..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Mektubum sanýrým fazla uzun oldu, çünkü daha kýsa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > cenab ersöz




17 Ocak 2006
Görmeyince  
cenab ersöz
Yürüyüþlerinden, endamlarýndan, edalarýndan alenen belli oluyordu. Tuhaf bir irkilmeyle, keyiflenmeye çalýþtýðý içkisini dudaklarýndan çekip acele barýn üstüne býraktý.


:BCHA:
Görmeyince


Coþkusunu engellemenin anlamý ne olacaktý ki? Bir aydýr –belki üç dört gün fazla- görmediði babasýný karþýlýyordu. Ve nice davetten sonra babasý onu seyre geliyordu. Yarýn! Ýki elini birden kaldýrmýþ sallýyordu. “Aman geç kalmayayým” aceleciliðinin verdiði, bir saate yakýn can sýkýntýsýný ayaklarýnýn altýna almýþ, hýrsýný çýkarýrcasýna üzerinde zýplýyordu. Babasýný özlemiþliði ve de yarýnýn verdiði heyecan, aralarýndaki cam kapý ve yine camdan duvarýn anlamsýzlýðýna baþkaldýrý olarak salladýðý kollarýna, gerekenden fazla gücü veriyordu

Ýlk yolcunun yaklaþmasýyla kendiiþler açýlan kapýdan; görevlinin engel olmak istemesini umursamadan girdi içeri. Çýkmaya çalýþanlarýn þaþkýn bakýþlarýna aldýrmadan. Tasasýz gülmelerinin sesini alçaltmadan. Yüzünde saf bir neþe ile babasýnýn üstüne atladý. Küçük bir çocukken yatak odalarýna girip, annesinin tüm paparalarýna raðmen atladýðý gibi.
Babasýnýn boynunu eðerek nemlenmiþ gözlerini yapmacýk kapatmasýna eklediði gülümsemenin; yanlarýnda bitiveren tonton polisin ihtiyatlý bakýþlarýna raðmen oluþturmak zorunda kaldýðý tebessümle birbirinden en ufak farký yoktu. Sarmaþ dolaþ yere devrilmelerini; tombul yanaklarýna, kocaman göbeðine bakýldýðýnda beklenilmeyen çevikliðiyle polis önledi. Olaya bu kadar karýþmýþlýða laf etmeden durmak, üzerindeki resmi elbiseye uymayacaktý. “Ne kadarlýk bir hasret bu böyle?” Tebessümler karþýlýklý gülücüklere dönüþtü! Valizin sapýný babasýnýn elinden alýrken polisten özür dilemeyi ihmal etmedi, bir sýkýntý vermiþse eðer! Ýyi günler dileklerini sunarlarken birbirlerine, karþýlýklý gülümsemeleri kesilmemiþti henüz!
Metronun merdivenlerini çýktýklarýnda babanýn taksiye doðru yönelmesine oðlu itiraz etti. Cebinden çýkarýp ulaþým kartýný salladý. Baba, az çatýk kaþlarýnýn altýnda parýldayan gözlerine manalý bakýþlarýný ekleyerek.
-     Önce bir otele yerleþsem ben…
Lafýný bitirmesine olanak vermeden
-     Hangi otel daha rahat olabilecektir bizim evden? Ne oteli baba? Cengiz de, Erkan da dönmediler henüz memleketlerinden. Özel günlerde, özel kiþiler için ayýrdýðým, hiç açýlmadýk nevresim takýmým var. Evde en konforlu yatak da benimki! Hem sen geleceksin, görücüye çýkacaðýz diye evi baþtan aþaðý Selim ile pýrýl pýrýl yaptýk, sana gelmeden. Bunca emeðimizin boþa gitmesini yüreðin kaldýrmaz, üzülürsün sonra sen!
“Keþke deðiþtirmesen…sana kokmasýna razýyým ben” demek geçti içinden. Bir yumru oturdu boðazýna yüreðinden gelen. Söyleyemeden… yutkundu. Omuzlarýnýn aþaðýsýna inmiþ kývýrcýðýmsý saçlarýndan bulduramadýðý ensesinden tutup, oðlunu kendine doðru çekti ve saçlarýna bir öpücük kondurdu. Bu, bir öpücükten ziyade kokusunu derince bir içine çekiþti. Hala boyu uzuyor olabilir miydi? Öpmek için ayaklarýnýn ucunda kalkmýþ mýydý? Yoksa… Yoksa? Ýhtiyarlamasýnýn belirtisi kendisi mi çökmeye baþlamýþtý?

Otobüste devamlý konuþtu oðlu. Öncelikle annesine, babaannesine, anneannesine, dedesine, kýz kardeþine özlemlerini giderdi. Genellikle gittikleri kafeyi gösterdi, beðendikleri lokantanýn temizliðini ve yemeklerini methetti. Boþ olan yolda neden ilerlemediklerini sorusunun cevabýný, bekletilmekten sýkýlmýþ, asýlmýþ yüzlerinde aradýlar. Birbirlerine sorarca, surat asarak. Geçen çok yýldýzlý bir arabadan sonra hareket etmelerini yüzlerinde oluþturduklarý hayýflanmalarla belli ettiler. Fikir birlikteliklerini görmenin gururu, manalý bakýþa dönüþtü yüzlerinde.

Semtlerine geldiklerinde ana caddede alýþveriþ ettiði marketi, maç seyretmeye gittikleri kahveyi gösterdi ardý arkasýna. Pek sýk alýþveriþ etmese de kasabýn önünden geçerken, gazetesini okuyan kasabý dost olarak tanýþtýrdý babasýna. Sokaða girdiklerinde bakkalý da ihmal etmedi. Nerdeyse evin önüne gelmiþken koþar adýmlarla gidip iki ekmek alýverdi.

Babasýnýn önüne terlikleri koyup çýkardýðý montunu askýya asarken:
-     Bizim sarayý gezdireyim sana! … burasý mutfaðýmýz, banyo tuvalet, yayla gibi salonumuz! deyip, muzip gülüþünü ýsýtan gözlerinin birinin üzerinde ki kaþýný da kaldýrmýþtý.
Þirinlikliðinin hoþuna gittiðini baba otoriterliðine has gülüþü ile gösterirken arkadaki iki odaya yöneldiler. Soldakinin kapýsýný açarak:
-     Bu, Selim’le benim odam, bu da Erkan ile Cengiz’in. Sen benim yataðýmda yatarsýn, Selim’le ben de bu odaya taþýnýrýz.
Babasý olur, fark etmez þeklinde baþýný sallarken aklý oðlunun odasýnda masanýn üstünde duran siyah beyaz, olaðandan iki üç misli büyük kýz portresinde kalmýþtý. “Selim miii yoksa oðlum mu?” Belli belirsiz baþýný sallar, gözlerini bir kýrpýp; “nasýl olsa anlarýz” derken kendi kendine; oðlu:
-     Hayrola baba? Hoþuna gitmeyen nedir somurtacak kadar?
-     Yok yoook. Surat asmýyorum. Güzel ve temiz bir bekâr evi. Daha önceden de temiz tutuluyor olmasa bir gün de bu kadar temizlenemezdi herhalde? Hoþ uçakla geldim ama yine de yol yorgunluðu var galiba!
-     Oooh evet haklýsýn. Bak bunu düþünemedim, heyecanýma ver! Duþ almak da ister misin? diye sordu, arkasýndan babasýna sarýlýr, baþýný omzuna koyarken; hem ben her zaman seni bir genç olarak görürüm, ihtiyarlamana hiç kýyamam bilirsin! demeyi de eksik etmedi, hýnzýrca nüktedanlýðýnýn babasýndan geçmiþliðine övünerek.
-     Þu an hayýr. Biraz uzanayým, belki kalkýnca. Suyun ýsýnmasý problem mi?
-     Yok, hayýr! Elektrikli termosifon var. Kalkýnca sana güzel bir çay demlerim, hiç hayýr diyemezsin bilirim! Þimdilik salondaki kanepeye uzan, ben üstüne bir pike veririm. Kalktýðýn zaman konuþuruz ne yapacaðýmýzý.
Üçlü kanepeye arkaüstü uzandý. Kapadý gözlerini. Gördüklerinin hoþagideliði yüzünde sýrýtým olarak tezahür eylemiþ þekilde hemencecik daldý uykuya.
………….
Oðlu çaylarý dökmüþ, annesinin göndermiþ olduðu kurabiye ve poðaçalardan da birer adet yanýna koymuþ olarak girdi salona. Sessiz olmaya dikkat etmiyordu artýk. Ama babasýnda henüz bir uyanma emaresi yoktu. Kaldýrmalýydý lakin. Evlerinden görünen en güzel akþamüstlerinden birine rastlamýþtý babasý. Çay fincanlarýna vurdu birkaç defa kaþýk ile. Araladý gözlerini ve gülümsedi babasý.
-     Kalk kalk bunu kaçýrmamalýsýn. Görmelisin güneþin þu batýþýný.
-     Piiiyyuuuuff. Aman rabbim. Saðol evlat! Bak nasýl da yarý beline kadar sarkmýþ giderken el sallýyor bize!
-     Evet baba. Tam yarýsý þu an herhalde. Birazdan tamamýyla kayýp gidecek ve akþamýn koynunda dinlenmeye çekilecek yarýn için. Böyle aceleyle gidiþine bakýlýrsa akþamla bir iliþkileri var mýdýr? Ne dersin baba? Öyle koynuna süzülürken falan!
-     Sen býrak þimdi güneþin akþamla iliþkisini de. Kendi kilerden bahset. Oda da ki masanýn üzerinde bulunan fotoðraf! Az da küçük deðil! Þöyle boyun kadar falan büyültseydin!
Babasýnýn beðenili ifadesinin verdiði mutluluðun ezikliðiyle kýzaran yanaklarý ve içinde kaynadýðý kazanýn altýndaki ateþin tazelenmesi, baþýný önüne eðmesini gerektirdi. Göðsüne düþürdüðü baþýný kaldýrmadan kaþýnýn altýndan bakarak gülümsedi babasýna. Metazori onu da gülümsetmek isteyerek. Iþýldayan gözlerindeki yumuþacýk okþayan parýltýlarý gören babasý býyýk altýndan zaten gülüyordu.

— Güneþin giderken ardýndan toparlayamadýðý kýzýllýk maviyle dansýna baþladý bak. Kýzýlla mavi seviþiyorlar mý, kavga mý ediyorlar dersin bulutlarýn koynunda?
-     Bence seviþiyorlar. Çýlgýnca! dedi, konunun deðiþmesinin verdiði rahatlýkla.
Babasý bir ýslýk daha saldý aðzýndan ve onayladý birkaç kere. “Evet, evet, çýlgýnca”. Camýn önünde yan yana ikinci fincan çaylarýný da içtiler. Artýk mora dönüþüyordu ufuk çizgisi.
-     Vurmayýn beni sevdiklerime
Mor akþamlarda
Çýlgýnca tutkularýmý yaþamak isterim
Sabahlarýnda sana yýkanmýþ… bilir misin bu þiiri?
-     Hayýr baba. Kimin? Güzelmiþ. Devamýný da söylesene.
-     Hýýýhýým… diyemeyeceðim þimdi adýný. Eveeet n’apalým bu akþam?
-     Sen bilirsin, misafir sensin baba ve aðanýn eli tutulmazmýþ.
-     Ben duþ alayým sonra çýkarýz. Selim de gelmiþ olur o vakte herhal?
-     Tamam, havlu koymuþtum içeriye.
………….

