýp " Benim için bundan baþka yanýp kül olan ne var ki? " dedi. Dumaný sigaranýn ucundaki köze doðru üfleyen Emre, içgüdüsel olarak kapýya doðru bakma ihtiyacý hisseti. Demirin mýknatýs tarafýndan çekilmesi gibiydi.

Arkadaþlarý Emre'nin tiradýna karþýlýk verebilmek için zihinlerini zorlarken yine Emre'nin bir sözü onlarý gerçek dünyaya döndürdü.

"Hassiktir!"


"Ne oluyor oðlum?"
"Gerçekliði kaybedecek kadar içmedim henüz, nerede olduðumun bilincindeyim, bu bir serap deðil nadide bir vaha olabilir ancak, fakat ne iþi var burada?"
"Yuh! Asya'yý tanýmýyor musun lan, bizim okulda okuyor, Orta Bahçe'de rastlamadýn mý hiç?"
"Onu görmemiþ olmam imkansýz, böyle bir güzelliði ýskalamýþ olamam..."
"Ahaha, bir de iyi gözlem yaparým diye geçiniyorsun deðil mi, yazýk lan sana"

Emre arkadaþlarýnýn sözlerini umursayacak durumda deðildi, gördüðü öyle kaldýrýlabilecek bir þey deðildi. Hala ona bakýyor olduðunu fark ettiðinde hýzla önüne döndü, arkadaþlarý sohbete geri dönmüþ, Emre'nin sigara üzerinden yarattýðý metaforu konuþuyorlardý. Emre uzun süre nerede olduðunu kestiremedi, etraf hala gerçek miydi, kýrmýzýlý kýz gerçek miydi ya da hiç gerçek olmuþ muydu?


" Garson! "

Ýlk denemede garsona sesini duyuran Berk, sað elinde bir kalem varmýþ da sol eline yazýyor gibi hayali kalemi havada sallayýnca garson kasaya doðru yöneldi. Hesap beklediðinden az gelmiþti, her ne kadar Gürkan ben ödeyeceðim diye tuttursa da Berk sarhoþ bir Gürkan'a para ödetmemenin daha doðru olacaðý kanaatine varmýþtý bile. Para üstünü bozuk demirlik halinde getiren garsonun beklentilerini boþa çýkarmamýþ hesap pusulasýnýn üzerindeki metalik yýðýnýnýn heybetine pek iliþmemiþti.

Gürkan çoktan sarhoþ deðilim triplerine girmiþ, yalpalayarak da olsa tek baþýna yürümek de ýsrar etmiþti. Berk hala gördüklerinin etkisinde, Gürkan'ý bir adým geriden kollar vaziyette masasýndan kapýya doðru yürüyordu, tam mekandan çýkacakken insanoðluna caný sýkýlmasýn diye yaradanýn verdiði merak adýndaki oyuncaða yenilerek o þeye tekrar baktý. Çok güzeldi, o zifiri saçlarý okþamak, o tene dokunmak kim bilir nasýl bir haz verirdi insana. Avuçlarýnda kýrmýzýlýnýn uzun, kemikli ellerini hissetti. Neler vermezdi ki bu duygunun gerçeðini tatmak için... Ýzlendiðini fark eden kýzýn þeytani nazarlarýný üzerinde hissetiðinde irkildi, tüyleri ürpermiþti, selamun kavlen demekten alýkoyamadý buram buram raký kokan aðzýný.

Barýn Ýstiklal Caddesine açýlan kapýsýndan çýktýðýnda suratýna serin Ýstanbul rüzgarý çarptý Berk'in. Bir rüyadan uyanmýþ gibiydi, tünele gitmeye çalýþýrken çakýrkeyifliðine Ýstiklal’de raks eden renklerin ýþýltýsýný ortak etti. Gürkan hala önünden yürüyordu...


Sis çökmüþtü Emre'nin gecesine, esrik bir ruh haline bürünmüþ, sohbetten uzaklaþmýþtý. Konuyu Asya'ya getirmek istiyordu ama arkadaþlarýnýn tepkilerinden de endiþe ediyordu. Nasýl olur da fark etmezdi böyle bir güzelliði bu kadar zamandýr. O kadar güzeldi ki, ona bakmaya bile korkuyordu. Onun varlýðý nasýl ezici bir histi, kendine olan tüm güveni yok olmuþtu, kendini, ruhunu ezilmiþ hissediyordu. Ýlk görüþte aþk mý? Hayýr, bu öyle bir þey deðildi. Kendini kötü hissediyordu, korkarak etrafýna bakýndý. Gözleri kýrmýzýyý arýyordu, þarabýn kýrmýzýsýný deðil ya da dj kabinini aydýnlatan kýrmýzý neonlarý da deðil, o eþsiz bedeni sarýp sarmalayan kýrmýzýyý...

