..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Usun ve deneyimin aksaçlýlarýnki gibi, ama yüreðin masum çocuklarýnki gibi olsun." -Schiller
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Berna Köker Çelebi




11 Mart 2006
Van Gogh Gözleri  
Berna Köker Çelebi
Van Gogh’un mutsuzluðunun çevresindekiler tarafýndan anlaþýlamamaktan kaynaklandýðý söylenir hep. Melankolisi ve uyumsuzluðu duyduðu yalnýzlýktandýr . Bunlar hakkýnda yazýlanlar. Þimdi sadece bir günlüðüne bile olsa kendimi onun yerine koyma fýrsatý bulmuþken yazýlanlarýn ne kadar eksik olduðunu görüyorum. Van Gogh bir açýdan þanslýdýr, çünkü gördüklerini tuvale aktarabilir. Resim, onun bir nebze olsun soluklanabildiði tek çýkýþ noktasýdýr. O yüzden kýsacýk ömrü boyunca fýrçasýný bir tas çorbaya tercih etmiþtir. Þanssýzlýðý ise þudur ki, görülenler ne olursa olsun görüldüðü þekliyle, yaþanýldýðý canlýlýk ve gerçeklikle aktarýlamaz tuvale. Hep bir þeyler eksik kalýr ve bu eksikliði sizin dýþýnýzda kimseler anlayamaz. Ýþte soluklanabildiðiniz tek çýkýþ noktanýz, bu yüzden ayný zamanda tabutunuz oluverir . Resim yapmak nefes alýp hayatta kalmanýn tek yoludur, ama bir taraftan da tablonuzda yansýtabildiðiniz kopyanýn, gerçeði yanýnda ki acizliði öldürür sizi.Van Gogh’un tablolarý onlara bakanlarda sevinç ve huzur duygularý uyandýrýr. Neþelendirir insanlarý. Çünkü hiç biri aslýný görmemiþtir... Aslýný görüp aklýný kaybetmemiþtir...”


:BAJF:

Benim Adým Van Gogh.
Ben Van Gogh’um.

Gözlerini kapatýp açtý. Günün en sevdiði saatlerinde, güneþ batýpta karanlýk tam basmadan hemen önceki o kýsacýk arada, yavaþ yavaþ koyulaþan lacivert gökyüzüne baktý. Manzarayý, mavinin deðiþen tonlarýný hafýzasýna kazýdý ve gözlerini tekrar kapadý. Çevresini hiç ses çýkarmadan dinleyerek çam aðaçlarýnýn kokusunun, zeytin aðaçlarýnýn hýþýrtýsýnýn, cýrcýr böceklerinin seslerinin hücrelerine iþlemesine izin verdi. Acaba dedi içinden, sadece bir anlýðýna Van Gogh olabilseydim,sadece bir anlýðýna, gözlerimi açtýðýmda dünyayý nasýl görürdüm?

Benim Adým Van Gogh.
Ben Van Gogh’um.

