..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnýzca sevgiyi öðret, çünkü sen osun. -Anonim
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Kent > Okan Özgür Uþaklýgil




11 Temmuz 2006
Mavi Baklava  
Mucizeler Hapý

Okan Özgür Uþaklýgil


Mahir daha önce de ziyaret ettiði her halinden belli olan bir kadýna selam verdi.”Emanetleri teslim edeyim geleceðim” dedi. Kadýn Mahir’i tanýmamýþtý. Kime baktýðý bile belli olmuyordu. “Haydi koçum sýrana” dedi.


:BDGG:
MAVÝ BAKLAVA

Eylül ayýnda, güneþli bir akþam üstü, Tarabya sahilinde bir yürüyüþten sonra, ellili yaþlarda olduklarý her hallerinden belli olan iki adam denize karþý bir banka yan yana oturdular. Yürürken baþladýklarý sohbeti sürdürüyorlardý. Biri diðerini diziyle hafifçe dürtüp konuþmaya kaldýklarý yerden baþladý.

“Bana biraz haksýzlýk gibi geliyor” dedi. “Niye olum, alan memnun satan memnun. Kime haksýzlýk?”

-Benden yirmi yaþ genç. Daha yakýn yaþta biriyle beraber olmasý gerekmez mi?
-Niye ki? Eksiðin yok fazlan var. Tecrübe desen sende, para desen sende, ilgi desen sende. Gün görmüþ adamsýn. Her kadýný memnun edersin. Hangi yaþýtý senin verdiklerini verebilir ki?
-Ya hatýrlasana biz benli Nejla’nýn Moriye nasýl kýzardýk? Adam ondan en fazla on beþ yaþ büyüktü.
-Olum saçmalama. O zamanla bu zaman bir mi? Mori senin yaptýklarýnýn yarýsýný yapabilse Nejla Feyyaz’a kaçar mýydý?
-Sorun da bu ya, bu pek doðal sayýlmaz. Bu yaþta neler yapýyorum bi bilsen.
-Biliyorum tabi. Hem kimler kimler biliyor. Sana o baklavayý ben verdim. Unuttun mu? Hepimiz on yýl önce bile yapamadýklarýmýzý þimdi yapar olduk. Ýyi hissediyor adam dimi?

Bu konuda ilk konuþmalarý deðildi. Aslýnda çocukluklarýndan beri konuþurlardý. Birbirlerinin, doktorlarýnýn bile bilmediði, sýrlarýný bilirlerdi. Cinselliði keþfettiklerinden beri en mahrem sorunlarýný beraber yaþayýp aþmýþlardý. Sevdalarýný, yaþadýklarýný, sýkýntýlarýný, her þeylerini bilirlerdi. Çok yakýn arkadaþtýlar.

Onlar doðmadan önce bile anneleri arkadaþmýþ. Aslýnda dedeleri ortak iþ yaparmýþ. Eminönü’nde lokum imalathaneleri varmýþ. Babalarý döneminde iþler ayrýlmýþ. Akif hala tatlýcý. Bir pastanesi var. Cessur lokantacýlýða baþlayalý on yýldan fazla oldu. Tarabya’nýn en güzel balýk lokantalarýndan biri onun.

Ýþleri farklý da olsa birbirlerinden hiç kopmamýþlardý. Çocukluklarý Fatih’te beraber geçmiþti. Ayný okullarda ayný sýralarda okumuþlardý. Bugün elli beþ senelik bir dostluklarý var. Eskisi kadar sýk görüþemeseler de birbirlerinde eski günlerin kokusunu almayý hep sevdiler. Bu alýþkanlýktan vazgeçmek akýllarýndan bile geçmez.

Cinselliði biraz olsun o tuhaf günde anlamýþlardý. Çarþamba’daki evleri ikiz planlý bitiþik iki evdi. Evlerin kapýsýndan aþaðýya altýþar basamaktan oluþan karþýlýklý taþ merdivenler inerdi. Küçük bir ortak alandan sonra sokak hizzasýna kadar inen ortak altý basamak vardý.

Sokak seviyesine inen basamaða Cessur bütün cesaretini kaybetmiþ bir þekilde çökmüþtü. Akif binanýn kapýsýný açýp, Cessur’u ayaðýyla iterek yanýna oturdu. Kýsa pantolonlarýnýn altýnda yaralý dizleri yan yana geldi.

