..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Kent > Okan Özgür Uþaklýgil




19 Temmuz 2006
Doðrusu "Komünist"miþ Meðer  
70 lerde doðanlarýn politik duruþu

Okan Özgür Uþaklýgil


Benin bildiðim en aðýr küfrü etti. Hem de baðýrarak. Küfrün arkasýna “Ya sev, ya terk et” ekledi. Pek sevgi dolu görünmüyordu. Galiba bir þeyleri terk etmeyi düþünüyordu.


:BADE:
Meþhur öcümüz seksen öncesi, diðerlerini olduðu gibi, bizim kuþaðýn hayatýný da deðiþtirmiþtir. 1979 Senesinde henüz yedi yaþýndaydým. Dünyayý tanýmaya çalýþýyordum. Okula yeni baþlamýþ, sonraki hayatýmda izler býrakacak pek çok anýyý, bir dizi film gibi ardarda yaþýyordum. Yalnýz sokaða çýkmam hala yasaktý ama etrafta yetiþkinler varsa bazen annem eve gidip günlük iþleriyle ilgilenirdi. O gün de öyle bir gündü. Sabahçý olduðumdan okulda iþim bitmiþti. Ödevleri de nasýl olsa yapardým.

Arkadaþlarýmýzla misket oynarken, postallý ve parkalý koca bir adamýn üstümden atladýðýný hatýrlýyorum. Yerde eðilmiþ, arkadaþýmýn misketine niþan alýyordum. Birden ne olduðunu bile anlamadan bir rüzgar hissettim. Kafamý kaldýrdýðým zaman üstümden uçan postallarý gördüm.

Adam Mülkiye’ye doðru kaçarken, arkasýndan baþkalarý da geldi. Kýzlar, erkekler, yaklaþýk on beþ kiþilik bir grup büyük bir hýzla koþuyorlardý. Aralarýnda benden ancak yedi, sekiz yaþ büyük olanlar da vardý. Biz ne olduðunu anlamaya çalýþýyorduk. Kaçmak aklýmýza gelmedi. Elif teyze baðýrarak bizi çaðýrdý. “Çocuklar çabuk buraya gelin”. Gürkan’ý ve beni kolumuzdan tutup evine doðru sürüklemeye baþladý. Aklýmýz hala yerdeki misketlerdeydi. Diðer arkadaþlarým da aðlayarak peþimize düþtü. Elif teyze annemin bir arkadaþýydý. Bizim apartmanýn giriþ katýnda otururdu.

Korkmamýz gerektiðini nihayet anlamýþtýk. Korktuk. Grup kaçýyordu. Onlar solcuymuþ. Yani “kominist” (Elif teyze öyle dedi). Kimden kaçtýklarýný tahmin etmek hiç te zor deðildi.

Býyýklarý dudaklarýnýn iki yanýndan aþaðýya sarkan, kara yaðýz, býçkýn delikanlýlardan kaçýyorlardý. Biz daha apartmana ulaþmadan onlarý gördük. Ellerinde kovboyculuk oyuncaklarýmýzýn sahicileri vardý. En arkadan oldukça büyük göbekli bir tanesi geliyordu. Ter içerisindeydi. Yorulmuþtu. Bizim girmeye çalýþtýðýmýz apartmanýn önünde durdu. Daha fazla koþamayacaðý belliydi. Derin, derin nefes alýyordu.

Benin bildiðim en aðýr küfrü etti. Hem de baðýrarak. Küfrün arkasýna “Ya sev, ya terk et” ekledi. Pek sevgi dolu görünmüyordu. Galiba bir þeyleri terk etmeyi düþünüyordu. Kýsa bir süre bize baktý. Gözleri nefret ve kin doluydu. Silahýný siyah ceketinin iç cebine soktu.

O sýrada yan apartmanýn duvarýnýn arkasýndan haki parkalý bir kýz fýrladý. Aksi yönde kaçmaya baþladý. Kýzý daha önce de görmüþtüm. Aþaðý sokakta oturuyordu. Onlarýn sokaktaki bakkalda rastlamýþtým.

