..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Matematiðe, yalnýzca yaratýcý bir sanat olduðu sürece ilgi duyarým. -Godfrey Hardy
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Destan > bayram telli




19 Aralýk 2006
Ýsmi Adem'di  
bayram telli
toplumun deðer yargýlarýný hiçe sayan bir çocuk.sçedrin'lik bir kahraman. o bir lider.insanlarýn acý çekmesi onu sadistçe eðlendiriyor.uslanmaz, akýllanmaz karakteriyle çevresindekilere kan kusturuyor.


:BBEI:

      ADEM
Ýsmi Adem’di. Köyün en çok dikkat çekici çocuðuydu. Köy kalabalýktý. Yirmi otuzun üzerinde büyüklü küçüklü çocuk vardý. Daha küçükleri hesaba katýlmazsa eðer. Sürü sürü gezer, oyun oynarlardý. Ancak nereye giderlerse gitsinler, Adem bir çýban gibi kendini hemen gösterirdi. Yaramaz, haylaz, þýmarýk, laftan anlamayan, ufak tefek, on üç yaþlarýnda bir çocuktu Adem. Küçük gözleri, zayýf ve çelimsiz vücudu, gülmek için tetikte bekleyen alaycý dudaklarý vardý. Onun elinden mahallenin çocuklarý illalah ediyorlardý. Adem bazen çok acýmasýz olabiliyordu. Kendinden boyca büyük olanlarý bile dövüyordu. Ancak, sevimli görünüþü ve liderlik vasfý dolayýsýyla köy çocuklarý onsuz yapamýyorlardý. Adem’in içinde olmadýðý bir oyun, eðlence tatsýz tuzsuz geçerdi. Varlýðý –varsa - bütün olumsuz havanýn, somurtkanlýðýn bir anda istenilen yönde deðiþmesi için yeterdi. Çelimsiz bir çocuktu, ancak konuþkan, geveze ve daha önemlisi zeki bir çocuktu. Olabildiðince haþarýlýðý ileri dereceye götürmekten hoþlanýrdý. Elindeki topu gözüne kestirdiði pencereye atmaktan hiç çekinmezdi. Çitlerin, duvarlarýn üstünden bahçelere saldýrýr, oralarý talan etmekten bir nevi zevk duyardý. Adem, bu yüzden büyüklerinden eþþek sudan gelinceye kadar çok dayak yerdi. Bu dayak faslýnýn verdiði acý, onu en fazla yarým saat, bilemedin bir saat adam gibi uslu yapardý. Acýnýn tesiri geçince haþarýlýklarýna kaldýðý yerden devam ediyordu. Onun yüzünden diðer çocuklar da çok dayak yerlerdi. Kimisi günlerce gruptan uzak durur, baktý olmuyor, hayatýn tadý tuzu yok, yeniden Adem ve arkadaþlarýna katýlýrlardý. Bütün köy bu çocuk sürüsünden býkmýþ, usanmýþtý. Aileleri çocuklarýnýn bu aþýrýlýklarýnýn önüne geçemiyor, tek sebebin de Adem olduðunda karar kýlýyorlardý. Hiçbir gün yoktu ki, birkaç adam veya kadýn Adem’in anasýna babasýna Adem’i þikayete gelmesin. Ancak, “Bizim de yapacak bir þeyimiz yok”, diyerek çaresizce elini kolunu sallardý. Sonra da devam ederdi. “Ýnanýn, elimiz kolumuz baðlý...Çocuk ne laftan, ne de dayaktan anlýyor...Etme oðlum, yapma oðlum, ayaðýný kýrarým, kafaný koparýrým diyoruz ama, çocuk, çocuk deðil, bir þeytan sanki. Sýrýtarak adama daha da gýcýk veriyor. Valla köylüm, biz bir çare bulamadýk....Bak, þu kapýyý görüyor musun? Her gün bu kapýya asýlýp duruyor. Bir gün bir tarafýný kesecek. Kesmekle kalmayacak, bizi de kapýsýz býrakacak. Çocuðu okula gönderdik, belki düzelir dedik. Ama, seneler geçmesine raðmen deðiþen bir þey olmadý. Öðretmeni de hiçbir þey yapamadý. Çocuk, öðretmeninden korkmuyor ki....cenabet....”
Her þikayete gelen, böyle yakýnmalarla karþýlaþýrdý. Sonra da içlerinden “Allah, bunlara yardým etsin. Benim çocuðum böyle mi?....Çok þükür!....O da Adem’in grubundan ama, þimdiye kadar kimse oðlumdan þikayet için kapýmý çalmadý.”diyerek evinin yolunu tutarlardý. Adem’in maðdur ettiði diðer aileler de çocuklarý için kendilerini talihli görüyorlardý. Sabah- akþam Adem’le gezenlerden bir kaçý bazen Adem’e özenerek þunun bunun bahçesine girmek veya baþka bir suç iþlemeye giriþmiþlerdi. Ancak, gelen þikayet üzerine babalarý çocuklarýn kulaðýndan çekip elindeki ince, yaþ, kýrbaç gibi sopayla da kaba etlerini þöyle temiz bir þekilde morarttýktan sonra çocuklar korkmuþ, gün boyunca eve uðramamýþ, sonra suçlarýný kabul ederek gelip babalarýndan özür dilemiþlerdi. Ondan sonra da Adem’le birlikte oyun oynarlarken daha dikkatli davranmaya baþladýlar. Bunun üzerine, onlarý korkaklýk ve pýsýrýklýkla suçlayarak “Oðlum!....Senin aðzýnýn kenarýnda anandan emdiðin süt lekeleri duruyor. Git de anan temizlesin seni...” diye alaya alarak onlarý yanýndan kovardý. Çocuklar üzgün üzgün oradan uzaklaþýrken de “Doðru, ananýzýn yanýna gidin!...Tamam mý?Kýçýnýzý da temizlemeyi unutmayýn!” diye onlarýn arkalarýndan seslenirdi. Ardýndan, aðzýný þiþirir “pýrrrrrr....” yapardý. Sonra da oradakilere döner, “Hadi, arkadaþlar! Biz gidelim...”Alay edilen çocuklar ertesi gün Adem’in yanýna gelir, özür diler, kendilerini yeniden aralarýna almasý için ona yalvarýrlardý. “Ben size ne dersem onu yapacaksýnýz, tamam mý?” “Tamam Adem, bundan sonra senin sözünden çýkmayacaðýz. Vur de, vuralým; kýr de kýralým.” “Tamam tamam. Gülünç duruma düþüyorsunuz.” Etraftakilerden kahkahalar yükseldi. Hepsinin de yüzlerinden gurur okunuyordu. Kendileri þu þaþkýnlarýn yerinde olmadýklarý için kabarýyor, bir üstünlük havasý taslýyorlardý. Ardýndan, önde Adem, sürü halinde þarký söyleyerek köyden uzaklaþtýlar. Uzaktan sesleri geliyordu köy halkýnýn kulaðýna. Kim bilir hangi fakir fukaranýn malýný bozmaya, talan etmeye gidiyorlardý. Çocuklarýn olmadýðý zamanlarda köy öyle sessiz olurdu ki, insanda terkedilmiþ hissini uyandýrýyordu. Kulaklar dinlenir, halk huzur bulurdu.....