-     Selim. Merhaba hoþ geldin.
-     Asýl siz hoþ geldiniz. Nasýlsýnýz?
-     Teþekkür ederim. Ýyi diyelim adetten!
-     Yok yooook. Ýyi ne kelime süper gözüküyorsunuz. Bizlere taþ çýkartýrsýnýz vallah!
-     Tamam, tamam. Bu kadar iltifata bu akþam yemekler benden, derken üçü birden gülüyordu. Yalnýz bir ricam var sizden. Þu kotlarý çýkarýn üstünüzden, adamlýk pantolonlarýnýzý ve gömleklerinizi giyin.
-     Aaaah, bakýn bu olmadý þimdi. Biz bu üniformalarýmýzý çýkardýðýmýz da, öteki elbiseler içinde çýplak hissediyoruz kendimizi.
-     Yürü Selim yürü, buna þükür. Kravat takmamýzý dahi isteyebilir, yanýnda da ellerimiz üstünde amuda kalkmýþ dolaþmamýzý ister þimdi! Biz neler çektik evde bilmezsin sen! Bir ara Belene Kamplarýna iltica etmeyi dahi düþünmüþtüm bizim evden evladýr diye.
-     Zýpýrlar, dedi arkalarýndan gülerek.
Giymiþ olduðu kirli beyaz renkli kumaþ pantolon, çok açýk mavi, uzun kollu gömlek üzerine uçuk lila kolsuz süveter ile görenler kesinlikle boyunca bir oðlu olduðunu düþünemezlerdi. Hele bir de saçlarýna düþmeye karar verememiþ kýrlarý da olmasa. Kesinkes aðbi kardeþ görünümü verirlerdi. Yaþýndan genç giyinmek sýrýtmýyordu üstünde.
-     Ha þöyle, filinta gibi olmuþsunuz ikiniz de. Þöyle açýklýk bir yere gidelim, bahçesi olan. Bir de hafiften müzik yapýlan bir yer olursa daha ne isteyeyim. Lütfen dangur dungur, harala gürele bir yer olmasýn!
Önce Selim bir yer önerdi, oðlu beðenmedi. Oðlu bir yer adý söyledi Selim burun kývýrdý. Ýkisi birden “Derdest” dedi, birbirlerini coþkun beðenileri ile tebrik ettiler.

Gidecekleri yerin nosyonuna uygun saati getirebilmek amacýyla, gençlerin önerisine uygun civar turuna çýktýlar. Bir yerde babaya tanýtma amacý da taþýyordu. Dolanýrken; vitrinde görüp beðendiði dükkânýn adýný belirlemeðe çalýþtý babasý, oðlunun takýlmalarýna aldýrmadan. Þöyle geri çekildi bir iki adým. Adýný okudu, belledi. Belki bir fýrsat uðrar, alýrým diye. Yeterli olduðuna karar verince döndüler.

Mesleði icabý deðil kendiliðinden var olan, görünüþüyle mütenasip sade, candan, güzel, sýmsýcak gülümseyiþiyle giriþ kapýsýnda karþýlayan cici kýzýn refakatinde, hemen arkasýnda Selim ve oðlu; kýzýn vücudunun anatomi atlasýný çýkarma çalýþmalarýyla önce bar kýsmýna geçtiler. Yemek öncesi bir de ön içki almalýydýlar. Lokantanýn gereðine, gelirine uygun. Sipariþlerini verdiler þef garsona. Büyük oranda bayan refakatistin önerilerine býrakarak, uygun!

Barda kendilerinden baþkalarý yoktu. O kadar da vakit geçirmiþlerdi. ”Demek buranýn müþterileri gece yarýsý yemek yiyor” deyip içinden güldü. Dolaþtýklarý yerlerin rahatsýz eden neon ýþýklarýndan sonra buranýn loþ ýþýklarý bir rahatlýk, bir huzur saðlamýþtý. Yemeðe baþlamadan önce iyi gelecekti burada yorgunluk atmak, çok iyi gelecekti. Oðlu ile birlikteliðinin keyfinin üzerine koyuyordu. Gülme sesiyle giriþten gelen seslere çevirdi baþýný. Halkla iliþkiler görevlisi cici kýz önde; elbette o sýcak, sevgiyle dolu, körpe güzelim gülüþleriyle takmýþ peþine üç kiþiyi, kendileri gibi bara getirdi. Gelenlerin gözüküþlüklerinde bir tuhaflýk çarptý babanýn gözüne.