Akif, kýsa çoraplý, sandaletli ayaklarýyla Cessur’u dürttü. “Naber?” “Maç etçek adam bulur muyuz?” Cevap gelmedi. Cessur sapsarýydý. Akif bir yandan elindeki tahin sürülmüþ, þekerlenmiþ ekmeði yiyordu, bir yandan da Cessurun suratýna bakýp neler olduðunu anlamaya çalýþýyordu. Bir daha dürttü. “Maç edelim mi?” Bu sefer sesini biraz yükseltmiþti. “ Ne oldu olum konuþsana, dilini mi yuttun?”

“Acayip bi þey gördüm demin. Fatma teyze yýkanýyor.” Fatma teyze mahallenin delisiydi. Zeka özürlü kadýn bir kulübede babasýyla yaþardý. Annesinin dayanamayýp kaçtýðýný söylüyorlardý. Babasý kýzýna kýyamadýðýndan onu terk edememiþti. Fatma teyze kendi ihtiyaçlarýný karþýlayabiliyordu. Kötü kokmazdý mesela. Hiç konuþmazdý ama genelde gayet normal görünürdü. Bazen mahallede dolaþýrken birden baðýrmaya baþlar, anlaþýlmaz sesler çýkarýr, bazen de giysilerini yýrtmaya çalýþýrdý. Babasý veya mahalleli, ona engel olup evine götürürdü.

-Sen onu seyrettin mi?
-Yaaaa arsada dolaþýyordum, camlarý açýk oradan gördüm.
-Ne zaman?
-Demin
-Sonra ne yaptýn?
-Kaçtýýým.
-Bakalým mý?
-Ya biri görürse?
-Korkma olum hadi.

Camdan içerisi görünüyordu. Dokuz yaþýnda iki çocuk, pencereye konuk olmuþtu. Hayatlarýnda ilk kez anneleri yaþýnda bir kadýný çýrýlçýplak görüyorlardý. Korku, heyecan ve daha ne olduðunu bile bilmedikleri pek çok duyguyu ayný anda hissediyorlardý. Fatma otuz yaþýnda güzel bir kadýndý. Bembeyaz teni, uzun kara saçlarý ve pembe yanaklarý vardý. Bunlarý daha önceden de biliyorlardý. Bu sefer bilmedikleri þeyleri de görüyorlardý.

-Hani yýkanýyordu?
-Çýplak görünce þey sandým.
-Islak deðil. Su da yok. Salonun ortasýnda.

Fatma dansa benzer hareketler yapýyordu. Küçük büfenin üstündeki ývýr zývýrýn arasýndan duvara dayalý aynada kendine bakýyordu. Sanki üstünde ipek elbiseler varmýþ, onun orasýný burasýný düzeltiyormuþ gibi davranýyordu. Kendi etrafýnda dönüp bazen de bedenini okþuyordu. Sonra birden camdaki gözleri fark edip, baðýrmaya baþladý. Babasý ne olduðuna anlamak için acele hareketlerle odaya girdi. Bu arada Akif ve Cessur ortadan kaybolmuþtu.

Ýlk cinsel suçlarý buydu. Adam onlarý gördü mü, görmedi mi hiç bilemediler. Bir süre Fatma’dan ve babasýndan köþe bucak kaçtýlar. Bu korkuyu mahalleli fark etmedi bile. Ama her ikisinin de on altý yaþýna kadar en büyük deneyimi bu oldu.

O yaz Akif’in ailesi, daha büyük bir eve taþýndý. Babasý yeni evi birkaç sokak ötede yaptýrmýþtý. Akif’ler evlerini kýrk beþ- elli yaþlarýnda bir göçmene kiraya verdiler. Adam konuþurken sýk sýk “mori” dediði için bütün mahalle ona “Mori” demeye baþladý. Pek çok Yugoslav göçmeni gibi o da bu lakabý benimsedi. Hoþ sohbetli, iri yarý bir adamdý. Karýsý ondan oldukça gençti. Otuz yaþlarýnda, gösteriþli bir kadýndý. Makyaj falan yapmazdý, ama dar kýyafetlerinin altýnda vücut hatlarý hep belli olurdu. Mahalledeki diðer kadýnlara hiç benzemezdi. O da konuþkan, güler yüzlü biriydi. Sýcak kanlýlýklarý sayesinde kýsa zamanda herkesle arkadaþ oldular.