Küçüklüðünden beri hayrandý ona. Van Gogh’la ilk karþýlaþmasýný dün gibi hatýrlýyordu.Okumayý çok seven bir anne babanýn çocuðu olarak evleri ansiklopedilerle doluydu ve onlarý karýþtýrmak en büyük zevkiydi. Renkli ansiklopedilerin birinde Van Gogh’un meþhur Zeytin Aðaçlarý tablosunun ufacýk bir resmini görmüþtü sayfalarý karýþtýrýrken,daha ilkokuldaydý. Önce zeytinaðaçlarýný çok sevdiði, ona yazlýk evlerinde ki bahçelerini hatýrlattýðý için takýlmýþtý resme daha sonraysa fýrça darbelerindeki deðiþikliði ve ona bu deðiþikliði saðlayan kývraklýðý farketmiþti.Bu resim gördüðü tüm resimlerden farklýydý. Toprak,aðaçlarýn gövdesi,dallarý, gökyüzü, resimdeki tüm çizgiler sanki hareket halindeydi. Resim ona bir þeyler anlatýyordu, resim konuþuyordu, resim canlýydý. O Van Gogh’a aitti.     
Zeytin Aðaçlarý ile baþlayan Van Gogh tutkusu artarak devam etti.Önce ayrý ayrý elinde ki tüm kaynaklardan hayatýný okudu. Eserlerine defalarca baktý. Her biri ayrý bir þekilde kendini vazgeçilmez kýlýyordu. Yýldýzlý Gece’ye bakarken ayýn ve yýldýzlarýn gözkamaþtýrýcý dansýndan, resme hakim olan lacivert ve mavinin tonlarýndan gözlerini alamazdý. Cafe Nuit’e bakarken geçirdiði tüm güzel yaz geceleri aklýna gelir ve orada o cafe’de, o küçük ama huzurlu mekanda olmanýn hayalini kurardý. Manzara ne kadar güzel olursa olsun çýplak gözle etrafýmýza baktýðýmýzda birbirinden ayrý duran gökyüzü, aðaçlar, denizler, nehirler, köyler, insanlar,çiçekler Van Gogh resimlerinde tam tersi yalnýzlýktan bütünlüðe doðru hareket ederlerdi. Van Gogh’un yaþadýðý otuzyedi sene boyunca hissettiði yalnýzlýðý resimlerine bakarak anlamak mümkün müydü? Hayatý ve tablolarýnýn çaðrýþtýrdýklarý arasýnda çözülemez bir çeliþki yok muydu?
Aslýnda genel olarak ressamlýða karþý derin bir saygý beslerdi içinde. Sevgi kelimesini kullanmaktan kaçýnýrdý çünkü sevgisi saygýsýna oranla ikinci sýrada kalýrdý. Saygý duyuyordu dünyadaki tüm ressamlara, tüm resimlere,ortaya koyulan emeðe. Hatta saygýsý öylesine büyüktü ki, saygý da kusur etmemek için resim konusundaki yeteneksizliðini deðiþtirmeye hiç çalýþmadan olduðu gibi kabul etmiþti. Çok sevdiði ressam bir arkadaþýna göre resim yeteneði geliþtirilebilirdi. Hiç bir zaman inanmadý buna. Resimle doðulurdu, o ya vardý ya da yok. Sonradan eklemeler yapmaya çalýþmak derme çatma gecekondular inþa etmeye benziyordu. Hayýr, onun saygýsý öylesine çoktu ki bunu yapamazdý. Hatta ressam arkadaþý bir keresinde atölyesine çaðýrmýþtý onu. “ Gel bak, madem sen de resmi bu kadar çok seviyorsun yapamam deme. Herkes yapabilir. Eline bir fýrça al görüceksin. Ben de senin gibiydim ilk baþlarda fakat denedim, üzerinde çalýþtým ve oldu.” Ama ikna edemedi. Atöyeye bir kez bile gitmedi. Resmi sevmek ve yapabilmek apayrý þeylerdi. O sadece resim sevgisiyle doðanlardandý. Ýlla resim yapacaðým, tuvale bir þeyler dökeceðim diye içinde doðuþtan var olmayan bir yeteneði zoraki var etmek istemedi. Hem yetenek kelimesinin resim için kullanýlýyor olmasý hiç hoþuna gitmiyordu. O, basit bir yetenekten öte bir yaþam biçimiydi, hayatý algýlama þekliydi. Mesela bazý insanlar diðerlerine göre daha kolay ve çabuk bir þekilde yabancý dil öðrenebilirlerdi veya daha hýzlý koþabilirlerdi. Ýþte yetenek böyle bir þeydi onun gözünde, sözlüklerin ne yazdýðý umurunda deðildi. Ama resim yapmak, hayatý renklerle algýlamak, kendini resimle ifade etmek, kaðýdý kalemi, tuvali fýrçayý bir parçan haline getirmek, hatta sadece bunun için yaþamak...Bu sevginin ve yeteneðin ötesinde bir þeydi. Saygýda kusur edilmemeliydi.

Benim Adým Van Gogh.
Ben Van Gogh’um.