“Þiþko faþist” (Elif teyze böyle demiþti) silahýný çekti. Kýzýn arkasýndan niþan aldý. Ýsteseydi onu oracýkta öldürebilirdi. Koca bir mahallenin korkuyla bakan gözleri önünde, on altý veya on yedi yaþýnda bir kýzý, haki parka ve postal yüzünden yok edebilirdi.

Yapmadý. Ateþ etmedi. Silahýný yerine koyup, peþinden koþmaya çalýþtý. Biraz koþtu. Ayaðý kaydý ve tökezledi. Sonrada nefesi kesildi ve yürümeye baþladý. Baðýra, baðýra küfrediyordu. Türkçe konuþuyordu ama anlamýný bildiðim pek az kelime kullanýyordu. Bu kelimelerle daha sonraki yýllarda, cinsel hayatta, politik yazýlarda veya konuþmalarda tekrar tanýþtým.

O kýz kaçtý. “þiþko faþist” “koministi” öldürmedi. Ama bana ve orda misket oynayan arkadaþlarýma, geleceðin umutlarýna, bir þey öðretti. Bu ülkede düþünceni savunmak, ölmek kadar kolay. Üstelik, düþüncenden dolayý suçlu sayýlman için, kimsenin senin fikirlerini duymasýna bile gerek yok. Birilerinin senin ismini, daha önceden kötü ilan edilmiþ bir þeylerle anmasý veya sýrf haki parka giymek yeterli. Aslýnda sadece Türkiye’de deðil fýrsat veren tüm dünyada durumun hemen, hemen ayný olduðunu, çok sonra görebildim.

Yýllarca kaygýlarý derin olmayan bir nesil olmakla suçlandýk. Yýllarca 68’lileri dinledik. 70’lerin hýzlý gençliðini, dava adamlarýný, daha bir çok, maþalýðý.
-     “Onlar olsaymýþ ..................... .................................”

Sahi, kim býraktý bize bu mirasý?

Ýþin garibi bize siyasi içerikli her þeyden uzak durmamýzý sýký, sýký tembihleyenler de onlardý.

.............................................

Hayatý ve kendimi tanýmaya çalýþýyordum. Büyüyordum yani. Koca gözlerle seveceklerimi ve sevmeyeceklerimi, iyiyi, kötüyü, nasýl ayýrt edeceðimi kavramaya çalýþýyordum. Hem de karmaþýk, komplolarýn kol gezdiði bir ülkede.

Adým Özgür’dü ve herkes ayný fikirdeydi ki, özgürlük bu ülkedeki en yanlýþ þeydi. Belki politik duruþu belirsiz bir kuþak olduk, ama bu bize her söylenenin doðru olmadýðýný ve kendi doðrumuzu bulmaktan baþka çaremiz olmadýðýný öðretti. Çaktýrmamak þartýyla, doðrularýmýzý seçmekte de özgürdük. Nasýl olsa kendimiz gibi düþünen bir parti bulamayacak ve mevcut onaylanmýþ görüþlerden birine yönelecektik. Birey olmanýn bedelini, birliðimizi kaybederek ödedik.

Daha sonraki yýllarda o “kominist” kýzla tekrar, tekrar karþýlaþtým. Ýki kez kendisini gördüm. Pek çok kere de tanýdýðým baþka insanlarýn onu andýran davranýþlarýnda onunla karþýlaþtým. Bana onu anýmsatan pek çok insanla tanýþtým. Hepsi iyi niyetli, hepsi cesur, hepsi baskýyla karþýlaþmýþ, pek çok insan. Ýster sað görüþlü olsun, ister sol görüþlü, hepsi ülkesi için bir þeyler yapmak isteyen, ne düþündüðümü söylemeden önce bir kere daha düþünmem gerektiðini hatýrlatan pek çok insan.

...........................................

