..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Aþýk olmayan âdem / Benzer yemiþsiz aðaca. -Yunus Emre
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Modern > Ahmet Gündoðan




1 Mayýs 2006
Ýki Bardak Çay  
Ahmet Gündoðan
"-Eee, içmiyorsun çayýný?"


:BAAE:
Daireden akþam üzeri birlikte ayrýldýðý arkadaþlarýyla bir barda devam eden sohbeti yarýda kesmekte sakýnca görmedi Oðuz: arkadaþlarýnýn Oðuz abisi, ya da o yokken bahsettikleri þekliyle ‘Oðulabi’leri. (Arkasýndan konuþtuðumuza göre, biz de Oðulabi diye anabiliriz adýný.) Oðulabi, arabasý olmadýðý için bardan eve doðru yürürken sýrýlsýklam oldu. Bu yetmezmiþ gibi, seyrekleþen saçlarýnýn diplerine kadar iþleyen soðuðu hissetti. Yaðmurun sabaha kadar süreceðini düþündüðü için marketten her zamankinin aksine bir deðil iki ekmek aldý. Apartmanýn önüne geldiðinde durdu ve yukarý baktý. Oturduðu evin kapýsýna kadar olan otuz sekiz basamaðý aðýr aðýr çýktý. Çýkarken, on beþ senedir (anasý öldüðünden beri) neredeyse her akþam evde kendisini beklerken bulduðu ihtiyarý düþündü yine: babasýný. Birlikte yaþýyorlardý, ve bu Oðulabi’nin iþine gelmiyordu. Ömrünün, anlamlandýramadýðý son on beþ senesini, hatta neredeyse tamamýný yanýnda geçirdiði bu yaþlý adam -onun için- artýk bir gereksinme deðildi. Kendisi olmadan da, bir huzur evinde, baþka yaþlýlar nasýl yapýyorlarsa onlar gibi geçirebilirdi senelerini, diye düþündü. Otuz sekiz basamakta, kendisine otuz sekiz sene bahþeden bu adamý yine de sevebileceðini belli belirsiz aklýndan geçirdi. Kapýyý açmak için önce yanlýþ anahtarý soktu deliðe, sonra doðrusunu yerleþtirdi. Eve girdiðinde televizyonun yüksek ve boðuk sesinden baþka bir þey duyulmuyordu: “Baþbakan ve kurmaylarý parti genel merkezinde geç saatlere kadar ...” Babasýna, Devlet Demir Yollarý’ndan emekli Ýsmet Ekrem Ertekin’e, seslendi Oðulabi:
-Baba, sizin zammý da hala vermedi ya hükümet, n’olacak bu emeklinin hali,
ha?
On beþ senenin alýþtýrdýðý gibi, eve girince babasýnýn yanýna gidip selam verme gereði duymadý Oðulabi. Yaþlý adamla sohbetleri sabahlarý kaldýðý yerden devam ediyordu bu þekilde; ancak çoðu akþam da adamcaðýza takýlmadan edemezdi. Ýsmet Bey’den yanýt gelmeyince pek de umursamadý. Keyfinin yerinde olmayabileceðini getirdi aklýna. Ýhtiyar adamdýr, dedi. Boþverdi. Islak pardösüsünü vestiyere astýktan sonra, ýslanýp aðýrlaþan ayakkabýlarýný çýkardý ayaðýndan. Evin sýcaklýðý idare eder vaziyette olduðundan kafasýna takacak bir þey bulamadý. Salona geçmeden evvel mutfaða gidip ocaða su koydu ve suyun altýný yaktý. Birer bardak sýcak çayý kendine ve Ýsmet Bey’e çok görecek deðildi. Çenesini gene tutamadý:
-Zam alsanýz n’olacak a babacýðým? Verecekleri para altý üstü yirmi milyon deðil mi ki.
Zamanýnda, cumhuriyeti kuran Halk Partisi’ni gerektiðinde caný bahasýna müdafaa etmiþ bu adamýn onlarýn eksiklerini her seferinde görmezden gelmesi ve hükümet eden diðer partilere çatmasý pek garip bir durum deðildi. Oðlu, bu yüzden okkalý bir küfür bekledi ‘hükmedene de edilene de’ diye Ýsmet Bey’den. Yine bir yanýt alamayýnca çok da kolay açýkladý durumu kendi kendine. Uyuyakalmýþtýr, diye düþündü. Su ýsýnýrken elindeki ýslanmýþ gazeteyi ve ekmek poþetini mutfakta býrakýp üzerini deðiþtirmek için odasýna gitti. Solmuþ, kýç tarafý iyice incelmiþ pijamasýný ve üþümemek için yanýndan eksik etmediði hýrkasýný üzerine geçirip ayaklarýný yýkadýktan sonra bir sigara yaktý. Yataðýnýn üzerine eðreti biçimde oturdu, sigaradan bir nefesi içine çekti. Öncekilere fazlasýyla benzeyen, ve sonrasýndakileri de kendine benzetecek olan -o- günün ne muhakemeyi ne muhasebeyi gerektirdiðinin farkýndaydý. Dairede geçen birbirlerinin ayný saatler, yalnýzlýk, iç sýkýntýsý, günün ortasýnda eve, Ýsmet Bey’e edilen bir tek telefon ... Az sonra hazýrlamaya baþlayacaðý yemeði, televizyonda akþam yayýnlanacak maçý düþündü. Bir nefes daha aldý sigaradan ve mutfaða doðru yollandý. Hazýrladýðý sallama çaylarla birlikte babasýnýn yanýna, salona yöneldi.
