..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Rahime DÝLEK




30 Mayýs 2006
Eski Sevdalar  
Rahime DÝLEK
O akþam, dönüþ biletini ayýrtmaya ilçe merkezine gidiyorsunuz. Yürüdüðünüz kývrýmlý yol geceyi bir perde gibi üstüne çekip, hýzla karanlýklara gömülüyor. Cýrcýrböceklerinin yaygarasýna karýþan garip ýslýklar, köpeklerin uzaklardan gelen havlamalarý! Kurumaya yüz tutmuþ derenin üzerindeki alçak köprüyü geçerken, sesi kesilen kurbaðalarýn suya atlayýþlarý! Tenine saðanak gibi inen ürpertilerden yorgun, baþýný kaldýrýyorsun; binlerce yýldýza ýþýltýsýný veren gümüþ renkli ay, katran karasý gökte parlýyor! Dünya düþünemeyeceðin kadar büyük; sen onun üzerinde soluk alýp veren yaratýklardan biri, en deðersizi, küçücük bir ayrýntýsýn. Her þeyin sonu, koyulup aðdalaþmýþ bir ölüm duygusuyla çürümüþlük kokusu! Þimdi düþüncenden silinmiþ bile olsa, seni beklediðini bildiðin renkli bir karabasan var uzakta. Ne gözyaþlarýnla, ne de bunalýmlarýnla hesaplaþabildiðin baþ belasý bir kent! Bir otobüse binip gitmeler mi her þey; yoksa, gittiðini sanarak kalmalar mý; yalnýzca sonu ölüm olan, gitmelerle kalmalar arasý eski sevdalara varmalar mý?


:AIHD:
   Bir madencininki kadar yorgun bedeninle iþten çýkýyor, caddenin kalabalýðýna karýþýyorsun. Her adýmda zonkluyor tabanlarýn. Dengeni bir türlü kuramýyor, ikide bir yalpalýyorsun nedense. Bazý insanlarýn öfkeli bakýþlarýyla karþýlaþýnca anlýyorsun onlara hafiften dokundurmuþ olduðunu. Sanki kasýtlý yapýyormuþsun gibi; ne kötü bakýyorlar öyle! Neyse ki sen, her zaman herkesten kolayca özür dileyebilen birisin. Ama bu kalabalýk caddede özürden anlamayanlar da var elbet! Az önce yakaný büyük bir þans eseri kurtardýðýn o ihtiyar gibi! Adamýn seðirmekte olan sol gözünde bile ürkütücü bir kin yüklüydü. Þakasý olmadýðý belli. Eðer son anda kuramasaydýn dengeni, elindeki bastonu havaya kaldýrýp basacaktý dayaðý.
    Bu akþam kaderin sana kurduðu ikinci tuzak, kýrklý yaþlarýný süren bakýmlý ve güzel bir kadýn. Sen þaþkýnlýk içinde baka dur ona! O, hafifçe kendisine deðen omzunun intikamýný, beþ para etmeyen gençliðe sövüp sayarak; elini, kolunu, baþýný ve diðer tüm oynak yerlerini sallayýp hýþýmla yanýndan uzaklaþarak alýyor. Böylece yürümek, dayanýlmasý son derece güç bir iþkenceye dönüþüyor.
   Güneþ! Hâlâ batmaya niyeti olmayan sevgili güneþ! O da boþ durmuyor, amansýz düþmanlar gibi kurulduðu tepeden kýzgýn oklarýný gönderiyor. Gergin sinirlerini ezen sýcaðý, cildini soluksuz býrakan nemi! Ve bu yýlki son kazýðý da alerji! Artýk dayanamýyor, kanatana dek gidip geleceðini bildiðin ilk týrnaðý geçiriyorsun etine. Kollarýndan boynuna, ensenden yüzüne; kaþýdýkça dibe vuruyor açlýk! Ne biçim bir kýsýrdöngüyse bu böyle...
   Nereden bakarsan bak, daha on beþ dakikalýk yol var eve. Burnundan soluyarak eþinen binlerce boða, içinde! Ne dersin; hepsini kovabilecek misin acaba!
***