O korkulu günün üstünden bir hafta bile geçmemiþti. Mahallenin çocuklarý en keyifli görevlerini yerine getiriyordu. Yani oyun oynuyorduk. Bu seferki oyun talimcilikti. Birimiz en baþa geçer, sýra olurduk. Baþtaki çocuk zor bir hareket yapar diðerleri onun yaptýðýný tekrar etmeye çalýþýrdý. Duvarlardan atlar, demirlere asýlarak merdivenlerin yanýndan týrmanýrdýk. Komando talimi gibi bir þeydi yani. Genelde arka bahçelerde dolanýrdýk. Akþam olmak üzereydi. Oyun da birazdan biterdi.

Oynadýðýmýz bahçeye adamlar geldi. Ellerinde koca, koca sopalar vardý. Sopalarýn uçlarýnda kumaþ baðlanmýþtý. Bir sürü koca sopa getirdiler. Onlarla ne yapacaklarýný sorduk, “akþam görürsün” dediler. Bunlar da “koministti”. Bu adamlara fazla yaklaþmamamýz konusunda tembihliydik. Bazýlarý benden ancak beþ altý yaþ büyük, hiçte kötü görünüþlü olmayan gençlerdi. Bir tanesi kafamý okþadý. Koþturmaca olmadýðýndan bu sefer korkulacak bir þey yok gibiydi.

Annemin sesini duydum. Beni çaðýrýyordu. Eve doðru koþtum. Diðer çocuklar da daðýldý. Eve gelince anneme “koministlerin” gene geldiðini koca sopalar getirdiklerini söyledim. Annem bir anda telaþlandý. Pencereye koþup ne olup bittiðini anlamaya çalýþtý. Ortalýk sakindi. Bir þey anlamadý.

Birkaç saat sonra, hava kararýnca sokakta bir kalabalýk toplanmaya baþladý. Bütün mahalleli gibi biz de pencereden olup biteni seyrediyorduk. Baþta pek ses çýkartmýyorlardý. Bu kadar insan fýsýldayýnca bile bir uðultu oluyor. Endiþe verici, pek de hoþ olmayan bir uðultu. Biraz sonra kalabalýk, sopalarýn ucundaki kumaþlarý tutuþturdu. Bizim okul bahçesinde yaptýðýmýz gibi sýra olmuþlardý. Onlarýn sýrasý bizimki gibi ikili deðildi. Yedi sekiz kiþi yan yanaydý. Sokaðý tamamen kaplýyorlardý.

O güne dek bu kadar muhteþem bir þey görmemiþtim. Yüzlerce genç ellerinde meþalelerle yürümeye baþladý. Þahin sokaktan, evimizin yanýndaki yokuþtan, aþaðýya doðru yavaþ ve bu sefer baðýrarak yürüyorlardý. Sanki akan bir nehrin üzerinde yanan tahta parçalarý akýntýyla salýnarak ilerliyordu. Kalabalýðýn korosu insaný oldukça derinden etkiliyordu. “Tek yol devrim” diye baðýrýyorlardý. Bu lafý okulumun yanýndaki sokaktan, duvarlardaki badana yazýlardan biliyordum. Okumayý öðrendiðimden beri, bu ve buna benzer yazýlarý okurduk. “Devrim sokak” diye bir sokak vardý galiba.

Haykýrarak istedikleri “devrim” tam olarak ne demekti. Bilip bilmediklerinden bugün bile emin deðilim. Keþke bir anket yapýp, hayallerindeki “devrim” sonrasý Türkiye’yi tarif ettirebilseydim.

Bizim sokaðýn adý Özsoy’du. Alt sokak Köylüler, üst sokak Atom sokak. Devrim sokak nerede bilemedim. Anneme sordum. “O sokak adý deðil baþka bir þey” dedi. Anlatmaya üþenmiþti.

Kalabalýk gözden kayboldu. Sesleri hala bize kadar geliyordu. Bu sefer sokaða onlar kadar disiplinli bir baþka kalabalýk geldi. Atom sokaktan bizim sokaða indiler. Önde panzerler vardý. Okulun önünde duran panzeri daha önce de görmüþtüm. O zaman hareketsiz olduðundan bu kadar büyük görünmemiþti. Muammer amcanýn þevrole’sinin yanýndan geçerken, bildiðim en büyük arabanýn onun yanýnda oyuncak gibi kalmasý beni þaþýrttý. Birkaç polis minibüsü de geldi. Lambalarý ortalýðý aydýnlatýyordu. Etrafta bir sürü polis vardý.

