..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Düþünce dilden, dil düþünceden doðar. -Platon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Varoluþçuluk > Ahmet Gündoðan




27 Nisan 2006
Üçüncü  
Ahmet Gündoðan
"Kendi avluma gitmeliydim."


:AIGC:
Ýki öykü yazan kendini yazardan sayar oldu. Geçici hevesler bunlar! Bende de var bu heves: iki öykü yazdým; yazdým sandým, kendimi yazar sandým. Herkesin uyumasýný bekledim. Televizyonu kapattým. Odayý terk ettim, bir diðerine geçtim ses çýkarmadan. Garip deðil: bir ev, evin içinde odalar... Garip: Ýçimde odalar var; birileri aralýksýz gezinip dururlar ses çýkarmadan. Maþuk olurlar, mahçup olurlar, mahzun olurlar... Olmazlar. Ses çýkarmazlar.
Kalemliðimi ve kapaðýnda Atatürk resmi bulunan çizgili defteri aldým, odadan çýktým. Mutfaða doðru yürüdüm. Mutfakta iki kapý var: Birincisinden içeri girdim; ikincisinden de yazacaðým odaya, balkona, çýktým. Elimdekileri masanýn üzerine býraktým. Tekrar mutfaða döndüm. Beli ince olanýndan büyük bir cam bardak aldým. Buzdolabýndan iki küp buz alýp bardaðýn içine býraktým. Kola þiþesini de dýþarý çýkardým. Son damla düþene deðin bardaða boþalttým. Ne koyuyorlar bu zýkkýmýn içine? Bana bir damla þarabý çok gören þu hayat ne diye hapseder ben bir kola þiþesinin içine? Hep çocuk mu kalacaðým ne...
Elimde dolu bardakla balkona döndüm. Eski, yakasý aþýnmýþ gömleði asýlý olduðu kapý kolundan alýp oturmak istediðim plastik sandalyenin sýrtýna serdim. Kalemi ve silgiyi çýkardým. Defterin temiz bir sayfasýný açtým. Müziksiz yazamayacaðýmý anladým.
Yerimden kalktým. Mutfaða geçtim, radyoyu üçüncü programa ayarladým. “Gece ve Müzik” bitiyordu: Sunucu kadýn son parçayý anons etti. Önümüzdeki sefer tekrar görüþme dileðini iletti. Önümüzde bir sefer daha kaldý mý ki? Radyonun sesini kýstým; kimseyi uyandýrsýn istemedim, –beni bile. Tekrar balkona yürüdüm. Yerimi aldým. Hazýrdým.Öykü yazacaktým: üçüncüsünü. Ýki öykü yazaný boþ yere küçük görmedim ya... –üçüncüsünü yazayým da ayrýlayým onlardan.
Çalma þu düdüðü bekçi efendi!
Birden, içime hiç de derin olmayan bir sýkýntý sýzdý. Þüphe yoktu, sýkýntý bekçinin düdüðünden çýktý. Çýktý ve o vakitte diðer balkonlarda taþ oynayanlarýn deðil, sýcaðý ve karanlýðý sigaranýn dumanýyla, yalnýzlýklarýyla yenmeye çalýþanlarýn deðil, herkesten gizlendiðini sanarak çýplak kadýn fotograflarýna bakanlarýn deðil... benim içime sýzdý. Hadi onlarý sýkmayacaksýn, þu aþaðýdaki kedi yavrusuna gitsene. Sýk onu! Onu sýk! Sýkýntýdan öldür. Yoksa ben öleceðim.
Öykü yazanlara öykünmüþtüm. Öykündüðümle kalmasaydým. Öyle sýð bir sýkýntý sýzdý ki içime, hiçbir þey düþünemediðim saniyeler yarattý. Kalemi elime almayý akýl edebildim bir ara. Ýlk harfi yazayým, dedim. Peki hangisini?
Saniyeler hýzla geçti. Çok kararsýz, çok dikkatli, çok sessiz, çok sabýrlý, çok ýþýksýz, çok hýzlý. Kayboldum. Kendimi kaybettim. Bunu fark ettim. Duraksadým. Beni bulana büyükçe bir ödül verebilirdim. Büyük deðil, ama büyükçe. Buna deðerdim. Radyonun baþýna gittim. Fiþi prizden çektim. Her þeyi susturdum. Beni kim giydirdi, niye yeþil þiþedeki kokuyu sürdüm tenime, saçýmý ne diye taramadým... Bunlarýn yanýtý yoktu. Soru bile deðillerdi ki: Bir anda, ben kayýpken olup biten þeylerdi. Ayakkaplarýmý ayaklarýma geçirdim: önce saða, sonra da sola –öteki türlü iþlerim rast gider miydi hiç. Ne tür iþler? Ýnce iþler... mi? Hadi caným ben de!