    Bacaklarýna dolanacak olan küçük sabýrsýzýn, ziline bastýðýn kapýnýn ardýnda hazýrdýr çoktan. Senin tependen aþaðý boþaltacaðýn iki tas suyun özlemiyle kývrandýðýný ne bilsin! Kucaðýna týrmanmasý için uzattýðýn koluna, kýkýrdayarak yerleþtirir poposunu. Çantadan kurtulabilmenin savaþý da öbür kolunda sürüp gitmektedir o sýrada. Minicik ellerin boynundaki kilidi gevþesin diye öpücükleri hýzlandýrýr, kucaðýndan yere kaydýrýrsýn. Banyoya koþarken o yine peþindedir. Hazýrlanacak valizler, yetiþilecek bir otobüs vardýr terminalde.
    Kapýdan girerken portmantoya fýrlattýðýn, giderken unutmayýp çantana atman gereken anahtarlar vardýr. Kapatýlacak vanalar, evde býrakýlmamasý gereken çöpler, kýzýn gibi sürekli arkanda dolanan ve bitip tükenmeyen öðütleriyle canýna okuyan bir annen vardýr. Neyse ki onun sesi tekdüze; unutulmayacaklar kolayca öne çýkar: çocuðun ilaçlarý, sabunu, birkaç parça oyuncaðý!
    Duþtan sonra valizlere koþuyorsun. Çocuk sorularýný sýralýyor. Þimdi dingin ve güzel yanýtlar verebiliyorsun ona. Yerde sürükleyerek senin bulunduðun odaya getiriyor çantaný. Yarým yamalak omzuna takýyor, gözlerinin içine bakarak “Anne oodum!” diyor. Dayanamayýp kahkahayý basýyorsun. Ýþini býrakýp yanýna gidiyor, sýký sýký sarýlarak öpüyorsun. O neþeyle gülerken, sen arkaný dönüveriyorsun!
***

    Çocuða kollarýný bir ahtapot gibi dolayýp, katýla katýla aðlýyor annen terminalde. Çocuk alýþkýn olmadýðýndan þaþýyor önce, sonra içli, umutsuz bir aðlama tutturuyor. Yüreðin burkularak, “Anne, anne lütfen!” diyorsun.
    Sen otobüse binerken de sýralýyor öðütlerini. Araç hareket ettiðinde, hýçkýrýklarýyla baþ baþa kalýyor peronda.
***

    Kornalarýn kudurduðu ani bir frenle uyanýyor ve telaþla yanýndaki koltuða dönüyorsun: Öne doðru biraz kaymýþ, ama yine de mýþýl mýþýl uyuyor çocuk! Ýki küçük valizi üst üste koyup yerdeki boþluðu týkamýþ olman iþe yaradý.
    Gittikçe açýlan tonlarýyla bulutlara yansýmýþ, güzel ve koyu pembe bir hilal yükseliyor sisli tepenin ardýndan. Yuvarlaðýný tamamlayarak büyürken, rengi daha da koyuluyor: Önce portakala yakýn, sonra neredeyse kýrmýzý ve en son sarý! Bitimsiz açýlan, güçlenen, üzerindeki gözü yorarken ruhu yýpratan; delirmiþ sarýsýyla Ýstanbul’da býraktýðýný anýmsatan bir güneþ!
    Su daðýtan muavinin beyaz gömleði bölüyor düþünceni. Evet, istiyorsun; bir bardak serin su tümüyle açýyor uykunu. Koridorun öte tarafýndaki kadýnla göz göze geliyorsun. Islýklarla horluyor kocasý. Kadýn dün akþamki gibi düþmanca bakmýyor sana. Yaþadýðýn hiçbir âna ortak etmek istemiyorsun onu. Önüne dönüyor, çocuðun dizlerinin üstünde duran ayaklarýný düzeltiyorsun. Baþýnýn minicik yastýðýnda rahat olup olmadýðýna, altýna serdiðin pazenin kýrýþýp kýrýþmadýðýna bakýyorsun. Onun seni izlediðini biliyor, “Bu otobüslerde erkeksiz yola çýkmýþ kadýnlardan daha kötü hiçbir þeyle karþýlaþýlmýyor galiba!” diye düþünüyorsun.
    Çamlara takýlýyor gözün. Yamaçtaki toprak baþýný alýp gidince, açýkta kalan kökleri boþluðu sarmalayan... Ve bu yüzden çarpýk büyüyen çamlara!
    Ürkütücü derinlikteki yeþil vadilere tepeden bakan dar bir yolda ilerliyor otobüs. Sarkmýþ elektrik kablolarýný taþýsýn diye dikilen ahþap direkler, uzaktaki sislerin içinde gözden yitip gidiyor. Çamlarýn bitip kayalýðýn baþladýðý yerden kuþ sürüleri havalandý. Sayýlarý öylesine çoktu ki, güneþin önünde bir þemsiye gibi durup ortalýðý kararttýklarý anlar oldu.
***