Hala orada tek baþýna oturup, umursamazca etrafýný izliyordu. Sanki hiç bir þey umurunda deðildi, barda rahat oturan tek bir erkek yoktu, hepsi huzursuz, hevesli, meraklýydý. Emre masadaki þarap mantarlarýna baktý, bu gece yeterince içmiþlerdi ama arkadaþlarý çoktan ciddi muhabbeti býrakýp geyiðe baþlamýþlardý. Onlarý buradan çýkartmak düþündüðünden çok daha zor olacaktý. Belki de gerek de yoktu zaten tek baþýna da gidebilirdi, hatta tek baþýna gitmesi daha bile iyi olabilirdi.

"Beyler, ben kaçar..."


Sonbaharýn kýzýla boyadýðý aðaçlarýn altýnda, Ýstanbul'un en ünlü yokuþlarýndan birini, Yýldýz yokuþunu týrmanýyordu Emre. Çok kiþinin üfleyerek çýktýðý bu yokuþu çýkmak onun için hiç bir zaman zAhmet olmamýþtý. Sonbaharýn kýzýllýðýnda da, kýþýn karlarýn valsinde de, ilkbaharda erguvanlarýn þarkýsýnda da güzeldi Yýldýz, ruhu olan yerlerdendi mesela Yýldýz Parký, teselli edebilirdi sizi yahut öfkelendirdiðinizde onu kucak açmayabilirdi size eskisi gibi. Fakat o sabah çok daha hevesle týrmanýyordu yokuþta, Asya'yý görecekmiþ gibi koþuyordu adeta, daha önce onu okulda hiç görmemiþ olmasýna karþýn...

Akþamdan kalmaydý aslýnda, gece Bar-Bal Mumu'ndan çýktýktan sonra Galatasaray'da güzel bir çorba içmiþti ama bana mýsýn dememiþti þarap. Sabah uyandýðýnda ne baþýný ne gönlünü hissetmiyordu. Baþ aðrýsýnýn üstesinden gelmek için evden çabucak çýkmýþ, Beþiktaþ Vapur Ýskelesinin önünde her sabah ayný yerde, ayný arabayla poðaça satan Ayþe Teyzeye uðramýþ, vapurda bir güzel çay ile yemiþti aldýðý poðaçalarý. Üstüne yaktýðý sigaradan ilk nefesi öyle sert çekmiþti ki izmarit siyaha boyanmýþtý bir anda... Alýþýktý, yýllardýr hep böyle yenerdi baþ aðrýsýný da gönlüne ne yapacaktý onu bilmiyordu Emre. Aþk gibi deðildi bu, daha önce aþýk olmuþtu ya da olduðunu söylemiþti. Bu daha çok diþçinin diþi uyuþturmak için yaptýðý morfinin yanaðýnýzý dondurmasý gibiydi, yanaðýnýn varlýðýnýn farkýndaydý fakat hissetmiyordu dokunduðunda yanaðýný. Kalbi donmuþ gibiydi, acýdýðý kesindi ama buz gibi bir acýydý bu, dikkatini baþka bir þeye yönlendirmesini engelleyen, konsantrasyonunu bozan fakat yaþamasýna engel olmayan bir acý. Yokuþu týrmanýyordu, bütün yollar Asya'ya çýkýyordu, Avrupa yakasýndaki bu dik yokuþta...

Okula yükselen merdivenleri bir nefeste çýkan Emre, sýrtýnda düz bir çizgiyi takip eder gibi ilerleyen ter soðuk damlasýný hissediyordu. Kalbi göðsüne sýðmýyor, kafesini zorluyordu dýþarý çýkmak için. Ama zamaný vardý daha, elbet Asya'ya teslim edilecekti ama erkendi daha...

Dersine daha yarým saat vardý Emre'nin, hemen Orta Bahçe'ye yöneldi. Nefes alýþveriþi normale dönerken yeni þoka hazýr bekliyordu, biliyordu Emre onu gördüðü anda nefesi kesilecekti. Mimarlýk fakültesinin saðýnda kalýyordu Orta Bahçe. Orta Bahçe'nin devamýnda basketbol sahalarý, önünde de içinde ilkbahar-yaz boyunca çiçekleriyle arz-ý endam eden nilüferlerin bulunduðu küçük bir süs havuzu olurdu.

Hýzlý nazarlarla taradý Emre kantini... Yoktu... Ama oradan geçmiþti, kokusunu býrakan çiçekler gibi varlýðýnýn izlerini býrakmýþtý oraya, çok olmamýþtý gideli, acaba hangi fakültedeydi?

Çaresizlikle kendi binasýna yöneldi Emre, 2 saat boyunca Akýþkanlar Mekaniði dersi vardý, adýný bile tam bilmediði bir hocanýn verdiði derste hiç bir mekaniðin hidrolik yapýsýyla ilgili bir þey düþünmedi, Asya'nýn gözleri ne güzeldi deðil mi?

Dersin verdiði azaptan kurtulduðu anda binadan kaçarcasýna çýktý Emre, arkadaþlarýnýn seslenmelerine kulak asmadý, Asya'yý görmeye ihtiyacý vardý. Binadan çýkarken çarptýðý kýzdan özür bile dilemedi, ondan özür dilesinlerdi, taþmakta olan bir sel gibi koþuyordu kantine, hissediyordu, oradaydý Asya.