***** **** ***** *****
     Adem’in olduðu yerde oyun bulma sýkýntýsý yaþanmazdý. Keskin zekasýyla her þeyden bir oyun çýkarmasýný biliyordu. Bulamasa bile etrafýndakilere “Hadi kafanýzý çalýþtýrýn biraz....”derdi. Ardýndan çeþitli ve ilginç fikirler ortaya çýkar, en uygun olaný seçilirdi.....Ailesi Adem için çok kaygýlanýyordu. Dört çocuklarý vardý; biri kýz, diðerleri erkekti. Adem en küçüðüydü. Diðer erkek çocuklarý evlenmiþti. Adem hiç birisine benzemiyordu. Abdullah, kara kara düþünüyor, “Acaba, nerde hata yaptým da Allah, bunlarý bana reva görüyordu. Baþkasýnýn çocuðuyla da alay etmiþ deðilim...” diyordu. Sonra da suçu karýsýnýn, Zeliha’nýn üstüne atýyordu: “ Ne olacak? Sülalende doðru dürüst birisi yok ki! Hangisini alsan elinde kalýyor. Sen git, onlara çek. Olacak iþ deðil bu.....” Karýsý hemen atýlýrdý: “ Senin sülalenden birisine çekseydi ya!...Sanki ben mi engelledim? Þuna bak hele!...” “Her gün þikayet, her gün þikayet. Yahu, ben bu çocuðun elinden nereye gideyim?....Bu gün deðilse bile muhakkak bir gün baþýmýza daha büyük dertler açacak. Kesin gözüyle bakýyorum. Aaha, þuraya yazýyorum; ya katil, hýrsýz, ya da serseri olacak. Çünkü gittiði yere uðursuzluk götürüyor. Hayra alamet deðil bu....” Karýsý karþý çýktý: “Amaan Davut! Daha iyi, güzel düþünemez misin sen? Her þeyin hayýrlýsýný iste. Bakma sen Adem’e. Daha çocuk o. Büyüyünce aklý baþýna gelir. Her zaman böyle kalacak deðil ya.....” “ Sen ona çocuk mu diyorsun? Çocuk deðil o, cin cin! Onun kafasýnda en az seninki, benimki kadar beyin var, hem de bu yaþta. Baksana! Köyün tüm çocuklarýný – hem de kendisinden çok çok büyük çocuklarý - dize getiriyor, onlarý avucunda evirip çeviriyor. Sen kalkýp ona çocuk diyorsun.” Davut, kendisini anlamaya yanaþmayan karýsýna daha fazla laf anlatmak istemeyerek odadan çýktý. Bunun üzerine karýsý, “Nereye gidiyorsun?” diye baðýrdý. “ Tarlaya gidiyorum...” Yalnýz kalan Zeliha oturdu, elinde iþe yaramayan bir kazaðýn ipliðini kaldýðý yerden sökmeye devam etti.
     Adem’le arkadaþlarý köyden yaklaþýk iki kilometre uzaðýnda, daðda bir zamanlar köylülerin, sürülerini burada suladýklarý, aðzý bir metre çapýnda derin bir kuyunun baþýnda toplanmýþlardý. Uzun zamandan beri kimse hayvanlarýný burada sulamýyordu. Kuyu yarýya kadar su doluydu. Ýçi karanlýktý. Bu taraflara yolu düþenler muhakkak gelir, bu kuyuya bir veya birkaç taþ atmadan etmezdi. Þimdi kuyunun baþýnda toplanmýþ çocuklardan bazýlarý da meraklarýný gidermek için kuyuya taþ attýlar. Onlarý engellemek isteyen Adem: “ Durun, dinleyin beni, dedi. Bakýn ne diyeceðim? Aklýma müthiþ bir fikir geldi; kim kuyunun üzerinden daha uzaða atlayacak?...Eeee...Nasýl buldunuz? Orada bulunanlar daha önce hiç denenmemiþ bu oyuna hep birlikte sevinç çýðlýklarýyla katýldýklarýný ifade ettiler. Bunun Adem tarafýndan bulunmasý da oyunu daha cazip hale getiriyordu. Ýçlerinden tombulca, iyice kýsaltýlmýþ saçlarýyla Nazileri andýran esmer yüzlü, orta boylu Salim, ileriye atýlarak, “Kazanana ne verilecek?” dedi. Baþka sesler de Salim’e hak verdi. Doðru ya, kazanana ödül gibi bir þeyler verilmeli. Ödülden yana birkaç fikir daha çýktý ortaya. Ancak, yine de herkesin gözü Adem’deydi. O da düþünüyordu, ama aklýna da bir þey gelmiyordu. Öte yandan bir ses: “Birinci gelene bu akþam çalacaðýmýz tüm yumurtalarý verelim,” dedi. Gözler sesin geldiði tarafa çevrildi. Adem boyunda, zayýf, kuru birisiydi. Ýsmi de Servet’ti. “Güzel bir fikir, dedi Adem. Tamam, birinci gelen, akþamki yumurtalarýn hepsini alsýn.” Sonra oradakilere dönerek: “ Hadi bakalým, herkes sýraya,” diye baðýrdý. Çocuklar itiþe kakýþa sýraya girdiler. Önce Adem......Kuyudan birkaç metre uzaklaþtý. Koþu vaziyetine girip derin bir nefes aldý. Göðsünü þiþirdikten sonra tüm gücüyle ileri atýldý. Çocuklarýn hepsi, aðýzlarý bir karýþ açýk, gözleri sonuna kadar açýlmýþ, Adem’i izlemeye koyuldular....Adem fena atlamadý. Bundan daha uzaða atlayacaðýný da sanmýyordu. Herkes alkýþladý: “Adem!...Adem!...” diye baðýrmaya baþladýlar. Adem ise normal tavrýný sürdürdü. Sonra, bir kenara çekilip oturdu. Arkadaþlarý kendisine tezahurat getirmekle iþi biraz abartýyorlardý. Halbuki, kendisi için böyle þeyler basitti, oyuncak gibiydi. Boyu kýsaydý, ama atikti, civa gibi hareketliydi....Diðerleri sýrasýyla atladýlar. Adem’i geçeni de, geçemeyeni de vardý. Ancak, kendisinden daha iyi atladýlar diye Adem hiç sesini çýkarmadý. Diðer taraftan, daha uzaða atlayan, yani Adem’in rekorunu kýran çocuklar þýmarmaya, gururlanmaya baþladýlar. Üstünlük havalarýna girdiler. Çünkü, Adem’i geçmiþlerdi. Bunlara daha fazla dayanamayan Adem elini havaya kaldýrdý: “ Hemen horozlar gibi þiþmeyin, diye haykýrdý. Gövdenize yapýþýk duran o baston gibi uzun bacaklarýnýza mý güveniyorsunuz?...Ha, söyleyin bakalým, muþmula kafalýlar?...” Berikiler: “Hayýr, horoz gibi þiþtiðimiz falan yok,” diyerek, savunmalarýný yaptýlar....Herkes atladý. Adem þansýný bir daha denemek istedi. Eðer, diðerlerinden daha uzaða atlayamazsa, bu, kendisi için hiç de iyi olmazdý. Bir defa, saygýnlýðý azalýrdý. Sözlerinin geçerliliði konusunda ciddi kaygýlar ortaya çýkardý....Geri geri gitti. Bir yay gibi gerildi. Sonra tüm hýzýyla ileriye attý kendini. Öyle ki, kuyunun karþý tarafýnda kafa üzeri az daha yere çakýlacaktý....Birinci atlayýþtan daha iyi bir atlayýþtý bu. Bundan iyisini de baþarmasý imkansýz gibiydi. Öte yandan berikilerin rekorunu da kýramadý. Üzgündü, gururu incinmiþ, kendini yenilmiþ buluyordu. Bunun yanýnda, kendisiyle ayný boy ve kiloda olan diðer çocuklarýn hepsini geride býrakmýþtý. Elinden geleni yapmýþtý. Sýrýk gibi boylarý olan diðer çocuklarý geçmesini de kimse bekleyemezdi ya!....Böyle bir beklenti içinde olmak Adem’e haksýzlýk olurdu.
Az ilerde rekoru elinde bulunduran çocuða da bir göz daðý verdi: “Senin yerinde olsam, dedi, böyle fazla kabarmam.”Çocuk kendini toparladý. Doðru ya, ölçüyü fazla kaçýrmýþtý. Ardýndan bazýlarý tekrar tekrar kuyunun üstünden atlamaya baþladýlar. Az sonra bu oyunu öyle abartýlar ki, daha biri atlarken, bir diðeri onun peþinden koþuyordu. Bu yüzden az kalsýn birisi kuyunun dibini boylayacaktý. Tabii, arkadaþlarý onu hemen tutmasalardý....Çocuðun yüzü korkudan sapsarý kesildi. Bir ölü yüzü gibi donuklaþtý. Çocuk ölümle karþý karþýya kalmýþtý. Saniyeler, hatta saliseler söz konusuydu. Herkes, ölçüyü fazla kaçýrdýklarýnýn farkýna vardýlar. Yaptýklarýndan ötürü piþmanlýk, üzüntü, daha da önemlisi korku duyuyorlardý. Þimdi, eðer son anda çocuðun yakasýndan yakalanmamýþ olsalardý, ne olurdu acaba? Bu sorunun cevabý hepsinin zihnine kazýndý. Ama, kimse bilmek istemiyordu. Kafalarýndan atmaya kalkýþsalar bile bunu yapamýyorlardý. Pekala, o çocuðun yerinde kendileri de olabilirdi ve þu an burada toplananlarýn arasýnda olmak þansýný ebediyen kaybedebilirlerdi. Ýþte, bu yüzden her biri diðerini suçladý. “Eðer, sen arkamdan gelmeseydin öbürleri de böyle sabýrsýzlanmazdý.” “Gayet ihtiyatlý davranýyordum.” “Suç senin. Niye çocuðu durdurmadýn?” “Bütün suç bu oyunu ortaya atanda....” “Ne yani, ben atlayalým dediysem, ahýrdan ite kakýla çýkan hayvanlar gibi hep beraber atlayalým demedim ki...” “Aslýnda bence bütün suç, ödülü ortaya atanda...” “Hop, yavaþ ol birader...Suç bendeymiþ, aðzýndan çýkaný sarkmýþ kulaklarýn duyuyor mu?.....” gibisinden bir tartýþma baþladý. Sonra da kendiliðinden sakinleþtiler. Neyse ki, Ali’ye bir þey olmamýþtý. Ya düþseydi, ne yapacaklardý? Ailelerine ne diyeceklerdi? Peki, kendilerini nasýl affedeceklerdi? Olay çocuk kendine gelmeye baþladý. “Arkadaþlar, ben çok korktum, dedi. Bir an sandým ki.....Neyse yine aranýzdayým ya, siz ona bakýn.” Adem: “Amma da çok korktun ha!”diyerek takýldý ona. Çocuk onun yüzüne baktý: “Sen olsaydýn korkmaz mýydýn?” “Eeee, korkardým herhalde.” Bir baþkasý: “Kim olsa korkardý. Baksanýza kuyunun içi su dolu. Dibi görünmüyor. Ýçi çok karanlýk. Belki, yýlan da vardýr, veya baþka bir þey....” Bir baþkasý: “Öyle de düþer düþmez, insan hemen ölecek deðil ya....” Ne olduysa oldu ve þu an üzülecek bir þey yoktu.