    Otobüsten indiðinde, kucaðýnda uyuyan çocuk ve bir yýðýn valizle kalakalýyorsun. Neyse ki muavin çaðýrdýðý taksiye yükledi hepsini.
    Tek katlý yamulmuþ evlerin arasýndan, bomboþ yollardan geçti taksi. Eski hamamla tam beþ yüz yýllýk caminin önünden saða saptý. Kývrýlarak ilerlerken, biçilmiþ ot kokusunun yoðunluðu karþýsýnda þaþkýna döndün.
    Saðda, incecik þýrýltýsýyla akan paslý bir oluk; solda ayrýkotlarýnýn boðduðu küçük mezarlýk... Her iki yaný da ýsýrgan otuyla kuþatýlmýþ yolun sonunda, yusyuvarlak bulutlarýn taçlandýrdýðý mavi bir gökyüzü! Uzaklarda, yeþilin açýklý koyulu tonlarýný sergileyerek birer parça vitraya benzeyen tarlalar. Çayýrda plastik oyuncaklar gibi duran ineklerin, çapaladýklarý toprak üzerinde sadece birer kara nokta olan kadýnlarýn görünümü! Açýk havada daðýlýp zayýflamýþ sesler taþýrken rüzgâr kulaklarýna, bunlarýn tümünden geçerek yüreðine sýzan þeyin ne olduðunu düþünüyorsun sen!
    Þimdi görünen açýklýkta, ekili ya da terk edilmiþ topraklar arasýnda bir tek ev kalmýþtý. Araba önünde durunca, tombul bir kadýn belirdi kapýsýnda. Sen hâlâ uyuyor olan çocukla inmeye çalýþýrken, þoför bagajdan valizleri alýyordu.
    Baþýndaki tülbentin ucuna gözyaþlarýný silerek yaklaþan kadýn, “Hoþ geldin!” dedi. Kucaðýndaki çocuðu sýkýþtýrmamaya çalýþarak sarýldý sana. Yanaklarýna kocaman öpücükler koydu. Sonra, dayanamayýp ufaklýðý kollarýna aldý ve o bilindik þapýrtýyý baþlattý. Kýzmadýn, hiç kýzmadýn! Eskiden ne çok kýzardýn oysa! Kýskanýyorsun sanýrdý o; insan yüreðini bozmazsa, mikroptan bir þeycik olmazdý çünkü!
    Yemyeþil, küçücük bir bahçenin daracýk yolundan yürüdünüz. Baþýyla köþede bir yerleri göstererek, “Kýzým gelene kadar büyüdü iþte çilekleri!” dedi.
    Þaþýrtýcý bir biçimde hâlâ uyuyor olan çocuðu saðýný solunu desteklediðiniz yastýklarla güvene alýp, evin her yerine mis gibi çay kokusu yayan mutfaða geçtiniz.
    Önceki gecenin hazýrlýklarla geçirilmiþ olduðunu masadakilerden anlýyorsun.
    “Ondan da ye, bundan da ye.”
    “Kesinlikle þunun tadýna bakmalýsýn!”
    “Bunu sizin için piþirdim.”
    “Kupkuru kurumuþsun yine.”
    “Ah, ben orada olacaktým ki!” diyor.
    “Ama deðilsin!” diyemiyorsun. “Akþamüzeri, sokaktan geçiþimi camlarda beklemiyorsun artýk. Sepetle zeytinyaðlý dolma salmýyorsun aþaðýya. Kek, börek! Ýyi ki salmýyorsun, salmýyorsun da; ben de kaptýrmýþ yaþam savaþýna kendimi, delirmeye zaman bulamýyorum,” diyemiyorsun.
    Çayýn daha bitmeden fýrlýyor ayaða, hemen yenisini dolduruyor. Anneni sorup selam söylüyor. Vereceðin yanýtý bile bile -unutmuþ olamaz- “Ýþler nasýl?” diyor.
    “Hep ayný!” diyorsun.
    “Bir hafta çok az deðil mi be kýzým.”
    Daha fazla izni kimseye vermediklerini söylüyor; kafandaki karmaþadan þaþkýn, tabaðýndakileri didikleyip duruyorsun. Sonra, anlamýyorsun nasýl olduðunu, kendiliðinden dökülüveriyor o sözcükler. “Çok sýkýldým, çok yoruldum!” diyorsun.
    Kadýn altdudaðýný sarkýtýp küçük bir çocuk gibi baþýný öne eðerken, sanki senin üzerinden tonlarca aðýrlýðýnda bir yük kalkýyor. Titreyen sesiyle, “Kalabilsem kalýrdým!” diyor.
    Ancak o zaman ayýrdýna varýyor, “Hayýr hayýr!” diyorsun heyecanla, “Demek istediðim o deðil. Ben... Ben yalnýzca buranýn bana iyi geleceðini sanýyorum; hepsi bu!”
    “Gelir gelir!” diyor burnunu çekerek. “Buranýn sessizliði iyi gelir, serinliði iyi gelir insana. Çocukla ilgilenirim ben, sen dinlen!”
    Uzanýp, masanýn üzerindeki elini sýktýn. Homurtulu bir motorun sesiyle bölünmeseydi o an, belki de yanaðýna bir öpücük bile koyacaktýn.
    Bahçeye birlikte çýkýyor, yere çömelmiþ öðretmen emeklisi akrabanýzý kartondan bir kutuyu ters çevirirken buluyorsunuz. Adamýn karýsý yaný baþýnda iki büklüm! Elinden sarkan et parçalarýyla gülünç bir pusuya yatmýþ; heyecandan tir tir titriyordu zavallý.
    Silkinerek ayaklanan kedileri görünce, irkiliyor kayýnvaliden. “Ýstemediðimi söylemiþtim aðabey, niye getirdin bunlarý?” diyor öfkeyle.
    “Ýstersin istersin Feridee, çok ciciler çook, heh heh he!”
    Yaþlý kadýn baþýný güçlükle doðrultup, ters ters kocasýna baktý. “Ben demedim mi ‘sevmiyor’ diye, bu iþler zorla olur mu hoca?” dedi.
    “Sen karýþma Þaziye! Feride, bizdekilerin sayýsý on beþi geçti, bunlarla yirmi; bakamýyorum artýk kýzým; kapý dýþarý etmeye de gönlüm razý olmadý. Ne yapayým be yavrum!”
    Seni yeni görüyormuþ gibi yapýp, “Ooo bu haným kýzýmýz da kim, gelin haným mý yoksa!” dedi.
    “Evet, bu sabah geldi.”
    “Hoþ geldin kýzým. Þaziye, bak, Feride’nin gelini.”
    Yaþlýlýktan sulanmýþ fýrlak gözleriyle uzun uzun baktý kadýn. Sonunda, “Haa, iyi iyi!” dedi baþýný sallayarak.
    Daha iki dakika geçmeden kocasýnýn böðrünü dirseðiyle dürtüp, “Kim dediydin kim?” diye sordu.
    Kedilere, yerdeki torbadan çýkardýðý et parçalarýný vermeye baþlamýþ olan adam, “Elinin körü!”dedi öfkeyle.
    Kayýnvaliden bir adým atýp aranýzdaki boþluðu kapattý, “Ablamýn beyin damarlarý týkalýymýþ da, ondan böyle! Sen kusura bakma!” dedi.
    “Boþ ver!” diyen mimiklerle sallamýþtýn elini.
    Konuklarýn akþama dek kalacaðýný öðrendiðinde, “Gelin de bu sabah geldiydi; yol yorgunu!” diye birkaç kez yinelemiþ, oralý olmadýklarýný görünce üzüntüyle sana bakmýþtý.
    Yemek servisi yaptýnýz, sonra bulaþýk yýkadýnýz; çay demlediniz, yine bulaþýk çýktý; tabaklarda etli meyvelerden geriye çöpler kaldýðýnda da durum deðiþmedi.
    Al sana, kendine gelip dinlenmen için köyden bozma sessiz bir ilçede bir haftalýk tatil!
***