Kalabalýðýn peþinden yavaþ, yavaþ yol almaya baþladýlar. Bir süre sonra düzenli baðýrýþ yerini çýðlýklara ve gürültüye býraktý. Birkaç patlama ve seri silah sesleri duyduk. Gürültü korkunçtu. Annem bizi pencereden uzaklaþtýrdý. Kendisi perdenin arasýndan bakýyordu. Býkkýn bir tavýrla “Ne zaman bitecek bunlar” dedi.

Gürültüler bize yaklaþmaya baþladý. Gene bir kovalamaca baþlamýþtý. Kaçanlar gene “koministlerdi”, bu sefer kovalayan polisler. Mahalleden geçenler oldu. Apartmandan bazý gürültüler geldi. Bir cam kýrýlmasý sesi duyduk. Bir çýðlýk. Sonra sesler uzaklaþtý.

Sessizlik rahatlatýcý deðildi. Neler olduðunu anlayamýyorduk. Birilerine bir þeyler oluyordu. Belki de ölüyorlardý. Hem de bizim apartmanýn önünde, belki de içinde.

.................................................

Hayatýmda iki büyük toplu eyleme katýldým. Birincisi ortaokulda 19 Mayýs törenlerinde, 19 Mayýs stadyumunda fon ekibindeydik. Yani sahada gösteriler yapýlýrken, tribünde renkli kartonlarla mesajlar veren birer noktacýktýk. Oluþturduðumuz görüntüyü hiç göremedik. Bildiðimiz karþý tribündeki pencerede yazýlý olan sayýyý elimizdeki listeden kontrol edip, doðru renkte kartonu kaldýrmaktý.

O tribünde beþ binden fazla genç, bir aydan fazla bir süre hazýrlandý. Bizim bayramýmýzda, birilerinin vermemizi istediði mesajý televizyonda verdik. Hayatýmýn o zamana kadarki en büyük toplu eyleminde biz ne mi dedik?

Bilmem. Herhalde iyi bir þey dedik ki, bizi ne polis, ne de faþist kovalamadý.

Ýkinci eylem Uður Mumcu’nun cenaze töreniydi. Bu birincisinden çok daha fazla insanýn katýldýðý, çok daha gönüllü, çok daha acý dolu bir gösteriydi. Meþaleli gösteriden de çok daha büyüktü. Biz de baðýrarak aðýr, aðýr yürüdük. “Mumcular ölmez”

Bazý yorumcular yüz bin, bazýlarý da iki yüz binden fazla insanýn olduðunu söyledi. Yüz bin kiþilik bir topluluk nasýldýr bilir misiniz? Ayný þeyi haykýran yüz bin kiþiyi hiç duydunuz mu? Yoksa siz de orada mýydýnýz?

Bu cenaze merasiminde de panzerler vardý. Polis minibüsleri, polisler, hatta skorski helikopterler bile vardý. Ama öyle bir kalabalýk vardý ki, sanki onlarýn dýþýndaki herkes ayný saftaydý. Hepsi donmuþ gibi kaldý. Bu sefer kimse dayak yemedi.

Atmýþlarýn, yetmiþlerin bu en güçlü sesinin ardýndan, yürümek nedir bilmeyen seksenler ve hatta doksanlar bile yürüdü. Herkes ayný þeyi istedi, haykýrdý. Peki duymasý gerekenler duydu mu?

............................................

Meþaleli eylemin gecesinde çok korkuyorduk. Kapý çaldý. Annem kapýya bakmak için hareket etmedi. Bize de yerimizde kalmamýzý iþaret ediyordu. Elif teyzenin sesini duyduk. “Aç kapýyý benim”

Annem kapýyý açtý. Elif teyze girince hemen kapattý.

-     Atýf’ýn kýzýný polisler dövmüþ kapýnýn önünden aldým. Durumu fena. Kafasý kan içinde. Gelsene bir þeyler yapalým.

