..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doðmuþ insanlar tarafýndan savunuluyor. -Ronald Reagen
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Varoluþçuluk > Koray ATAK




24 Eylül 2005
Kimritçi Kýz ve Kardan Adam  
Öykü

Koray ATAK


“Su, isterse kutuplardaki dev buzlarýn içine girerek orada yüzyýl kalsýn, günün birinde yine buharlaþacaktýr. Su er geç bulutlara dönecek, yeni baþtan baþlayacaktýr seyahatine.”


:CJEC:
Andersen’e, Turuncu ve Kýrmýzý’ya ithaf edilmiþtir



Kibritçi Kýz ve Kardan Adam



Eski bir masal bu, oldukça eski. Belki anlatýlanlar çoktan toza dönüþmüþtür. Belki de gün yüzü görmeden toprak altý görmüþ tüm bedenler, gökten inen suyla filizlenip boy atmýþ, içi saman dolu korkuluklarýn koruyamadýðý tarlalarda ekin olup kuþlara karýþmýþtýr... Kim bilir?


Soðuktu ve kar yaðmaktaydý kentin üzerine. Her biri farklý, sayýsýz kar tanesi, birbiri etrafýnda döne döne, eklene azala, yeni bir yýla hazýrlanan insanlarýn pabuç eskittiði kentin sokaklarýna doðru inmekteydi. Kimi kalýn parkalarýna sarýnmýþ, kimi üþümemek, belki de bir parça daha ýsýnmak için sevdiklerine sýmsýký sarýlmýþ insanlarýn olduðu, yeni baþlangýçlara gebe bir geceye hazýrlanan bir kent. Bu koþuþturmacanýn ortasýnda ufak bir kýz çocuðu, çýplak ayaklarýyla beyaza bulanmýþ ana caddede yürümekte tek baþýna. Kolunda bir sepet, ama yalnýz deðil, içinde paraya çevirdikten sonra, eve getirmesi gereken kibritler durmakta. Kibritler bir sepetin içinde, çok derinlerde. Cadde boyunca serpili, babalarýnýn ellerine býrakmamacasýna kavuþmuþ çocuk elleri. Kalýn kumaþlar içine sarmalanmýþ bir topluluk; dükkânlarý, tezgâhlarý arþýnlayan kalabalýkta bir telaþ, bir hýz. Bir de bu gözlerde bir þeyler arayan bir kýz, kibritçi kýz.
Kusuru olmalý bu kalp aynasý kürelerin, bakmýyorlar ki. Kar, kibritçi kýzýn geçtiði yerleri, ayak izlerini örtercesine, onun yaþamdaki, bu kentteki varlýðýný, izlerini silercesine teslim etmekte tanelerini yer çekimine. Sanki bu kýþ günü kar taneleri daha bir bilinçli, daha bir niyetli örtmeye bir miniðin ayak izlerini, nedense? Ýçi ýþýl ýþýl yýlbaþý aðacý çakan gözlerde, tek yakýmlýk teselli aradý kibritçi kýz. Çýplak ayaklarýyla çýplak gözler aradý, içinde yer bulabileceði, bir parça sýzabileceði. "Kibritlerim var, soðuk gecelerinizi aydýnlatacak, þöminenizi tutuþturacak. Kibritlerim var, hayallerinizden daha parlak, daha sýcak." Gördüðü tüm mutluluk tablolarýna uzattý kibritçi kýz, baþý toparlak, ateþe ýrak askerlerin tavþan uykusunda beklediði kutularý.
Ýþte sýmsýký sarýlmýþ genç bir çift. Ne de mutlular, gelinlik rengi sokaða gülücükler sere serpe geçerken. Duymadýlar, görmediler bile kendisini, nasýl görebilirler ki, gözleri gözlerine kenetlenmiþ, kalpleri bir olup erimiþken. Yanýndan kayýp gittiler; arkasýný döndü kibritçi kýz gülümseyerek, bir süre baktý arkalarýndan. Mutlu bir hayalin alelacele týkýþtýrabileceði kadar uzun bir süre. Gözleri düþüncelerinden sýyrýlýp da yeniden sokaða açýldýðýnda, lapa lapa yaðan kar þiddetini iyiden iyiye arttýrmýþ, sokaklar tenhalaþmýþtý. Kristaller arasýndan evlerine doðru ilerleyen insanlar adýmlarýný hýzlandýrmýþ, yeni yýlýn doðum kýpýrtýlarý artmýþtý. O an kentin üzerinden bakýlsa, kuþ bakýþý, sabah yuvalarýný terk etmiþ üstü beyaz pudralý karýncalarýn, ýþýklý mekânlarýna, yanlarýnda kýrýntýlarla dönmekte