     Önde Adem, tüm çocuklar köye doðru yola çýktýlar. Aðaçlara týrmandýlar. Birkaç tane kuþun yuvasýný bozdular. Yumurtalarýný da birbirine fýrlattýlar. Atlamada birinci çýkan çocuk: “Bu akþam tavuk falan çalacak mýyýz?” diye sordu. Yanýnda da Adem vardý. Soru ortaya sorulmuþtu, ama aslýnda Adem’in cevap vermesini istiyordu. Herhalde Adem karar verecekti buna. Tüm gözler Adem’e çevrilmiþti. Adem, kolunun yeniyle “Fýrt” yaparak burnunu sildi, öksürdü. Sonra, tereddüt içerisinde: “Bilmiyorum ki... diye karþýlýk verdi. Aslýnda, nedense bugün hiç keyfim yok. Bu son zamanlarda çok yumurta yürüttük. Herkes bizden þüphelenecek, diye kaygýlanýyorum.....Biraz ara versek, nasýl olur?” “Öyle de yarýþmada alnýmýn teriyle hakkým ne olacak?” diyerek karþý çýktý. Adem durdu, ona baktý: “Hangi haktan bahsediyorsun? Uzun bacaklarýn kimde olsa o birinci olurdu.” Sustu. Ardýndan ekledi: “Þart mý bugün oðlum? Ne zaman çýkarsak o zaman sen de yumurtalarýný alýrsýn. Merak etme, yumurtalarýný vermeyecek deðiliz.” Diðeri: “O zaman sorun yok,” dedi. Etraftan, Adem’i düþtüðü kararsýzlýktan kurtarmak isteyen birkaç ses yükseldi: “Kim bizden þüphelenir ki? Hem, böyle bir suçlama olsa bile inkar ederiz.” “Bu zamana kadar iþimizi ustaca yaptýk. Kimse anlamadý.” “Valla, bana sorarsanýz, bu gece çýkarýz. Hele, tavuklarýn gýdaklamalarý....Doðrusu, özlemiþim.” “Hadi Adem, çýkalým bu akþam!” Herkes, onun dudaklarý arasýnda dökülecek kelimeleri bekliyordu. Adem düþündü. Bir türlü karar veremiyordu. Arkadaþlarýnýn üstelemesi sonucu daha fazla dayanamadý. Bu akþam çýkacaklardý. Yumurta çalacaklardý, hatta, tavuk bile.....Bir ikisi tavuklarla ilgili kaygýlarýný anlattýlar. Tavuk konusu aðýrmýþ. “Yazýk olur, günah olur,” türünden fikirler öne sürdüler. Adem: “Olmaz, hiçbir þey olmaz. Gelmek istemeyen gelmesin. Ýçinizde korkan var mý? Varsa, açýk açýk söylesin, ben korkuyorum desin,” diyerek lakýrdýyý kesti. Az sonra da Salim: “Bu sefer kimin kümesini daðýtacaðýz?” diye sordu. Sonra da ekledi: “Þeyin olabilir....Hýýýý....Neydi o kadýnýn ismi?...” Düþünüyordu, ama kadýnýn adýný hatýrlamýyordu. Elini kel kafasýnda gezdiriyordu (Traþlý kafasýyla Nazilere benzediði için arkadaþlarý arasýnda Nazi Salim diye biliniyordu). Adem: “Hangi kadýn?” diye sordu. “Hani, þu kadýn yok mu?....Haa! Þu Hatice Kadýn....Onu ziyaret edebiliriz. Tavuklarý da güzel, býldýrcýn gibi.” Gerçekten de tavuklarý býldýrcýn gibiydi. Kadýn iyi bakýyordu. Baþka bir iþi de yoktu. Günün belirli saatlerinde elinde yem testisiyle þurada burada böcek avlayan hayvanlarýn peþinden tek tek gider, onlarýn yiyeceðini, ekmek kýrýntýlarý, yemek artýklarý, içeceðini verirdi. Uzun bir zaman onlarý huþu içerisinde temaþa ettikten sonra evine yollanýrdý. Çocuklarý vardý kadýnýn. Ve hepsi de büyüktü. Evin diðer tüm iþlerini bunlar yürütürdü. Ancak, onlar görevini yapsýn, yapmasýn, kadýnýn hiç umurunda deðildi. Kadýn için dünyada yalnýzca bir meþgale vardý: Tavuklar....Ýþte, bu yüzden Salim, kadýnýn tavuklarýný aklýndan geçirdiði zaman ellerini oðuþturmadan edemezdi. Lezzetini daha þimdiden aðzýnýn her yerinde hissedebiliyordu. Adem, tavuklarýna bu kadar düþkün olan böyle bir kadýnýn kümesine girmenin tehlikeli sonuçlar doðurabileceðini düþünüyordu. Ve bunu da oradakilerle paylaþtý: “Çünkü, diyordu, deðil tavuklarýn sayýsýný, renklerini, þekillerini bile ezbere biliyordur o cadý kadýn.” Salim, hemen çaresini buluyordu: “Öyle de farkýna varsa bile nerden bilecek ki, bizim yaptýðýmýzý. Bu, sansar veya tilki de olabilir.” “Doðru, iki ayaklý tilki...Týpký, senin gibi. Gerçi, tilkiden çok sansara benziyorsun ya, neyse...”Akþam hangi evin bahçesine gireceklerine tam karar vermeden köye vardýlar. Herkes daðýldý. Adem de evinin yolunu tuttu.