Evet, evet. Gay’di bunlar. Derinlemesine tetkike gerek yoktu. Yürüyüþlerinden, endamlarýndan, edalarýndan alenen belli oluyordu. Tuhaf bir irkilmeyle, yudumlamaya çalýþtýðý içkisini aðzýndan çekip acele barýn üstüne býraktý. Oðluna, gözlerini irileþtirip kaþlarýný da kaldýrarak Gay’lerin bulunduðu tarafý iþaret etmeye çalýþtý burnuyla, baþýný pek de anlaþýlmasýn diye hafifçe kaldýrarak. Oðlu elindeki meyve kokteylini bara býrakýp gözleri ve dudaklarýna verdiði biçimle baþýný da hafifçe iki yana sallayarak “hayrola” dercesine baktý babasýna. Babasý; Gay’lerin bulunduðu kýsmý iþaret ederken içlerinden en uzun boylusuyla çakýþtý bakýþlarý. Babanýn meraklý, endiþeli, tedirgin bakýþlarýný; zarif, nezaketli bir tebessümle birlikte cevapladý en uzun boylusu. Sarardý. Utandý. Sarsýlýr gibi oldu kendisine ulaþan tebessümden. Böylesi bir tarzla onlarý iþaret ettiðinden. Görgü kurallarýna aykýrý davranýþýna karþý, gelen nezaketten yüzünü eðdi. Pembeleþen yanaklarý ile mahcubiyet girdabýnýn anaforuna yakalanýp diplerde kaybolmamak için baþý eðik elleriyle içkisini aradý. Bu zor durumu savuþturmakçasýna büyük bir yudumla bitirdi. Akabinde barmene uzatýp yinelemesini istedi baþ, kaþ iþaretleri ve gülümsemesiyle. Bunlar olup bitinceye oðlu ve Selim iþaret ettiði tarafa bakýp, ilgi göstermeden çevirdiler baþlarýný. Oðlu:
-     Ne var baba? Anlayamadým! Tedirgin oldun!
Devam eden kaygýsý, gelenlerin sýrayla hala üzerlerindeki bakýþlarýný hissederek, hiç olmazsa duyulmama düþünüþüyle oðlu ve Selim’e birden bakarak, üstelik eðilip fýsýldayarak:
-     Yanlýþ yere mi geldik? Buranýn müdavimleri böyleleri mi? diye sorarken, içini kurgulayan bir duygunun soðuk, sert, güvensiz ifadesi yüzünü kaplamýþtý
-     Ne müdavimi? Þu hötörefler mi? diye sordu Selim.
-     Evet. Bunlarýn arasýna mý kalcaz burada?
-     Buranýn herkese açýk bir yer olduðunu sanýyorum. Kapýsýnda Zenciler ve köpekler giremez diye bir yazý okumadým. Ne bu kafatasçýlýk? diye kýzgýnlýðýný belli eder þekilde kaþlarý çatýk, her ikisine de baktý oðlu.
-     Ne ýrkçýlýðý ne kafatasçýlýðý? Kim dedi bunlarý þimdi?
-     Demokrat oðlun tutundu yine! Tamam, sabahý ederiz biz artýk.
-     Biz belki de, o biraz zor. Yarýn müsabakasý var. Ben uyurgezer birini seyretmeye gelmedim buraya… Çocuklar dilinizi çözemiyorum. Kusuruma bakmayýn artýk. Siz de lütfen bir kuþak öncesi diye ötelemeyin beni! Ben toprak altýnda kalma fosilliðimden kurtulayým ama siz de bulutlarýn üstünden inin de yeryüzünde buluþalým!
Selim hemen ciddi bir tavýr takýndý. Hani bir yerde kollarýný sývadý, gardýný aldý denilebilir. Kaþ altýndan hesaplý bakýþlarý ile yüz üçüncü fikir meydan muharebesinde avantajlý saflarý tutma aramasýndaydý. Oðlu çatýk kaþlarýný düzeltmeyip, yapýlacak bir tartýþmanýn peþin galibi olma çabasýndaydý.
-     Ben bunlarý buradan çýkarýn, atýn gibi bir þey söylemedim. Öylelerin kendilerine özel kulüpleri olduðunu iþitmiþ, oralara giderler diye düþünmüþtüm. Eðer burasý da onlarýn bir kulübü ise biz ne arýyoruz burada diye kaygýlandým.
Bu arada gözü kendilerine de refakat eden bayana takýldý; beti benzi atmýþtý. O sýmsýcak gülüþlerinin kýrýntýsý kalmamýþtý. Mahkeme duvarý olmuþ suratý ile yürüyordu önlerinde. Arkasýnda; þuh ama buralarýn insaný olmadýðýný; üzerindeki þýk, pahalý olduðu kesin lakin rüküþ duran kýyafetiyle belli eden, kendini süslemekten ziyade gizleyen bir makyaj yapmýþ, iþte öyle bir kadýn. Ama üzerindekilerden ve boyalarýndan sýyrýlsa altýndan bedbaht ve duru bir güzellik çýkacak bir kadýn. Arkasýnda sözüm ona kadýna nazik davrandýðýný sanan, eliyle zoraki yol gösterirmiþ gibi önden geçmesini kabullenemeyen, sevgiyi zayýflýk sayan “Aðýr Aðbi” tarzýnda bir adam. Arkasýnda yardakçýsý, yamaðý, korumasý kýlýklý bir zat-ý muhterem. Býkkýn, düþkün, sinik, sýska. Sinikliði derecesinde de cüretkârlýðýný ortaya koymaktan kaçýnmayacak cesur ifade sahtekârlýðý içinde bildiðince saygýlý olmaya çalýþýp, gösteren biri. “Aðýr Aðbi” kadýna yol gösterirken kullandýðý eliyle de bir yandan tespihini sallayýp çekebilme maharetine sahipti. Kirli sakalý ile çizgili takým elbisesi içinde kravatsýz beyaz gömleðinin yaka düðmesi iliklenmiþti. Bayan; barda Gaylerin tam zýttý köþeye aldý onlarý. Bizle onlarýn arasýnda kalan; onlardan az önce gelen çift, bahçeye çýktý. Tabureye eðreti oturuþu benliðinin durumsal uygulamasýydý. Küstah, kaba tavýrlý iþaretiyle, yardakçýsýnýn verdiði sigarayý diþlerine kýstýrdý. Kendi kinin yakýlmasý ile de çakmaðý elinden alýp kadýnýn sigarasýný yakan bihaber.