olduðu görülebilirdi. Aþaðýda ise, artýk yorulmuþtu kibritçi kýzýn bedeni yürümekten, ayaklarý uyuþmuþ, kýzarmýþtý tabanlarý. Bir zaman sonra, bir sokak arasýnda, bir sokak lambasýnýn hemen altýnda kuytu bir köþe buldu, serdi umudunu, oturdu üzerine. Sýcak tutmak için kalbini, karnýna çekti dizlerini. Minik ayaklarýný acý soðuktan korumak istercesine, ayak bileklerine doðru çekiþtirdi eteðini, yaný baþýna yerleþtirdi sepetini, ki henüz içinden bir tane bile eksilmemiþti. Bütün gün dolaþmýþ, tek bir kutu kibrit bile satamamýþ, eve götürecek tek bir kuruþ kazanamamýþtý.
"Bu sepet bitmeden eve adýmýný dahi atma!" diye yankýlandý içinde, babasýnýn arkasýndan savurduðu sevgi sözcükleri. Oysa býrakýn kentin öbür ucundaki eve gitmeyi, iki adým öteye yürüyecek hali bile kalmamýþtý kibritçi kýzýn. Karýn üzerindeki ayaklarýný ovuþturdu, soðuktan hissetmez olmuþ eldivensiz parmaklarýyla. Eldivensiz! Büyükannesinin ördüðü eldivenleri hatýrladý birden, yeniden. Ve babasýnýn nasýlda bir gün onlarý kaptýðý gibi sokaða fýrladýðýný ve bir þiþe votkayla çýka geldiðini. Üzeri dünya dünya, desen desen siyah kar taneleriyle iþlenmiþ beyaz eldivenlerini. Ellerini sýcak tutan yün müydü, yoksa bir gece ansýzýn giden büyükannesinin sýcaklýðý mý? Bunu asla bilemedi, tek bildiði, onlar ellerini sararken kendini güvende hissettiðiydi. Kim bilir þimdi hangi çocuðun ellerini, bedenini, çocukluðunu koruyorlardý. Tanýr mýydý o çocuðu bir bakýþta, peki ya görse eldivenlerini yabancý parmaklarý sarmýþken, "Onlar benim, büyükannem ördü benim için, geceler boyu kýstý gözlerini ve iþledi her bir kar tanesini," diyebilir miydi? Sevgi... satýlýr mýydý?
Kibritçi kýzýn baþýnýn üzerindeki sokak lambasý yavaþ yavaþ ýþýðýný yitiriyor ve karanlýkta yitip gitmeme çabasý veriyordu gölgeler. Zor da uzansa eli, bir kibrit yaktý kibritçi kýz, bir parça da olsa ýsýtmak için titreyen bedenini; ve sonra bir diðerini, bir diðerini... Iþýk ýþýðý kovaladý, hayaller hayalleri. Rüzgârýn esiri, belki de bu görünmez soluðun özgürleþtirdiði kar taneleri, çok yükseklerden saydam virajlarý alarak geliyor, seyahatin sonuna yaklaþýrken son bir nefesle bir anda saða sola kaçýþýp, hýzlanýp yavaþlayýp, artýk kimselerin geçmez olduðu sokaðýn tüm yaþanmýþlýk izlerini örtmek istercesine yeryüzüne çarpýyorlardý. Öyle ki bazý anlar sokaðý delecek gibi oluyor, yeryüzü olmasa usanmadan bir bu kadar yolu daha kat edecekmiþ gibi þahlanýyor, lakin yere çarparak artýk kibritçi kýzý da yutmaya baþlayan beyaz battaniyenin bir parçasý oluveriyorlardý.
Her biri farklý makaslarla bulutlardan kýrpýlan beyaz kristaller düþmekteydi, þu an yýlbaþý sofralarýnýn etrafýnda kenetlenmiþ kentin üzerine. Acýkmýþtý kibritçi kýz da, dört bir yandan burnuna çalýnan hindi kokularý bir yanda, renk renk açmýþ yýlbaþý armaðanlarýnýn yamacýna kurulu masalarda oturan neþeli, mutlu yüzlerin, birbirlerini gülücüklerle aðýrlayan bakýþlarýnýn aðýrlýðý diðer yanda. Neden kimse kibrit almamýþtý, þömineleri hiç sönmeyecek miydi, dalmayacak mýydý tekrar yanmaya gebe soðumalara? Feda edemeyecek kadar merhametli miydiler yoksa, kutuda uykuya dalmýþ, her an bir fiskenin minik basýncýyla yataklarýndan kaldýrýlmaya hazýr, düzgün kesimli kýymýklarý, yakmak için gölgelere can veren, gecelere ýþýk olan gaz lambalarý ve eridikçe var olan mumlarýný? Yoksa sevginin yeterincesine sahip bu þanslý insanlarýn tek bir kibrit çöpüne dahi ihtiyaçlarý yok muydu? Baþka neden bakmamalýk etselerdi ki yüzüne? O an bir kez daha daldýrdý elini kibritçi kýz sepetin içine, buzlarý bir nebze çözülmüþ parmaklarý yeni bir kutunun peþinde, gözleri bir önceki kibritin yitip gitmekte olan ferinde.