     
* * * *
Adem, evdekileri sofra baþýnda buldu. Akþam olmak üzereydi. Ev halký yemeklerini erken yiyorlardý. Adem’i üstü baþý kir, pas içinde gören babasý, kafasýný salladý. Aðzý yemek doluydu. Baðýrdý. Ama, ne dediði anlaþýlmýyordu. Zeliha: “Aðzýndakini yut, öyle konuþ,” diyerek kocasýný azarladý. Kocasý da onu kýrmadý. Sonra: “Neredesin sen, bu saate kadar?.....Sabah çýkýp akþam geliyorsun!....Gel buraya!...” Çocuk korktu. Burnuna, sonu hoþ bitmeyen bir takým kokular geldi. Babasý her zaman kendisine baðýrýp çaðýrýyordu, ama bu sefer ölçüyü biraz kaçýrmýþ görünüyordu. “Ne yapacaksýn beni?” Bir taraftan da kapýya doðru arka üstü gidiyordu. Olur ki, babasý o sinirli haliyle kalkar, kendisine saldýrýr, diye tetikte bekliyordu. Babasý tekrar etti: “Gel diyorum sana!....Bir þey yapmayacaðým.....” “Eeee, niye sinirlisin sen?” “Ben sinirli deðilim. Sadece yanýma gel diyorum.” “Hele yemin et!...Hem ben ne yaptým ki....” “Sen bir þey yapmadýn oðlum. Sadece yanýma gel diyorum, o kadar.” Babasýnýn ses tonu yumuþamýþtý. Ancak, ihtiyatý elden býrakmýyordu. “Yemin edersen gelirim.” Zeliha’nýn yardýmýyla Davut yemin etti. Kocasýný, çocuðu incitmemesi için uyardý. Çocuðun üzerine fazla gittiðinden bahsetti. Davut ona cevap vermedi. Adem usulca ve çekine çekine küçük gövdesini babasýnýn olduðu yere doðru sürükledi. Babasýna güvenemiyordu. Bir çok kez yemin etmesine karþýn Davut kendisini hýrpalamýþtý. Bunda da kendisini haklý görüyordu. Baþka çaresi olmadýðý için yemin etmek zorunda olduðunu düþünüyordu ve: “Bu yüzden günahkar olmayacaðým” diyordu kendi kendine. Ýþte, bu yüzden Adem, babasýnýn yaný baþýnda dikilirken bile gerilmiþ bir ok gibi tetikte duruyordu. Davut hafiften kýpýrdansa Adem soluðu dýþarýda bulacaktý. Sofradakiler yemek yemeyi býrakmýþ, ikisini izliyorlardý. Baba çocuðunu þöyle baþtan aþaðý bir süzdü. Aklýndan bin bir düþünce çarpýþýp duruyordu. Buna raðmen hiçbirisi dile gelmiyordu. Davut ne diyeceðini, nasýl diyeceðini düþündü, durdu. Sonunda : “Sen ne zaman akýllanacaksýn?” diye sordu. Diken üstünde duran Adem: “Ne varmýþ ki, aklýmdan?” diye karþýlýk verdi. “Neredeydin bu saate kadar?” “Hiiiç, arkadaþlarla oyun oynuyorduk.” “Nerede?” Adem durdu: “Þurda burda...” “Nerede?” Zeliha araya girdi: “Amaan Davut! Býrak da çocuk yemeðini yesin.” Sonra da Adem’in kolundan tutup kendine doðru çekti ve sofraya oturttu, “Sen kulak asma oðlum babana, dedi.Yemeðini ye!” Kocasýna da dönerek: “Çocuðun üstüne fazla gitme, bak nasýl da korkmuþ.” Kocasý da, akýllana kadar kendi tavýrlarýnda bir deðiþikliðin olmayacaðýný söyleyerek kaldýðý yerden yemeðine devam etti. “Her gün birisi kapýmýza geliyor....Haa! Sen bu gün kimsenin malýna falan dokunmadýn deðil mi?” “Yok!” “Kimsenin bahçesine falan da dadanmadýn, deðil mi?” “Yok, kimsenin bahçesine dadanmadým.” “Çocuk falan dövdün mü?” “Yok!” “Peki, ne yaptýn tüm gün boyunca?” “Söyledim ya, oyun oynadýk.” “Oyun! Sen oyun oynadýn deðil mi?....Kimseye dokunmadýn deðil mi?” Adem konuþmadý. “Kiminle oynadýn?” “Her zaman ki arkadaþlarla...” Davut duyduklarýna hala inanmýyordu. Neyse, ertesi gün nasýl olsa her þey açýða çýkacaktý.
     Akþamýn ilerleyen saatlerinde Adem bir fýrsatýný bulup kendisini dýþarý attý. Köyün orta yerinde arkadaþlarýyla buluþtu. Herkes orada kendisini bekliyordu. Adem’i gören arkadaþlarý onun baþýna toplandýlar. “Gidiyor muyuz?” diye sordular. Adem de: “Herkes geldi mi?” dedi. Evet, herkes gelmiþti. “Hadi bakalým, ses çýkarmadan gidelim.” Köyün dýþýna çýktýlar. Adem, kümese kimin gireceðini sordu. Kimseden ses çýkmayýnca kendisi seçmeye karar verdi. Herkes birbirinin arkasýna gizlenmeye çalýþtý. “Salim nerede? Yok mu?” Arkadan bir ses “Buradayým” dedi. “Gel buraya!” dedi Adem. Gözler Adem’e çevrildi. Karþýsýnda suçlu gibi duran Salim’e Adem: “Ne o, korkak tavuklar gibi davranýyorsun. Sen kendin kaþýndýn. Yaklaþ bana!” Salim itiraz ettiyse de iþe yaramadý. Ardýndan Adem uygulayacaklarý planý anlattý: “Bakýn çocuklar! Hatice cadýsý, eminim, bu saatlerde sýcak yataðýnda mýþýl mýþýl tünüyordur. Biz yine de tedbiri elde býrakmayalým. Evet, iki kiþi evin dört bir tarafýný bir güzelce kol açan edecek, giden gelen var mý? diye. Sonra kadýnýn uyuyup uyumadýðýný da kontrol edecekler. Evde ýþýk var mý, ses geliyor mu? Tüm bunlarý siz ikiniz yapacaksýnýz!” Ýki kiþiyi yanýna çekti. Sonra da kaldýðý yerden devam etti: “Baktýnýz her þey yolunda gidiyor, bize iþaret ediyorsunuz. Ama, oradan kesinlikle ayrýlmýyorsunuz. Etrafý sürekli gözlerinizle tarýyorsunuz, tamam mý? En küçük bir ihmalkarlýk istemiyorum. Aksi takdirde, ikinizin de canýn cehenneme gönderirim. Görevinizi eksiksiz yerine getirmeniz hepimiz için çok önemli...Sonra, iki kiþi de Salim’le birlikte gidecek. Salim’in sýkýþtýðý durumlarda hemen yardýmýna koþacaklar. Sen Salim, özellikle sen! Kümese girerken çok dikkatli olacaksýn. Adeta bir sansar gibi hareket edeceksin. Eðer, tavuklarý ayaklandýrýrsan, sen bilirsin! Ýki üç kiþi de evin deðiþik yerlerinde gizlensin. Dört bir taraftan gelebilecek tehlikeleri zamanýnda haber etsin. Þayet, böyle bir durum karþýsýnda kesinlikle baðýrýp çaðýrmýyorsunuz. Hayýr! Kesinlikle panik, telaþ istemiyorum. Aðzýnýz tamamen kapalý olacak. Birbirinizle iþaretlerle, olmazsa fýsýltýlarla konuþacaksýnýz. Bir daha söylüyorum; kesinlikle panik, telaþ, baðýrma yok. Anlaþýldý mý?” Kafalar “Evet” anlamýnda sallandý. Ancak, açýk olmayan bir durum vardý. “Nedir o?”diye sordu, Adem. Salim: “Tavuk da çalacak mýyýz?” “Herhalde oðlum...Hem de iki tane ...Etli butlu olsun. Ceplerini de yumurta ile dolduracaksýn. Sakýn kýrayým demeyesin....Var mý baþka bir sorun?...Yok...O zaman herkes görev yerine!” Görevliler daðýldý. Ali’ye görev verilmedi. Adem onu yanýna alýkoydu. Adem oturduðu taþýn üzerine iyice yerleþmeye çalýþarak: “Gündüz olanlardan sizinkilere bahsettin mi?” diye sordu. “Hayýr, bahsetmedim.” “Ýyi etmiþsin. Ortalýðý velveleye vermeye gerek yok. Olan oldu ve sen zarar görmeden olayý atlattýn...Ýsabet etmiþsin, anlatmamakla....Sevdim seni.” Halbuki, iþin aslý bu deðildi. Ali, her þeyi olduðu gibi anlatmýþtý. Ancak, Adem’in hiç suçu olmamasýna raðmen ailesi ona inanmadý. “Muhakkak bu olayda Adem’in parmaðý vardýr” dediler. Ýþte, Ali, “bahsetmedim” demekle aslýnda Adem’i þikayet etmediðini anlatmak istemiþti. Diðer taraftan, anasý veya babasý kendisinin sözlerine inanmadýklarý için Adem’in ailesine þikayete gelebileceklerinden de derin üzüntü duyuyordu. Korkuyordu da. Adem, laftan anlamazdý. Korktuðu kesinlikle baþýna gelecekti. Ne yapacaðýný bilemiyordu. Meseleyi Adem’e izah etse baþýna neyin geleceðini bilemiyordu. Anlatmazsa, hem yalancý duruma düþecekti, hem de Adem’i daha da sinirlendirmiþ olacaktý. Offf...Ne yapmalýydý?...Þu ana- babasý da neden Ali’ye inanmazlar ki...Ýnanmamakla iyi mi yapacaklardý. Ali’yi daha bir çýkmaza sokacaklardý. Ama, hata Ali’deydi. Eðer, olanlardan kimseye bahsetmeseydi, þimdi kafasý rahat olacaktý. Adem’in biraz uzaðýnda bir yere çömelmiþ oturan Ali, “Hayýr, bahsetmedim” dediði zaman ne kadar da korkmuþ, kýzarmýþ, utanmýþtý. Beklemekten baþka çaresi yoktu. Ve Ali beklemeye karar verdi.