Gelenlerin yarattýðý havayla kesilen konuþmalarýna oðlunun kaldýðý yerden devam etmesini þef garson engelledi.
-     Yemeðiniz ne zaman hazýr olsun efendim? diye sordu.
Baba çocuklara bakýp, her ikisinde de dudak bükme ile karþýlaþýnca:
-     Yarým saat uygundur. Lütfen! diye cevapladý.
-     Evet. Kendi kulüpleri var. Ama artýk hayata yarým yamalak tutunuyorlarmýþ gibi, yaþam suçuymuþ gibi görünmelerini önlemek için sosyallik yapýyorlar. Her yerde bulunmaya gayret ediyorlar.
Selim:
-     Atom dahi parçalandý ama önyargýlar nasýl parçalanýr bilemem! Bizim de onlarý sindirme diye bir mecburiyetimiz olamaz. Keyif için geldiðim bu yerde hoþ olmayan bir þeyi almak, rahatsýz olmak için para harcayamam, dedi.
Babasý:
-     Sosyallikleri, tedavi amaçlý olsaaa amenna. Ben huzursuz olmak istemem.
Oðlu tam konuþacaktý ki; eþcinsellerden birinin yanýna gelip lafa baþlamasýyla kalakaldý.
-     Ýyi akþamlar. Umarým rahatsýz etmiyorum. Yanýlmýyorsam bizi tartýþýyorsunuz. Eðer doðru ise tartýþmanýzdan ziyade niye karþýlýklý konuþmayalým?
Baba bir oðluna baktý bir Selim’e. Olumlu, olumsuz bir tavýr görmediðinden neden olmasýn diyen bir surat ifadesiyle izin verdiðini ifade eden baþ hareketini yaptý. Bunun üzerine eþcinsel iþaretle arkadaþlarýný da çaðýrdý. Olanlarý seyreyleyen; Gaylerle aralarýnda olan iki kadýn da sözüm ona fark ettirmeden, bilinçsizce yapýyorlarmýþçasýna iyice yanlarýna yaklaþtý.
Ýlk gelen Gay arkadaþlarýný tanýttý, kendi adýný söyledi. Çocuklarda isimlerini söylerken her biri tokalaþtýlar. Babalarý; katý yürekli kiþilere özgü, sert, az da keyifsizce bir yüz ifadesi ile tokalaþmaya gerek olmadýðýný belirtir tarzda, oðlunu iþaret ederek:
-     Babasýyým, dedi.
Birbirlerine baktýlar, oðluna sonra babaya. Uzun boylularý bu sefer ilk konuþandan daha saygýn bir ifade ile:
-     Hiç göstermiyorsunuz, baþka bir durumda karþýlaþmýþ olsak bazý þeyleri peþinen savuþturmak için böyle söylediniz derdim.
-     Ýçtenliðinize teþekkür ederim. Böylelikle bir endiþemi de ortadan kaldýrdýnýz.
Ýçlerinden gelip izin isteyeni:
-     (o daha nazik olmak gerektiðine karar vererek, pek kibar bir ifade tarzýyla) Ýnanýnýz hiç göstermiyorsunuz. Ve buna da insanlarý zor inandýrýrsýnýz. Evet, bizden konuþtuðunuzu sezinleyerek, sizlerle konuþmak istedik. Kýrmadýnýz. Teþekkür ederim, arkadaþlarým adýna da. Çok karþýlaþtýðýmýz durumlardan deðil. Hatta enderlerdensiniz izin veren, diyebilirim. Bizler kendimizi ifade edebilmek adýna artýk böyle cüretkârlýklar da bulunuyoruz. Bizler cinsel tercihlerimiz yüzünden ötelenmek istemiyoruz… bizler de oy kullanýyoruz. Çalýþýp vergi veriyoruz. Ortalýkta dolaþan, þimdiye kadar bize kara çalýnmasýna sebep olmuþlardan çok, iþ güç sahibi olanýmýz var. Biz salgýn hastalýk deðiliz. Öcü deðiliz. Bulaþmayýz. Fareler gibi çoðalan, itlaf edilecekler deðiliz. Artýk kendimizi saklayýp baský altýnda tutmak istemiyoruz.
Aðzýndan týpasý alýnmýþ bir balon gibi içindeki tüm havayý birden boþaltmak istercesine, bir solukta tüm dünya görüþlerini, hayata karþý duruþlarýný anlatmak istiyordu. Soluklanmasýný fýrsat bilerek:
-     Siz gelmeden de oðlum bunlarý söylüyordu. Ýyi ama sizin keyfinizce yaþamak istemeniz bana keyifsizlik verecekse! Ki cinsel tercihiniz olaðan karþýlanmayandan. Böyle bir yerde her hangi bir yandaþýnýz tarafýndan taciz, yok yok taciz demeyeyim, hoþlanmadýðým bir davranýþta bulunulursa bana! Keyfim kaçmýþ bir þekilde burayý terk mi edeceðim siz keyfinizi sürer, yeni birini gözünüze kestirirken?
Þimdiye deðin hiç konuþmayaný:
-     Peki, siz bir bayana bir teklifte bulunurken böyle bir ortamda –göz kýrparak, baþýyla da iyice yaklaþanlarý iþaret edip- rahatsýz edici mi oluyorsunuz?
Selim:
-     Uygunsuz bir tavýrlaysa elbette. Hem bizim teklif ettiðimiz iliþki onay görmemiþlerden de sayýlmýyor üstelik.
Oðlu:
-     Ama bizim konuþmalarýmýz temelde rahatsýzlýk vermeme üzerine. Rahatsýzlýk elbette tümden yana hoþ karþýlanmayacaktýr.
-     Rahatsýzlýk konuyu elbette baþka yönlere çeker. Bizleri dörtayaklýlardan ayýran affediciliðimizdir. Ýnsan sýfatý bence kötülük edeni affedebilmektedir. Dahi ona iyilik yapabilmek sýfatýmýzý katmerlendirir. Burada sizleri affetme diye bir konu olamaz. O yüzden de benim, onun, þunun anlamasýný isteyemezsiniz bence. Ortaya çýkan iliþki razý olunabilen deðil genel açýsýndan. Ýki tarafýn rýzasý ile de kurulsa lanetli olandýr, diye konuþmasýna babasýnýn; yandaki, saçlarý kýzýla boyalý, mini etekli, güzel endamlý kadýn:
-     Onlara kindar bir yaklaþýmýnýz var. Kötülemekten, küçümsemekten hoþlanýyor gibisiniz, deyip devam etmeye yelteniyordu ki!
Aðýr Aðbi’nin:
-     Kim alýyor bu ibneleri içeriye? Bi doðru dürüst adamlarla bir arada bulunamayacak mýyýz? diye böðürmesi susturmuþtu kýzýl saçlý kadýný.
Bir sessizlik çöktü barýn tümüne birden. Barmen aceleyle musluðu kapatmýþ, elindeki bardaðý ses çýkarýr diye býrakamýyordu tezgâhýn üstüne. Masalara servis yapan garson olduðu yerde çakýlýp kalmýþ ve katiyetle Aðýr Aðbi’den yana bakmýyordu. Kýzýl saçlý ve mini etekli kadýnla yanýndaki; ona göre az daha toplu, kýsa denmeyecek boyda, sarýþýn olan ses çýkarmamaya dikkat ederek çok ihtiyatlý çekildiler yanlarýndan. Durum yardakçýnýn hoþuna gitmiþ tüm diþleri meydanda, çopur, sýska suratý ile sýrýtýyordu.
Edilen lafýn kendilerini de hedeflediðini varsayan baba taburesinden inip, kendinden önce kalkmýþ Selim’i omzundan tutup önüne geçtikten sonra:
-     Senin nene kardeþim ne olduklarýndan! Buraya girmeye izin verici sen misin? Dedi Aðýr Aðbi’nin yüzüne dik dik bakýp.
Babadan böyle bir kendilerini savunmayý beklemeyen eþcinseller ondan daha ileriye geçtiler. Durumu beyninde(!) þekillemeye çalýþan Aðýr Aðbi olaya geç kalmama telaþýyla, belli belirsiz titreyen sesi ile:
-     Sen kimle konuþtuðunu sanýyon laaan? diye deminki narasýna benzer baðýrdýðýný sandý!
Tutulup kalan yardakçý ayýrtýna varýp elini beline atýncaya; en kýsa boylu Gay ondan atik davranýp, elini havada yakalamasýyla diðer eliyle makineyi çekti aldý belinden.
-     Her þeyden önce yanýnda ki Hanýmefendiye saygý göstermelisin beyefendi. Bir bayanýn yanýnda nasýl böyle baðýrabilirsiniz galiz küfürlerle? diye ders verir havada konuþmasýný; koþuþan görevli, idareci, iþletme sahibinin gelmesiyle kesti.
Son konuþmayý yapmasýnda, Gay’lerin duruma hâkim olmalarýnýn bir fonksiyonu var mýydý acaba? Ýþletme sahibi olduðu; “aman beyefendiciðim, ekmek teknemiz burasý, siz uymayýn onlara” diye Aðýr Agbi’yi yatýþtýrmaya çalýþmasýndan, tartýþmasýz belli olan kiþi; makineyi alýp müdür görünümünde olana verdikten sonra “buyurun sizi masanýza alalým” diyerek, koluna girmiþ vaziyette bahçeye çýkardý. “Alýyorsunuz bunlarý içeriye, görüyorsunuz iþte, yoktan baþýmýzý vercez belaya” diye konuþup duruyordu giderken Aðýr Aðbi. Kendilerinden izin isteyen Gay; þaþkýn geride kalmýþ yardakçýnýn gözüne soka soka kendi makinesini beline yerleþtirdi. Kendine gelmesiyle beraber aceleyle seðirtti oda bahçeye. Orada bulunan þef garson:
-     Sizleri masaya alayým efendim amaaa… herhangi bir tercihiniz varsa eðer, hani baþka bir yerrr ?
-     Hayýr, diye cevapladý baba. Bir ricam olacak! Lütfen söyleyiverin de kasvetli bir þeyler çalmasýnlar bu akþam.
-     Emredersiniz, þöyle buyurun! Demesi üzerine –bu kadarmýþ tarzýnda- afiyet ve geçmiþ olsun dilekleriyle ayrýldýlar. Ýki kadýn da eksik kalmayýp onlar dahi dileklerini iletip cevaplandýlar.