"Mutlu insanlar mutsuzlarý görmüyor mu yoksa?" diye geçirdi içinden, bir çocuðu daha alýrken dolu olan son kibrit beþiðinden. Tek bir damla yaþ süzüldü, ýslak alevlerde kar tanelerinin dans ettiði gözlerinden, dansýn sona erdiði sokaðýn kar beyaz tenine doðru. Umudu geride býrakmýþtý kibritçi kýz, iþte son kibrit kutusu da tüketmekteydi kendini, parlak ölüm, yalan ýsýnmalarla. Bakýþlarý az önce yiten parýltýnýn merkezine asýlý, kutunun içinde gezindi bir süre iþaret parmaðý. "Ve sen, sen," dedi, "istediðim sensin," sanki baþka seçeneði varmýþ gibi. Kalan son kibriti de aldý ve doðurdu soðuðun gözlerinin içine, ömrünce mücadele etsin diye. Baþýný ayaklarýna doðru secde ede ede, eðerken bedenini bir çembere, bir aðacýn sezaryenli son çocuðu da boyandý siyah ve kývrýk tüketilmiþliðe. Yaktýðý son kibritin ýþýðý da söndü. Elini eteðinde biriken kar tanelerine daldýrdý kibritçi kýz, avucunu doldurdu ve sýktý soðuðun her zerresini hissetmek istercesine. Bir oyun, bir uðraþ gerekliydi kimselerin geçmez olduðu bu sokakta ýsýnmak için. Biraz hareket, donmamak için. Kibritçi kýz bu düþünceler içindeyken, kendine bir uðraþ, bir oyun arkadaþý ararken, eteðindeki karlarý giderek kabaran beyaz tarlaya eke eke doðruldu ve bir kardan adam yapmaya koyuldu, akrep ve yelkovan gecenin kuzeyinde kavuþmak üzereyken.
Soðuk çivilerin deldiði ellerden çýkma üst üste binmiþ iki beyaz küre. Hepsi bu. Ne bir aðýz kendiyle konuþacak, ne bir çift göz son çýrpýnýþlarýný görecek. Ýki tombul beyaz kürenin yaný baþýnda, soðuk kemiklerini de sarmaya baþlayýnca, uyku geldi kibritçi kýzýn bedenine, tüm aðýrlýðýyla. Sýcak, tatlý, bir o kadar da hükmedici göz kapaklarýna. Uykuya býraktý kendini kibritçi kýz, baþý kardan adamýn olmayan ayak ucunda.
Þu an taze yeni yýlýn deðiþimlerini delici bir ýsrarla sevdiklerinin bin bir filtreli kürelerinde arayan tüm gözler, pencereden bakma ihtiyacý hissettiler. Ýçinde bir anda bu sýzýyý hisseden tüm kent sakinleri önce gözlerini ayýrdý, hediyelerin aydýnlattýðý ve ýsýttýðý, þöminelerin gürül gürül aðladýðý odalardan. O odalar ki içindeydiler uzun süredir, o odalar ki dýþýna çýktýðýnda bir baþýna, çýplak bedeninde dikenler hissettiðin. Geride býraktýðý odanýn misafirlerine bir süre baktý bazý gözler, giderek uzaklaþan gözlerle baktý bazýlarý. Bazýlarý uzun uzun baktý, sanki mutlak bir ayrýlýðýn son anlarýydý. Kimi ise hiç tereddüt etmedi pencereye yönelmekten. Varlar mý, yoklar mý þimdi geride, gerilerde kalanlar için. Ýçlerinden bu ani pencere sevdasýnýn nedenlerini bilenler de vardý, ki onlar zaten pencerenin önünde ýsýnmaktaydýlar. Kentin bu özelliði taþýyan tüm organik pencereleri penceredeydi gecenin tam o saatinde, mýhlamak istercesine tüm akrepliklerini bu yaþamýn ve tüm yelkovan kuþu özgürlüklerini. Bütün zehrine bu hayatýn ve bütün panzehirine… Biz kovulduktan, gerçek olan elimizden alýndýktan, kýsacasý düþtükten sonra bizlere verilenlere, kanadýkça sürün denilen tüm merhemlere 'hayýr' dercesine, pencereye gitti ayaklar, gecenin tam da bu saatinde, nedense?