    Üç gün süren ince bir yaðmur baþladý sonra. Toprak kokusu keskindir diye, ilk gün bahçeye adýmýný atmadýn. Ýkinci gün çýktýðýnda ýslak çim kokusu baþýný döndürmüþ, yaðmurun ulaþamadýðý saçak altýna -kum kovasýný görülmemiþ bir iþtahla doldurup boþaltan kýzýnýn yanýna- oturmuþtun. Gri renkli yavrunun miyavladýðýný da o sýrada duydun. Kayýnvalidenin, “artýk oradan çýkamayacaðýný” söyleyiþindeki kesinliði anýmsayýp; haklýlýðýna þaþtýn. Hantal bir traktör sarsýlarak gelip ekinleri biçtiðinde, anýzlarýn altýnda kalýp kimsenin dikkatini çekmeyecek olan iskeleti düþündün. Tiksintiyi bastýrabilmek için kýzýna bakmýþ, ýslak kumu elleriyle kalýpladýðýný görmüþtün. Midene giren sancý içeride kývrýlýp dönerken, korkunç bir bulantýya yol açtý.
    Bahçedeki oraðý kaptýðýn gibi saldýrdýn ekinlere. Koþa koþa gelmiþti kayýnvaliden. Bileðini sýkýca kavramýþ, alýp fýrlatmýþtý oraðý. Baþýný göðsüne bastýrýp, tatlý bir mýrýltýyla yatýþtýrmaya çalýþmýþtý: “Koca tarlanýn kimbilir neresinde? Ekinin hepsini de biçecek deðilsin ya! Zaten sahibi aksinin teki..."
    "Bu kadar üzüleceðini bilsem, sen gidene kadar toplatmazdým onlarý!”
    Sümüklü bir çocuk tarafýndan yakalanan üç yavru kediyle annelerinin, içine doldurulduklarý çuvalý umutsuzca týrmalayýþlarý bir türlü gözünün önünden gitmiyor! Yavrularýn en yabanisi olan gri renkli neredeydi o sýrada?
    “Görmüþtür o!” diye baðýrýyorsun. “Annesiyle kardeþlerinin nasýl toplandýðýný görmüþtür. Korkusundan girmiþtir ekinlerin içine, þimdi de çýkmýyor. Baðýra baðýra ölecek orada, açlýktan ölecek!” Gecikmiþ bir soluðu hýrslanarak dolduruyorsun ciðerlerine; ardýndan tiksiniyor, onu geri veriyorsun bu dünyaya; þimdi sesin güçlükle çýkýyor, “Özlüyordur onlarý.” Kendiliðinden akýyor gözyaþlarýn. Kadýnýn ellerinden sýyrýlýyor, deliler gibi kýzýna koþuyorsun. Kucaðýnda þaþkýn yavrun, yanaðýnda hýzla birbirini kovalayan damlalar: yüreðin ölümlerden arýnýyor mu sanki!
***