Bahçenin bol oksijenli havasý, masalarýn büyük saksýlarýn ve yüksek bitkilerinin aralarýna daðýtýlmýþlýðý sizi þehirden alýp çýkarýyordu. Masalarda yanan mum ile gemici feneri benzeri az ýþýklar tam aranýlan kadardý. Piyano eþliðinde uygun, soft þarkýlar söyleyen biçimli, ufak, dolgun dudaklý, temiz gülümsemesi olan “Þirin Kýz”ýn yumuþak sesi; sakinleþtirici etkisini bir þok dalgasý gibi veriyordu. Gökte ayýn yalnýz kalmýþ afacan bir çocuk gibi, bulutlar arasýnda saklambaç oynamasý da gerektiði zamanlarda ýþýk etkilemesini saðlýyordu.

Yemekler sunumu kadar güzeldi. Takdirden deðiþik söz bulunamazdý söylenecek. Yemeðinin ilk lokmalarýndan sonra Selim:
-     Vay be! diyerek, yüzündeki merak ifadesiyle baþýný sallarken dudaklarýný eziyordu. “Gördün mü bak yaþanýlan keyifsizliði?” diye arkadaþýna alaycý bir bakýþ attý.
Oðlu:
-     Onlarýn mý yoksa hanzonun mu keyifsizliði! Biz geliþmelere, yeni oluþumlara yer açamazsak yaþantýmýzda, deneyip, sýnamadan sadece ezbere bildiklerimizle, beynimize emanet bilgilerle mi çaðdaþlaþacaðýz? Bizlerin görevi eskilerden kalanlara mý sahip çýkmaktýr?
Baba
-     Bakýn söylediklerim genelgeçerlerle çakýþýr mý, çatýþýr mý tasa etmiyorum. Erkek ve diþi. Bir üçüncü cins, arada veya her ikisinin kenarýnda baþka bir cins var mý? Çok çok küçük oranda çift cinsiyetli doðanlar, onlar zaten týbbýn konusu, konuþtuklarýmýzdan deðil. Bu insanlar uðradýklarý bir travma sonrasý bu hale geçiyorlar. Ama psikolojik ama fiziki veya baþka bir incinme sonrasý, savunduklarý cinsel tercihlerini; bence mutlaka istemeye istemeye kabulleniyorlar. Lakin hasta olduðunu kabullenirsen çaresini ararsýn. Peki, neden bu travmalarýný tedavi yollarýný seçmiyorlar da kendi duruþlarýný, bence sapkýnlýk olan tutumlarýný savunuyorlar. Demin de deðindiðim gibi tedavi amaçlý sosyalliklerine amenna. Ama tercihlerinin savunuculuðuna hak vermek olamaz. Her neyse bu konuyu deðiþtirelim artýk.