Pencerelerin ötesinde, kapatmýþtý gözkapaklarýný kibritçi kýz; sönmek üzere olan solgun sokak lambasýnýn hemen altýnda, kardan adamýn olmayan ayak ucunda. Ve ak ucunda sokaðýn, bir karaltý belirdi o anda, beyaz diken topuzlarýnýn savrulduðu sokaðýn bir ucunda. Ve iþte bu öbür ucundan gelmekte birisi, tüm bedeni siyah kumaþlar içinde. Uzun yoldan geliyor belli, yoksa taþýdýðý çuval mý büken belini? Aðýr aðýr yaklaþtý ve kesildi kibritçi kýzýn yanýndan geçerken adýmlarý. Ýndirdi çuvalýný yere, attý elini içine, iki parça kömür ve bir çift eldiven býraktý kibritçi kýzýn önüne, rüyasýnýn içine. Eðildi umudun bir süre konakladýðý, ve ardýndan son sýcaklýðýný da þu an yaný baþýnda büzülmüþ halde yatan bedende soðumaya býraktýðý boþ sepete doðru. Aldý sepeti eline, uyuyan kýza baktý bir süre ve tekrar yürümeye koyuldu beyaz yolda; ve sonra siyah, uçuþan beyazlýða karýþtý, gözden yitip gitti ardýndan, gerisinde kar tanelerinin dolduracaðý hiçbir iz býrakmadan.
Rüyasýna uyandý kibritçi kýz, burada da kar yaðmaktaydý, ama üþümüyordu artýk bu uçsuz bucaksýz beyaz okyanusta. Ne evler vardý, ne sokak lambasý, ne de sokaklar. Sadece kendisi, yaný baþýnda duran kardan adamý ve bir de önünde uzanan sisli bir göl. Ne güzel yaðýyordu kar, ne de ýþýltýlýydý her bir tanesi, ne de parýltýlýydý bu dans. Ayaða kalktý kibritçi kýz, göðe çevirdi baþýný, sanki kocaman sözcükler çýkacakmýþ gibi çatlak dudaklarýný araladý. Ardýndan iki yana açarak kollarýný, dönmeye baþladý kendi etrafýnda; dilinde kar tanelerinin giderek bedenine karýþan tadý. O an eteðinin üzerinden bir þeyler saçýldý karlarýn üzerine, iki parlak kömür parçasý ve bir çift eldiven düþüverdi yere. Eðildi ve gülümsedi kibritçi kýz, görünce önünde yatanlarý. Üzeri desen desen, dünya dünya siyah kar taneleriyle iþlenmiþ beyaz eldivenlere, büyükannesinin kendisi için ördüðü ve bir daha asla dokunamayacaðýný sandýðý kayýp ikizlere uzattý ellerini ve giydi. Giydi ve gülümsedi. Gülümsedi ve aðladý. Yaþlar süzüldü gözlerinden, iki kara kömür parçasýnýn üzerine; avucuna aldý onlarý, okþadý, yanaklarýnda gezdirdi bir süre ve kokladý onlarý. Sonra tekrar ayaða kaktý, kardan adama yaklaþtý. Kararmýþ elleriyle yüzünü sevdi, kocaman alnýný okþadý uzunca, sonra gözlerini verdi ona, ki yýkanmýþtý her biri kendi gözyaþlarýyla. Kardan adam açtýðýnda onlarý, kestane rengi uzun örgü saçlý bir kýz buldu karþýsýnda. Kömür karasýna bulanmýþ ýþýltýlý yüzünü gördü her þeyden önce. Öyle güzel, öyle eþsiz, öyle her tanesinin düþüyle var olan. Gözleri gözlerine deðdi. Bedenini yoðuran küçük parmaklara baktý, gözleri gözlerine deðdi, gözleri gözlerinde eridi. Cevap veremedi bir aðzý olmayan kardan adam. “Caným” diyemedi, öpemedi onu. Nasýl koklardý onu burnu olmadan, nasýl çekerdi içine onun kokusunu, nasýl dokunabilirdi saçlarýna, süpürge tutacak bir eli bile yokken? Ama gözler gözlere deðdi, gözler gözlerde eridi. Bakýþtýlar.
Kibritçi kýz engin okyanuslar, ýrmaklar, nehirler gördü o parlak, nemli siyah gözlerde, güneþin gücüyle göðe karýþýp bulut olan ve yaðan yer yüzüne soðuk soðuk; eþsiz beyaz kristallerle yazýlý bir þeyler okudu kardan adamýn gözlerinde, þöyle bir þeyler, “Su, isterse kutuplardaki dev buzlarýn içine girerek orada yüzyýl kalsýn, günün birinde yine buharlaþacaktýr. Su er geç bulutlara dönecek, yeni baþtan baþlayacaktýr seyahatine.” O an ýþýltýlý bir mozaiðe dönüþtü hava ve pýrýl pýrýldý kar tanelerinin altýna serili göl. Güneþ vardý ýþýl ýþýl ve kar yaðýyordu ince ince. Iþýk bu kez gökkuþaðý altýgenlerde can buluyordu yaðmur yerine. Yedi rengin her tonuna bulanmýþ altýgenler; gökyüzü morun en canlýsýný, sarýnýn hasat zamanýný, kýrmýzýnýn duru kan kokusunu yayýyordu, altýnda bakýþan iki güzelliðin üzerine. Kardan adam bir þiir okudu o buðulu sayfalardan, siyah küreleri kibritçi kýzýn gözlerindeyken:

Çemberin dýþýndaki iki sevgili,
Dik açýyla birleþti.
Ve yaðmuru düþleyen bir bardak,
Güneþsiz bir ilkokul resmini besledi.

Ýrkildi kardan adam, kýpýrtýsýz bedeni içinde kristal kristal sallandý, ketum depremler oldu, her tanesi yer deðiþtirdi sanki. Sýkýþtýrýlmýþ kar tanelerinden oluþan bedeni, tekrar yaðar oldu sanki, fýrtýnalar kopararak içinde, savurarak anaforlarla hücrelerini. Yaþlar süzüldü kara gözlerinden ve ilerledi yaka yaka. Kar beyaz bedenini iz iz, yol yol eritti. Su yakýcý mýydý? Suyu bilmem ama, gözyaþý alev alevdi þu an kardan adamýn etinde. Kibritçi kýz bir dilek gördü, suyun kanattýðý bu ýslak gözlerde, tek bir dilek. Masal bu ya, yüzmek istiyordu kardan adam. Ýþte önlerinde uzanýyordu uçsuz ve bucaksýz göl. Durgun su birikintisi. Durgun? Su durur, su uyur muydu hiç?
Olmasa da kulaç atacak kollarý, bir ördek gibi suyu itecek ayaklarý, yüzmek istiyordu iþte delicesine, çünkü son arzusuydu bu. Kibritçi kýz elini omzuna attý kardan adamýn, oysa ne çok isterdi olmayan elini tutmayý, soðuðun hayat verdiði parmaklarýn sýcaklýðýný hissetmeyi. Ýkisi yürümeye baþladýlar göle doðru, ama yerde deðildi kardan adamýn bedeni, yoktur ki bir masalda her þeyin bir nedeni. Kýyýsýna geldiler gölün ve son kez bakýþtýlar . Sarýldý kibritçi kýz oyun arkadaþýnýn bedenine ve uzun bir seyahat gördü onun kömür gözlerinde. Kardan adam ise altýn sarýsý bir günebakan gördü yaratýcýnýn gözlerinde. Bir kez daha sarýldý kibritçi kýz kardan adama; öptü onu, kokladý. Ve býrakýverdi kardan güzellik kendini, üzerine kardan kristaller ekilen sularýn içine. Özü özüne karýþýrken gölün, bir taþ iniyordu dibe kýpkýrmýzý, sýmsýcak. Sýcacýk, kýrmýzý, somut altýgen bir taþ. Gölün yataðýna dokundu usulca, bir kýzýl kristal.
Kibritçi kýzýn tül tül olan yüreði, gölün ýþýltýlar doðuran yüzeyine baktý uzun süre. Mutlu bir hayali dilediðinizce sýðdýrabileceðiniz, uzunca bir süre. Gülümsüyordu dudaklarý, ýþýl ýþýldý gözleri; çok sevdiðimiz, döneceðinden emin olduðumuz birini, bir tas suyla uðurlarken olduðu gibi. Gözleri göle dalmýþken kardan adamýn ardýndan, bir el hissetti omzunda kibritçi kýz; sýcak, tanýdýk, maharetli bir el. Kopardý gözlerini gölden ve döndü arkasýný. Siyahlara bürünmüþ, elinde bir sepeti, tanýdýk bir örülmüþlüðü tutan birisini buldu karþýsýnda. Kapkara elbisesinin baþlýðý örtüyordu yüzünü; ama ürkmedi, yadýrgamadý kibritçi kýz. Korku