Kapýyý çektim, çýktým. Theodorus anahtarý icat edeli yirmi asýr olmuþtu, benim anahtarým bile yoktu. Nereye gidiyordum ki ses çýkarmadan. Önümüzde bir sefer daha var mýydý? Vardý da niye haber vermediniz? Hiç deðilse anahtarýmýzý alýrdýk yanýmýza.
Nereye gidecektim o hükümsüz halimle. Karþýdaki karakol geldi aklýma önce. Karakola gidecek, polis abilere kendimi bulduðumu söyleyecektim. Beni bulana verilecek büyükçe ödülü alacaktým sonra da. Gitmedim -yapamadým-, korktum: Parmaklýklardan korktum, amirin telsizdeki sesinden korktum; sabaha karþý salýverilmekten korktum. Üstelik en az da polisten korkuyordum. Þimdi boku yedim, dedim içimden. Kimse duymasýn diye... kedi yavrusu bile.
Merdivenleri, onlarýn basamaklarýný, katlarý, katlarda yatanlarý üçer beþer indim. Apartmanýn kapýsýnda durdum. Polise gitmeyeceksem kime gidecektim ki. Gökyüzüne baktým. Camiye gitsem, dedim. Sahipsiz bebekleri, sahipleri oraya býrakýrlar: Ben de oraya býraksaydým kendimi. Beni bulsalardý. Ben kaybettim, onlar bulup sahibine verselerdi. Camiye yöneldim. Caminin küçük avlusuna girene deðin yüz metrelik yolu kaç saniyede aldým? Kaldýrým taþlarýný birleþtiren çizgilerin kaçýna bastým? Kaç yaþýndaydým? Kaç yazar kaç! Avluya girdim. Çeþmeye deðil su dolabýna gittim. Ýki musluðu da açtým. Dolaba zimmetli iki metal bardaðý da doldurdum. Sað elimdekini içtim, sol elimdekini baþýmdan aþaðýya boca ettim. Kimse görmeden yaptým bunlarý. Kulaðýmýn ardýnda kalan damlayý da serçe parmaðýmýn ucuyla süpürdüm. Avludaki banklardan birine oturdum. Karanlýðý içinde rahatlýkla seçilen bembeyaz musalla taþýna baktým. Yan taraftaki karakolun önünden yola çýkan ambulansýn siren sesini duydum. Kimi dövmüþlerdi? Burada beni kimse dövemezdi. Dövemezlerdi ya, bari okuyup üfleselerdi de kendi içime dolsaydým eskisi gibi. Karanlýktan korktum. Musalla taþýna baktým; yine korktum. Kiliseye benzemiyordu burasý. Kiliseye hiç gitmemiþtim ki.
Nereye gitseydim? Karar vermek zordu. Gitmek kolay... Ömrümün sonuna kadar gidebilirdim. Kaç yazar kaç! Cami avlusundan çýkarken aklýma baþka bir avlu geldi: hastane avlusu. Hastanenin avlusu olur muydu? Boþverdim. Hastane de yakýndaydý. Yürümeye baþladým. Ýki travesti gördüm; onlara dokunmak istedim. Ne kadar ayýp!? Dokunsaydým anlardým: Yumuþaksa, kadýný bulur onunla kalýrdým. Çok ayýp! Sertse, adamý görür ondan kaçardým. Ne kadar kadýndý, o kadar da adamdý. Travesti iþte, ne yumuþak ne diri. Dokunmadým. Bu kavrayýþlarý da yolun karþý tarafýna geçerken refüjde býraktým. Onlarý, çalýlarýn dibinde uyuyan evsizlerin arasýna attým.
Bahçesi demir parmaklýklarla çevrili hastanenin beyaz boyalý çelik kapýsýndan girdim içeri. Bahçede yürümeye baþladým.
Çalma þu düdüðü bekçi efendi!
Beni mi takip ediyorsun yoksa sen?