Kollarýyla dayandýðý masadan kendini alarak arkasýna yaslandýðýn da yeni bir þarkýya baþlayan “Þirin Kýz”a mýrýldanarak eþlik etmeye baþladý. Gözlerini etrafýnda gezdirirken þuh kadýnýnkilerle çakýþtý bir ara. Mum ýþýðý yüzünde güzel dalgalanmalar oluþturuyordu. Durdurmadý, devam etti. Masalar yarý yarýya ya da az biraz fazla dolu görünüyordu. Kýzýl saçlý kadýnda bakýþlarýný dolandýrýyordu ama o, tekrar tekrar. Hülyalý, mazlum, temiz bakýþlarýyla cana daha yakýn gelen arkadaþý ise sýkýntýsýna çare ararcasýna, dikkatini vermiþ; býçaðýyla oynaþýyordu tabaðýndakilerle. Eþcinseller eðlenmiyor; rahatsýz, sýkýntýlý, kalksak da gitsek edasýyla oturuyordular da lakin bir beklenti havasý veriyorlardý. Tiril tirilliklerinin yansýttýðý þýklýk, giydiklerine çok özen ve para harcamýþlýklarý gözden kaçacak gibi deðildi. Bahçenin en neþeli masasý: biri tekerlekli sandalyede oturan dörtlünün masasýydý. O, bebek gibi yüzünü neden onca saçýn sakalýn içine saklýyordu acaba? Genç ve sandalyeye mahkûmluðu zaten dikkat çekiyordu! Kibar, ölçülü kahkahalarýný görmek de engel olamadý, babanýn kalbinin burulmasýna. Mum ýþýðýnýn dalgalanmalarýný anýmsayarak bakýþlarýný tekrar þuh kadýna kaydýrdý. Ne tesadüf yine çakýþmýþtý bakýþlarý.

Tesadüf müdür yoksa kadýn her fýrsatta mý ona bakýyordu? “Aðýr Aðbi” yardakçýsýna bir þeyler anlatýrken veya ilgisini her baþka yöne alýþýnda! Güzelliðinin çarpýcý öðeleri aslýnda gözleriydi. Mum ýþýðý gözlerini derinleþtirmiþ, bakýþlarýný anlamlandýrmýþtý. Uzun koyu kirpiklerinin altýnda iri iri, kara kara, vahþi, hüzün içinde bakan gözleri! Sýzýyla dolu kalbiyle bakýyordu. Duygularýnýn ezikliðiyle durgun ama tüm varlýðýný gözlerinde toplamýþ da sýcacýk bakýþlarýyla içine sýzmak, o emniyetli yerin vereceði sevilerle sükûnete kavuþmak istediðini anlatarak bakýyordu. Mum ýþýðýnýn titrekliðinde incinen gururunun isyaný okunuyordu acý dolu gözlerinde. Dudaklarýnda bulunmasý zorunlu gülümseme. Üzerine giyindiði özentisizlik onun tercihi olamazdý.
Selim.
-     Nasýl? Bu moralle yarýn sürünürsün herhalde? Adamlar takýmýn yýldýzýný bu halde yakalamýþlar, bir güzel derer dürer postalarlar yarýn sizi.
Oðlu:
-     Yok yok. Karþýlaþacaðýmýz en kolay rakiplerden yarýnkiler. Biraz diþli olmuþ olsalardý burada iþim ne? Kendimi kampta bulmuþtum þimdi!
-     Ciddiyetsizliðine üzüldüm oðlum. Kolay rakip, zor rakip olur mu? En azýndan hepsi ayný saygýyý hak ederler, rakip olduklarýndan! Zorluðundan, kolaylýðýndan deðil.
-     Baba! Ben kendi görüþlerimi deðil, yönetiniminkini eleþtirmek adýna… demesi bir tokat sesiyle kesildi. Bütün bakýþlar demin ki gibi “Aðýr Aðbi”nin masasýna çevrildi.

Þuh kadýnýn baþý eðik, bir eli yanaðýnda bir eli alnýnda gözlerini kapatýyordu. “Aðýr Aðbi” masayý yýkarak kalkmak istedi, beceremedi. Ayaða kalktýðýnda kadýna bakarak “çürrüüük” diye haykýrmasýný patlattý ve o hýþýmla geri babanýn masasýna doðru döndü. Bir adým attý, duraladý. Bir þeyler bulamadý söylemeye. Yardakçýsýnýn hýrsýný da kendine almýþçasýna dudaklarýný ýsýrdý. Elini kaldýrýp, yumruðu sýkýlý iþaret parmaðýný ileri uzatmýþ þekilde baþýyla beraber salladý. Eþcinsellerin de masalarýndan kalktýðýný görünce, salladýðý sýkýlý elinin üç parmaðýnýn da kendinden yana baktýðýna takýldý bakýþlarý. Döndü çýkýþa yöneldi. Yamaðý da geç kalmýþçasýna koþturarak peþinden gitti.

“Þirin Kýz” da söylemeyi býrakmýþtý. Müdür olaný, ellerini kaldýrmýþ dikkatini çekmeye çalýþarak devam etmesi gerektiðini anlatmaya çalýþýyordu. Kekeleyerek birkaç kelime söylemeye çabalarken gözlerini kadýndan alamýyordu. Piyanonun çalmaya baþlamasý ile sözüm ona baþladý þarkýsýný söylemeye.