Adam gemiciydi. Bazen haftalarca ortada görünmezdi. Bazen de haftalarca hiçbir yere gitmezdi. Nejla yalnýzlýktan hep þikayet ederdi. Mori’nin ilerlemiþ yaþýna raðmen çocuklarý da yoktu. Mahallede Mori’nin kýsýr olduðu dedikodusu yayýldý. Doðdu mudur? Bilinmez.

Yatak odalarý Cessur’un odasýnýn bitiþiðiydi. Cessur taþýndýklarý gece bunu fark etti. O gün karyola seslerinden uyuyamadý. Bitiþik odada olanlar hayal gücünü fiþeklemiþti. Onlar seviþirken Cessur meraktan ölüyordu. Seviþmek nasýl bir þeydi? Fatma’yý çýplak gördüðünden beri “çýplak kadýn” onun hayalinde Fatma’ydý. Ýlk kez baþka bir kadýný çýplak hayal etmeye baþlamýþtý.

Akif’e olup biteni anlattý. Akif o gece, o merakla, Cessur’larda kaldý. Beklenen gürültüler olmadý. Sadece biraz horlama sesi duydular. Mori fena horluyordu.

Artýk Nejla’ya bakýþlarý deðiþmiþti. Onu her fýrsatta izliyorlar, kalçalarýnýn, göðüslerinin güzelliðinden bahsediyorlardý. Kadýn bu ilginin farkýnda mýydý bilinmez, ama kendini sakýnmak yolunda bir çabasý yoktu. Mori’nin bu kadar güzel ve genç bir kadýn için çok yaþlý olduðunu düþünüyorlardý. Þiþman ve çirkinceydi de. Bu en hafifinden “haksýzlýktý”.

Yaz günlerinde ikiz binanýn merdivenlerinde mahalle kadýnlarý karþýlýklý oturup, bir yandan sohbet ederler, bir yandan da akþam yemeðine hazýrlýk olsun diye taze fasülye, bezelye ayýklama gibi þeyleri yaparlardý. Normalde Akif ve Cessur annelerinin elinin altýnda olmayý kendilerine yakýþtýrmazlardý. Böyle durumlarda anneler sürekli iþler buyurur, yapýlmadýðý zaman da baðýrýr çaðýrýrlardý. Buna raðmen Nejla’yý görmek isteðiyle o çevreden ayrýlmaz oldular. Futbol bile oynamaz olmuþlardý.

Akif sýk sýk Cessur’larda kalmaya baþladý. Delikanlýlar yakýn takipteydi. Bir gece karyola sesleri gene baþladý. Bir süre sonra sessizlik oldu. Bir tuhaflýk vardý. Pek normal deðildi. Yan odadan tartýþma sesleri geliyordu. Neler konuþulduðunu duymaya çalýþtýlar. Biraz sonra sesler o kadar yükseldi ki duymak için özel bir gayrete gerek kalmadý. “Senin yüzünden” diyordu Mori. “Kasaptaki et bile daha canlýdýr” Nejla baþta aðlýyordu. Sonra o da cevap vermeye baþladý. “Ne zaman adam gibi oldu ki zaten. Ya erken bitiyor, ya da hiç olmuyor. Kasaptaki et asýl seninkinden daha canlýdýr.” Bizimkiler kýkýrdayarak birbirine bakýyordu.

Mori ertesi gün sefere gitti. Bir hafta kadar sessizlik oldu. Bir hafta sonra bir gece, karyola gürültüsü yine baþladý. “Demek ki Mori geldi” diye düþündü Cessur. Gürültü saatlerce sürdü. Kadýnýn da bu iþten memnun olduðu gayet belliydi. Konuþma sesleri duydu. Mori’nin sesine benzemeyen bir erkek sesi vardý. Köþedeki bisiklet tamircisi Feyyaz abinin sesine benziyordu, ama emin olamadý.

Ertesi sabah haberi Akif’e yetiþtirdi. Mori’yi görmediler ama gece Akif yatýya geldi. Ayný gürültüler gene oldu. Hayaller, akýllarýný baþlarýndan almýþtý.