yoksa, neden yadýrgayalým ki aç olduðumuz özlemi? Ve baþlýðýný ak saçlarýnýn gerisine attý kadýn! Siyah bu kadar siyah, beyaz bu kadar beyaz olabilirdi. Yýldýzsýz gece rengi kumaþýn altýnda nur yüzlü ihtiyar bir kadýn durmaktaydý; büyükanne durmaktaydý. Sarýldýlar hemen, yitirilen bunca zamanýn ardýndan, koklaþtýlar. Saçlarýný okþadý büyükanne kibritçi kýzýn, yanaklarýný sevdi, öpücükler kondurdu onlara ve alnýna, uzun uzun. Konuþmadýlar, belki de konuþamadýlar, sözlere ne gerek vardý, alfabe en kanlý duygu katli ordusuydu. Büyükanne son kez öptü onu yanaklarýndan, alnýndan ve yüreðinden; son bir kez kokladý saçlarýný, bir adým geriye çýktý, gözleri gözlerinde ýþýldadý. Sonra birden kuþ olup uçuverdi. Kibritçi kýz beyaz kristallerin arasýndan göðe yükselen alacalý kuþu izledi, izledi, izledi... taa ki beyazlarýn içinde gözden kaybolana kadar. Sonra bir tüy düþtü ellerine gökyüzünden, büyükanneden yadigâr, yanaðýna tuttu onu kibritçi kýz, öptü, kokladý, yumuþacýktý.
Ardýndan bir ýþýk fark etti gölün ufkuna doðru, bir deniz feneri, býrakmaktaydý son nefesini. Ve sonra, gölün kýyýsýnda, yüzünü güneþe döndü kibritçi kýz, bir süre göz kapaklarý kapalý, hissetti hayat veren yýldýzýn tüm sýcaklýðýný. Ve dans etmeye baþladý kendi etrafýnda döne döne; her biri nihai soluðunu onun sýcak bedeninde verirken, bembeyaz tanelerin arasýnda, benzersiz figürler, neþeli kahkahalarla dans etti. Dans etti ve yýðýldý bir süre sonra dizlerinin üzerine; elleri göðe açýk. Avucunun içindeki siyah örgü kar taneleri, bembeyaz eþleriyle buluþuyordu o an. Eldiveninin içine iþlenmiþ eþsiz kar kristallerinden her birinin üzerine, týpatýp aynýlarý düþtü billur aðlayan gökten. Ve gerçek, sevgiyle iþlenmiþ yapaylýðýn üzerinde eridi.
Ve bitti, gecenin ayazýnda akkoru besleyen besin... Ve söndü, kibritçi kýzýn sýðýndýðý kuytuyu aydýnlatan sokak lambasý. Sabah buldular bedenini, üzeri karlarla örtülü; büzülmüþ, soðuktan korunmak için dizleri karnýnda, elleri dudaklarýnda. Ama yüzünde, al al bir gülümseme. Yanýnda ne bir kardan adam buldular, ne iki kömür parçasý, ne de bir çift eldiven. Sadece önüne saçýlmýþ, minik parmaklarýn elverdiði sona kadar yanmýþ siyah kibrit çöpleri ve bomboþ minik meþale beþikleri. "Soðuktan donmuþ," dediler, ölü bedenin çevresine toplanan kalabalýktan geldi bu sözler. "Isýnmak istemiþ," dedi, soðuk tarlaya ekili tükenmiþ manzarayý görünce bazýlarý. "Isýnmak istemiþ, sadece biraz ýsýnmak."