"Ýþte buradasýn." diye fýsýldadý kendi kendine. Çekingen biri sayýlmazdý, kendine güvenini kolay kolay yitirmez, belagatýna güvenirdi. Fakat o anda Asya ile nasýl tanýþacaðýna dair en ufak bir fikri yoktu.

Asya renkleri matlaþmýþ, eskitme diye tabir edilen hafif kýzýlýmsý bir kot giymiþ, kotuna eþlik etmek üzere koyu renk bir gömleðin üstüne kýrmýzý bir hýrka geçirmiþti. Uzun saçlarý omuzlarýný kapatýyor, fönlü saçlar yüzünü kapatmýyorlardý. Yüzünde Tanrý'nýn ona bahþettiði güzelliði gölgeleyecek, maskeleyecek hiç bir makyaj yoktu. Bahçenin arka tarafýnda aðacýn altýnda oturmuþ arkadaþýyla konuþuyordu. Üstlerinde onlarý aðaçtan kopup gelen yapraklardan koruyan bir þemsiyenin altýndaydýlar. Hava iyiden iyi kapanmýþtý, saðanak yaðmur her an bastýrabilirdi. Herkes kapalý mekanlara geçmiþti çoktan, Asya ve arkadaþýna sadece yalnýz bir kuþ eþlik ediyordu. Asya arkadaþýna ateþli ateþli bir þeyler anlatýyordu, elleri havada þekiller çiziyordu, Emre gözlerini alamadý Asya'nýn ellerinden.

Emre kendine tekrar þaþtý, Asya'yý daha önce görmemiþ olmasýna anlam veremiyordu. Fark etmemiþ olmasý fikrinden çoktan vazgeçmiþti, bu sýradanlýðýyla bile gözünü alan bu kýza aþina olmamasý kaderin bir cilvesi, tesadüfler silsilesi sonucunda hiç karþýlaþmamaya vermiþti bile. Þimdi tanýþmanýn bir yolunu bulmak lazýmdý, cebine uzanýp sigarasýný aldý...

Sigarasýný parmaklarýnda döndürüyordu Asya'nýn yanýna yürürken, elleri titriyordu. Hafifçe öksürerek sesine kalýn bir ton vermeye çalýþtý. Çýkan ses tam anlamýyla düþ kýrýklýðýydý...

"Ateþinizi alabilir miyim?"
"Tabii" diyerek sigarasýný uzattý Asya. Sesi çok garipti, çok uzaktan geliyordu, çatallý bir ses ama akýcý, sesinde bir þey vardý, yalnýzlýk sanki, ýzdýrap sanki...

Hayatý boyunca bir dal sigara yerinde olmayý bu kadar çok isteyeceðini hiç düþünmemiþti Emre, titreyen ellerle geri verirken izmariti Asya'ya onun dönüp bakmasýný ümit ediyordu. Fakat Asya kafasýný hiç çevirmeden sigarasýný almýþ, muhabbete geri dönmüþtü. Öylece kalakaldý Emre ayakta, Asya'nýn yanýnda, Asya'ya ait olmadan, Asya'ya sahip olmadan ama Asya'nýn yanýnda... Nedense bu ruh haline alýþmasý gerektiðini hissetti. Gök gürlemeye baþlamýþtý, Emre'nin gözlerinden akamayan yaþlar bulutlardan süzülüp Yýldýz'ý ýslatmaya baþladý. Yalnýz kuþ kaçmamakta ýsrarcýydý, duyup duyabileceði en güzel sesi dinliyordu, ýslanmayý göze aldý ufak kuþ, Asya'yý dinlemeye devam etti yalnýz kuþ.

Yaðmur saðanak halinde yaðýyordu, Emre ise sessiz adýmlarla Mimarlýk Fakültesine doðru yürüdü, bomboþ merdivenler koca kampüste belki yalnýzlýðýný paylaþacak tek dostuydu Emre'nin. 'Salaksýn sen salak, ne olmasýný bekliyordun, bir ateþ aldýn diye kýzla tanýþacaðýný mý... Salaksýn oðlum sen salak' diye söylendi kendine Emre. Eliyle oturduðu merdiveni yumrukluyordu. Tempolu, gittikçe hýzlanan yumruklar merdivenin canýný yakýyordu. Bam bam bam... Yaðmur suyuna kaný karýþtýðýnda elinin acýdýðýný fark etti. Sakinleþmiþti, 'Pes etmek için çok erken' diye mýrýldandý...


Ne berbat bir gün bu böyle.." diye içinden geçirdi Emre. Yataktan kalkýp perdeleri açtýðýnda bahardan kalma, güze hiç yakýþmayan bir gün gördü dýþarýda. Güneþ yüzünü uzun bir aradan sonra göstermiþ, gökyüzü tüm maviliðiyle arz-ý endam ediyordu. Asya'yý düþünmemeye çalýþarak güne baþladý Emre. Asya'yý görme fikri hoþuna gitse de önceki gün yaþadýðý hüsrandan sonra onu görmeye dayanamayacaðýný düþünüyordu. Neyse ki öðleden önce Davutpaþa'ya gitmesi gerekiyordu, yýllardýr veremediði birinci sýnýf dersine gidecekti. Öðleden sonra ise Yýldýz'a gitmek zorundaydý, baþkanlýk ettiði felsefe kulübünün ve yazarlýk yaptýðý okul dergisinin toplantýlarý vardý peþpeþe. Sýkýntýlý bir sabahtý yani.