*** *** ***
Aradan yarým saat geçti geçmedi, diðerleri koþa koþa geldi. Ellerinde de doluca bir torbayla...Ýçinde iki tane tavuk vardý. Durmadan ses çýkarýyorlardý. Adem telaþla: “Þþþþt...sessiz olun. Duyan olacak” dedi. Sonra da torbayý eline aldý: “Nasýl geçti?” “Ýyi geçti sayýlýr, diye cevap verdi Salim. Ýçerisi bir savaþ alaný gibiydi. Tüm mahalleyi ayaða kaldýracaklar sandýk.” “Hadi o zaman, çabuk buradan uzaklaþalým. Rahat edeceðimiz bir yere gidelim.” Köyden iki yüz metre uzaklaþtýlar. Tavuklarý kestiler. Sonra, yumurtalarla beraber nereye saklayacaklarýna sýra geldi. Adem, Salim’e sordu: “Kaç tane yumurta yürüttün.” Sayýsýný bilmiyorum, ama çokaldým. Her tarafýma doldurdum; gömleðimin içine, ceplerime...” Kýrmadýn deðil mi?” Ama, Salim birkaç tanesini kýrmýþtý. Vücudunda bir serinlik hissediyordu. Neyse ki, çok vardý.
Birbirilerini kutlamaya baþladýlar. Operasyonu kazasýz, belasýz tamamladýlar. Kimsenin ruhu bile duymadan her þey bitmiþti. Çünkü, Nazi Salim ve arkadaþlarý görevlerini mükemmel bir þekilde yerine getirmiþlerdi. Salim içeriye daldýktan sonra diðerleri kümesin kapýsýný sýkýsa kapattýlar ki, dýþarýya ses gitmesin. Þanslarý çok iyi gitmiþti. Bir düþünsenize, o saatte Hatice cadýsý, sýcak yataðýndan kalkýp sevgili tavuklarýný bir kontrole çýksaydý veyahut, her þey çok güzel gidiyorken yakýnlarda bir yerden birisi geçseydi hepsinin yandýðý gündü o gün. Ýçlerinden birisi: “Neyse caným, siz sonuca bakýn.” dedi. Evet, çok doðru söylüyordu. “Ne yapacaðýz bunlarý?.” Adem: “Ýyi bir yere saklamak gerek. Þöyle, bir kayanýn altýna veya buna benzer bir yere ...” Sonra da, karanlýkta bir yer aramaya baþladýlar. Güvenilir bir yer olmasa da, sonunda iki büyük kayanýn arasýnda karar kýldýlar. Boþluk iki karýþ kadar vardý. “Dikkat edin, yumurtalar kýrýlmasýn” diyerek Adem herkesi uyardý. Tavuk ve yumurtalarý torbanýn içine koydular ve usulca iki kayanýn arasýna yerleþtirdiler. Torbanýn üstünü de – yumurtalara zarar vermeyecek þekilde - yassý taþlarla kapattýlar. Ertesi sabah hepsinin ilk iþi buraya gelmek olacaktýr. Aralarýnda böyle anlaþtýlar. Saat tam onda...Gelmeyen olursa eðer, hakkýný kaybedecekti. “Kabul mü?” “Kabul!” “Ve bu gece olanlardan kimsenin haberi olmayacak.” diyerek Adem, son noktayý koydu.
Sabah oldu. Gece geç saatlerde eve döndüðü için Adem, babasýna yakalandý. Azar iþitti. “Ben sana geç gelme demedim mi?...Ha! Hangi cehennemdeydin bu saate kadar?” Sonra da: “Seni bir daha bu saatlerde hala dýþarýda sürttüðünü görürsem veya duyarsam....” Sonunu getirmedi. Ardýndan da baþýný tekrar yastýða gömdü. Sabah da karýsýna: “ Çok gezen tavuk ayaðýnda bilmem ne getirirmiþ? Bu çocuk da baþýmýza büyük bir bela getirecek, ama ne zaman? diye baðýrdý. Onunla fazla ilgilenmiyorsun. Ne yapar, ne eder hiç haberin yok.” Kadýn, bu laflarla kendisine haksýzlýk ettiðini ileri sürdü. “Hem, neden yalnýz ben ilgilenecekmiþim? Benim olduðu kadar senin de çocuðun. Neden sen de ilgilenmeyecekmiþsin?” diyerek savundu kendisini. Davut : “Onun kuyruðunun ardýndan mý dolaþmamý istiyorsun? Ýstediðin bu mu?” diye haykýrdý. “Baþka iþim gücüm yok ya....Evin tüm ihtiyaçlarýný karþýla, uðraþ, didin, yine de hanýmefendiye yaranma! Olacak iþ deðil.” Zeliha’nýn da kendince haklý sebepleri vardý. Onun da bir sürü iþi vardý. Hem, tüm bunlarýn yanýnda Adem’le ilgileniyordu. Ancak, bu kadar yapabiliyordu. Daha ne yapabilirdi ki....Yapmadýðý, etmediði bir þey kalmýþsa bunu kendisine söyleyebilirmiþ....Yok daha neler? Daha ne yapsýn? Allah, devlet vermemiþse kendisinin ne suçu varmýþ? Kadýn daha çok söylendi, ama Davut daha fazla dinlemek istemedi ve dýþarý çýktý.
Bu arada, çocuðunu kuyuya atmaya yeltenen Adem’i þikayet etmek için Ali’nin annesi sabahýn erken saatlerinde kapýya dayandý. Zeliha’yý dinlemeden bir sürü laf etti. Adem olacak o küçük þeytan dün Ali’sini kuyuya itmiþ. Baþkalarýndan olmasaymýþ çocuk az kalsýn kuyunun dibini boylayacakmýþ. Ali’nin yaþý ney ki! Adem utanmýyormuþ ki, böyle pervasýz ve düþüncesizce böyle bir iþe kalkýþýyormuþ. Ailesinden doðru dürüst bir terbiye almamýþ ki.” Bu son cümle Zeliha’yý kýzdýrdý. “Kadýn, kadýn diye haykýrdý. Aðzýndan çýkaný kulaðýn duyuyor mu? Sen kim oluyorsun da dinlemeden, etmeden bizi suçluyorsun? Çocuklarýma nasýl bir terbiye vermem gerektiðini sadece ben bilirim....Sen hangi kuyudan bahsediyorsun? Kim kimi kuyuya atmýþ?...” “Daðdaki kuyudan ....” diyerek beriki eliyle uzaklarý gösterdi. “Ne zaman?” “Dün...” “Dün mü?...Adem bize bir þey anlatmadý.” “Niye anlatsýn ki? Kim olsa anlatmaz. Senin, çocuðundan haberin yok ki....Ne yapýyor, nereye gidiyor, kimle gidiyor? Yok, yok....Olan, benim Ali’m gibi gariban, terbiyeli çocuklara oluyor, ne olacak?” Zeliha yine parladý: “Seninki mi terbiyeli? Sümsüðün teki, pýsýrýk, korkak....Terbiyeliymiþ....Senin verdiðin terbiye ortada iþte.” “Sen benimle bu þekilde konuþamazsýn. Tamam mý?” “Git iþine, sen de.” Zeliha son sözü söyledikten sonra sinirli, morali bozuk, bir hayli de incinmiþ olarak içeriye girdi. Diðer kadýn da evine yollandý. Ancak, söylenmelerine köyün içinde de devam ederek... Olup bitenleri Zeliha’nýn aklý almýyordu. Adem bunu nasýl yapabildi? Tamam, oðlu haylazdý, yaramazdý, söz dinlemezdi, ama bu kadar ileri gidebileceðini aklý bir türlü almýyordu....Neredeydi þu çocuk?....Olanlarý neden kendisine anlatmadý? Sultan’nýn söyledikleri doðru muydu? Adem gelsin, onun hakkýndan nasýl gelirmiþ, görsün hele? Sultan’ýn sarf ettiði sözleri hakaretler çok gücüne gitmiþti. Kaldýramazdý bu kadarýný. Bütün suç laf dinlemeyen, bir türlü uslanmayan þu çocuktaydý. Ciðeri beþ para etmez insanlardan da laf iþitiyor ya, çok zoruna gidiyordu Zeliha’nýn.