Bir çöpçü, ki her halinden belliydi, elindeydi süpürgesi ve paspaldý kýyafeti; yavaþça sýyrýldý kalabalýðýn içinden, eðildi ve kucakladý kibritçi kýzýn bedenini yerden. Tanýrdý tüketilmiþliðin somut delillerini ortadan süpüren adam kibritçi kýzý, ayný sokaklarý arþýnlamýþlar, ayný yüreði paylaþmýþlardý. Kentin dýþýndaki kimsesizler mezarlýðýna kadar kollarýnda taþýdý ölü bedenini, babasýna haber verme ihtiyacýný hissetmedi, zaten ne deðiþecekti ki? Sade bir tabut yaptý ona, kavak aðacýndan sindirimi kolay bir yatak içinde, kanayan yüreðinin bin türlü halini ve kibritçi kýzý yolcu etti. Kavak aðacýndan sade bir tabut, son bir hediye, bedeni çabucak karýþabilsin topraða ve yaðmurla beslenebilsin diye. Gömdü sonra onu topraða, kýsa da olsa sýðdýrabilmek mümkünse bir ömrü bir kutuya. Yanmamýþ kibritler dikti ardýndan, yanmamýþ, umut dolu kibritler (ki bakir kibritler çok çabuk anlaþýlýrlar, zira en ufak bir sürtünmede alev alýr ateþe susamýþ boyunlar), minik tümülüsün üzerine, buyur edercesine melekleri, çok yýllý bir doðum günü pastasý ziyafetine.
Soðuktu ve kar yaðmaktaydý kentin ve göl kýyýsýndaki kimsesizler mezarlýðýnýn üzerine. Çünkü su ister kutuplardaki dev buzullarýn içine girerek orada yüzyýl kalsýn, ister yaratýcýsýna geri dönmek, onu kendi ölümüyle beslemek ve böylece tekrar var olmak isteyen bir kardan adam olsun, günün birinde yeniden buharlaþacaktý. Su er geç bulut olacak, yeni baþtan baþlayacaktý seyahatine. Soðuktu ve kar yaðmaktaydý. Her biri farklý, sayýsýz beyaz kristal tanesi, birbiri etrafýnda döne döne, eklene azala, kibritçi kýzýn mezarýna serpilmekteydi þimdi. Kimselerin uðramadýðý kimsesizler mezarlýðýnýn kimsesiz yüzü bembeyazdý; ama nedense, altýnda kibritçi kýzýn yattýðý tümsekten, toprak gülümsüyordu. Bembeyaz örtünün hâkim olduðu alanda, bu yeni yamaya düþen her kar tanesi hemen eriyor, soðuk varlýðýný teslim ediyordu mezara. Kim bilir, belki de sýcacýktý burasý; ölen iyi kalpler bir anda soður muydu?
Neden sonra, bir çiçek belirdi, bu sýra dýþý toprak parçasýný izleyen çöpçünün nemli gözlerinde, topraðý deler delmez de güneþi arar oldu yüzü. Çöpçü, elindeki þarap þiþesinden gül rengi bir yudum aldý, gülümsedi, ve insanlarýn kirini pasýný almak üzere karlý kentin karlý yolunu tuttu. Bedenine þarap, beyaz yollara gözyaþlarýndan izler kata kata, yürüdü...