Bunlarý düþünürken hava iyice kararmýþtý.Güneþ tamamen kaybolunca yýldýzlar ve ay gökyüzünde hakimiyetlerini ilan ettiler. Cýrcýrböcekleri coþtukça coþtu. Deðiþim doðanýn kanunu, hiç bir þey ayný kalmýyor, gece gündüzü takip ediyor, mevsimler de birbirini diye geçirdi içinden. Yazý yaþamaktan son derece hoþnuttu, o anda orada olmaktan. Gecenin gelmesiyle serinlemiþ fesleðenlerin yapraklarýna dokundu, ellerine sinen kokuyu ciðerlerinin en dip köþelerine kadar soludu. Eðer resim yapabilseydi fesleðenler ve cýrcýr böceklerini resmederdi þu an. Sadece yaz boyunca devam eden arkadaþlýklarýnýn anýsýna, þu kýsacýk ömürlerinde biz insanlara yaþattýklarý güzelliklerin anýsýna ölümsüzleþtirirdi onlarý. Hatta eðer yapabilseydi Van Gogh gibi titreþtirirdi onlarý tuvalin üzerinde. Ahh, sadece bir kereliðine Van Gogh gözleriyle görebilseydi dünyayý...Sadece bir kez...
Gerçekleþmesi imkansýz düþüydü bu onun; imkansýzlýðý bilinen ama gene de hayal edilmeden durulamayan. Artýk içine iþlemiþ, vazgeçilmeyen bir alýþkanlýk haline gelmiþti onun gözleriyle görebilmeyi istemek. Ne zaman bir þey onu heyecanlandýrsa, ne zaman içi titrese, ne zaman iyi ki hayattayým dese, hatta tam tersi, ne zaman ne iþim var benim bu dünyada dese aklýna ilk gelen Van Gogh oluyordu. Van Gogh olabilseydi, onun gibi bakabilseydi, dünya daha yaþanasý bir yer olabilir miydi acaba? Her þey olduðundan daha canlý gözükebilir miydi ? Kimbilir, çirkinliklerde saklý kalan güzellikler ortaya çýkabilir miydi? Etrafýnda durmadan titreþen bir dünya onu daha mutlu edebilir miydi? Van Gogh’u etmemiþti, onu daha uzun yaþatmaya yetmemiþti ama ya kendisini? Kimbilir? Hiç bir zaman bilemeyecekti.

Benim Adým Van Gogh.
Ben Van Gogh’um.

New York’a ilk gittiði zamanlarý hatýrladý. Nasýl da heyecanlanmýþtý gerçek bir Van Gogh tablosu göreceðine. Gittiðinin ikinci günü soluðu müzede almýþtý. Hani þu gez gez bitmeyen, günlere sýðdýrýlamayan ünlü New York Metropolitan Müzesi. Daha sonralarý onun sýðýnaðý haline gelen, kaç kere gittiðini bile hatýrlayamadýðý o görkemli mekana sýk sýk kaçamaklar yapýp Van Gogh’uyla buluþmaya giderdi. Hiç bir zaman yalnýz olmazdý. Saat kaç olursa olsun onun gibi yüzlercesi doldururdu salonu. Kimileri sadece kaçamak bir bakýþ atmaya gelirdi, kimileri sadece bir kez buluþmaya, kimileriyse onun gibi defalarca derin saygýsýný sunmaya. Kendi benzerlerini görmek onu çok mutlu ederdi, kýskanç aþýklara benzemezdi. Kalabalýktan tek þikayeti, tablolarýn önüne doluþan kalabalýðýn arasýndan bir kaç saniye olsun resimleri kesintisiz görebilmek için harcadýðý çabaydý. Bazen o kýsacýk an için dakikalarca beklerdi. Tablolarýn içlerine sinen Van Gogh ruhuyla azýcýkta olsa konuþabilmek yenilerdi onu. Evet konuþurdu tablolarla veya onlar konuþurdu o dinlerdi. Her seferinde dünyayý algýlayýþýna yeni bir þeyler eklenirdi. Sadece deðiþmez ayný zamanda dönüþürdü. Daha önceden hiç hissetmediði baþka þeyler hissedip dönüþürdü. Yeni bir insan olurdu.
Þimdi New York’tan kilometrelerce uzaktayken, Van Gogh New York’u görse ne düþünürdü diye merak etti. Nasýl görürdü? Þehre ilk yerleþtiðinde, o kocaman gökdelenlerin arasýnda yürürken hayranlýk deðil bilakis bir küçüklük duygusu hissetmiþti. Kendini ve diðer insanlarý minik böceklere benzetmiþti.Teknolojinin, maddiyatýn ve 20.yüzyýl düþünüþ þeklimizin tartýþmasýz bir þekilde baskýnlýðýný sürdürdüðü bu küçücük adayý titreþen canlý bir varlýk olarak resmedebilirmiydi acaba? Gökdelenleri ve kývrak fýrça darbelerini bir arada hayal edemedi. Senelerce o yüksek binalardan birinde çalýþmasýna raðmen, bir saniyeliðine bile bir titreþim hissedememiþti. New York’un titreþmesi mümkün müydü?

Düþünceleri içinde bulunduðu ana döner dönmez tekrarladý:

Benim Adým Van Gogh.
Ben Van Gogh’um.

Van Gogh’u New York’la daha fazla rahatsýz etmemeye ve balkondaki fesleðenleri suladýktan sonra yatmaya karar verdi. Etraftaki sessizliðe bakýlýrsa oturduðu sitede bir tek o ayakta kalmýþtý. Burada yaþayan herkes sakin bir yaþamý, sessizliði tercih ederdi. Kimseden þikayet gelmeden iþini bitirip yatmalýydý.
Fazla uykuyu sevmez, sabahlarý erken kalkmaya bayýlýrdý. Hele ki yaz sabahlarý... Günü uzun uzadýya yaþamak, güneþli her anýn tadýný çýkarmak isterdi. Uykuyla uyanýklýk arasý gerinerek gözlerini açtý,saate baktý. Saat her zamankinden farklý gözüktü bir anda.Gözlerini ovuþturdu ve bakýþlarýný odanýn içinde gezdirdi. Yerinden fýrlayarak balkona koþtu. Muhteþem bir tablo önüne serilmiþti. Bir taraftan gördüklerine inanamýyor, gerçekliðini sorgulamak istiyor bir taraftan da bakmaktan kendini alamýyordu. Canlý bir Van Gogh tablosunun içine düþmüþ gibiydi. Bulutlar , bahçedeki sarmaþýklar, çiçekler, havuzun fýskiyesinden havaya doðru fýþkýran su, fesleðenler, çam ve zeytin aðaçlarý... Su yosunlarýnýn deniz içinde ki hareketlerine benzer bir þekilde, ahenk içerisinde , bir saða bir sola ayný ritimde, biz bir bütünüz diye baðýrýrcasýna hareket ediyorlardý. Ýlk heyecaný geçince kalp atýþlarýnýn yavaþladýðýný ve manzaranýn diðer parçalarýyla ayný ritimde attýðýný farketti. Kalbi daha önce hiç bu kadar yavaþlamýþ mýydý ? Manzaraya aniden bir site sakini girdi. Bahçeye daima ilk gelenlerden biriydi, kendisi gibi bir erkenciydi. Hýzlý adýmlarla henüz boþ olan banklara doðru yürüyordu, ama bu sabah diðerlerinden farklýydý...Adeta resmedilirken fazla sulandýrýlmýþ bir sulu boya karakteri gibi geniþlemiþ, vücudunun etrafýndaki sýnýrlar ortadan kalkmýþ, içinde bulunduðu tabloyla tamamen bütünleþmiþ bir þekilde hareket ediyordu. Bir anda kendisini merak etti. Acaba nasýl görünüyordu ? Balkondan yan odaya geçerek duvardaki boy aynasýnýn önünde durdu. Aynaya bakmadan önce odasýný inceledi. Duvarlarý beyaz boyalý sade döþenmiþ bir odaydý. Ýçeride yalnýzca bir yatak ve ufak bir baþucu komidini vardý, bir de gri kapaklý gömme dolap. Gülümsedi, ilk taþýndýðý zamanlarda odasýný daha renkli yapabilmek için sarýya boyatmak istemiþti ama site yönetimi izin vermemiþti. Þimdiyse salýným halindeki eþyalara bakarak buna hiç gerek kalmadýðýný farketti, artýk üzülmesine gerek yoktu. Aynaya dönerek vücüduna baktý, arkasýndaki beyaz duvarla bedeni sanki içiçe geçmiþti. Baþýný iki yana salladý, kollarýný oynattý. Suya atýlan bir taþ misali, en küçük hareketi bile dalga dalga etrafa yayýlýyordu. En garibi hafif bir rüzgarla tüllerin kýpýrdanmasý oldu. Bulunduðu yere göre odanýn çapraz köþesinde baþlayan titreþim yavaþ yavaþ geniþleyerek ona kadar ulaþtý. Ýçine girdi ve sanki içinde bir yerlerde eridi. Her taraftan kuþatýlmýþtý. Bu canlý tabloda yer alan hiç bir þeyin kendi baþýna varlýðýndan, hatta dýþ sýnýrlarýndan bahsetmek imkansýzdý. Silik hatlardan sözedilebilirdi ancak.Balkona geri döndü. Kaldýðý yerden gözkamaþtýrýcý manzarayý seyretmeye devam etti. Renklerin canlýlýðýndan gözlerini alamýyordu. Sanki her renk kendi içinde o renge ait bütün tonlarý taþýyordu.Gördüklerini kimselere anlatmasý mümkün müydü? Anlatsa bile inanan çýkarmýydý? Onu bir tek Van Gogh anlayabilirdi. Daha bu sabaha kadar onun gözleriyle dünyayý görebilmek için yalvardýðý Van Gogh... Kendini bir anda çok yalnýz hissetti. Kimselerle paylaþamadýðý bir sýrrý senelerdir içinde taþýyan biri gibi aðýrlaþtý. Böylesine bir güzelliði tek baþýna yaþamaya ne kadar dayanabilirdi? Her zaman yaptýðý gibi kelimelere sýðýndý. Önce gördüklerini, gördüðü þekilde yazmaya çalýþtý. Olmadý... Doðuþtan gözleri görmeyen birisine renkleri anlatmaya benziyordu yaptýðý. Sonra kendiliðinden, hissettiklerini kaðýda dökmeye baþladý:
“Dileðim kabul olup Van Gogh gözlerine sahip olduðumda kendimi senelerdir dýþarýdan seyrettiðim bir oyunun sahne arkasýnda buluverdim. Sabah kalkýpta etrafýmda o güne kadar görmeye alýþtýðým dünyanýn dýþýnda titreþen baþka bir dünya bulunca, sanki daha önce olduðum insan olmaktan çýktým. Çünkü burada, var olan diðer her þey gibi hayatýn ayrýlmaz bir parçasý olduðumu kendi gözlerimle gördüm. Parçalar, bütünün büyüklüðüne bakýldýðýnda bahsedilmeye deðmeyecek kadar ufak geliyor önce. Ancak o en ufak parçanýn küçücük bir kýmýltýsý bile bütünü etkilemeye yetiyor. Burada her þey devinimden ibaret, devinim ve yinelenme. Nihayetinde yenilenme...Sahne arkasýnda her þey kendini her an, durmadan yeniden yaratýyor.Týpký onun tablolarýnda olduðu gibi.
Van Gogh’un mutsuzluðunun çevresindekiler tarafýndan anlaþýlamamaktan kaynaklandýðý söylenir hep. Melankolisi ve uyumsuzluðu duyduðu yalnýzlýktandýr . Bunlar hakkýnda yazýlanlar. Þimdi sadece bir günlüðüne bile olsa kendimi onun yerine koyma fýrsatý bulmuþken yazýlanlarýn ne kadar eksik olduðunu görüyorum. Van Gogh bir açýdan þanslýdýr, çünkü gördüklerini tuvale aktarabilir. Resim, onun bir nebze olsun soluklanabildiði tek çýkýþ noktasýdýr. O yüzden kýsacýk ömrü boyunca fýrçasýný bir tas çorbaya tercih etmiþtir. Þanssýzlýðý ise þudur ki, görülenler ne olursa olsun görüldüðü þekliyle, yaþanýldýðý canlýlýk ve gerçeklikle aktarýlamaz tuvale. Hep bir þeyler eksik kalýr ve bu eksikliði sizin dýþýnýzda kimseler anlayamaz. Ýþte soluklanabildiðiniz tek çýkýþ noktanýz, bu yüzden ayný zamanda tabutunuz oluverir . Resim yapmak nefes alýp hayatta kalmanýn tek yoludur, ama bir taraftan da tablonuzda yansýtabildiðiniz kopyanýn, gerçeði yanýnda ki acizliði öldürür sizi.Van Gogh’un tablolarý onlara bakanlarda sevinç ve huzur duygularý uyandýrýr. Neþelendirir insanlarý. Çünkü hiç biri aslýný görmemiþtir... Aslýný görüp aklýný kaybetmemiþtir...”
Gözlerini tekrar balkona çevirdi. Manzaranýn güzelliðinden gözleri kamaþtý.Her þey o kadar kusursuz, uyumlu ve tamdý ki... Bir keresinde aðabeyine yazdýðý bir mektupta þöyle demiþti Van Gogh:
“...Hayat her þeye raðmen bir peri masalý... Ve burada güneþin güzelliðine inanmayan, onu görmeyen Tanrýtanýmazdýr.......
Saatin alarmý çalýnca yazýsýna ara vermek zorunda kaldý. Her an gelebilirler diye geçirdi içinden. Site yöneticileri o kadar dakik insanlardý ki þu ana kadar bir gün bile geç kalmamýþlardý. Bir kaç saniyeye kalmadan kapý açýldý. Güler yüzlü, daima tane tane ve kýsýk sesle konuþan site yöneticileri odaya girdi. O kadar iyi insanlardý ki onlardan hayatýnda bir kez yardým istemiþ, onlarda bu yardýma sorgusuz sualsiz cevap verip ona kucak açmýþlardý. Geçirdiði zor günleri onlarýn desteði sayesinde atlatabilmiþti. Ömür boyu minnettar kalacaktý bu insanlara.
“Günaydýn Ayþegül. Bu sabah nasýlsýn?”
“ Sizlere de günaydýn. Çok iyiyim teþekkürler. Uzun zamandýr hiç olmadýðým kadar iyiyim hatta”
“ Harika!!!! Güne böyle güzel bir baþlangýç yapmanýn sebebini sorabilirmiyiz peki?”
“Bilmem... Nasýl anlatsam.. inanýrmýsýnýz, yoksa uydurduðumu mu düþünürsünüz… Belki de delirdiðimi düþünürsünüz, kimbilir?”
“Siz o kadar deðerli bir insansýnýz ki hiç bir zaman delirdiðinizi düþünmeyiz, asla.... Þimdi merakýmýz iyice arttý... Anlatýn çekinmeyin.”
“ Teþekkür ederim, size güvenebileceðimi biliyorum ama gene de baþýma gelenler o kadar inanýlmaz ki...Tereddütüm bu yüzden...Bu sabah kalktýðýmda neyle karþýlaþtým inanamazsýnýz. Van Gogh’u ne kadar sevdiðimi bilirsiniz, onun resimlerinde ki tadý baþka hiç bir ressamda bulamamýþýmdýr. Ýþte onun gibi görebilen gözlerle uyandým bu sabah. Sanki canlý bir Van Gogh tablosunun içindeyim”
“ Bu harika Ayþegül. Peki gördüklerini yazmak istemezmisin, bu seni biraz olsun rahatlatacaktýr. Yazmayý konuþmaya tercih edersin bildiðimiz kadarýyla.”
“ Haklýsýnýz, zaten istesem de anlatamýyorum...Yazmayý denemeliyim, hatta baþladým bile...Ama bitirince okumanýzý rica edeceðim, þu an deðil”
“Hay hay, sen bilirsin. Ama sabýrsýzlanýyoruz bunu bil ve elini çabuk tut lütfen” Hep birlikte gülüþtüler.
“Ýyi olduðuna çok sevindik Ayþegül, þimdi senden ricamýz ilaçlarýný içmen, sonra da aþaðýya kahvaltýya inmen. Bu konuda bize her zaman yardýmcý olduðun için baþýnda durmamýza gerek yok. Aþaðýda bekliyoruz seni”
“ Tamam, hazýrlanýp hemen geliyorum. Ben uslu bir kýzým biliyorsunuz”
Ayþegül’ün onlarý uðraþtýrmayacaðýndan emin odadan ayrýdýlar...