Elindeki bardaklarý masanýn üzerine býraktýktan sonra televizyonun sesini kýsmaya yeltendi. Açýk kalmýþ haber kanalý kimbilir kaçýncý kez ayný palavralarý tekrar ediyordu sabahtan bu yana. Ardýna döndüðünde koltuðundagözleri kapalý oturan babasýný gördü. Uzaktan kumandayý da yere düþürdüðüne göre uyuyakaldý adam, diye düþündü Oðulabi. Ancak havanýn karardýðý bu saatlerde onu uyandýrmak en doðru olanýydý. Maazallah uyku düzeni bozulurdu Ýsmet Bey’in; sonra da dinle dur sabah kahvaltýsýnda sabaha karþý saat kaçta uyandýðýný, gece kaç kere su dökmeye gittiðini, havanýn ne kadar soðuk olduðunu... Uyanmalý, sonra da söylene söylene çayýný içmeliydi. Oðulabi babasýnýn baþýna dikildi.
-Baba, hadi bakalým uyanacak mýsýn artýk, bak ben geleli ne kadar oldu hiç oralý olmadýn.
Oðlu, Ýsmet Bey’i hafifçe çekiþtirdi. Ýhtiyar tepki vermiyordu. Kolundan bir kez daha dürtünce kafasý olduðu yerde sað omzuna düþüverdi. Bir gariplik olduðunu anlamak pek de zor olmadý Oðulabi için. On beþ senelik hayat arkadaþý, otuz sekiz senelik babasý, tanýdýðý kadarýyla uykusu aðýr olmayan bir adamdý. Üstelik yetmiþ yaþýna merdiveni dayadýðýn vakit, öylece umursamadan uyumak kolay olmasa gerekti. Oðlu, Ýsmet Bey’in yüzüne dikkatlice baktýðýnda renginin de pek yerinde olmadýðýný gördü ve onu bir kez daha dürttü. Yine yanýt alamayýnca Ýsmet Bey’in bileðini avuçlarýnýn arasýna aldý. Nabzý atmýyor gibiydi. Bir kere de ihtiyarýn sarkmýþ, kýrýþmýþ boynuna götürdü elini ve atardamarý baþ parmaðýyla bastýrarak hissetmeye çalýþtý. Orada da kan akýþýný duymaya çalýþmak boþuna bir çabaydý.
Hayatýnda bir dönemin sona erdiðinin farkýna çok çabuk vardý Oðulabi. Bir dönem deðildi de belki, kendi hayatýydý sona eren. Artýk Ýsmet Bey de, Ýsmet Bey’in oðlu Oðulabi de yoktu. Hayatýnýn kalan kýsmý, bu kýsmýn kendisine veyahut baþkalarýna ne ifade edeceði, bundan sonra ‘kim’ olarak yaþayacaðý gibi derin konularý aklýna getirecek durumda deðildi. Zaten böyle karmaþýk bir adam da deðildi Oðulabi.
Çay bardaklarýnýn ikisini de masanýn üzerinden aldý. Birisini kendi oturacaðý koltuða bitiþik nizam duran sehpanýn üzerine dikkatlice koydu. Sonra da Ýsmet Bey’in senelerdir üzerinde oturmayý tercih ettiði kolçaklarý aþýnmýþ, yeþil kadifeden yüzü olan koltuðun yanýna bir sehpa çekti. Sehpanýn üzerine bir peçete koydu. Babasýnýn bardaðýný da peçetenin üzerine yerleþtirdi:
-Peçeteye dikkat ediver baba, sehpa ýslanmasýn.
...
-Soðumadan içmeye baþlasan iyi olur.
Oðulabi de kendi koltuðuna yerleþti. Uzaktan kumandayý eline alýp televizyon kanallarýný teker teker geziyor, ara sýra kafasýný sað yanýnda öylece oturan babasýna çeviriyordu. Her bakýþýnda, çaydan bir yudum bile alýnmadýðýný gördükçe sinirleniyor ama bunu Ýsmet Bey’e belli etmemeye çalýþýyordu. Televizyonun sesini büsbütün kýstýktan sonra konuþmaya baþladý ihtiyarla:
-Eee, içmiyorsun çayýný?
...