Kadýköy'den Eminönü'ne gitmek üzere vapura bindiðinde aklýnda yalnýzca Asya vardý, zaten o akþamdan beri aklýnda hep Asya vardý. Hayallerinin baþrol oyuncusu olmuþtu, fakat hayallerin nasýl gerçek olacaðý meçhuldü.

Bitmek bilmez yol bitmiþ, Kadýköy'den Davutpaþa'ya uzanan ince uzun yol Davutpaþa Yerleþkesi tabelasýyla son bulmuþtu. Tam anlamýyla eski Ýstanbul yolu sayýlacak güzergahýn her santimine Asya hayali damlamýþtý.


Yýldýz'a geldiðinde ayaklarý Orta Bahçe'ye yönelse de o tüm iradesini devreye sokarak toplantýnýn yapýlacaðý amfiye doðru yürüdü. Hemen herkes gelmiþ, toplantýnýn baþlamasý için Emre'yi bekler vaziyette kapýnýn önünde çene çalýyorlardý. Emre'nin seri adýmlarla merdivenlerden çýkýþýný görenler 'Sonunda baþlýyoruz...' diyerek sýnýfa girdiler. Felsefe Kulübü toplantýlarýnda her hafta bir üye sunum hazýrlar, sunumunu yaptýktan sonra konu hakkýnda tartýþmaya girilirdi. Emre alýþýlageldiði üzere sunumu yapacak arkadaþý tanýttýktan sonra arka sýralardan birine oturup dýþarýyý izlemeye baþladý, þu an ne Descartes ne de Wittgenstein onu ilgilendirmiyordu... Dýþarýdaki güneþli hava hoþuna gitmemiþti, sunumu dikkatle dinleyen kulüp üyelerini süzmeye baþladý. aralarýnda tanýdýklarý, tanýmadýklarý, samimi olduklarý vardý. Sýra ön taraflara geldiðinde kalbi duracak gibi oldu. Asya!!! Asya'nýn orada ne iþi vardý, hangi ara girmiþti sýnýfa? Asya kulüp üyelerinden biri deðildi, deðil mi? Hayýr hayýr, onu daha önce görmemiþti. Allahým bu nasýl bir güzellik, diye düþündü. Ýnce, uzun suret'i özenle þekil verdirilmiþ muntazam kaþlarla belirginleþiyor, çehresine sert bir ifade veren burnu kibirden uzak bir diklikle duruyordu. Burasý onunla tanýþmak için çok uygun bir ortamdý. Sunumun bitmesini bekledi, oturumun ikinci kýsmýnda mutlaka bir fýrsat geçerdi eline.

***

Sunum bittiðinde Emre karizmatik adýmlarla kürsüye doðru yönelir, bu defa kendi mekanýndaydý. Kurallarý o koyardý ya da en azýndan o an için öyle sanýyordu. Azametli yürüyüþüyle kürsüye ulaþtýðýnda soracak soru olmayanlarla beraber Asya'nýn da sýnýftan çýktýðýný gördü. Hep sinir olmuþtu zaten bu tiplere, felsefe okumak ya da dinlemek deðil, tartýþmaktýr derdi her zaman ve bu tipler sadece bilgi almak, gereksiz entel ortamlarda Nietzsche'nin de þöyle bir sözü var demek için gelirlerdi toplantýlara. Asya'nýn onlarýn arasýnda olmasý onu hem üzmüþ, hem sinirlendirmiþti.. Sekreter onu tanýyor olmalýydý, onunla konuþup meseleyi anlardý.

"Soru sormak isteyen?"


Toplantý bitmiþ, tutanaklar tutulurken Emre kulüp sekretirini kenara çekip konuþturmaya çalýþmýþtý. Hayýr, sekreter de tanýmýyordu o kýzý ama tanýyan birilerini bulabilirdi. Gerek yoktu, önemsizdi, Emre hallederdi.

Emre b planýný devreye sokmuþ, kýz arkadaþlarýna Asya konusunu açýnca bütün okulun bu iþten haberdar olmasýný göze almýþtý. Çok can alýcý þeyler öðrenmese de ilginç þeyler öðrendiðini söyleyebilirdi. Asya da týpký kendisi gibi üçüncü sýnýf öðrencisiymiþ, Ýnþaat Mühendisliðinde okuyormuþ. Bu üç sene boyunca peþinden çok kiþi koþmuþ ancak kimse onun kalbini çalmayý baþaramamýþ. Ama kýzlar arasýnda pek de sevilen biri deðilmiþ, çok kiþi onun yüzünden bunalýma sürüklenmiþ. Herkes onun kalpsiz olduðu konusunda hemfikirdi, güzel olduðunu bilen kýzlarýn kibirine sahipti. Hemen her kýzla muhabbeti olmasýna karþýn yakýn bir arkadaþý yok gibi duruyordu. Ailesi hakkýnda çok bilgi yoktu, Ýstanbul'da tek baþýna bir evde kaldýðýný biliyorlardý. Hepsi hepsi buydu yani...