“Þuh Kadýn” önce alnýndaki elini indirdi, sonra baþýný kaldýrdý ve yanaðýndaki elini bastýrarak sýyýrýrcasýna çekti aþaðý. Caný, o güzel, iri, kara kara gözlerine kadar geldi. Ve iki minik damlasý bir süre uzun kirpiklerine asýlý kaldý. Bir kýmýldandý, sandalyesine yapýþmýþ da veya içine girmeðe çalýþýrken sýkýþýp arasýnda kalmýþlýktan kurtulmak istercesine. Sandalye olmasa yerin dibine batar mýydý? Batmadý. Bir taþ gibi kaldý bir an; ona göre mahþere sürsün istediði. Ýçi boþalmýþ bir taþ gibi. Gösterilecek bir kadýn heykeli! Soðuk, taþtan bir heykel. Piyanonun gönderdiði naðmeler kulaðýna varýnca yaslandý arkasýna. Cesaretini gözlerinden saça saça kendisine bakan baþlara bakmaya baþladý teker teker. Acý ve çýlgýnlýk dolu bakýþlarýyla içindekileri taþýrmak, boþaltmak, hýncýný almak isteyerek. Her baktýðý bakýþ alýyordu kendini üzerinden. Hatta sýrasý gecikenler; onun bakmasýný beklemeden çektiler bakýþlarýný üstünden.

Garson þaþkýn, tedirgin bakadurduðu kadýnýn yanýna uçuverdi; kendine yaptýðý baþ hareketine eklediði iki gözünü kýrpýþýþýna. Engel oldu, þaþkýnlýðýný atamamýþ garsonun yanýna gider gitmez masayý toparlamaya kalkýþmasýna. Bir þeyler söyledi. Nazik bir ricasý olduðunu anlayabilirdiniz, bakýnca garsonun saygýsýna!

Þarkýsýný bitiren “Þirin Kýz”ý ilk alkýþlamaya baþlayan o oldu. Ve “Þirin Kýz”da teþekkürlerini onu iþaret ederek sundu. “Þirin Kýz” yeni þarkýsýna da onu iþaret ederek baþladý. Þef garson yüzüne ve yürümesine mesleðinin tüm ciddiyetini, hassasiyetini, gerekliliklerini yüklemiþ bir vaziyette kendi ellerinde getirdiði tatlý servisini kendisi yaptý. Yanýndan çekilirken eðiliþiyle; hürmetler sunmayý ihmal etmeden.

Az sonra tekerlekli sandalyedeki delikanlý –takýlan yerlerde garsonun desteðiyle- kadýnýn masasýna geldi. Elinde gül gibi gül, yaþýndan beklenmeyen nezaketiyle kadýna verdi. Ve yine, sanki neden gençlere yakýþtýrýlmakta zorlanýlan nezaketi ile elini, gereðinden fazla bir sürede öptü. Masasýna döndü. Hiçbir masada çiçek, gül, benzeri bir þey görünmüyordu.

Her fýrsatta bakmýþ gibi gelen kadýn, tatlýsýný bitirene ve “Þirin Kýz”ýn “küçük bir ara” deyiþine deðin bir daha bir kez olsun bakmadý. Takdir edilmiþliðini okuyabileceði babanýn bakýþlarýný görmek için. Acelesiz çantasýný aldý. Kadýnlýk vakarý omuzlarýnda, dudaklarýnda acý gülümseme. Tamamlayýcýsý, bakýþlarýnda kavurucu acýyla usulca kalktý sandalyesinden. Masalarýna yönelmesiyle; baba ile Selim’in þaþkýnlýðýna, oturduðu yerden dönerek oðlu da katýldý. Kadýn masanýn önüne geldiðinde samimi bir þekilde boþ elini oðlunun omzuna koydu. Kibarca diðerleri gibi kalkmak istemesini de engellemiþ olmakla:
-     Size teþekkür etmeden gidemezdim. Çok teþekkür ederim! deyip elini babaya doðru uzattý.
Baba da elini uzatarak; içtenliklerinin tüm sýcaklýðýný birbirlerinin avucuna boþaltarak tokalaþtýlar.
-     Rica ederim hanýmefendi. Teþekküre deðecek bir þey yaptýðýmý düþünmüyorum. Saygýyý fazlasýyla hak edenlerdensiniz.
-     Yaptýðýnýz benim için teþekkürden de fazlasýný gerektiriyor! Diyerek çocuklara, unutulmasý kolay olmayacak acý tebessümlü bakýþlarla ayrý ayrý baktýktan sonra döndü çýkýþa doðru yürüdü.
Takip ettikleri gözleri ile inceler bakýþlarý; görebildikleri, müdür ve mahal görevlisi ile olan konuþmalarýndan, hesap ödeme ýsrarýndan baþka bir anlam çýkaramadýlar.

Önce sandalyesine oturan Selim:
-     Teþekkürden de fazlasý ne demek olur? Acep? dedi piþmiþ kelle gibi sýrýtmayý ihmal etmeden.
-     Sen her þeye burnunu sokma öyle! dedi oðlu, kurcala, kurcala dercesine.
Nerden estiyse, çok meþhur bir þiirin bir mýsraý takýldý diline babanýn ve arka arkaya tekrarladý içinden birkaç defa…
“onlar çocuktular, onlar çocuktular.” Arkasýný getiremedi!

Cenab ERSÖZ



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Garibanca
Her Yer (!) Karanlýk

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Unutmayacaðým Seni [Þiir]
Sevdalanmak [Þiir]
Sevdiðini [Þiir]
Sýzlýyor [Þiir]
Özür [Þiir]
Kalendermeşrep [Þiir]


cenab ersöz kimdir?

yeni bir yazım meraklısı

Etkilendiði Yazarlar:
çok


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © cenab ersöz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.