Adem ve arkadaþlarý belirledikleri saatte ve yerde buluþtular. Torbayý sýrtlayýp köyün göze görünmeyen uzak bir tarafýna doðru gittiler. Hepsi de çok neþeliydi. Türkü söylüyor, zýplýyor, birbirini kovalýyorlardý. Adem, Nazi Selim’in sýrtýna binmiþ, eþek dürter gibi onu dürtüyordu. Nazi Selim karþý çýktý önce, ama Adem “ Sana tavuðun en büyük butunu vereceðim” deyince sevinçle kabul etti. Müthiþ bir ziyafet çekeceklerdi. Tavuklar oldukça besiliydi. Hatice cadalozu yememiþ yedirmiþ, içmemiþ içirmiþti sanki. Acaba, ikisinin yokluðunu fark ettiðinde ne yapardý? Suratýnýn þekli nasýl olurdu? Bunu görmek büyük bir zevk verecekti. Ýçlerinden bir ses: “Suratý bir domuzunki kadar çirkinleþecek, saçýný, baþýný yolacaktýr. Kudurmuþ bir köpek gibi oraya buraya saldýracaktýr. Bundan eminim” dedi. Bir kahkaha tufaný yükseldi. Kadýnýn en zayýf tarafýndan vurmuþlardý. Bundan önceki teþebbüslerin hiç birisinde bu kadar eðlenmemiþlerdi. Hem, o zamanlar yalnýzca yumurta çalmakla yetinmiþlerdi. Ama, þimdiki ise hem zevkli, hem de çok karlý. Ýþte, buna kral ziyafeti denirdi....Tavuklarý temizleme iþini Nazi Salim’e verdiler. Kuvvetli bir ateþ yakýp eti kýzgýn közlerin üstüne atýlar. Etler kýzardýkça iþtahlar da kabarýyordu. Etrafý hoþ bir koku sarmýþtý. Bunlar sýradan tavuklar deðildi, Hatice’nin tavuklarýydý. Birisi: “Acaba, kadýnýn burnu bu güzel kokuyu alýyor mudur?” dedi. Bir diðeri: “Kesinlikle alýyordur kokuyu. Ancak, bunun nereden geldiðini bileceðini sanmýyorum, diye karþýlýk verdi. Çünkü, dedi, koku dört bir taraftan kadýný kuþatmýþtýr.” Yine, bir kahkaha yükseldi. Tavuklar büyük bir iþtahla midelere indi. Hatice’nin caný sað olsun. Kendisine bu cömertliðinden dolayý teþekkür ettiler.
Öte yandan, Adem’in annesi kendi kendisini yiyip bitiriyordu. “Hangi cehennemin dibine gitmiþ bu çocuk?...” Zaman geçmek bilmiyordu. Sabah olup biteni kocasýna anlattý. Kocasý bekliyordu böyle bir þeyi. “Çünkü, diyordu, bugün deðilse bile er geç bu çocuk büyük bir bela salacaktý baþýmýza.” Öyle de, ne yapabilirlerdi? Elleri, kollarý baðlýydý. “Hey Allah’ým, diyordu Davut, ben ne ettim de bütün bunlar baþýma geliyor?” Ardýndan da gitti, ince, uzun ve yaþ bir sopa aldý eline. Sopadan ziyade bir kýrbaca benziyordu bu. Kýrbacý eline vurdu. Bununla Adem’i nasýl vuracaðýný hesap ediyordu. “Bu kadarý yetti artýk. Ona öyle bir ders vermeliyim ki.....” Hiçbir þeyden habersiz, elini, kolunu sallayarak gelen Adem’e, kýrbacý arkasýnda saklayan babasý seslendi: “Gel bakayým buraya!” Burnu bir tilkinin burnu kadar hassas olan Adem geri çekildi. “Acaba, gece olup bitenlerle ilgili bir þey mi duydu?” diye içinden geçirdi. Babasý tekrar etti: “Sana gel diyorum yanýma!” Fýldýr fýldýr dönen gözleri babasýna odaklanan Adem: “Ne yapacaksýn sen beni? Söyleyeceksen orda söyle” diye sordu. Aslýnda korkmuyordu, ama dayak da yemek istemiyordu. Kolunun yeniyle burnunu ve aðzýný sildi. Geri geri gitti, sonra gözden kayboldu. Düþünüyordu. Acaba, babasý kendisini neden yanýna çaðýrýyordu? Kýzgýn görünüyordu. Arkasýnda da bir þey saklýyordu. Kesinlikle Adem’in görmesini istemediði bir þey...Bu aralar babasý kendisinin üzerine fazla gidiyordu. Halbuki, geceki olayý saymazsa yakýnlarda herhangi bir suç iþlememiþti. En azýndan böyle sanýyordu. Kendisinin dýþýnda geliþen bu olaylara bir anlam veremiyordu. Köyün içinde haylazca dolaþtý. Ali’nin annesine rastladý. “Ne yapýyorsun Zeliha Teyze?” Kadýn döndü, baktý Adem’e. Karþýsýnda, birkaç adým ötesinde Adem’i görünce bütün sinirleri tepesine hücum etti. Önce ne yapacaðýný þaþýrdý. Kararsýzlýk içinde biraz bocaladý. Aslýnda, bir hamlede Adem’i yakalayýp kafasýný koparmak istedi. Ama, cin gibi bir çocuk, onu yakalamak imkansýzdý, hele, kendisi gibi yaþlanmaya merdiven dayamýþ birisi için....Etrafý gözleriyle yokladý. Eline gelen ilk taþý kavradý, karþýsýnda sýrýtýp duran çocuðun kafasýný, gözünü yarmak için tüm gücüyle fýrlattý. Olmadý. Hedefi tutturamayýnca da bedduayla karýþýk küfürler savurdu. Kadýn eðilip bir taþa daha atýldý. Ýkincisine kalmadan Adem ortadan kayboldu. Ne oluyordu bunlara? Önce babasý, sonra Zeliha ...Bu kadýn kendisinden ne istiyordu? Zeliha kendisinin ardýndan söylenirken bir ara kuyu ile ilgili ne olduðunu tam çýkaramadýðý lakýrdýlar kulaðýna gelmiþti. Öyle de .....Adem meseleyi anlamak için Ali’yi aramaya çýktý. Onu arkadaþlarýnýn yanýnda buldu. Yanýna gitti, Tek bir laf etmeden kolundan tutup oradan uzaklaþtýrdý. Diðerleri bu iþten bir þey anlamadýlar. Sus pus içinde, korku dolu gözlerle arkalarýndan bakakaldýlar. Adem onlara döndü: “Sakýn kimse bizi izlemesin!” diyerek sert bir tonla onlarý uyardý. Ali’nin korkudan elleri, bacaklarý titriyordu. Adem boyunda, týpký onun gibi çelimsizdi. Fakat, Adem’deki mangal yürek onda yoktu. Ancak: “Beni nereye götürüyorsun?” diyecek kadar güç ve cesaret bulabildi. Adem kýzmýþtý. Babasýnýn ve Zeliha’nýn neden kendisine bu kadar köpürdüklerini þimdi çok daha iyi anlýyordu. “Demek, beni þikayet edersin ha!...Demek, ben seni kuyuya atmaya çalýþmýþým ha!...Ýyi o zaman. Seni gerçekten kuyuya atayým da gör. Sonra bildiðin yere þikayet et.” Adem soluk soluða kalmýþtý. Onun bu sözlerinden Ali durumu iyice kavradý. “Dur Adem, dedi, yanýlýyorsun. Seni þikayet ettiðim falan yok.....yanýlýyorsun....” Adem onu dinlemiyordu. Ali ona yalvarýyor, ortada bir yanlýþ anlaþýlmanýn varlýðýndan bahsediyordu. Ama, Adem onu dinlemiyor, sinirli sinirli onu kolundan sarsýyor, itiyordu. Sonunda ikisi nefes nefese, yorulmuþ bir halde daðdaki kuyunun baþýnda durdular. Korku ve yalvaran gözlerini Adem’e çeviren Ali: “Atacak mýsýn beni?” diye sordu. Adem kafasýný salladý. “Bekle, görürsün.” Çevrede ikisinden baþka kimse yoktu. Ali bakýþlarýný umutsuzca etrafta gezdirdi. Birilerinin oralarda geçmesini ne kadar istediðini kimse anlayamazdý. Adem’e yalvardý: “Doðru, sana yalan söyledim dün akþam. Ama, seni þikayet ettiðim falan da yok. Sadece, bizimkilere az daha kuyuya düþeceðimden bahsettim, o kadar. Kimseyi þikayet etmedim...” Ali’nin sözlerine inanmayan Adem, onu kuyuya doðru itti: “Öyleyse, dedi, neden annen biraz önce beni dövmek istedi. Bunu niye yapsýn ki, ha!...Söyle!...” Ali, ona karþý direniyor, ayaklarýný tüm gücüyle yere bastýrýyordu. Uzaklýðý bir adým bile olmayan kuyunun korkunç karanlýðý Ali’nin yüreðini aðzýna getiriyordu. “Yalvarýrým sana, yapma! Yemin ederim, senin hakkýnda ileri geri konuþmadým. Kim dediyse yalan demiþ....Eminim, ortada büyük bir yanlýþ anlaþýlma vardýr....” Berikinin hal ve tavrýnda hiçbir deðiþikliðin olmadýðýný gören Ali iyice inandý artýk. Yaklaþan müthiþ son kafasýnýn içinde þimþekler gibi çaktý. Sanki, olacak olanlarý yeni kavramýþ gibi bir kuyuya, bir Adem’ baktý. Gözlerinde doðal olmayan bir hal belirdi. Adem’in kendisinin kafasýndan tutarak kuyuya doðru sarkýtmasýyla Ali bir çýðlýk kopardý, var gücüyle. Çýrpýndý, berikinin elinden kurtulmaya çalýþtý, ama olmadý. Eðer, gücü yetseydi Adem’i oracýkta öldürürdü. Ýçinde zerre kadar bile acýma duygusu kalmamýþtý. Ne olurdu biraz kuvvetli olsaydý....Çaresizlik içinde gözlerinden yaþlar boþandý. Adem ne yapacaðýna karar veremiyordu. Gerçekten de Ali’yi kuyuya atacak mýydý? Bilmiyordu....Hayýr, biliyordu. Atmayacaktý. Sadece iyice korkutacaktý onu. Sonunda Ali’nin yakasýndan tuttu, kendine doðru çekti: “Bana bak, dedi. Git, annene, babana, her kime ne söylediysen düzelt. Benim hiçbir suçumun olmadýðýný söyle. Bunu özellikle istiyorum senden. Ortada bir yanlýþ anlaþýlmanýn olduðunu söyle. Þimdi, hemen þimdi....Aksi takdirde ikinci sefer þansýn bu kadar iyi gitmeyebilir.” Ali’yi býraktý. Ardýndan: “Bu olanlardan kimseye aðzýný açmayacaksýn. Anlaþýldý mý?” “Tamam!” “ Defol, git!” Serbest býrakýlmasýyla tabanlarý yaðlamasý bir oldu. Göz açýp kapayýncaya kadar ortadan kayboldu. Ýçinden þükrediyordu. Sevinçliydi, yaþadýklarýnýn etkisi geçmemiþti. Elleri hala titriyordu. Birkaç dakika içinde cehennem azabýný iliklerinde yaþamýþtý, ama geçmiþti her þey. Ve sevinçliydi. Özgürdü, bir kuþ kadar hafifti.
*** *** ***
Anasýný aðýlýn içini temizlerken buldu. Kýzmýþtý, darýlmýþtý anasýna. Demediði halde annesi neden Adem’i suçlamýþtý. Annesi de olan bitene akýl erdiremiyordu. Karþýsýnda hiddetten dolup taþan, sapsarý yüzü ve titreyen dudaklarla kesik kesik konuþan oðlunu anlayamýyordu. “Dur oðlum, biraz nefes al! Bu halin ne böyle? Kim kovaladý seni?” Ali de anlatmaya baþladý: “Bak anne! Adem’in dünkü olayda hiçbir suçu yok. Anlýyor musun? Ama sen ne yapmýþsýn? Gidip ona kýzmýþsýn. Onu dövmek istemiþsin.” Annesi karþý çýktý: “Öyleyse seni iten kimdi?” “Kimse itmedi beni. Oyun oynuyorduk, bir arkadaþla çarpýþtýk. Sadece bu kadar.” Annesi söylenenlere inanmýyordu. Oðlunun yalan söylediðinden emindi. Ama Ali sözlerinde ýsrar ediyordu: “Doðru söylüyorum anne!” Sonunda annesi: “Tamam,, tamam. Sen geç, elini, yüzünü yýka hele....Adem seni dövmedi deðil mi?” “Hayýr! Neden yapsýn ki bunu? O suçsuz.”
Adem, hala daðdaydý. Yavaþ yavaþ yürüyordu. Düþünüyordu. Babasýna ne diyecekti? Ona nasýl söz dinletebilirdi ki? Adem’i dinlemezdi bile. Bu zahmete katlanmazdý. Her þeye Sultan sebep olmuþtu. Eðer, Adem hakkýnda ön yargýlarý olmasaydý tüm bunlar olmayacaktý. Ve Adem çekine çekine, korka korka eve yollanmayacaktý. Bunun acýsýný Sultan’dan almalýydý. Nasýl olsa babasý Adem’i hýrpalayacaktý, hem de nasýl! Bunu düþünmek bile istemiyordu. Suçsuz olarak bu þekilde cezalandýrýlmak daha da zoruna gidiyordu. Adem, þimdi köye varmýþtý. Köyün içinde geçerken eline büyükçe bir taþ aldý ve avucunun içinde sýktý. Sultan’larýn evinin hizasýna gelince durdu. Kimseler var mý diye etrafý gözleriyle taradý. Söz konusu evden elli adým uzaktaydý. Avucundaki taþý tekrar sýktý, tüm gücünü topladý. Gözleriyle evin penceresini niþan aldý ve taþý fýrlattý. Ardýndan bir gürültü....Adem gözden kayboldu. Bir sessizlik. Þimdi kulaðý hiçbir þey duymuyordu. Adem hemen eve gitmedi. Bir yerlere gidip saklanmanýn daha doðru olacaðýný düþündü. Ancak, bir saatten fazla bir zamandan sonra evine yollandý. Babasýna görünmeden annesini bulmalýydý. Dünkü olaydan kendisinin bir suçu olmadýðýný anlatmalýydý. Neyse ki, anasýný içerde oturup yýrtýk elbiseleri yamalarken buldu. Hemen yanýna yaklaþtý. Kendisiyle ilgili ortalýktaki yanlýþ bilgileri tek tek anlattý. Annesi inanmýyorsa gitsin Ali’ye sorsundu. “Ali, yanlýþ anlatmýþ, dedi. Daha doðrusu anasý onu yanlýþ anlamýþ. Bana inanmýyorsa git kendin sor. Vallahi, ben þu duvardaki kireç gibi tertemizim. Babama da söyle bunlarý....Sahi, babam nerde?” Anasý, “Bilmiyorum, dedi. Sen kendin niye anlatmýyorsun?” “Ýnanmaz ki!” Gerçekten de inanmamýþtý babasý. “Sen her þeyi yaparsýn” dedi. Bir taraftan da gizlediði yerden çýkardýðý kýrbaçla Adem’in kaba etlerini kýzartýyordu. Çocuk zayýftý, ufak tefekti. Vücudunda hissettiði her bir kýrbaç darbesi kemiklerinin içini sýzlatýyordu. Kendisinde kaba et ne arardý ki. Anasýnýn uzun çabalarý, müdahaleleri sonucunda dayak fasýlasý umulduðundan kýsa sürdü. En az on gün bunun acýsýný yaþadý Adem. Ýlk günlerde çok þiddetli aðrýlar oldu, ama sonra kendini toparladý. Kýrbaç izleri uzun zaman kaybolmadý. Tam bir sene önce yine böyle bir fasýladan geçmiþti, ama unutmuþtu onu. Bu seferkinin unutulmasý ne kadar zaman alýr bilemiyordu.