Gün bittiðinde ne iþine yarayacaðýný bilmediði bir sürü þey biliyordu Emre fakat cevabýný bulamadýðý bir soru hala mevcuttu,

" Nasýl? "


Sorunun cevabýný dijital ortamda buldu Emre. Ad, soyad, okul bilgileri gibi bir iki ufak doneyle Asya'nýn e-postasýna ulaþabilmiþ olmasýndan çok bunu daha önce akýl etmemiþ olmasýna þaþýrdý. E-postanýn içeriði mühim tabii, geceler boyunca düþündü ne yazacaðýný, biliyordu ki tek bir hamle þansý vardý, ýskalarsa bu iþ baþlamadan bitebilirdi. Uyku denen þeyin varlýðý ona hayal gibi geliyordu, en son ne zaman deliksiz uyumuþtu? Uyumaya çalýþtýðý gecelerden birinde göz gezdirdiði kitapta buldu yazacaklarýný Emre, Asya'nýn sesini yýllar önce Cemal Süreya tarif etmiþti. E-postayý yazmaya baþladý...

Gönderen: emrecg@hotmail.com
Alýcý: indispensable@hotmail.com
Konu: Sensizlik...

Böyle bir þeyin olmadýðýný biliyorum ama yapmak zorundaydým, içimdeki sensizlik senle baþladý, seninle bitecek. Uzun zamandýr okulda seni izliyorum, seni görme umuduyla geliyorum okula, seni görebilme ihtimali bile çekiyor beni Orta Bahçe'ye, beni fark ettin mi bilmiyorum, umarým rahatsýz etmemiþimdir, etmiyorumdur. Suret'in beni yalnýz býrakmýyor, sesine benzetmeye çalýþýyorum tüm sesleri ama benzemiyorlar. Liseli aþýklar gibi mektubu þiirle bitirmeyi istemezdim ama günlerce bir defa daha duymak istediðim sesini buldum bu þiirde, sesinin nereden tanýdýk geldiðini çýkarttým þiiri yýllar sonra tekrar okuyunca...

Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
Ýþinden memnun deðilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar

Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüþler var
Banyonun buzlu camý
Birkaç gün görünmedin
Okul þarkýlarý var

Sesinde ne var biliyor musun
Ev daðýnýklýðý var
Ýkide bir elini baþýna götürüp
Rüzðarda daðýlan yalnýzlýðýný
Düzeltiyorsun

Sesinde ne var biliyor musun
Söylemediðin sözcükler var
Küçücük þeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anýt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediðin sözcükler var

Cemal Süreya

                                        Emre


Cevap gelmeyeceðini daha e-postayý yolladýðý an fark etmiþti. Kimbilir böyle kaç e-posta almýþtý bugüne kadar, kimbilir ne zaman vazgeçmiþti bu sözlere inanmaktan. Ama kararlýydý Emre, inandýracaktý, kazanacaktý kalbini Asya'nýn.Bir süre sessizliðini korudu, gönlüne sessiz çýðlýklar atmasýný öðretti, günler günleri kovaladý.

Sonbahar terk ettiðinde Ýstanbul'u Aralýk ayýnýn ortalarýnda daha kimseyi final heyecaný sarmamýþken sunum sýrasý Emre'ye geldi felsefe kulübünde. Tasavvuftan bahsedecekti, Aþkýn Metafiziði'nden, Ýdeal aþktan, platonik aþktan... Sunumu kendisi yapacaðý için erkenden gelmiþti, sýnýfa, o kürsüde hazýrlýklarýný yaparken, askýlýktaki ýslak mont sayýsý hýzla artýyordu. Herkes geldiðinde, Emre baþladý sunumu yapmaya,
" Arkadaþlar, aþktan bahsediyorum, kainatýn en kuvvetli güdüsünden, Tanrý'yý bile etkisi altýna alabilen histen. Baþlarken aþký bu açýdan ele alacaðým, iþte bir Hadis-i Kutsi;

'Ben gizli bir hazine idim,
Bilinmekliði istedim.
Bilinmekliðime muhabbet ettim
Alemleri var ettim.'

Dünyayý yaratan Tanrý onu..."

Cümlesini tamamlayamadý ama biri kapýyý açtý. Soðuk havadan burnu kýzarmýþtý, çekingen bakýþlarla sessizce özür dileyerek içeri girdi. Herkes etkilenmiþti görüntüden ama hiç kimse Emre kadar fena olmamýþtý. Herkes için altý üstü güzel bir kýzdý, Emre içinse bundan çok daha fazlasý. Sesine hakim olmayý baþardý Emre, hiç bir þey olmamýþ gibi devam etti konuþmasýna. Sýk sýk Asya'ya baktý, tüm can alýcý yerlerde onun gözlerinde boðulmayý göze aldý,

“Yani sen elmayý seviyorsun diye elmanýn da seni sevmesi þart mý?” derken o beni sev diyordu Asya'nýn gözlerine, Yunus'un sesine tercüman olurken þu satýrlarda

"Kime gönül verir isem, benim ile yar olmadý
Halim bilip derdim sorup bana vefadar olmadý",

benim yar'ým ol diye haykýrdý sessizce.