Atýf amca bakkaldý. Bakkalýn kýzýný ben tanýmýyordum. Polislerin bakkalýn kýzýndan ne istediðini de anlamadým. Elif teyzelerin evi bizim apartmanýn giriþ katýndaydý. Anlaþýlan çýðlýk bakkalýn kýzýndan gelmiþti.

Annem “çocuklarý býrakamam, onu getirelim” dedi. Bize “hiçbir þey yapmamamýzý hemen geleceðini” söyleyip gitti. Gerçekten de biraz sonra geldiler. Yanlarýnda bir kýz vardý. Bu kýz daha önce þiþko faþistin takip ettiði “koministti”. Bakkalda rastlamam tesadüf deðilmiþ. Meðer bakkalýn kýzýymýþ.

Annemler bize getirmeden önce yüzünü temizlemiþler ama kanama sürdüðünden suratýna hala kan akýyordu. Kýz yürümekte de zorlanýyordu. Küçük odaya geçtiler kýzý oradaki yataða yatýrdýlar. Kafasýný temizliyorlardý. Bir kolunun da aðrýdýðý çok belliydi. Pantolonunu, parkasýný ve kazaðýný çýkarttýlar. Bembeyaz ve çok zayýftý. Üþüdüðünü belli eden hareketler yapýyordu. Biz kapýdan olanlarý seyrediyorduk. Annem bizi kovalayýp kapýyý kapadý.

Mutfaktan, evde ne kadar ilk yardým malzemesi varsa alýp küçük odaya gitti. Kýzý baðýrta, baðýrta yaralarýný tedavi etmeye çalýþýyordu. Arada bir o da baðýrýyordu. “Bok vardý, yedin” yada “aferin, iyi halt ettiniz” Bir saat kadar bu baðýrtý devam etti. Sonra annemle Elif teyze odadan çýktý. Salonda oturup konuþmaya baþladýlar.

Atýf amcanýn evini bilmiyorlardý. Bilseler de bu kargaþada gidemeyeceklerdi. Ne bizim evde, ne de Elif teyzelerde telefon yoktu. Gerçi üç-dört sene evvel baþvurmuþtuk ama daha çýkmamýþtý. Telefonun nerden çýktýðýný bilmiyordum. Annem “torpilimiz olsaydý þimdiye kadar çýkardý” diyordu. Torpil ne demek onu da bilmiyordum. Bizde olmadýðýna göre bilmemem de normaldi.Yani telefon etmek gibi bir þansýmýz da yoktu.

Konuþulanlardan kýzýn adýnýn Zeynep olduðunu öðrendik. Annemler ertesi günü beklemeye karar verdi. O arada kýz odanýn kapýsýný açtý. Zorlukla ayakta duruyordu. “Tuvalete gitmem lazým” dedi. Elif teyze koluna girip ona yardým etti tuvalete gittiler.

Sonra Elif teyze gitti. Annem kýzýn odasýna girdi. Konuþuyorlardý. Eski günlerden, annemin yaþadýklarýndan, duyduklarýndan bahsediyorlardý. Annem Zeynep’i hiçbir þeyin geleceðinden önemli olmadýðýna ikna etmeye çalýþýyordu. Bazen de kýzýyordu. Azarla karýþýk ikna çabasý uzadýkça uzadý. Ben uyuya kaldým. Arada sesler yükselince uyanýyordum. Saat çok geçti. Belki de ertesi gün için çok erken.

O bölük pörçük uykudan uyanmak, hiç birimiz için kolay olmadý. Okul saati çoktan geçmiþti. Buna pek üzülmedim. Baþým çatlayacak gibiydi. Annem uyanýr uyanmaz bir kaðýda bir þeyler yazdý. Bunu Atýf bakkala götür dedi. Kýz kardeþim Ýlkem benden iki yaþ küçüktü. Bu görev bana düþtü. Biraz da para verdi. “Üç ekmek al, yarým kilo da peynir” dedi.