Ayþegül gene yalnýz kalmýþtý. Balkona çýkarak yazmaya orada devam etti:

“ Bana deli diyorlar. Veya ben bir deliyim. Burada geçirdiðim oniki seneden sonra ikisi arasýnda bir fark kalmadý benim için. Beni deliliðime inandýrdýlar, farklýlýðýma.Bunun için kimseye kýzmýyorum, çünkü onlarýn tek isteði bana yardým etmek. Kendime zarar vermemi engellemek. Kulaðýmý kestiðimin ertesi günü getirdiler beni buraya. O gün bugündür usanmadan bakýyorlar, ilgi gösteriyorlar. Ýstesem de kýzamam onlara... Onlarý üzmeyerek, her istediklerini yaparak borcumu ödedim ben de.
Bugüne kadar kimse beni anlamadý. Konuþtum olmadý, yazdým olmadý, baðýrdým çaðýrdým, kavga ettim, en sonunda öfkeden kulaðýmý kestim gene olmadý. Sonunda vazgeçtim, vazgeçince rahatlayýp hafifledim. Vazgeçmek herkesi bu kadar özgürleþtirir mi bilmiyorum ama beni serbest býraktý, kendime ettiðim eziyetten kurtardý. Þimdi serbestim, bu akýl hastanesinde on iki senedir yaþýyor bile olsam dünyanýn en özgür insaný benim....
Sonunda bugün en büyük dileðim gerçek oldu. Sýnýrlarýn yanýltýcýlýðýný ve yaþamýn bütünlüðünü gözlerimle gördüm. Daha önceleri varlýðýný bildiðim ama ispatýný kendime bile yapamadýðým gerçekliði bugün deneyimledim. O yüzden hiç bir þey rahatsýz edemez beni artýk. Evet ben deliyim ve farklýyým... Deliyim ve mutluyum... Deliliðini kabul etmiþ mutlu ve özgür bir deliyim hemde..Bu manzarayý görebilmiþ olmayý sizin gibi normal olmaya tercih ederim üstüne üstlük.
Bugünden sonra her þey hem çok anlamlý hem de çok anlamsýz..”

Defterini kapatýp masaya koydu. Ayaða kalkarak yüzünü güneþe çevirdi.Evet o da Van Gogh’uyla ayný peri masalýna ait bir masal kahramanýydý artýk. Kimselerle paylaþamadýðý, kendini anlatamadýðý otuz yedi seneden sonra nihayet ait olduðu bir yer bulmuþtu. Tek bildiði artýk bu masaldan vazgeçemeyeceði idi. Ertesi gün uyandýðýnda her þeyin eskiye dönmüþ olabileceði, kendini gene ayný hareketsiz ve kuru yaþantýnýn içinde bulabileceði ihtimaline dayanamýyordu. Tek bildiði defterine yazdýðýydý. Bugünden sonra her þey hem çok anlamlý hem de çok anlamsýzdý.

Balkon demirlerinin üzerine oturarak sýrtýný güneþe verdi. Beþinci katta bulunduðu dairenin balkonundan aþaðýya býraktý. Düþerken tek düþündüðü yüzüne çarpan güneþ ýþýklarýnýn sýcaklýðý ve güzelliðiydi.

Bir kaç dakika içinde cesedin baþýna toplananlar sýrtüstü nasýl düþtüðünü anlayamadýlar. Çünkü onlar normaldiler...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn beklenmedik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Park

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Oðlum Bora [Deneme]
Süperman'in Tahtýna Göz Diktim [Deneme]


Berna Köker Çelebi kimdir?

Yazmayý, yazarak kendini ve dünyayý keþfetmeyi ve keþfettikçe daha çok yazmayý seven biriyim.

Etkilendiði Yazarlar:
Kafka, Buket Uzuner,Oruç Aruoba,Kürþat Baþar,Michael Cunningham,


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Berna Köker Çelebi, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.