Ertesi gün Mori’yi elinde valizlerle gelirken gördüler. Bu iþte bir gariplik vardý. Anlam veremediler. Akif o gece de Cessur’larda kaldý. Yine gürültüler baþladý. Bu sefer hemen bitti ve yine baðýrýþlar.

Ertesi akþam Mori eve girdikten biraz sonra sokaða fýrladý. Komþulara Nejla’yý sordu. Kimse nerde olduðunu bilmiyordu. Adam sonunda Cessur’un babasýna “kaçmýþ, mektup býrakmýþ. Beni takip etme demiþ” dedi. Bulursa Nejla’yý kesecekmiþ, bunu niye yaptýðýný hiç anlamamýþ, falan filan.

Feyyaz abi de dükkaný açmaz olmuþtu. Zaten hep kapatýp dükkaný gitmekten bahsederdi.

Birkaç gün sonra sabaha karþý, Mori sarhoþken Feyyaz abinin dükkanýný taþladý. Camlarý indirdi. Ýçeri girip, bozuk bisikletleri dýþarý fýrlattý. Mahalleli onu güçlükle sakinleþtirdi. O geceden sonra ne Mori'yi, ne Nejla’yý ne de Feyyaz abiyi gören olmadý. Birkaç sene daha Nejla figürü hayallerini ziyaret etmeye devam etti. Hepsi bu.

Cinsel deneyimleri olmamasýna raðmen iktidarsýzlýðý ve olasý kötü sonuçlarýný öðrenmiþlerdi. Bu iþ gözlerinde bir kat daha büyüdü. Babalarýnýn lokumlarýnýn ve baklavalarýnýn bu derde deva olduðunu düþünseler de emin olamadýlar.

Askere gitmelerine bir ay kala, mahallenin fýrlama abilerinden, Mahir bizimkileri yanýna çaðýrdý. “Milli olma vakti geldi” dedi. Ýkisi de bunun ne demek olduðunu biliyorlardý. Cessur babasýna yardým etmek için dükkana gideceðini söyledi ama Mahir bu ataðý kolay savuþturdu. Cebinden bir tomar para çýkarýp salladý. “Bana bu paralarý kim verdi sandýn koçum?”

Çaresizdiler, erkekliðin gereðini ne kadar ürkseler de yerine getirmeleri gerekiyordu. Karaköy’e malum mahalleye doðru yola çýktýlar. Sokaðýn baþýna vardýklarýnda ikisinin de dizleri titriyor, birbirlerine sarýlýp aðlamamak için kendilerini zor tutuyorlardý. Cessur Akif’e dönüp, “ Bu sabah bolca baklava yedim. Bakalým ne kadar iþe yarayacak”dedi.

Mahir daha önce de ziyaret ettiði her halinden belli olan bir kadýna selam verdi.”Emanetleri teslim edeyim geleceðim” dedi. Kadýn Mahir’i tanýmamýþtý. Kime baktýðý bile belli olmuyordu. “Haydi koçum sýrana” dedi.

Yolda anlatýlanlara göre mektebin en iyi hocasýna gidiyorlardý. Hayallerinde Nejla ile Fatma arasý bir çýplak vardý. Karþýlarýna çýkan ise annelerinden en az on beþ yaþ büyük, kat kat giyinmiþ, basma etekli, örgü hýrkalý bir kadýndý. Her halde güzel görünmeye çalýþmaktan yirmi yýl kadar önce vazgeçmiþti. “Önce hanginiz” dedi. Mahir parayý peþin sayýp Akif’i itti. “Bunu al” dedikten sonra biraz evvel gördüðü kadýna doðru postalandý.

Akif’in iþi beþ dakika bile sürmedi. Kadýn Cessur’u alýp odaya giderken Akif “çok iyiydi” diye fýsýldadý. Kadýn Akif’e tuhaf tuhaf baktý.

Cessur içeriyi böyle hayal etmemiþti. Bir karyola ve bir komodinden baþka hiç bir eþya yoktu. Köþede bir bidon yanýnda da bir plastik ede vardý. Kadýn karyolaya uzandý, eteðini kaldýrýp hadi dedi. Cessur baka kalmýþtý.