Atýf amcaya kaðýdý uzatýp “annem gönderdi” dedim. Ekmekleri dýþarýdaki dolaptan almýþtým. “yarým kilo da peynir alacaðým” dedim. Atýf amcanýn karýsý da oradaydý. O da duysun diye yüksek sesle okudu. “Zeynep bizim evde. Durumu iyi. Biraz giyecek getirin.”

Çok þaþkýn görünmüyorlardý. Anlaþýlan daha önce de olmuþtu. Bana bir kilodan fazla peynir verdiler. Arka taraftan bir þeyler alýp hadi gidelim dedi. Benden para da almadý. Bakkalý kilitlediler. Eve gittik. Yolda mahalleden hiç kimseye, hiçbir þey anlatmamamý tembihledi.

Atýf amca oldukça yaþlý, sakin, tüm mahallenin sevdiði bir adamdý. “Niye benim baþým beladan kurtulmuyor” gibi laflar edip duruyordu. Annem hýzlýca olup biteni anlattý. “Ben bütün gece konuþtum, bundan sonra yapmayacak” diyordu. Atýf amcayla karýsý küçük odaya girdi. Baðrýþma olmadý. Konuþtular. Sonra çýktýlar. Anneme teþekkür ettiler. Zeynep’i eve götürmek istediler. Annem bir gün daha kalmasýnýn iyi olacaðýný söyledi. “Hem ortalýk biraz durulur, hem de biraz daha konuþurum” dedi. Atýf amca annemden oldukça büyüktü. Teþekkür edip, elini öptü. “Hoca haným bu kýz kendini öldürtecek, ne yapacaðýmýzý bilmiyoruz” dedi.

Annem öðretmen deðildi. Ona neden hoca haným dediðini anlamamýþtým. Galiba kýzýna bir þeyler öðreteceðini umuyordu.

O gün Zeynep bizde kaldý. Ýyi ve sakin bir kýzdý. Güçlü falan da deðildi. Sessiz, zayýf, kumral ve kara gözlüydü. Çok az yemek yiyordu. Galiba yemek yerken aðzý acýyordu.

Sonra topallaya, topallaya gitti. Bir hafta kadar sonra Atýf amca dükkaný bir Trabzonluya devretti. Uzun süre onlarý görmedik. Mahallede dedikodu çoktan çýkmýþtý. “Atýf’ýn kýzý teröristmiþ”

Ýki gece bizde kaldýðýný mahalleli öðrendi mi bilmiyorum. Belki de öðrenmiþlerdir. Bu konuda bize hiç kimse, hiçbir þey sormadý. Biz de söylemedik.

..........................................................

Yýllar geçti. Pek çok insan bana Zeynep’i hatýrlattý. Haksýzlýklara karþý sesini yükseltenler, incecik ve beyaz tenli olanlar, hatta parka ve postal giyenler.

Üniversiteli oldum. ODTÜ’lü. Mimarlýk Fakültesi’nde okuyordum. Ýkinci sýnýfýn baþlarýydý. Kasým 6. Yani YÖK’ün kuruluþ yýl dönümü. Günler öncesinden afiþler asýlmaya baþladý. Yaklaþan eylemi haber veriyorlardý. Kantinlerdeki atmosfer deðiþti. Bu sefer her zamankinden daha büyük bir eylem olacaktý. Bazýlarý ne olur ne olmaz diye birkaç gün okula gelmedi. Ben geldim.

Eylem günü sabah Ýktisat Fakültesi’nin önünde kalabalýðý gördüm. Elektrik-Elektronik’ten bir arkadaþýmý bölüme götürdüm. Bu arada kütüphanenin arkasýnda jandarmayla beraber polisler gördüm. Panzerlerde vardý. Bu normal deðildi. ODTÜ’nün içinde ilk kez polis görüyordum. Meþaleli gösteri günü toplanan insanlarý hatýrladým. Bölüme dönerken polis ve jandarma kütüphanenin önünde yerini almýþtý. Aralarýndan geçtim. Ýktisat Fakültesinin önündeki kalabalýk yavaþ, yavaþ hareketlenmiþti. Sloganlar yükseliyordu. Arada bir “tek yol devrim” diye de baðýrýyorlardý.