Sunumu bittiðinde alýþýlagelmiþ olduðu gibi dinleyicilere sormak istedikleri bir þey olup olmadýðýný sorarken Asya'ya bakýyordu. Bu defa çýkmadý sýnýftan, soru da sormadý ama çýkmadý en azýndan.
Toplantý bitmiþ, Emre notlarýný topluyordu. Asya'nýn sýnýftan çýkýþýný izleyemeyeceðini bildiði için kafasýný kaldýrmýyordu bile. Kimisi gülen kimisi düþünen kalabalýk yavaþ yavaþ sýnýfý boþaltýyordu, Emre usul usul yaklaþan Asya'yý fark etti. Emre Asya'ya soran gözlerle bakýnca " Biraz vaktin varsa konuþabilir miyiz? Taksim'de çok güzel bir yer biliyorum, sana bir kadeh bir þey ýsmarlayabilir miyim?" diye sordu Asya. Emre þaþkýnlýkla teklifi kabul ederken Asya'nýn bahsettiði yerin Bar-Bal olup olmadýðýný da merak ediyordu.


Neler konuþtuklarý hakkýnda kesin bir fikri yoktu Emre'nin, Asya'dan beklenmeyecek naiflikte bir ses ile sunum hakkýnda konuþmaya baþlamýþtý önce Asya. Ürkekti, ilk defa gün ýþýðý ile karþýlaþan yavru kuþ gibi, sesi kýsýk geliyordu, sanki uzun süredir ilk defa konuþur gibi. Emre dalýp gitmiþti konuþmaya biraz Asya'yý izliyor, biraz konuþuyordu, rüyada gibiydi, sarhoþ olmuþ gibi etrafý bulanýk görüyordu, tek gerçeklik Asya’ydý sanki. Nasýl olduysa bir anda masada tek bardak kalmýþtý, ikisi de ayný bardaktan içiyorlardý birayý, tek bir dal sigara bir Emre'nin dudaklarýnda bir Asya'nýn dudaklarýnda kül oluyordu. Rüyayý çalan telefon bozdu. Eski bir dostu arýyordu Emre'yi, Emre'ye ihtiyacý olduðunu, kendini kötü hissettiðini söylüyordu. Ýçi acýyarak gelmeye çalýþacaðýný söyledi Emre, telefonu kapatýrken bir dönüm noktasýnda olduðunu fark etti. Asya'ya gitmesi gerektiðini söylerken Asya'nýn gözlerinde biriken yaþlarý gördü. O yaþlarýn kendisi için orada olabileceðini düþünecek kadar saftý Emre. Titreyen bir sesle sordu Asya, " Biraz daha kalamaz mýsýn?"


"Kalýrým sen istiyorsan biraz daha kalabilirim..." Emre tercihini yapmýþ, aþýk olduðunu gerçekten kabullenmiþti, bir dostundan yardýmýný esirgemiþti. Saatler geçmiþ, sohbetin bitme vakti gelmiþti. Bulanýktý Taksim, cadde boyunca ayný þarkýyý çalýyordu müzik marketler, albüm çýkalý bunca zaman olmasýna raðmen nedense bu þarkýyý marþ edinmiþti Ýstiklal, yan yana yürürlerken Emre ister istemez þarkýya eþlik ediyordu, "gözlerinden sýzan karanlýklar, umurumda deðil"

-Ne dedin Emre?
-Ne þimdi, ne sonra, ne boþluklar, umurumda deðil...
Asya gülümseyerek, " Yalansan yalaný severim, elimde deðil " dedikten sonra yine sessizlik girdi aralarýna baþýný çevirirken saçlarý savruldu çiseleyen yaðmuru yararak. Katý bir maddeymiþcesine uzak tuttu bedenlerini, düðümledi Emre'nin sesini.

Caddenin bitiþi, heykel, otobüs duraklarý, susarak otobüs bekleyen iki kiþi, Asya'nýn otobüse biniþi... Hepsi silik birer hatýra olarak kaldý Emre'nin aklýnda.

Asya'nýn bindiði otobüsün arkasýnda bakakaldý, boðazýnda düðümlü olan sözcükleri söyleyebildiðini fark etti. " Ama ben seni seviyorum... "


Günler günleri kovalýyor, Emre kendini solmakta olan bir fotoðraf gibi hissediyordu. Benliðini o kadar teslim etmiþti ki Asya'ya, kendisi için en son ne zaman bir karar aldýðýný hatýrlamýyordu. Beraber daha çok vakit geçiriyorlardý, Asya'lý yaþamýn tadýna alýþmýþtý, onsuzluðunu hayal edemiyordu. Ýçinde susturamadýðý bir dürtü Asya'ya artýk hislerini açýklamasý gerektiðini söylüyordu. Tamam, öylece söylemesiyle bir iliþki baþlamasýný beklemiyordu ama en azýndan bir sürecin baþlamasýný ümit ediyordu. Bu süreç süresince de ona daha yakýn olabilmeyi...