    O akþam, dönüþ biletini ayýrtmaya ilçe merkezine gidiyorsunuz. Yürüdüðünüz kývrýmlý yol geceyi bir perde gibi üstüne çekip, hýzla karanlýklara gömülüyor. Cýrcýrböceklerinin yaygarasýna karýþan garip ýslýklar, köpeklerin uzaklardan gelen havlamalarý! Kurumaya yüz tutmuþ derenin üzerindeki alçak köprüyü geçerken, sesi kesilen kurbaðalarýn suya atlayýþlarý! Tenine saðanak gibi inen ürpertilerden yorgun, baþýný kaldýrýyorsun; binlerce yýldýza ýþýltýsýný veren gümüþ renkli ay, katran karasý gökte parlýyor! Dünya düþünemeyeceðin kadar büyük; sen onun üzerinde soluk alýp veren yaratýklardan biri, en deðersizi, küçücük bir ayrýntýsýn. Her þeyin sonu, koyulup aðdalaþmýþ bir ölüm duygusuyla çürümüþlük kokusu! Þimdi düþüncenden silinmiþ bile olsa, seni beklediðini bildiðin renkli bir karabasan var uzakta. Ne gözyaþlarýnla, ne de bunalýmlarýnla hesaplaþabildiðin o baþ belasý kent!
    Bir otobüse binip gitmeler mi her þey; yoksa, gittiðini sanarak kalmalar mý; yalnýzca sonu ölüm olan, gitmelerle kalmalar arasý eski sevdalara varmalar mý?
***