Birazdan olacaklarý gayet iyi biliyordum. Bölüme girdim. Ders saati gelmiþti ama atölyede hiç kimse yoktu. Fakültenin ortasýndaki geniþ alana doðru yürüdüm. Dýþarýdan sesler geliyordu. Düzenli sloganlar kesilmiþti. Onun yerine çýðlýklar ve büyük bir gürültü vardý. Gruplarýn birbirine girdiði belliydi. Birazdan kaçma ve kovalamaca baþlayacaktý.

Fakültenin orta alaný da boþtu. Atölyeye geri dönmeye karar verdim. Koridoru geçerken camlardan biri içeriye atýlan bir tuðlayla kýrýldý. Büyük bir gürültüden sonra içeriye yeþil parkalý, postallý, beyaz tenli, zayýf bir kýz atladý.

Yüzünü bana döndü. “Zeynep” dedim. Gülümsedi. “Kaçmam lazým, anneye selam” deyip diðer taraftaki cama bir tabure fýrlattý. Kendini öldürtmemiþti. Henüz.

Bütün gücüyle koþmaya baþladý. Bu sefer onu kimse kurtardý mý bilmiyorum. Bu kadar tecrübeyle kendi kurtulmuþtur belki de.

Baþýna neler geldiðini hep merak ettim. Þimdi kýrklý yaþlarda olsa gerek.
Ne iþ yapar? Biriyle evlendi mi? Kaç çocuðu var? Nerede oturur?

Belki de onun gibi birisi için sorulmasý gereken sorular bunlar deðildir. Okulun camlarýný kýrdý ama hiç kimseye zarar verdi mi? Kaç kere içeri girdi? Kaç sene yattý? O güzel gençlik yýllarýnýn karþýlýðýnda neler elde etti?

Misket oynarken gördüðüm, beyaz tenli, at kuyruklu, zayýf kýza ne oldu? Atýf amca nasýl para kazandý? Yeni mahallelerinde rahat edebildiler mi?

Bizim kuþaktan pek az insan onun gibi bir hayat sürdü. Michael Jackson dinledik. Mc Donald’s ýn açýlmasýný bekledik. Bazýlarýmýz orada çalýþtý, bazýlarýmýz kýz arkadaþýyla vakit geçirdi. Bazýlarýmýz da sadece birileriyle kapýsýnda buluþtu.

Polisten hiç dayak yemedik, faþistler de gittikçe azaldý. Tanýdýkça hem sað görüþlülerin, hem de sol görüþlülerin isteðinin daha iyi bir Türkiye olduðunu anladým. Sadece onlar bunu elde etmenin en iyi yolunun mücadeleye devam etmek olduðunu sanýyordu. Kimlerin, hangi amaca ulaþmak için baþlattýðý pek de hatýrlanmayan, daha sonralarý kimlerin hangi yeni amaçlar için yönlendirdiði hep örtülü kalan, bir mücadeleye devam etmek. Üstelik kullanýlan yöntemler de pek çok zaman amaçlardan çok uzaklaþýyor ve davalarýna inanan insanlarýn bile onayýný alamýyordu.

Stadyum tribününde nasýl bir mesaj verdiðimizi, mesajýn tasarýmcýlarýný hiç bilmedik. Yinede hiç kimsenin þüphesi olmasýn ki, biz de bu ülkeyi, onu daha iyi yerlere getirmek için mücadele edenler, kadar çok sevdik. Ölen dürüst bir insanýn ardýndan, onlar kadar dürüst göz yaþlarý döktük.


Özgür Uþaklýgil
Kasým 2005



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn kent kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mavi Baklava
Krampon
Ben Bi Düþ Alayým

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aklýmýn Uslanmaz Ziyaretçisi
Benim Ýçin Yazdýðý Ýlk Þiir

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kýrmýzý Takip Iþýðý [Þiir]


Okan Özgür Uþaklýgil kimdir?

Her birimizin ana uðraþý olan hayatýn, benim pencereme sýðan kýsmýný paylaþmak istiyorum.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Okan Özgür Uþaklýgil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.