-Ne bakýyosun olum hadi. Çifte tarife alýrým haa.
-Ne yani soyunmayacak mýsýn?
-Soyundum ya.
-Hýrkanla entarini çýkarsana memelerini bile görmedim.

Zaman kazanmaya çalýþýyordu. Belki böylece göreve hazýr hale gelirim diye umdu. Kadýn ýhlaya ýhlaya soyundu. “Hadi” dedi.

Ýþ baþa düþmüþtü. Yapýlacak hiçbir þey kalmamýþtý. Takke düþtü.

Pantolonunu indirip kadýnýn üstüne abandý. Fakat o halde hiçbir þeyi baþarmasý mümkün deðildi. Kadýn “Hepiniz böylesiniz. Mektebin yolunu ilk baþta bulamazsýnýz. Sonrada usanmak bilmezsiniz” dedi. Birkaç küfür savurdu. Eliyle Cessur’a yardým etmeye çalýþtý. Bu çok utanç vericiydi. Bir an Cessur tuhaf bir þey hissetti. Bu duyguyu kadýnýn ona yaptýklarýna baðladý ama gittikçe rahatsýz etmeye baþlamýþtý. Midesinde bir kramp vardý sanki. Biraz zorlamanýn zamaný diye düþündü. Ýyice abandý. Tam o sýrada sabah yediði bütün baklavalar, aðzýndan kadýnýn memelerinin üstüne boþaldý.

Kadýn arkasýndan küfürler ederken, Cessur bir yandan pantolonunu toplamaya çalýþýyor, bir yandan da Akif’e soru sormadan onu takip etmesini anlatmaya çalýþýyordu.

Sokaktan çýktýklarýnda Akif Cessur’a “Ýçerde ne oldu lan? Karý seni niye kovaladý” dedi. Cevap hazýrdý. “Baklavalar görevini fazlasýyla yerine getirdi.” O günden sonra bir hafta bir birlerini görmediler.

Bir hafta sonra dükkanda karþýlaþtýlar. Akif çaktýrmadan Cessur’a “Karýnýn üstüne kusmuþsun ha? Devesin olum sen” dedi. Mahir abi anlatmýþtý. Cessur’da “sende de týk yokmuþ diye duydum” dedi. Konuþup gülüþtüler. Mahir abi babalarýna her ikisinin de çok baþarýlý olduðunu söylemiþti. Babalar oðullarýna biraz daha adam muamelesi yapmaya baþlamýþlardý. “Hele þu askerlikleri bitsin, iþi bile devredebilirlerdi.” Durup durup oðullarýnýn sýrtýný sývazlýyorlardý.

Bu olaydan sonra her ikisi de eskisinden çok daha az baklava yer oldular. Askerlikleri geride kaldý. Evlendiler. Çocuklarý oldu. Ýþ kurdular. Zor günler, baþarýlý günler birbirini takip etti. Her ikisinin de kýsa süreli metresleri oldu. Akif’in büyük kýzý evlendi.

Bunca zaman arkadaþlýklarý her ikisinin de en güvendikleri dal oldu. Eþleri, anneleri, babalarý, çocuklarý, hatta kendileri bile zaman zaman kavgalý oldu. Bazen küstüler. Hiçbir zaman bu küslükler bir sonraki bayramdan sonra devam etmedi. Her bayramda babalardan birinin evinde barýþýldý. Cessur’un eþinin öldüðü kazadan sonra bir daha hiç küsülmedi. Güvenilen kadim bir dostun deðeri hep bilindi.

Büyük kýzýnýn niþanýndan hemen önce, bir kontrol sýrasýnda, Akif’in kalp damarlarýnda týkanma olduðu ortaya çýktý. Kontrole gitmesinin asýl sebebini Cessur’a daha sonra anlattý. “Mori’ye döndük be oðlum” dedi. Baþka bir þey söylemesine de hacet yoktu. Modern týp týpký týkanmýþ lavabo borularýný açar gibi Akif’in kalp damarlarýný açtý. Kasýktan soktuklarý bir balonla damardaki týkanýklýðýn olduðu bölgeyi geniþletip, damarý içten desteklediler.

Cessur “Tamam kalp damarlarýný açtýlar da, öbür damar ne oldu?” diye sordu hýnzýrca.