    Döneceðin günün sabahý, kucaðýnda minik kýzýnla son kez çýkýyorsun bahçeye.
    Biraz unutmuþ gibisin yamuk büyüyen çamlarý. Vadileri, sisler içindeki tepelere týrmanan yapayalnýz elektrik direklerini. Ekili ya da boþ topraklardan yayýlan hüznü; günbatýmlarýnda, mavi göðün kuþandýðý renk baðýný unutmuþ gibisin!
    Çocuk son kez yesin diye eðilmiþ, kýzarmak üzere olan çilekleri topluyorsun.
    Motoru baðýrtýlan beyaz bir minibüs son hýzla öyle bir yaklaþtý, bahçenin önünde öyle bir durdu ki, içinde trafik canavarýnýn bulunduðu sanýlabilirdi.
    Çoluk çocuk, genç yaþlý, inmekle bitmedi; tam on iki kiþiydiler. Þaþkýnlýk içinde bakakalmýþtýn.
    Kadýnýn biri, bileðinden tuttuðu küçük kýzýný hýzla sürükleyerek sana yaklaþtý. Karþýnda durup iri diþlerini gösteren itici gülüþünü ýsrarla uzatarak gözlerine baktý. Leylek gibi kollarýný açýp da sarýlmak üzere öne doðru eðildiðinde, yüzünü annesinin eteðiyle örtmeye çalýþan çocuðun baþýný okþamak için elini uzatmýþ bulundun sen. Ve o sýrada birileri, “Cahide!” diye seslenmiþ oldu. “Haa,” dedin. Bu o, Cahide!” Feride Haným’ýn yakýn akrabalarýndan biri, seni en çok seveni!
    “Nasýlsýnýz caným?”
    Deðilsin, hele þimdi, iyi falan deðilsin!
    Onlarýn ardýndan içeri giriyor, zavallý kayýnvalideni buluyorsun. Küçücük odada dört dönerek umutsuz bir çabayla kalabalýða yer arýyor.
    Seni görünce çekinerek yaklaþýp, “Geldiðini duymuþlar da, hoþ geldine...” diyor.
    Þöyle çatlak bir kahkaha ne iyi giderdi, diye düþünüyor; ama kýyamýyorsun. “Býrak anne, býrak!” diyorsun yalnýzca.
    Koca tencerelerde yapacaðý yemekler için yardým ediyor, sonra da yol hazýrlýklarýný bahane ederek arka odaya çekiliyorsun.
    Feride Abla kýýz, eski köye yeni âdet mi getireceksiniz! Ben gördüm onu, açýk saçýk; yakýþýr mý bizim aileye? Bu abim delirmiþ mi yoksa! Ne diyorum biliyor musun; seninle gidip þu bizim Halim Hoca’ya bir baktýrsak, büyü falan olmasa bu iþte; maþallah abimde boy bos, yakýþýklýlýk yerinde!
    “Kazma gibi diþlerinin arasýndan merakýn kudurttuðu salyalar sýzarken, heyecanla bekler þimdi içeride,” diye düþünmüþtün. Yanlarýna gitsen de tepeden týrnaða þöyle güzelce, doya doya bir süzseler; talihsizliðine kendilerince nedenler bulup yakýþtýrsalar.
    “Uðursuzluðuyla geldi yabanýn yosmasý, ben sana dediydim a Feride Abla! Aslanlar gibi abimin baþýný yedi kaltak!”
    Onunkini bastýran baþka mýrýltýlar geliyor kulaðýna. Duymak, dinlemek istemiyorsun. Savunulmak da istemiyorsun. Ama o, içeride onlara karþý savunuyor seni!
    Oðlundan sonra kimseyle olmayýþýnýn minneti bu, biliyorsun! Minnet istemiyorsun ki sen. Kimseden, kimseden hiçbir þey istemiyorsun!
    Direnmenin, ya da deðiþik coðrafyalarda huzur aramanýn bir anlamý yok.
    Minik ýrmaklar süzülüp inerken yanaklarýndan, elinde tuttuðun çamaþýrda kilitleniyor parmaklarýn.
    Ne kadar bir sürenin sonunda pencereye bakýp da içinin aydýnlandýðýný bilmiyorsun.
    Ýþte! Onsuz geçen bir günün daha sonundasýn!

                                             Rahime DÝLEK

      16.01.2006




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Rahime DÝLEK kimdir?

Dil iþçisi.

Etkilendiði Yazarlar:
Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Kemal, Nezihe MERÝÇ, Füruzan, Tomris UYAR, Sulhi DÖLEK, Necati TOSUNER


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Rahime DÝLEK, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.