Aþaðýdaki kýsým sadece deðerlendirmeyi yapacak kiþinin dikkatinedir.



NOT: Kardan adamýn kibritçi kýzýn gözlerine baktýðýnda okuduðu þiire dair:


Çemberin dýþýndaki iki sevgili,
Dik açýyla birleþti.
Ve yaðmuru düþleyen bir bardak,
Güneþsiz bir ilkokul resmini besledi.

Kardan adam Kibritçi kýzýn öleceðini gözlerinden okumuþtur; þöyle ki, aslýnda her dize Türk Alfabesindeki bir harfin (Büyük harfler olarak düþünüldüðünde) dolaylama ile anlatýmýdýr, Kardan Adam bu þiirle dört harflik bir sözcük görmüþtür Kibritçi Kýzýn gözlerinde.

Yani:

1.     “Çemberin dýþýndaki iki sevgili,”

•     dizesi aslýnda “Ö” harfidir. O harfi çember, dýþýndaki iki nokta ise sevgililerdir, çünkü özdeþtirler.

2.     “Dik açýyla birleþti,”

•     Alfabemizdeki “L” harfi, 90°, býçak keskinliðine bir dönüþ.


3.     “Ve yaðmuru düþleyen bir bardak,”

•     U harfi bir bardaðý andýrýr. “Ü” ise yaðmuru düþlemektedir, iki damla tepesindedir.

4.     Son dize: “Güneþsiz bir ilkokul resmini besledi.”

•     Bilmiyorum hâlâ ayný mýdýr, ama benim zamanýnda ilkokul resimleri bir dað ve ortasýndan doðan, ya da batan, güneþten ibaretti. Dað ise iki çýkýntýsý olan bir “M” harfi.





Çemberin dýþýndaki iki sevgili,               Ö
Dik açýyla birleþti.                         L
Ve yaðmuru düþleyen bir bardak,          Ü
Güneþsiz bir ilkokul resmini besledi.          M

Kardan adam yaratýcýsýnýn gözlerinde Ölüm’ü görmüþ ve yaratýlan olarak onu tekrar besleyebilmek için kendini onun yeniden doðumu için feda etmiþtir. Ancak þiiri öykünün içinde açýklamayý kesinlikle düþünmüyorum. Sadece bu metni deðerlendiren kiþinin bilmesini isterim

Ýyi çalýþmalar.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Koray ATAK kimdir?

Cansýz obje yoktur,

Etkilendiði Yazarlar:
William Blake, Virginia Woolf, Sebahattin Ali


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Koray ATAK, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.