-Malum baklava o iþi çözüyor. Ama bu baklava baþka baklava.
-Ben baklavayý fazla kaçýrýnca neler oldu biliyorsun. Bu yaþtan sonra býrak istersen bu sevdayý.
-Saçmalama olum. Ben onsuz ne yaparým. Kendimi iþe yaramaz hissederim. Hayat daha bitmedi. Hem de eskisinden bile iyi.
-Saðlýðýna sakýncalý olmasýn?
-Doktor tavsiye etti. Kendimi daha iyi hissedermiþim. Bu da bedenimi gençleþtirirmiþ. Tabi bunu da fazla kaçýrmayacaksýn. Yoksa maazallah, tabutun kapaðýný kapatmak için ....................

Akif ceketinin iç cebinden bir ilaç paketi çýkardý. “Bende daha çok var. Al bu senin olsun.” Diyip Cessur’a uzattý. Cessur’un eþi iki sene önce bir kazada ölmüþtü. O zamandan beri kendisi için daha anlamlý olan bu arkadaþlýða daha da sýký sarýlýyordu.

-Ben þimdi bunu yutup kime ne yapayým?
-Ben olsam senin þu kasiyer kýzdan baþlarým. Pek cilveli. Hem de dulmuþ. Öyle duydum. O da özlemiþtir belki. Sana da kesik.
-Tövbe, tövbe kadýnýn günahýný alma. Nerden çýkarýyorsun. Gayet saygý deðer biri o. Hem de beþ yaþýnda bir kýzý var.
-Saygý deðerse hiç mi þey yapmayacak? Ona da yazýk be koçum. Esirgeme bakim.

Akif Cessur’un aklýna þeytaný sokmuþtu bir kere. Bazen kadýna gözlerini dikip bakarken yakalýyordu kendisini. Ýþin garibi kadýn da ona bakýyordu. Bazý akþamlar kadýný eve býrakmaya baþladý. Baþlarda yolda konuþmazlardý bile. Sonralarý sohbetler arttý.

Banu güler yüzlü, düzgün konuþan, güzelce bir kadýndý. Bir yandan çocuðuna bakýyor, diðer yandan Açýk Öðretim’de okuyordu. Hayýrsýzýn biriyle çok genç yaþta evlenmiþ, çok geçmeden de çocuklarý olmuþ. Adam durulmamýþ. Bir gece eve bir pavyon kadýnýný getirince Banu daha fazla dayanamayýp, kaçmýþ. Sonra da boþanmýþ.

Birkaç ay içerisinde Banu’nun maaþý iki katýný aþmýþtý. Artýk çok daha þýk giyiniyor, kendisine çok daha fazla özen gösteriyordu. Zaten güzel ve akýllý bir kadýndý. Artýk bakýmlýydý da.

Ýþten geç çýktýklarý bir gece Banu Cessur’u evine davet etti. “Ne var bunda caným. Birer kahve içeceðiz. Hem kýzýmda annemde” dedi. Bu cümleyi kurabilmek için bir sene cesaretini toplamasý gerekmiþti. Cessur onu reddederse bu iþini kaybetmesi anlamýna da gelebilirdi. Ama bütün günü iþte geçen bir insan olarak, etrafýndaki en doðru dürüst erkeðin kim olduðunu gayet iyi biliyordu. Zaten çýkan dedikodular yüzünden baþka erkek de yaklaþamaz olmuþtu. Korktuðu olmadý. Cessur daveti kabul etti. Kahveden sonra Banu yanýna oturdu. Onu istediðini belli etmeye çalýþtý. En kötü þakalara bile gülüþüyorlardý.

Niyetleri açýktý. Cessur kadýnýn elini eline alýp üst üste dört beþ kere öptü. Çenesini tutup, dudaklarýna yaklaþtýrdý. Uzunca bir öpücükten sonra kadýn soyunmaya baþladý. Yatakta bir süre çýrýlçýplak yan yana uzandýlar. Seviþmeye baþladýlar. Ama olmuyordu. Cessur ne yaptýysa hazýr hissedemedi.

Banu Cessur’a yumuþak davrandý. Baþka zaman nasýl olsa olacaðýný söyledi. Þimdi her ikisi de yorgundu. Belki Cessur eski eþini unutamadýðýndan olmuyordu. Daha pek çok bahane bulundu. Aslýnda Banu’nun kafasýný kemiren soru bu iþ için Cessur’un çok yaþlý olup olmadýðýydý. Tabi bunu hissettirmedi bile.