Davut, bu çocuðu ne yapacaðýný bilemiyordu. Bir gün elinde kalacak diye endiþeleniyordu. Gün olmuyordu ki, kafasý sakin olsun. Etraftan gelen, “Zamanla uslanýr.” Söylemlerine inanmýyordu. Bu çocuðun hiç akýllanacaðýný düþünemiyordu. Adem laf anlamýyordu. Belki de anlamak istemiyordu. Oyunda birinci gelen Nazi Salim’in kazandýðý yumurtalarý da vermedi. “Vermiyorum,” diyerek kestirip atmýþtý. Hatta, “Çok konuþma. Yoksa, bunlarý tek tek kafanda kýrarým,” diye de tehdit etmiþti. Öteki de fazla üstelemedi. Elinden gelse Adem’i çið çið yerdi. Fakat, iri cüssesine raðmen buna cesaret edemiyordu. Tavuklarý da Adem bölüþtürdü. Göz kararýyla de olsa herkese eþit daðýttý, denilebilirdi. Adem böyleydi iþte. Bazen kýzsa da, celallense de herkes onu sevdiðini birbirine itiraf etmeden yapamýyordu. Adem iþte, nerde, nasýl davranacaðýný kimse bilmezdi ki. Ýyi ki vardý þu Adem. Oradakiler onunla gurur duyuyordu. “Öyle deðil mi, arkadaþlar? Adem’den olmasaydý bu ziyafeti rüyamýzda bile görmezdik, dedi içlerinden birisi. Bu akþam da çýkalým mý?” “Hayýr, diyerek kýzdý Adem. Adem. Aradan biraz zaman geçsin. Hatice olanlardan bir þey anlayacak mý, anlamayacak mý? Kadýnýn tepkisine bakalým.” Doðru ya, þu Adem de her þeyi hesaplýyor. Ne kadar mantýklý düþünüyordu, deðil mi? Herkes baþýný “evet” diye salladý. Diðer yandan da avuçlarýndaki eti diþliyorlardý. Bir çocuk “Kemiklerinizi uluorta atmayýn, dedi. Yoksa, herþey açýða çýkar.” “Doðru, dedi Adem. Herkes kemiklerini bir yerde saklasýn.” Sonra eliyle bir yeri iþaret ederek “Þu ocaðýn üstüne de toprak atýn, diyerek konuþmasýný sürdürdü. Belli olmasýn. Arkamýzdan hiç bir iz býrakmamamýz lazým....Herkes duydu mu, beni? Hey ordakiler duydunuz mu?” Biraz ötede elindeki son kemikleri temizlemeye çalýþan bir ikisi de “duyduk, duyduk” diyerek baðýrdýlar. Yahu bir alemdi þu Adem.
Sabahýn erken saatlerinde ekmek kýrýntýlarý ve akþamdan kalma yemek artýklarýyla dolu testisiyle Hatice kadýn, kümesin kapýsýna dayandý. Kendi kendine ordan burdan söylenerek kapýyý açtý. Birden bütün tavuklar dýþarýya fýrlamak istediler. Ancak, kadýn onlarýn bu isteðine þiddetle karþý çýkarak bir kaç tanesine tekmeledi. Homurdanarak bir þeyler söyledi. Kümesin içini gözleriyle þöyle bir taradýktan sonra elindeki testiyi yere býraktý. O esnada duvar dibinde kýrýlmýþ yumurta kabuklarý gözüne iliþti. Bu zamana kadar hiç böyle olmamýþtý. Ýçerde tavuklar durmadan tepiniyor, gýdaklýyor, ortalýðý velveleye veriyordu. Kadýn onlarý saymak istiyordu ama bunu nasýl yapacaðýný bilemiyordu. Bir süre sonra, kümeste bir þeylerin döndüðünü anladý. Bundan emindi. Yumurtalarý tavuklar kýrmýþ olamazdý. Üstelik bunun dýþýnda somut bir þeyler göremezse de, içinden kötü bir takým düþünceler, hisler peyda oldu. Kapýyý açar açmaz, tüm tavuklar dýþarýya saldýrdý. Tam bir curcunaydý. “Açýk alanda onlarý daha iyi sayar, incelerim” diyerek, peþlerinden gitti. Dikkatlice inceledi, saydý. Tavuklarýnýn hemen hepsi besili, etliydi ama en iyilerinden iki tanesinin kayýp olduðunu farketti. Otuz dokuz tane çýkmasý gerekirken, kendisi otuz yedi saydý. Bir yanlýþlýk olamazdý. Sayma iþini defalarca tekrar etti. Ve her defasýnda iki tanesinin eksik olduðunu gördü. Hatice kadýn matematiðine güveniyordu. Okumuþ kiþilerden daha bilgili ve akýllý olduðunu iddia ediyordu. Aptal deðildi kendisi. Sinirlendi, baðýrarak yakasý açýlmadýk küfürler etti, aðýr beddualarda bulundu. Soðukkanlýlýðýný yitrmiþti. Eve gelince, yaþadýklarýný tekrar gözden geçirdi. Kim yapmýþ olabilirdi acaba? Komþularýný düþündü, aralarýnda kendine gizlice kin güden kimse var mýydý? “Bildiðim kadar hayýr, dedi, kendi kendine. Sansar veya tilki olabilir miydi? Sanmýyorum. Eðer, tilki falansa neden kapý aralýk deðil. Çünkü kapý sapasaðlam yerinde duruyordu, deðil bir sansar, tilki, bir fare bile kapý aralýðýndan geçemezdi.” Kapý her akþam güzelce süngüleniyordu. Bunu ancak bir insan açabilirdi. O zamana kadar köyde böyle bir olay olmadýðý için kadýn kapýyý süngülemekle yetiniyordu. Aslýnda, þimdiye kadar bir çok kümes soyguna uðramýþtý. Ama hiç kimse birisinden þüphelenmemiþti. Çünkü, yalnýzca yumurta çalýnýyordu ve eðer kümeste sahibi kýrýlmýþ yumurta falan görse de bu kazayý mal eder, aklýna da baþka bir þüphe getirmezdi. Ancak, Hatice kadýnýn durumu farklýydý ve onun kümesinden bir sürü yumurta, iki tane de gözü gibi baktýðý kocaman tavuðu kayýptý. Kendi kendine yaptýðý bu hesaptan doðruluðu halkýn da saðlam bir kararda halk tarafýnda da saðlam bir kararada kýlýnýnca da ilk yaptýðý þey ellerini dizine vurmak oldu. Ardýndan baþladý söylenmeye. Çok aðýr beddualar etti, “Yedikleriniz boðazýnýzda kalýr inþallah. Zehir zýkkým olsun size....Ne istediniz benden?...” Daha bir sürü laf etti. Hýzýný alamadý, köyün içine daldý, sokak sokak dolaþtý. Diðer yandan da baðýra baðýra söyleniyordu. Onu gerenler þaþýrýyorlardý. Çünkü, Hatice kadýný hiç bu vaziyette görmemiþlerdi. “Ne oldu?... Niye böyle söyleniyorsun?...Seni kim kýzdýrdý?....Yoksa, delirdin mi?” gibisinden kendisine yöneltilen sorulara o, cevap vermiyor, durmadan beddualarýný, küfürlerini tekrarlýyordu. Belli ki, tavuklarýnýn baþýna uðursuz bir iþ gelmiþti. Ama, kimse bunu itirafa kalkýþamýyordu. Sadece, “Bu, tilkinin iþidir, tilkinin,” diyordu. Herkes, “Baþka ne olabilirdi ki. Kesinlikle, tüysüz melunun, tilkinin, iþidir. Kapýlarý açýk býrakmýþtýr kadýn. Gece olunca da tilki tavuk ocaðýna dalmýþtýr,” diyerek fikirlerini ileri sürüyordu. Birisi “ kapý kapalýymýþ, ama kadýn kapýyý iyice süngü çektiðinden emin” dedi. Karþýlýk alýnca da “Ne yaptýðýný biliyor mu ki? diye cevap veriyordu. Bunadý herhalde. Kapýyý açýk býraktýðýný söyler mi? Kendisi de bilmiyor ki bunu? Dediðim gibi, o tavuklarý tilki almýþ götürmüþtür....Kaç taneymiþ?” “ Ýki taneymiþ.” “ Oh, ne güzel!” Adam, yaþlýydý. Gittiði yerde de fikirlerinde ýsrar etti. “Hatta, geçenlerde köyün hemen ötesinde bir tilkinin pis pis dolaþtýðýný gördüm. Ben köpeklere ýslýkla onun yerini iþaret edince de kuyruðunu bacaklarý arasýna aldý, tabanlarý yaðladý. Muhakkak odur” diyerek ekliyordu. Aradan haftalar geçmesine raðmen mesele aydýnlanmadý. Zamanla, “Tilkinin iþidir” diyenler de çoðaldý. Herkes dikkat etsindi. Gerçekten de kümeslerin kapýlarý daha saðlam bir þekilde kapatýldý. Adem ve arkadaþlarý bu mesele hakkýnda tek bir kelime bile konuþmadýlar.Hepsi gereken talimatý daha önce Adem’den almýþlardý. Uzun bir zaman kümeslere girmemeyi tercih ettiler. “Bu olay unutulsun” dediler. Bu arada bostanlar tüm güzelliðiyle onlarýn tasarrufuna açýlmýþtý.Hem baþka da bir þansý da var mýydý ki.....
     
                 bayram telli
DEVAM EDÝLECEK!!!!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Söylesene Sen Kimsin
Biz Beþ Arkadaþtýk
Kararan Geceler
Sislerin Ötesinde


bayram telli kimdir?

iyi yazýlarý okumayý seven,ayný zaman da kendini kabul ettirmiþ yazarlarý okuyan birisiyim.

Etkilendiði Yazarlar:
dostoyevski,stendal,balzac,steinback,j.london,sçedrin,çehov


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © bayram telli, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.