-Neyse... Bugün neler yaptýðýný anlatmayacaksýn deðil mi bana. Tahmin etmek pek de zor deðil. Sabah, kahvaltý masasýný ardýmdan toplamaya çalýþtýn ve gene mutfaðýn her yanýný berbat ettin. Ekmek kýrýntýlarýný masanýn altýna ittirdin terliðinle, lavabonun deliðini, döktüðün artýklarla týkadýn... Sonra gidip gazete aldýn: yýllardýr ayný þeyleri yazýp duran Cumhuriyet’i. Eve dönünce gazetedeki her haberi tek tek okudun ve hepsine yorum yaptýn kendi kedine. Sinirlendin, sövüp saydýn. Ardýndan öðleye kadar televizyonun baþýndan kalkmadan o kadýn programlarýný izledin. Buzdolabýna býraktýðým yemeði ýsýtýp yedikten sonra da uyudun birazcýk. Sonra tekrar televizyonun baþýna geçtin. Baþka? Baþka hiçbir þey yapmadýn. Benim iþten dönmemi bekliyordun ama olmadý galiba, beceremedin. Bana yine baþýndan geçmemiþ þeyleri hikaye edecektin, ne kafa dinlememe ne televizyon izlememe izin verecektin, konuþup duracaktýn býkmadan. Þu mereti bile tüttüremiyordum yanýnda baba! Bunu bile yapamýyordum.
Ýhtiyardan ses çýkmýyordu. Yýllardýr anlatan hep oydu. Dinleme sýrasý kendine geldiðinde de kolayca çekip gitmiþti. Oðulabi ise bilinçli bir hesaplaþmaya girecek deðildi ama aklýndan geçirdiklerini babasýna anlatmaktan, hepsini ona baðýrmaktan da geri duymuyordu. Þimdi belki de tam zamanýydý. Çayýndan bir yudum alarak devam etti:
-Sadece bugünün deðil baba, her günün böyle geçti senin. Ve benim de her günüm böyle geçti senin yüzünden. Her sabah saat on biri geçerken seni telefonla aradýðýmda soracaklarýmý biliyordum, alacaðým cevaplarý da tabi. Seni her akþam evde bulmaktan duyduðum rahatsýzlýðý sezecek yapýda bir adam olmadýn hiçbir zaman. Senden baþka kimseyle yakýn olamadým, olmama imkan da tanýmadýn; ama þimdi bunlarý da konuþacak deðilim seninle. Aslýna bakarsan seni gerçekten sevebileceðim dönem sadece annemin senin yanýnda olduðu dönemdi: kendi kendine yine yetemediðin ama bana da yük olmadýðýn zamanlar. On beþ senenin her günü bir fazlalýktýn benim için. Misafirlerden hazzetmediðimi sen de bilirsin, ancak bu evde bir misafir olduðunun farkýna bir türlü varamadýn.
Ýsmet Bey sessiz kaldý. Oðulabi kendi kendine kolaylýkla izah edebileceði bir öfkeyle, farkýna bile varmadan son on beþ senenin ve öncesinin hesabýný sordu. Yeri geldi -bilinç altýna yerleþtiði þekilde- çekindi, korktu Ýsmet Bey’den. Yeri geldi bir evladýn babasýna reva görmeyeceði sözleri sarfetti ona. Ýsmet Bey’in her söylediðine bir bahane bulmasýný bekler gibi bir hali vardý; ancak hiçbirisine yanýt alamadý.
Oðulabi konuþtu. Uzun konuþtu. Uzun uzun konuþtu. Sözünü çok sonra bitirdi. Yerinden kalktý. Babasýnýn oturduðu koltuðun yanýna geldi. Ýhtiyarýn içemediði, artýk buz gibi olmuþ dolu çay bardaðýný aldý ve kendi boþ bardaðýyla birlikte mutfaða götürdü. Bardaklarý yemek masasýnýn üzerine býraktýktan sonra salona geri döndü. Salonun ýþýðýný söndürdü. Televizyonu düðmesinden kapattý. Olduðu yerde dikilerek gözlerinin karanlýða alýþmasýný bekledi. Ardýndan, babasýnýn oturduðu koltuðun sað tarafýndaki kanepeye uzandý.
Karanlýðýn masmavi yansýdýðý çýplak tavaný izlerken uyuyakaldý.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn modern kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Uyuyan Adamlar
Saat Üç
Bir Tutam Gri

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Þiþede Leylâ
Üçüncü
Hakikatin Üç Hali


Ahmet Gündoðan kimdir?

Yazarý yazýsý tanýmlar.

Etkilendiði Yazarlar:
Yusuf Atýlgan


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ahmet Gündoðan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.