Fiþekleri kýskandýran parlak mavi ambulans ýþýklarýný öteden fark ettim. Avluya yaklaþýrken sireninin sesini bile duydum. Yine geç kalmýþtý. Ben yürüyerek ondan evvel ulaþmýþtým hastaneye. Vah, dedim.Bir kenara oturdum. Anlamsýz, þaþkýnca yürüyen köylü kadýnlarý izledim. Sesi olduðum yerden rahatlýkla duyulan dahili anonslarý dinledim. Doktor beyi ameliyathanede bekledim. Hepsini boþverdim. Acil servisin kapýsýna yanaþan ambulansa baktým. Karakolda dayak yiyen adam çýkacak içinden, diye bekledim. Ben beklerken adamýn sedyeden düþtüðünü gördüm. Ah! Ben de ‘ah!’ dedim içimden. Ýçime dedim, kimse duymadý. Yine korkuttular beni. Gitmek istedim, ama nereye?
Yakýnda baþka avlu kaldý mý?
Güldürmeyin beni.
Beni ürkütmeyin.
Ah çektikten sonra aklýma müze geldi: evimden iki blok ötedeki müze. Yürümeye baþladým. Müzenin avlusunun bulunduðu taraftaki giriþe giderken çürümeleri için býrakýlmýþ heykelleri gördüm. Onlar antik heykellerdi, çürümezlerdi. Karanlýkta parýldayan metal plakalarýn üzerlerinde yazanlarý okumaya çalýþtým: Theodorus. Selam verdim. Benim anahtarým bile yoktu. Antik bir heykeldim; çürümek istemiyordum. Ben de onlar gibi yirmi asýr... Boþverdim.Giriþ kapýsýna ulaþtým. Kapý kapalýydý. Zaten kapýlar da kapalý dursunlar diye yapýlýrdý. Anahtarým olsa açmayý da denerdim. Denemeden yoluma devam ettim. Ýlk kez korkmadým. Ýçime yönelen sýkýntýnýn –sýzýntýnýn- yavaþladýðýný, eve yaklaþtýkça durmaya yüz tuttuðunu hissettim. Eve doðru yürüdüm. Kaç yazar kaç!
Evimin bulunduðu binanýn kapýsýna geldim. Ýçeri girdim. Asansörü çaðýracak düðmeyi de karanlýkta elimle koymuþ gibi budum. Düðmeye bastým. Beklerken düþünmeye baþladým. Her zamanki gibi kýsa sürdü. Ne zaman düþünmeye baþlasam kýsa sürerdi bu. Çünkü sorulara yanýt arardým hep. Çünkü yanýtlarý çabuk bulurdum. Bir de kendimi bulabilseydim. Kararýmý asansörü beklerken verdim. Ya da birisi kararý benim yerime aldý: Gidecek avlu kalmayýnca evin balkonuna dönmek en iyisiydi.
Kendi avluma gitmeliydim.
Asansör geldi. Bindim. Üzerinde kabartýlmýþ bir ‘1’ bulunan düðmeye bastým. Birinci kata üç saniyede çýktým. Kapýyý açtým. Ýkinci kattaki evime varmak için basamaklarý üçer beþer ardýmda býraktým.
Kapýda durdum. Çektiðim kapý kapanmamýþtýr, diye umdum. Kapanmýþsa -anahtarým bile yoktu- zili çalacaktým. Avlulardan, bahçelerden, girmeyi istemediðim nezarethanelerden kimseye bahsetmeyecektim. Kedi yavrusuna bile... Çektiðim kapý kapanmamýþtý. Kapýyý ittim ve içeri girdim. Ayakkaplarýmý çýkardým. Herkes hala uyuyordu. Aðarmaya baþlayan gün evin içine henüz girmemiþti.
Üzerimi deðiþtirdim, mutfaða döndüm.
Radyonun fiþini taktým. “Gece ve Müzik” bitiyordu: Sunucu kadýn son parçayý anons etti. Önümüzdeki sefer tekrar görüþme dileðini iletti. Herþeyi duydum, hepsini boþverdim. Balkona çýktým ses çýkarmadan. Yerimi aldým.
Bardaðýn yüzünde yüzen buz küpleri erimemiþti. Tadýna baktým kolanýn; gazozu da kaçmamýþtý. Býraktýðým gibi duruyordu. Ben de býraktýðým gibi duruyordum.
Artýk hazýrdým. Öykümü yazabilirdim: dördüncüsünü.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Uyuyan Adamlar
Þiþede Leylâ
Ýki Bardak Çay
Saat Üç
Bir Tutam Gri
Hakikatin Üç Hali


Ahmet Gündoðan kimdir?

Yazarý yazýsý tanýmlar.

Etkilendiði Yazarlar:
Yusuf Atýlgan


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ahmet Gündoðan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.