"Anka kuþu gibi yalnýzlýðý adet edin! Öyle hareket et ki, adýn daima dillerde dolaþsýn ama seni görmek olanaksýz olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Eðer siz de Karadeniz’deki horonun, Ege’deki zeybeðin, Anadolu'daki uzun havalarýn, bozlak ve hoyratýn ve semahýn yüreðinize iþleyen, sizi çaðýran sesine duyarsýz kalamýyorsanýz hiç ama hiç merak edip de alt ve üst kimliklerinizi sorgulamaya kalkmayýn çünkü sizin bir tek kimliðiniz var demektir. Kimlik arayýþlarýna verilecek yanýttýr türküler. Bin yýldýr bu topraklarda yaþayan insanlarýn ortak paydalarýnýn büyüklüðünü göstermeleri açýsýndan her biri önemlidir. Son yýllarda Osmanlý saray ve kasýrlarý, bir zamanlar yaþadýklarý debdebeli günlerin özlemini birbirinden gösteriþli sosyete düðünleriyle gideriyor. Ve bu düðün gecelerinin kapanýþ müziklerine de bir bakýn hele, biraz önce vals derslerinden öðrendikleriyle çevreyi büyüleyen þu masada oturan kelli felli, aðýr oturaklý bayla bayan, evet ta kendileri, onlar. Halayýn iki ucunda oyalý mendil tutanlar, nasýl da geçmiþler kendilerinden. Saz, caz iyidir hoþtur da halaysýz düðün de olmaz dernek de. Köyde de kentte de, varoþta da sarayda da tutulan halaylarda, birbirine kenetlenen ellerin gücünden sevgi doðar ve akar çaðýl çaðýl tüm yüreklere. Kimlikleri konusunda tartýþmaya koyulmuþ o iki genç, Musa Eroðlu’nun, Arif Sað’ýn, Selda Baðcan’ýn, Sümer Ezgü’nün, Sabahat Akkiraz’ýn, Zara’nýn ve nice ozan ve âþýklarýn sazlý sözlü burcu burcu Anadolu kokan o güzelim türkülerine olanca güçleriyle nasýl da eþlik ederler. Ezgilerin gücü dini, dili, siyasi ideolojileri silip süpürür de farkýna varmaz hiç kimse. Anadolu’nun çoðu anonim, bin yýllýk türkülerini derleyip toparlayan Muzaffer Sarýsözenlere, hem derleyen hem yorumlayan, baðlamasýyla gönüllerimizi de daðlayan, türküleri bizlere sevdiren Nida Tüfekçi, Neriman Altýndað, Özay Gönlüm ve Neþet Ertaþlara ve tüm deðerli sanatçýlara, gönül dostlarýna bu yolda ölenlere ve saðlara uðurlar ola. “Hep sen mi aðladýn?/ Hep sen mi yandýn?/ Ben de gülemedim yalan dünyada./ Dünyayý gönlünce mutlu mu sandýn?/ Ben de gülemedim yalan dünyada,/ Ah yalan dünya, / Yalandan yüzüme gülen dünya.” “Çemberimde gül oya, / Gülmedim doya doya. / Dertlere karýyorum,/ Günleri saya saya./ Al beni kýyamam seni.” Diyen koca yürekli, kadife sesli Selda’ya türkü söylerken siz de yürekten katýlmaz mýsýnýz, havada salýnan sol elinden tutmak istemez misiniz? “Gesi baðlarýnda üç top gülüm var / Hey Allah’tan korkmaz, sana bana ölüm var/ Ölüm varsa bu dünyada zulüm var / Atma garip anam, beni daðlar ardýna,” türküsünü Barýþ Manço’nun sesinden dinlerken durgunlaþmaz mýsýnýz? “Þu garip halimden bilen iþveli nazlý / Gönlüm hep seni arýyor neredesin sen?