Ertesi gün Cessur lokantaya gitmedi. Kendini iþe yaramaz hissetmiþti. Baþarýsýzlýk onun için uzun süredir tatmadýðý bir zehirdi. Yaþadýklarýný Akif’e anlattýðýnda, Akif cebinden bir paket mavi baklava daha çýkarýp uzattý.

-Hep yanýnda mý taþýyorsun sen bu mereti.
-Fýrsat kolluyorum diyelim.
-Bizden geçmiþ artýk. Býrakmanýn zamaný gelmedi mi? Atmýþa merdiven dayadýk.
-Ýçinden bu arzu gelmiþse vaktidir. Kullan. Ben çok memnunum. Baþkalarý da benden memnun.

Cessur uzun uzun kendini tarttý. Doðaya karþý gelmek gibi geldi baþlarda. Yaþadýklarý zoruna gittiðinden mi bilinmez o gece iki tablet yuttu. Gerçekten bir farklýlýk hissetti. Uzun zamandýr böyle bir þey hissetmemiþti.

Týpta olan geliþmelere Akif’e yapýlan operasyon sýrasýnda hayran kalmýþtý. Bu Akif iþi biliyor diye düþündü.

Ertesi gün bahaneler uydurup Banu’nun geç saate kadar iþten çýkmamasýný saðladý. Evine kendi býraktý. Biraz yüzsüzce de olsa eve davet ettirdi. Geçen gece yaþananlardan bahsetmeye baþladý. O günkü yorgunluðun gripten kaynaklandýðýný, evde iki gün dinlenince tamamen iyileþtiðini söyledi. Kahveler sehpada soðurken Banu’nun gömleðini çýkarmaya baþladý.

O gece karyola gürültüleri dinmedi. Bir ara yan evlerden birinde onlarý dinleyen bir yeni yetme var mýdýr diye düþündü. Sonra gece devam etti.

Ertesi gün Akif’i Tarabya’ya çaðýrdý. “Sahilde biraz yürür konuþuruz, sonra da sana güzel bir levrek ýzgara hazýrlatýrým” dedi.

Yürüyüþten sonra oturduklarý bankta, biri diðerini diziyle hafifçe dürtüp, konuþmaya kaldýklarý yerden baþladý.

“Bana biraz haksýzlýk gibi geliyor” dedi. “Niye olum, alan memnun satan memnun. Kime haksýzlýk?”

-Benden yirmi yaþ genç. Daha yakýn yaþta biriyle beraber olmasý gerekmez mi?
-Niye ki? Eksiðin yok fazlan var. Tecrübe desen sende, para desen sende, ilgi desen sende. Gün görmüþ adamsýn. Her kadýný memnun edersin. Hangi yaþýtý senin verdiklerini verebilir ki?
-Ya hatýrlasana biz benli Nejla’nýn Moriye nasýl kýzardýk? Adam ondan en fazla on beþ yaþ büyüktü.
-Olum saçmalama. O zamanla bu zaman bir mi? Mori senin yaptýklarýnýn yarýsýný yapabilse Nejla Feyyaz’a kaçar mýydý?
-Sorun da bu ya, bu pek doðal sayýlmaz. Bu yaþta neler yapýyorum bi bilsen.
-Biliyorum tabi. Hem kimler kimler biliyor. Sana o baklavayý ben verdim. Unuttun mu? Hepimiz on yýl önce bile yapamadýklarýmýzý þimdi yapar olduk. Ýyi hissediyor adam deðil mi?

Özgür Uþaklýgil
13 Aralýk 2005



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn kent kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Krampon
Ben Bi Düþ Alayým
Doðrusu "Komünist"miþ Meðer

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aklýmýn Uslanmaz Ziyaretçisi
Benim Ýçin Yazdýðý Ýlk Þiir

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kýrmýzý Takip Iþýðý [Þiir]


Okan Özgür Uþaklýgil kimdir?

Her birimizin ana uðraþý olan hayatýn, benim pencereme sýðan kýsmýný paylaþmak istiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Okan Özgür Uþaklýgil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.