Planýný yaptý, onun yüzüne karþý söylemeyeceðini biliyordu aþkýný, yazýyla anlatsa arabesk kaçabilirdi, imalarla da olacak iþ deðildi. Sözcü seçti bu yüzden kendine, tüm aþýklarýn kadim dostunu aldý yanýna, üstelik caný yanmýþ bir dostu. Koparýlmýþ bir, gövdesi kýrýlmýþ bir gül'e anlattý aþkýný doyasýya. Sonra onu Asya'ya vermeye karar verdi. Gül anlatacaktý aþkýný, hem bir gülün samimiyetinden þüphe edilir miydi hiç?

---------------------------------------------------------------------------------------------

Menü>Mesajlar>Yeni Mesaj>Kýsa Mesaj>Kime>Alýcý Seç> ASYA
Metin:

Asya, saat 17.00'de Orta Bahçe'de görüþebilir miyiz? Seninle mühim bir þey konuþmak istiyorum. Emre

---------------------------------------------------------------------------------------------


Kýþ kendini iyiden iyiye hissettiriyordu, elinde gülle bekliyordu Emre. Karanlýk çökmüþtü çoktan Yýldýz'a, ikinci öðretimler yeni yeni geliyorlardý okula. Dönüp arkasýnda bakarken gelenin Asya olduðundan emindi Emre, nasýl olduðunu bilmiyordu ama Asya'nýn böyle bir etkisi vardý. Ezici bir aura...

Lacivert montuna bej atkýsý eþlik ediyordu. Ah o saçlar, ah o saçlar... Bir kere de nefesini kesmesinlerdi, bu kadar zamanda alýþamaz mýydý insan bir manzaraya...

"Meraklandýrdýn beni Emre, hayrola?" dedi Asya.
"Konuþuruz, önce bir soluklan.."

Önce gülü masanýn ortasýna koydu, sonra konuþmaya baþladý. " Sana karþý hissettiðim muhabbetin sýradan bir arkadaþ sevgisi olmadýðýný farkýndasýn deðil mi Asya? Ýsterdim sana anlatabileyim duygularýmý, sessizliðiyle kulaklarýmý parçalayan coþkuyu anlatabileyim... " Bir sigara yaktý Emre, ilk nefesle beraber devam etti konuþmaya. " Bak sana bir dostumu getirdim, o anlatacak sana aþkýmý, senin için göze alabileceklerimi, uykusuz gecelerimi, sessizliði unutan zihnimi... "

Gülü Asya'ya doðru uzattý, Asya ellerini uzatmadý. Havada kalakalan gülün boynu bir kez daha büküldü, Emre hala umutla gülü uzatýyordu, Asya yere bakýyordu. Yýldýz'ý kasvetli, simsiyah bir rüzgar sardý, üstlerindeki aðaç pes ederek aylardýr korumaya çalýþtýðý son yapraðýný da býraktý, yapayapalnýzdý artýk belki Emre'den bile yalnýz.

Asya yavaþ yavaþ baþýný kaldýrdý. Emre'ye bakmak istemiyordu ama mecburdu, Emre gördüklerinden hoþlanmayacaktý. Simsiyahtý, derinlerde bir yerlerde kýrmýzý bir alev tütmekteydi, aðlayan bir kýz, yaðmurlu bir hava ve iblis... Emre titremeye baþladý, uzaktan görenler soðuktan titrediðini sanabilirdi.

"Bu, bu ne demek oluyor Asya?" Emre kekeliyordu.
"Aþk hakkýnda ne biliyorsun cahil, o attýðýn nutuklarýn hepsi boþ, hepsi cühela iþi, gerçeðin o kadar uzaðýndasýn ki..."
"Neler bilmediðimi bilmiyorum lakin seni seviyorum Asya, seni seviyorum"

Asya hýçkýra hýçkýra aðlamaya baþlamýþtý, kara bulutlarýn yapamadýðýný kara gözler yapýyordu. Bakýþlarý tekrar topraðý süzüyordu. " Zorlama Emre, ben kimseyi sevemem, anlýyor musun, kimseyi sevemem ben... "

Asya'nýn ellerini sýkýca kavradý Emre, havanýn soðukluðuna inat sýcacýktý elleri, býrakmayacaktý Asya'yý, vazgeçmek yoktu. Naif bir sesle " Neyin var güzelim, ne demek tüm bu sözler?" dedi.

"Git buradan Emre, lütfen git." Asya zor yutkunuyordu, gözyaþlarý hala durmamýþtý.

"Yok öyle bir þey güzelim, neler olduðunu bana anlatmalýsýn." Emre þefkat dolu bir sesle konuþuyordu, sanki aþýk olduðu hatunla deðil de çocuðuyla konuþan bir baba gibi.

Asya geçmiþle þimdiki zamaný bir arada yaþýyor, bir yandan Emre'ye yanýt vermeye çalýþýrken bir yandan geçmiþiyle yüzleþiyordu. O gece, Emre ellerini tuttu, o ihanet, Emre saçlarýný okþamaya baþladý, o terk ediliþ, Emre konuþuyordu, dizlerinin üstüne çöktü, Emre cevap bekliyordu, ne sormuþtu ki, ufak kýzýn gözyaþlarý yaðmur suyuna karýþmaya baþladý, Emre tekrar konuþtu, ne sinir bozucu bir ses tonuydu bu, o'nun geliþi ve yaptýklarý anlaþma, Emre'nin þefkat dolu sesi ne kadar tiksindiriciydi...

"Kes sesin, anlýyor musun kes sesini!" baðýrarak ayaða fýrlayan kýzýn teselli edilmeye ihtiyacý yoktu. Emre irkildi. " Haydi ver bakayým o gülü, ver ve dünyada gerçekte neler olup bittiði hakkýnda bir þey öðrenmeye baþla. " Asya hýrçýnlaþmýþtý.

Emre ürkek tavýrlarla hala elinde duran kýrýk gülü Asya'ya uzattý. Sakince gövdesinden tuttu gülü Asya, ona bir zarar vermek istemezcesine yavaþ yavaþ burnunu götürdü, kokusunu almaya çalýþtý. Titreyen elleriyle avuçlarýnýn içinde kaybetti gülü, yüzü büyük bir acý çekiyormuþcasýna buruþtu. Sonra sanki elleri yanmýþ gibi bir anda açýverdi avcunu... Yere düþen kýrmýzý gül deðildi, iki sonbahardýr topraðýn üzerinde beklemiþ gibi duran bir tutam solmuþ gül yapraðýydý. Emre þaþkýnlýkla " Ne, nasýl yani? " diye sordu.

Asya uzaklara bakar þekilde konuþmaya baþladý. " Þeytan hakkýnda ne biliyorsun? Meleklerin en üstüyken, ateþten yaratýlmýþ olan neden en büyük isyankar olmayý göze aldý sence? "

Emre kekeleyerek, " Adem'e, secde, istemedi " dedi.

Asya küçümser bir edayla " Sen bile bu kadar sýð düþünürken elbette insanlar inanýr buna böylesine... Dinle ve öðren. Daha insan yokken en büyük aþýðýydý Þeytan Yaradan'ýn, diðer meleklerin lideri tapýyordu Yaradan'ýna, onun hizmetinde sonsuza dek çalýþmaya razýydý, yeter ki görsündü Suret'ini Yaradan'ýn. Hesapta yoktu insanoðlu, Yaradan yaratýverdi bu nankör ýrký ve en çok onu sevdi. Beni en çok o sevecek dedi. Ýþte Þeytan buna tahammül edemedi, Yaradan'ýna isyan etti, sevemeyecekler benden çok dedi, nankör dedi, nankör sevda nedir bilmez dedi. " diyerek baþladý.

Emre duyduklarýna inanamaz vaziyette, yerdeki kurumuþ yapraklarý topladý. Ýnanmaz gözlerle bakýyordu yapraklara, duyduklarý ise kendisini bir tür hikayedeymiþ gibi hissetiriyordu.

Asya devam etti, " Her neyse insanoðlu ile Þeytan arasýndaki mücadele baþladý iþte. Gelirsem konunun bana nerede temas ettiðine, bunlar yýllar önce, belki o kadar da çok deðildir, insanoðlunun nankörlüðüne þahitlik ettim, kurbaný oldum ve Þeytanla anlaþtým. O benim intikamýmý aldý, gözyaþlarýmý dindirdi, ben de karþýlýðýnda yüreðimi verdim ona, sevmemek üzere devam ettim hayatýma. Þeytan'a inanýyorum, destekçisiyim yani. Ýnsan sevmeye muktedir deðildir Emre, insan yalnýzca ister... "

Gök gürlemeye baþlamýþtý, Kampüsün bu tarafý bomboþtu, Emre göz yaþlarýný tutamýyordu artýk. Gözünden akan yaþlar yapraklarý ýslatýyordu. Asya ise tüm güzelliðiyle tam önünde duruyordu.

"Þimdi anlýyor musun beni, Emre? Uzak dur benden, neden seni hayatýma bu kadar soktum ki sanki. Uzak dur benden, anlýyor musun uzak dur, uzak." Son kelimeler fýsýltý halinde çýkmýþtý Asya'nýn aðzýndan.

Baþka hiç bir þey demeden karanlýða doðru koþmaya baþladý Asya, Emre kalkýp gidemedi arkasýndan. Gücü yoktu o kadar, tüm periþanlýðý ile dizlerinin üzerine çöktü. Avucundaki göz yaþlarýyla ýslanmýþ yaprak tekrar kýzarýyordu. Olup bitenin bir hayal olup olmadýðýný asla öðrenemedi, ölünceye kadar Asya'yý görmedi ve bir daha sevmedi Asya'nýn sözlerinden deðil, kimsede Asya'yý göremediðinden...


zAhmet

- SON –



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kandýr - Ma
Yalnýz Mýydým? Kedi Kimdi?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Simya [Þiir]


Ahmet Meriç Çavuþoðlu kimdir?

Öðrenciyim, genelde son çarem deðilse yazmam, yazarken anlatmaya çalýþýrým.

Etkilendiði Yazarlar:
Orhan Veli, Can Dündar


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ahmet Meriç Çavuþoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.