/ Tatlý dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm…/ Sinemde gizli yaramý kimse bilmiyor, / Hiçbir tabip þu yarama merhem olmuyor. / Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor, / Gönlüm hep seni arýyor neredesin sen?” Türküsüyle Neþet Ertaþ’ý dinlerken sizin de göz pýnarlarýnýzdan damlalar süzülmez mi? “Erzurum’da bir kuþ var, / Kanadýnda gümüþ var. / Yârim gitti gelmedi. / Elbet bunda bir iþ var./ Oy nenen ölsün sarý gelin.”i Yavuz Bingöl’ün yorumuyla dinlerken hüzünlenmez misiniz? “Yar deyince kalem elden düþüyor, / Gözlerim görmüyor aklým þaþýyor, / Lambada titreyen alev üþüyor, / Aþk kâðýda yazýlmýyor, Mihriban”ý sazýyla yaþatan Musa Eroðlu’nu dinlerken baþýnýzý iki yana içli içli sallamaz mýsýnýz? “A bülbülüm uslu musun? / Kafeslerde besli misin? / Bencileyin yaslý mýsýn? / Garip garip ötme bülbül.” Yunus’un bu ilahisini duygu yüklü Zara’nýn ya da Bedia Akartürk’ün yorumuyla dinlerken bir baþka dünyada gezindiðinizi hissetmez misiniz? Uzun havalar, aðýtlar, ilahiler çýð çýð çýðrýlýrken içinizde bir yerlerde acý bir burukluk duymaz mýsýnýz? Ya da baþtan çýkarýcý, oynak türkülerin havasýna karþý koyamayan bedeninizi, en ciddi ortamlarda bile tempolu salýntýlara býrakmaz mýsýnýz? Yunus Emre’lerden gelen Anadolu mirasý büyüktür ve de aðýr. Taþýmak için dik ve kuvvetli omuzlar gerektirir. “Yaratýlaný hoþ gör / Yaratandan ötürü…” “Ýlim ilim bilmektir / Ýlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsin / Ya nice okumaktýr…” “Bir kez gönül yýktýnsa / Bu kýldýðýn namaz deðil / Yetmiþ iki millet dahi / Elin yüzün yumaz deðil”… Diye seslenen 13. yy. ozaný Yunus Emre’yi, “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu / Eðri kýlýç kýnda paslanmalýdýr…” Sözüyle tarihe geçen 16. yy. ozaný Köroðlu’nu, “Kul olayým kalem tutan ellere / Kâtip arzuhalim yaz yâre böyle…” Diyen 16. yy. ozaný Pir Sultan Abdal’ý, “Üç derdim var birbirinden seçilmez, Bir ayrýlýk bir yoksulluk bir ölüm…” Diyen 17. yy. ozaný Karacaoðlan’ý, “Seyyah oldum þu âlemi gezerim / Bir dost bulamadým gün akþam oldu…” Deyiþiyle 18. yy. ozaný Kul Himmet’i, “Telli sazdýr bunun adý / Ne ayet dinler, ne kadý / Bunu çalan anlar kendi Þeytan bunun neresinde?” Diye soran 19. yy. ozaný Dertli’yi, “Hakkýmýzda devlet vermiþ fermaný / Ferman padiþahýn daðlar bizimdir” diyen cesur yürek 19. yy. ozaný Dadaloðlu’nu, “Benim Sadýk Yârim Kara Topraktýr” ve “Açar, solar türlü çiçek / Kimler gülmüþ, kim gülecek / Murat yalan, ölüm gerçek / Dostlar beni hatýrlasýn…” Diye vasiyet eden 20. yy. ozaný Âþýk Veysel’i, “Yuh yuh soyanlara / Soyup kaçýp doyanlara / Ýnsanlara kýyanlara / Yuh nefsine uyanlara yuh!” sözleriyle halkýn duygularýna tercüman olan Âþýk Mahzuni Þerif’i, bu illerde duymayan, onlarla duygulanmayan, onlarý tanýmayan, sevmeyen var mýdýr? Yunus Emre, Köroðlu, Pir Sultan Abdal, Karacaoðlan, Dadaloðlu... Bu tarihi kimliklerin alt ve üst sýfatlarý da ne idi acep bilen var mý? Anadolu’nun bin yýllýk mirasýdýr türküler, bizi biz yapan deðerlerdir ve onlarý söylerken tek yürek olan gönüller ayrýlmaz bir bütün deðildir de nedir? Yine Konfüçyüs’ün bir sözüyle bitirelim yazýmýzý. “Bir memleketin nasýl yönetildiðini anlamak mý istiyorsunuz? Onun müziðine kulak veriniz. Nerede güzel eserlerden oluþmuþ uyum vardýr, orada adalet ve erdem hüküm sürer.”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hülya Atakan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |